23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 MART1994 CUMARTESİ CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR Pornografi mi,değilmi?Ü l ü îÜnlü îngiliz sanatçı Graham Ovenden çocuk pornosu şebekesi üyesi olduğu gerekçesiylegözaltına alındı Külrür Servisi - 10 Mart 1993 Çarşamba giinü sabaherkenden Metropolitan Polisi- nin "Yasak Yaymlar BölQmü"nden bir grup görevh, Cornvvall. Liskeard'daki bir evın kapısını kırarak içeri girdiler. Bu e\in, çocuk pornografısi yapan ve dağıtan bir âğın parçası olduğunu düşünüyorlardı. El- Casson, Laurie Lee, Peter Blake ve Lorinda Lambton'un imzaladıklan dilekçe, oldukça etkili olmuştu örneğin.)"Anıa olayın poli- tikacılann te kamunun gündemine de girme- si gereki)or. Benim yapmaya çaltştığım da bu. GrahamMn birkaç nü fotoğrafını sergili- yonız ama genelde polisin el koymuş olduk- ı • • • Levvis Caroll'a ait fotoğraflar; "Xie Kitchen" (1872). lerinde bir şüpheli, 28 kutu negatif film, 67 vıdeo kaset ve bir yığın fotoğrafla geri dön- düler. Hiç zaman kaybetmeden 20 yıllık bir geçmişi olan ve yüzlerce çocuğun içinde bu- lunduğu bir çocuk pornografısi şebekesini ortaya çıkarttıklannı açıkladılar. Ancak polis. bir süre sonra ortaya çı- karttıklan "şebeke''nin bir sanatçının- baalan nü olmak üzere çocuk fotoğraf- lany la dünyaca tanınan Graham Chenden"- in- >aşamı olduğunu bütün bunlar olup bittiktensonraanlayabildi.Bukorkunç"co- cuk pornografisi ağı" da Graham Oven- den'le birlikte ara sıra çahşan Peter Blake, Graham Amold, David Inshaw ve olaydan ikı ay önce benzer bir tecavüz'le karşı karşıya kalan fotoğraf sanatçısı Ron Oü- ver'dan oluşan bır sanatçı topluluğuydu. Polisin pornografı diye el koyduğu video kasetler arasında, Graham Ovenden'in lanndan oluşuyor sergi." Polisin el koyduklan, Graham Ovenden ve kansınm 20 yıldır ûzerinde çalıştığı Vic- torian fotoğraflard). Ovenden, Victoriadö- nemi fotoğrafçılığıyla ilgili çalışmalanyla dünyaca tanıruyor, Lewis Caroll, DO Hfll, Robert Adamson ve I.e^fe Hine'm fo- toğrçılıklan ûzerinckitaplanvar. "Pre-Rap- haelite Fotoğrafçılar" adlı yapıtı. D.G. Ro- setti ve Julia Vlargaret Cameron gıbı sa- natçılar hakkmdaki geniş birikimini ortaya koyarken, konuyla ilgili başlıca kaynak ki- taplar arasında yer alıyor. Ovenden'in sa- natı da büyük ölçüde ûzerinde çahştıgı o dönem sanatçılannın etkisini taşıyor. 1943 yılında doğan Ovenden. Kraliyet Sanat Akademisi'nde eğıtim gördükten sonra. 1975 yılında Peter Blake, David Ins- haw ve Graham Amold ile birlikte \Villiam Blake ve Samuel Palmer'ın mistisızmi ve G 'Bir Çocuğun Portresi' (1865). raham Ovenden'in evine baskın düzenleyen polis, sanatçmın yapıtlanna el koydu. Ovenden'in dünyaca ünlü bir sanatçı olduğu ortaya çıkınca, yapıtlan özür bile dilenmeden geri verildi. Bu yanlış anlaşılmanın konusu olan ve şu sıralar Londra'da sergilenen yapıtlar, yoğun bir tartışma başlattı... Bu çocuk fotoğraflan 'porno' sayılabilir miydi? Sergide yer alan ve tartışmaya açık yaprtlardan biri Graham Chenden'in "Elinore"... Büyüme çağındaki bir çocu- ğun vaşadığı karmaşa, küçük bir kızın gizeml iç dünyası, ustalıklı bir ışık-gölge oyunuyla yansıtılıyor. çoğu giyinik olmak ûzere ve aralannda Le- wk Caroll ve George Bernard Shaw'un da reprodüksiyonlanrun yanı sıra "litHe Dor- rit" (Küçük Dorrit). "Miss Marpte" (Ba- yan Marple) ve "Star Trek 2" (Uzay Yolu 2) bulunuyordu... Graham Ovenden'in yapıtlan bir süre önce kendisine geri verildi. Tıpkı Ron Sil- ver'ın olaymda olduğu gibi herhangi bir dava açılmazken, sanatçıdan özür de dilen- medi. "Yasak" fotoğraflar, şu sıralar Londra'da "Yasak Yayınlar Böfömirvle Sa- nat Karşı Karşıj'a" başlığı altında sergileni- yor. Londra'da serginin açıldığı galerinin sa- hibi Nicky Akehurst, "Olayın aptallığını or- taya kovmayı amaçlıyonmı" diyor. "Sanat . çevresi bu olayın peşini bırakmavacak." ! (Fotoğraflann geri verilmesı için Sir Hugh Pre-Raphaelite'lerden esinJenerek bır grup kurdu (Brotherhood of Ruralists). Oven- den'in sanatı, Pre-Raphaelite'lenn etkisini taşımakla birlikte, benzer temalan pay- laştığı ünlü Fransız ressam Balthus'u da akla getiriyor. Ovenden'in yapıtlanndaki küçük kız çocuklan da tıpkı Balthus'unki- ler gibi genç kızhkla kadmhk arasmdaki o değişimin başlama noktasını yansıtıyor. Bu görüntüler, değerlendirilmesi güç ve genel- de ortalama fngiliz sanatseverlerinin hoşu- na gitmeyecek türden doğrusu. Ama büyü- me çağındaki genç kız teması, ltalyan ma- nerist dönem sanatçılanndan Gauguin'e kadar (Tahitili kızlan) sanat tarihinde sıkça irdelenmiş bir konu. Ovenden, bu "yasak böige'V 1970 yılında Peter Blake ile birlikte Lewis Ca- roll'un "Alice"inden yola çıkarak yaptığı resim ve çektiği fotoğraflardan sonra girmiş. Bu çerçevede küçük kız çocuk- lannın (aralannda çok saygın ailelerin çocuklan da var) giyinik ve nü resimle- rini yapmış Ovenden. Ancak 1978 yılı- ndakı Çocuklan Koruma Act çerçeve- sinde ("Bir çocuğun uygunsuz fotoğ- rafını çekmek veya çekilmesine Izin ter- mek suçhır") Ovenden'in durumu, "tartışmau"... Tabii çocuklannın fo- toğrafını çektiren ya da resmini yaptı- ran anne babalann da. Londra'da açılan sergı de bu tartı- şmaya önemli bir boyut getiriyor. Ser- gide yer alan "Elinore" ömeğin, tartış- maya açık yapıtlardan biri. Bu resim- de. pek yumuşak bir ışık-gölgeyle yapılmış, küçük bir kız oturuyor. Res- me ilk bakıldığmda. ilgi kızın yüzünde odaklanıyor- sanatçınm yakaladığı yüz ıfadesi. küçük kızın kafasında olup bitenleri. büyüme çağındaki bir çocu- ğun yaşadığı karmaşayı anlatıyor. Ovenden, ötcki yapıtlannda olduğu gibi bunda da ışığa büyük önem veri- yor. Amacı konusunu ışıklandınp izle- yenin gözleri önüne sermek değil. ken- di gördüklerinin bir yansımasmı ver- mek. betli belirsiz... Graham Ovenden'in sanatı. Rapha- el'den Millais'ye ve Augustus John'un bohem nülenne dek, sanat tarihinde belli bir çizginin devamı nitcliğinde de- ğerlendirilebilir. Ancak fotoğrafla uğ- raşan pek çok sanatçı gibi Ovenden de 'pomografi mi değil mıT tartışmasının hedeflerinden biri oluyor kaçınılmaz olarak. Ovenden'in fotoğraflan, poli- sin elinde çoğaltılıp. kesilip bıçilerek çok farklı bir görünüme büründürül- müş. Ovenden. yazdığı savunmada bu konuya da işaret ediyor. Polis. fotoğ- raflann orijinal halını bozarak bu fo- toğraflarda "görmek istediğini" göriı- yor. Ovenden'in sanatına pek çok yakıştırma \apılabilir: duygusal, hoş. sevimli. kitsch, iğrenç hatta anlamsız. Ama pornografik. aşağılık. müstehcen denebilir mi? O\enden'ın nüleri aslı- nda önülü bir sapıklık değil. Vıctorian hıpokrasisiyle birlikte yok olan bir açıklık ve dürüstlük scrgiliyor O dö- nem insanlan. çocukluklar büyüdükçe yaşanmaya başlanan dnsel sorunlan görmezlikten geliyorlardı. Ovenden dc sanatı aracılığıyla bu lutuculuğu sor- guluyor sanki. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Yapıtlamn Korunması Biryazarın arkasında bıraktığı yapıtların nasıl koruna- bileceği yıllardır beni düşündürür... Kim bilir, kalıtçılarının ilgisizliği, ya da ne yapacakları- nı bilememeleri, ya da bir çözüm bulamamaları yüzün- den kıyıda köşede kalmış ne yapıtlar vardır!.. Yaygın bir ünü olmayanlar bir yana, bütün antolojiler- de yer alacak kadar ünlü yazarların arkada bıraktıkları yapıtlar bile sırasında unutulup gidebiliyor. Yakın geçmişimizden bir örnek vereyim: Asaf Hâlet Çelebi... Bu ünlü şairimizin şiir kitapları He (1942) ile Lâmelif (1945) Yeditepe Yayınları arasında Om Mani Padme Hum (1953) adıyla ikinci baskıları yapıldıktan sonra, Adam Yayınlan'ndaki üçüncü baskıya (1983) kadar okurlar tam otuz yıl beklemek zorunda kaldılar. Çünkü 1958'de ölen şairin kalıtçısı olan kimse yayınevlerıyle nasıl ilişki kuracağını bilmiyordu. Bizim onu arayıp bul- mamız ise hiç de kolay olmadı. Geçenlerde bır araştırmacıdan Asaf Hâlet Çelebi'nin yeniden basılması gereken başka yapıtlan, incelemele- ri de bulunduğunu bildiren bir telefon aldım Belki o ya- pıtlan da yayımlamak isteyen yaymevleri vardır, ama o yayınevlerini kim, nasıl bulacak? Yazarların kalıtçıları özellikle yayın dunyasına uzak kimseler olunca ortaya hiç beklenmedik, bambaşka te- dirginlikler de çıkıyor. On yıl kadar önce arkada bıraktığı yapıtlan bir türlü yeniden basılmayan bir romancımızın kızıyla bir telefon konuşmamız olmuştu. Babasının bütün yapıtlarını ya- yımlatabileceğimi söyledim. Bayağı kuşkulandı benden. Sanki ortada büyük getirisi olacak tecimsel bir konu var- mış da onun ardına düşmüşüm gibi bir hava estirdi. Bir daha aramaya çekindim Değerli kitapların pek çoğu eğitim düzenimizdeki çar- pıklıklar yüzünden, ya da birtakım sanatsal çetinlikler yüzünden az satılan kitaplardır. "Bunuyazarlaraanlatmakgörecekolaydırda, kalıtçıla- rına kesinlikle anlatamazsınız. Yeterince duyurmadınız, reklam vermediniz, iyi dağıtmadınız, kitapçılarda yok di- ye sızlanırlar. Hele kitapların yıllar yılı tükenmediği görülünce, bu kez en yıpratıcı kuşkular başlar: Kendilerine bildirme- denyenibaskılaryaptığınızı.yadabildirdiğinizdendaha fazla bastığınızı düşünürler. Kısacası, yayımcıların yazarlara, hele olayın tecimsel boyutlarını hiç bilmeyen kalıtçılarına güven vermeleri kolay değildir. Sanırım, arkada bırakılan yapıtlara uzak durulması biraz da bu yüzden... Bir sürü tedirginlik yaşanır... Yersiz suçlamalar, ge- reksizçekişmeler... Oysa neyin ne olduğunu. ne götürüp ne getireceğini bilen, yayın dünyasının ortasında yer alan bir kurum bü- tün bu sorunlara son verebilir. Çağdaş ülkelerde yazarların haklarını savunan, yapıt- larını yayımcılara pazarlayan kuruluşlar var: Copyright Ajanslan. Yazarların sağlıklarında olduğu gibi, ölümle- rinden sonra da bütün hakları kalıtçıları adına bu kuru- luşlarca kovuşturuluyor. Dolayısıyla yayınevleriyle ilişki kurmak, yapıtların yayımlanmasını sağlamak da onlara düşüyor. Türkiye'de de ONK Copyright Ajansı'nın yıllardır bu anlayışla çalıştığırubiliyoruz. Belki benim adlannıduy- madığım başka kuruluşlar da vardır. Gene de yazarlarla yaymevleri arasında yeterli bir iletişım kurulduğu söyle- nemez. Kanımcayayınevlerinin yayımlamak isteyebile- cekleri eski yeni birçok kitap bugün çekmecelerde bekli- yor. Tükenmiş olan birçok basım da yenilenmiyor. Çün- kü ajanslarla çalışmaya alışık değiliz. Yazarlar arasında kendi kitaplarını başarıyla kovuştu- ran, yayınevleriyle iyi ilişkiler kuranlar var, ama kalıtçı- ları da aynı başanyı gösterebilecekler mi, bilinemez... Peki, copyright ajanslan çoğalsa bu iş çözülür mü? Hayır, onlar tecimsel kuruluşlardır, görevleri çok baş- ka, yazarların yapıtlarını sanatsal nitelikleri açısından korumayı isteseler de başaramazlar. Bütün sanat yapıtlan gibi yazın yapıtlan da kamunun ortak malıdır. Onları sanat yapıtı olarak korumak, çeşitli ilişkileri içinde denetlemek, yıpranmalarını, bozulmala- rını engellemek, kamusal kurumlara, başka bir söyleyiş- le yazarların tecimsel olmayan derneklerine düşer... Betin Güneş Köln'de Kültür Servisi - Orkestra şefi Betin Güneş. 12 mart akşamı Köln'de bir konscr \erecek. I Sanatçının kendisinin kurduğu ve değişik uluslardan müzisvenlerin bulunduğu "En- I semble Mondıal" topluluğunun vereceği konserde. Alman sanatçı Franz Klein solist olarak yer alacak. C. Stamitz. C. Nielsen. I H.J. Baermann \e E. Griegadlı bestecilerin eserlennin seslendirileceği konser. Köln-Südstadt'da Martin Lutherkirche'de gerçekleştirilecek. Konser. akşam saat 8"de başlayacak. Olümünden 90 yıl sonra Çehov'un oyunları cazibesini hic yitirmedi Soyluvebüyülüoyunlannyazan; Kültür Servisi-1860 yılında Ta- • ganrog'da doğan ve 1904 yılında ! Badenweiler'de ölen Çehov ardı- ; nda pek çok öykü, yazı ve 40 ti- ' yatro oyunu bırakmıştı. Ölü- münden 90 yıl sonra Çehov'un ovunlannın büvüsü ve cazibesi hiç yitmedı. Beîki de bu yüzden • ardında ölümsüz yapıtlar bıra- , kan Çehov'un oyunlan haladün- ' yanın dört bir yanında sahneleni- yor. Geçtiğimiz ynllarda İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda Çehov'un üçiemesi olarak bilinen "Visne Bahçesi'', "Vanya Dayı" ve "Uç Kızkardeş" yorumlanmıştı. İstanbul'da "Vanya Dayı" hala sahneleniyor. Fransa'da da bu günlerde yazann bu üç oyunu sahneleniyor. Micnel Cournot, Le Monde gazetesinde yazdığı yazı- da Çehov'un eserlerine ve ya- şamına bakan bir pencere arab- yor: 1900 jalının ağustos ayında Çehov(o sıralar 40 yaşındaydı ve ve dört yıl sonra ölecekti) Yalta- daki evınde "Üç Kızkardeş" adlı oyununu yazıyordu. Bundan 20 ay önce ise Gorki'ye yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Uzun süredir yazdığım oyunlara sıcak bakamıyorum. Ne zamandır tivat- rodan da uzaklaştım, artık canım tiyatroyla ilgili hiç bir şey yazmak istemiyor." Bu mektubu yazdı- ktan bir kaç gün sonra büyük oyuncu Kommissar Jevskaiaona bir oyun yazmasını önerdiğinde de "Artık oyım yazmak istemiyo- nım" diyerek bu öneriyi reddedi- yordu. O zamanlar Çehov, "Küçük Köpekli Kadm". "Bektaşi Üzö- mü". "Mahfaza İçindeki Adam" gibi uzun öyküler yazıyordu. "Üç Kızkardeş"i yazdığ' 1900 yıUnda "Noel" ve "Dere içinde" adlı iki önemli öykü yazmıştı. Yazdığı tüm oyunlar, düzyazılan gibi birer başyapıttı. Çehov ya- şamı boyunca yüzlerce öykü yazdı. Fransız yayıncılar yazann bu eserlerini sekiz ciltte topladı- lar. Çehov'un öyküleri genelde kısa romanlan andınr ve bize Rusya'mn tüm bölgelerindeki yaşamı. farkh smıflan anlama ve binleroe insanı taruma olanağı verir. Çehovçocukluğundan beri ba- basının dükkanına gidip gelen müşterileri incelerdi. (Burası bir bakkaldı fakat içinde ne arar- sanız vardı) Daha sonralan dok- tor olduğunda, hastanede tüm hastalan tek tek tanımaya ve her yere gjrip çıkmaya başladı. Son- ralan çıktığı uzun yolculuklarda pek çok gözlem yapma fırsatı buldu. Onun bu olağanüstü ke- şifleri ve geniş gözJemJeri Rus edebiyatında görülmemiş bir ye- nilik kazandırdı yapıtlanna. Öte yandan bu oyunlardaki karakterler diğer oyunlardaki karakterlerini de andıran pro- totiplerdi. Buna. en güzel örnek doktorlardır. Öykülerinde ise aynı tipteki öğrenciler, öğretmen- ler. sadık kişiler, bilginler, kaba kişiler, suçlular çıkıyordu karşımıza. Bir diğer şaşırtıcı yan- sa Çehov'un tiyatrosundaki ka- rakterlerin kendileri ve olaylar üzerine bildikleri her şeyi safça dile getirmeleridir. Çehov mü- kemme! bir soğukkanlıhkla bir ler yolunda gider, olaylarda hiç bir düğüm yoktur. sanki bir büyü yapılmıştır. Çehov'un yazdıklan özgür- dür, rastlantılarla doludur, on- larda neredeyse düzenli sayıla- bilecek bır kargaşa vardır. Çe- hov'un özenle hazırladığı durum- lar tüm oyunlannda sahneye yansır ve seyirciye ula^ır. Ve Çe- hov oyunlannda Rusya'yı >irmı de soyludur. erişilmez bir hipnoz güçleri vardır. büyülüdürler ve seyirciyi kavrarlar. Çehuv'un oyununu sahneye koymaya hazı- rlanan hiç bir dramaturg. onun yarattığı görsel. işitsel etki üzerın- de oynayamaz. Acaba oyuncu- lann spiritüel enerjileri ve heye- canlan ile seyircilerin hayranlığı birleştiğinde, Çehov'un gizlediği kaynakta bir değişikiik olur mu? dığınde ba^ansızlığa uğrayan "Martı"yı yeniden sahnelemek istiyordu. Çebov onlan izlenıevi önce reddeıtı, sonra kabul etiı Melihovo'daki vazlık e\ini ter- ketti ve son oyunlan izlcmek üze- re Moskova'ya gitti. ^öneımen Stanislavski yenı buluşlarla bazı bölümleri değiştirmişti fakat so- nuç tam bir zaferdi. "Martf'yla ikinci karşılaşma ise şöyle oldu: Çehov, yan Tann, yan şeytan bir dev gibi yazın sanatında or- taya çıkarak;doğruluğu, rengi, yanılsamayı, düşünceyi, savaşı, ha- yal gücünü, nefreti, esini, yakınlığın en uç noktasını ve zengin bakış açısını eserlerinde başanyla birleştirdi. Çok ilginçtir. Çehov tiyatro oyunlan yazdığmda başka bir adamdı. Yarattığı tüm karakterler toplumun görece seçkin kişileriydi. Olaylann geçtiği yerler çiftlikler, banliyöler, devlet okullan, hastaneler, trenler ve buna benzer yerler değil, genellikle kırevleri yada yıkılmakta olan seçkin yapılardı. olayı anlaması için seyircinin bil- mesi gereken herşeyi ortaya ko- yar. Ve bunu yapabilmek için se- yircinin zamanını alır. "Üç Kı- zkankş"in birinci sahnesi ve onun diğer oyunlan da türünün en güzel ömekleridir. Sonuç ola- rak onun öykülerinde de herşey oldukça açık bir şekilde geçer, iş- ya da yüz yıl sonra nelerin bekle- diği konusunda bilgiler de verir çakürmadan. Çehov'un yazdığı tiyatro teksti gözönüne abndığında dunim bu- dur. Fakat asıl rnucize o oyunlan sahnede izJerken yaşarar. Çünkü Çehov'un oyunlan sahnede bam- başka bir şeydir. Oyunlar sahne- Bütün bunlar bir yana, Çehov 1898 yılında tiyatronun adını bile duymak istemiyordu. Peki öyley- se neden 1900 yılında "Üç Kı- zkardeş"i yazdı? 1898 yılında Çehov tiyatroda farklı bir ekiple yeni bir çalış- maya atıldı. Bir grup tiyatrocu Saint-Petersburg'ta sahnelen- Arkadina rolünü 28 yaşındaki bir oyuncu yorumluyordu. Bu oyuncunun "içtenliği. soyluluğu ve sesi" Çehov'u hayran bırakmıştı. Ertesi gün aynı oyun- cuyu Tolstoy'un bir oyununda izlemek için tiyatroya gitti. Üste- lik bu karan o>ıınun oynandıgi Ermitagc Tiyatrosu'nun rahatsız ve havasız bir yer olduğunu bile bile vermişti. Fakal orada bu ovuncuyu. Olga Knipper'i göre- cekti. Ve. çekıci kadınlarla tanı- şmayı seven. çok arkadaşı olan fakat kızkardeşi Macha'dan baş- ka hiçbır kadına güçlü bağlarla bağlanmayan Çehov. bu salon- dan büyük bır şokla aynldı. Daha sonra Yaltayagitti. Çe- hov veremdi ve ilerleyen hastalığı karaciğer kanamalanna neden oluyordu. Doktorlar ona Yalta'- nın temiz havasının iyi gelcceğini söylemişlerdi. Çehov. Italya ve Niceten dönerken iki kez Yalta'- ya uğradı. Bu sefer kendini ol- dukça iyi hissediyordu. Çok gü- zel manzarası olan ve şehnn mer- kezine yürüyerek 20 dakika uzakhkta bir ev yaptırdı. Bu evi yaptırdıktan sonra Yalta'yı daha çok sevmeye ba^ladı. Kızkardeşi Macha'nm. daha sonralan Olga Knipper'n de zi- yaret ettiği bu evde Çehov dinlen- me olanağı buldu. Melikhovo'- dakı evinden daha rahat ve sakin bir ya|am sürüyordu bu evde. Çehov. Mosfcova Sanat Tiyat- rosu'nu çok beğeniyordu. Bunun nedeni yalnızca yönetmenı Sta- nislavski değildi. binanın konforu da onun çok hoşuna gidiyordu. Yaşamı boyunca böylesine güzel soyunma odalan görmemişti Ve o tiyatroda kendısi için roiler ya- zacağı biroyuncu vardı. ("Üç Kı- zkardeş"tekı Macha rolü). Yal- ta'da öykü yazmaya elverişli bir ortam-yoktu Orası hastalann bannağı gibiydi. bu anlamda ol- dukça ışıksız bırverdı. "Rus>a*da bura\a iyileşmesi için gönderilen \eremlilerle dolu burası. İşin körü- sû. burası onları İMİeşlirmek bir yana içlerini sıkı>or. Bu hastalık karşısında herkes eşit. sınıf farkı obnaması \ alta'nın en güzel >anı belkide." "Üç Kızkardeş"tcn sonra Çe- hov. "Piskopos". "Nişanh" gibi çok güzel öyküler ve son o\unu "Vişne BahçesT'ni yazdı. Bu oyunun başrolü Lioubov'u Olga Knipper yorumluyordu. Olga Knipper ve Çehov evlen- diler. Bu onlar için oldukça coş- kulu bir dönemdi. ikisi de kendi- lerinden geçmişti. Fakat Çehov'- un kısa bir ömrü kalmıştı. Daha uzun yaşamak için Yalta'da kal- mak zorundaydı. Çok sevdiği kardeşi Macha her zaman yanı- nda olamıyordu. Olga ise çok ünlü vebaşanlı bir oyuncuydu. Çehov. eşinin ken- disine bakması için rol tekliflerini geri çevirmesinı de istemiyordu. Ona şöyle yazıyordu: "Seıim çok canım sıkarun, çünkü evin içinde bir ileri, bir geri yürüyüp duruyo- rum ve herşeye homurdanıvo- rum." Knipper onu son olarak Foret-Noire'de bir tren istasyo- nunda görmüştü. Büyük yazar da 1904 yılının 2 temmuz günü ölmüştü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear