25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 8ŞUBAT1994SALI Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda, Hayalet Sonatı'nı 29 şubatta sahrueye koyuyor Her şeydenönceyazann hizmetindeyim GÜRHA.NUÇKAN STOCKHOLM - Polonya'nın çağdaş film yönetmenlerinden en ta- nınmışı Andrzej \Vajda. Stockholm Dram Tiyatrosu'nda August Strind- berg'in oyunu "Hayalet Sonaö"nı sahneye koyuyor. "Vaatler Ülkesi", "Menner Adam", "Külter ve Ehnas- lar" ve "Demir Adam" gibi Polonya tarihini deşen, bir halkın oluşumu- nu anlatan fılmlerin yönetmeni, 26 şubatta gala gecesi yapılacak olan "Hayalet Sonatı"nı sahneye koy- mak için Stockholm'e geldi. Waj- da'nın tiyatrocu yanı, ülkesi dışında pek bilinmiyor. Degens Nyheter ga- zetesinden Ann Persson'a yaptığı açıklamada, ülkesinde yaygın ola- rak başvurulan avangard tiyatro anlayışını ilginç bir deneme olarak gördüğünü, ancak kendisinin çok farklı bir tiyatroyu gerçekleştirmek istediğini söylüyor. August Strindberg'in "Hayalet Sonatı", sahnelenmesi güç bir oyun olarak tanıruyor. Özellikle üçüncü perdenin bu anlamda ünü yaygın. "Ben her şeyden önce yazann hizme- tindeyim" diyen VVajda, "aile içi bir- takım değişikükler yapmaktan ka- çmmayacağım" açıklıyor. Bunlar arasında en önemlisi, bütün üçüncü perdeyi, ikinci perdenin içine koy- mak! Aynca, Strindberg'in kullan- dığı Beethoven bestesini. Chopin ın bemol sonatıyla değişürecek; "o ün- lü cenaze marşını içerdiği için." Burjuvalarla hesaplaşma "Hayalet Sonat»"nı daha önce Ingmar Bergman aynı tiyatroda sah- neye koymuştu. Bergman açısından bu oyun. "burjuvalarla bir hesaplaş- ma" idi. Andrzej Wayda, bu oyun- da daha önemli yanlar olduğu görü- şünde: "Hayalet Sonatı'nın, toplumsal H.ayalet Sonatı'nı sahneye koymak üzere Stockholm'e giden Wajda, "Halk, yaşadığı zaman dışındaki şeyleri gösteren fılmleri.daha zevkli buluyor"şeklinde konuşuyor_.Ünlü yönetmen, "Polonya'nın bugünkü durumunu anlatan bir fılm kimsenin ilgisini çekmez. Politika parlamentoda yerini buldu" görüşünde. ilişkileri tanımlayan yönünden ötürii çok şey yitirdiğine, hemen hemen hiç kuşkum yok. Günümüzde poütik tut- ku daha zayıf. Oyun gücünü; ger- çekte icerdiği var oluşçu giiçten alı- yor. Insan gizemi orada saklı. Ayrüık ve ölûmden oluşan bir dün- yaya sokuyor bbri." Polonya'da yaşanan sarsıntılan, "Menner Adam" ve "Demir Adam" filmleriyle yansıtan, Da- yanışma'nın listesinden senatör olan Wajda, acaba poütik inananı yitirdi mi? Bu soruya verdiği yanıt şöyle: "O zaman bir görev olarak kabul erfim tayır almaıı. Filmlerimin devamı gibiydi. Filmlerimde bir de- ğişim isteniyordu çünkü. Biz aydı- nlar, hızlı değişimlerden yanayız. İlgi sahamız işçilerinkiyle çatıştı. Ağır endüstri birimleri kapanma tehlikesi yaşayınca, bu tür ekono- mik değişikiiklerin yükii onların sırtına binmeye başladı. Ama aynı zamanda bu noktada direniş baş- ladı." Aynı anlayıştan ötürü, "Menner Adam" ve "Demir Adam" filmleri- nin ardından üçüncü filmden vaz- geçtiğini açıklıyor: "Bu tür fîlmle ilgili tüm tasarıları bir yana koydum. Polonya'nın bu- günkü politik yaşamını içeren bir film kimsenin ilgisini çekmez. Politika parlamentoda yerini buldu. Halk, ya- şadığı zaman dışındaki şeyleri göste- ren filmleri daha zevkJi buluyor." Yakında başlayacak olan Göte- borg Film Festivali'ne, son ürünü "Taçh Kartal Olan Yüzük" adlı fil- miyle katılacak. Bu filmde, Stalinin Kıal Ordusu'yla Naziler arasında sıkışıp kalan, bağımsız bir Polonya için uğraş veren gençinsanlaranlaü- lıyor. Ann Persson. Dram Tiyatrosu'- nda bir seminere katılan Polonyalı genç yönetmen Krysztof VVarii- kovvski'nın şu sözünü anımsatıyor: "Polonya, gençierin korku verici olarak algılandığı bir ülke. Orada yalnızca W ajda gibi yaşlı baylar ge- çerli." Bu söz VV'ajda'yı kızdınyor: "Gençler sürekli olarak sürtüşme çıkmasını istiyorlar. Oyunculan, ti- yatro şeflerini kendilerine diişman ediyorlar. Eski bir Polen miti olan avangardizmin kurbanı onlar. Polon- ya'da ve diğer eski komünist ülkeler- de avangardizme karşı gecikerek du- yulan bir hayranlık var. Politik di- renişin bir kısmını oluşturduğu için halkla bağı var. Artık o devir geçti. Avangardizm- den günümüze kalan parça, yönünü yitirmişliğin kanıtı." Davraz Dağı'na kayak merkezi ISPARTA (CUMHURÎYET) Isparta'nın 2.615 rakımlı Davraz Dağı'na kayak merkezi kuruluyor. Yol sorunu Isparta ValiligTnce çözümlenen kayak merkezi için Türkiye Kayak Federasyonu'ndan olumlu rapor ahndığı ve telesiyej projesinin çizildiği bildirildi. Kayak tesislerinin 1994-95 kış sezonuna yetiştirilmesi için hızlı bir çalışmanın sürdürüldüğünü belirten yetkililer. mekanik tesislerin. Spor Fonu'ndan karşılanacak 2 mılyar lıra ile gerçekleştirileceğıni kaydettıler. Yıhn 8 ayında karla kaplı olan Davraz DağYnda oluşıurulacak kayak merkezimn. Göller Bölgesı turizminin çeşitlenmesi ve gelişmesinde önemli payı olacağı bildirildi. 'Zeytin ağaçlan odun oluyor' SELÇUK (AA) - Aydın. Milas ve Selçuk yörelerindeki zeytin ağaçlannın kesilip odun olarak satıldığı bildirildi. Şelçuk Ziraat Odası \etkilileri. ilçede satılan odunlann üçte ikisinin zeytin odunu olduğunu belirterek, "Önlem alınmazsa, 10 yıla kalmadan. zeytin ve zeytiny ağına hasret kalacağız. Şimdi odun olarak yakıyoruz. Ama sonra, ekonomimiz yanacak" dıye konuştular. Geçmiş yıllarda bu yörede incir bahçelerinin söküldüğünü ve inrirciliğin yok denecek kadar azaldığını ifade eden yetkililer, yaptıklan açıklamada şunlan söylediler: "Akdeniz ildimine özgü bir bitki olan, ılınıan kıy darda yetişen zeytin. sofralarımızın süsü, yağı ise yemeklerimizin en sağlıklı katkısıdır. Zeytin dalı binlerce y d barışm simgesi olmuşrur. \ aprağı tıpta tansiyon düşühicü ilaç yapımında, zeytin zamkı ise kokuculukta kullanılır. Ege'de, son yıllarda kuraklık verimi düşürdü. Ağaçlar yaşlandı. Bakını masraflan, kazancı aştı. Üretici bunalıma düşfü. Gençleştirmeyapılan ağaçlar da geç gelişmektedir. Günümüzün ekonomik şartlarında zor geçinen üretici, ne yasa ne de genelge diniemektedir." Sağlığa en az zararlı olan taşıt, tren Değişmeyengelenekler Hindistan, yüzyıllardır değişmeyen, değiştirilemeyen geleneklerle dolu bir ülke. Kastlara ay rılmış olmanın > arattığı toplumsal sınıf uçunımlan bir \ ana. kadıniarın ezilmişliği başka yana. Eski Delhi sokaklarında dolaşan turistlerin en çok dikkatini çeken de kadınların eziimişiiği. Çoğu kez yük taşıyart da onlar, satıcılık \ apan da, dilenen de. Oysa, Hint kadını başının üzerinde taşıdığı bakraç ya da diğer rürden kaplara aldınş bile etmiyor. Çünkü o annesindcn öyle görmüş, annesi de anneannesinden. (Fotograf: İZZEÎ KERİBAR) ANKARA (AA) - Konutlar ve endüstri kuruluşlannın yol açtığı hava kirliliğinin \anı sıra motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz ve gürültü kirliliğinin de avnı derecede önemli bir sorun olduğu belirtildi. Benzin ve dizel taşıtlann çıkardığı gürültü ve egzoz gazlanndan bulu- nan zararlı maddelerin, özellikle nüfus ve trafiğin yoğun olduğu bü- yük kent merkezlerinde çevreye verdiği zarann çok fazla olduğu Çevre Bakanlığı'nın "yeşil seri" ra- ponı ile bir kez daha aündeme geti- rildi. c\^y evre Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda uçaklann iniş ve kalkış sırasında çijcardıklan seslerin gürültü kirliliğinde önemli bir yer tuttuğu anlatıldı. Bakanlığın hazırladığı raporun ilk bölümünde "egzoz gazı"nın oluş- turduğu hava kirlıliği ele alınarak motorlu taşıtlann çevreyı nasıl kır- lettiği anlatıldı. Rapora göre ıçten vanmalı motorlarda yanma sı- rasında egzozla dışan atılan bile- şiklerin yüzde 99"unun su. azot. oksijen ve karbondıoksıt gibi za- rarsız gazlardan oluştuğu belirtildi. Çevre ve insan sağlığına zararlı bileşiklenn ise egzoz gazlannın yalnızca v-üzde l'ini oluşturduğu açıklanan raporda. benzınle çalı- şan bir motorun zararlı bıleşikleri- run. yüzde O.85"inın azotoksıtler. >üzde 0.05'inin hidrokarbonlar. yüzde 0.08'inin azotoksitler. yüzde Ö.005'inin ise katı parçacıklardan (duman) oluştuğu ka\dedildi. Alınması gereken onlemlerin de sıralandığı raporda. en etkıîi yolun kurşunsuz benzin kullanımının yay- gınlaştınlması olduğuna dikkat çe- kildi. Üretilecek ve ıthal edılecek araçlarda, egzoz emisvonlannı azaltmada etkili olan kataîitik kon- vektöre geçiş sağlanacağı belırtılen raporda, 1995 yıhndan ıtıbaren motorlu taşıtlann AT standartlan- nda üretilmesi \e otomoti\ sektö- rünün gereklı teknolojık değişımle- rinı tamamlaması gerekıiği kayde- dıldi. 1995'te AT standartlanna ge- çinceye kadar da yürürlükte bulu- nan ilgili standartlann TSE tarafı- ndan revize edilmesi, motorlu taşıt vergı sıstemmın yeniden düzenle- nerek çevreyi daha az kirleten taşı- ttan d^ha az vergı alınmasını sağla- yabilecek bir sistemin geliştirilmesi, öncelikli konular arasında yer aldı. Gürültü kirliliği Raporun ikind bölümünde ise pek çok ülkede olduğu gibi Tür- kiye'de de insan sağlığıru olumsuz olarak etkileyen "gürültü kirtiliği" ele alınırken kara, hava ve de- mıryolu trafığının yarattığı kirlilik ayn ayn ıncelendi. Karayolu trafîğinin, gürültü kirliliğinin en büyük etkeni olarak belirtilirken genel olarak otoyol- lann yakmlannda bulunan küçük kasabalann, özellikle otobüs ve kamyonlann gürültüsünden etki- lendiği kaydeüldi. Trafık akışının, özel araçlann kalabalık kentlerin merkezlerine mümkün olduğu kadar az girmele- riyle daha düzenli hale geürilebi- leceği kaydedilen raporda, düzgün vc yeterli halk taşımacıbk sistemleri gelişürilmediği ve beraberinde, işe gidiş-gelişlerde özel araç yerine toplu taşıma araçlannın kul- lanımını teşvik edici trafık düzenle- me planlan kurulmadığı sürece, kentlerdeki trafik sıkışıklığının, hava ve gürültü kirliliğinin artma- ya devam edecegine dikkat çekildi. Hava trafiği Hava trafiğinde de gürültü kir- liliğinin esas olarak uçaklann iniş ve kalkışlan sırasında meydana geldiği açıklandı. Raporda, her ne kadar son teknoloji ile imal edilen uçaklann daha az gürültüye neden olmalanna rağmen. hızla artan uçak sayısının vine gürültü kirliliği konusunu gündeme getirdiği belir- tildi. Demiryolu Demiryolu kaynakb trafık gü- riiltüsünün ise kullanılan araan cinsine. dingil savısına ve trenin hızına bağlı olduğu belirtildi. Kara- yolu trafığıne oranla demiryolu trafîğinin sürekli bir gürültü kay- nağı olmadığı ve gürültüyü azalt- ma bakımından başka bir yaklaşı- mla ele alınması gerektiği anlatıldı. Raporda. uçak gürültüsünde oldu- ğu gıbı. demıryollanna yakın yer- lerde de gürültüye hassas binatenn >apılmasını önlemek için arazi kul- lanım planlaması yapılması gerek- tiği belirtildi. İnsan sağlığına en az zararlı taşıtın "tren" olduğuna da raporda yerverildi. Peter Falk'ı Columbo, Candice Bergen'i Murphy Brown, Leonard Nimoy'u Mr. Spock olarak tanıyoruz Yıldızlann yaşamlan boyunca biricik rolleri ELITEService Candice Bergen MICHAEL SZYMANSKI Peter Falk, sonsuza dek üstü başı dökülen dedektif Columbo olarak belleğimizde kalabilir. Candice Bergen, mezar taşına "Murphy Brown" yazılmasına bile Hoyoın eğiyor. Bir yıldızın tek bir rolle tanınmas;. Tann'nın bir nimeti olabileceği gibi zaman zaman da laneti olabilir. Bu izlenimi silebilmek için yıldız- lar ne denli çabalasalar da yaşam boyu başaramazlar. Tina Louise, bunun en güzel örne- ği. "Güligan's Island" fılmindekı Ginger olmadığını kanıtlamaya ça- lışsa da herkes tarafından öyle bili- niyor. Öyle kı, çeyrek yüzyı) önceki B,ir sanatçının tek bir rolle tanınması bazen çok imrenilecek bir durum gibi görünebiliyor. Ancak çoğu yıldız bu izlenimi silebilmeyi ne kadar çabalarsa çabalasm yaşam boyu başaramıyor. fılmle ilgili sorulan yanıtlamaktan kaçınıyor. "Bana, o filmde rol alıp almadığı- mı soranlara kimi zaman 'hayır ya- nıtını veriyorum" dıyen Louise, fıfm- de rol alan öteki sanatçılarla birlikte bir televizyon fılmi çekme önerisini bile geri çevirdi. Buna karşılık pek az kişi, onu 1958 yılında çevirdiğj "God's Iittle Acre" fılmiyle anımsı- yor. Aynca Broadvvay o>unlannda Walter Mattfaau ve Jayne Mansfı- eJd'e eşlik eden, en son "Johnny Sue- de" fılminde Brad Pitt'le oynayanın o olduğunu bilen bile yok belki de. Tina Louise örneğine uyan bir başka sanatçı da Barbara Eden. Bir yardımlaşma derneğince düzenle- nen tenis turnuvalanna katılmak üzere Ekvador'a giden sanatçının çevresine, "Mi bella Jeannie" diye haykıran insanlar doluşuyor. Artık bir büyükanne olan Eden, herkesin gözünde hala yirmi beş yıl öncesinin "Jeannie"si. "Oyunculuk dışında onca şeyle uğ- raşmama karşm insanlar beni hep tek boyııtlu görüyor." Eden'ın belirttiğı gibi. "toplumun ilgisini uyandıran bir dizide ya da filmde oynamanın bedeli bu. İnsanlar bu oyuncularla öv lesine içli dışlı olur- lar ki, oyuncu da canlandırdığı kişili- ğe bürünür." Bunun bir başka örneği de, artık yönetmenlik yapan. ancak görenle- rin şimdi bile "SÎVTİ kulaklarmı" sor- duğu Leonard Nimoy. Nimoy'u "Mr. Spock" dışında düşünmek İco- Iay mı? Hollywood anılanndan hu- zursuz olmayan bir sanatçı varsa, o da Candice Bergen'dır denebilir. Bergen. Emmy ödülüne aday göste- rilen "Murphy Brown" fılminde canlandırdığı kişilikle öylesine bü- tünleşmiş ki, izleyici onun gerçek yaşamında da aynı yapıya sahip ol- duğunu sanıyor. Ancak Bergen. Murphv gibi olmadığını, kendisinı yakından tanıyanlann sıkıcı olarak nitelendireceği bir kişiliğe sahip ol- duğunu belirtiyor. İnsan haklannın yılmaz bir savaşçısı olan Ed Asner ise, izleyicinin gözünde hep "The Mary Tyler Moore Sho»" ya da "Lou Grant"teki o huysuz adam. "İnsanlar benim gerçek kişUiğimi ta- nıyınca şaşınp kalıyor." Günümüz genç şıldızlan bile can- landırdıklan kişiliklerin ızlerini silip atamıyor. Sanatçı, ancak farklı bir rol peşin- de koşarak sokulduklan belli kalıp- lann dışına çıkabiliyor. Jane Sey- tnour, "Somewhere in Time"daki dünya tatlısı kişilikten bıkıp vahşi Batı'nın korkusuz doktoruna dö- nüştü. "Filmin senaryosunu okuduğum- da, "işte bana o romantik kişilikten sıynlmak için bir fırsat' dedim ve rolii kaptım. Şimdi de Dr. Quinn kişiliğin- den kurtuunam için bir şeyler bulma- lıyım. Zira yoldan çevirip bana dert- lerini anlatıyorlar." Kimi sinema yıldızı ise yazgısını değiştirmeyi aklı- nın ucundan bile geçirmiyor. Aynı karakteri oynayıp duruyor ve asla bıkmıyor. Üstüne üstlük bundan zevk ahyor. Falk böyle biri. "Murder Inc" ve "Pocketful of Mirades" ile Oscar'a aday gösterilmesine karşın o, her za- man televizyonun tuhaf dedektif Columbo'su olarak kalacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear