14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29MAYIS1994PAZAR 10 DIZIYAZI DPiktidan uycmkuaakbmnyor, huzınsıı-Jukartıyor j nılanmın dünkü bö- A lümünde subaylar /-§ arasındaki hoşnut- •*• -*• suzluklardan ve ilk gnıplaşmalardan soz etmiş- tim. Şimdi birazda Demokrat Parti ileri gelenlerini uyarma yolundaki. bizzai katıldığım girişimlere değineceğim. 1957'de. Erzurum'da 256. Piyade Alayı Komutanlığım sırasında. subay arkadaş- lanmın dile getirdikleri ra- hatsızhklan. öteden beri tanıdığıın. o tarihte Dışişleri Bakanı bulunan Ethem Men- deres'e aktarmak istedim. Ankara'ya gelişimde hemen kendisini aradım. Ethem Menderes beni Bayındırlık Bakanlığı"na da- vet etti. İkişer hemşeri ıhla- muru içerek söyleştik. Ben, içinde buiunulan bunalımın önemini anlatmaya çalıştım, Bir yıldır görmediğim güler- yüzlü Ethem Bey'i epey üz- gün gördüm. Konuşmamız bir saatten fazla sürdü. Ne vazık ki o benden de kötüm- serdi. Başbakan'a yakın oldu- ğumu bildiği jçin, kendısıne anlattıklanmı ona da aktanp aktaramayacağımı sordu. Eğer randevu alabilirse ona da aynı şeyleri söyleyeceğimi, Türk ordusu mensuplannın ne yazık ki Demokrat Parti'- de aradıklannı bulamadı- klannı. partinin son zaman- lardaki tutumunu ve gidişini beğenmediklerini açıkça orta- ya koyacağımı büdirdim. YÜYINA HAZIRLAYAN: ALPAY KABACUI emokrat Parti iktidannın uyanlara aldırmayarak 1960 nisanında Tahkikat Komisyonıf nu kurması huzursuzluğu iyice tırmandırdı. 28 Nisan'da başlayan olaylar üzerine ilan edilen sıkıyönetim sonun başlangıcı oldu. Menderes hükümerine tepkiier. ülke çapında sık sık yapılan gösterilrele dile getirilivordu. Menderes'e ulaşamadık Nisandönemed Daha önce sözünü ettiğim "Dokuz Subay Olayfvla ilgili soruşturma, bu olaydan iki haf- ta sonra açıldı. Sonun başlangıcı: Sıkıvöneöm ıTanı Üç gün bekledim. Sonun- da. randevu alınamadığı ha- beri geldi. Bana kalırsa Et- hem Bev randevu almaya çalışmış, ancak başara- mamıştı. Demek ki Başba- kan"ın çevresi başka bir per- deyle çevrilmişti. Bu tahmi- nim, sonradan yaptığım kimi yoklamalarla kesinleşti. Ethem Menderes, tuttuğu notlar yüzünden, sonradan Yassıada'da ve partiüleri çevresinde kınandı; ihanet et- tiği öne sürüldü. Oysa notlan ihanet değil, yakını olan Baş- bakan'ı uyardığının. kurtar- maya çahştığının belgeleriydi. Ama başanlı olamamıştı... İkinci bir girişimde bu- lunmaya karar verdik. Bu kez Milli Savunma Bakanı Şem'i Ergin'i yoklayıp uyaracaktık. Benimle birlikte Erzurum'- dan gelmiş olan Kenan Esen- gin Paşa da bu konuda ısrarlıydı. Şem'i Beyi de uzun yıllardır tanı>ordum. Terbiyeli. an- layışlı bir devlet adamıydı. Kendisiyle yanm saat kadar görüştüm. Ethem Bey'e an- lattıklanmı ona da aktardım: çemberi yanp Başbakan'a ulaşamadığımıa bildirdim. Şem'i Bey de sıkışık durum- daydı ve çok üzüntülüydü. "Mademki BaşbakarTla gö- rüşemediniz, durunıu Cumhur- başkanı'na anlatabilir misi- niz?" dedi. Durumu dilzelte- bilmek için her şeyi göze almıştım. "Elbette" dedim. Hemen telefonu çevirdi \e Cumhurbaşkam'ndan ertesi gün için randevu aldı. Komutanlarla temas Düşündüm: Şem'i Bev. Cumhurbaşkanı'yla gö- rüşmemi niçin istemişti? Ya o Dönemin Dışişleri Bakanı Ethem Menderes, Başbakan Menderesi çeşitli konuiarda uvarmava çalışmış. ancak başarılı olamamıştı. Sıtkı l la> 'a göre, bunun nedeni Başbakan'ın çevresinin başka birperdevleeevrili olmasıvdı. Cumhurbaşkanı CelaiBavar.Sıtkı Ulay'la " görüşmeyi kabul etmis,. ancak ordunun sorunlarından çok bazı subayların neden politikayla ilgilendikleri konusu üzerinde durmuştu. Ba\ar, Llay'ın'Dokuz Subay Olayf ile ilgisi olduğundan şüpbeediyördu. Yok mu 'dur!' diyecekbir general?.. da Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'ı uyarmasını ıstiyor'du va da henüz basından gizli tutulan "Do- kuz Subay Olayı"yla ilgimin olup ol- madığını yoklamak istiyorlardı. Bu düşüncelerle o gece, yakından tanıdtğım Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tacan ile Kurmay Başkanı Orgeneral Selışık'ı ziyaret ederek te- maslanm hakkında açıklamalar yaptım. Kara Kuvvetleri Komutanı'- na öteden beri her şeyi açabiliyorduk. Hatta Erzurum'da ordu komutanıy- ken Esengin Paşa görüşünü sordu- ğunda. "Bu gidişin sonu yoktur. Mut- laka ordunun müdahalesi gerekir. Kara Kuvvetleri tamamdır. Siz Hava Kın- vetleri üzerinde de biraz çaltşın. Ben Ankara'ya gidince berhalde bu işi yohı- na koyarız" demişti. Kendisine her şeyi açıkça anlatınca. "Yarın Bavar'a hemen açılma" dedi "O hepsinden daha kurna/dır. O sana sonı sorsun. sen gerektiği kadar ko- nus." Kasım 1957'de Çankaya'ya çıktık. Kapılarda ve içerlerde sıkı güvenlik önlemleri ahnmış olması dikkatimi çekti. Muhafiz Alayı Komutanı da Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki olayla- nn ardından Genelkurmay'a uğradım. Oradaki komutan ve subaylann tepkilc- rini öğrenmek istiyordum. Genelkurmay Genel Sekreteri Yüksek Mühendis Albay Enrin Bozoğlu, o gün Genelkurmay Baş- kanı'yla tartıştığmı söylüyordu. Sıkıyö- netim komuıaniıklartna yazdınlan emir- deki ateş edihne maddesini. her şeyi göze alarak sildirtmeyi başarmışu. Bozoğlu bana bunlan anlatırken içeriye giren sap- san olmuş bir kurmay aJbay. heyecante Siyasal Bilgiler'deki olay sırasında Vebbi Ersü'nün vurulduğunu ve hastaneye kal- dınldığını söyledikten sonra: "Bununsuçupaşa]aranızda"dedJ. "Hay- ret edivorum. \ ok mu başa geçipde 'Dur!' diyecek bir generaJ?" Benrrn de general rütbesirtde olduğu- mu hatırîattım: olup bîtenlerle ilgiJendj- ğim için buralarda dolaştığjmı söyledim. Başka bir general aramakb bizi cesaret- Kurmay Albay Sezai Okan, ordunun her ştyi gö/e alnyş subayiarmdan biriydi. siz ve hor mu görüyordu? Kurmay albay heyecanla boynuma sa- nldı: "Söz mü? kumaodan sözü, asker sözü oıö?" El sıkıştık. Ben de onu suçladım: "Yok mu burada kurmay subaylar, tabancalan» nı alıp okulda çocuklannı arayacaklanna birieşip Genelkurmay önüne çıksınlar. bize de haztr olduklarmı bildirsinler... Bu kada- rı yeter, biz yürüyebiliriz!'" Karşımdakı Kurmay Aibay Sezai Okan'dı ve bu konuşmanm yapıldığı an- da Milli Bırlik Komitesi'yle ilişki ve bağ- lantı kurmuş oluyordum. Kuşkusuz ki benim o güne kadarki ihş- ki ve haarlıkiarım Milh Birlik Komitesi'- yle ilişkili değildi. Ancak o gun Türk Sılahh Ku\"vetleri'- nde her şeyi göze ahp haarlığa ginşmiş birçok komutan ve subaş bulunduğu ke- sindi. 1960 nisanında. Tahkikat Komisyonu'nun kurulmasın- dan sonra ülkede büyük bir hu- zursuzluk başgösterdi. O sırada Harp Okulu Komu- tanı'ydım. Okulda alay komu- tanı. subaylar, öğretmenler ku- rulu ile öğrenciler arasında git- tıkçe artan bir içtenlik ve an- la\ış içinde çahşıyorduk. İstanbul.Bursa. Trakya. Ge- libolu ve İzmir'de subaylann son ola\ lar üzerine neler düşün- duklerinı anlamak amacıvla izın aldım Dolaşmamın gerck- çesi. okul için Menteş'ten daha uvgun bir kamp ven aramaktı. Emirsubavjmla birlikte. bircip içerisinde sözünü ettiğim il ve bölgelerdeki birlikleri- zıvaret ettik. Çok yorgun ve bitkın bir durumda İstanbul'dan An- kara'ya dönerken 28 Nisan olaylan patlak vemııştı. An- kara'va döndüğümüz gün bu- rada da üzücü olaylar başlamış ve sıkıyönetim ilan edilmiştı. O gece Harp Okulunda dü- zenlenen. önceden kararlaştınl- mış bir kutlama toplantısına Ankara'da bulunan önemli bir- lıklerin komutanı alba> ve ge- nerallerden birçoğu katıldılar. Birçok arkadaşla görüştüm. Bu ışin sonunun geldiğine, daha kötü bir çatışma>a gitmeden. emir komuta zinciri içerisinde Silahlı Ku\vetler'in müdahale etmesinin zorunlu olduğuna bü\ük bir çoğunlukça inanılı- >ordu. Öğrenci olaylan büyüyor Köşk'teydi. Genç bir yaver. "Sizi üst katta kabul edecek" dedi. Bir başkası arkasından koşturdu: "Beyefendi aşağı inecek." Aşağı salonun dış bahçeye bakan bölümünde. küçük bir odada kabul olunduk. İlk el sıkışmalarda içtenlik yoktu. neşesizlik vardı. Akşamki tav- siyelere uyarak fazla açılmaktan ve gerçekleri olduğu gibi söylemekten kaçınmava karar verdim. Celal Bayar. neden kendisini gör- mek istediğimi sordu. Şem'i Bev'in gönderdiğini söyledim. "Onunla neler konuşulmuşfu?" dedi "Türk Silahlı KuvvetlerTnin ihmalini, bakımsızlığuiL subav arkadaşların maaşlanyla ilgili sıkıntılarını ve kışlık odunlarının fa- mamlanmasına kadar her şeyi konuş- tuk" dedim. Sıkıntılann neler olduğu- nu sordu: bazı hususlan anlattım. Su- baylann Şem'i Bey'i sevip sevmedikle- rini sordu, çok sevdiklerini söyledim. "Siz secimlerden hemen sonra Anka- ra'ya telefon edip silah sesleri gelip gel- mediğini öğrenmek istenüşsiniz" dedi Postaneden böv le bir haber alınca du- rumu merak edip sorduğumuzu an- lattım. Birara. kurmay subay lann ne- den bu derecede sivasetle ilgılendiğini sordu Bavar. Eylemli olarak sivasetle uğraşmadığimızı, ancak yürüyen olaylan ızlediğimizi. bilgiler alıp kcn- dılcrine de ıntikal ettirdiğımizi söş lc- dim. "Ben biliyonım..." devıp ekledi: "Siz hangi livanın kumandanısınız?" Bir küçük defter çıkanlıp adresım vazıldı. konuşma bitti. İlk işim. olup bitenleri Kara Kuv- vetleri Komutanlığı'na }eni atanan Orgeneral Tacan'a ve Orgeneral Sela- hattin Selışık'a anlatmak oldu. Onlar da durumdan kaygı duvduklannı. ad- res almasından i>ı anlamlar çıkar- madıklannı bildirdiler: olavîann \ön- lendincisi ve hazırlav,ıcısı gibi görün- meden birliğime dönmemı istediler. Birgeçit töreninde. tanklannselamla- mak için namlulannı şeref locasına çevirince ateş edileceği volunda söv- lentiler varmış. Bütün bunlan düzen- lemek için Ankara'va geldığim şeklin- de jorumlar vapılabılırmış Ertesi sabah Orgeneral Salih Coş- kun'un beni arattığinı öğrendim ve kendisini ziyaret ettim. Temaslanmı merak etmiş olacaktı. Bunlarla ilgili sorular sordu. Cumhurbaşkanı'nı ziyaretimin vetki sınırlarımı aşıp aş- madığını öğrenmek istedi. Ben dc va- tandaş sıtatıvla hcrkesın Cumhurbaş- kanı'yia aörüşebileceğini arzettim. Daha ilgınç bir soru yönelttr "Dün Sayın Cumhurbaşkanı Anka- ra'v ı dolaşırken fa/laca bir subav kala- balığı görmüşler. Orduevi önünde bir grup subav... kendisini gördükleri ve izledikleri halde selanı vermemişler. Sen de gördün mü?" Anlaşılıvordu ki benimle ilgili ku- runtular bura\a kadar vayılmıştı Ha- berim olmadığını arzederek izin iste- dim. Ertesi günlcrde bırkaç voklama daha vaparak Ankara ve İstanbul'- dakı durum üzcnne bılgıkrcdındim. Trenle Er/urum'a dönerken Üçün- cü Ordu Komutanlığı'nı devralmaya giden Orgeneral Cemal Gürsel Paşa- vla karşılaştım. Beni bir köşeye çekip Genelkurmav Başkam'ndan kötü la- lımat aldığını. bir siire ıçın gezı \e te- maslan bırakıp kendimi unuttur- mamı rica etti. 29 nisan günü Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenciler pro- testo hareketlenne giriştiler. Bu eylemleri ve polis saldınsını fa- kültcnin gerisindeki tepeden, cip içinde. emir subayımla bir- likte ızledik. Bir yandan okulumuz öğren- cilerinin merak ederek olav ye- rine gitmesini önlemek istiyor; gere- kırse Siyasal Bilgiler'deki eviatlanmı- zla. kumandan ve öğrencilerimizle si- lahlı yardımda bulunmayı tasarlıyor- duk. Ogün Hukuk veSivasal Bilgiler fa- kültelerinde kanlı olavlar vaşanmıştı. Enınivet Genel Müdürü Cemal Gök- tan, Ânkara Valisı Dilaver .Argun \c Sıkıyönetim Komutanı Nanuk Ar- güçün buyruklanvla Sıvasal Bilgiler hakültesi dört vandan kuşatılmış. daha sonra saldınva geçen polislerle öğrenciler arasında altı saat süren kanlı çarpışmalar olmuştu. Polis silah çekerek öğrencılenn üzerine vürü- müş, öğrenciler kendilerini taşlarla sa- vunmava çalışmışlardı. Fakülte kon- dorlannda da süren çalışma sırasında birçok öğrenci varalanmış, fakülte de- kanı coplanmıştı. Kimi suba> arka- daşlann müdahalesıvle polis fakülte- den uzaklaştınlmış ve olaylann daha da binümesi önlenmişti. Yarın:Orduda hareketli günler ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI / YILMAZŞİPAL "Beni zorunlu Bağ-Kur üyesi yaptılar" Soru Bir tatil > öresinde 40 e> li v azlık sitemizin apartman otele dönüşme- si sonucu site de anonim şirkete dönüştü. Ben de etlcrden birinin sahibi 60 taşında ev kadınıv ım. 1989 yılında beni zorunlu Bağ-Kur ûvesivapnlar. 1989'dan beri primlcrimi ödihorum. Ancak bir vıl önce b>-pass ameliyatı geçinniş. di> abetli. yüksek tansjvonlu bir hastavım. l.Ödemegucümkalmadı. ' 2. Şimdi) e kadar ödediğim primlerimi de geri almak istemi\onım. 3. Hastalık durumumu nasıl istenirse ispat edebilirim. 4. Bana anonim şirket ile ü>elik ilişkilerim detam ettjği siirece Bağ- Kur üyeliğinden a\rılama\acağım sövlenivor. Bclirli \asal siire 100 > aşında bile dobnazsa prim ödemem gerektiği söjleniyor. 5. Anonim şirket henûz feshedilmedi. Fakat 3 yıldan beri çalışmı- yor. Ne yapabilirim.. Bağ-kur üyesi 65 yaşında hasta ve ödeme gücü de oimayan bir kimse üyelikten aynlabilir mi? (C.B.) \AMT: Bağ-Kur Vasasrnın 24. maddesı uyannca. "g) Anonim şirketle- nn kurucu ortaklan ile vönelim kuruJu uvesı olan ortakian" zorunlu Bağ-Kur siğortalısı olurlar. Yasanın 25. maddesı "Sıgonalılığın başlanaç ve bitiş tanhi" ile ilgilidır. Maddede"a)Gelır\ergısımükellefiolanlann, mükellefiyetlerini gerekti- ren faaliyetlerine son verdıkleri" tarihten geçerlı olarak sigortalılıklan sona erer. Bağ-Kur Genel Mudürlüğü'nün 22.9.1987 günlü 279 sayılı genelgesinin 10. savfasjnda gelir vergisı vükümlüsü olaniann vükümfülük gerekliren çalışmalanna son verdıklennde Bağ-Kur sigortalı'lıklannın da son bula- cağı açıklanmışttr. Vargıta) Onuncj Hukuk Dairesi'nın 26.2.1991 gün 1991 HOOesasve 1991 1731 karar ozetınde şöyle denilmektedir: (I) "'ÖZET' Bir kimsenin Bağ-Kur iigortalısı sayılabilmesi için sadece gelır \ergısi mukellefi olması veterli değildir. Kendi nam ve hesabına ça- lışması da zorunludur." Karar şöyJc sürmektcdır.""( . ) Bir kimsenin zo- runlu Bağ-Kur siğortalısı sayılabilmesi ıçın sadece gelır \ergısı mükellefi olması yeterli olmayıp, kendi nam ve hcsabına bağımsızçalışması da ko- şuldur. Gelir vergisi mükellefi olanlann mükellefiyetlerini gerektiren faa- lıvetlerine son verdikleri anda. Bağ-Kur sigortalılıklannın sona ereceği. 1479savılı kanunun 25 a maddesi hükmü gereğidir. Vergi kaydı silinme- se dahi bağımsız çalışmaya son verildiği anda Bağ-Kur sigortalılığırun sona ereceği açıktır. (...)" Aynı konuda Yargıtav Onuncu Hukuk Dairesi'nin 6.6.1991 gün. 1991 3799 esas ve 1991 5838 karan da şöyledir: (2)'•(...) Davanınyasaldayanağı 1479 sayılı yasanın değişik 25 amadde- sidir. Anılan maddeye göre gelir vergisi mükellefi olanlann, mükellefi- yetlerini gerektiren faaliyetlerine son verdikleri tarihten itibaren sigorta- Jılıklansonaerer.(. .)" Yargının yoruma yer bırakmayan bu kararlanna göre gelir vergisi yü- kümlüsü değılseniz ya da vergi jükümlüsü olupyükümlüfük gerektiren çalışmanız son bulmuşsa. Bağ-Kur sigortalılığınız da son bulmuştur. Ka>nak:(l)\argıta> Kararian Dergisi.ağustos I991.sayfa: l2O8Lebıb ^'alkın Y'd>ınlan. cıltaa 13. sıra no: 361 (2) Y argıtay Kararian Dergisi. kasım 1991. sayfa: 1666 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ 27 Mayıs'ın Son Generali...önceki gün, 27 Mayıs cuma günu, kımle konuşsam bayra- mını kutluyordum. Ustamız Şinasi Nahit Berfcer'i de kutla- dım. Onun üzüntüsu vardı, bir süre önce eşı ölmüştü. Şimdı arayıp, başsağlığı dileyenlere teşekkür edıyordu. Attila Asut, Şınası Nahıt'e güzel bir mektup yazmıştı, onun adresini arı- yordu Verdim. Şinasi Nahit, benim bayram kutlamamı, önce anlayamamış mı ne, yenıden aradı. -"Elimi dostça omzuna vurdum, kumaşın altında çıban varmış!" dedi. 27 Mayıs'ın anlamı onun için çok başka, çok büyüktü. Ay- larca, yıllarca yattığı cezaevınden 27 Mayıs devrimıyle çık- mıştı. 27 Mayısçılardan birı koşmuş, cezaevinde yatan gaze- tecilerı çıkarmıştı. Şinasi Nahit anlatıyor: -"Gardiyan, 'tahliye' karan istedi, asker tüfeğini gösterdi, 'Iştetahlıye!' dedi. Bu yıl, Anıtgömütte yapılan anma toplantılarına gideme- dım. Demokrasi Platformu'nun basına açık/ama toplantısı vardı. Açıklanan bıldıriyi basına benim okumam ıstenmıştı. Kamu çalışanları sendıkalannın. Güvenpark'ta giriştiği açlık grevı ile ılgılı olarak 76 sendikacı, polıslerce gözaltına alın- mışlardı. Çarşamba günü Güvenpark'ta halaylar çekerek açlık grevini başlatanlar, geceyansından sonra, ortalıktan el ayak çekilınce, emniyete götürülmüşler, gözaltına alınmış- lardı. Demokrasi Platformu toplantısında bu konuyu ele al- dık. Platforma katılan arkadaşlarımızdan Eğitim-iş Genel Yazmam Erdal Çalı, gözaltı olayından sonra, Başbakan Yar- dımcısı SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'la görüşmüş- tu Erdal Çalı, sekız kışılık bir grupla Karayalçın'a gıtmışti. Konu, kamu çalışanlarının grevlı-toplusözleşmeli sendika kurma haklarıydı Murat Karayalçın, demokratıkleşme pake- tine, özellıkle kamu personelının sendıkal haklarına çok önem verdiklerinı vurguluyor, bağlayıcı tutum alıyordu. De- mokratıkleşme paketi içinde yer alan 62 yasa tasarısının için- de şu anda Meclis te, sırada bekleyen beş tasarı vardı. Bun- ların başında, kamu çalışanlarının sendikal haklarıyla ilgili tasan gelıyordu. Karayalçın, tasarının çıkıp çıkmamasının koalisyonda kalma nedeni olduğunu' üstüne basa basa vur- gulamıştı. -"Bunlar çıkarsa vanz, çıkmazsa yokuz! Böylesine önem veriyorum!'' demıştı. Eğitim-iş Genel Yazmam Erdal Çalı: - "Tasarı Meclis'e gideli çok oldu. Orada da birtakım ko- misyonlarda ne zaman biteceği bellı oimayan bir yolculuğa çıkmış gibi görünuyor. Millet Meclisı nin labirentlerinde do- laşıp duruyor. Bir belirsizlik içerisinde" deyince Karayalçın, şu karşılığı vermış: - "Yoo. öyle olmayacak, biz buna sahip çıkıyoruz, siz de sahip çıkın. Zaten bu çıkmazsa, bu işte biz yokuz. Bir fırsat yakalanmıştır, bu çıkacak. Bu çıkacak. ama bugün, yarın' di- ye sıze bir tarih de veremem." Murat Karayaiçın boyle diyor, ama Turkıye'de polisın dun- yadan haberıyoktursanki. Adı, 12Martlarda, 12Eylül'lerde işkencecıye çıkmıştır da, bunu silmek ıçın bile bir çabası go- rülmemekte. Kimi. halay çekenlerı gözaltına almayı bir ma- rifet'sanıyor. Demokrasinin 'ö'sınden, ınsan haklarının V'sın- den haberı oimayanlar, polislık uğraşından uzaklaştırı'malı. Türkiye'yi 'işkenceülkesı"diye tanıtanlar bunlardanbaşkası değil! Perşembe gunu, halay çekenler, ıte kaka dağıtılırlarken, bir genç bayan, polıse şoyle dıyordu: -"Canımmış, cicımmiş! Ben senin nerden canın, cicin olu- yorum? Babam mısın benim?" 'Demokrasi Platformu nda basına da açıkladım: -"Turkiye polis devleti değildir, olmamalıdır. Güvenpark Hyde Park olmalıdır; burada toplanma, konuşma ozgürlüğü olmalı. polis buradan kimseyi gotürememelidir!" Demokrasi Platformu olarak, gözaltındaki sendikacıların salıverılmelerını istedik. fçeri alınanlar önceki geceyarısı bı- rakıldılar. 27 Mayıs öncesini, sonrasını yaşamış bir gazeteciydım. 27 Mayıs devrımı olunca, biz Ankaralı gazetecileri Emniyet Sa- rayına goturmüş/er, tüm polıs şeflerini, polisleri-önümüzden geçırerek: -"Bunların içinde, gençlere eziyeteden, cop vuran kimse varsa gösterın!" demışlerdı. Şımdı, bakıyorumda, kimse geçmış olaylardan ders alma- mış. 27 Mayıs ın getırdığı 1961 Anayasası, bir anıt' olarak be- yınlerde yaşamakta. 1961 Anayasası'mn getirip kafalara, gonullere yerleştırdığı 'özgürlük' ışığını kimse karartamadı. 12 Mart'ları, 12 Eylulleri gördük. 27 Mayıs sabahı cezaevınden çıkarılan gazeteciler arasın- da başka kımler vardı, şimdi unutup gitmışım. 27 Mayıs tan kısa bir sure önce cezaevine gıdip Metin Toker'le konuş- muştum: -"Kimseye bir kinim, düşmanlığım yok!" demişti. 27 Mayıs öncesi gazetecilerden cezaevine gırip çıkantar: Nihat Subaşı, Cüneyt Arcayürek, Kurtul Altuğ, Beytıan Cenkçi, Fethi Giray, Tarık Halulu, Cemalettin ÜnJü. Ülkü Ar- man, Erdoğan Tamer, Yusuf Ziya Ademhan, Süleyman Ege.. Ankara'dan bırkaç çizgı. Süleyman Ege'yı, bir bayram günü, Samanpazarı ndan yorgan döşek alıp, cezaevine ya- tırdığımızı unutmam. Süleyman'ın cezası azdı; böyJebirkaç haftalığına cezaevine girenlere Yur/sf'denırdi! Anıtgomüt'e gıdemedim ya, Halit Çelenk'le eşi Şekibe Çe- lenk gıtmişler, 27 Mayısçılar çok sevınmışler buna. 27 Mayısçılar, yaptıkları devrimın adına layık biçimde ya- şantılarını sürdürüyorlar. Cumhurıyet'te anılan çıkan Sıtkı Ülay, 27 Mayıs'ın son generalidir. 87 yaşındakı Sıtkı Ulay, ıkı kez bakanlık yaptı. 40 yıllık hizmetlerı sonucu Vakıflar Genel Mudürlüğü'ne verdiği, malvarlığı bıldınsınde şunlar var: - "Kışlık ya da yazlık bir dairesi yok, kirada oturur. Yurdun herhangi bir yerinde taşınmaz malı, arsası, tarlası yok. Yurtiçinde, yurtdışmda bir bankada parası yok. Aksine, biraz borcu var..." Kendısınden sordum: -"Bu kadar yıl bıze emekli aylığı veren bu ulustan, bu dev- letten Tann razı olsunl"dedı. BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Bir yaşından üç yaşına kadar olan tay... Soylu. 2/ Bir tanm aracı... Bir Afrika ülkesi olan Togo'- nun başkenti. 3/ Tavlada bir sayı... Körkmak. ürk- mek, çekinmek. 4/ Arap- çada "ben"... Sürdürme, devam ettirme. 5/ Serçe- 6 gillerden küçük bir kuş. 6/ Parmak \a da el kaldı- rarak venlen oy... Yap- rakiann düz ve parlak bölümü. 7/ Cepte taşman tütün ya da sigara kutusu... Beste- lenmiş her tür şiire Batı'da verilen ad. 8/ Bağn... Kimi aygıtlann kes- meye, biçmeye. tıraşlamaya. kaz- maya yarayan ve genellikîe metal olan bölümü. 9/ At üstünde değ- neklerle oynanan top oyunu... II- geç. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Verev ya da düz kesilmiş bir ku- maşın, alt kısmı üst kısmından daha geniş olan, az çok belirgin kıvnmı... Paylama. 2/ Mahsul... Eskiden Macar ve Fransız or- dulannda kullamlmış olan bir tür askeri başhk. 3/ Radyumun simgesi... Mekke'yi alıp Kâbe'yi yıkmak isteyen Ebrehe'nin or- dusunu gökyüzünden yağdırdıklan taşlarla yok ettiğjne inanı- lan bir tür cennet kuşu. 4/ Yankı... Yunan mitolojisinde güzel sanatlann dokuz perisinden biri. 5/ Insan ya da hayvan meme- si. 6/ Bulaşmış... Birçeşit İngilizbirası. 7/Bademden yapılan bir şerbet... Şöhret. 8/ Müslümaniıkta mezhep kuran kimse... Bir- çok ipin örülmesiyle oluşturulan ve balıkçılıkta kullanılan ha- lat. 9/ Kirliliği gösteren iz... Faize temel oluşturacak miktarla günlerin çarpuTiı sonucunda bulunan rakam.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear