22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet70. YILSAYI24954 S A N A T K U L T U R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 1ŞUBAT1994 UU Beyin imizşukapalıkutuİBRAHİM GÜNEL Son günlerde özel kanallarda bir- biri ile yanşırcasına yer alan reality- show'lann birinde, İsviçre'de mesle- ğini sürdüren bir Türk diş hekimi- nin, "İnsan, beyninin ancak yüzde 30'unu kullanabüiyor. Bu kapasiteyi arttırmak için hipnoz yöntemini kul- lanıyorum" sözleri ve göriintüleri ile karşılaşük. Hatta kendisine gelen felçli hastalan hipnoz ile ayağa kal- dırdığını izledik. Biz, olayı bilimsel yönden incelemek için, nörolog Doç. Dr. Banş Korkmaz'a sorular yönelttik. -İnsan beyni nasıl düşünce üretir? -Tıp bu olayı zaman zaman ince- lemiştir. Bu konuda en fazla bilgiyi bir Rus nöropsikoloğu olan AJe- xander Romanovich Luria vermiş- tir. Bau'da da çok iyi tanınan Lu- ria'nın bu konuda bir kitabı var. Genelde nörolojinin ilgi alanı dü- şünce üzerine olmarruşür. Bilim, psi- kolojinin sorulan üzerine değil de. kendi içerisindeki dinamiklere doğ- ru gitrniştir. Biyolojik hücre düze- yindeki verilere göre gitmiştir. Bilim adamlan onun için bellek üzerinde çok durmuşlar ve modeller geliştir- mişler. Bundan dolayı konuşma üzerine çok fazla şey geliştirmişler. Luria düşünce denilen olayı, önce bileşerüerine indirgemiş. "Psikolojik anlamda düşünce nedir?" diye ince- lemiş. Daha sonra bu bileşenlerin her birinin ilgili olduğu beyin alanja- nnı ortaya çıkarmaya çalışmış. Ör- neğin "Görsel Düşünce" ve "Tek- nik Düşünce" diye ikiye ayımuş. Dolayısıyla 'düşüncenin iki formu- nu. beynin iki farkh bölgesi yapıyor' demiş. Sonra. düşünceyi kendi için- de şu tip formlara oturtmuş; Örne- ğin, düşünce nedir? Bir sorun olması gerekir. O sorunun önce anlamını kavrayabilmek, içeriğini kavraya- bilmek ve akılda tutabilmek. Ondan sonra da o sorunu çözmeye çalışır- ken, onun içindeki bağlantılan gör- mek. Ortaya çıkan sonucun da doğ- ru olup olmadığını kontrol etmek gibi alt bileşenler ağırlıklı değişik be- yin bolgelerine lokalize etmek. -Neden bizim dışunızdaki beyni olan canlılar düşünemiyor? -Bilimin bu konularda hiçbir za- man yüzde yüz bir şey söylemesi söz konusu değildir. Ancak şu deniyor: İnsan beyninin diğer canhlardan en belirgin farkı; frontal lob dediğimiz, beynimizin ön kısmını oluşturan lo- bun daha da önündeki kısmın özel- likleri. İnsanı insan yapan ve diğer canhlardan ayıran tek beyin bölgesi bu. Bu bölgedeki hücre sayısı muaz- zam ve çok gelişmiş. Bu da. düşün- me dahil olmak üzere tüm fonksi- yonlanmıza katkıda bulunuyor. Ama şöyle zannedilmesin: Bu lobu yok ettik; insanın konuşması. hayal etmesi. belleği durur mu? Hayır, durmayabilir, ama insana ait bir çok özellik kaybolur. artı, bazı fonksiyonlan yapmasındaki akıcı- hk kaybolur. Akıcılık, sonuçlan de- ğerlendirme. irade, motivasyon. dikkatini yoğunlaşürabilme, bir problem üzerine düşünmeye başla- dığında, düşünmeyi sürdürebilme ve sonuçlan başlangıç ile kıyaslaya- bilme yetilen kaybolabilir. Dolayısı ile en önemli özellik bu bölge. Onun dışında diğer canhlarda, bizde olan tünı bölgeler mevcut. -Beyin ile düşünce arasında ilişki nasıl oluyor? -Düşünceyi beynin bir fonksiyo- nu olarak alıyoruz. Dolayısıyla be- yin hastalıklannda, düşüncenin de bozulduğunu görüyoruz. Ama dü- şüncenin beyin tarafından ne şekil- de oluşturulduğu aynntıh düzeyde bilinmiyor. Sadece bilgısayarlara dayalı bazı modeller oluşturuluşor. Bu modelleri de tam olarak bilmiyo- rum. ama şöyle söylenebilir: İnsan- daki düşünce dahil olmak üzere komplex fonksiyonlann snapslarla ilgili olduğu... Sinapslar ise hücreler arası bağlantı noktalan. Bunlara ait bazı veriler var. İnsan beyninde 10 milyar kadar nöron (sinir hücresi) var. Beyincikte de bir o kadar var. Bunlann her bir tanesinin bin ile 10 bin bağlantısı var. -Bu bağlantı noktalan ve hücrele- rin çokluğu düşünüldüğünde, beyni- mizin çok azını kullanabiliyonız di- yebilir nüyiz? -Bütün elımdeki bilimsel kitaplan araştırdım ve arkadaşlarla tartıştık. Hiçbir yerde beynimizin şu kadarda şu kadannı kullanabiliyoruz diye bir bilgiye rastlamadık. Muhteme- len o da bir spekülasyon. Belki doğ- ru bir spekülasyon. Nedeni de, bu kadar bağlantı sayısının çokluğu düşünüldüğünde ve insanın birta- kım şeyleri yapabilmesi kıyaslandı- ğında. sanki azını kullanabiliyor- muşuz gıbi düşünülebilir. nsan beyninin diğer canhlardan en behrgin farkı; frontal lob dediğimiz, beynimizin ön kısmını oluşturan lobun daha da önündeki bölümün özelhkleri. İnsanı insan yapan ve diğer canhlardan ayıran tek beyin bölgesi bu. -Beyin dışandan etkilenir mi? -Bir tek hipnoz için geçerli, ama o da yıne bilimin kıyısında olan bir şey. Ben kendim görmedim. Nasıl olduğunu biliyorum, ama Charcot diye bir Fransız nöroloğu var. bu konuda çok ünlü. Onun zamanında Fransa'da yapılmış Conversıyon (Histeri) dediğimiz olay var. Örne- ğin hasta geliyor ve bacaklan tut- muyor, ama conversıyon. Gerçekte, organik olarak beyinde felcı sağla- yacak veya omurga kemiklennın bir rahatsızlığı yok. Bu hastalara hip- noz yapıldığında kalkabilıyor. Yani psişik bir rahatsızlık söz konusu. ama organik bir bozukluk yok. Bil- diğim kadanyla da bu yöntem her- kese uygulanmıyor. Bir ihtimal ki. hekim bunu bir organik rahatsızlık- mış ve düzeltmiş gibi gösterebiliyor. Bu tabii kötü bir davranış. -Ama meditasyon ve hipnoz ile bevnimizi yiiksek kapasiteye ulaştır- manın olasılık dabJJinde olabileceği düşüncesi ileri sürüJüyor. -Ortada bilimsel bir veri yok, artı, meditasyonun gerçekte ne olduğu- nu bilmiyoruz. Ben özel eğitim ve öğretimle olabileceğini savunuyo- nım. Benim anlamadığım nokta; teknoloji çok gelişmiş durumda, ama teknoloji dışmda insanoğlunun çok yanı gelişmemiş vaziyette... Ya- ni bu bir spekülasyon, bilimsel bir olay değil. Bugün kullandığımız tekniklerin çok yetersiz olduğuna inaruyorum. İşte gelişecek olan bu. Bu gelişecek olan için bugünden ba- zılan, bilimsel olmayan başka türlü izah yollannı tercih edebilirler. Za- ten hep böyle olmuştur. Bilimin zaptedemediği ve ilerleme kaydede- mediği noktalarda birileri çıkıp dol- durmuştur. Bilim ilerledikçe geri çe- kilmişlerdir. Yani insan beyninin gerçekten sonuna kadar verimli bir şekilde kullanılmadığı tezi doğru olabilir, ama bilim bunun için bu- gün yapılması gerekenleri net ola- rak cevap veremiyor. -Bugün diğer teknikleri kullanıp savunaniar da bilim adamı ama... -Evet. bazılan öyle oluyor. Ger- çekte bilimin kendisı popüler kültü- rün ve sokaktaki insanın bir çok so- rusuna cevap vermeyi amaç edin- miyor. Biraz da, kendi içinde bir şeyler araştınrken de ne> le karşıla- şırsa onu buluyor. İzah etmeyeçalı- şırken de karşılaştığı şeyleri not edi- yor. Yoksa bilim. ben bunu bula- cağım diye yola çıkmıyor. Bu sordu- ğunuz sorulann çoğu bilimin gün- demini bıle teşkil etmivor. Bilim içinde çalışan bazı insanlar açısın- dan bu sorulara cevap vermek, her- halde bir başka alandakı tatminsiz- liği telafı oluyor ve bu şekilde dol- durmaya çalışıyorlar. Ben böyle yo- mmluyorum. Beyin kapasitesinin ne kadannı kullandığımızı bilmiyo- ruz. Manyetik dalgalar Bugün bilim, bir hastanın düşün- cesi bozulmuş. düşüncesinde ne tip rahatsızlıklar var. beynin neresi has- ta, işte beyinde hangı madde azalmış. bunlan araştınvor. Ama sonra bunlann tümünden bu tip so- nuçlar çıkarmıyor. Bugün bilimin kullandığı bir teknik daha var. "Magnito ansefalograf diye bir teknik... Beynin manyetik dalgalan- nı kaydediyor. Demek ki beynin manyetik dalgalan var. Dolayısıyla manyetik dalgalardan bahseden in- sanlar, bir anda bilimselmiş gibi gö- zükebilir. Neden manyetik alan var? Çünkü insanda elektnk dalgalan var. Fiziksel olarak her elektnk alanı. manyetik alan yaratır. Fakat işın bilimsel kısmı ondan sonra baş- lıvor. Bu manyetik alanın gücü de çok cılız. Saptayabılmek ıçın çok ge- lişmiş aletlere ihtiyaç oluyor. Onlar da ancak beynin çok yakınına gelin- dığinde bu dalgalan saptayabiliyor- lar. Ama insanın, karşısındakınin manyetik alanını görmesi ve sapta- yabilmesı mümkün değil. -Bir de "telepati" olayı var. Bu siz- ce olası mı? -Bu olay bence mümkün değil. Manyetik dalgalar aracılığı ile de mümkün değil. Ülke son zamanlarda kıthk ve savaş dolayısıyla çok büyük zararlara uğradı Etiyopya,kurtuluşuturizmdearıyorHaber Merkezi- Lalibela Hıristi- yan dünyasmın önemli tarihi mer- kezlerinden biri. 800 yıl önce, Habeş Kralı Lalibela, krallığının ücra kö- şelerinden birinde görkemli bir dini merkez kurulması için tüm ulusu se- ferberetmiş. Bugün bile mevcut yol- larla erişmenin mümkün olmadığı bu bölgede, Kral'ın amacı yeni bir Kudüs kurmaktı. Tüm yapı bir ka- yanın içine oyularak yapıldı. Oyu- lan yalnızca tapınağın ön yüzü de- B,'irnesilaçlıkve toplu kıyımdan başka bir şey tanımadı. 1974'te Mengistu, Süleyman ve Saba Mehkesi'nin soyundan gelen 226. krah öldürerek yerine geçti. Böylece ülke yıllar sürecek felaketler zincirine takıldı. ğildi. Lalibela'da kayanın içine oyulmakla bırlıkte, dört cephesi de kayadan bağımsız kiliseler var. Kili- selerin kapısı ve penceresi de oyula- rak yerli yerine oturtulmuş. öyle ki, süngertaşı niteliği taşıyan kayalar kolayca oyulabildiği için, kiliselerin içinde insanlan banndıracak boyut- larda boşluklar meydana getirilrniş. Aynca kiliselerin ön cephesi ve '<; duvarlannda freskler. arklar ve sü- tunlar yer almış. Lalibela'da 24 yıl içinde 11 tane kilise yapılmış. Tümü yekpare bloktan oyulmuş bu kilise- ler dünyada beazeri buiunmayan mimari şaheserleri. Bugünün mi- marlannın çok gelişmiş bilgisayar programlan ile ancak yapabilecek- leri statik hesaplan, zamarunda "İsa'nın yol göstermesi" ile gerçek- leştirmiş. Her görenin büyülendiği kiliselerin bugüne dek yıkılmadan ayakta kalması halen açıklanamı- yor. Etiyopya, bugün Lalibela olma- dan da turistlerin ılgisini çekebilecek güzelliklere sahip. Nil Nehri'nin mavi sulannın suladığı vadilerde Sa- ba Melikesi'nin sarayı yer alıyor. Melike'nın Kral Süleyman ile ilişki- sinden doğan çocuklan Etiyopya'yı 3 bin yıl yönetmişler. Bu süre içinde dış dünya ile çok az ilişkileri olmala- nna karşın. ülkede çok zengin bir Hıristiyan kültürü oluşmuş. Bugün Hıristiyan Batı'dan gelen turistler. Etiyopya'daki Hıristiyan kültürü karşısında şaşırmaktan kendilerini alamıyorlar. Etiyopya, son zamanlarda kıthk ve savaş dolayısıyla çok büyük za- rarlara uğradı. Gerçekten de bir ne- sil açlık ve toplu kıyımdan başka bir şey tanımadı. 1974'te Mengistu. Sü- leyman ve Saba Melikesi'nin soyun- dan gelen 226. kralı öldürerek yerine geçti. Böylece ülke yıllar sürecek fe- laketler zincirine takıldı. 1991 'de ik- tidardan düşürülüp. sürgüne gön- derilinceye kadar. Mengitsu Etiyop- ya'yı dünyanın en fakir. en geri kalmış ülkelerinden biri halınegetir- di. Aynca. dağılan Sovyetler Bir- liği'nin işe yaramayan silahlannı satın alarak. ülkeyi bir silah çöplüğü yaptı. Mengistu'yu devirenler. öncelikle ordunun gücünü azaltarak piyasa ekonomısine ağırlık verdiler. Tu- rizm gelirlerini arttırmak. dolayısıy- la yabancı turistleri ülkeye çekmek için uluslararası arenada yoğun bir reklam kampanyası başlattılar. Ne var ki, Batılı turistlerin tümü, hatta Hindistan'ı tanıyanlar bile. ülkenin fakirliği karşısında şaşınyor ve üzüntülerini saklayarruyorlar. Öyle ki, pek çoğu ilk uçağa binip geri dönmeyi tercih ediyor. Özellikle su bulmak büyük sorun. Başkent Adis Ababa da bile su kuyruklan kilo- metrelerce uzuyor. Tüm bu olum- suzluklan görmemezlikten gelip, ül- kenin en dip köşelerinde gizlenmiş olan tarihi güzellikleri görmeye gi- den turistler, emeklerinin ve çabala- nnın karşılığını ahyorlar. Kızlaritfaiyeci,erkeMerhemşireolamazlarmı? GÜRHAN UÇKAN sveç'te üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada cinsiyetin bazı mesleklerin seçiminde önemli olduğu sonucuna varıldı. Ankete katılan kızlann yüzde 92.5'i, erkeklerin yüzde 80'i doğumdan sonra babanın bir süre evde kalıp çocuğuna bakmasından yanalar. STOCKHOLM - Cinsiyet mes- lek seçimıne engel olabilir mi? Bu soru. bir süre önce üniversite ve yük- sekokul öğrencilerine soruldu. Kız- lann %27.5'i, erkeklerin %45'inin baa mesleklerin, iki cinsten birine kapalı olduğunu sandığı sonucu or- taya çıktı. Örneğin. kızlann yangın söndürücü, pilot ve subay olamaya- cağı; erkeklerin de kadın evlerinde ve düşkünlere kendi evlerinde ba- kan yardımcı hemşire olarak çalışa- mayacaklan inancının yaygjn oldu- ğu belirlendi. Gençler için yaşamda en önemli şey neydı? Bu soruya verilen yanıt- lar şöyle: Knlar ErkeUer Sevdiğı bir iş %47.2 %53.2 sahibi olmak lyi gelir sahibi 2.6 12.8 olmak Kariyer yapmak 1.9 3.2 Aile sahibi olmak 20.0 7.4 Keyifli bir çevre- 28.3 23.4 de yaşamak Görüldüğu gibi gençler, kafa dengi bir iş sahibi olup, içinde bulun-- maktan mutlu olduklan bir çevredfi yaşamayı yeğliyorlar. Araştırmacı- İar, yüksek gelir sahibi olmak iste- yen gençlerin sayısının böylesine az olmasına şaşırdılar. Öte yandan. bugün çocuk doğu- ran bir kadmın, doğumdan önceki gelirinin %90'ını sigortadan alarak 270 gün evde kalma hakkı var. Bu ana dek. bu hakkın bir bölümünü baba da kullanabiliyordu. Şu sıra- lar, babahk izninın zorunlu hale ge- tirilmesi tartışılıyor. Araştırmada, kızlann %92.5'i, erkeklerin %80'ini doğumdan sonra babanın da hiç değilse bir süre evde kalıp çocuğuna bakmasından . yanalar. Kızlann %47'si. erkeklerin %46'sı. bu hakkın anne ve baba arasında eşit olarak bölüştürülmesini istiyor. Aynı zamanda. gençlerin büyük çoğunlu- ğu babalann yasa zoruyla çocuk bakmasına karşılar. Gençler. "Senin için eşitlik ne de- mek" sorusuna en çok şu yanıtlan verdiler : Herkesin becerisine göre değer- lendirilmesi. Eşit koşullarda eşit haklara sahip olmak. Aynı haklara sahip olmak. Aynı iş için aynı ücret. Fırsat eşitliği. Eşit değer verilmesi. Sigarayı bırakmak için kararlıolun BLRSA(AA)-Uludağ Cniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde sigarayı bırakmak isteyenlere yardımcı olmak amacıvia açılan "Sigara) ı Bıraktırma Polikliniği"ne başvuran 190 kışınin sigara\ı bıraktığı bildirildi. Prof. NihatÖzyardımcı, Türkıve'desigarakullanımının hayat pahalılığı. stres. özenti gibi nedenlere bağlı olarak her geçen gün arttığını belirtti. Sigara içen kışinin yalnız kendi sağlığını değil. toplum sağlığını da tehlikeye attığını anlatan Prof. Dr. Özvardımcı. başta kronık bronşit. akciğer kanseri. amfizem olmak üzere birçok hasıalığa neden olan sigaranın kullanımı konusunda. de\ letin bazı kısıtlamalar getırmesi gerektiğini sövledi. Polikliniği sigarayı bırakmak isteyip de bırakamay an kişilere destek olmak amacıy la açtıklannı belirtenProf Dr. Ozyardımcı. şöyle devamettı: "Biz sigara içen kişileri hasta olarak kabul ediyor ve sigarayı bırakmaları için hastanede tedavi olmalarını öneriyonız. Sigarayı bırakmak için önce kararlı. sonra a/imli olmak gerekiyor. Bu doğnıltuda açtığımız poliklinikte sigara tirv akilerine öncelikle sigaranın zararlarını anlatıyoruz. l \ guladığmız > öntemler sonucu, aralarında 20-30 yıllık tinakilerin de bulunduğu 190 kişi sigarayı tamamen bıraktı. Günde ortalama 15 sigara içen 100 kişi ise sigara sa\ ısını 2-3'e kadar düşürdü. L'zun süren tedavi sonucunda, sigara içmemeye kararlı kişiler mutlaka sigarayıbırakıjor."1 'Uğraş bulmahlar 1 Sigarayı kcsınlıklc bırakmak düşüncesı\lepolıklınığe başvuran kışilerin tedavısıne. okg. akciğer filmi. kanvcidrarteikıklorındcn sonra bir psikivatnsl yardımıyla başlandığını anlatan Prof. Dr. Özyardımcı şunlan sövledi: "Bu kişilere, bir hafta kesinlikle sigara içmemeleri ve bu sürede oyalanmak için tespih. anahtarlık gibi şey leri kullanmaları. çiklet çiğneme ve dantel işlcme gibi uğraşlannı ön plana çıkarmalan gerektiği anlatılıyor. Sigarayı bırakan ktşilerin bronşlannı temizlemek ve solunumlarına > ardımcı olmak amacıvia 5 ila 10 gün, lOseansuvgulanıyor. Kişilere, nikotinin vücutta yaptığı tahribatm giderilmesi amacıvia bol vitaminli gıda, aktif spor ve açık havada yüriiyüş öneriyonız. 10 gün süreyle de \itamin ağırlıklı özel ilaçlarveriyoruz. Bu süreden sonra sigara tiryakilerinin ilk bir ayda her hafta; daha sonraki 5 ayda ise ayda bir kontrole gelmelerini istiyoruz. 6 avdan sonra kişiye sigara içme ihtiy acı du> duğu anda bizi aramasını söylüyonız." 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear