14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9ARALIK1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Macar-Türk-Fransız ortak yapımı, Istrati uyarlaması sinemalarda Kodmie kan kardeşinin öyküsüSon günlerde iddialı edebiyat uyarlaması filmlerden açılıyor kısmetimiz, ne hikmetse. Geçen haftaki yazımızda, dalgınlıkla JI Hogo'nun 'SefiDer'ini kendisine 'mal ettiğimiz Babac'tan (Albay ''Chabert) sonra, bu hafta da Pa- ' hait Istrati uyarlaması 'Balkan '' Balkan' dıkkati çekiyor piyasa- ' yı sarmiş Amerikan eglencelik- ' leri arasında. Yaşar Nabi'nin Varlık Yayınlan'nda. iki liralık : 'cep kitaplan olarak yayımladıgı n t Klra Kiralina', 'Angel Dayı\ " 'Kodin', 'Baraganın Diketıieri', 1 ^Sünger AvctsT vb. gibi romanla- ,'fıyla tanıtıp sevdirdiği Panaıt Ist- ''rati, yenı yetme yıllanmızm göz- "de yazarlanndandı bir zamanlar. '^Doğru dürüst bir ögrenim gör- ' memesine karşın, yıllarca dün- 1 yayı gezerek kendini geliştinp yetiştiren Istrati, farklı dil, din ve kültürlerden gelen uluslann renkli bir mozaik oluşturarak kaynaşıp bir arada yaşadığı Bal- kanlar'dan çıkmış 'Romanyalı bir Gorki'ydi, yazması için onu yüreklendiren Romain Rol- land'ın deyişiyle. ' 'Çok okuyan değil, çok gezen bilir' -- Günümüzde azgın Sırp milli- "iyetçihgıntn kasıp kavurduğu . Bosna'da yaşanan trajedıden .çevreye sıçrayacak bir kıvılcım- .-la yangın yerine dönmesinden ."•kaygılanan. kapkara felaket bu- >»lutlannın ufkunu kararttıgı Bal- -kanlar'a ilişkin sevgimizde payı ..büyük yazarlardan biri o. ı, Isrrati'nin.maceraperest,deli- ..kanlı ve delışmen yaşamından vjzler taşıyan romanlan bir bakı- - ma "Çok okuyan değfl, çokgezen (jbilir'"görüşünü örnekler, Knud ;,Hamsunya da Jack Londonben- >vzeri. Genelde özgurlüğü engelle- ^yen düzenlere karşı bireyin mü- -,cadelesi teması çevresinde dö- , nüp duran, Tuna boylanndan, Çingene obalarından, Akde- ^niz'den ya da Ortadoğu ülkele- rinden ilgınç. canlı karakterlerin, ^ait oldukları yörelerin belirgin _ özellikleriyle yansıtılmış yalın hikâyelerini anlatan Istrati'nin li- (rizmi ve gerçekçiliği bagdaştıran üslubundan yoğun bir insan sev- t'gisi damlardı. Yoksullara karşı hoşgörülü, ezilip horlanıp aşağılananlardan " y^na olmuş. sokaktan gelen bu SUNGU ÇAPAN Baftaii / Yönetmen - Senaryo: Gyula Maar (Panait Istrati'nin iki romanından) / Kamera: Vecsernyes Janos / Müzik: Roman Nepzene / Oyuncular: Frigyes Funtek, Dimitru Popescu, Olga Tudorescu, Aline Nedelea, George Colin, Halil Ergün / 1994 Macar, Türk, Fransız ortak yapımı (Zafer Par) Beyoğlu Alkazar'da. gezgın, coşkun, romantik ve bıç- kın yazann ve temsil ettiklerinin CharlesBukmvskigibi Amerika- h keşlere ragbet edilen günü- müzde pek esamesi okunmuyor artık. Ne var ki naftalinleyip bir kö- şede unuttuğumuz Panait Istra- da yaşayabıldıgi, geçen yüzyıl sonlan Balkanlan'nın atmosferi- ni oluşturmaya girişiyor. özene bezene ve 24 milyarlık (TL) büt- çeyle. Sürdürdügü inişleri çıkışlan bol, uçlarda. hızlı, renkli bir ha- yatın yorgunlugunu taşı>an, gör- lamsızca\aşadtğımız!'? özdeyişı- ni filmin başına yerleştiren Gyu- la Maar, bu iki romanı kanştınp bölüm bölüm özetleyen bir yapı- da kurmuş 'Balkan Balkan Y Sık sık içkiye başvurarak geç- mişini anlatan filmin kahramanı yaşlı Dragomir'in (yaşlılığını casında aradığinı bulamamış, ha- yatta 'iyi yemeyi, içmeyi ve seviş- meyi' ilke edinmış, zevk düşkü- nü annesine ve annesini örnek almış, güzel ablasına aşın tutkun genç Dragomir önceleri,zampa- ra Romen, Türk ve Yunan erkek- leriyle dolup dolup boşalan, an- * Balkan Balkan'. öncelikle Istrati tutkunlarının görmezlikten gelemeyeceği, gösterişli bir ti'yi seven ve önemseyenler de çtİcıyor hâlâ. lşte Macar yönet- men Gyula Maar, kesinlikle 20. yüzyılın en iyi yazan saydığı Ist- rati'nin en ünlü iki romanından 'Kodin'le 'Kira Kiralina'dan sı- nemaya uyarladığı 'Balkan Bal- kan'da. bu yazann dünyasına gö- türüyorseyirciyi. lstrati'yi Joyce'la Kafka'dan bile daha büyük bulan yönet- men-senarist Gyula Maar'ın ün- lü Panait Istrati romanından kay- naştırıp harmanladığı filmde, milliyetçiliğin günümüzdeki ka- dar kanlı biçimde gemi azıya al- madıgı, çeşitli uluslann bir ara- müş geçirmiş bir anlatıcının hı- kâye ettiği yaşam öyküsüne da- yanan 'Balkan Balkan'ın ilk ya- nsı 'Kira Kiralina'dan, ikinci ya- nysa 'Kodin' romanından. Herkesten saygı gören belah kabadavı Evlilik dışı bir ılışkıden olma- nın ezikliğini hep yaşamış, belki de kaderini unutmak ıçin her yo- lu denemiş, 51 yaşında da ölmüş Panait Istrati'den alıntılanmış "Bürün bildtğun, niçin acı çekti- ğimi/i, nasıl öleceğiınizi bile bil- meden, neden ve nasıl olduğunu fark etmeksizin, aptalca ve an- Dimirru Popescu. gençlığınıyse George Colin oynuyor). annesiy- le güzel ablası Kira'nın (Aline Nedelea) ve benzersiz büyük bir dostluk kurduğu. çevresine kor- ku salmış, cinayetten hapse gir- miş çıkmış, hem herkesten say- gı gören belalı bir kabadavı hem de aylaklığa, şaraba. kemana öv- gü düzen, iyi yürekli ve sapına kadar erkek bir sokak fılozofu olan Kodin'in (Fngyes Funtek) hikâyesi. Istratı'nın de doğum yen olan, Tuna kıyılannda Bra- ila'daki, çok uluslu bir Romen kasabasında geçiyor. Kaha saba, emekçi, köylü ko- Balkan ortak yapımı sonuçta. nesinin randevuevınde erkete duruyor! 'Balkan tara zevk ve sefa'nın ayyuka çıktığı bu evden feyz alan, fazla narince ve gencecik Dragomir, kendınden geçip ku- sursuz bir köçek gıbı çılgın dans- lar döktürüyor kimi zaman. Ba- bası, irikıyım ağabeyiyle birlik- te tüm yörenin diline düşen bu zevk evini bazı bazı basıp anne- sine feci dayak kötekler atıyor. Bu rezilce dayaklardan birin- de tek gözünü yitiren annenin çocukiannı (göz alıcı güzellik- teki Kjra'yla 17'sındeki ince ve nazlı Dragomir'i) terk etmesiyle devreye çok iyi bıçak kullanan, gözü kara, babayiğit bitirim, hem şeytan hem de melek olan Kodin giriyor kaçakçı dayılann ardın- dan. Kaçınlıp satılan güzel abla- sını arayan genç Dragomir'le kan kardeşi olduğu, belki de harika dans eden oğlanin taze güzelliği- ne de vurgun, hayat öğretmeni, kabadayı Kodin'in dostluğu üs- tüne yoğunlaşıyor fîlmin bundan sonrası... Yaşamı boyunca rastlamış ol- duğu yüzlerin anısını, kendi anı- lanyla birlikte tüm eserine dö- ken Istrati'de 'BinbirGeceHikâ- yeleri ya da Yunan tragedyalann- daki gibi doğadan gelen büyük bir güç' bulan, Macar sineması- nın Istvan Szabo, Marta Mesza- ros gibi uluslararası ustalannın kuşağından Gyula Maar'ın ol- dukçaözenli anlatımı veözellik- le Kodin rolünü fıziği ve yoru- muyla eldiven gibi üstüne geçi- rivermiş Macar aktör Frigyes Funtek'in başanlı oyunu 'Bal- kan Balkan'ı seyredilir kılıyor. Yer yer sıkıcılığa düşmekten kurtulamayan, Eurimagedestek- li bu Macar-Türk-Fransız ortak yapımı, Çingene kemanının baş köşeye kuruldugu müziginden, kırmızı fesli, yüzyıl öncesinin giysilerinin boy gösterdiği me- kan-dekor çalışmasına kadar epeyce titizlenilmiş, ne var ki son tahlilde çok lafa bogulmuş. agır- laşmış bir edebiyat uyarlaması olmaktan öteye gitmiyor. Hatta müsamere düzeyinde bazı sah- neler de içeren 'Balkan Balkan' ortalama seyirciyi durgun tem- posuyla baydınp zaman zaman da esnetiyor. Yine de bizim gibi, 'yeni dal- ga' döneminin montaj masasın- dan yetışme, acar yönetmenle- rinden Henri Colpi'nin, 1962'de çektiği, Fransız yapımı 'Codine'i göremeyenler için, 32 yıl sonra çıkagelen bu yeni Panait Istrati uyarlaması, bir yere kadar ilginç olabiliyor. Türk oyuncu ve teknik ekibi- nin de görev aldıgı, son Antalya Film Festivali'ne katılmış. ama yerli film sayılmayarak yanşma dışı bırakılması da tartışmalara yol açmış 'Balkan Balkan', ön- celikle Istrati tutkunlannın (kal- dıysa eger) görmezlikten gele- meyeceği, gösterişli, ama doyu- nıcu sayılmayacak bir Balkan or- tak yapımı sonuçta. ! Kavga-dövüş filmlerinin Stallone ve Arnold'dan sonraki üçüncü ismı Van Damme'ın yeni filmi "Timecop /Zaman Polisi" bugün gösterime giriyor. Peter Hyams'ın yönettigi film, 2004 yilında geçiyor. Görkemlı ses ve görüntü efektleriyle desteklenen filmde zaman fx>lisi Max Walker (Van Damme). çok sevdigi kansını yitirince katı biri olur. •ancak yine de içinde bir umut vardır. 2004 yılında zaman içinde yolculuk yapılabilmekte, ancak teknolojiyle birlikte yenı suçlar da ortaya çıkmaktadır. Tarihi olaylan, para piyasasını kontrol altına ababilmek. hatta koca bir ülkeyi iflas ettümek mümkündür. Bu nedenle geçmişe gitmek yasaklanmıştır. Fakat Max bu yasagı deler, çünkü karşısında itanhi degiştirme gücünü eline geçiren bir senatör vardır ve bir yandan da kendı kişisel trajedisini. kansının öldürülmesini önlemelıdir. Max NValker on yıl boyunca kansının hayatını kurtarmanın mümkün oldugu inancıyla yaşar. Bu olay onu içine kapanık, yalnız bir adam haline getirir. Arkadaşlan ona saygı göstermekle birlikte şüphelenirler. Yönetmen Peter Ha>-ms. filmi için şunlan söylüyor: "Bu filmin öyküsünde aşk, macera, giz ve cinayet dahil her şey var. Aynı zamanda, üzerinde konuşmayı çok sevdiğimiz konulan da gündeme getiriyor: Zaman içinde geriye gidebilmek ve bir şey leri değiştirmek mümkün olsaydt, bunu yapar mrydık?" Jean Claude Van Damme ise "Zekke düşünülmüş bir konusu ve çok sayıda hareketk biriikte güçlü bir aşk öyküsü var. Sanırun bunlar büyük bir fılmiçin yeterti" diyor. Filmde hırsli senatör McComb rolünü Ron Sflv«r üstleniyor. Silver 'Peter, McComb'un karikatüristik özelliğJni keşfetti. Böylece diyaloglar genellikle ironik ve eğlenceli oldu" dıyor Max'in kansı Melıssa Walker'ı canlandıran Mia Sara ise"Walker, öykünün başında korkunç bir hata yaptığını hissediyor. Bu hatayı düzeltmeye çahşıyor. Hatasu kansını dinİememek ya da ilişkileri içinde ona yeterince ilgi gösterememektL Geçmişe yokuluğu sırasında bu hatalan onarmak için her şeyi yapmaya hazırdır. - Lymaya yemin ettiği yasalan çiğnemeye bye_" şeklinde konuşuyor. 'Zaman Polisi'nde Van Damme başrolde oynuyor. Ölüm nasıl pazarlanır?.JamesO'Barradlı çizerin özyaşamıy- la da kaynaştınlmış hayalgücünden doğ- ma. tıpkı Süpermen ve Batman gibi bir çızgı roman kahramanı The Crow-Kuz- gun. Avustralya kökenli klıp yönetmeni Alex Proyas'ın ılk büyük Hollyvvood de- neyımı nıtelığındekı "The Cro»"fılmi, ışte bu fantastik çızgı roman kahramanı- nın öyküsünü aktanyor. Daha çekımi sı- rasında, sankı doğaüstü güçlere bağla- nabilecek birtakım terslıklerle kazalann, giderek başroldeki oyuncu Brandon Lee'nm fazlaca barutla kuru sıkı doldu- rulmuş bir tabancayla, rol gereği yakın mesafeden vurulup gerçekten kanlar içinde, settey ere yığılmasıyla. gerçek bir kâbusa dönüştüğü film "TheCrow." Hâ- lâ esran çözülememiş bir cinayete kur- ban gıden babası, ünlü Uzakdoğu dövüş sanatlan ustası, aktör Bruce Lee'yle ay- nı kötü kaden paylaşan "çekim za>ian". 28 yaşındakı Brandon Lee'nın ölümüy- le adından söz ertiren bu çızgı roman uyarlaması film, Hollyvvood sineması- nın ölümü bile nasıl beceriyle pazarla- dıgına da esaslı bir örnek oluşturuyor. Tıpkı ölen birressamm eserlennın da- ha degerlendiği resim piyasasındaki gi- bi konusundan. Alman dışavurumculu- ğundan etkılenmış gotık atmosferinden ya da uğultulu punk müziginden çok, çe- kimde kazayla ölen Brandon Lee'nın tra- jik yazgısıyla ilgı çeken "The Crow", yaklaşık 20 milyon dolarlık bütçesinin en az 4-5 mıslıni kazand\rm\ş yap\mcılan- na şimdiden ABD'de. James O'Barr'ın zombi kahramanıyla özdeşleserek ölü- münden sonra ünlenen Brandon Lee'nin ÖÜnilÛl Afk (The Crow) Yönetmen: Alex Proyas/ Senaryo: David J. Schovv, John Shirley Kamera: Dariusz VVolski/ Müzik: Graeme Revell/Oyuncu- lar: Brandon Lee, Ernie Hudson, Michael VVincort, David Patrick Kelly, Rochelle Davis, Lawrence Mason' 1993 ABD-WB (Pinema) Beyoğlu Fi- taş, Şişli Kent; Bakırköy Avşar, Etiler Akmerkez, Fenerbahçe Pyramid, E. Apollon, Altunizade Capitol, K. Kadıköy, A. Galleria P. sinemalannda. fecı kazadan sonra yanm kalan çekimle- ri bitırebilmek ıçin neredeyse büyücü kudretıne sahip bilgısayar teknolojısı ve çok geliştirilmiş özel efektler becerisı sa- yesınde, pelıküldekı görüntüsünü yenı- den varederek tamamlanan "TheCrow". çağdaş Amerikan sınemasmın. gıtgıde daha çok teknoloji ve özel efekt ustalı- ğının, hem efendisı hem de kölesi olagel- diğini de örnekliyor. Ister istemez Dr. Frankestein öyküsünü çağnştıran bir gi- dış, teknolojinin böylesme önem ve güç kazanması. Cadılar Bayramı (Hallovve- er\) gecesi, kundakçı bir çetenin tecavüz edipöldürdüğü sevgililerden, Rock gita- risti erkek (Brandon Lee), bir yıl sonra EdgarAllan Poe'dan araklanmış, ölenle- rin ruhunu göge taşıyan birkuzgun-kar- ganın kılavuzluğunda, görünmez üstün güçlerle donatılmış, yenilmez bir süper kahraman olarak mezanndan kalkıp in- tikam hesabını temizliyor. Heavy-metal cilasım, aşın stılize üslubunu kazıdıkça, irkiltmeye, tuhafa, garabete dönüserek altından çizgi roman basitliğinde, uzun, bir buçuk saatlik, dehşetengiz bir klip çı- kan ve görsel birkarabasan yaratmada sı- nırlı bir başan gösterebılen "The Crow- Ölümsüz Aşk"ın fazla bir kıymetı harbı- yesi yok. Yine de "esnaf rihniyedi"Bat- man gibi gışeye yönelık tezgâhlanmış üstün yapımlardan daha ilginç gelebılır meraklısına. Resimli romana aynen sa- dık kahnmış filmde, yaşayan ölü kahra- manımızın iç dünyasının intikam savaşı- mını ve gotik kent atmosferini yansıt- mak için seçilmiş The Cure grubunun müziğini Rage Against The Machine, Stone Temple Pilots. Vîolent Femmes, The Jesus and Mary Chain. Thril Kill .Kultve MachinesofLovingGrace vb gi- bi tuhaf ısımlı punk gruplannın parçala- n da eklenmiş. Çizer O'Barr'in süper kahramanını yaratırken The Cure'ün so- lısti Robert Smirh'ten etkilendiği açık seçik ortada ama başta onu sevgilisiyle öldürenlerden öcünü alan zombimizin, yılanlı Adam-AKceCooper'ı çağnştırdı- ğı da söylenebılır. Canlandınlmış çizgi roman düzeyindeki bu fılm, ancak me- raklısına iyi bir kür uygulayabilecek, kasvetli bir fantastik deneme sadece. Bir bebeğin eğlendirici şehir turu... 198O'lı yıllarda önce "The ği öykünün odağına yerleştir- BreakfastChıb" gibi gişe şam- mek.g g piyonu. 'pembe' gençlik film- leriyle köşeyi dönea, sonralan Macaulay Culkin denen çocuk oyuncuyu şöhret yapan "Home Alone-Evde Tek Başına" serisi ve "DennistheMenace-Afacan Dennis" gibi, hınzır yaramaz- lıklar üstüne tezgâhlanmış, se- vimli çocuk filmleriyle iyice dünyalıgı düzen, Hollyvvo- od'un duygu sömürüsünü çok iyi kıvıran, becerikli. tüccarya- pımcı, senanst ve yö- netmenlerinden John Hughes'ün son bom- bası karşımızda: "Baby's Day Out-Be- bek Firarda**. Şırin mi şirin, çok tatlı bir kundak bebesi. resimli masal kitabını kılavuz alarak. tanıma- ya can attıgı büyük kentte, bir günlügüne gezı turuna çıkarsa gö- rün seyreyleyin neler olur? Uyanık John Hughes'ün bu kez baş- vurduğu numara, gak- guk sesler çıkaran. 9 aylık, sevimli birbebe- Güvercinin peşinde pencere- den dışan sıvışarak. kendisini fıdye için kaçırmış olan (Evde Tek Başına'dan ödünç almmış) üç avanak gangster bozuntusu- nun elinden firar eden bebek kahramanımızı, koca Chica- go'da hayvanat bahçesinden gökdelen inşaatlarına kadar uzanan ve emekleye emekleye gerçekleştirilen büyük bir şe- hir turuna çıkaran, eğlencelik birgüldürününçekiciligini ku- şanmış "Bebek Firarda", gişe konusunda gerçekten uzman John Hughes'ün yeni bir başa- nsı olarak, alışılagelen çocuk- aıle filmi türüne yeni bir çeşni katıyor. Dadılarla büyütülen, zengin çocugu bir bebeğin üç salak üç- kâgıtçı tarafından kaçınlması. bebeğin de fidyecileri (emekle- yerek de olsa) ekmesi üstüne gelişen, John Hughes imzalı senaryodan çekilmiş filmde. niçin kimse arabalann v ızır vı- zır geçtiğı caddelerde sürünen bebeciği görmüyor diye sor- mak da abes. Çünkü patlama- ya hazır durumlar, delidolu gaglar ve sürekli gülümseten, komik, heyecanlı anlann so- nunda, daima hayata hep mem- nun, mutlu ve muzip bakan şi- rin bebeciğin son anda tehlike- den kurtulacağı, belli klişeler üstüne kotanlmış, tam bir eğ- lencelik "Bebek Firarda". Ap- talca saçma bulsanız da gülüm- GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ • • • ••• * • •••A- • •• Açık Tehlike/ Clear and Present Dangerl R Noyce Albay Chabert/ Le Colonel Chabert/ Yves Angelo Balkan Balkan/ Codine/ Gyula Maar Bebek Firarda/ Baby's üay Out/ Patrick R. Johnson Erkek Severse/ When a Man Loves a Woman/ L. Mandoki Forrest Gumpl Robert Zemeckis Gerçek Yalanlar/ True Lıes/ James Cameron Hız Tuzağı/ Speed/ Jan DeBont Ölümsüz Aşk/ The Crowl Alex Proyas Urga/ Nikita Mikhalkov Uzman/ The Specialist/ Luis Llosa Yengeç Sepetı/ Yavuz Üzkan semeden yapamayacağınız, hatta bebeğimizin dev gorilin kafesine sığındığı ya da hava- da akrobasi yaptığı gibisinden, peşine takılanlan çileden çı- karttığı bazı matrak sahnelerde iyice makaralan koyvereceği- niz, hoş ve boş bir kahkaha ma- kinesi etkisini uyandınyor "Baby's Day Out". Bebeği kaçıran avanak fid- yecileri oynayan Joe Manteg- na, Joe Pantoliano ve Brian Haleyile şatafatlı bir yaşam sü- ren, zengin ve zarif anne rolün- deki Lara Flynn Boyle'un göz doldurduğu filmin sevimli kü- çük kahramanını da Adam Ro- bert VVorton ve Jacop Joseph Worton adlı ikiz bebekler can- landmyor. Yenilerden Patrick Read Johnson'un yönermenli- ğini üstlendiği "Bebek Firar- da"nın ardından, Amerikah bir eleştirmenin belirttiği gibi, 'ço- cuk filmi uzmanı" John Hug- hes'ün bundan sonraki tasansı da 'bir ceninin maceralannı' anlatırsa buna kimsecikler şaş- maz herhalde! Çok önemsen- mese de, "Bebek Fırarda" ço- luk-çocuğu eğlendirici nitelik- te, şamatah, gırgır bir iş filmi. YEDIRENK UGUR KOKDEN Burhan Arpad 1990 Ocak ayı tarihi taşıyan köşe yazısında, kendi dö- neminden -kırk kuşağı- gelen Samim Kocagöz'e şöyle sesleniyordu Burhan Arpad: "Sevgiliarkadaşım, yolun ya- nsını çoktan arkada bıraktık. Ama yolculuğun sonuna ka- dar gitmekten kaçmamalıyız. En son ad.ıma kadar!" Gerçekten Burhan Arpad, kendi terimleriyle 'namuslu ol- maya çalışan biryazar' karakteriyle yolun son dakikasına dek 'kafasındaki doğrular'\r\ izinde gitti. Dört yılı aşkın bir süre önceydi. llık bir ilkyaz akşamı. Esentepe'de Gazeteciler Mahallesi'nde, Dergiler Sokak on iki kapı numaralı, iki katlı, bahçe içinde, balkonlu güzel bir ev. Arka bahçede nefti kuytuluk, oturma yerleri. önde çiçeklerin kokusu, gittikçe azalan alaca ışık ve ağaçlara, köşe bucağa sinen akşamın esmer gölgesi. Mayısın son günlerinin kuşattığı böyle bir zaman diliminde, Arpad'ın sekseninci yaşgünü kutlanıyor. Çevrede tanıdijjjım tanıma- dığım insanlar: M. Ali Aybar, Oktay Akbal, Omer Lütfü Akad, eski öykücülerden Ihsan Devrim, Hüsamettin Bo- zok, Erdal Oz, ilhan Selçuk ve Cumhunyet'in yazıişleri müdürü Okay Gönensin. Bu arada Alpay Kabacalı var mıydı acaba? Aynca oğlu Ahmet Arpad. Ilk kez, kendisini orada tanı- yordum. Baba Arpad, üçlü koltukta oturuyor. Hafif yan dönmüş, kısık ve tekdüze bir sesle Halide Edip'le ilgili bir anısını an- latıyor: Adıvarlar'ın yurdayeni döndüğü yıllar. Tanınmış ro- mancıyla gerçekleştirdiği bir konuşmada, ona "Gazeteci- lik bir tür polislik gibi" der Burhan Arpad. Bunun üstüne Halide Edip, genç gazeteciye, "Hayır, siz doğrulan anyor- sunuz; oysa polisler hep suçlu bulmak arayışı içinde ko- şariar" diye karşılık vermiş. O mayıs akşamında sekseninci yılın eşiğinde, dünün genç gazetecisi, "8u özdeyişı hiçbir zaman unutmadım" diye sözlerini tamamlamıştı. Arpad, kırk kuşagının bir üyesi. "Bizim kırk neslinin -tu- haf bir nesildir bu- bir özelliği vardır. Çoğu ya memur, ya taşrada öğretmen ya da Sait Faik gibi işsiz güçsüzdü. Bir bağlantısı yoktu " şeklinde tanımlamıştır kendini. Gerçek o ki, o da başlangıçta uzun yıllar memurluk yapmıştı. Sonra 1940 yılı başından başlayarak aytık "Inanç" isimli bir der- gi çıkarmaya girişti. On beş ya da yirmi sayı sürdü, herhal- de. Kurucusu olduğu "Inanç" için Arpad, yıllar sonra "Hü- manist fikihenyaymak amacıyla çıkanyorduk. Kuşe kapak- lı, çok temiz baskılı bir dergiydi°6emek\e yetinmiştir. Böylece, Arpad'ın gazeteciliği Hürriyet, Vatan ve Cum- huriyet gibi ıstasyonlardan geçerek uzun yıllar sürdü. Ay- nca edebıyatın çeşitli dallannda da ürünler veriyordu. Öy- kü yazariıgı, tiyatro eleştınlen, gezı notları, köşe yazarlığı, çevirmenlik ve son olarak Refi Cevat Ulunay'dan devral- dığı 'Istanbul' yazılan. "Bazı mesleklerde durmadan vermek gerekir, gazeteci- lik de bunlardan biri ve vermek kazandınr" düşüncesine inanmıştı. Yaratıcı veriminin büyük çoğunluğu, 1953-65 yıllan ara- sında kitapiaştı. Özellikle Yeditepe Yayınlan arasında çık- tı. Herhalde Burhan Arpad'a en yakışan yayınevi de üstün- de Istanbul'un yedi tepeli eski silüeti bulunan bu yayınevi olmalı. Sözgelimi "Tuna'dan ŞimaleAvrupa", "Uçuş Gün- lüğü", "Gezı Günlüğü " (1976) ve "Avusturya Günlüğü " bu arada sayılabilir. Tiyatro eleştirileriyse "Perde Arkası" ve "Ilk Gece" başlığı altında toplandı. Hepsi dört citt. Bir de roman: "Alnındaki Bıçak Yarası." Anılanndan oluşan "Hesaplaşma" (1976), daha sonraki yıllarda yayımlandı. "Hesaplaşma", aynı zamanda onun gazetede sürekli yazdıgı köşesinin adıydı. Üstün bir anla- tım gücü isteyen fıkralan en az beş binin üstündedir. Onun ismini taşıyan zengin çeviri kitaplığı, Türk okuru için gerçek bir kazanç kaynağı sayılmalı. Arpad, "Okuyup sev- diğim, topluma yararlı olacağına inandığım kitaplan çevir- dim" diye tanımlamıştır çevirilerinin gerekçesini. "Çeviri- lerimin tek bir amacı vardı: Dil bilmeyenlerimiz de, insan- cıl yazarian tanısın ve benimsesinler istedim." Ikincil önem taşıyanlan bir yana bırakırsak, Burhan Ar- pad'ın birbirinden değişik konuma sahip, başlıca dört 'sev- gili yazan'^ vardı: Thomas Mann (1), Anna Saghers (2), E. Maria Remargue (6) ve S. Zweig (8). Bu yazarlann ortak özelliği insancıllıklan, antifaşist, antimilitaristve banşsever olmalan. Bunu Arpad da bir yazısında belirtmişti. Aynca, onun çeviri yazarlar ailesi içinde Avusturyalı Jo- seph Rotha (intihar etti), Habeck; Bulgar Dimov (defa- larca basılan "San Tütün"ün yazan), Çek Haşek, Rumen Istrati ve Finli Silanpaa da bulunuyor. Bu yazarian seçen ve onlann ürününü çeviren Arpad, 'toplumumuzun koşullanyla o toplumun koşullannı karşı- laştırarak doğruyu bulmaya çalışıyordu', kendi terimleriy- le anlatılırsa. Günümüzde bu çevirilerin bir bölümü yeniden yeniden yayımlanıyor; ancak kimi kitaplan bulmak da olanaksız. Ör- nek vermek gerekirse, E. M. Remergue'ın "LJzbon Gece- si" romanını ancak kendisinden ödünç alarak okumuş- tum. Edebiyatımızın Fahir Onger'in deyimiyle 'kızgın adam- lanndan biri' olan Burhan Arpad'ın yaşamı sonsuzlukla birleşti. Ama Kocagöz'e seslenişi, keskin ve acıtı bir çığlık gibi havada asılı duruyor: "Onca ömür tökettik, bir arpa boyu yol alamadık." Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun özerkliği için imza kampanyası (14) Saim Akçıl, Demirtaş Cey- hun, Murathan Mungan, Mus- tafa Avkıran. Hıncal Uluç, Af- şar Timuçin, Alim Şerif Ona- ran, Kartal Tıbet, Nilgün Man- kan. Serpil Tezcan, Uğur Çilek, Berrin Güvenç, Nesrin Gdnfil, Şükriye Işık, Nermin Çelikbol, Nergiz Tosun, tlhan EKşli, Nu- rettin Ergun, Müge Hendekli, Musa Ağacık, Kerem Özkut, Nedim Temizkan, Merve Tu- ran, Jülide Akpeçe, Abdülka- dir Tek, Gülten Tek, Akın Ba- ran, Saadet Aksua, AyKn Ak- sun, Yüksel Onay, Umitser Er- geri Banu Erözü, Evrim Altuğ, Osman Erkan, SelminCan. tl- ker Can, Ayşe Santemiz, Taner Santemiz, Recep Ürkmez, Aleks Samvel, Suzi Samvel, Smidt Seymour, Mehmet Diri- su, Ahmet Dirisu,, Dilek Par- lak, Nevin Karaali, Gülden Çe- lik, Okşan Dişpençe, Aynur Ba- hadır, Afet Bahadır, Olcay Ba- hadır, Engin Aydeniz. Nalan Erişgen, M.Çebi, Leyb» Artay, Gül Erman, Kamile Güner, Er- doğan Durakbaşa, Yalım Gü- lercan, Ismaıl Hakkı, Marco Bergamaschi. Turan Kolalı, As- lı Kalfa, Şılşad Aktaş, Raziye Demiral, Sınan Niyazioğlu, Güler Acar, Sinan Altıner. Muhsin Tuncer. Nuran Gözay- dın, Orhan Gözaydın, Tülin Uras, Osman Kaİdır. Levent Taşkın, Ivi Dermanlı. Nejat Aral, Merih Cessan, Z.Emel Pekin, Huriye Arslan, Semra 11- ter, Ülkü Necipoğlu, Berç Şiga- her, MüriivAet Katar. Kazım Dündar, Halide Giray. Doç.Dr.Lale Akkal, Ayşe An- soy, Rezzan Taşcıer, Ayhan Ca- ner, Nevin Salavat, Sunay Akın, Inci Menziloğlu, Nuran Çakariı. Mesut Iktu, Tülin tk- tu, Nurhayat Maner, Günaydın CebecL Sezgin Pala. N.Nur Ev- cim, Gülden Evcim, Nazif Öz- tekin, Sinan Sezer, Şükrü So- kulhı, tsmail Ece, Aydan Akge- zer, Ayla Asılyazıcı, Nurettin Asıh/aacı, Serap Eyüboğlu, Ya- vuz Yılmaz, Taner Işıkhan, Er- sin Abdülkadir, Seher Tanny ar. Judith Uluğ, Maral Kılıç, Banş Uygur, Oya Gürsoy/. tnci Top- çu, Özgür Göcen. Ozgür Kar, Dr.Emel Akaltın, tpek Kama- cı, Can Dirican, Şenay Çavuş, Ulaş Vergili, Özgür Günaslan. Hüseyin Pektaş, Ebru Emird, Levent Jnanç Yılmazoğlu. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear