22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 NİŞAN1994PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ANKARA PAZARI Durgunluk bitti, mali piyasalar "huzursuz" YAKUP KEPENEK G eçen hafta yayımlanan World Eco- nomic Outlook isimli IMF raporuna göre Dünya Ekonomisi, 1994'te dur- gunluktan çıkmış olacak. Ancak, bu gelişme mali piyasalar üzerinde olumlu bir etki yapmışa benzemiyor. Şubat ayından beri, başta ABD olmak üzere, dünya tahvil piyasa- larında ve genel olarak da borsalarda bir "hu- zursuzluk", indekslerdeciddi bir gerilemesöz konusu. Bu gerilemenin arkasındaki etkenlere dikkatli bir bakış ekonomik toparlanmanın da taşımakta olduğu sorunlara ışık tutuyor. Piya- salardaki bu çalkantılarda bir sonraki ekono- mik durgunluğun oluşmasında rol oynayacak etkenleri görenler de yok değil. Purgunluk bitti IMF raporuna göre 1993'te sanayileşmiş ül- kelerin ortalama büyüme hızı, Fransa, Alman- ya ve italya'da büyüme hızlarının negatif ol- masından dolayı, %1.2'de kalmış. 1994'te, bu üç ülkenin de durgunluktan çıkması ile sanayi- leşmiş ülkelerin ortalama büyüme hızı ikiye katlanarak, %2.4'e ulaşacak. Ancak, büyüme hızı artışında, 1995'te bir yavaşlama bekleni- yor. Sanayileşmiş ülkelerde ortalama büyüme oranı, 1995'te, %2.6'da kalacak. IMF raporuna göre bunun sebebi, Avrupa ve Japonya'nm yavaş büyüme hızları. ABD ve ingiltere'ye göre hâlâ yüksek reel faizler, bütçe açıklarını azaltma çabalarının ve yüksek işsizliğin top- lam harcanabilir gelir üzerindeki olumsuz et- kileri, bu yavaş büyümenin arkasındaki en önemli etkenler olarak tespit ediliyor. IMF ra- poruna göre bu söz konusu yıllarda, gelişmek- te olan ülkelerin büyüme hızları yine sanayi- leşmiş ülkelerinkinden çok daha yüksek, orta- lama %5.5'in üstünde olacak. Borsalar huzursuz Ekonomik durgunluğun bittıği bir ortamında, şirketkârlarınınartması.devletlerin vergi gelir- lerınin yükselmesi, işsizliğin azalarak, kamu harcamalarını azaltması gerekir. Bu koşullar- da hisse senedi piyasaları en azından istikrar içinde olmalı, ya da 1980'lerdeki toparlanma sırasında olduğu gibi hızlı bir yükseliş yaşa- malıdır. Ancak, geçen haftalarda bir başka ABD Başkanı Bill Clinton yazımda da bahsettiğım gıbi, bir "bear mar- ket" (yavaş fakat sürekli gerileyen bir indeks) beklentisi gıderek yerleşirken, şubat ayından beri tahvil piyasalarında ve borsalarda bir çal- kantıdır gidiyor. Spekülatif sermayenin beyni olmasaydı, üretim ve yatırım olanaklarının açı- Iması ile paranın gerçek ekonomiye geri dön- mesinden korkuluyor derdik. Bu uyumsuzluğu açıklamaya yönelik üç açı- klama var. Bunlardan biri, son zamanlarda tekrar ilgi görmeye başlayan, "akılcı olmayan finansal davranışlar teorisi" (Daniel Kahne- man, Amos Tversky ve Nobel ödüllu Bill Shar- pe...). Bu yaklaşıma göre piyasada "oynayan- lar" günlük verilere fazla itibar edıyor. uzun dönemli hareketleri pek fazla incelemiyorlar ve sık sık "modaya" göre davranıyorlar: Bu sene genetik şirketlerı. seneye bir başkası vb... Bu açıklamafarı, aslında yüzey biçimle- riyle ilgilenıp alttan alta işleyen gelişmelerle ilgilenmeyen, buna ılişkın teorık araçlardan yoksun olan, bu yüzden "kaba iktisat" olarak da bilinen, klasik iktisat okulunun tümü açısı- ndan geçerli olduğunu düşünerek ılginç bul- madığım için üzerinde durmayacağım. Dığer iki açıklama daha bir ilgiye layık sanırım. Bıri, piyasalarda, özellikle ABD'de enflasyonist bir beklentı, dığeri de ABD ve Japonya arasındaki dış ticaretçekişmesinin global etkileri. ABD'de GSMH büyüme hızının, bu ülkede enflasyon yaratma kapasitesi çizgisini geç- mek üzere olduğu tespiti (Financial Times, 14.04.94. sf.22), Federal Reserv'in (FED) olası bir enflasyon tehlikesine karşı faizleri yükselt- meyi sürdürmesi ve FED başkanının "doğal" olan %4.5oranınaulaşmak için daha 1-1.5 pu- anlık bir artış gereğinden bahsetmesi ABD tahvil piyasalarını etkileyen en önemli etken. Ancak bu, kapasite sınırından %6 kadar daha geride olan Avrupa'daki borsa hareketini açı- klamakta yetersiz. Avrupa için kısmen türev pıyasalarındaki hedge edilmiş ve kaldıraçlı fonların hareketlerine dayanan bir açıklama çabasına yönelmek mümkün, ama, yeterince doyurucu değil. Bu yüzden, söz konusu dalga- lanmaları. ABD ve Japonya arasındaki ticari çekişme içinde ABD dolarının giderek değer kaybedeceği beklentisine bağlayan yaklaşım önem kazanıyor. Tıcaret savaşı tehlikesi, dolara bağlı aktifle- rin, döviz oranlarındaki değışikliklerden do- layı, değer kaybetme riskini arttırıyor. Bu da global düzeyde, tahvillerden lıkiditeye doğru bir kayma eğilimini güçlendiriyor. Bu da tahvil satışını global olarak hızlandırıyor. Alan Ray- nolds, Wall street Journaldaki makalesinde, sorunun, sadece doların ABD hükümetince bi- linçli olarak değer kaybettirilmesi ile sınırlı ol- madığını, ABD'nin ithal mallarına kota ve ek vergi koyması olasılığından dolayı dolara bağlı aktiflerden bir kaçışın söz konusu oldu- ğunu savundu (19.04.94, sf.8). Raynold's a göre ABD hükümeti, ithalata ek vergi ve kota koyduğunda, veya koymaya hazırlandığı şek- linde bir izlenim yarattığında, doların ulusla- rarası değeri düşmeye başlıyor. Ek ithal vergi- Ieri ile ABD'de tüketicinin, ithal malları kullan- mak için daha fazla dolar ödemek 7orunda kal- masıyla, bu malların fiyatları, ABD pazarında göreli olarak artıyor. Böylece dolar, global pi- yasada, reel devalüasyona zorlanıyor, bunu da nominal devalüasyon izliyor. Doların değer kaybetmesi sonucu, ithal girdi kullanan şirket- lerin üretim maliyetleri artıyor, kâr olasılıkları zayıflamaya başlıyor ve borsalar bunu göz önüne alarak söz konusu şirketlerin hisselerı- nin değerini düşürüyorlar. Bu koşullarda yatırımcılar, likiditeyı dolar temelli aktiflere, hisse senetleri ve tahvillerine tercih ettikleri için bunların da fiyatları düşüyor. Bu yaklaşı- mla, şubattan beri yaşanan ticaret anlaşmaz- lıkları ile doların değer kaybetmesi arasında rakamsal bir ilişki de kurulabiliyor. Tahvil ve genel olarak hisse senetleri pıya- salarındaki bu gelişmelerden, enflasyon bek- lentisi, ticaret savaşları, tehlikeleri gibi etkiler- le "sinirleri bozulan" borsa bankerlerinden oluşan manzara, dünya ekonomisinde yaşan- makta olan toparlanmanın, istikrarı geri ge- tirmediğini gösteriyor. Aksine, ömeğin, ABD'- de ekonomik büyüme ile birlikte dış ticaret açığı da büyüyor. Bu, Clinton hükümetini Ja- ponya üzerindeki baskılarını arttırmaya zorlu- yor. Demek ki, bizzat ekonomik büyümenin kendisi, bir istikrarsızlık kaynağı olmaya de- vam ediyor. Ekonomik büyümenin, hemen be- raberinde bir enflasyon tehlikesini gündeme getirmesi ve işsizliğin azalmamakta direnme- si, dünya ekonomisinin 1950-70 arasındaki is- tikrarlı büyüme ortamına benzer bir ortamdan, hâlaçokuzak olduğunu dadüşündürüyor.öyle ki bir ekonomik durgunluktan çıkarken, daha şimdiden bir sonraki durgunluğu konuşmaya başlıyoruz. Kısaca, global ekonomik kriz, eko- nomik toparlanmaya rağmen etkisini göster- meye devam ediyor. Uçtu, Uçtu... Impexbank'ııı yönetimi Emlakbank'a geçti ANKARA (Çumhuriyet Büro- su) - Türkiye îthalat ve İhracat Bankası'nın (lmpexbank) ban- kacılık işlemleri yapma ve mev- duat izni. Bakanlar Kurulu ka- ran ile kaldınlırken. yönetimi de geçici olarak Emlakbank'a devredildi. Hazine ve Dış Ticaret Müste- şarlığı'ndan yapılan açıklama- ya göre tasarruf mevduatı sa- hiplerine, ilgili mevzuat hü- kümleri çerçevesinde gerekli tespit ve hesapiamalan mütea- kip kanuni ödemeleryapılacak. Söz konusu ödemelerin gerçek- leştirilmesi amacıyla bankanın yönetimi geçici olarak Emlak- bank'a devredildi. Hazine \e Dış Ticaret Müsteşarhğı'nca. Türk Lirası ve döviz cınsinden yükümlülüğünü verine getire- meyen başka banka bulun- madığı bildirildi. Resmi Gazete'nin diinkü sa- yısında yayımlanan karar ile. Bankalar Yasası'nın banka- lann tasfıyesi başjıklı 64. mad- de^i uyannca Impexb3.n,k m bankaalık işle\lerini yerine ge- tirme vetkisi elinden alındı. Hazine ve Dış Ticaret Müs- teşarlığı'ndan dün yapılan açı- klamada. mevduat sahiplcrine. Mevduat Sigorta Fonu"ndan paralannın 150 milyon liralık bölümünün hesaplamalann in- celenmesi tamalandıktan sonra ödeneceğj., Jt?u sürç. içerisinde, banka yöneliminin Türkiye Emlak Bankası'na devredildiği bildirildi. Zorda başka banka yok Açıklamada. TYT . Bank, Marmara Bank ve İmpex- bank"ın dışında, Türk ban- kaalı' isteminde gerek Türk Lirası. gcrekse doviz'cînsinden İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanlığı'ndan TÜRK GRAFJK TASARIMCILARIIMA ÇAGRI İSTANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI AMBLEM VE LOGO YARIŞMASI.Gelişmiş ülkelerle ekonomik bütünleşme sürecine girmiş ülkemizde.Türk Sermaye Piyasası da, giderek artan birağırlıkla uluslararası boyutlar kazanmaktadır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bu doğrultuda, dünyanın en büyük.en saygın borsalarıyla eşdeğer kalitede hizmet sunmayı amaçlamıştır. Bu amaca ulaşmada, en önemti alfyapı eksikliğini gidermekte, her türlü çağdaş hizmet birim ve donanımına sahip, yeni binasına taşınmaya hazırlanmaktadır. Yanşmanın amacı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın uluslararası kurumsal kimliğini simgeleyen biramblem ve logo yaratılmasıdır. Yarışma, bütün Türk grafik tasarımcılarına açıktır. Yarışmaya katılma süresi, 3 Haziran 1994 Cuma akşamı saat 17:00'a kadardır. Ûdflller Birincilik Ödülü :100.000.000 TL . . îkincilik Ödülü : 50.000.000 TL Üçüncüiük Ödülü : 25.000.000 TL Mansiyonlar (5 adet): 15.000.000 TL SeÇİCİ Klinil (Alfabetik sırayla) Tuncay ARTUN istanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanı Prof. Sinan BAYKURT Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi / Grafik Bölümü Müslüm DEMİRBİLEK Borsa Aracı Kurumlar Yöneticileri Derneği Başkanı Ege ERNART Birikim/FCA! Reklamcılık A.Ş. Mengü ERTEL Grafik Tasarımcı, GMK Üyesi Sadık KARAMUSTAFA Grafik Tasarımcı, GMK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. İlhami TURAN , Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Yarışma Şartnamesi, Yarışma Sekreterliğinden temin edilebilir. ( Birikim/FCA!, Mevlüt Pehlivan Sokak, Yılmaz Han 24/5, Gayrettepe 80290 İstanbul) Tüm grafik tasarımcılara saygıyla duyurur, başarılar dileriz. İMKB BAŞKANLlGl (Bu yarışma. Grafikerler Meslek Kuruluşu Yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmıştır) yükümlülüklerini yerine getire- rneycn banka bulunmadığı be- lirtildi.Hazine'nin açıklaması- nda. "Liuslararası rekabet gücüne sahip bulunan Türk ban- kacılık sistetninin daha da sağlıklı bir yapıya kavuşturul- ması için tüm tedbirler alınmak- ta ve uygulamaya konulmak- tadır. Bu kapsamda Merkez Bankası Yasası değiştirilerek bankacılık sistemine \eterli kay- nağın sağlanması imkanı ya- ratılmıştır" denildi.Kamu İkti- sadi TeşebbüslerTnin (KİT) banka siştemi üzerindeki yükü- nün. KİT'lere sağlanacak fi- nansman desteği ile hafifieti- leceği kaydedilen açıklamada. son gûnlerdeki tasarruflarla bankalann Türk Lirası cinsin- den kaynaklarında artış göz- lendiği bildirildi.Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, bir süre- dir gözaltında tuttuğu lmpex- bank'ın kurtulamayacağı ka- ranna vararak. bankacılık iş- lemlcrinin durdurulması için Bakanlar Kurulu'na başvur- muştu.Toplam 3 bin kişinin mevduatı bulunan bankada. mevduat sahipleri ile birlikte, TKBnın da 10 milyon dolan battı. Mevduat sahipleri, Mev- duat Sigorta Fonu'ndan para- lannın 150 milyon lirasını ala- bilecekler. Ekonominindüzeltilmesi amacıyla alınan "5NisanKa- rarları" bugün ilk 20 gününü tamamlamış bulunuyor. Gelişmeler, karar alma işinin sona ermediğini, IMF çer- çevesinde sürdürüleceğini gösteriyor. İstikrar kararlarının aşamalı bir biçimde afınması belirsiz- likleri sürdürdüğü için başlı başına olumsuz bir durumdur. Kararların alınmasından "önce", özel kesimin ürettiği pek çok ürünün fiyatı arttırılmıştı. Yani ürünlerinin fiyatını sapta- yabilenler, fiyatların hızla artacağı beklentisiyle fiyat ayarla- masını yapmışlardt. Oyunun birinci perdesi, böyle başladı. Kararların alınmasıyla birlikte, başta petrol ürünleri ol- mak üzere, serbest piyasanın değil hükümetin-fiyatını sap- tadığı temel mal ve hizmetlerin fiyatı, bunalımın asıl yükü olarak arttınldı. Oyunun ikıncı perdesi oynanıyordu. Hükümetin yetkisıne dayanarak mal ve hizmet fiyatlarına yaptığı zam sonrasında özel kesim de "yeni" ya da ikinci dalga bir fıyat arttırma sürecine gırdi. Şu sırada, oyunun üçüncü perdesi, hükümetin IMF simidi- ne sarılmasıyla gündeme geliyor. IMF'nin 1980'li yıllarda "dünyaya örnek" gösterılen "en başanlı öğrencisi" sayılan Türkiye'nın yeniden bunalımdan kurtarılması gerekiyor. Ancak bu kez, IMF tarafından ıçırilecek ilacın öncekiler gibi kısa dönemli olmayacağı, en az üç yıllık yapısal uyum öğesini de ıçereceğine kesın gözüyle bakılıyor. Oysa hükümet, IMF'nin kapısını çalmadan, ekonominin orta ve uzun dönemli yapısal dönüşümü için gerekli ön hazırlıkları yapmalıydı. Ekonominin üretim yapısının,'ileri teknolojılerin kullanımı yönünde nasıl değiştirileceği konu- sunda bir program yapılması, sermaye ve ışgücünün nitelik- sel gelişmesini sağlayacak politikaların oluşturulması, yalnız çekilen sıkıntıların bedelı olarak değil, Hükümetin IMF karşısına çok daha güçlü çıkması biçiminde algılanmalıydı. Hükümetin bu konularda hiçbir hazırl:ğının olmadığı görülü- yor. Bu durumda, IMF konusu, ücretlerin dondurulması soru- nuna indırgenıyor. IMF'nin ücretlerin dondurulmasını ısteyip istemediği, an- laşmanın metnı kamuoyuna açıklanmayacağı için, esasen bılınmeyecektir. Kaldı kı, son günlerde yaşananların kanı- tladığı gibi, resmen ücretleri dondurma uygulaması yoktur. Ücretler dondurulmamış, erıtilmişlerdir. Ücret ve ücret türü gelirlerin alım gücü, son bir ay içinde yaklaşık yarı yarıya azaltılmıştır. Bu, dondurma değil, eritmedir. IMF ile bu süreç derinleşecektir. Kısaca, bunalımın yükünün asıl gövdesini oluşturan zam- lar uygulanıyor. Vergiler konusunda ise belirsizlik sürüyor. Büyük sermaye kesımi kimı vergilerin yumuşatılmasını isfi- yor. Bu arada, başka bir gelişme görülüyor: Yüksek faiz ve dö>- viz kazançları ortamında bankacılık değil, bankerlik yapan kimi küçük özel banaların batması gündeme geliyor. Ve anında yapılan bir yasal duzenlemeyle, Merkez Bankasının bu durumdakı bankayı kurtarmasının yolları açılıyor. özel buyük sermaye, her zaman olduğu gıbi iflas etmiyor, batmıyor; devletinin sevecen kolları onu halkın parasıyla kurtarıyor. Kamu sanayı kuruluşlarının kapatılmasını, serbest piyasa savunuculuğu yaparak ısrarla ısteyenler, özel sermaye alkışçıları, bu duruma seyırci kalabiliyor. Peki Karabük De- mır-Çelık'in ve öbür kapatılacak kamu kuruluşlarının suçu nedir? Türkiye özel kesimi, gerçekte devlet girişimi gibidir; risk afmaz ve iflas etmez. Bu nedenle yeniden vurgulayalım, Türkiye'de asıl özel kesimin gerçek anlamda özelleşmesi, vergisini ve sigorta primlerını vermesi, sendika düşmanltğı yapmaması ve ışçi çıkarırken de gerekli topl'jmsal sorumlu- luğu üstlenmesinin sağlanması gerekiyor. Bu başarılmadıkça, dar ve sabit gelirliler, kırsal ve kentsel küçük üreticıler, esnaf ve sanatkarlar her zaman olduğu gibi bu bunalımın da acısını çekecek, yoksullaşacak ve büyük özel sermayenin iflasının yükünü bile karşılayacaktır. Ünlü The Wall Street Journal (18 nisan), Başbakan'ın New York'ta "Türkiye'nin uzun dönemli ekonomik ve siyasal sağlığında Avrupa ve ABD'nin yaşamsal çıkarı vardır ve eğer Türkiye başarısız olursa köktendincilik Avrupa nın sını- rlarına ulaşır" dediğini yazıyor. Türkiye'yi yöneten sermaye yanlılan, son elli yıl boyunca, komünizm gelir yutturmacasıyla hem emekçileri ezdiler, hem de dışarıdan para aldılar. Şimdilerde de yükselen din- sel saldırıyı bu amaçla kullanıyorlar. Oysa uluslararası iliş- kilerde gözdağı vererek para ıstemenin de belli kuralları vardır. • • • t Hava durumu raporlarına göre, bu yıl sıcaklar mevsim ' normallerinin üzerinde gidiyor. Anlaşılan, beceriksiz hükü- metler değil, erken gelen sıcaklar, ışçinin ve memurun cebi- ni boşaltıyor, ücretin ve maaşın alım gücünü buharlaştırıyor, uçuruyor. Ekonomiyi yönetemeyenler de IMF yönetimine girmenin sevinciyle havalara uçuyor. Düşük kredi faizi can yaktı ZAFER AKNAR Kendinize. bankadan kredi almak gibi bir iyilikte bulundu- nuz! İhtiyaç, kredi almak için bahaneniz oldu. Yüksek faizler ödeverek güç bela borcunuzu bitirdinız. Aradan günler geç- tikten sonra posta kutunuzda bir meklup buldunuz. içinden şö\le bir yazı çıktı: "Aşağıda dökümleri >apılan kredüerinize uygulanan faiz oranı yeniden tespit edilerek 1 Nisan 1994 tari- hinden geçerli olmak üzere vüz- de 140 oranında faiz uygulana- caktır." Ciddiye almadınız, ertesi gün bir mektup daha. metin aynı,fa- iz oranı vüzde 150. üçüncü gün bir mckıup daha, metin aynı/a- iz oranı vüzde 180. Aynı gün içinde dördüncü bir mektup da- ha acldi. metin a\nı,faiz oranı yüzde 200. "Bu kadarı da insanın başına gelmez" demeyin geldi, hem de eskı Tekirdağ CHP Milletvekili avukat Yılmaz Alpaslan 'ın ba- şına. Tüm bu gelişmelerin ar- dından Yılmaz Alpaslan tek çıkar yolu >argıda buldu. Al- paslan. davayı şu maddelerden hareketle açıyordu; "Davalı bankanın genel kredi sözleşme- sindeki sözü geçen kurallar, borçlunun kişilik haklarından olan iktisadi faaliyet hürriyetini ahlaka aykırı bir ölçüde sınırla- dığından, Borçlar Kanunu'nun 19. ve 20. maddeleri uyannca batıldır (çürüktür)." Davanın ilk duruşması geçti- ğimiz günlerde Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde (tica- ret mahkemesi olarak) görüldü. Taraflar mahkeme öncesi ve Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapıian duruşmada davalı Akbank vekili Erol Neşeli ile davacı Avukat Yılmaz Alpaslan ilginc iddialar öne sürdü. sonrasında ilginç iddialar öne sürdü. Davalı Akbank Vekili avukat Erol Neşeli, böyle bir davada, davacı lehine bir karar alınmasıyla' birlikte bankacılık sektöriinün batacağı savını öne sürdü. Avukat Neşeli. davanın düşmesi için de "1948 yılında bir binanın genelev olarak kira- ya veriJmesinin ahlaka a> kırılık- tan dolayı, batıl olup olmadığına ilişkin bulunan içtihadı birleştir- me karanndan" söz ediyordu. Avukat Yılmaz Alpaslan bu- na karşılık, Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.İsmet Sungurbeyin. "Ban- kaların genel kredi sözleşmele- rindeki faiz oranlarını geçmişe dünük olarak diledikleri oranda arttırma vetkisi \eren maddele- rinin. ahlaka aykırılıktan dolayı batıl olduğu konusunda etüt" v a- zısından hareketle davalı vekili- ni yanıtlıyordu.Duruşmada il- ginç tartışmalar da yaşandı. Avukat Yılmaz Alpaslan, böy- lesi bir faiz uygulamasının ödenmesi için işletmelerin esrar satması gerektiğini söyledi. Da- valı vekili ise şimdiye kadar bu konuda bir sorun yaşan- madığını belirtti. Gözlerden ırak bu davanın ilk duruşmasından sonra bir açıklama yapan avukat Yılmaz Alpaslan, bu davanın sonucu- nun yüzbinlerce insanı ilgilen- dirdişni belirterek şunlan söy- ledi'İlgilendiriyor, çûnkü bu davayı kazanırsak emsal teşkil edecek. Geçmişe dönük borçlar için faiz ödeyen yüzbinlerce insa- na dava yolu açilacak. Bu insan- lar belki ödedikleri haksız faiz ödemelerini geri alabilecek."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear