25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN1994 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI aezayirHalkPartisi(CHP) 1937dekuruldu. rartininkurucusuveönderiMısali,Anadoluihtilali I ŞERIAT1N GÖLGESINDE Milli ve sosyalist eğilimleri içinde banndıran ile Cezayir Kurtuluş Hareketi arasında f Cezayir Halk Partisi'nin, genç Türkiye paralellikler kuruyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni Cumhuriyeti'nin kurucu partisi Cumhuriyet Halk ulusal kimliği reddetmeksizin, çağdaşlaşma Partisi (CHP) ile benzerliği salt adından ibaret yoluna girmiş bir ülke olarak görüyordu. değildi. • Anadoluihtilali Mağrip'teesinkaynağıoluyor FAI'K BULUT -2- 1830 Haziran'ında 300 ge- miden oluşan Fransızdonan- ması, Cezayir kıyılannda gö- ründü. İşgal başlamıştı. Dire- niş de. Ülkenin dört bir yanı- ndan gelen 40 bin silahlı Ce- zayirliye Osmanlı ordusunun ülkedeki birlikleri de katıldı. Ancak 30 gün süren direnişin sonunda 4 Temmuz 1831 günü Cezayir teslim oldu. Ül- kede 1962'ye kadar sürecek olan sömürge dönemi başlı- yordu. Fransa'run Cezayir'i işgali Avrupa'da olumlu karşı- landı. Bu salt emperyalistleş- mekte olan Avrupa'nın sö- mürgelerini genişlettiği için değil, aynı zamanda "Kilfee- nin camiye karşı bir zaferi" olarak da anlam taşıyordu. Bir haçlı seferi coşkusu ya- şanıyordu. Nitekim Fransız general Bugedud şöyle >azı- yordu: "Fransızlaştırılmadı- kça, Cezayirtiler Fransa'nın egemenliğini kabul etmeye- cekler; Hıristiyanlaştırümadı- kca da asla Fransızlaşamaya- caklardır" Fransızlar işgalle birlikte bu İslam ülkesini dini. kültü- rü, gelenekleri, dili ve ulusal kimliği ile yoketme. eritme girişimlerine başladı. Müslü- man vakıflan yasaklandı. vakıf gelirleri misyoner okul ve kurumlannın etkinliklen- nin finansmanına aktanldı. Fransızca resmi dil olarak kabul edildi. Buna karşıhk resmi yazışmalarda Arapça yasaklandı. Berberiler ile Arap arasında ırkçı ve ulusçu (milliyetçi) temelde aynlıklar alabildiğine körüklendi. O kadar ki Berberilerin Avru- palı soyundan olduğu, gibi- sinden temelsiz tezlerle Ber- beri çocuklanna Fransızca eğitim zorunluğu getirildi \e Arapça okullarda da yasak- landı. En önemlisi Müslüman- lann din işlerinin düzenlen- mesini de sömürge yönetimi üstlendi. Sömürge yönetiminin bir halkı her yönüyle yok etmeye yönelik girişimlerine karşı daha işgalin ilk yıllanndan itibaren direnişler. baş- kaldınlar patlak verdi. Dö- nemde ulus bilincinin henüz bir kavram olarak bıle yeni _ . . . _^_. .. „. _ _ - . , . . . ... .... . . . . , uı ucuncu uunva uiKeıen olusu hele Cezavir toDrak- C e z a > i r ""usal kurtuluş savaşının onculugunu yapan FLN ıçınde çeşıtlı egılımler bir arada yaşıvordu. Ancak Fransız düşünûr "l *j ' , V y • . «,-J.- oiuşu. neıe eezayır topraK F r a n 7 F a ı W l l n H«>aprU>ndirnıUivİP.' 1Inul KnrtııliK Sav™ hP^LrinHp Ulam.n Hiriiui ^ L i i J ^ ; f a ^ » H « h : ı ^ ^ ; m ; , hi,!XM.^. dunyasıyasetsahnesınde"uçun- damgası da denebüir) konusun- da taraflar arasındaki vurgu farklılığı ortaya çıktı. FLN'nin Marksist kanadının önderle- rınden Abbas Ramazan ve ar- kadaşlan kongrede Arapçanın savunulmasında gösterdikleri cabayı, kurtuluş hareketinin Islami yönü ûzerindegösterme- diler. Bu ise Cephe'de yeralan İslamalann yanısıra sosyalist eğilimli ancak pragmatist (fay- dacı) yönleri daha ağır basan unsurlann tepkisine yol açtı. Daha sonra kurtuluşun efsane- leşmiş liderlerinden biri olarak yıldızı ıyice parlayacak olan Ahmet Bin Bella ve arkadaşlan, 1. Kongrede abnan kararlan "Kongre kararlanna kuramsal (teorik) bir damga vunılmuş, ge- lccekteki kurum ve kuruluş- larımızın tslami damga taşıması konusu es geçilmiştir" diyerek eleştireceklerdi. Franz Fanon, Cezayir Kur- tuluş Savaşı'nı en iyi değerlen- dirip yorumlayanlardan biri olan bu ünlüdüşünür, 1975'ler- de şöyle yazacaktı: "...Ulusal Kurtuluş Saraşı beraberinde İslamın dirilişi şeklinde ifade edebileceğiıniz bir olguyu da ge- rirdi" Fanon'un sözlerini alıntıladığımız ünlü kitabı Yer- yüzünün Lanetüleri'ne önsöz yazan Jean Paul Sartre ise "Kimliği yokedilip kültürü im- haya uğrayan bir ulus giderek kendini mistik bir dünyaya hap- seder. Dine daha çok sanlıp, yer yer hurafelerden medet umar" diyordu. Ve ulusal bağunsızlık FLN'in yürüttüğü Uiusal Kurtuluş Savaşı 1962'dezaferle sonuçlandı. O yıllarda İslamcı yönelimlerinden çok sosyalist eğilimlerini öne çıkaran Bin Bella önce Başbakan, 1963'de de Cumhurbaşkaru oldu. Ceza- yir bağımsızlığına ve özgürlü- ğüne kavuşmuştu. Genç ulusal kurtuluşçulann önünde geniş ve aydınlık bir ufuk vardı. Gücünün doruk- lanndaki Sovyetler Birliği'nden ekonomik ve siyasal dayanı- şma sağlama olanaklan pek ge- nıştı. Tüm Arap dünyasında kurtuluş ve kalkınma rüzgar- lan esiyordu. Tüm dünyada antiemperyalist düşünce ve ey- lemler alün çağlanna girmişler- di. Üçüncü Dünya ülkeleri lan üzerinde çağdaş anlamda bir "ulus" bilincinden söz Franz Fanon'un değerlendirmesiyle, '...Ulusal Kurtuluş Savaşı beraberinde İslamın dirilişi şeklinde ifade edebileceğimiz bir olguyu da getirdi." Nitekim kurtulustan 30 yıl sonra yaşananlar, bunu doğrulayacaktı. etme olanağmın bulunmayışı ve en önemlisi ülkede kökü 1000 yıldan daha gerilere uzanan köklü İslam, bu direnişlerin tümüne dinsel bir direniş içeriği kazandırdı. Emir Abdülkadir'in ayaklanması Nitekim Fransız işgalinden hemen iki yıl sonra patlak veren ayaklanma- nın önderi Emir Abdülkadir İslamiyet konusunda daha genç yaşındayken gerçek bıryetkeidı. Babasından ülke- de çok yaygın ve etkili olan Kadiri ta- rikatının önderliğini de devralmıştı. Kaldı ki Hıristiyan işgalciye (sömür- geciye) karşı İslamiyet, direniş ruhu- nun yükselmesinde belirleyici bir itici güç oluşturmaktaydı. Emir Abdülkadir başkaldın sıra- sında "Yabancı işgale karşı en iyi silah dindir, imandır" sloganını ortaya attı. llginçtir: bu slogan ve ona temel olan düşünce. 1954'de başlayıp 1962'ye kadar süren Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın da temel sloganlanndan biri oldu. Cezayir'in bugününü kav- ramak için bu noktanın altının iyice çizilmesi gerekiyor. Cezayir tarihi üstüne yazanlar, sö- mürgeciye karşı başkaldın ve direniş ile İslamiyet ilişkisini özellikle vurgu- luyarlar. Örneğin Lübnanlı Arap sos- yolog George El Rasi şöyle diyor: "Dini bilinci milli bilinçle kaynaştır- mak; ulusal kişilik ve uygarlık kimli- ğiyle özdeşleştirmek, Cezayir tarihin- de hiç silinmeyen, en önemli özellikler- den biridir..." Ancak Cezayirliler için bir ulusal kahraman değeri taşıyan Emir Ab- dülkadir'in kişiliğindeki kimi çelişki- ler, bir sömürge ülkesinde en önemli direniş önderlerinden ve din ululann- dan birinin.bile kimlik parçalanma- sından nasipsiz kalamayacağını ka- nıtlıyor. Hoşgörülü bir islam bilgini olan Abdülkadir "Fransızlara Mektuplar" başbğmı taşıyan yazılannda Fransız aydınlanna Arap-İslam uygarlığının değerini anlatmayı. onlan 'İkna et- meyi" amaçbyordu. Bu çocuksu umudun yanısıra Abdülkadir bir yandan Fransız işgalcilere ve sömür- ge yönetimine karşı amansızca dire- nirken bir yandan da ulusal giysileri- nin üstünde daha önceleri Fransızlar- dan (tabii Fransız sömürge yöneti- minden) aldığı madalyalan taşıyor- du. Emir Abdülkadir'in önemli başan- lar elde ettiği, kısa bir dönem için de olsun ülkenin yönetimini ele geçirdiği ve ülke kalkınması için ciddi düzenle- meler yaptığı başkaldın 1852'de Fransız ordusu tarafından ezildi ve Abdülkadir tes- lim oldu. Abdül- kadir, Osmanlı başkenti İstan- bul'a sürgün edildi. Bir süre sonra da kendi isteğiyle Şam'a göçtü ve 1883 yılında sürgünde öldü. Kuşkusuz Emir Abdülka- dir Ayaklan- masfnın ezilme- sinden sonra da bir Hıristiyan ül- kenin işgali altı- ndaki Müslü- man Cezayir halkı "ushı"dur- madı.Abdülkadir "ilk başkaldıran" olarak bir çığır açmış, neredeyse bir gelenek yaratmıştı. 1850'den sonra da, aynntılan bu dizinin kapsamına girmeyen bir çok ayaklanma yaşandı. Kimileri yerel. kimileri ülke çapında yaygınbk ve kimi kez kısa süreli de ol- sa başan kazanan bu ayaklanmalar gene de Fransa tarafından bastınla- bildi. Ta ki 1954'de başlayan Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı'na kadar. Humeyni "İbadet siyasettir, siyaset ise ibadet1 ' diyor. Cezayir'in bugünü- nü hazırlayan siyasal İslamın tarihsel köklerine kısa bir göz atmayı amaçla- yan bu bölümde. şu vurgu önem taşı- yacakür: İslamın bir direniş ideolojisi olarak siyasallaşması. Cezayir"de di- renişlerin ezildiği, silahlann sustuğu döneme denk geliyor. Kuşkusuz bu bir rastlantı değil. 1882'den sonra Cezayir'de halkı harekete geçirmek için İslam ideoloji- si öne çıktı. Silahlı direniş dönemle- rinde salt bir itici güç işlevi taşıyan İslam. şimdi artık siyasallaşıyor. ca- miler, tekke ve zaviyeler ışgalci Hıris- tiyan devletin karşısındaki siyasal di- reniş yuvalan olarak işlev görmeye başlıyorlardı. Fransızlann buna tepkisi - kuşku- c\*s ezayir tarihi üstüne yazanlar, şömürgeciye karşı başkaldın ve direniş ile İslamiyet ilişkisini özellikle vurguluyarlar. Örneğin Lübnanlı Arap sosyolog George El Rasi şöyle diyon'Dini bilinci millî bilinçle kaynaştırmak; ulusal kişilik ve uygarîık kirnliğiyle özdeşleştirmek, Cezayir tarihinde hiç silinmeyen, en önemli özelliklerden biridir...' suz askeri yöntemleri de dışlamaksı- zın - Cezayir halkını kültürel, dilsel ve dinsel açılardan zayıflatma, hatta tahrip etme girişimlerine hız vermek oldu. 1904 yılında sömürge yöneti- minden ızin alınmaksızın Arapça eği- tim yapılması yasaklandı. Zaten daha 1893'te Arapça resmen "yabancı dil" ilan edilmişti. Bu Müslüman bir ülke- de Kuran dilinin yasaklanması de- mekti. Üstelik bu Kuran dili o ülke halkının çok büyük çoğunluğunun aynı zamanda anadibydi. Fransız sömürge yönetiminin tanı- dığı kısıtlı, çok kısıtlı olanaklara rağ- men, ülkenin ilk ulusal (dinsel değil ulusal) önderi kabul edilen Mısali el Hac, 1937de Cezayir Halk Partisi'ni (CHP)kurdu. Milli ve sosyalist eğilimleri içinde banndıran Cezayir Halk Partisi'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuru- cu partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile benzerliği salt bir ad ben- zeYliğinden ibaret değil. Partinin ku- rucusu ve önderi Mısali. Türkiye'deki Kemalist reformlardan ciddi olarak etkilenmişti. Anadolu ihtilali ile Ce- zayir Kurtuluş Hareketi arasında ( yer yer yerine oturmayan) benzerlik- ler, paralellikler kuruyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni ulusal kimliği reddetmeksizin. çağdaşlaşma yoluna girmiş bir ülke olarak de- ğerlendiriyordu. Cezayir Halk Partisi'nin salt politik savaşımla ülkenin ulusal kurtuluşa giden >olunu açma umudu bir süre sonra tıkandı. Parti bir dizi bö- lünme yaşadı ve bağnndan sö- mürgeciye karşı silahlı mücadele- benimseyen Cephesi'nı yı Cezavir Ulusal Kurtuluş (FLN) doğurdu. 1 Kasım 1954 günü Cezayir'de sö- mürgeci Fransa'ya karşı ilk kurşun sıkıldı. FLN önderliğinde Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamıştı. FLN. içinde marksistlerden İslam- cılara, liberallere kadar uzanan bir velpazeyi ve onlann siyasal temsilcile- rini banndırmaktaydı. FLN'nin Vadi el Somam'da, 1956 yılında toplanan ilk kongresinde cepheyi oluşturan güçlerin bu çeşitliliği ve konumuz açı- sından çok önem taşıvan kurtuluş ha- reketi ile İslamın ilişkisi (buna İslamın cü bir güç" olarak yerlerini al- •maya hazırlanıyorlardı ve Ti- to'nun Yugoslavyası, Castro'nun Kü- basının yamsıra Cezayir de uluslara- rası arenada saygm bir politik rol üst- lenmekteydi. Umut etmek için bütün koşullar el- verişliydi kısacası... Vearadan sadece 30 yıl geçtiğinde her şey tepetaklak olu verdi. Ulusal kurtuluşun coşkusu, şeriatçı İslamın karanlığında boğuluyordu. Bunun nasıl olduğunu dizinin öteki günlerine bırakalım ve bu bölümü an- lamlı bir olayı aktararak noktalaya- lım. Cezayir bağımsızlığına 1 Temmuz 1962 referandumu ile resmen kavuş- tu. Kurtulustan sadece 120 gün sonra 2 Temmuz 1962'de "devrim yönetimi" ülkenin en büyük camii olan Kiştave'- yi yeniden ibadete açtı. Bu doğal, hat- ta alkışlanası bir eylemdi. Fransız sö- mürgecileri bu camii kilise yapmış- lardı. Onun yeniden camie dönüştürül- mesi ülkenin eski benliğine yeniden kavuşmasını simgeliyordu. Ama aynı zamanda ülkedeki Arap-İslam ku- rumlannın da yeniden canlanması idi bu. Kiştave'deki ilk Cuma nama- zında dönemin Başbakanı Bin Bella ve bugünün Cezayir'inde laisizmin en ateşli savunuculanndan Berberi ön- der Hûseyin Ait Ahmet yanyana saf tutuyorlardı. Hutbeyi ise Alimler Ce- miyeti İkinci Başkanı ve FLN üyesi Beşir el İbrahim Hoca okudu. Hoca hutbesinde şöyle dedi: "İşte bugün, asniar öncesinde oldu- ğu gibi Müslüman ve Arap olarak size döndüm Aliah gözetleyecek, tarih gözetleyecek. Bakalım bu emaneti (ya- ni Arap-İslam ideolojisini) ne yapacak- suuz ?" Soruyu, namazdan sonra Bin Bella yanıtladı: "Müsterih ol hocam. Emaneti koruyacağız". İyi korunduğu belli. Bugünün Ce- zayir'i de bunun kanıtı. Yarın:Rüzgar ekenler ffırtına biclyorlar POLniKA VE OTESI MEHMED KEMAL Bir Dönemin MuhaMHerL. Hıfzı Topuz, Akşam gazetesinin genel yayın müdürü iken Sadettin Gökçepınar da röportajlar yapardı. O yıl- lardan tanırım. 20. Asır dergisinde (19 Haziran 1953) Halil Lütfü Dördüncü ile bir konuşma yapmış. Halil Lüt- fü, bir dönem basınımızın unutulmayan, ilginç tiplerin- den biridir. Muhabirlikle işe başlamış, birkaç gazete çıkarmış, ünlü Tan O/ay/'nda basımevi yıkılmış, yakıl- mıştı. Yıkımdan sonra yeniden çıkardığı Tan'da muha- birlik yaptım. Üstat için muhabirlik (o dönemde muhbir deniyor) kutsal bir uğraş sayılıyor. Halil Lütfü, anılannda muhabirlik ettiği yılları, arka- daşlarını anlatıyor. Muhabirliği Istanbul'un mütareke yıllarında, Anadolu'nun Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasın- da geçer. Muhabirlik güçtür, haber sökmek zordur. Ama bir avuç genç muhabir gene de üstesinden gelirler. Halil Lütfü için iyi bir muhabir, bir başyazardan daha değerli- dir; olayları kökünden söker çıkarır, başyazarın önüne koyar. Bir olayı şöyle: "Bir gün kahvede oturup Kızkulesi'ni ve ingiliz kontrol gemisini, gelip giden deniz araçlannı seyrediyorduk. 'Meyvehoş'u bir yoklayalım1 dedik. Meyvehoş, önemli haber kaynaklarından biriydi. Meyve ve sebze getiren gemilerden Anadolu hareketine ait haberler alınırdı. Motorlar yanaşır, kabzımallar konuşurlardı. Kimi za- man da silah kaçınrlardı." "Muhabirler Talat MHhat Hemşeri, Haydar Niyazi, Necati Çiller bir yerdeydik. Birbirimizle haber alışverişi yapardık." Sirkeci'ye gitmek için bir sandal kiralıyorlar. Sandal, Kâğıthane'ye giden ince uzun teknelerden biri. Sandalcı ile beş kuruşa pazarlık ediyorlar. Genç muha- birler arasında Necati Çiller geçiyor, Necati Çiller, şim- diki Başbakan Tansu Çiller'in babasıdır. Gazete muha- . birliğinden valiliğe kadar gelir. Maceranın gerisini Halil Lütfü'den öğrenelim: "... Köprü altından geçtikten sonra sandalcı, denizin kırıştk ve dalgalı olduğunu görüncepazarlığı bozdu. Beş kuruşa götüremeyeceğini, yedi buçuk kuruşa götürece- ğinisöyledi. Arkadaşlar olmaz' deyince tartışma başla- dı. Tartışma küfre dönüştü. Aramızdan Necati Çiller ayağa kalktı, gümüş saplı bastonunu kaldırdı. Sandalcı da vurmaya davrandı, ucu kancalı sopasını kaldırdı. Derken bir arbede başladı. Zaten ince olan sandal, ala- bora oldu. Necati Çiller yüzme bildiğinden yüzmeye başladı. Sandalcı da yüzüyordu. Içimizden Haydar Niya- zi yüzme bilmediğinden sandalm bir kıyısına tutundu. Herkes can derdine düşmüştü. TalatHemşeri yüzme bil- mediğinden çırpınmaya başladı. Bir yandan bağırıyor, bir yandan çırpınıyordu. Denizin dibinden bir el çekiyor- muş gibi, bir batıyor, bir çıkıyordu. Zavallı Talat, çok çabalıyor, ama bir türlü çıkamıyordu. Bizi de çeker diye yanına yaklaşamıyorduk. Durum çok kötüye gidiyordu. Derken o oralarda dolaşan bir gümrük sandalı imdada yetişti. Bir güzel rastlantı, batmakta olanları kurtardılar. Gümrük memuru Reşat Bey, denizdekileri birer birer topladı. Denize düşenleri, Sirkeci Iskelesi'nde toplanan- lar gördüler." Halil Lütfü'nün başından geçenler bu kadarta kalmaz, 4 Aralık 1945'te Tan Basımevi'nin kışkırtılan gençler ta- ratından yakılıp yıkılması vardır. Demokrasiye geçiş yıl- larımızı da bir gazeteci olarak yaşamıştır. Sadettin Gökçepınar'ın Halil Lütfü'den aktardığı anıla- rı Müteferrika dergisinden özetledim. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Arşiv. 2/ Karakter... .. Meme başı üzerine yer- leştirilip sütün alınması- 2 na yarayan araç. 3/ Ta- , nıtma filmi. 4/ Tavlada bir sayı... "Güzelliğin — 4 par'etmez/Bu „ bendeki c aşk olmasa" Âşık Vey- sel)... Duman lekesi. 5/ 6 Uzak... Bazı dillerde, ad ve eylem çekimlerinde iki kişi ya da nesneyi göster- mek için kullanılan, tekil ve çoğuldan farkh nice- lik. 6/ Amine Hatun'un Hz. Mu- hammed'e gebe kaldığı gece... Bir nota. 7/ Uzakbk anlatmakta kul- lanılan söz... Gerçek anlamının dışında kullanılan kalıplaşmış söz. 8/ Güney Amerika'da bir baş- kent... İçinde tohum ya da krizalit bulunan koruncak. 9/ Bartm ilinin bir ilçesi.. Manganezin simgesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geçen yıl... Bir nota. 2/ Rütbe- sizasker... Bitkilerden, hayvanlar- dan ya da topraktan ürün sağlama işi. 3/ Söz. lakırdı.... Bir cins kertenkele. 4/ Yapraklan salata gibi yenen kokulu bir bitki... Kakan da denilen kürk hayvanı. 5/ Doğalgazın önemb" bir bile- şeni olan gaz... İlkel benb'k. 6/ Takımlar grubu.. Altmkökû de denilen kusturucu kök. 7/ Sert buğdaydan elde edilen iri taneli un... "Hayır" anlamında kullanılan söz. 8/ Eski Yunan ve Ro- ma sanatından esinlenerek XVII. yüzyılda Fransa'da ortı fa çıkan sanat akımı. 9/ Hayvanlara vurulan damga... Gemilerin banndıklan yer. GAYRtMENKUL SATIŞ tLANI tZMİR 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN KAT'ttHALESt DosyaNo:199315 thalesi yapılacak olan taşınmaz; Izmir ili, Buca ilçesi. Kocatepe Mah. sayfa no: 9991, pafu no: 22NIVb. ada: 7220, parsel no: 7'de kayıtlı 637 m2 miktarlı boş arsa olan İzmir Buca Şirinyer 375 Sokak, 13 nolu apartmanın baüsında bulunan arsanın 316 627 hissesi Orhan Demirci. 292'627 hissesi İzmir Büyükşehir Belediyesi. 19/627 hissesi Muharrem Biklic adına kayıtlı iken Muharrem Biküç'in 21.10.1983 tarihinde ölmesiyle mirası eşi Habibe Biküç ile müşterek çocuklan Yılmaz îskender Bikliç, Ayfer Zehra Bikliç. Mehmet Ismail Biküç, Halil İbrahim Bikliç ve Kamile Bikliç'e kaldığı miras hissesinin (20) sehim sayılarak 5 pay mülkiyet hakkının eşi Hasibe Bikliç'e. üçerden (15) sehiminin de müşterek çocuklan Yılmaz Iskender Bikliç, Ayfer Zehra Bikliç, Mehmet tsmail Bikliç, Halil İbrahim Bikliç ve Kamile Bikliç'e intikal eylediği. iş bu taşınmazdaki 292/627 hisse sahibi izmir Büyükşehir Belediyesi'nin Konak Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne 13. 057.531. 993 TL. borçtan dolayı hacizli bulunduğu; İmar müdürlüğüne göre dava konusu arsada, bitişik nizam 3 tarafı bahçeb 4 kat inşaata müsadeli olduğu, konut bölgesi olarak secilmiş alanda bulunduğu, etrafın 4 katlı apartmanlarla çevrili bulunduğu, arsanın kuzey ön kısmında 375 Sokak ve park ve arkasmda yol mev- cut olup belediye altyapı hizmetlerinin mevcut bulunduğu, Muhammen kıymeti; 282.150.000.- TL'dir. Sözü edilen gayrünen- kul daha evvelce 565.600.000.- TL'ye ihale edilmiş ahcısı tarafından satış bedeli ödenmemiş olduğundan, ihale feshedilmiş bulunmakta- dır. Kat'i ihale günü gayrimenkul kıymetinin %40'ından az olmamak kaydıyla ve saüş masraflannı gecmek kaydıyla gayrimenkul alıcısına ihale olunacaktır. Kat'i ihale 18/4/1994 Pazartesi günü saat: 09.30-09.45 arasında ya- pılacaktır. İhale İzmir 3. Şulh Hukuk fylahkemesi Kalemi'nde yapılacakür. lhaleye iştirak için %20 teminatın mahkememizden alacaklan yazı karşılığında İzmir T.Emlak Bankası Basdurak Şubesi'ne yatınlması şarttır. Satış peşindir, isteyene 20 gün mehil verilebilir. Alım harcı iha- le pulu bedeü, kauna değer alıcısma aittir. İştirak edenler şartnameyi aynen okumuş ve kapsamını aynen kabul etmiş sayılırlar. Daha fazla bilgi almak isteyenlerin dosyamıza müracaat etmeleri gerektıği husu- su ilan olunur. 6.4.1994 Basın: 24302
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear