22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel7 O . Y I L S A Y I 24958 S A N A T K U L T Ü R M A G A Z I N T E L E V İ Z Y O N 3ŞUMT1984P0I$EMBE Her yıl tonlarca et ve balık, binlerce şişe içki dökülüyor Lüks otellerinaşçılançöpe çalısyorMTJHARREM AYDES İstanbul'un rengarenk gecelerinin en başta gelen tanıklanndan biridir oteller. Yerli-yabancı turistlerin uğ- rak yeri İstanbul'da. öncelikle 5 yıldızlı olmak ûzere. yüzlerce otel var. Örneğin l'den başlayıp, 5 yıldıza kadar değişen standartlarda- ki otellerin sayısı 350'nin üzerinde. Bu otellerin salonlan, her gün ve her gece bir başka etkinliğe sahne olu- yor. Tüketim korkunç boyutJarda Tanıtım. toplantı. yemek, balo. parti ve benzeri sayısız davetlere katılanlann çoğunluğu ise yüksek gelir gruplan. Ancak bu otellerdeki tüketim oranlan "korkunç" boyut- lara ulaşı>or. Biz de Istanbul'daki 5 yıldızlı kimi lüks otellenn 1993 yıîındaki tüketim malzemelerine ilişkin bir araşürma yaptık. İstanbul"daki 18 adet 5 yıldızlı otelden ancak 6'sının yanı- tlan elimize ulaştı. Bunlardan yola çıkarak, nasıl bir tüketim yapıldığjnı gözler önüne sermek is- tedik: SHERATON: 424 oda ve 17 suit- ten oluşan Sheraton İstanbul Oteli halkla ilişkiler müdiresi Feride Edi- ge'nin verdiği bilgiyegöre, 1993"ün ilk 11 ayında otelin ortalama dolu- luk oranı yüzde 75 olarak gerçekleş- miş. UNESCO Nüfus Planlama Kongresi, İslam Konferansı (İSE- DAK), Karadeniz Ekonomik Işbir- liği Toplantısı (KEİB), 62. Uluslara- rası Yün Konferansı (IWTO), Ka- raciğer Konferansı, Diabet Kongre- si. Türkiye Güzellik Yanşması gibi etkinliklerin düzenlendiği Sheraton İstanbul'un 1993 yılı tüketim ra- kamlan şöyle: Et: 46 bin kilo; balık: 18 bin kilo; meyve: 14 bin kilo; sebze: 18 bin 600 kilo; peynin 300 teneke; yumurta: 400 bin adet; alkoUü içkilen 10 bin 600 şişe; şarap-şampanya: 28 bin 500 şişe. DEDEMAN: 378 oda, 6 suit ve iki kral dairesinin yer aldığı tstanbul Dedeman Oteli'nin 1993 yılı dolu- luk oranı yüzde 55 olarak gerçekleş- miş. Otelin halkla ilişkiler sorumlusu Sima Molho'dan aldığımız bilgilere göre otel, Marmara ve Anadolu Grubu toplantılannın yanı sıra Ma- halli İdareciler Derneği, Kastamo- nu ve Beşiktaş Işadamlan Derneğf- nin düzenlediği toplantılara ev sa- hipliği yapmış. İstanbul Dedeman Oteli'nin, 1993'deki tüketim malze- melerinin dökümü şöyle: Et: 62 ton; balık: 17 ton; sebze: 107 ton; konserve: 2 bin 100 adet; baküyat: 15 ton; un: 29 ton; peynin 11 ton; katı-sıvı yağ: 18 ton; çay: 3 ton; kahve: 1.5 ton; ekmek: 470 bin adet. Dedeman'da aynca 8 bin 164 şişe yabancı, 17 bin 780 şişe ise yerli içki tüketilmiş. THE MARMARA: 1993 yılında yüzde 60.91 doluluk oranı yaşayan The Marmara İstanbul Oteli, geçen yıl Türk, Karadeniz, İspanyol.ve Akdeniz yemekleri haftalan, TÜS- İAD Genel Kurulu, Beymen Çocuk Operası. Vakko Yılbaşı Balosu. Toplantı, balo, düğün ve benzeri davetlerin gerçekleştiği otellerdeki tüketim korkunç boyutlara ulaşıyor. Taksim toplantılan. İstanbul Film Festivali'nin açılış ve kapanış kok- teyllerinin de arasında bulunduğu çok sayıda önemli daveti üstlenmiş. Otelin yiyecek ve içecek müdürü Cem Gündeş'in verdiği bilgilere göre 1993 tüketim rakamlan ise şövle: Yerli içki: 7 bin 730 şişe; yabancı içki: 4 bin 30 şişe; şarap: 20 "bin 630 şişe; meşnıbat: 385 bin 500 şişe; et: 39 ton 120 kilo; deniz mahsülleri: 20 ton 280 kilo; piliç: 25 ton 640 kilo; şarküteri: 11 ton 630 kilo: bakliyat: 31 ton 300 kilo. HOLİDAV İNN CROWNE PLAZA: Ataköy'de yeni açılan Ho- liday İnn Crowne Plaza'nın yiyecek- içecek sekreteri Nurhan Macit Kere- moğlu'nun verdiği rakamlara göre. otelin 6 aylık tüketim malzemeleri dökümü şöyle: Et: 15 ton 790 kilo; balık: 9 ton 971 kilo; bakliyat: 60 ton 967 kilo; süt- yoğurt: 57 ton 560 kilo; sebze-mey- ve: 57 ton 765 kilo; donmuş gıda: 3 ton 150 kilo; yabancı içki: Bin 326 şişe; verli içki: 10 bin şişe. HILTON: 1993 yılında, oda do- luluk oranı yüzde 64.62 olarak ger- çekleşen Hilton İstanbul Oteli, ge- çen yıl Uluslararası Kulak-Burun- Boğaz ve Çene Cerrahisi Kongresi. Zeynep Bodur-Osman Okyay ile Yakup-Selda Sabancı düğün tören- lerinin yanı sıra Peppino Di Capri ile Gilbert Becaoud'un konserlerine evsahıplığı yapmış. Otelin halkla ilişkiler müdiresi Mehtap L'yguner'- in verdiği bilgiye göre İstanbul Hil- ton'un 1993 yılı tüketim malzemele- rinin dökümü ise şöyle: Hilton'un kuruyemiş tiiketimi 6 ton * Beyaz peynin 30 teneke (17 kg'- lık); kaşar peyniri: 10 ton 500 kilo; kuzu eti: 58 ton: bonfıle ve biftek: 52 ton; toz şeken 15 ton; pirinç: 18 ton; sebze ve meyve: 600 ton; rafine yağ: bin 350 teneke (18 kg'lık); margarin: 4 ton 500 kilo; kuruyemiş: 6 ton; un: 450 çuval (50 kg'lık); komposto: 19 bin kavanoz (1 kg'lık); şarap: 70 bin şişe; şampanya: 2 bin şişe; viski: 3 bin 500 şişe; rakı: 8 bin 500 şişe; cin-vot- ka: 4 bin şişe: meşnıbat: 760 bin şişe. DİVAN OTELİ: 1993 yılında 50 bine yakın müşteri ağjrlayan Divan Oteli'nin doluluk oranı ise geçen yıl yüzde 72.66 olarak gerçekleşmiş. Divan Oteli'nin halkla ilişkilerini yüriiten İnsel Tanıtım ve Pazarlama Hizmetleri Limited Şirketi'nin so- rumlulanndan NUgün Şentürk'ün verdiği bilgilere göre Divan Oteli'- nin 1993 yılı tüketim malzemeleri- nin dökümü şöyle: 8 ton et, 3 ton balık Et: 8 ton 676 kilo; balık: 3 ton 127 kilo; karides: 859 kilo; sebze: 47 ton 351 kiio; meyva: 69 ton 35 kilo; tatlı: 1 ton 237 kilo; meşnıbat: 35 bin 707 şişe; yerli-yabancı içki: 7 bin 266 şişe. Bu rakamlar 5 yıldızlı lüks otelle- rin 6'sından alınan bilgiler. Bu ra- kamlan üçe katlayınca bıleyalnızca 5 yıldızlı otellerin tükeümi ortaya çıkıyor. Diğer 300'ün üzerindeki oteller- deki tüketim rakamlan dikkate alındığında. ortaya çıkacak rakam- lann "korkunç boyutunu" ise siz dü- şünün. Bu arada tüm bu gıda ve içki mal- zemelerinin elbette tamamı tüketil- mıyor. Çoğunluğu tabaklarda ya da açık büfelerde "ziyan" olup, çöpe atılıyor. Diyelim bir oteldeki kokteyle da- vetlisiniz. İçkinizden bir yudum alıp masaya bıraktınız ve yanınızdaki arkadaşınızla konuşuyorsunuz. An- cak içkinizden ikinci bir yudum al- mak üzereönünüzedöndüğünüzde, kadehinizin boşalmamasına karşın garson tarafından götürüldüğünü anlıyor ve yeni bir içki sipariş edi- yorsunuz. Aynca açık büfelerde. davetliler tabaklanna yiyemeyecekleri kadar gıda alıyor ve çoğunluğu "atık mad- de" oluvor. Kahkaha, kanserineniyi ilaa BRİ'KSEL(AA)-Belçika'da "Kanser ve Psikoloji" adlı kuruluş. hastanelerde, kanser hastalannın "gülümsemelerini sağlamaya" yönejik çalışmalardan olumlu sonuçlaralındığını, buyönde girişimlerin yoğunlaştınldığını açıkladı. Kanser tedavisi görenler için çeşitli tiyatro gösterileri düzenleyen, eğlence program ve filmleri dağıtan kuruluş, ağır hastalık geçirenlerin psikolojik durumlannı iyileştirmeyi amaçlıyor. "Ğülümseme ve kahkahanın en iyi ilaç olduğunu" savunan kuruluş. lOyıllık deneyimin. bunu kanıtladığını vurguluyor. Kanser hastalannın fıziki şok yanında. duvgusal ve psikolojk şok da yaşadıklannı. tedavide ruhsal açıdan olumlu geüşmeler kaydedildiği takdirde olumlu fiziksel geüşmeler de görüldüğüne dikkati çeken kuruluş. "Gülmeleri ve eğlenmeleri sağlanan hastaların. kansere daha iyi ve daha güçlü karşı koyduklarını" ka\dedı_\or. Belçika'da, lOyıllık deneyimin başansı üzerine, tüm hastanelerde kanser hastalan icın. eğlendirici gösteri ve programlar düzenlenmesi girişimlerinin hızlandınldığı da bildirildi. Bakan Ateş'ten 'mavi bayrak' atağı GAZİANTEP (Cumhuriyet) - Tunzm Bakanı Abdülkadir Ateş, Akdeniz'in en temiz sahillerinin Türkiye'de bulunduğunu ve o şekılde korunabilmesi içın çalışmalannı sürdürdüklerinı belinerek. "Türkiye sabiUerini mavi bayraklarla donatacağız" dedi Fınlandi\a dansonraılk kez Avrupa Topluluğu dışında bir ülke olan Türkiye'nin Mavi Bayrak Projesi'ne kabul edildiğini. projenin amaana ulaştığını kaydeden Bakan Ateş. "Geçen yıl 7 marinaya mavi bayrak çektik. 1994 yılı icerisinde de Türkiye''nin en güzel plajlarına mavi bayraklan dikeceğiz. Çünkii Akdeniz'in en temiz sahilleri, Tiirkij e sahilleridir" diye konuştu. Tunzmi tüm ülkeye yaymaya ve Türk turizmine renk katmaya yönelik projeieri ve uygulamalan bulunduğunu da anlatan Bakan Abdülkadir Ateş şunlan söyledi: "Üzerinde ağırlıklı şekilde durduğumuz kış turizmini geliş- tirme doğrultusunda yatırımlarımız var. Özellikle Erzurum çevTesinde, Palandöken, Zigana, Sankamış'ta yatınm gerçekleştirdik. Erciyes'te, llgaz'da kış sporları için yatırımlar yapıyoruz. Toroslar'ın kuze> yamaçlannda bazı merkezleri geliştirmeye çalışıyoruz. ûnûmüzdeki 4-5 v ıl içinde bu merkezlerde 32 bin yeni yatak yaratmak için gayret gösteriyonız. Bunun yanında doğaya dönük turizm türii giderek dünyada ilgi çelmeye başlıyor." Tarihi koy, sanki bu sevimli kuşlar için yaratılmış, onlar da sanki buraya sevdalılar Amasra'da 'Kuğu Gölü Balesi...' OKTAY EKİNCİ Türkiye'de "turizm" denince, he- nüz akla "çok yıldızlı" otellerin ve bol acılı, göbekli "animasyonlann" gelmediği yıllarda,hemen "pansiyon- culuk" anımsanırdı ve insanlar, "gü- leç yfizlü" pansiyon sahiplerini, daha yaz gelmeden önce, aramaya başlarlardı. Sonra, ne olduysa, o sevimli, dost canJısı, konuksever pansiyoncular, artık aranmaz oldular. İnsanlar bu kez, "turlann" peşine takılıp koca koca otellerin, tatil köylerinin "oda- lanna" tıkıştılar. Yemeklerini o otel- de yemeye, havuza o otelde girmeye, ahşverişi o otelin lobisindeki mağa- zalardan yapmaya, gazetelerini o otelin büfesinden almaya, eğlenme- yi de yine o otelin gece kulübünde ya- şamaya başladılar. Ya da, benzer şe- kilde bir tatil köyünde... Oysa "pansiyoniar çağında", hem o ev sahipleriyle dost olunur, arka- daş olunur, sohbetler edilirdi; hem de o kasabanın hemen tüm güzellik- leriyle, kültürüyle ve insanlarıyla . ıllardır hemen her yılbaşında, Amasra'mn tarihi koylan, kuğulan konuk ediyor. Onlar da doğayı ve 'dinginliği' yeğliyor... kucaklaşılır, özlem giderilirdi. Din- lence günleri içinde "yaşam için" ge- rekli her türlü olanağı. koca bir ka- saba coşkuyla karşılarken. pansi- yon sahipleri de "ev sahip olmanın" gururu içinde, konuklannı "eş say- gınlıktaki" bir ilişki içinde ağırlar- lardı. Otellerdeki va da tatil köyle- rindeki "komi kültürii" ise. hemen hiç yaşanmazdı... Pansiyonculuğun en nazlı- larından Baü Karadeniz Bölgesi'nin sevimli yerleşmesi Amasra da. ışte o pansi- yonculuk yıllannın en gözde kasa- balanndan, belki de en "nazlılan" arasındaydı. Ev sayısının azlığı. be- tonlaşmaya karşı isteksizüği, tarihe olan saygısı.. ancak "çabuk davTa- nabilen" ya da "tanıdık, bildik olan" kişilerin bu güzel beldede bir pansi- yon odası bulabilmelerine şans ta- nırdı. Bulamayanlar ise. "çaresiz", başka "turistik kasabalara" gjtmeye raa olurlardı. Ne \ar ki. tıpkı bir Aj-valık gibi. ya da Bodrum. Çeşme, Fethiye hatta Alanya gıbı, Amasra da "çok yıldızlı turizm" salgını ortaya çıktıktan son- ra. pansiyonculuğun dostluk dolu canlılığını hızla yitirdi. Ve. yine bir Bodrum ya da Kuşadası gibi, lüks otellerin de baskınına uğramadığı için, geleni gidenı de iyıce azaldı; ta- rihiyle. denizivle. doğasıyla "baş başa" kalıp, yine "Amasra" olarak yaşamaya başladı... Geçtiğjmiz yılbaşında. işte bu "yalnız gûzeli" ziyaret edip, hatınnı sormak için gittiğimizde, doğrusu hiç de "yapayalmz" olmadığını gör- dük ve yüreğimize su serpildi. Tarihi Kale'nin ve özgün kent do- kusunun çevrelediği küçük körfe- zinde, ancak "birkaç haftalığma ge- len" kuğulann. sessiz ve telaşsız yü- zdüklerine, çocuklarla ahbaplık ku- rduklanna, insanlara "güvenle baktıklarına" tanık olduk. Kuğular. o denli sakin \e bir o ka- dar da "saygın" idiler ki. kimsenin aklına onlann "yabancı" olduklan, tıpkı tunstler gibi şöyle bir gelip za- manlan dolunca gıdecekleri gelmı- yordu. Amasra'nın tanhi kovu, sa- nki bu sevimli kuşlar için yaratılmış. onlar da sanki Amasra'ya sev- dalanmışlardı. Kuğuları ürkütmemek için.. Kuğulan "ürkütmeden" kentı do- laşmaya başladığımızda. çarşıdaki hemen herkesin de aynı "sessizük" içinde olduğunu fark ettik. Ahşap süs eşyalan satan yaşlı amcanın an- lattığına göre. onlar asıl bu sessiz ve "insancıl" ortam için. yıllardan bu yana hemen her yılbaşı sıralannda Amasra'ya geliyorlar. Ocak ve şu- bat aylanru dostlanyla geçirip, son- ra da yollanna devam ediyorlar. Eğer. dinlence için yaz aylannı be- klemek gibi bir zorunluluğunuz yo- ksa, şubatı geçirmeden Amasra'ya gidin. Orada sizi, hem o eski gün- lerdeki gibi, güleç yüzlü pansiyon sahiplen karşılayacak. hem de >ine sizin gibi "dinginliği" yeğleyen ku- ğular... Kimbilir. bir de bakarsınız, size dünyanın en doğal "Kuğu Gölü Ba- lesi"ni sunarlar... Sigara içen kadınlarda akdğer kanseri artıyor ADANA (AA) - Kadınlarda akciğer kanserinin. sigara içimine paralel olarak arttığı ve meme kanserinin önüne geçtiği bildirildi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Seyhan Varinli, akciğer kanserinde son yıllarda hızlı bir artışgözlendiğini söyledi. Akciğer kanserindeki artışın, kadınlarda daha yüksek oranda görüldüğünü ıfade eden Varinli, erkeklerde kanserden öiümlerde birinci sırada yer alan bu kanser türünün kadınlarda da birinci sırayı aldığını belırttı. Klinik vedene>sel bilgilerin, akciğer kansen gelişımiyle. sigara içiminin çok >akm ilişkisi olduğunu orta>açıkardığını kaydeden Prof. Dr. Varinli, şöyle konuştu: "Sigara içimi dışında bazı çevresel etkenler, mesleksel faktörlcr de akciğer kanseri gelişiminde etkili olmaktadır. Sigara içimi bu faktörlerin etkilerini daha da artırmaktadır. Sigara içen ve asbeste manız kalan işçilerde akciğer kanseri riski, sigara icmeyen ve asbestle temas etnıeyen işçilere göre 90 kez faziadır." Akciğer kanseri gelişiminden birinci derecede sorumlu olan sigara içiminin. gelişmiş ülkelerde sosyal vevasal önlemlerle kontrol altına alınmaktaolduğuna dikkati çeken Varinli. "L Ikemizde de bu nnlemlerin zaman geçirilmeden alınması, özendirici tutumlardan uzaklaşüması gerekir" dedı. Türkıve'debazıkuruluşlaradına dev amlı \ a da özel günlerde çıkanlan sigaralann özendirici etki yaptığını vurgulayan Prof. Dr. Varinli. "Söz konusu kuruluşlann bu uygulamayı bırakmaları sosyal etki yaparak buyük yararlar sağlar" dive konuştu. Kulak çınlamasını hafıfe almayın İSTANBUL (AA)- "Kulak çınlaması" ya da diğer bir adıyla "kulak gürültüsü"nün. yaygın olduğu beürtilerek, bu hastalarda mutlaka işitme kaybının ölçülmesi gerektiği bildirildi. İstanbul Polis Hastaneşi Başhekımi Dr. OrhanÖzyurt, kulak çınlamasının işitme noksanlığı ile ilişkili olabileceğini söyledi. Kulak çınlamasının. bir hastalık olarak değil. kolda veya bacaktaki bir ağnda olduğu gibi "belirti" şeklinde kabul.edilmesi gerektığini anlatan Dr. Özyurt, şöyle devam etti: "Kulak uğultusu, işitme noksanlığı sonucu ortav a çıkabiür ya da çıkmayabifir. İşitmenin ölçü birimi decibeİdir. 0-25 decibel arasında bir işitme seviyesi, konuşma sesleri için nornıal kabul edilmektedir."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear