25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT1994 PERŞEMBE 14 DUNYADAN OrtaAsyastepleripaylaşılamıyorRuslar, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Orta Asya cumhuriyetlerinde ortaya çıkan boşluğu doldurmaya aday, ne var ki, Türki cumhuriyetler tercihlerini Türklerden yana kullanıyor 19. yûzyılda Osmarüılar, İngilizler ve Ruslar, Orta Asya üzerindeki çıkarlan doğnıltusunda zaman zaman birbirle- rine ters düşmüşler, zaman zaman da işbirliğine giderek kısa süreli antlaş- malar yapmışlardı. Bugün, Rusya'da kendini gösteren aşın milliyetçi hareketin olumsuz etki- siyle, Türkiye ve Çin'in, Orta Asya ül- kelerindeki etkinliklerini arttıracaklan kuskusu hüküm sürüyor. Bölgede petrol, altın ve gaz yönün- den çok zengin kaynakJara sahip Ka- zakistan, Kırgızıstan ve Özbekistan aralannda işbirliğine giderek bir ortak pazar oluşturmak istiyor. Kazakis- tan'a "Geleceğin Kuveyt'i" denmesi boşuna değil. Özbekistan ise dünyanın en zengin altın madeni yataklanna sa- hip. Türk yetkililer bu üç ülkeyi "Yeni Düşler ülkesi" olarak nitelendirmekle bir anlamda bölge üzerindekı niyetle- rinı de ortaya koyuyor. Taşkent'te basına verdiği birdemeç- te, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, Batı Avrupa iîe eşit bü- yûklüğe sahip Orta Asya'da kurula- cak bir ortak pazann, bölge üzerinde ekonomik ve siyasi egemenlik kurmak isteyen güçlere karşı bir güç birliği oluşturacağını ileri sürüyor. IGelişmeler Rusya'nın çıkarlanyla çatlşıvor Kerimov, Rusya'nın Özbekistan'ın öz kaynaklan üzerinde hak iddia etme hakkı olmadığmı belirterek, yeni pa- zar ve ortak arama arayışına gjrdikle- rini söylüyor. Bu ortaklığı Karaşi, İstanbul, Pekin ve Şanghay'da aradı- kJannı da sözlerine ilave ediyor. Bölgedeki son gelişmeler Rusya'nın çıkarlanna ters düşüyor. Gectiğimiz yûzyılda Osmanlı ve İngiliz fmpara- torluğu'nun bölgeyi denetim altına alma çabalanna son veren Çarlık Rus- yası, kendi çıkarlannı gözetmek ıçin sömürü düzeni kurmuştu. Son günler- de ise İran'da gelişmekte olan aşın dinci akıma karşı bir güç oluşturmak amacıyla Rusya bölgenin denetimini elinde tutmak istiyor. Öte yandan Moskova, Türkiye'nin bölge devletle- riyle ekonomik, askeri ve siyasal işbir- liği içine girerek, kendilerini dışlama- sından çekiniyor. Moskova'nın, "üçüncü göçlerin" Orta Asya ülkelerinde etkinliğini art- tınnasına ilişkin korkulanrun doğru- luğu, Moskova'daki Türkiye Elçiliği tarafından da onaylanıyor. Elçiliğin belirttığine göre, Rus Dışişlen Bakanlı- ğı Orta Asya'dakı komşulan üzerinde herhangi bir yabancı devletin egemen- liğini kendi güvenlikleri açısından hoş karşılamıyor. ABD eski Büyükelçisi Şükrü Elekdağ. Moskova'nın Tür- kiye'ye ilişkin korkulannı doğrulaya- rak, Boris Yeltsin'in Orta Asya ve Kafkasya'ya bakış açısının aşın milli- yetçi faşışt Jirinovski'den farklı olma- dığmı öne sürüyor. Batılı gözlemciler, Rusya, Çin, İran ve Türkiye'nin katıldığı Orta Asya ya- nşında en kuvvetli adayın Türkiye ol- duğunu beljrtiyor. Orta Asya ülkele- rinin. Moskova'nın yanı sıra, tarih bo- yunca üzerlerinde hak iddia eden diğer devletler ile ilişki kurmak istememesi Türklerin şansını biraz daha arttın- yor. IGürciştan'da Rus etkinliği artıyor Ne var ki, Rusya'nın Gürcistan ve Azerbaycan üzerinde güç kazanması Türkleri kaygılandınyor. Azerbay- can'da Türkiye yanlısı Azeri lider Ebuifez Elçibey'in bir darbc sonucu devrilmesı, Rusya'nın açıkça destekle- diğı Ermeni saldınlan, Azerbaycan'da Rusya'nın politik ve askeri varlığını pekiştiriyor. Gürcistan'da da Azer- baycan'dakine benzer yaklaşımlarla Rus etkinliği giderek artıyor. Davos'ta gerçekleştırilen ekonomik işbirüği toplantısmda Orta Asya ülke- leri doğal gaz boru hattıru Rusya üze- rinden geçırmeden Avrupa'ya ulaştır- ma yollannı aradılar. Rusya ile ilişkilerini mümkün olan en düşük düzeye indirmek isteyen Orta Asya ülkeleri. kendi aralannda kuramadıklan dostça ilışkileri Türki- ye ile kurmak istiyor. Türkiye'nin üs- tünlüğünün "akrabalık" olgusuna da- yandığı iddia edılıyor. Ancak, en büyük savaşlann kan kardeşleri arasında çıküğını unutma- makta fayda var. Jaes Dorsey The Wall Street Joumal Europe Almanya KızdOrdu veda töreni bekliyor B DTnin (Bağımsız Devletler Topluluğu) Genel Kurmay Başkanı Matvej Burlakov, Doğu AJmanya'da kalan 30 bin Rus askerinin ağustos ayının sonu- nuda geri çekileceğini belirtti. Belir- lenen tarihte gerçekleşecek geri çe- kilme sırasında yapılacak veda tö- renleriyse endışe uyandınyor. Burlakov geri çekilmenin, birleş- meden sonra iki ülke arasında oluş- turulan karma komisyon tarafın- dan alınan kararlara uygun olarak gerçekleştiğini belirtti: "Birleşmeden önce Doğu Alman- ya'da Kızıl Ordu'nun 550 bin askeri vardı. Bugünsc 31.436 asker bulun- makta. Ama rakanılara askerierin 30 bin kadar olan aile bireylerini de eklemek gerekli." Rus yetkililer, Kızıl Ordu asker- lerinin arka kapıdan değil görkemli ve başlan dik bir şekilde ülkelerine geri dönmesini istiyordu. Ama Al- manya, birleşme için Gorbaçov'un eski Sovyetler Birliği'ne teşekkür etmekle beraber, 45 yıl boyunca komünist Doğu Almanya'yı işgal eden Kızıl Ordu için fazla birşey yapmakistemıyor. Kızıl Ordu'nun veda törenleri sı- rasında gelişecek olaylardan endişe eden Alman yetkililer Ruslann önerilerine sıcak yaklaşmıyor. Bur- lakov askerin ve askeri malzemenin belirtilen tarihte gideceğini bir kez daha behrttikten sonra askerlerin- den baalannın Rus mafyasıyla ve bazı yasadışı örgütlerce işbirliği ya- paraîc özellikle silah satışı gibi ya- sadışı ücarete katıldığı yolundaki haberleri yalanladı: "Bunlar çirkin suçlamalar. Geri çekiunemizden sonra, Aimanya top- raklannda btzdm üretriğimiz bir tek kurşun, bir tek elbombası bir tek maym kalmayacağını sizlere garanti edebilirim." 1991'de orduda 72 suçun işlendi- ğini ve 5 kişinin Rus askerleri tara- fından öldürüldüğünü kabul eden eden Burlakov birleşmeden sonra 23 Rus askerinin öldürüldüğüne dikkat çekti ve zulüm ve şiddet yo- ğunluğunun Alman toplumunda daha çok olduğunu sözlerine ekJe- di. AlainDebove CJriapassessi Bütün dünyanın şaşkın bakışlan altında Meksika'da patlak veren ayaklanma, turistlerin ülkeyi terk etmesine yol açtı. San Cristobal'daki lokantalar, oteller şimdi bomboş. Mi Bir zamaniar, turistlerin doldurduğu San Cristobal sokaklanna şimdi hûzün eşlik ediyor. eksika'dakı ayaklan- malar turistleri korku- tuyor. San Cristobal'- da garsonlar çizgi roman okuyarak vakit geçiriyor. Ola- ğan siesta yemeği için öğlenleri tamamen dolu olan kafeler ar- tık sinek avlıyor. Kafe Kolon- yal'in garsonu. Gonzalo Gordil- lo, "Artık buralarda turist gör- mek zorlaşrı. Çatısmalar baş- layınca hepsi bölgeyi terk erti" diyor Gözalıcı otellen, kaüteh lo- kantalan ve hareketli meydan- lan, genellikle Meksika'nın ta- rihini solumak isteyen Avrupalı veAmerikalıturistlerledolupta- şan San Cristobal, 1 ocak günü başlayan ayaklanmalann ardı- ndan büyük ölçüde boşaldı. Her yıl 1 mılyon 200bincivannda tu- rist, kaldınm taşlı sokaklarda gezmek, yakındakı Kızılderili köylenni ziyaret etmek ya da birkaç saat uzaktaki nefes kesici Maya kalıntılannı görmek için bu eski sömürge kentıne gelırdı. Ancak yeni yılın ilk sabahı uya- nan turistler kentin ana mey- danının sılahlı gerillalarla dolu olduğunu gördüler. Aralann- dan bırkaçı kaldıysa da çoğun- luk kenti hemen terk etti. Ayaklanmayı başlatanlann büyük kısmıgüneydeki Yağmur Ormanlan'na çekildi. Ancak yine de ekonomisi neredeyse ta- mamen turizme dayalı olan San Cristobalkenti,çatışmalarlabo- zulan bir imajı yeniden kur- manın zorluğunu keşfediyor. Kentin önde gelen dil okullan- ndan birinin yöneticisi olan Ro- berta Rivas, görüşlerini şöyle dile getiriyor: "1994 kötü bir yıl olacak gibi gözüküvor. Bu ken- tin yeniden huzurtu bir dağ sığı- nağı imajını kazanması için za- man gerekecek." Şımdibk Meksika'daki tu- rizm endüstrisinin tümü, Chia- pas ayaklanmalanndan dolayı köşeye sıkışmış durumda. Ül- kedeki turizm merkezlerindeki acentalar, çok sayıda yabana turistin rezenasyonlannı iptal etüğinı bıldınyor. Meksikalıla- nn bile daha az yolculuk yap- maya başladıklan belirtiliyor. Petrol üretiminin ardından ikin- ci sırayı alan endüstri kolu olan turizm, Meksika ekonomisine yılda 6 milyar dolar kazandın- yordu. Meksika'nın en güneyindeki ve en yoksul eyaleti olan Chia- pas'ın dağlanndaki San Cristo- bal'da herhangi bir üretim ya- pılmıyor. Kentin 80 bin kişilik nüfusu geçiminı turist rehberli- ğinden çıkanyor. Genel kanıya göre. ayaklanmalardan bu ya- na kentteki işler yüzde 80 ora- nında azalmış. San Cristobal'daki dükkan- lann çoğu yenı bir saldınmn korkusuyla ya da müşteri yok- luğundan. erkenden kapatılı- yor. Bankalar kısa süreler için açık tutulurken. kentteki okul- lar yeni bır emre kadar kapatıl- dı. Otel sahibi Juan Fransisco Flores Salazar, "San Cristo- bal'i yeniden turizm haritasma \erleştimK'k için çok uğraş- mamız gerekecek" diyor. Flo- res ve diğer otel sahipleri. Mek- sika hükümetinden banka borçJannın ödenmesi ve 1994 vergilerinın azaltılması konu- lannda yardımcı olunmasım is- tediler. Flores aynca çatışma- lann sona ermesinin ardından turizm bakanlığının Avrupa ve ABD'ye yönelik, bölgenin do- ğal güzelliklerini övücü bır tanıtım kampanyası başlat- masmı istiyor. San Cristobal'- deki dükkan sahipleri de bu ko- nuda Flores'i desteklivor. 75 yaşındaki dükkan sahibi Ange- lita Arizmende, dükkanında •sattığı rengarenk elişlen ve yö- resel kıyafetlerden oluşan yığının ortasında kara kara "Hiç kimse gelmezse nasıl geçi- neceğiz?" diye düşünüyor. Bu- günlerde San Cristobal'de ya- şayan herkes aynı soruyu so- ruyor. Yılın her mevsiminde dünya- nın dört bir yanından gelmiş hippilerle dolu olan pansiyon Casa de Margarita'nın 26 oda- sından sadece dördü dolu. Bu dört odada da zaten gazeteciler kalıyor. 10 yıldır Marganta'da çalışmakta olan Diego Hernan- dez, "Sanki açlıktan ölüyormu- şuz gibi. Normalde yılın bu za- manında burası tıkabasa dolu olurdu. Bir de şimdi bakın" di- yor. Leon Lazaroff Işsizlik kalkınmış ülkelene veba gibi yayılıyor Time dergisi, son sayısmda, dünyanın belli başlı kalkınmış ülkelerinde işsizligin yakıa bir sorun haline gelişine değiniyor. "Niye öteki insanlar gibi çaltşmıyorsun? Nasıl çalışabilirim, çahşacak ışyokken?" Yaklaşık 50 yıl önce ortaya çıkan bu Ameri- kan halk şarkısı, bugünlerde milyonlarca kişinin dudaklannda. Dünyanın en zengin ülkelerinin çocuklan. bol paralı iyi işleri, tıpkı su içmek, so- luk almak gibi doğuştan kazandıkJan bir hak olarak görmüşlerdi. Ancak işler artık değişti. Almanya'dan Japon- ya'ya, Lyon'dan, Los Angeles'a kadar, uzun sü- reli işler vaat eden dev şirketlenn çoğu teker teker çöküyor. Ekonomistler, sanayileşmiş ülkelere önümüzdeki yıllarda tıpkı bir veba gibi yayılacak olan devamlı ve "yapBal" işsizlik oranlanndaki artıştan söz ediyor. İşsizler ordusundan oluşan yitik bir kuşak se- naryolan politikacılan hayli ürkütüyor. Çalışma bakanlıklan, pek çok ülkede en korkulan bakan- lıklar arasında. İşsizlik oranı Fransa'da yüzde 12, İrlanda'da yüzde 16.9, işçilenn kendi haklannı konımak için geçtiğimiz haftalarda genel greve gittiği îspanya'da yüzde 23. Grevin, sorunlan çö- zeceği ise kuşkulu. İşadamı Carios Ferrer Salat, İstihdam ve kalkınma arasındaki korelasyon: Çok daha esnek bir iş pazanna sahip olan ABD. düzenli bir sistemin bulunduğu Avrupa ve Japonya ya göre daha fazla iş yaralıyor. ABD OECD Avrupa JAPONYA r ı r m r r n r ı n T TTTTTTTTTTTTTTI I I I I I I ı I I I I I m '80'82 '84 '86 '88 "90 *92 '94'80 '82 '84 '86 '88 '90 *92 '94*80 '82 '84 '86 '88 '90 "92 *94 -2 "1988'deki genel grevden sonra, İspanya ekonomi- si daha da kötüleşti. Bu grev de benzer sonuçlara yol açacak" diyor. Güçlü Almanya bile, Batı kesiminde yüzde 8. l'lik, Doğu kesiminde yüzde 15.4'lük bir işsizlik oraru ile, bu gidişattan payını alıyor. Japonya'- nın, ömür boyu iş garantisi veren devasa şirketle- ri, üç yıllık durgunluk döneminden sonra, bir za- maniar düşünmekten kaçındıklannı, şımdı dile getirmeye başladılar: İşten çıkarmalar hızla artı- yor. Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ıçin de sorun cıddi boyutlara ulaştı. ABD, el yordamıy- la,işsizlik batağından çıkmaya çahşıyorsa da, reel ücretler giderek düşüyor. Ekonomik Kalkı- nma ve İşbirliği Örgütü, bu yılın sonuna kadar sanayileşmiş ülkelerde toplam 36 milyon kişinin ışsiz kalabıleceğini öngöriiyor. Hükümetler, işsizligin daha da artacağı gele- cek yıllan düşününce, acıl önlem arayışı içine gjrdi. Öncelikle, iş kollanmn Asya'ya göçü ön- lenmeye çalışıüyor. Çok daha radikal bir çö- zümse. iş saatlerinin haftada 32 saate indıril- mesi şeklinde. Böylece, iş bölüşülebilecek. Son iş görüşmesine geçen yıl gjden 42 yaşı- ndaki ışsız bilgisayar programası CaroU Dıı- rand, "Şirketler komik paralar karşılığında yüksek ötesi performans bekliyor" diyor. Daha kısa iş günü önerisini reddeden Avru- pa Birliği önderlen ise, başka çareler bulmakta zorlanıyor. Hele de, Emıl Zola'nın kitabından sinemaya uyarlanan ve 19. yûzyılda Fransa'- nın kuzeyinde ayaklanan maden ışçilerinin öy- küsünü anlatan Germinalfilminihenüz izlemiş olan Fransız delegasyonu için hayat hiç kolay değil. İşsizlik oranının yüde 9.7'ye dayandığı Brüksel, 1936'dan beri ilk kez geçen yıl grevlere sahne oldu. İstatistikler, Avrupa"da işsizlik oranımn yüzde 12 dolaylannda seyredeceğini gösteriyor, ki bu da 23 milyon insanın işsiz kal- ması demek. Amerika, şimdilik Avmpa'dan daha iyi du- rumda. Geçen yıl 2.5 milyon iş yaratıldı. Ancak bu işlerin çoğu ya part time ya da düşük ücretli. Olayın bir başka yönü ise, insanlann siste- min kendisini sorgulamaya başlaması. De- mokrasiler, halkın güven bunalımı yaşadıklan bir dönemden geciyor. Kalifıye olmayan genç- ler, gerek AJmanya'da gerek başka ülkelerde. işsizlikten göçmenleri sorumlu tutuyor ve bü- tün bir poütikayı düzmece olarak nitelendiri- yor. Time ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Pomak Güreşi... Çocuktuk, anam sayrı, yatağında yatıyordu. Küçük kardeşim Nazmiye de başını sarmış, sayrıymış gibi, sa- rarmıştı. Eve gelenler, kardeşime soruyorlardı: - Senin neyin var kızım? - Ben anamın derdinden hastayım! Soranlar gizliden gülümsüyorlardı. Şinasi Sahnesi'- nde, Ataol Behramoğlu'yla oturmuş, "Nâzım Hikmet Günleri"m izliyorduk. Ataol'asordum: - Nâzım'ın ölürnü neden oldu? - Anevrizm.. dedi Ataol, anevrizmden ölmüş. - Nereden biliyorsun? - Vera'nın anılannda var. Ataol Berıramoğlu'nun çe- virdiği Vera'nın anılarını, Milliyet'te okumuş, kitabını almamıştım. Kitap bitmiş, yeni baskısı da yapılmamış mı ne? Meclis kitaplığından buldum. Vera, Nâzım'la 1955 yıllarında tanışır. Nâzım'ın Sovyetlere gidişinden birkaç yıl sonra. Nâzım, Vera Tulyakova'nın çalıştığı bü- roya geldiğinde kapıcı, bağırarak sorar yukarıya: - Bir yazargeldi, adı Nâzım.Hikmet 'miş, bırakayım mı, bırakmayayım mı? Vera, şoyle anlatıyor gelişinı: "Kapıcının telefonundan sonra, ikinci kattaki senaryo bölümünün kapısının çalınıp içeri onun girmesine kadar on, hatta on beş dakika geçeceğini biliyordum. Nâzım çokyavaş çıkardı merdivenleri. Her basamakta dinlenir- di. Oyle sakıngan çıkardı ki taşıdığı çok narin bir vazo- nun parçalanmasından korkuyordu sanırdınız. Sonra anlattı bana: Bir gün, enfarktusten sonra, bir doktor top- luluğu, (Kremlin Hastanesi'nde) hastalığını görüşüyor- larmış. lllegalite stajından geçmiş biri olarak, konuşma- larını işitmeyi başarmış. Latince'yikolayca anladığı için uğursuz 'anevrizm' sözcüğünü duymuş o gün. - Anlıyor musunuz, -diye anlatıyordu- anevrizm, siga- ra kağıdından daha ince bir yerdir yürekte. En ufak bir özensiz hareket bu kağıdın patlaması ve her şeyin bit- mesi demektir. Sonra hastalığımla ilgilı bütün kitapları okudum, her şeyi biliyorum. Bendeki infarktla insanlar en çok 11 yıl yaşayabiliyorlar..." Vera, Nâzım'ın ölümünden önce geçen bir olayı da anlatıyor, "Akşam saatsekizde evde buluştuk. Annemin borekleriyle çay içtik..." diyor anılarında Vera; Nâzım, bir ara Ekber 'e (Babayev), çok kötü olduğunu söyler. Ve "Tamamölüyorum..."diyedüşündüğünü itiraf eder. Fa- kat, Ekber'i ürkütmemek için belli etmez. Biraz uzanır, sonra düzelir bir parça, yüreğindekı ağrı geçer, bir bit- kinlikkalır. - Şimdi tamamen düzeldim. Yarın polikliniğe gidip bir kan tahlili ve elektrografi yaptıracağım. Vera, "Şimdi depek iyi olmadığmı, evin içinde dolaşıp durduğunugöruyordum..."diye yazar. Nâzım'la dertlerimizin bir olduğunu düşündüm. Ben de beş yıldır, o "uğursuz" anevrizmayı yüreğimde taşı- yorum Bir aydır, sayrılığımın gripten kaynaklandığını sarıyordum, değilmiş, "anevrizma " danmış. Sağınlar el koydular, şimdi iyi. Tahsin Saraç'ın Fransızca-Türkçe sözlüğüne baktım: "Bir atardamardaki gevşeme şişkin- liği"diyor, "anevrizma" için... Edebiyatçılar Derneği'nin düzenlediği "Nâzım Hikmet Günleri"ne ozanların, yazarlarm sundukları bildiriler, aynıadlayayımlanankitaptatoplandı.Kitaptanedinmek isteyenler, Edebiyatçılar Derneği'nin "özveren Sokak 3/8 Demirtepe, Ankara" adresinden, "bağış karşılığı" edinebilirler. • Salı akşamı, Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Musta- fa Balbay'la, SHP Ankara Belediye Başkan adayı Koref Göymen'in Otel Merit'te, basın için verdiği yemeğe git- tik. Korel Göymen çok sevindi, o gelmeyeceğımi sanı- yormuş. Sağın Turhan Temuçin de vardı yemekte. Onunla "anevrizma" üzerine konuştuk. O da bir kadeh viskinin damarları açacağı görüşündeydi, itiraz eder mi- yim hiç? Uğur Büke, SHP Ankara ll Başkanı Yılmaz Ateş de var yemekte. Korel Göymen'i çok rahat gördüm. ANAP adayı Rüştü Yüce'nin, belediye başkan adayı olu- şuna şaşıyor en çok. -Biz öğrenci derneklerinde çalışırken Rüştü Yüce, 'Karışmayın bu işlere başınıza bela gelir!' der, politika- dan kaçardı. Şimdi ne yapacak merak ediyorum! Korel Göymen, SHP içinde, aday adayı olanlardan Erol Tuncer, YiğH Gülöksüz'le birlikte çalışacağını, on- ların çalışmalarına katkıda bulunacaklarını da söyledi. SHP'nin Izmir'e Yüksel Çakmur'u aday göstermesi, beklenen şeydi Çakmur, sonuna dek ağırlığını korudu. Içimden "Bravo Yüksel Çakmur" dedim. Yüksel Çak- mur'la, Burhan özfatura, bu yerel seçimde, 1989'un, sporcu deyimiyle "rövanşını" oynayacaklar; yani daha önceyazdığım gibi, kıran kırana bir "Pomak güreşi!" Nurettin Sözen'e, Istanbul'da bu olanak verilmedi. Onun da Dalan'la kapışmasmı seyredecektik. "Nurettin Sözen 7e ilgili söyleşiyi iyi ki yazmışım" diye düşünüyo- rum. Sözen'i "medya'Yıın elinde bırakmadım. Zülfû U- vaneli'yi evinden aradım, kızı Aylin'le konuştum Kutla- dım Livaneli'yi. Livaneli adı nereden mi geliyor? Artvin'- den. Bizim, taşlama ustası Hasan Çeiebi iyi bilir: "Liva- ne", Artvin'in eski adı, oradan geliyor. • Edirne Ağır Ceza Mahkemesi, savunman Burhan Apaydın'ın, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'ni ret iste- mini reddetti. Dosya yeniden Kırklareli Ağır Ceza Mah- kemesi'ne gönderildi. Tunuslu Riyad Mahluf davası, görelim ne gösterecek? Savunmanı Burhan Apaydın, bu davayı Avrupa insan Hakları Komisyonu'na dek götüre- ceğinı söyledi... BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Bir örgütün içine sızan . gizü ajan. 2/ Geminin riizgâr alan yanı... Bir ya- 2 nşın belırli uzaklığı kap- « sayan bölümlerinden her biri. 3/ Magnezyum ele- mentinin simgesi... Çok güzel. hoş. 4/ Üstünde kapak gibi tek bir kabuğu olan küçük bir yumuşak- ça. 5/ Kutsal inanç... Ad- lan sıfat yapmakta kulla- mlan bir yapım eki. 6/ Romanya'da tarihi bir bölge... Kuşaktan kuşağa geçen kalıtımsal öğe. 7/ Giyeceklerde ta- kım... Serbest bırakma. 8/ Kenar süsü... '" gibi tutarsa da âfâkı nâmımız; Zevki kederde mihneti rahatta gönnüşüz" (Şeyh Galip). 9/ Gırtlaktakı aşın ve süreğen yan- YLTİARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aynı ekonomik etkinliğe açık sanayinin tümü. 2/ Motif... Spor karşılaşmalannda yapılan kural dışı hareket. 3/ Nazi partisinin askeri polis örgütü... Metal bil- yelerin savrulması ilkesine dayalı elektrikli bır oyun makinesi. 4/ Balık yumurtasıyla yapılan bir tür meze... Rütbesiz asker. 5/ İlgi. 6/ Afrika'da bir ülke... Sanı 7/ Renksiz ve kokusuz bir gaz.. Hindistan'da kutsal sayılan ırmak. 8/ Akım şıddeti birimi kiloampenn kısa yazılışı... Açı ölçmeye ya da çizmeye yarayan araç. 9/ Yüzme havuzu... Satrançta bır taş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear