14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29MAYIS1994PAZAR 12 KULTUR [ S}fsjS*sy(Yffl ^' Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gerçekleştirilen \J\Zİ&\s%Z\^lil Tiyatro Tartışmaları 'önemli sorunlan gündeme getirdi tiyatrosundayönetmeneyeryok mıı: EMRE KOYUNCUOĞLU 6. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festhali kapsamında yer alan "Tiyat- ro Tarhsmalan" gündeme getirdiği so- runlaraçısından oldukça önemliydi ve bu tür tartışmalann festival kapsamı dışında da yinelenmesi gerektiğini gös- teriyordu. Sanıyorum, bu tartışmalara gelmeyenler, Türk toplumundaki il- ginç değişimlere gözlerini bir kez daha yurnmuş oldular. Katıhmın beklene- nin üstünde olması ve tarüşma nokta- Iannın, konuşmaalara sonılan soru- lann. oldukça nitelikli olduklan dik- kate alırursa. ülkemizde genç bir kit- lenın bilinçli olarak belli yerlerde söz sahibi olmaya doğru hızla yürüdüğü- nü, ancak aynı zamanda global ve uluslararası bir bakışa büyük bir ge- reksinim duyduklan gözleniyordu. Yabana konuklann çoğu uzun süre soru yağmuruna tutulurken. top- Ianülann dağılımında alkışlamyor- du. Bu aslında Türk izleyicisinin -belli bir kitleden bahsediyor olsak bile - sanata ve sanatçıya saygısmı ortaya koyuyor. Günümüzde Macbeth... Tiyatro tartışılırken ya da "Mac- both'deki iktidar ve muhalefet kav- ramlan konuşulurken. "Bemarda Alba'nın EvTndekı cinsıyet aynmcılığından bahsedilirken, Türk tiyatrosunda yorumcu - düşünen kafa - eksikliğinden söz edilirken, aslında günümüz Türkiyesi'nin bü- yük sorunlanna işaret eder kilıt nok- ta'ara gelmiyordu. Tiyatro tartışmalannda en ilginç noktalardan biri. "Günümüzde Macbertı Sahnelemek" adlı sövleşı- de belırlendı. Konuşmaalardan biri olan Theatre An Der Ruhr'un sanat yönetmeni Hellmut Schaefer. ikti- dar tartışrnası içın bulunduğumuz noktanın iyi belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. "1994'ün gerçekliği ne- dir? Bir med> a düm asırtda > aşıyoruz. Tarih sürecinin >e akışının med> a yü- zfinden oldukça hızlandığı bir dünya- da. Olavla, ola>m algısı aynı zaman- da oluyorsa, tarih duvgusu kaybol- muşrur. Gümhnüzün gerçekliği; cydı- nlaıuna sürecinin çöziilmesidir." Theater an der Ruhr Almanya'da. tiyatro çevreleri ta- rafından gelenekselçizginin oldukça dışında. hatta marjinal kabul edilen Theater an der Ruhr, Alman tiyat- rosu ve bflinci için yeni bir sürecin başladığına inanıyor. Bu süreçte. ti- yatro der demez akla yöne"tmen gel- miyor. Yönetmen yerine "tophı bi- linç" kavramı sözkonusu. Yani. Theater an der Ruhr'a göre, Alman Tiyatrosu'nun geleceği için "fikir üreten kafalann ortak üretirra" ge- çerli. Yönetmen tiyatrosu, yani bir anlamda "dahi adam" tiyatrosu. 19. yy. kavramı. Yönetmen Roberto C'ıriUi, "Bu görüşümüzü uzun za- mandır bir oyunda uygulamak Lsti- TODER'den açıklama Külfür Senisi - Tiyatro Oyuncu- lan Derneği (TODER). 15-16 mayıs tarihfcrinde gerçekleştirilen "200Ö'e Doğru Türk Tiyatrosu Semineri" çerçevesınde alman kararlan bir bil- diri olarak yayımladı. Ülkenin için- de bulunduğu koşullarda genelde sanat ve kültüre, özelde ülkenin öde- nekli ve özel tiyatrolanna ilişkin kimi üst düzey yöneticilerin tavı- rlan, beyanatlan da göz önüne alı- narak oluşturulan amaç bildirisin- de. şöyle denıyor: "Ekonomik gerekçeler babane edi- lerek sanat \e kültür hayatımız ka- ranlığa terk ediJemez. Ekonomik ge- rekçeler ileri sürülerek uygarlığuı ı meşalesi sanat kurumlan, ülkenin a- neması, tiyatrosu, müztği, operası, balesi ödeneksiz bırakıiamaz. Kimi ticari müesseseler, hatta profesyonel ftıtbol kulüpleri »ergi ayncalıklan ile desteklenirken cumhuriyetimizin ku- ruluşundan, hatta öncesinden beri damıtalarak özenle konmmuş, ülke nke siyasi ve ekonomik darboğazlar- dan geçerken uygariığımızın göster- gesi, simgesi olan sanat kuruluşJan. yol, kanalizasyon, asfaltlama gider- leri bahaneleri ile ödeneksiz bırakı- Imak surerivle boğazlanamaz. Kaldı ki kültür ve sanattan kesilen ödenek- lerle sosyal hizmetler yapılamaz. Ya- pıisa bile kültür ve sanat dfiş- manlığınm bedeli bunlaria öde- nemez." Cumhuriyetin kuruluş yıllannda fabrika, yol, baraj. enerji santrallan yokken sanatçılann yurtdışına sa- nat eğrtimı için gönderildikierini. başkentte caddeler aydınlanmazken tiyatro binalanrun açıldığını amm- satan TODER Yönetim Kurulu'- nun açıklaması şöyle devam ediyor: "Birtakım ilgüilerin biie- rek ya da bilmeyerek sanat düş- manlığınm kör gözlügü ile özel tiyat- rolann ödeneği kesUemez ya da dondunıiamaz. Hele on rnilvon nüfus- lu Avnıpa sanat başkenri olabilecek, bünyesinde birçok uluslararası sanat fesrivalini banndıran İstanbul gibi bir megapolün belediye başkanı, İstaıt- bul için bir gelenek olmuş Şehir Ti- yatrolan'nın Ödeneğini kesemez. Bu- na tesevrül etmenin tek bir adı vardır. O da kültür ve sanat düşmanlığıdır." yorduk. Macbeth, yani ikridann tartışddiğı bir ptatform bu yaklaşım için çok iyi oldu," diyor. Gürman'ın cadılan farklı Peki, Türk tiyatrosu geleceğini, ya da olduğu noktayı nasıl belirliyor? Aynı tartışmada MügeGûrman "Mac- beoV'i sahneye koyarken, ilgisini en çok oyundaki cadılann çektigini söy- lüyor. Cadılan, kötülüğün simgesi olarak değil. kötülüğü ortaya çıkaran- lar olarak göriiyor. "Cadılar benûn için devrimci, anarşist yapıda olan kişi- ler, diğerlerinden farkları; ileriyi göre- bilmeJeri. Bu da geçmişi ve buİunduk- lan nokta> ı i.vi tarfabilmeterinden olu- yor. Gördükİerini korkmadan söylü- yorlar." Gürman ardından hemen ekli- yor. "Onlar aslında bir tür günah keçi- si... tarih boyunca >akıWılar, işkence gördüler." Bir Türk tiyatro yönetmeni "Mac- beth"ı voru,mlarken oyunun ağırlık merkezini "cadılara" kaydınyor. Bir tür diyalektıkten bahsediyor aslında. "Macbeth, tüm geleneksel oyunlarda kahraman olarak tanıtılır. Ancak, Macbeth'in ilk zaferi oyunda adı bir kez geçen MacDonald'a karşıdır. MacDonald, bir halk isyanı öncüsü- dür. Macbeth onu vahşice katleder \e kahraman olur. Chunun devamında kralı tahşice katleder ve canavar olur. Benim oyunumda cadılar bu ikilemi görür >e gösterirler." Gürman. yüzyı- 1lardan ben süregelen iktidar savaşını ve bu nedenle ortaya çıkan kıyımı, baskıyı "başka açılardan gören ve yo- rumlayanlaria" ılgilenmiş. "Bu insan- lar olacakları gören ve söyleyen, dik- kate almayanı eleşriren. güçlünün haklı olduğu doğa kanununa karşı çı- kan insanlar. Sanatın ve bilimselliğin mihenk taşlan." Kenan Işık ve' Macbeth' Bir başka Türk yönetmen. Kenan Işık ise "Macbeth'i bizim külrürümüz- de iktidan sorgulamak için sahneye koydum," dıvor. "Bizde ikridann ki- min elinde olduğu belli değildir. Bir kö> kahvesinde uzun uzun politika konuşul- duktan sonra. aman canım, bu Ameri- ka'nın işi denir ve konu kesilir. Ya da bir memursanız hep amir olmak istersi- niz. amir olunca da elinizde aslında pek bir güç otmadığını fark edersiniz. Hep si/den daha güçlüsü olacaktır. En azı- ndan bizim toplumumuzda bu böyle gö- rülüvor. Macbeth benim ovunumda harcanan biri oldu/' "Tiyatro Tartışmalan"nın bir diğe- rinde. (Türk Tiyatrosu'nda Drama- turji ve Tiyatro Eleştirmenliği) Zehra tpşiroğlu şöyle bir açıklama yapıyor- du. "Her sahneleme bir yorumlama de- ğildir. Zaten bunun eksikliğini göriiyo- ruz. Birçok oyunda yorum \ok." Evet, yorum için ne gerekiyor? ipşiroğlu tek tek sıralıyor: "Bunun için çok iyi bir dramafurji çalışması gerekmektedir, yönetmenle birlikte dramaturgun kelime kelinıe tartışarak arastırarak metni yalayıp Mitmalan gerekir. Fikirierin çattşması, uzlaşması gerekir. Bizde ne oluyor? Ge- neldeyönetmen'benherşeyibılirinfka- fasında olduğu için başka bir göze. dü- şünceye kapalı oluyor. Çoğunlukla ti- yatrolanmızda dramaturg kullamhnaz, istenmez. Konservatuarda Çehov'vari bir yorum diye bir şe> öğretilmişfir. Çe- ho\ deyince hep o tür bakış, mimik, kos- tüm. Buna yorum denemez." Evrensel bir platform "Tiyatro Tartışmalan^nın en önemli ve de farklı yani, evrensel bir pJatform içinde tiyatronun (sanatın) tartışılması oldu. Ne de olsa. bulunu- lan noktanın diğerleriyle kıyaslanması "geçerülik" söz konusuysa. çok önemli. Belki dc tüm bu tartışmalarda en çok istenen tüm kamuoyunda da gündemde olan ve belki de sanat plat- form unda başlaması gereken "birleş- me" Eninde sonunda ister Alman. ister Türk. ister marjinal. ister geleneksel olun. herkesin geldiği ve ulaşmayı iste- dığı nokta aslında aynı... Cezayir'de sanatçılar İslami akımlann tehditleri altında yaşama mücadelesi veriyor c Ya susun yada geberin!..'Kültür Ser>ısi - Cezayir'de kültür ve sanat dünyasının önemli isimleri ülkede gelişen İslami akımlann teh- didi altında yaşama mücadelesi \cn- yorlar. Bugüne kadar sayısız aydın ifade etme özgürlüklerini kuflan- dıklan için ya öldürüldü ya da yara- landı. Yazar Tahar Djaout'un katle- dilmesinin üzerinden tam bir yıl geç- ti. Şair Yusuf Sebti. Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Ahmet Asselah. dramaturg Abdelkader Alloula. Dja- out cinayetinden sonra öldürülen aydınlardan yalnızca birkaçı. Öldü- rülen aydınlann düşünce yapılanna bakıldığında herbirinin farklı özel- liklere sahip olması hayli ilginç bir noktayı oluşturuyor. Batılı bir dü- şünce yapıstna sahip olduklan için öldürülen bu aydınlann çoğu Sebti'- nin şiirlerinde ya da Alloula'nın oy- nunlannda görüldüğü gibi Arapça'- yı ifade dili olarak kullanıyorlardı. Genç ressam LeiJa. bunlardan biri. "Önceki yıUarda sanat piyasasında daha bir hareketlilik >ardı. Her alan- da ürefim >apıiabiU>ordu. Resim pi- yasası vardı örneğin," diyor Leila Ressamın sözünü ettiği dönem. pet- rol krizinin yaşanmadığı. piyasa ekonomisinin sözünün edilmediği devletçi yıllara denk geliyor. Bugün resim fırçasını saçlanndan keserek yaptığıru söyleyen Leila, Cezaynr'de yaşamak konusunda ısrar etse de yapıtlanna imzasını koymaktan çe- kiniyor. B ugün Cezayir'de yoğun bir kültürel savaş yaşanıyor. Bir grup aydın bu durumdan kurtulabilmek için yurtdışına çıkmayı tercih ederken, bir bölüm aydın da İslami terör ve hükümetin uygulamalanna karşı mücadele veriyor. sma adlı resim galerisinin sahibi olan Mustafa Orif de Cezayir'de 16 sanatçının aktif olarak resimlerinin sergilendiğine, bunlann • yalnızca beşinin Cezayir'de yaşadığına dikkat çekiyor. azarAhmed Ouettar, Cezayir kültürünün varlığından söz etmenin imkansız olduğunu belirtiyor: "Cezayir kültürü diye bir şey yok artık. Yalnızca folklorun alt kültürleri ve sözlü geleneklerden bahsedebiliriz." Güzel Sanatlar Akademisi Müdü- rü Asselah'ın 5 martta oğluyla bir- likte öldürülmesi Leila'vı derinden etkilemiş: "Asselah'ı öldürmek, tüm ressamlara, "ya susun ya da onun gibi geberin' anlamına geliyor." An- cak Leila, üretmekten ve çağdaş bir giyimi benimsemekten vazgeçmi- yor. Leila. Cezayırkadını üzerinede şunlan söylüyor: "Ne zaman sorunlu bir dönem yaşansa her zaman en çok zararı kadınlar göriiyor. Cezayir'de başörtüsü takmadıklan için ya da Batılı kadınlar gibi giyindikleri için birçok yetişkin kaduı öldürüldü. Ne- den altına 501 ya da N'ike giyenlere dokunulmuyorr' Leila, Cezayir top- lumunun içinde bulunduğu durumu ise şöyle özetliyor: "Cezayirlilerin 'Cezayirb'Ierin ortak bir idealleri kalmadı artık. Birliktelik. topluluk gibi kavramlar. Cezayir için çok uzakta.' ortak bir idealleri kalmadı artık. Bir- liktelik, topluluk gibi kavramlar, Ce- zayir için bugün çok uzakta/'' Tek sorun İslami terör değil Orif. galerisinde en son scrgıyi 1993 yılı başında açmış. En son vayı- mladığı sergi kataloğu ise I992yıhna ait. Cezayir kültür yaşamında yaşa- nan kaos yalnızca resim sanatının içinde bulunduğu durum ile sınırlı değil. Ülkenin içinde bulunduğu tehlıke valnızca İslami terörün art- masıyla da sınırlı değil. Ordunun devlet yönetimindeki etkin gücü ve bürokratik bir yapının varlığı, kül- tür yaşamının her aşamasında ken- dini hissettiriyor. Aydınlar ise devlet baskısı ile İslami terör arasında sıkışmış durumdalar. Devlel için çalışan sanatçılar. düşük maaşlarla devlete bağımlı bir ürctkcnlık içcri- sindeler. "İlk önceleri devletten maaş alma fikrinin sanatçının yoksulluğu- nu önleyecek bir amaç taşıyabileceği- ni düşünmüştüm," divor Sinematek Mudürü Karache Boudjema. Ancak devlelın sanatçının özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelık uygulama- lannı ilk olarak dile getiren de yine Boudjema olmuş. Bağımsız bir sine- ma sanatından söz etmenin çok zor olduğu Ce7ayir'de sinema salon- lannın çoğu ya kapandı ya da ka- panma tehlikcsı yaşıyor. Tiyatro alanı da sıkıntılı Tı\atro alanında da büyük sıkıntjhır yaşanıyor. Dcvlct bürok- rasisinin cngellemeleri, Cezayir'de tiyatro üretiminın son derece yavaşla- masına neden oluyor. Özellikle 1991 yilından itibaren İslami hareketlerin y ükselışe geçmesiyle birlikte de\ letin baskılan daha da yoğunluk ka- zanmış. "fktidann kültüre karşı takındığı tavır, öncelikle her şeyin kofltrol altında tutulması yönünde ge- lişiyor. Sanatçılann özgür ve bağımsız bir şekilde devlet baskısı ol- madan kendilerini ifade edip üretebil- meleri engelleniyor," diyor tiyatrocu Ziani-Şerif A» ad. Basının içinde bulunduğu . durum Basm yayın dünyası da sanat dün- yasından pek farklı deği). Tüm ülke- lerde olduğu gibi reklam. Cezayirli gazeteler için önemli bir sorun. Ülkede büyük çapta özel sektörün var olmaması nedeniyle rekiam ge- lirlerinin büyük bir bölümü. devlete bağlı kuruiuşlardan geliyor. fslami terörizmin de gazetecileri hedef ola- rak görmesi basın sektöründe nitelik olarak da bir kısırlaşma olmasına neden oluyor. Bu durum da Cezayir halkını ister istemez yabancı televiz- >on yayınlarını izlemeye yöneltiyor. Sanatçılann hareket alanını yo- ğun bir şekilde kısıtlayan bu ortam- da kısmen de olsa rahat çalışabilen- ler ise müzisyenler. Ressamlann ya da yazarlann tcrsine müzisyenler daha çok sistemin sanatçılan olarak kabul edilıyor. Cezayir popüler mü- ziği. her dönemde geniş halk kitleleri tarafından ılgiyle dinleniyor. Ancak yine de düzenlenen halk konserleri sayısında ülkenin içinde bulunduğu ortama paralel olarak birdüşüşgöz- leniyor. Cezayir'in kültür alanında yaşadı- klan sorunlar saymakla bitmiyor. Son derece zengin bir tarihi gecmişe sahip olan Cezayir'de yalnız insan- lar tehlike altında değil. Arkeolojik yapılar da var olan iktidann ve İsla- mi akımlann tehdidi altında bulu- nuyorlar. Romaülar. Bizanslılar. Araplar. Türkler ve Fransızlann bı- raktıklan eserlerle bir kültür mozai- ğinin bulunduğu Cezayir'de İslami değerleri simgelemeyen eserler onanlmıyor ya da sergilenmiyor. Kültür Bakanlığı bütçesi Kültür BakanJığı bütçesinin bü- yük bölümü çalışanlann ma- aşlannın ödenmesine aynlmış. (Ki bunlann içinde araştırmacılann sayısı yok denecek kadar az.) Biskra bölgesinde bulunan antik kentin bir İslami üniversite kurulması amaay- la kökten yıkılması. durumun cidd'i- yetinin ne derece büyük olduğunu gösteriyor. Cezayir'deki arkeolojik yapılann tahrip edilmesi konusunda bir arkeologun. görüşleri durumu özetleyecek nitelikte: "Bir sine- macmm bugün çekemediği filmi yarm çekme şansı olabilir. Ancak arkeolo- jik miras, doğası gereği yenileneıtıez. Bugün ölen sonsu/a dek ölmüştür." 'Kültürlerin beşiği' Anadolu'da bu yıl tam 200 alanda arkeolojik kazı gerçekleştirilecek Arkeologlannmevsimi başladıASUMAN ABACIOĞLU İZMİR - Türkiye genelinde bu yı! yerli ve yabana bilim adamlannca 200'e yaİcın kazı ve yüzey araştırma- lan yapılacak. Kültür Bakanlığı, Türk kaalan. katılımh kurtarma kazılan ve müze kurtarma kaalan için bu yıl 12 milyar lirayı aşkın öde- nek ayırdı. Kültür Bakanhğı yetkili- leri, geçen yıla göre kazı ödenekleri- nin yüzde 5 ile 15 arasında değişen oranlarda arttınhrken, kazılarda görevlendirilen işci sayısının Maliye Bakanlığı'nca azalüldığını söyledi- ler. Ören yerleri gelirlerinin bir'bölü- münün de kazılara için aynlması istendi. Türkiye genelinde 1993 yıhnda Bakanlar Kurulu kararlı 44 Türk ve 32 yabana kazı, 35 katıhmlı kurtar- ma kazısı ve 87 kurtarma kazısı olmak üzere toplam 198 kazı çalış- ması yapılmıştı. Kültür Bakanlığı'- ndan verilen bilgiye göre. 1994 yılı kazı sezonunda ise Bakanlar Kuru- lu kararlı 44 Türk 32 yabana kazı ve bilim adamiannın k'atılımıyla ger- çekleştirilen 31 kurtarma kazısı ile birlikte toplam 107 kazı yapılacak. Bakanlık yefkilileri, müzeler tara- fından yapılacak kurtarma kazılan- nın sayılannın henüz belirlenmedi- ğini. aynca 40 yabancı ve 34 Türk bilim adamına da arkeolojik yüzey araştırması için izin Verilmesinin planlandığını bildirdiler. Eski Van Şehri ve Kalesi'nde Prof.Dr. Taner Tarhan ve Bayburt Büyüktepe Hö- yük'te Dr. Antonio Guiseppe Sago- na tarafından yürütülen kazı çalış- malan geçen yıl sona erdi. Bakanlar Kurulu kararlı Türk kazılan. katıhmlı kurlarma kazılan ve müze kurtarma kazılan için bu yıl bakanlık bütçesinden 12 milyar lirayı aşkın ödenek aynldı. Geçen yıl aynlan ödeneğin 9 milyar lira olduğunu anımsatan bakanlık yetkilileri. şu bilgileri verdiler; "Ödenekleri bakanlığunız tarafın- dan karşılanan kazılarda, Maliye Bakanlığı'nca vize edilen geçici işçi- ler çalıştırılmaktadır. Kazı ödenekle- ri her kazı için aynlan işçi sayısı esas almarak belirlenmektedir. 1994 yı- hnda, kazüar için vize edilen işçi sayı- sı, Maliye Bakanlığı'nca düşürül- müşrür. Buna bağlı olarak kazılara dağıtılan işçi sav ılarında zorunlu ola- rak eksiltme vapılmıştır. Buna karşın kazı ödeneklerinde 1993 yılına göre yüzde 5 ile 15 arasında değişen artış- lann sağlanmasına çalışılmıştır." Arkcoloji ve Arkcologlar Derneği Başkanı ve Selçuk Üniversitesi Ar- keolojı Bölümü öğretim üyesı Doç. Dr. Ahmet Tırpan. kazılar için ayn- lan ödeneklerin yetersiz olduğunu vurgulayarak. geçen yıl müze ve ören yerlerinden sağlanan gelirin 270 milyar lira olduğunu söyledi. Müze ve ören yeri gelirlerinin bir bölümünün yine buralara gen dön- mesi gerektiğini savunan Doç.Dr. Tırpan. "Bu gelirin yüzde 4O'ı beledi- yeye, bir bölümü de Özel İdare'ye gidiyor. Oysa Özel İdare ile yapılan bir protokol gereğince bir bölümünün kazılara aynlması gerekir. Devlet kültüre yapılan yatınmı ölü yatırun olarak göriiyor. Oysa devlet kültüre yük oluyor" diye konuştu. Bu yıl yapılacak katıhmlı kurtar- ma kazılan şöyle: "İzmir Ulucak Höyük, Erzunım Sos Höyük, Amasja Eski Şamlar Mezarlığı, Van Karagündüz Nekro- polü. İznik Tiyatrosu, Alaşehir Antik kenti, Bursa Kvzikos, AntaJya Ökü- zini, Ankara Çevresi, Diyarbakır Hallan Çemi Tepesi, Halikamassos, Bodrum Antik tiyatro ve çevre dü- zenlemesi, Marmaris Hisarönü Çu- bucak, Milas Lagina Hekate Mabe- di. Muğla fosil yatakları. Sinop Demirci Köy, Marmaris Btırgaz, Gaziantep Zeugma-Belkts, Van Er- çiş Kalesi ve Çelebibağı, Mardin Hasankeyf, Silifke Maltepe, Teos, Yahaç Tokmacık fosil alanı, Sivas Başören Kuşaklı, Şanlıurfa Titriş Höyük ve Hacınebi Tepesi, Konya Pınarbaşı, Şanlıurfa Kazene Höyük, Sinop Karakum." Melih CevdetAnday 'Sombahar'da Kültür Senisi - İki aylık şiır dergisi Sombahar'ın 23. sayısı yayınlandı. Sombahar'ın yeni sayısında şair Melih Cevdet Anday'a aynlmış özel bir bölüm yer alıyor. Dergide Anday ile yapılan söyleşiler ve seçilmiş şiirlerinin yani sıra Orhan Koçak. Evren Erem, Hasan Bülent Kahraman, Yücel Kayıran, Metin Cengiz ve GüJtkekın Emre'nin şair üzerine y aptığı araştırmalar da yer alıyor. Tuğrul TanyoJ, Turgay Kantürk, Haydar Ergülen. Metin Celal, Sami Baydan Hüseyin Alemdar, Orhan Kahyaoğlu gibi on dört şairin yeni şiirlerinin yeraldığı dergide Ece Ayhan. Enis Batur, Mehmet Rifat. Oğuz Cebeci. Roni Margulies ve Serdar Koçak'ın şiir dünyasının özel sorunlan üzerine değerlendirme yazılan da buîunuyor. MzmitL Tiyatro Festivar • KOCAELİ (AA) - Kocaeli Bölge Tiyatrosu (KBT) taraftndan düzenlenen "İzmit 1. Tiyatro Festivali". 1-lOhazirantarihJeri arasında yapılacak. Festivalde, 9 ayn oyun sergilenecek. KBT Genel Sanat Yönetmeni Burhan Akçin. festivalle ilgili olarak yaptığı açıklamada, 1 Kasım 1993'te başlayıp 15 mayısta sona eren. •"Büyükşehir 1. Drama Seminerleri" programı çerçevesinde hazırlanan oyunlann. l-10hazirantarihleri arasında. Sabana Fevziye Sitesi. Demıryolu Caddesi, Cumhuriyet Parkı. Belediye önü. Fevziye Parkı. Kapanca Sokak. Tekel Parkı. Merkez Bankası önü ve KBT Oda Tiyatrosu'nda sahneleeceğini belirtti. Akçin. festivalin. "Resimli Osmanlı Tarihi" adlı oyunla açılacağını, daha sonra da "Prometheus". "Ah Şu Gençler", "Gergedanlar Sarmadan". "Sesleniş", "Ve İnsan Insanı Kirletti. Doğaya Yöneldi", "Ormanın Bekçileri". "Lanetin Yüceliği" ve "İnsan Denen Garip Hayvan" oyunlanrun 9 ayn grup tarafından sergileneceğini söyledi. Akçin, drama seminerlerinin önümüzdeki yıldan itibaren uluslararası boyutta yapılmasını amaçladıklannı da kaydetti. Müzik-Senin başvumısıı I ANKARA (AA)-Müzikve Sahne Sanatplan Sendikası (Müzik-Sen). 4 ve 5 yıldızlı otellerde orkestra çalıştınlması zorunluluğu getirilmesini istedi. Müzik-Sen Genel Başkanı Mehmet Çınka. yaptığı yaalı açıklamada. bu amaçla Turizm Bakanlığı'na başvurduklannı ifade ederek Turizm Müesseseleri Yönetmeliği'nde yer alan. ancak sonradan çıkanlan otellerde orkestra çahştırma zorunluluğunun önemini vurguladı. Çınka. "Türk müzik, sahne ve gösteri sanatçılannın korunması ve istihdam alanı yaratılması açısından önemli.bir gelişme olacaktır" dedi. Çınka. açıklamasında şu görüşlere yer verdi: "Anayasanın 64. maddesinin sanat ve sanatçının korunması ve sanat sevgisinin yayılması için gereken önlemleri almakla devleti görevli kıldığı göz önünde tutulduğunda. orkestra çalıştırma zorunluluğunun getirilmesi önemli bir gelişme olacaktır. Bu nedenle. Turizm Yatınm ve İşletmeleri Yönetmeliği'nde gerekli değişikliklerin yapılarak (4) ve (5) yıldızlı otellerde orkestra çalıştırma zorunluluğunun getirilmesi hususundaki sendikamız önerisinin değerlendirilmesini arzederiz." Fotoğraflarfa Gaziantep •GAZİANTEP (AA)- Gaziantep Amatör Fotoğraf Sanatçılan Derneği (GAFSAD), eski Gaziantep fotoğraflannı derleme çalışması başlattı. GAFSAD Başkanı Özalp Dündar, Gaziantep'in kurtuluş günü olan 25 arahkta, derlenen fotoğraflann yer alacağj bir sergi düzenleyeceklerini kaydederek şunlan söyledi: "Son yıUarda. Gaziantep'in tarihi gelişimini konu alan bol miktarda kitap, makaleyayımJanıyor. Ancak, bu yayınlarda fotoğraf unsurunun çok zayıf olduğu dikkaümizi çekti. Bunun üzerine, eski Gaziantep fotoğraflannı derleme karan aldık. Bizegetirijen fotoğraflardan kopya alacağız. İyi saklanrruş fotoğraflan Gaziantep'in kurtuluş gününde sergileyecek ve sahiplenni plaketle ödüllendirec^iz."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear