25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ARALIK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ Patent ücret tarifesi • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Türk Patent Enstitüsü'nce uygulanacak patent ücret tarifesi belirlendi. Sanayi ve Ticaret Bakanhğı'nın Resmi Gazete'de dün yayınlanan tebliğine göre, marka ve patent tescili hizmetlerine ilişkin ücretler, hizmetin talep edildiği tarihte peşin olarak tahsil edilecek. Enstitü'nün vereceği hizmetlerin bedellerinin tür ve miktarlan da tebliğe ekli cetvellerde gösterildi. Buna göre patent başvurulannın şekli inceleme ücreti 300 bin lira, patent belgesi düzenleme ve sicil kayıt işlemi ücreti l iijlyon lira, marka başvurusu araştırma, inceleme ve değeTİendirme ücreti ilk on eşya için 900 bin lira olarak belirlendi. Çevre Bakanhğı bütçesi kabul • ANKARA (ANKA) - Genel kurulda Orman Bakanhğı'nm 1995 yılı bütçesinin kabul edilmesinden sonra Çevre Bakanhğı bütçesinin görüşmelerine geçildi. Çevre Bakanı Rıza Akçalı, sanayi kuruluşlanmn antma tesislerini kurmalan ıçin valiler kanahyla bir uyan yapıldığını belirterek "1995 yılı sonuna lcadar bu kuruluşlann antma tesisleri ile ilgili verdikleri taahhütleri yenne getirmelerini bekliyoruz" dedi Gümrüklerde fazla mesai ücreti • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gümrüklerde çalışanlara verilecek fazla mesai ücretleri yeniden belirlendi. Gümrük Müsteşarlığı'nın Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan tebliği uyannca, normal mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde iş sahiplerinin yazılı talepleri üzerine çalışılması halinde ödenmesi gereken fazla mesai ücretleri. her saat için 80 bin lira olarak belirlendi. Bu miktar her türlü ihracat işlemi için ise 40 bin lira olarak uygulanacak. Türk plakalı kamyonlann gümrük işlemlerinde fazla mesai ücreti kamyon başına 160 bin lira olarak belirlenirken normal mesai saatleri dışında ihracat eşyası için çıkış yapacak Alkollü içki üretimi azaldı • ANKARA (AA)- Türkıye'de bu yılın ocak- eylül döneminde şarabın dışındakı alkollü içkilerin üretimi azalırken sigara üretimi arttı. Türkiye'nin ulusal içkisi olarak kabul edilen rakının üretimi, yılın dokuz aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.91 oranında azalarak 46 milyon 386 bin litrede kaldı. Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) üretim raporuna göre votka üretiminde bu yıl 9 aylık dönemde yüzde 27.6 oranında azalma görüldü ve 4 milyon 185 bin litreye geriledi. DPT verilerine göre bu yıl dokuz ayda filtreli ve filtresiz sigara üretimi ise arttı. ÇAYKUR'dan 495 milyarlık ödeme • RİZE(.\A)-Çay Işletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAY-KUR) ağustos ayında aldığı yaş çay bedellerini yarın ödemeye başlıyor. Verilen bılgiye göre Çay- Kıır. ağustos ayında üreticilerden alınan 84 bin ton yaş çay yaprağının karşıhğı olan 495 milyar lirayı, 45 fabrika bölgesine gönderdi. Bu arada temmuz ayı yaş çay bedellerini alamayan bazı çay üreticilerinin de fabrikalara başvurarak kalan paralannı alabilecekleri bildirildi. Şekerde ithalat smyali • ANKARA (AA) - Yaklaşık 500 bin pancar çiftçisinin üye olduğu Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) Genel Müdürü Kamil Özdemir, şeker pancan üretiminde gerekli önlemler alınmadığı takdirde önümüzdeki yıl Türkiye'nin şeker ıthal etme durumunda kalabileceğini öne sürdü. Özdemir. 1993-1994 yılı ekim döneminde yaklaşık 2 milyon ton civannda gerçekleşen şeker üretiminin, bu yıl 500 bin ton azalarak 1.5 milyon ton düzeyine indigini söyledi. tstanbul ve Ankara'da imar değişikliği yapan ofis belediyelerden yanıt bekliyor Araziler, Arsa OfisTne tesKm• Özelleştirme ldaresi Başkanlığı'nın, altyapı yetersizliği • Konut ve iş merkezi olarak düzenlenen araziler arasında nedeniyle kullanamayacağı, 'imar planlannı hazırlama' Bağdat Caddesi'ndeki Tanm II Müdürlüğü, Etiler'deki Kız yetkisinin Arsa Ofisi'nce kullanılacağını belirten siyasi çevreler, Enstitüsü, Harem'deki DMO depo yeri ile tkitelli'de atış alanı "Bunun, anayasaya aykmhğı tespit edilinceye kadar atı alan olarak kullanılan askeri arazi ve Kartal'daki Aydost Tepesi de Usküdar'ı geçecek" dediler. bulunuyor. NURSUNEREL ANKARA - Kamu arazilerinin satışın- da hükümete 'danrçmanlık' yapan Arsa Ofısi Genel Müdürlüğü, lstanbul, Anka- ra, tzmir ve Antalya'da hazırladığı imar planı değişikliklerini belediyelerin onayı- na sundu. Planlarda 'iş merkea-tophı ko- nut alanı' olarak düzenlenen araziler ara- sında, Bağdat Caddesi'ndeki Tanm ll Mü- dürlüğü, Etiler'deki Kız Enstitüsü, Ikitel- li'deki askeri atış alanı ile Kartal'daki Ay- dost Tepesi de bulunuyor. Devlet Malze- me Ofısi'nin Harem'deki iki depo alanını yeniden düzenleyen Arsa Ofısi, Ankara Bilkent'teki Tanm Bakanlığf na tahsisli arazıye de göz dikti. Antalya'nın Yeşilbayır Belediyesi smır- lanndaki 'işgalIT arazileri de yeniden dü- zenlemek isteyen Arsa Ofısi'nin yasa de- ğişikliği ile elde edemediği yetkileri, 'füli durum yaratarak' üstlendiği savunuluyor. Kamuya ait arazilerin satışının 'oldubit- tiye getirilmek istendiğine' dikkati çeken siyasi gözlemciler, "OzeUeştirme Yasası çerçeminde yapılacak bu saüşlardan, imar planlannda yapılan degişikliklerle büyük rantlar elde edilmek isteniyor. Yasa ik Özelleştirme Idaresi'ne \erilea, ama fi- Uen .Arsa Ofisi'nin kullandığı bu yetkiler Anayasaya aykmlık Ö zelleştirme Yasası ile Özelleştirme fdaresi Başkanlığı'na verilen 'imar planian hazırlama yetkisi'nm yeterli altyapısı olrnadığı için bu idare tarafindan kullanılamayacağına dikkati çeken siyasi gözlemciler, "Ba yetkileri Arsa Ofısi kuHanacak, zaten daha önce bu konuda bir yasa tastağı hazırianmıştı, artcak 5nce Bayındırbk Bakanı Onur Kumbaractbaşı'nm, daha sonra ise Ehsjşleri Bakanı Mümtaz Soysal'ın karşı çıkmalan nedeniyle gerçekleşmedi" diyorlar. anayasaya a\ kırıdır. Ancak bu aykınuk tes- ciledilinceye kadar atı alan L sküdar'ı geç- miş olacak ve araziler Araplara satıian mülklerde olduğu gibi bir daha asla devle- te geri dönemeyecektir" dediler. Saülacak araziler İSTANBUL: Kadıköy'de, Bağdat Cad- desi'ne cepheli 24 dönümlük Tanm ll Mü- dürlüğü arazisi. Etiler'de, Akmerkez'in karşısındaki 20 dönümlük arazıye kurulu Kız Enstitüsü için de yeniden imar planı hazırlandı. tkitelli'de Milli Savunma Bakanhğı'na ait toplam 27 bin dönümlük zırhh tümen arazisinin 3 bin dönümlük bölümü toplu konut alanı olarak yeniden düzenleniyor, plan değişikliği Arsa Ofisi Genel Müdür- lüğü tarafindan hazırlanıyor. Kartal-Maltepe'dekı Aydost Tepesi'nde 1500 dönümlük arazinin de toplu konut olarak planlandığı belirtildı. Planda dikey yoğunluk verilerek hem gecekondu soru- nunun çözümleneceğıni hem de devletin rant elde edeceği savunuldu. Harem'de Devlet Malzeme Ofisi'ne ait toplam 300 dönümlük arazinin plan deği- şikliğinin tamamlandığı, DMO'ya bir de- po yeri, bir fen lisesi ile TEK'e bir trafo yeri aynlan yeni planın arazinin en büyük bölümünü ise İş merkezi' olarak tescil et- tiği bildirildi. Sümer Holding'in tstanbul'daki arazile- rinin düzenlenmesinde ise daha önce Ar- sa Ofısi de devreye konulmuşken şimdi bundan vazgeçildiği öğrenıldi. Bakırköy ve Beykoz'daki yüzlerce metrekarelik fab- rika arazilerinin satışını Sümer Holding'in 'tek başına yapmak istediği' kaydediliyor. ANKARÂ: Bılkent'te Tanm ve Köyış- leri Bakanhğı'na tahsisli 3 bin 500 dönüm- lük arazinin 'toplu konut alanı' olarak tes- cilini öngören yenı imar planının ise bü- yükşehir belediyesıne takıldığı ögrenildi. Büyükşehir belediyesi ile Arsa Ofisi ara- sında pazarlık konusu olan araziyi beledi- yenın 'ucuzakapatmak istediği'. ofisin ise rayiç bedelden satarak elde edeceği rant- tan vazgeçmek istemediği kaydediliyor. Arsa Ofisi yetkilileri, bir zamanlar kent dışında olsun diye Harbiye Mahallesi'nde inşa edilen Kara Harp Okulu'nun da artık Ankara'nın göbeğinde kaldığına dikkati çekerek "Askeri çevreler, kent dışında yer gösterebilirsek Harp Okulu'nu bile taşıya- caklannı büdirdiler" diyorlar. Türkıye Kömür tşletmeleri Kurumu ile de protokol yapmayı planlayan Arsa Ofı- si'nin imar planlannı yeniden düzenledi- ği araziler arasında Antalya-Yeşilbayır'da- ki 1500 dönümlük Hazine arazisi ile izmir Çiğli'deki 5 bin 600 dönümlük arazi de yer alıyor. 1995 yılı ihracat teşviklerine ilişkin çerçeve karan ile ilgili çalışmalar tamamlandı Teşvîk yerîne devlet yardıım • 1995 yılı ihracat teşvikleri, 500-530 milyon dolarlık kaynak gerektiriyor. Sanayi ürünleri ihracatında doğrudan teşvikler kalkıyor. Tanm ürünleri ihracatında, 10 yıl süreyle doğrudan mali teşvık verilebilecek. ANKARA (AA) - Türki- ye'nin de taraf olduğu GATT ve Avrupa Birliği ile gümrük enteg- rasyonu nedeniyle, uluslararası normalara uygun hazırlanan ' 1995yılı ihracatteşviklerine iliş- kin çerçeve karan'konusundakı çalışmalar tamamlandı. Yılbaşından önce yayımlana- cak yeni çerçeve karannda, doğ- rudan parasal teşviklerin yerini devlet yardımlan alacak. İhracat teşvikinde, 1995 yılı sonunda AB ile gerçekleştirilme- si hedeflenen gümrük birliği çer- çevesinde rekabet gücünü arttır- mak amacıyla, "teknolojisi ileri, çevreye duyaru, katma değeri yüksek, marka ve modaya y öne- Destek uygulanacakprogramlar • AR-GE yaıtbmı: Sanayi kuruluşlannın araştırmaya ve yeni ürün ile üretim yöntemi ve teknolojisi geliştirmeye yönelik faaliyetlerinden doğan faturalandınlmış giderlerinin belli bir oraru desteklenecek. • Çevre destegi Sanayi kuruluşlannın, çevre standartlar.na uygunluk belgesi için yaptıklan harcamalar, çevre korumasına yönelik tesisleTde üretim yapan firrnaiann beigelendirilmiş harcamalannın belirli bir oranı karşılanacak. • Fuariara kabhro dcsteği Yurtdışı fuariara milli düzeyde katılımı gerçekleştiren firmalann katılım giderlerinin bellı bir yüzdesi karşılanacak. • Yurtiçi fuariara destek: Türkiye'de dûzenlenecek uluslararası nitelikteki fuarlaria ilgili yapılacak belirli harcamalann bir kısmına mali destek sağlanacak. • Pazar anrçtırma desteği:Özellıkle KOBl'lerin önceden tespit edilecek hedef pazarfarda, fırmalannın ve ihraç ürünlennin tanıtımına yönelik faaliyetlerine destek verilecek. • Yurtdjşı tanıoma destek:thracatçılann yurtdışında açacaklan ofıs ve mağazalann kira, telekomünikasyon giderleri ile ihraç ürünlerine yönelik tanıtım harcamalannın belirli bir süre karşılanacak. • Eğrtüne destek: Ihracata yönelik sektörlerde, teknolojik gelişmelerin takip editebilmesi ve dış ticaret konularmda işgücünun eğitim düzeyini arttırmak amacıyla, eğitim olanaklan sağlamak ve uzman temin etmek gibi organizasyonlar finanse edilebilecek. • Tanmsa! ûründe ihracat iadesi: Türkiyc, gelişme yolunda ülke olarak 1995'ten itibaren 10 yıllık dönemde. her yıl sübvansiyon harcamalanndan yüzde 2.4, sübvanse edilen ihracat miktarlanndan da yüzde 1.4'lük indınm taahhüdünde bulunarak 10 yılın sonunda sirasıyla yüzde 24 ve yüzde 14'Uîk indınme ulaşacak. lik, dış piyasalarda Türk imajını kabcı kilacak, uluslararası kalite- ye sahip, üretim ve yatmmlan desteklevici"' stratejiler geliştınl- di. Gelecek yıl, özellıkle küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracat- ta etkinliklerinı arttmcı kredi ve ihracat destekleri uygulanacak Diğertaraftan, uzak yol navlun primi, Araştırma-Geliştir- me(AR-GE), Destekleme Fiyat Istikrar Fonu adı altmda ihracat sektörüne yapılan doğrudan pa- rasal ödeme şeklindeki teşvikler, 1 Ocak 1995'ten itibaren sıfırla- narak yürürlükten kaldınlmış olacak. Mahsup sistemi ise çok az sayıda ürünle sınırlı kalmak şartıyla ve 1 yıl gibi kısa süre içinde uygulanacak. 1995 yılı ihracat teşviklerinin uygulanması için 530 milyon do- larlık kaynak gerekirken, bunun 100 milyon dolarlık bölümünün devlet yardımlan, 300-330 mil- yon dolarlık bölümünün mahsup sistemi, 100 milyon dolarlık bö- lümünün de tanm ürünleri ihra- catının desteklenmesinde kulla- nılması öngörülüyor. Teşviklerin ana unsurlan Gerçekçı kur uygulamasının süreklı kılınması, 1995 yılında ihracat sektörünün desteklenme- sinde en önemli politikayı oluş- turacak. Eximbank'ın kredi programlannın çeşitlendirilerek yaygınlaştınlması amacıyla, ge- lecek yıl bankaya 3 trilyon lira kaynak aktanlmasının öngörül- düğü belirtildı. GATT kurallan çerçevesinde hazırlanan ve İ995'te uygulamaya girecek devlet destekleri, ihracat sektö- rünü çeşitli yönlerden destek- leyen 8 programdan oluşacak. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA 'Ikinci Barbarlık Dönemi Ne Zaman Başladı? G lobal Üniversiteler Birliği'ne bağlı lstan- bul Ikinci Barbarlık Dönemi (İBD) Araş- tırma Enstitüsü'nde son aylarda İBD'nin başladığı tarih üzerinde bir tartışma başladığı bildiriliyor. Bazılan, yaklaşık 20 yıl önce yani 1980'lerde yeni überalizmin hâki- miyet kurmasını öne çıkararak zamanın başbakan- lanndan Margaret Thatcher'ın "Toplum yoktur, sadece kendi çıkannı maksimize edecek şekilde birbiri ile rekabet eden bireyler vardır" sözlerinin bir başlangıç olarak alınmasını istiyodar. Bir başka gaıp ise İBD'nin başladığı tarih olarak Amerika ve Ingil- tere'de gençler arasında "zevk için öldürme" mo- dasının başladığı, çete savaşlannın ortalığı kasıp ka- vurduğu 1980'lerin sonu ile film yapımcısı ve senar- yo yazarı Oentin Tarrentino'un filmlerinin kült sta- tüye ulaşmaya başladığı 1990'lann ilk yansını dü- şünüyoriar. Ekonomİk kriz ve yeni lîberalizm Tarihsel olarak üç süreç yukandaki tartışma açı- sından çok önemli. 1980'lerin başında yaşanan ekonomik durgunluk işsizliğin gelişmiş ülkelerde artık kronikleştiğini gösterdi. Bu eğilim daha sonra 1990'lann başından beri yaşanan durgunluklarda iyice güçlenecekti. 1970'lerin ortasına kadar etkin olan, piyasalann kendi kendine dengeye gelmeye- ceğini bunun için devletin müdahalesinin gerekli olduğunu savunan anlayış, yerini kökleri 18. yüzyıl- da yaşamış Adam Smrthisminde bir iktisatçıya ka- dar giden "bir baîıl itikada"bıraktı. A. Smith'e göre milyonlarca unsurdan oluşan, esas olarak anarşik bir özellik gösteren pazar, kendi kendine dengeye gelebilirdi. Smith, piyasalan gizli bir elin düzenle- mekte olduğuna inanıyordu. 1980-90'larda insan- lar, hâlâ kendi akıllannın becerisine değil "gizli elle- re" inanmayı tercih ediyorlar, hatta zaman zaman yağrhur duasına filan da çıkabiliyoriardı -bu döne- me boşuna ikinci ortaçağlar denmiyor!- Üçüncü gelişme, o zamanlar "Doğu Bloku" denen bir ülke- ler (ülke: Bugün artık kullanılmayan bir kelime da- ha..) grubunda uygulanan bir sermaye birikim sis- teminin çökmesiydi. Bu birikim modeli tarihçilere göre üretim araçlarının kolektif mülkiyetini ellerine geçirmiş olan bürokratlar tarafindan yapılan bir mer- kezi plana göre yönetiliyor, çalışanlar, muhalif ay- dınlar sıkı kontrol altında tutuluyormuş. Yıne tarih- çilere göre burada, yüzyılın başında bir işçi devrimi başlamış. Ancak, sonra işçiler yönetimi bürokrat- lara kaptırmışlar. Doğu Bloku'nun çökmesi, ekono- mide devlet müdehalesine karşı olan liberalizmin bir süre için ideolojik hâkimiyet kurmasına yardımcı ol- muş. 1980'lerin sonunda bu üç süreç birleşti, çalı- şan nüfusun önemli bir kısmını toplumun dışına it- ti ve de geleceğe ilişkin ümitlerini yıktı. Hatırianırsa meta üretimine dayâlı sistemde bireyin topluma ka- İkinci barbarnk döneminin onunla başladığı söylenry or. tılabilmesi satacak bir mali olup olmamasına bağ- lıydı. Kronik işsizlik, nüfusun büyük bir kesimini, sa- hip olduklan tek metayı, iş gücünü satamaz hale ge- tirerek maddi ve manevi olarak toplumun dışına it- ti. LJberal hükümetler devletin sosyal yardımlannı da azalttıkça işsizlerin yaşam koşullan iyice zorlaştı; ümitsizlik yaygınlaştı. "Zevk için öldürmek..." Böyle bir ortamda, genç kuşdklarda bir gelece- ğe ilişkin bir beklentinin kaîmamasıntn nihilizme yol açmasına şaşmamak gerekir... Amerika'nın büyük şehirierinde gençlik çetelerinin yaygınlaşması ve bunlann aralarında, her yıl binlerce insanın ölmesi- ne yol açan mahalle savaşlannın başlamasmının tam da bu döneme rastlaması bir tesadüf değildi. O zamanlar, kamu düzenini sağlamakla görevli olanlar bu gelişmeleri yeni keşfedilen, eroinden çok daha ucuz, 'fcradc'isimli bir maddenin ticaretinin yaygınlaşmasına bağlıyoriarmış. Ama 17 Aralık 1994 tarihli The Economist dergisi, araştırmalann, çete savaşlannda ortaya çıkan ölümlerin sadece yüzde 30'unun uyuşturucu ticareti ile ilgili olduğu- nu gösterdiğini yazıyordu. Geri kalanı son derece- de önemsiz sebeplerden çıkan çatışmalardı. Örne- ğin, bir çetenin bölgesinde yanlış renkte kafa ban- dı giyen bir gencin öldürülmesi ya da bir bisikletin çalınması ile başlayan kavga bir süre sonra tüm anlamını yitiriyor ve satt üstünlük kurmak için, kar- şı çeteden mümkün olduğu kadar fazla insan öldür- me yanşınadönüşüyordu. Bu çeteler; üyelerinin bir yere ait olma hissi, feodal bir bağımlılık, haklar ye görevler, bir onur ve saygı isteğine cevap verebil- dikleri ve mali dayanışma sağlayabildikleri ölçüde hızla yaygınlaşıyorlarmış. Çeteden olan bir kimse- nin "dissed" (Ingilizce saygısız olmak anlamına ge- len disrespectful'dan türetilmiş bir kelime) olması (yani saygısız bir davranışa uğraması) uzak bir ola- sılıktı. Toplumun dışına itilenlerin kurduklan bu al- ternatif yaşamın kültürel bir boyutu da olacaktı el- bette. Herşeyin hızla bireyselleştirildiği, satışasunuldu- ğu, rekabetin kışkırtıldığı ortamda işsiz gençler tek sahip olduklan şeyi, bireysel gururu abartarak ve ni- hilizmle birleştirerek amaç haline getiriyorlardı. 12 yaşındaki çocuklar "dissed "olmamak için arkadaş- larını otomatik silahlarla öldürebiliyorlardı. Silah gi- derek teknolojik sarhoşlukla da birleşmiş, mistik bir boyut kazanmış. Topluma başkaldırmanın aldırmazlığın en aşın ucu olarak bir "zevfc için öldürme -thrill killing- mo- dası" başlamış. Topluma karşı direnişi, bir gangs- ter kültürü içinde şiddeti yücelterek ifade eden, lce- T, Snoopy Doggy Dog, Public Ennemy, katil Char- les Manson resimli tişörtlerle sahneye çıkan Guns and Roses (silahlar ve güller), gibi gruplann müzik- leri kült statüsüne ulaşıyordu. Ve Ûuentin Tarrenti- no! Tarihçilere göreTarrentino'nun yönettiği Resor- voir Dogs (kanalizasyon köpekleri) ve Pulp Fiction (Ikinci Hamur Roman) isimli fılmlerde (her ikisi de o yıllarda ödül almışlardı) şiddetin ele alınış ve sunu- luş tarzı yepyeni bir dönem başlatmıştı. Gerçi se- yirci Kuzulann Sessizliği fılminin sonunda, kurban- lannın ciğerini yiyen doktor Hanibal Lechter'e ne- redeyse sempati duyma noktasına kadar getiril- mişti ama, Resorvoir Dogs'daki kulak kesme sah- nesi ile Pulp Fiction'daki enjektöre kan sızmasının yakın çekimini, bir sokak köşesindeki küçük elekt- rikçi dükkanının arka odasında yaşanan eşcinsel te- cavüz ve sadomazoşizm sahneleri yepyeni dene- melerdi. Nihayet yerine Tarrentino'nun yazdığı ve Oliver Stone'un yönettiği "Natural Born Killers "se- ri halinde, hunharca cinayetler işleyen bir genç çif- tin macerasını ekrana getiriyor, romantikleştiriyor ve toplumda, gençler arasında büyük ilgi görüyordu. Dallas'ta, kız arkadaşıntn kafasını kesen 14 yaşın- daki çocuk "Ben de Naturan Born Killers'deki gi- bi meşhur olmak istiyorum" diyecekti. Işte Ikinci Barbarlık Dönemi, 200 yıl önce, 1990'larda böyle başlamıştı. Bugün tarihçiler, baş- langıç tarihi üzerinde olmasa bile, bu ikinci Karan- lık Çağların, yerini yeni bir aydınlanmaya bırak- madan önce, birincisine kıyasla çok daha vahşi ve yıkıcı sonuçlara yol açmış olduğunda anlaşıyortar. ANKARA PAZAJU YAKUP KEPENEK Görünmez B Haksrzlığı Son günlerde bir 'görünmez e/"in Türkiye'yi batırmakta olduğu öne sürülüyor ve haksızlık ediliyor. Ekonomi biliminin öncülerinden A. Smith, piyasa süreç- lerini 'görünmez el' ile açıklar. Bireylerin kendi öz çıkarla- nnı izlemeleri, daha doğrusu kapitalistlerin kârlannı en çok- laştırma çabaları, toplumsal gönenci de arttınr ve buradan serbest piyasa koşullarında bir 'görünmez el\ bireysel çı- kar ile toplumsal çıkarın örtüşmesini sağlar. Son günlerde yazılanlara bakılırsa ülke, özellıkle dış iliş- kilerinde bir 'görünmez e/'in becerisiyle bir dizi olumsuz- luklara sürüklenmektedir. örneğin AGİK toplantısı önce- sinde özgür Ülke gazetesinin üç ayrı çalışma yerinin bom- balanarak yerle bir edilmesi ve Avrupa Birliği ile görüşme- lerin hemen öncesinde DEP milletvekillerinin cezalandırıl- malan, kasıtlı olarak 'görünmez el'tarafindan yapıldı. So- nuçta ülkenin Avrupa'dan uzaklaştırılması, gümrük birii- ğini ve tam üyeliği unutması sağlanmış oluyordu. Oysa siyasal ve ekonomik gelişmelerin bu olumsuzluk- ları doğuracağı çok önceden biliniyordu. Daha 1973'te imzalanan 'Katma Protokol', 22 yıl sonra, ozamanki adıy- la Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye'nin gümrük bir- liğine gideceğini benimsemiştı. Daha sonra 1970'lerin ikin- ci yansında çok yanlış bir tutumla ya da 'Islam dolan' bek- lentisiyle Türkiye ile topluluğun ilişkilen 'donduruldu'; 12 Eylül faşizmi de idamları, öldürmeleri, işkenceleri ve kitle- sel tutuklamalarıyla Türkiye'nin Avrupa ılişkılerinı kökün- den yıktı. O sıralarda ortalıkta ne Kürt sorunu ne de Öz- gür Ülke vardı. Özetle 'görünmez el'e haksızlık ediliyor. Türkiye'yi batıranlar, eskisiyle-yenisiyle siyasal yöneticile- ridir. Sorumluları başka yerlerde aramanın da anlamı yok- tur. Enflasyon düzenbazlığı IMF ve hükümet çevreleri, 1995'te de 1994'teki 'sıkı is- tikrarönlemlerini' sürdüreceklerini açıklıyor. Gerekçeleri de her zaman olduğu gibi enflasyonla savaşımdır. Hüküme- tin ekonomi politikalarının yer aldığı '^995 Yılı Geçiş Prog- ramı'na göre toptan eşya fiyatlarıyla yıllık enflasyon oranı yüzde 43.2, yıl sonunda da yüzde 22.5 olacakmış. Değil özel girişimciler, hükümet edenler de bu oranlara inanmı- yor. Peki neden? Nedeni açık, 1995 ıçin hükümetin 'amaç- ladığı' enflasyon oranı, aslında kamu çalışanlannın ücret ve maaşlanna bütçe ile verilecek olan 'artışlan' sınırlı tut- mayı amaçlıyor. Hükümet 'amaç şaşırtması' yapıyor. IMF-hükümet ikilisi, 1995 bütçesi çerçevesinde yapıla- cak maaş ve ücret artış oranlarını, yüzde 140'lara varan enflasyona göre değil, bu nereden çıkarıldığı belli olma- yan adına da 'beklenen enflasyon oranı' denilen yaratığa göre saptayacaktır. Ve bilinçli olarak çok büyük bir yanlış daha yapılacaktır. Önce, bırakalım öbür deneylerı, 1994 istikrar uygulama- sı, salt ücret ve maaşların alım gücünün düşürülmesiyle enflasyon oranının düşürülemeyeceğini açıkça kanıtlamış- tır. Ücret ve maaşların alım gücü, bir yıl öncesi 100 alınır- sa, 35-40 dolayına inmiştir. Sözümona 'demokratik' bir hü- kümetin, değme baskı rejimlerine taş çıkaracak bir ücret- maaş azaltması söz konusudur ve bu da enflasyon oranı- nı düşüımeye yetmemiştir. Bunun nedeni de açıktır. Pata- tes ya da balık satıcıları bile bilir ki birim kânn azalmama- sı için piyasaya az ürün verilmelidir. Üreticiler, özellikle sa- nayi kesimi, üretim miktarını satışlarına göre düşük tuta- rak kâr oranlarını azaltmadan çalışmayı sürdürüyor. Üre-, timi, tüketime uyumlu kılmakla stoksuz ve birim üretim ba-" şına kârlannı arttırma yolunu seçıyorlar. Üretim esnekliği, talebi kısarak enflasyonu önlemeyi olanaksız kılıyor. Yal- nızca ücretli ve maaşlılann yoksullaştırılmasıyla enflasyo- na çözüm bulunamaz. Hükümet, 1994'ün ücret-maaş iş- kencesini 1995'te de tekrarlamak mı istiyor? Bu çok yan- lış olur. Ekonomik 'önlemlerin yükünün' toplum kesimleri üze- rinde 'dengeli' dağıtılacağını ısrarla vurgulayan hükümet yetkililerine, sermaye vergileh konusu anımsatılmalıdır. Çünkü 1994'te 'özver/'yi zorla da olsa yapanlar, emeğiy- le geçinenlerdir. IMF-hükümet ikilisi, gerek 5 Nisan son- rasında gerekse son aylarda söz vermelerine karşın ser- maye vergilerine dokunmadılar, bu tutumlarını sürdüre- cekleri anlaşılıyor. Oysa çok kez bu köşede de vurgulan- dığı gibi sermaye kazançlannı, özellikle de 'üretim dışı' kul- lanılan sermayenin kazançlannı vergilemedikçe, enflas- yonu önleme olanağı yok denecek kadar azdır. Hükümet- IMF ikilisi, asgari ücretin bile yüzde 25'ini vergi olarak alı- yor; buna karşılık faiz kazançlarının yalnızca yüzde 5'ini vergilendinyor. Bunu 'ulusal' egemenlikle mi açıklayaca- ğız? Yıllardır, Kürt sorununa toprak ağalan eliyle çözüm aranıyor; geçen hafta da kimi yasaların çıkarılması için tarikat şeyhleri yardıma çağnlıyor. Siz 'kimin görünmez elini' anyorsunuz? îşçi emekli aylıklan ANKARA (AA) -Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad Matkap, işçi emeklileri arasın- daki farklılıklan ve adaletsiz- likleri giderecek yeni bir proje hazırladıklannı söyledi. Mat- kap, işçi emeklileri aylıklannın yetersiz olduğunu ve kendi ara- lannda önemli farklılıklar bu- lunduğunu belirterek bu duru- mun adaletsizliklere ve haksız- lıklara neden olduğunu bildir- di.lşçi emeklileri arasında, 1982 öncesi emekliler. 1982 sonrası emekliler, 1988 sonrası emekli- ler. süper emekliler ile askeri fabrikalar ve dev let demiryol- lan emeklileri olmak üzere 5 farklı grup bulunduğunu anla- tan Matkap. bu farklılıklann, 1981 ve 1987 yıllannda yapı- lan yasal düzenlemelerin eski emeklilere uygulanmamasın- dan kaynaklandığını belirtti. Matkap.farklı emekli grupla- nnın aldıklan aylık miktarlan- nın 3.5 milyon lira ile 8.5 mil- yon lira arasında değiştiğine dikkat çekti. Teknik çalışmala- n tamamlanmış olan bu proje- nin uygulamaya konulabilmesi için yasal düzenlemenin gerek- li olduğunu bildiren Matkap, aynca intibak işlemi için önem- li bir ek kaynağa da gereksinim bulunduğunu söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear