14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyetİmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavm Yönetmenı: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkava • Yazıışlen Müdürlen: (orahim Vıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç 0 Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haherler Ergun Balcı # Istıhbarat V'alçınÇakır • Ekonomı Bülent Kı/anlık • Rad\o-TV Uygar Eremektar • Kultur llandan Şenköken • Spor Abdülkadir Vıiceimao # Yurt Haberler Mehmet Saraç # Makaleler: Sami Karaören 0 Çevın Sevfettin Turhan • Duzeltme Abdullah Yazıcı Yayın K u r u l u t l h a n S e l ç u k |Ba'5 kan). Orhan Erinç, Oktav Kurtbökr. Özgen Acar, Hikmet Çetinkava. Şükran Soner. Ergun Balcı. Dinç Ta>anç, İbrahim V ıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbav. Ankara Temsılcısı Mustafa Balba) • Haber Mudüru Doğan Akın Atatürk BuKan No 125, Kat.4. Bakanlıklar-Ankara Te! 4195020(7 hat/. Teleks42344, Fak:, 4195027• Izmır Temsıicısı S€rdarKıak,H.ZiyaBlv 1352S.23Tel 4411220Telek;,: 52359. Faks 4419117 • Adana Temsılcısı. Çetin Yiğenoğlu, Inonü Cd ! 19 S No 1 Kat:l,Tel 3522550. Teleks 62155. Fak> 3522570 MüesseseMudürii EroJErkut#Koofdınatör AhmetKorulsan#Muhasebe BûJentYener 0 Idare Hüsevin Gürer # î^letme Önder Çeiik • Btlgı-lşlem. Nail İnal • Bügısayar Sıstem Mürüvet ÇUer • Reklam. Reha Işrtman # Halkla Ilışkıler Nurten Berksoy YıyımUyao ve Basan: Yenı Gun Haber Ajansı Basın \e Yayıncıtık A Ş Tüıkocagıtad.39 41 Cajaloglu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20hat) Faks (O2J2)5J3 85 95 9ARALIK J994 Imsak: 5.37 Güneş: 7.09 Öğle: 12.01 Jkındı: 14.22 Akşam: 16.42 Yatsı: 18.09 Gazeteci Topalak ÖMÜ • Haber Merkezi -Gazeteci Mücahit Topalak, dün Istanbul'daöldü. Gazeteciliğe 1945 yılında başlayan Topalak, Dikkat ve Zafer gazetelerinde yazı yazdı, Anadolu Ajansı'nda Dış Yayınlar Müdüriügü yaptı. Fransızeadan çevirileri bulunan Mücahit Topalak'ın cenazesi yann Suadiye Camii'nde kıhnacak cuma namazını takiben Nakkaştepe Mezarlıgı^ıda topraga verilecek. THK'den Dostluk Uçuşu' I Haber Merkezi-Türk Hava Kurumu (THK), 'Boğaziçi Sıcak Hava Balonu Dostluk Uçuşu' düzenliyor. 20-27 Arahk 1994 tarihlerinde îstanbul'da yapılacak. THK'nin organize ettiği 'dostluk uçuşu'na 'Balkan Havacılık Birligi'ne üye Türkiye, Yunanistan. Yugoslavya, Bulgaristan ve Romanya'dan toplam 8 pilot ve 28 kişilik yer ekibi ile 5 sıcak hava balonu katılacak. Burt Reynolds parasızlıktan dert yandı • Çeviri Servisi - Holyvvood'un, fîlmleri ve sanattaki başansı kadar kazancıyla da ünlü oyuncusu (1988-1994 arasında 43 milyon dolar, yaklaşık 1 trilyon 590 milyar TL) Burt Reynolds, nafaka konusunda çıktığı mahkemede para sıkmtısından dert yandı. Reynolds, eşi Mrs. Anderson'dan aynlırken altı yaşındaki evlatlıklan Quinton için aylık 42.000 dolarlık nafaka ödemek için aniaşmışlardı. Mrs. Anderson, son zamanlarda bu parayı az bularak arttınhrıası için mahkemeye başvurunca sanatçı ayda yaklaşık 360 milyon liralık kitap aldığını, çeşitli sosyal yardım kuruluşlanna 300 milyona yakın ödeme yaptığını, zaten boşanma masraflannın da 6.5 milyar lirayı aştığını, üstelik altı ay içinde 72 milyar lira zarar ettiğini öne sürürek isteğe karşı çıktı. Şeriatçı fHme IİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - "Bize Nasıl Kıydınız" adlı şeriatçı fılmin Hatay Murat Reis Camii'nde oynatılması üzerine İzmir Barosu harekete geçti. Baro Başkaru Kasım Sönmez, Atatürk'e yönelik iftiralann yer aldığı filmin gösteriminin durdurulması için İzmir ValisiKutluAktaş'a başvurdu. Şeriatçı Emine Şenükoğlu'nun kıtabından uyarlanan "'Bize Nasıl Kıydınız" adlı fılmin sinema bulunamadığı gerekçesiyle Hatay Murat Reis Carnii amfısinde gösterime girmesi üzerine tepkiler sürüyor. öğrenci yurtlanndan ve baa okullardan otobüslerle getirilen öğrencilere izlettirilen fılmin gösteriminin durdurulması için İzmir Barosu, vaJiliğe başvurdu. ANAP milletvekili Nedim Budak'ın sinemaya yönelik görüşleri yoğun tepki topluyor: Smemacıya dilenci diyeiL, uygar nndır?Kültür Servisi - Türkiye Büyük Millet Meciisi'ndeki bütçe tartışmala- nyla birlikte sanata ve sanatçıya yük- sek sesle 'hakaret etmeye' başlayan milletvekilleri, bu düzeysiz tutumlan- nı sürdürüyor. Son olarak özel birtele- vizyon kanalında, Kadir Çeük'in ha- zırlayıp sunduğu 'Objektif'adlı prog- ramda ANAP Milletvekili Nedim Bu- dak ile Eski Çagdaş Sinema Oyuncu- lan Derneği Başkanı ve sinema sanat- çısı HalilErgün'ün konuşmalanna ta- nık olduk. Devletin parasıyla pomo filmler çe- kildigini savunan Nedim Budak'ın, sinema sa- natçılannı "dilencilikie suçlamasına pek çok sinema sanatçısı tepki gösterdi: Bu, hakarettir -HALİL ERGÜN: Sanata, özelde sinemaya karşı bilen, bilmeyenlenn salvosu çok kaynak- lı bir şey. Sinema, zaten kendi içinde tartışma süreci içinde. Nedim Budak, bir sektöriin ça- hşanlanna ya da prodüktörlerine kendileriyle ilgili, bir türlü komisyondan çıkmayarak par- lamentoya gelemeyen yasayı takibe gelıyorlar diye dilenci diyor, bu gerçekten hakarettir. Bu sanata, özelde sinema oyunculanna bakışı gös- teriyor. Yurttaş olarak Meclis'e gitmek hakkı- mızdır. Kültür Bakanlığı bütçesi tartışılırken magazinel tartışmalar nasıl orayı işgal edebı- lir? Uzmanıyım diyor bilmiyor, pomo ve seks Fîlmleri arasındaki aynmı. Buna seyırci karar verir, iş yaptırmaz. Kişisel hiçbir meselemiz yoktur Nedim Budak ile. Devlet sadece altya- pıyı oluşturur, sanatın iç meselelerini, sanatçı- nın, sektörün kendisi tartışır. - ATtLLA DORSAY: Genelde son dönetn- de Türkiye'de sanata ve sanatçıya karşı her fır- HalilErgün AtıfYılmaz Atilla Dorsav Tank Akan satta kendini belli eden bir karşı çıkjş. giderek bir düşmanhk gözlemlenıyor. Ama aynı za- manda politik kesimlerin ve siyasal partilerin çeşitli sanatçılan bünyelerine alma. hatta on- lara önemli görevler ve misyonlaryükleme ey- lemi de sürüyor. Demek ki çıft yanlı bir gidiş, daha dogrusu diyalektik bir olay karşısındayız. Sanatçı toplumda ve toplumsal etkinliklerde yerini aldıkça ona ve giderek sanatın konumu- na karşı tepki büyüyor. Eğer sanata ve sanat- çıya karşı hoşgörünün ve hoşgörüsüzlüğün, in- sanın veya bir siyasal düşüncenın \e partinin çagdaşolupolmadıgınıbelirlemeölçütüoldu- ğunu düşünürsek çok ıyi oluyor. Çünkü böy- lece kimin gerçekten ilerici. kimin genci oldu- ğu ortaya çıkıyor. Ne demışler, her şeyde bir hayırvardır. -SERAP AKSOY: Yıllardıruygulanan siya- si ve kültürel programsızlıkaltında agırbirkir- lenme süreci yaşıyoruz. Bu gerici ve çağdışı anlayışlar ve uygulamalar karşısında aydınlar, sanatçılar. bılım adamlan olarak mücadelemi- zi vereceğımize inanıyorum. Bir toplumun zenginleşmesı için sanatın ve kültürün gerek- lilığini hangi koşullaraltındaolursaolsun üre- tımlerimizle anlatacagız. - YLSUFKLRÇENLİ: Bu türtartışmalann meselenin kendini ele afma imkânı vermedıgı görülüyor. Bu konu. medyanın mantıgından ileri gelen bir nedenle çok spekülatif ele alını- yor. Aslında Türk sınemasının devlet parasıy- la porno filmler yaptığını iddia etmek tutarlı olmayan bir şey Yıllardır sinema yasası oluş- turamamışbirparlamentodan Budak gibitem- silciler çıkar ve böyle saçma laflar eder. Halil Ergün de vurguladı. dılenme dedigi şey. bir hü- kümetin insanına yatınm yapma zorunlulugu- dur, bunun yollanndan biri de sınemayı destek- lemektir. Ama insana yatırım yapma yerıne banka hesaplanna yatınm yapma gereği duyan ınsanlann mantıgı budur. Sanatın vc sinema- nın tabii ki cinselliği ele alıp işleme hakkı var- dır. Bu, genel geçer deger yargılarıyla değer- lendirılmez. Dolayısıyla onların müstehcen buldugu şey filmlerde degıl, kendı kafalann- dadır. Sinemamız ölü hale geldi - ATIF YILMAZ: Bugün sinemamız hem ekonomik krizden dolayı hem de devietin kül- türe ayırdıgı paralan kesmesınden dolayı bir- kaç arkadaşımızın çabası dışında ölü bir hale. Halit Refiğ gelmiş durumda. Burada hükümetın ve devie- tin kaybettiği bir şey daha var. O da şu: Sine- ma; dilinin evrensellığinden görsel. bir sanat olmasından dolayı dış dünyaya açılabilen tek sanat dalımız. Bir porno filmin yurtdışına çık- ması bile Türkiye'de fanatizmin. köktendinci akımlann güçsüzlügünü ve demokratik bir ül- ke oldugunu gösterir. Türkiye adına olumlu bir imaj yaratır. Devlet kapısı aşındıran dilenciler \ar - H.4LİT REFİĞ: Nedim Budak haklı. Bı- zım aramızda, sinema camiasında devietin ka- pısını aşındıran çok sayıda dılenci olduğuna ben de katılıyorum. - KADRİ YURDATAP:Bızim paramızı biz- den istemek dılencilik mi? Bız bütçe komisyo- nuna para ıstemeye gitmedık. Görüşülmesi ge- reken kanunun bir an evvel komısyonlardan çıkması içınyardımlannı istedık. Budavatan- daş olarak hakkımız. Bir sanatçı istedigı gıbi film yapabilır. Çekilen fılmlerin hiçbiri pomo degildır. Bu Sayın Budak'ın ılgı ve bılgi nok- sanlıgından geliyor. Bu fonu kurdugunu söy- ledıgi ANAP iktidan devrınde venlen paralar- la da seks yanı agır basan filmler yapıldı. Ni- ye onlardan bahsedilmiyor?. -TARIKAKAN:Muhafazakâr ve tutucu düşüncenin amacı sa- natı kendı dogrultulannda, ken- dılenne uygun bir çizgiye oturt- mak ve bunun için mücadele ver- mek. Ama buna karşılık bizler yani sanatçılar, bunlara karşı bir tepkısel harekette bulunamıyo- ruz maalesef. Bu muhafazakâr ve tutucu düşünceye karşı tüm sa- natçılannbirlıkveberaberlik için- de olması gerekir. - TLNCA YÖNDER: Ben de Nedim Budak'ın dilenci oldugunu düşünüyorum. Çünkü kendisi de gidip seçme- ninden oy dileniyor. Bu tip insanlan milletve- kili seçen genış kitlelen de kınıyorum. Bence seçmen yeterince bilinçli degil. Türkiye Cum- huriyetı Meclisı'nde tavanlara çıg köfte atan, sıralarda uyuklayan, birbirlerine küfreden ve dayak atan birparlamentonun üyelerinin Tür- kiye'nin gelecegi konusunda hiçbir şey yapa- caklanna da inanmıyorum. Sivil toplum, sivi- lizasyon. uygarlık demektir. Sinemacıya di- lenci diyen bir adam uygar olabilir mi? - UĞL'R YÜCEL: Devlet adamıyla sanatçı karşı karşıya gelıyorsa ortada bir sakatlık var demektir. Bence sanatçılardevletleoianilişki- lerini bir an önce kessinler ve bunun daha yı- lıkbirılışkihalinegelmesiniengellesinler. Işin öte yanı ben sınemanın devletten yardım alma- sına karşıyım. Bir tartışmada izledim, Tavşan- lı'dan gelen bir köylü sinemacı vardı. Çok azımsandı küçümsendi ama adam çok güzel bir şey söyledı Kafasını işaret ederek "Burada olmayan şeyi Kültür Bakanlrğı'nda anyorlar." O adamı dıkkate almalan gerekırdi. o uyar- mıştı. Evde, sokakta, parkta, okulda, her yerde yalnız ve uzaktalar... Başka dünyanın çocuklan: Otistikler•Otistik bir çocuk size yaklaşmaz, siz çocuğa yaklaşamazsınız. Göz göze gelmekten kaçınır. Adıyla çağnlınca duymuyor gibi davranır. Bedensel yakınlaşmadan, okşanmaktan hoşlanmaz. Insanlara karşı yalnız ilgisiz değil onlarla ilişkiye girmekten korkar gibidir. FİGEN ATALAY Onlar hep yalnız. Evde, so- kakta, parkta, okulda, her yerde yalnızlar. Sanki görünmez bir kabuk içindeler. Bazen yogun bir çaba sonucu bu kabuk İcınlabilı- yor ama çogu zaman onlara ulaş- makpek mümkün olmuyor. Iliş- ki kurmuyorlar, başkalanna da bunun için izin vermiyorlar. On- lara otistik deniliyor. "Nor- mal"lerden de, birbirlerinden de farklılar. Bu yüzden onlan an- latmak, özelliklerini sıralamak çok zor. Otistik çocuklar, ayn bırgrup olarak ilk kez 1943 yılında. Amerikah çocuk psikiyatn Leo Kanner tarafindan sınıflandınl- mış. Kanner, Yunanca "kendi" anlamına gelen "autos" kelime- sinden gelen otizm kelimesını, çocuklann kendi içlerine kapa- nık görünmesi ve diger insanla- ra ilgi göstermemesi, onlarla iliş- ki kuramaması nedeniyle kullan- mış. Nöroloji uzmanı Doç. Dr Fe- him Arman ile pedagog Lika Be- har'ın hazırladıklan "Otizm Ka\Tamı ve Otizmin Belirtifcri*' adlı kitapçıktan aldıgımız bilgi- lere göre de otizm. genellikle ya- şamın ilk üç yılı içinde ortaya çı- kan ve yaşam boyu devam eden bir özürlülük dunımu. Otıstik- lerde iletişim ve sosyal etkileşim şiddetli bozukluk gösteriyor. Ge- Otistik çocuklar. güç »egcçögrenivorlar amaöğrenhorlar. Onlann olumlu gelişmeler sağiavabilmeleriörneğinözbakım becerilerini kazanabilmeleri içinanne-baba.eğitimcivepsikoİogişbiriiği\le,dü/enli vesürekli birprogram uygulanmasıgereki>or.(Fotoğraf: KAAN SAGANAK) OTtSTtKLERİ ANLAMAK ZOR Eğitim ve terapinin büyük yaran var Çogumuzun, Dustin Hoffman'ın başrolünü oynadıgı u Rain Man" filmıyle tanıştıgımız otizm. bir özürlülük durumu. Ancak. dıger özür gruplanndan çok farklı bir özürlülük bu. Ornegın bir otistik, matematik ya da müzık gibı alanlarda olaganüstü yetenekli olabıliyor ama bir başkasının destegi olmadan yaşamını sürdüremıyor. Otistik çocuklar, erken yaşta başlayan eğitim ve terapi sonucu azımsanmayacak aşamalar katediyorlar. Ancak, bir otistik çocugun başkalanna gülümsemesi, okula gitmek ıstedığinı söylemesı. bir lokantada uzun süre oturabılmesi gibi gelı>melen elde edebılmenın bedeli agır. Tüm özür gruplannda olduğu gıbı yeten kadar kurum yok. boş zatnanlann geçirilebileceği merkezlenn sayısı çok az ve ekonomik güçlükler bu çocuklann eğitim ve tedaviden mahrum kalmalanna neden olabıliyor. Otizmi ve dolayısıyla otistik çocuklan anlamak da. anlatmak da çok zor. Ama onlan kabullenmek. onlan da yakınlannı da anlamsız soru. bakış ve hareketlerle rahatsız etmemek. "özürlü'" ile •*normaT kavramlannın görecelı oldugunu bilmek çok daha kolay... lişmede bir uyumsuzluk bulunu- yor. Otistikler müzik ya da ma- tematik gibı sınırlı alanlarda ye- tenekli olabilırken günlük ya- şamla ilgili basit becerilerde ek- siklıkleri oluyor. Birçok otistikte zeka özürü ve- ya epüepsi gibı diger bozukluk- îarda bulunuyor. Otistik kişileri tanımlamak için kullanılan bir- çok davranış özellikleri var ve genellikle hiçbir otistikte bu özelliklerin tümü bulunmuyor ve genellikle hepsi aynı zaman- da görülmüyor. Prof. Dr. Atalav Yörükoğlu. Ankara Ünıversıtesi Tıp Fakül- tesi Çocuk Psıkıyatrisı Bılim Dalı ve .Ankara Ünıversıtesi Eği- timle Tedavi. Uygulama ve Araştırma Merkezi'nce yayım- lanan "Otizm" adlı kitapta otizm tablosunu şöyle çiziyor: "Otistik bir çocuk gördükten sonra otizm tablosu kolav kolay unutulmaz: Çocuk size yaklaş- maz, siz çocuğa yaklaşamazsınız. Göz göze gelmekten kaçınır. Adıyla çağnlınca duymuyor gibi davranır. Bedenseİ yakınlaş- madan, okşanmaktan hoşlan- maz. ÇocukJa sözlü diyalog ku- rulamaz. Konuşsa bile bunu an- cak ihthaçlan için bir araç ola- rak kulİanır. Genellikle zeki yüz ifadeleri ve düzgün yüz çizgileri vardır. Ancak mimikleri duygu- lannı yansıtmakta çok yetersiz kalır. Gözünü/e baksa da sizden çok uzaklara bakıyormuş gibi- dir. Insanlara karşı yalnız ilgisiz değil onlarla ilişki>e girmekten korkar gibidir. Hatta ilişkiden ça- buk sıkılır. direnç gösterir \eya kendi iç düm asına döner. Oy un- da vaşıtlanna yer yoktur: kendi başına oynamayı yeğler. Ovun- caklan ve nesneleri amaçlan ışı- ğında kullanır.Oyunu veya uğra- şısı engeilenirse büyük tepki gös- terir. Çe\resindeki düzenin ve kendi ahşkanhklannın değiştiril- mesini hiç istemez. Ya çevreye karşı kıncı ve saldırgan olur ya da kendine zarar verir. Elini, ko- lunu ısırabilir. vüzünü tokatlar, başını duvara vurur. Otistik ço- cuk televizyon ile reklamlar dı- şında pek iigilenmez. Çizgi film- leri sonuna dek izlemez. Belli tür bir müziğe aşırı ilgi gösterebilir. Pek çok şarkıyı veya türküy ü bes- tesiyle, güftesiy letam olarak söy- leyebilir. Öte vandan kendinden üçüncü kişi gibi söz eder. Çok kez papağan gibi yanıtlar verir (ekolali). Otistik çocuk ti- tizdir, düzenlidir ve kendi kural- lanna bağlıdır. Çevresüide, Kan- ner 'in deyimiy le *ay nılığı sürdür- mek' ister. Otistik çocuklann da- ha pek çok stereotipik dav ranış- ları vardır: Parmak uçlannda y üriimek, çev resinde dönmek gi- bi." Psıkolog Inci Vural. otistik bebek ve çocuklarla ılgılı şunla- n sö)lüyor: "Bazı otistik bebekler aşın sa- kindirler, çok az ağlariar. Diğer- leri ise bunun tam tersine çok ağ- lariar, çok zor sakinleştirilirier, uyku düzenleri bozuktur, gecele- ri uyanıp sakinleştirilmesi çok zor olan ağlanıa nöbetlerine gi- rerier. Veme, özellikle emme problemleri vardır. Kendi içlerin- de yaşar gibidirier, aynı oy uncak ile saatlerce oy nayabiu'rier, eiran keşfetmeye karşı en ufak bir ilgi bilegöstermezler. Bazı çocuklar- da belirli duv umlara karşı hassa- siyet vardır. Örneğin, çok kuv>et- li bir ışığa uzun süre gözlerini di- kip kalabilir ya da çok hafif bir sesi saatlerce dinleyebilir. Bazen de bunun tam tersi bazı obje ve duvumlar yoğun korku ve endi- şe yaratıriar. Orneğin çocuk, me- tal çaydanlığın parlaklığından korkup paniğe kapılabilir. Bu davranış özelliklerinin hepsinin bir çocukta görülmesi çok sık rastlanan birdurum değildir. Bu davranış problemleri her çocuk- ta farklı kombinasyonlar ve şid- detle ortaya çıkar." Rastlanma sıklığı onbin do- ğumda 4 olarak belirtilen otiz- min tek bir sebebı yok. Hastalık olarak da tanımlanamıyor. Bir sendrom olan otizm. atipik dav- ranış özelliklennın bir kanşımı ile kendisini gösteriyor. Prof. Dr. Atalay Yörükoglu. "Erken ço- cukluk oti/minin nedeni bugüne kadar aydınlatılamamıştır. Vapı- sal ve ağır bir gelişim bozukluğu olduğunda görüş birtiği vardır ancak buna yol açan nedenler bilinmemektedir** dıvor. Psikolog Nevin Eracar Başar, otistik olan kızını anlatıyor: Ece'K yaşam zor ama çok keyiBir pazar sabahı kahvaltıdan hemen sonra Ece'lerdeyiz. Ece. ilk gördüğümüz geçen yıldan bu yana çok değişmış. Düzenli eğitim ve terapi sonu- cu artık hıç ılaç kullanmıyor. yakınlanyla daha iy i diyalog kuruyor ve çok daha sakin. Değişmeyenler ise yine çok yalnız olması ve güzelligi. Ece'yle en sevdiğı yer olan Ortaköy 'e gidiyoruz. Yalnız yürüyor. Bazen annesinin omuzuna şöyle birdokunuyorokadar. Yoldabirpoliskulübesi çev- resınde oyalanıyor. duvarlanna dokunuyor. Polis- ler "farklı" bir çocukla karşı karşıya olduklannı anlıyor ama nasıl davranacaklannı bilemıyorlar. Yalnızca Ece'nın annesine "sizin mi" diye soruyor- lar. Sonra Ortaköy Çocuk Parkı'nda sahncaklann yanına gidiyor. Kendinden çok küçük çocuklann sallanmasını ızliyor. Birbabaçocuğunu indirip. sa- lıncagı ona veriyor. Uzun süre sallanıyor. Indikten sonra deniz kenanna gidiyor. çay bahçesindekı ma- salardan bınne oturup. denizi seyrediyor. yalnız.. Annesi klınik psıkolog Nevin Eracar Başar. kı- zını anlatıyor: " 12 sene önce 'senin güzel bir kızın olacak ama otistik olacak' deselerdı bu benı belki depresyona bile sokabilirdi. Çünkü bu alanda çalışan bırı ola- rak bu tablonun ne kadar ağır. zorlayıcı. benım ya- şam alanımı kısıtlayıcı bir süreç oldugunu önceden kestirebılirdim. Ama yaşam çok öğreticı. •Ece'nin annesi Başar. "Biz kentin ortasında yaşıyoruz. Bu sözüm ona kültürlü insanlar, kendilerinden farklı yaratıkiann yaşamalanndan çok rahatsız oluyorlar" diyor. Hiçbir şey uzaktan göründügü gibi değil. Simdi onunla yaşamak zannettiğimden de daha zor ama hiç aklıma gelmeyecek kadar keyıfli. Zor çünkü normal dışı kabul edilenlere asla yaşam şansı tanı- mayan bir toplumda yaşıyoruz. Toplumun büyük bırkısmı kendisınebenzemeyen, kendisinden fark- lı niteliklen olan ınsanlara var oluş hakkı tanıma- yacak kadar ilkel. Bunun kültürle. okul bitırmeyle ilgisı yok. Bu noktada kırsal kesim insKinı daha an- layışlı ve bağışlayıcı. Ama bız kentin ortasında ya- şıyoruz. Bu sözüm ona kültürlü insanlar, kendile- r.nden farklı yaratıklann yaşamalanndan çok rahat- sız oluyorlar. Örneğın: Ece'nin sokakta yürürken hoplayıpzıplaması. insanlann banaöfkeyle ve hat- ta saldırganca diyebileceğim sorular sormalanna. öğütler vermelerine yol açtı. Birkaç yakın dostum dışında kimseden gerçek bir destek ve yardım al- madım Key fe gelince; onunla yaşamayı yeniden öğreni- yonım dıyebılirim. Daha önceden sahıp olduğum ve tartışılmaz gıbi gördüğüm bir takım değerlerin ne kadar değışken ve yaşamı nasıl kısıtlayıcı oldu- ğu,nu öğrendim. Ayıp. çirkın. yakışır. yakışmaz. doğru olur, doğru olmaz gibı kav ramlar anlam de- ğiştırdi. Yani biranlamda Ece merkezli yaşamak be- nim kişiliğimde de önemli bir değişım yarattı.Ece şımdı 11 yaşında.4senedırvelileringınşimıyleku- rulan Mıllı Eğitim Bakanlığı'na bağlı Saadet tlko- kulu'na gidiyor. Bitirdiği zaman aynı okuldaki iş okuluna devam edecek. Gerçi gerek eğitim gerek- se terapi olarak dışarıdan devamlı desteklemek ge- rekiyor. Okulun program ve uygulaması şu anda yeterlı gelmiyor. İthaka Psıkolojik Danışmanlık Nİerke- zi'ne oyun terapisine gidiyor. Aynca etnomüziko- log Tugay Başar'la müzik terapi çahşmalanna ka- tılıyor ve zaman zaman Rönesans Müzik Toplulu- ğu ile bir araya geliyor. Hiçbir çalı^nıanınboşagittiğini zannetmiyorum. Çünkü artık Ece bir restoranda. kafede ya da bar- da uzunca bir süre kımseyi rahatsız etmeden otu- rup keyıfle yaşayabıliyor. Sabahları herhangi bir çocuk gıbı neredey se kendi kendine hazırlanıp oku- la gidiyor. akşam yaşıtlan gıbi uygun birsaatteya- tıyor Ama hâlâ yaşamını kendı kendine sürdürebı- lccek hale gclıp gelemeyeceğinı bılmivoruz Bun- ca gu/el şeye rağmcn kendımı hayale kaptır- mıvorum ama üınidımı de vitirmivorunı ' 11 yaşındaki Ece, müzik terapi çai^malan- na da katılıvor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear