25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ARALIK 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 6 Ozal istedi Apo'yla • Baştarafı 1. Sayfada de bunun karşılığında bazı adım- lar atsın' dedik" açıklamasında bulundular. Kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) eski milletvekilleri Hatip Dide, Leyia Zana, Orhan Doğan, Ahmet fürk, Seiim Sadak ve Se- dat Yurtdaş 32. Gün haber prog- rarnı ile Ankara Kapalı Ceza- evi'nde görüştüler. Gazeteci-ya- zar Mefamet Afi Birand'ın sorula- nnı yanıtjayan milletvekilleri, Apo'yla Özai'ın isteği üzerine görüştüklerini söylediler. Eski Şımak Milletvekili Orhan Doğan, 'geçmis,dönemdeakan kanın dur- ması için baa çabalar gösterikü- ğini' belırterek "Rahmetii Özal'm önerileri üzerine Bekaa'ya gittik. Özal istedi, gittik görüştük. Apo'ya 'Akan kanın durması için elinizden gelen gayreti gösteriniz ve Türkiye de bunun karşılığında bazı adımlar atsın' dedik" ifade- sini kullandı. Eski Mardin Mil- letvekili Ahmet Türk de Özal ıle gerçekleşen görûşme hakkında şunlan söyledi: "Sayın Cumhurbaşkanı ile ben görüştüm. Söyiediği aynen şuydu: 'Bütün Kürt İcökenlilere görevler düşüyor. Bu kanın durması için bir çaba içerisinde olmalan gere- kır' dedl Biz de Bekaa'ya gitme- yi, ateşkesin sürmesi için grtmeyi düşündüğümüzüsöyledik.' Elbet- te' dedi" DEP'in Genel Başkanı Hatip Dick ise kamuoyundan büyük tepki alan Tuzla katliamı ile ilgı- li olarak söyiediği "Savaşta bütün ünübrmahlar hedeftir"sözlerinin, çarpıtılarak aktanldığını ileri sür- dü. Dicle, 'sayaş' sözcüğünü ilk kullananın, dönemin Genelkur- may Başkanı Doğan Güreş oldu- ğunu kaydederek "Eğer savaş varsa savaşın manbğı kördür, sa- vaşta tüm üniformatalar hedeftir demiştim. Bunu onaylamıyorum demiştim" diye konuştu. Eski Diyarbakır Milletvekili Leyta Zana da milletvekili yemi- ninin sonunda Kürtçe ifadeler kullanmasmı değerlendirirken "Ben oradaKürtçe olarak'Buye- mini Türk ve Kürt halklannın kardeşliği için okuyorum' dedim. Belki orada bir eksiklik oldu. Bu ifadeyi Türkçe de söylemem gere- kryordu" dedı. Zana, yaptığının "o günün koşulianna göre doğru okhığumT belınerek "Bana du- yulantepld, sonunda bir tarnsma- yı da getirdi" dıye konuştu. 32. Gün haber programı ekibi, bu akşam Shovv TV'de yayırala- nacak bölüm için DEP'lilerin ko- ğuşlanna girerek milletvekil- lerinin cezaevi koşullannı da görüntüledi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY Çffler, Atina'ya sert çıkü • Baştarafı 1. Sayfada nıyta Türkiye geliyor. Bu güçten korkmaya gerek yok. Ama kor- kuluyor diye de reddetme imkâ- nı yok. Çünkü tarih, geçmiş, küi- tür, masallar, destanlar reddedi- lemez. Çünkü o kardeşlik, tarihe mal otanuş. Tarih reddedilemez. Reddedilecek tarihimiz yoktur. Açıkça söylüyorum. Gümrük birüği anlaşmalarta. hukuk kar- şısında Ankara AnJaşması ile or- taya çıkmış bir vakadır. Bunun için verilecek taviziıniz yoktur. Ne Kıbns, ne insan haklan. Doğnı- yu, doğru okiuğu için yapryoruz. Kimse istiyor diye, yapacak şeyi- mizyoktur. İnsan haklan için lie- pinize bizden sonra daha fazla demokrasi ve insan haklanna sa- hip olmanız için gençlik için ya- pacak çok şey var. Verilecektsiviz yok, ama örfümüz vardır." "Onlara verilecek dersimiz var. tnsan haklan dersini Soma- H'de Kuveyt'te, Bosna'da, Azer- baycan'daverdik.Vermeyede de- vam ediyoruz. En büyük insan hakkı olan yaşama hakkını Bos- na'da vermeyen Avrupa, şündi ne demeye var ki bize dönmüş 'insan hakkı" diyor" diyen Çiller, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bosna'ya gittiğim zaman, analann, çocuklann, gençlerin gözlerindeki acıyı gördüm. İnsan haklan ihlalini gördüm. Osman- lı'dan beri ilk kez Müslüman Türk askeri, Bosna'dadır. Daha fazla yardım isteniyorsa, Birieş- miş Milletler nezdinde daha faz- la yardım göndermeye hazınz. Azerbaycan'da insanlar kış gü- nünde çadır bulamıyorlar. Kar, tsviçre'de dağda kayak yapmak anlamında, Azerbaycan'da ise kar acı demek. Azerbaycan'a Türkiye elini uzatn. İnsan hakla- n, her yerde Türkiye'nin istediği gibi bir yere getirilemedi. Avnı- pa'ya sesleniyorum. Gelin insan haklannı ilk önce, Avrupa'nın göbeğinde beraberce düzeheüm. Gümrük birliği içerisinde Türki- ye, yoluna de\am cdecektir." Eleştiriler TBMM Genel Kurulu'nda dün görüşülmeye başlanan Dı- şişleri Bakanlığı 1995 yılı büt- çesinde de gümrük birliği konu- sunda hükümetin izlediği tavır eleştiri konusu oldu. ANAP Bit- lis Milletvekili Kâmran İnan, Türkiye'nin gümrük birliğine girmek için "aşın ricacı" dav- randığını ileri sürerek bunu "devlet onuruyla bağdaşürama- dığınT söyledi. RP Grup Başkanvekili Oğuz- han Asiltürk de dış politikada Türkiye'nın "tesümiyetçi tavır iz- lediğini" ifade ederek bu politi- ka yûzünden Türkiye'nin hep ikinci, hatta üçüncü sınıf ülke muamelesi gördüğünü söyledi. SHP Izmir Milletvekili Erdal tnönü de Türkiye'nin, ABD'nin insan haklan konusundaki yük- lenmesini yadırgadığını belirte- rek ABD'nin geçmışine bakıldı- ğında söz söylemeye hakkı ol- madığinı vurguladı. lnönü. Avru- pa Parlamentosu'nun aldığı Tür- kiye ile Avrupa Birliği arasında- ki gümrük birliği görüşmelerinin ertelenmesi yolundaki tavsiye karannı da eleştirerek bu karann Türkiye'nin bağımsız bir yargı- ya sahip olunduğunun bilinme- diğini ortaya koyduğunu aktar- dı. Genel Kurul'da hükümet adı- na eleştirileri yanıtlayan Dışişle- ri Bakanı ve Başbakan Yardım- cısı Vekili Murat Karayalçın, "Türkiye'nin kimseye yalvarma durumunda olmadığını" belirtti ve şöyle konuştu: "Türkiye, bırakın yalvarmayı, Türkiye'nin Vunanistan'ın talep- krine ufak bir şekilde göz kırp- ması büe, yann (bugün)gümrüjk birüği anlaşmasını imzalaması- na yeterdi. Ama Türkiye, Yuna- nistan'ın taleplerinin, özellikle Kıbns'la ilgili yaklaşımlaruun son derecede yaıihş olduğu kanı- sındadır. Kıbns'ı bir yana bırakı- nız. Mali yardım konusunda en ufak bir farkhlık sergilemiş oisay- dık, yann (bugün) gümrük birü- ği anlaşmasının imzalanmasu he- men gerçekleşmiş olurdu. Ama gümrük birliginüi imzalanması için Türkiye, ne Kıbns'taki poü- tikasını değiştirir ne de mali yar- dım konusundaki yaklaşımını farklılaşünr." Karayalçın, Türkiye AB Or- taklık Konseyi toplantısına katıl- mak üzere Brüksel'e hareketin- den önce, dün öğleden sonra Esenboğa Havaalanı'nda yaptığı açıklamada. bugün yapılacak toplantının gündeminde, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girecek olan Türkiye-AB gümrük birliği ıle ilgili kararlann kabul edilme- si konusunun bulunduğunu anımsattı. Karayalçın, toplantı- nın yapılmasHiın. AB-Türkiye ilişkilerinde herhangi bir kopuk- luk olmaması ve gümrük birliği sürecinin hızının kesilmemesi açısından değerlendirilmesi ge- rektiğini dile getirdi. Türkiye'nin, gümrük birliğine girme konusunda hemen hemen tüm yükümlülüklerini yerine ge- tirdiğini ve tüm hazırlıklan ta- mamladığını söyleyen Karayal- çın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ashnda sorun yahuzca Avru- pa Parlamentosu'nun bu tavnn- dan ya da yaklaşımmdan ortaya çıkniıyor. Kaldı İd Avrupa Paria- mentosu'ndaki karar sayısı^Hda birieşim sayısı bizim bildiğimiz sistemin çok dışında işlemekte. 500 dolayında üyesi olan bir par- lamentodaçok az say ıda milletve- kili Avnıpa Parlamentosu'nun karannı bir şekilde biçinıleyebü- mekte. Bizim ahşöğımız anlam- da iradenin oradatemsitinde kul- lanuan sayılarya da çoğunluk sis- temi son derece farklılaşmış du- rumda. farkhlaşmış bir şekilde istemekte." GOZUCUYLA TURKEL MINIBAŞ • Baştarafı 8. Sayfada yol projesi; diğer yanda mali protokolden yararlanama- yanTürkiye'yi, için için kaynayan Orta Asya'ya köprü yap- ma projesi! Yalnız işin garibi, AB'ye üyelikte gündeme getirilen so- runlar köprü olmak söz konusu olduğunda önemini yitir- mektedir. Bu da tarihsel deneyimleri yok sayarak, mev- cut sermaye ve teknolojik yapıyla girilecek birlikteliklen'n tehlikeli maceralara dönüşebileceği olasılığını güçlendir- mektedir. Bugün 19 aralık, bir mucize olmadıği takdirde Türkiye, Brüksel'deki toplantının gündeminden düşecektir. Gün- demde yer alabilmek, ağaçlar kadar ormanla uğraşmayı gerektirmektedir. Zira, üretimin uluslararasılaşması yani esnek üretim modeli uluslararası ticaretin alanını geniş- lemeye zorlamaktadır. Uruguay raundu sonunda alınan karariar da dünya ticareti önündeki engellerin kaldırılma- sını hedeflemektedir. Konuya bu çerçeve içinde baktığı- mızda gümrük biriiğinin zorunlu olarak gerçekleşecegi ortaya çıkmaktadır. özetle Türkiye'nin, tek taraflı aşklarla avunan umutsuz aşık kompleksinden kurtuimadığı sürece, üstünden çok gelinlerin gelip geçeceği köprü olmak dışında bir şansı yoktur. Mutlu ve umutlu bir hafta dileğiyle... • Baştarafı 1. Sayfada yor. YDH'ciler değişime o kadar bağlı insanlar ki, anlaşılan dünyanın dönmesine de ayak uydurdular. önce şunun altını çizmek gereki- yor: Ankara'da siyaset öylesine dağı- nık ve kilitlenmiş durumda ki bu gi- dişle siyasete yeni yüzlerin gelmesi- ni beklemek güç. Partiler birbirleriy- le uğraşmaktan toplumun da geri- sinde kalmış durumdalar. Yılmaz'ın gözü Çiller'de, Çiller, ANAP'ın altını oymakla meşgul, Ka- rayalçın koltuklarının hakkını ver- meye çalışıyor, Erbakan ise mal- variığının hesabını veremiyor. Yılmaz, "DYP ile birleş. Başka ça- re yok" diyentere "samimi" görüşle- rini aktanrken," Biz bunlarla birteşir- sek, RP daha da güçlenir. Bundan endişe ediyorum" değerlendirmesi- ni yapıyor. Solda birleşmenin olup olmaya- cağı, olursa nasıl bir rota izleyeceği 24 aralıkta belli olacak. Ancak sol, bugüne kadar hep cepten yediği için sosyal demokratlann bu partile- re ne ölçüde güveni var; yanıtı kesin olmasa da olumlu şeyler söylemek zor. Ecevit, çizgisinde devam ediyor. Ne var ki, kadrosunun genişlediği imajını yerıeştirip yerleştiremediği konusunda endişeler var. Genel görünüm böyle olunca, "yeni girişimcilere" gün doğuyor. Hemen her kesimde parlamentoda- ki partilerin dışında arayışlar var. DEP'in kapatılmasının ardından YDH: Yonu Dağınıkların Hareketi. bu partinin izindeki kişilerin "yasal zeminlerde" politika yapma olana- ğını çeşitli nedenlerle yitirmesi, Şe- rafettin Elçi'nin ortaya çıkmasını doğurdu. Kürtler arasında belli bir etkinliği olan Elçi, bu kesime ne öl- çüde elçilik edebilecek? Işadamı Besim Tibuk, "Liberal Parti sana güveniyor" sloganıyla çalışmasını sürdürüyor. Tıbuk'un et- kinliği şu aşamada kitaplar bastınp arkasına yakışıklı resmini koymakla sınırlı. Şeyh Sait'in torunu Abdülmelik Fırat da Hasan Mezarcı ile Yeni- den Yapılanma Hareketi içinde. Solda ise marttaki yerel seçimler- den sonra kurulan plarformların bir- çoğu ayakta. Zaman zaman bir ara- ya gelip, rota çizmeye çalışıyorlar. Şu anda kamuoyunda, daha dog- rusu medyada en çok temel bulan hareket ise YDH. Bu hareketlerin hemen tümünün varlık nedeni An- kara'da siyasetin tıkanması, hedef- leri de mevcut sistem. Yani, bazı il- kelerle yola çıkmış değiller Mevcut durumun olumsuzlukları üzerine po- litika yapmaya çalışıyorlar. Parlamento tıkır tıkır işlese.partiler gerçek tabanlarıyla buluşsa, Meclis yenilenip daha nitelikli bir kadro oluşsa, başta Boyner olmak üzere, yeni girişimlerin hiçbiri zemin bula- maz. Boyner'in kurucular listesine ve kendisini sonuna kadar destekleyen ancak özel durumu nedeniyle liste- ye katılmayanlara kabaca göz ata- lım: Sabancı Holding yöneticisi Güler Sabancı. (Kusura bakmasın ama hanfendi halkımıza biraz yabancı.) Eski Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) yöneticisi ZiMfü Dic- leli. (Beyefendi de kusura bakmasın ama ya geçmişi ya bugünü hileli.) Eski SHP Hakkâri Milletvekili Cumhur Keskin. Eski AP Samsun Milletvekili Do- ğan Kitaplı. ABD'de, bu ülkenin desteği ile Saidi Nursi araştırmaları yapan Prof. Dr Şerif Mardin. Örnekleri çoğaltmak olası. Ancak bu tablo da bir imaj veriyor. Bu kişi- lerin her biri ayrı alanlardan gelip, özel saksıda yetiştirilmiş, medya gübresiyle beslenen Cem Boy- ner'de birleştiler. Boyner'in son konuşmalarında papağan gibi yinelediği bir konu; devletin durumu, Ancak Boyner, devleti adeta bir öcü gibi tanıtıyor. Tümüyle kokuşmuş, halka hitap edemeyen, toplumla bağı kopmuş bir devlet. Bunlarm büyük bölümü doğru ama Boyner adeta şunlan söylüyor: "Bu hopariör iyi ses vermiyor, o zaman minareyi yıkmalıyız." "Bu imam adam gibi namaz kıl- dırmıyor, o zaman camiyi yıkıp, ye- nisini yapmalıyız." "Bu öğretmen dersleri iyi öğrete- miyor, o zaman okullan kapatıp ye- nilerini açmalıyız." Vurguladığımız gibi, saptamalar doğru olsa bile yöntemlerin temeli yok. Kurucular arasında yer alan Prof. Mardin'i Türkiye kamuoyu Islam üzerine araştırmalarıyla tanıyor. Prof. Mardin, ABD hükümetinin desteğiyle araştırmalarını sürdürü- yor. Saidi Nursi Araştırmaları Mer- kezi, Türkiye'deki Nurculuk hareke- tinin ideolojisini de besleyen bir ku- rum. Prof. Mardin'in Bediüzzaman Said Nursi Olayı, Modern Türki- ye'de Din ve Toplumsal Değişim ki- tabından küçük bir bölüm aktara- lım: "Nurcu hareket gücûnün bir bö- lümünü de cumhuriyet döneminin bazı başansızlıklanndan aldı. Bu başansızlıklar arasında önde geleni, cumhuriyetçi laik ideolojinin bir dünya görüşü olarak Islamiyetin ye- rini alamamasıydı... Nurculuğun özelliklerini Islamdaki canlanışın bir yönü olarak ortaya koymaya çalışa- cağım..." Prof. Mardin, bu canlanışı da ar- kasına alıp YDH'ye ne ölçüde güç katacak? Sözü uzatmanın gereği yok, pu- sulasını kaybetmiş herkes YDH'ye koşsun. Kim olursanız olun, daha önce ne yapmış olursanız olun önemli değil. Yeter ki bu devlet adam olmaz deyin, Atatürk'ü bugüne taşımaya kalkmayın... Protesto Ruslar^dan hükümete uzandı • Baştarafı 1. Sayfada kal bir politika izlemesinin şart olduğu da vurgulanan mitingde. "BizRusya'nıniçişlerinekanşaınayız'' şeklin- deki devlet açıklamasının kabul edilemeyeceği belirti- lerek "Türkiye bu meseteye ilgi göstermek zorundadır. Aksi takdirde bunun hesabı başka platformlarda \erile- cektir" denildi. Mitinge katılan DYP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Dedelek ise yaptığı konuşmada sık sık ülkücü söylev- lerde bulundu. Dedelek'in konuşmasında "Şeyh Şamil, Kafkaslar'ın istiklâl güneşidir. Şeyh Şamil, Atarürk'ün öz be öz kardeşidir" demesi üzerine kalabalık yuh çe- kerek, "hükümet istifa" şeklinde slogan attı. Dedelek, kalabalığın tepkisi üzerine, mitinge hükümeti temsilen gelmediğini ve 'miyiyetçi' bir vatandaş olarak katıldığı- nı söyledi. Mitingin, hükümeti değil Rusya'yı protesto amacıyla düzenlendiğini de hatırlatan Dedelek, "hükü- met istifa" şekJinde slogan atanlan provokasyonculuk- la suçladı. Kalabalıktan buna izin verilmemesinı isteyen Dedelek, Rusya'nın Çeçenya'yı işgal etmesinin ulusal bir dava olduğunu ve hangi siyasi görüşten olunursa olunsun birleşilmesi gerektiğini vurguladı. Ancak kala- balığın protestosunun sürmesi üzerine Dedelek konuş- masını yanda kesti. Mitingin bitmesinden sonra ise yaklaşık yüz kişilik bir grup Şişli Camii'ne doğru yürüyüşe geçti. Polisın herhangi bir engellemede bulunmadığı grup, bozkurt işaretleri yaparak sloganlar attı. Şişli Camii'nin önüne gelen grup, burada İstiklâl Marşı söyledikten sonra dağıldı. Soysal: Yıınan şantajına karşı sıkı durmak gerekir • Baştarafı 1. Sayfada pazarlığın iyi >apılması. Kıbns konusunda Yunan şantajına kar- şı sıkıdurulması gerekir" dedi. Soysal, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile gümrük birliği- ne geçişi sürecinde gelinen nok- tayı Cumhuriyet'e değerlendir- di. Görüşmelerde, şu anda gele- cek yıl boyunca yürütülecek mü- zakerelerin ana çerçevesinin be- lirlenmeye çalışıldığını anlatan Soysal. "Bu betirteyişin 19 aralık- ta olması elbette iyi olurdu. Ama, ertelenmesi \ıkım demek değil- dir" dedi. Soysal, şunlan söyle- di: "Ertelemeye yol açan neden- ler dolayısı> la. geride bıraktığı- mız birkaç hafta boyunca Türk diplomasisi için gereksiz çabalar harcamak zorunlu hale geldi. O nedenkrin geçersizliğini savun- mak gerekti, bu yüzden de asıl pazarhk edilmesi gereken nokta- larda zayrflık oluştu. Müzakere- ler henüzbitmiş değil. Türkiye'yi yönetenler, çetin pazariık gere- kirken, gereksiz konularda, özel- likle demokratikleşme alamnda bir şey yapamadıklan için, konu o alana doğru kaymıştır. Burada kayma tehlikesi olan bir başka alan Kıbns konusudur. O konu- da da Yunan şantajına karşı sıkı durmak gerekir. Çünkü, özde, Avrupa gümrük birüği istemek- tedir. Şartian iyi koymak lazun." Tam tiydik uzak amaç Türkiye'nin, "dünyadakiilkve son örnek olarak", AB'ye tam üye olmadan gümrük birliğine girme durumunda olan bir ülke olduğuna dikkat çeken Mümtaz Soysal, "Açıkça belli oldu ki Av- rupa, Türkiye'den önce, bütün Orta ve Doğu Avrupa'yı ve onlar- la biriikte veya onlardan hemen sonra, Maha ve Güney Kıbnsı'ı tam üyeliğe alma\i düşünüyor. Türkiye'nin şu sırada adı bile geçmiyor" görüşünü dile getirdi. "Tam üveük uzak bir amaç" diyen Mümtaz Soysal, şöyle ko- nuştu: "Öte yandan gümrük birliği ise 1963'te ünzalanan Ankara Antlaşması'nı ve sonradan 1972'de yürürlüğe giren ek pro- tokolünün zorunlu hale getirdiği kaçamayacağınız, dışına çıkama- yacağınız, 20 yüuk bir sürecin noktalanması aşamasındadır. Fa- kat burada şunu akıkia tutmak gerekir; gümrük biriiğinden da- ha kârb çıkacak olan A\ rupa'dır. Elbette Türkiye'ye bazı yararla- n olacak. Fakat Örneğin, serbesı dolaşun gibi bazı araçlar, Türki- ye açmndan, gerçekleştirilmeden kalacak. Buna karşıhk Avrupa 60 mil- yonluk, şimdilik 60 mUyonluk, 2000 küsur ydlannda 100 milyo- na varacakolan bir nüfusun oluş- turduğu bir pazara giriş olanağı bulacak." Soysal, AB'nin dış ticaret esaslannı belirleyen organı olan Avrupa Komisyonu'nun içinde Türkiye'nin bulunmamasının yaratabileceği sakıncalara dikkat çekerek şöyle devam etti: 'Çetin pazariık gerekir' "Bunun için, her şeyden önce, gümrük birliğine ilişkin birçok komisyonda Türkiye'nin tam an- lamıyla temsil edilmesi gerekiyor. Hatta girmeden önce, 1 Ocak 1995'tenitibaren Türkiye'nin uy- gulaması gereken birtakım indi- rimkr gibi yükümlülükleri ola- cak. Örneğin, Konut Fonu'nda 1 ocaktan iribaren yüzde 20'lik in- dirim oiacak. Bunlann mali ba- kımdan telafi edilmeye başlan- ması gerekir. Bu telafinin belli ta- rih lere \e beUi miktariara bağ- lanması gerekir. Bu da henüz as- kıdadır. Burada çetin pazariık ge- rekir.' Soysal, "Dtşişleri Bakanlığı go- revini sürdürüyor olsaydınız ne yapardınız?" sorusuna da şu ya- nıtı verdi: "Bunlan bilerek, bunlan dü- şünerek, özellikle Yunan şantajı- nı kabullenmemek, o konuda ıs- rarlı olmak ve Avrupa'yı kendi çıkar noktalanyla yakalayıp, bunlara da itiraz ediyorsa. bunun altında ne \ar,onu söylemeye zor- lardım. Onu da (Türkiye AB'ye giremez) sö> leyemeyecekkri için, Avrupauuğa yakıştıramayacak- lan için, başka bakımlardan is- tediğimizi koparmayı, koparabil- mek mümkün olur mu diye düşünürdüm." • Baştarafı 1. Sayfada Taraflar, bugünkü toplantıda, Türkiye'nin AB ile gümrük birli- ğine geçmesine ilişkin karar için, dönem başkanhğının Fransa'ya geçeceği 1995'inilkyansındabir gün tespit edecekler. Türkiye'nin gümrük birliğine geçmesi konusunda ahnacak ka- rann ertelenmesine karşın, bugün yapılacak toplantı çerçevesinde, Ankara'nm AB ile 1980 askeri darbesinin ardından ilişkilerinin kesilmesi olayının tekrannın ön- lendiğine dikkat çekildi. Anka- ra'da, Ortakhk Konseyi'ne katıhp katılmama konusunda yapılan değerlendirmelerin ardından, SHP Genel Başkanı, Dışişleri Ba- kanı ve Başbakan Yardımcısı Ve- kili Murat Karayalçın, toplantı için dün Brüksel'e gitti. Cumhuriyet'e bilgi veren Brüksel'deki diplomatik kaynak- lar, bugün yapılacak toplantı so- nunda, çok büyük bir olasılıkla karar çıkmayacağını, ancak he- Umutlar 1995'e kaldı saplann, gümrük birliği sürecinin 1995'ten sonraya da ertelenme- mesi için yapıldığını söylediler. Türkiye'nin AT nezdindeki da- imi temsilcisi Büyükelçi Cem Duna, toplantıda Gümrük Birli- ği'ne ilişkin hiçbirbelgenin imza- lanmayacağını belirterek "Türki- ye açısından olumlu olan şey, Or- takhk Konseyi'nin toplanmasıdır. Eğer toplantı olmasaydı. Türki- ye-Avrupa Birliği ilişkileri bir be- lirsizlife sürüklenecekti. Bu kesin- ti önlenmiştir" dedı. Avrupa Parlamentosu'nun ka- ran ve Vunanistan'ın mali proto- kole koyduğu veto nedeniyle teh- likeye giren sürecin planlandığı biçimde gerçekleştirilmesi için Brüksel ve Ankara'da dün de yo- ğun diplomatik çaba harcandı. Dışişleri _Bakanlığı Müsteşan Büyükelçi Özdem Sanberk, Por- tekiz'den hızla geçtığı Brüksel'de- ki temaslan sırasında, Ortakhk Konseyi'nin 1963 Türkiye-AB anlaşmalan çerçevesinde yapıl- masının "hukukjbirzorunluluk" olduğunun altını çizdi. Vetoyu aşma çabası Avrupa Birliği Bakanlar Kon- seyi, Yunanistan vetosunu aşmak için bu sabah birtoplantı daha ya- pacak. Toplantının ardından, öğ- leden sonra Ortakhk Konseyi top- lanacak. Ortakhk Konseyi toplantısın- da, gümrük birliği ile ilgili teknik konularda hangi aşamaya gelindi- ği tespit edilecek ve Türkiye'nin AB ile gümrük birliğine geçmesi karannın alınacağı ikinci toplan- tının tarihi belirlenecek. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Vekili Murat Karayal- çın'ın katılacağı toplantıda, An- kara, ikinci Ortakhk Konseyi'nin 1995'in ilk yansında yapılması için baskı yapacak. Diplomatik kaynaklar, gümrük birliğine geçiş için gerekli olan tüm teknik püriizlerin aşılmış ol- duğunu, ancak Avrupa Parlamen- tosu karan ve Yunanistan'ın uz- laşmaz tutumunun toplantıdan bir belge çıkmasını engellediğini di- le getirdiler. Yunan vetosu, Türkiye ile AB arasmdaki gümrük biriiğinin yüz- de 85'ini oluşturan çerçeve anlaş- masını engellemiyor. Ancak Ankara, Türkiye'nin gümrük birliğine geçişte, vergi ve fonlann indirilmesi nedeniyle uğ- rayacağı kayıplann gıderilmesi için Atina ve Lüksemburg'un ve- to koyduğu 4. Mali Protokol'ün, gümrük birliği anlaşmasıyla bir- iikte çıkmasında ısrar ediyor. Yapılan hesaplara göre, 3 mil- yar dolar tutanndaki 4. Mali Pro- tokol'e karşın, Türkiye, gümrük birliğine geçerken, yaklaşık 6 milyar dolar tutannda vergi ve fon kaybına uğrayacak. Türkiye ile AB arasında güm- rük birliği karannın çıkması için yapılması planlanan toplantı ön- cesinde, Yunan vetosunun kaldı- nlması ve Türkiye'nin demokra- tikleşme alamnda atacağı adımlar büyük önem taşıyor. Yunanistan, Kıbns Rum yöne- timinin birliğe tam üyeliği müza- kerelerinin başlatılması ve 4 mil- yar ECU (Avrupa para birimi) ve- rilmesi karştlığında, vetoyu kaldı- racagını bildiriyor. Ancak, AB, Türkiye'nin Kıbns konusunda böyle bir koşulu kabul etmeyece- ğini bildiği için, Yunanistan veto- sunu kaldırtnak için başka bir for- mül anyor. Ortakhk Konseyi toplantısı sı- rasında PKK yanlılannın ise Av- nıpa Birliği Konseyi binası önün- de Türkiye aleyhine gösteriler üüzenleyecekleri ögrenildi OLAYLARIN ABDINDAKİ GERÇEK • Baştarafı I. Sayfada gözünün içine baka baka "kendisinin de içinde bulun- duğu misyondan"söz edebi- liyorsa köşe başları şimdi- den tutulmuş demektir. El Ezher'de miütan şeriatçı olarak yetiştirildikleri bilinen kişilerin bir yandan Milli Eği- tim Bakanlığı tarafından imam-hatip okullarına, öte yandan da Başbakanlığa bağlı Diyanet Işleri Başkanlı- ğı'nda devlet görevlerine atanmalan, yürünecek yolla- rın taşlarının da döşenmeye başladığının kanıtıdır. Hem laik, hem de şeriatçı olabileceklerini sananlar, halkı kandırmayı bir yana bı- rakıp gerçek yüzleri ile top- lum karşısına çıkmadıkça, aydınlığa kavuşmak olası değildir. • Rusya'nın Çeçenistan'ın başkentini bombalamaya başladığına ilişkin haberler dünya basınında yer alıyor. Bir yandan da Sırplar Bos- na-Hersek'te benzer saldırı- larını sürdürüyorlar. Fakat in- san hakları şampiyonluğuna soyunan Batı ülkeleri, arka- larını dönüp bakmıyorlar bi- le. Dünya lideri ABD, uzun bir sessizlikten sonra dünya liderliği için başaltına soyu- nan Rusya'ya arka çıkmayı yeğliyor. Ama ortaya Türkiye'yi suçlamak için bir fırsat çık- mışsa kimse gözümüzün yaşına bakmıyor. Son örnek gümrük birliği ile Türkiye'nin olası ilişkileri. Vakit yitirıl- meden ambargo tehditleri bile gündeme getirilerek gözdağı veriliyor. Ama şaş- mamak gerek. Çünkü ekonomimizin iplerini onlara teslim etmişiz; ekonomiyle politikanın iç içeliğini kim yadsıyabilir? • • • Avrupa-îsveç çelişkisi Destek mi, sertükmi? BERLİN/STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Almanya, or- taklannı Türkiye ile gümrük bir- liğine gidilmesi için yoğun bas- kı altına alırken Isveç hükümeti, Essen'deki toplantıda alınan Tür- kiye'yi eleştiri karannın Brük- sel'de değiştirilerek sertleştiril- mesini isteyecek. Almanya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel, dün Thüringer Allgemeine gazetesine verdiği demeçte "Türkiye'nin Avru- pa'nın desteğine her zaman- kinden çok ihtiyacı olduğunu" söyledi. Kinkel. bugün Brüksel'deki Karma Komisyon toplantısında Türk heyetiyle DEPMilerhakkın- daki karar üzerine 'yoğun istişa- rede bulunacağını' belirtti \e şöyle dedi: "Biz, Almanya olarak, AB Dönem Başkanı sıfatımızla Ankara'ya DEP kararından sonra bir demarş verdik. Bu karan kınadık. Ancak Türki- ye'nin dev sorunlarla boğuştu- ğu unutulmamalıdır. Kürt so- runu. yüksek enflasyon ve bu- na bağlı olarak ekonomik so- runlar ve yükselen köktendin- cilik Türkiye'yi tehdit ediyor. Yıllardır dostluk bağlarıyla bağlı olduğumuz bu ülkeye yardım etmeliyiz." Isveç "sertiikw diyor AB dışişleri bakanlan konsey toplantısında Isveç ise Essen'de- ki toplantıda alınan Türkiye ile ilgili eleştiri karannın sertleştiril- mesini isteyecek. Brüksel'de bu- gün ve sah günü yapılacak kon- sey toplantısında Isveç'i Dış Ti- caret Bakanı Mats Hellström temsil edecek. Hellström, Türki- ye'nin gümrük birliğine girmesi- nin tartışıldığı şu günlerde Avru- pa Birliği içinde Türkiye'ye kar- şı yapılan eleştirilerin arttığını, Kürt parlamenterlerin hapis ce- zalanna çarptınlmasından sonra Essen'deki başbakanlar toplantı- sında alınan karann hafif bulun- duğunu belirtti. Isveç, Türki- ye'ye karşı sert bir kınama kara- n altnması isteğine neden olarak "Türkiye'deki Kürt halkına yapılan baskıları ve insan hak- İarına karşı işlenen diğer suç- lan" gösterdi. Bu arada, Avrupa Birliği'yle Türkiye arasında Brüksel'de imzalanması bekle- nen Gümrük Birliği anlaşması- nın önündeki tek engelin Yuna- nistan'ın vetosu olduğu belrtildi. Bonn'daki güvenilir kaynaklar- dan edinilen bilgiye göre, Yuna- nistan dışında hiçbir AB ülkesi, gümrük birliğine muhalefet şer- hi koymadı. AB'de Almanya'nın en yakın dostu olan Fransa da DEP karannın getirdiği olumsuz havaya rağmen, Türkiye ile güm- rük birliğine karşı çıkmadı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear