25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 ARAUK 1994 PAZARTESİ 10 DUNYADA GEÇEN HAFTA 'Olay reklamcılar' sahneden çekildi İNCILTERE EDtPEMİLÖYMEN LONDRA - Ünlü reklamcı bıraderler Moris ve Şarl Saatchi, artık reklamcı değiller. Geçen haftanın en dikkate değer haberlerinden biriydı bu. Şarl Saatchi, zaten geçen yıl, agabeyi ile birlikte kurduklan ünlü fîrmadan dışlanmıştı. Geçen cuma gûnü de ağabey Mons, yönetim kurulu başkanlığından aynlmaya zorlandı. Ve gitti. Böylece, 1980'lerin 'olay reklamcılan' da reklamcılık tarihindeki yerlenni aldılar. Oysa Saatchi and Saatchi, bir zamanlar, üzennde güneş batmayan bir dev reklam şirketiydı. Müşterileri arasında ıngiltere ve Türkiye hükümetleri de vardı. Ingiltere Başbakanı Thatcher'in gözde reklameviydi S+S. Thatcher'dan özenen Ozal da Türkiye'nin tanıtımını onlara vennişti. Ancak Türkiye ile Saatçi bıraderler arasındakı evlilik uzun sürmedi. 1989'da başladı, ve ilci yılda bitti. Türkiye'nin, Avrupa Toplulugu'na 1987'deyaptığı üyelik başvurusunu izleyen iyimser ve pembe yıllardı. Hoop diye Avrupa Topluluğu üyesı olacaktık herhalde? tşte Saatchi and Saatchi, bu iyimserliği Türkiye'de pompalarken, Avrupa'da da ikna turlanna çıktı. Ama olmadı... Saatchi and Saatchi'nin şansı zaten Margaret Thatcher ile evliliğinin sona ermesiyle dönüverdi. Thatcher, 1987 genel seçimi için firmanın hazırladığı reklam kampanyasını beğenmedi. Ve onlan, yamacından attı. Firmanın burun aşağı gidişi de böyle başladı zaten. Oysa, 'Thatcherizm' sözcüğünü bile bulan, herkesin belleğine yerleştiren bu fîrmaydı. Dünyanın en yüksek cirosuna sahip reklameviydi. Çünkû çok yaratıcıydı. Kimsenin görmedığini gören, kimsenin düşünmediğini düşünenlerin bir araya geldiği bir 'vizyon evi' gibiydi. S+S büyüdü, büyüdü, hiçbir yerlere sığamaz oldu. Asü Nadir'in PoUy I^^ck'ının büyüyüp büyüyüp hiçbir yerlere sığamadığı yıllarda iki fırma, aynı meydanda karşı çapraz iki köşede para kırdılar. Ama ikisi de Thatcherlı yıllan simgeleyen har yurup harman savurma döneminin sona erişiyle eridi. Saatchi and Saatchi firmasmın yüzde 30'unu ele geçiren Amerikalılar, adını her halde değıştirecekler... Ve geçen haftanın en garip haberlerinden biri de cumartesı günü yayınlandı. Guardian gazetesi, ünlü fîzik bilginı Einstein'ın gözlenni bulmuştu! Evet, Einstein'ın cesedi yakılmış, ama meğerse gözlerini, bilginin göz doktoru Henry Abrams gizli bir ameliyatla çıkartıp saklamış. Amerika'da New Jersey'de bir banka kasasında durup duran gözler şimdi satışa çıkartılıyor. Pop sanatçısı MRhael Jackson almak istiyormuş. Gözlerin fîyatı 5 milyon dolara kadar çıkabilecekmiş. Ama hukuki sorunlar var Doktor, Einstein'in gözlerini hangi hakla almış? Izni var mıymış? Bu sorular hukuk açısından yanıtlanmadan Einstein'in gözleri satılamazmış. Mülteciler yine sorun oldu DANIMARKA FERRUHYILMAZ KOPENHAG - Hükümetin, 'geçki mülteci' statüsüyle Danimarka'ya getirilen 18 bin mülteciye ikı yıl sonra normal mülteci statüsü tanıyacağını açıklaması, Danimarka'da mültecılere yönelik tartışmalan yeniden ateşledi. Sosyal demokrat belediyeler başta olmak üzere belediyeler hükümete başkaldırdı. Hükümetin karanna göre Bosna'da savaş iki yıl içinde bitmediğı takdirde, Danimarka'da bulunan Boşnak mültecılere normal mülteci statüsü verilecek. Boşnak mülteciler şimdilik kendileri için özel inşa edilen merkezlerdeki barakalarda kalıyorlar. Boşnak mültecilere normal mülteci statüsü tanınması, mültecılerin bu barakalardan çıkması ve sosyal konutlara yerleştirilmesi ve mültecilere yönelik giderlen belediyelerin üstlenmesı anlamına gelecek. Bu da belediyelere büyük ekonomik yük getireceğinden, belediyeler hükümetin karanna başkaldırdı lar. Beledıye başkanlannın bir kısmı. Boşnak mültecilere normal mülteci statüsü tanınmasına karşı çıkarken Belediyeler Birliği'nin Liberal Partili Başkam Evan Jensen, Danımarka'nın sınırlannı tüm mültecilere kapatılmasını istiyor. Kopenhag'ın banlıyölerinden fshöj belediyesinin başkanı ftr Madsen ise genel olarak Danımarka'nın çok külrürlü bir toplum olup olrnayacağının halkoylamasına sunulmasını öneriyor. Mültecilere karşı çıkan belediyeler, yabancılann belli yerleşim birimlerinde yoğunlaşmalannın, topluma uyum ve çocuklann eğitımı gibi alanlarda sorun yarattığını savunuyorlar. Belediyeler, hükümetin Boşnak mültecilerin ülkenin çeşitli yörelerine dağıtılacağı yolundaki sözünün geçersiz olduğunu. mültecilerin bir süre sonra büyük kentlerdeki yabancılann yoğun oldugu yörelere taşınacagını belirtiyorlar. tnsan haklan kuruluşlan ise, Danimarka'nın uluslararası sözleşmelere taraf olduğunu hatırlatarak, sınırlann tüm mültecilere kapanmasının mümkün olamayacağını belirtiyorlar. Sözleşmeler, mültecilerin uzun süre belirsizlik içinde bırakılmasını da yasaklıyor. Bu durumda iki yıldır Danimarka'da bulunan Boşnak mültecilerin durumuna açıklık getirilmesi gerekiyor. Şimdiki durumda mülteciler, oturma ve çalışma izinleri bulunmadığından çalışamadıklan gibi Danimarkaca kurslanna devam edemiyorlar, normal evlere taşınamıyorlar. Çok kültürlülûğün halkoylamasına sunulması ise baştan yanlış bir düşüncenin ürünü olarak görünüyor. Fransızlar artık şarap içmiyorMtŞELPERLMAN PARİS - Cadı kazanını andıran siyaset kazanı, özellikle başkentte fokur fokur kaynamaya devam ededursun, yıl sonu bayramlannın şimdiden gündeme geldiği söylenebilır. Fransız siyaset alanındakı sorunlar ne denli ciddi olursa olsun, Noel Baba'yı nasıl karşılayacaklannı, 1995'i nasıl kutlayacaklannı iyice düşünenlenn sayısı da gıderek kabanyor. Insanoğlunun böylesı davranışını da az çok doğal saymak gerekir. Ancak bizim burada sözünü etmek istediğimiz konu. Fransızlann gerçekten baştacı olan şarap. Kırmızısıyla, beyazıyla, şampanyasıyla. Zevkle kurulmuş sofralann etrafinda toplananlar kadeh tokuştururken bu olgunun ekonomik yanını bir an için bile olsa dikkate alacaklar mı acaba? Bu soruyu yöneltmenın nedeni çok önemlı oysa. Yeme içme geleneğınde önemli bir yere sahıp olan şarap, maalesef daha az tüketiliyor bir süredir. Geçen hafta yayımlanan bir raporda, özetle Fransızlann yansının artık şarap ıçmediği, gen kalanlann ise tüketim miktannı azalttıklan, fakat üstün kaliteli şaraplara rağbet ettikleri belirtiliyor. Söz konusu rapordaki FRANSA bilgilere göre yaklaşık 30 yıl önce ortalama kişi başına yılda 120 litre şarap tüketilirken şimdilerde bu miktar 66.5 litreye düşmüş bulunuyor. 2000 yılının eşiğine 365 gün kala, yani 1999' da 63 litreye inecekmiş Fransa'nın şarap tüketimi. Bu duruma karşın şunu da not etmek gerekir Yaklaşık 800 frank harcayıp bütçelerinin yüzde birini şaraba ayıranlarbu içkınin kalitelisini yeğliyor. Eh, ne diyelim ki? Eski çamlar bardak olmuş. Konuyu daha da açmak gerekirse, şarap tüketicilerinin Fransa'da şimdilerde iki kategonden oluştuğu söylenebılir. Biryandan sayılan giderek azalan, daimi tüketiciler. Nüfusun yüzde 18.7'sini oluşturu adi şarap içenler. Buna karşı ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan ve 'zaman zaman' kalitesi yüksek şaraplann tadını çıkaranlar Fakat şarap üreticilerinin başına balyoz gibi ınen husus, ülkede şarap içmeyenlenn oranının 4 yıl öncekı venlere göre yüzde 50.9 olmasıydı. Yani Fransızlar'ın şimdi yansından fazlası şarap ıçmez hale geldi. Oysa içmeyenlenn oranı, 1980'de, yüzde 39 olarak saptanmış bulunmaktaydı. Bütün bu sıkıntılar sadece iç pazarla sınırlı kalsa yine de fena olmayacak. Halbuki uzmanlann belirttiğine göre şarap tüketimi bütün dünyada aşağı yukan aynı eğilımi gösteriyormuş. Fransız şarap üreticilerinin başlıca problemlen arasında daha ucuz fıyata satış yapan Ispanyol ve Italyanlar bulunuyor. Bir de yenı üretici ülkeler. Bu arada Avrupa Birliği çerçevesinde de gündeme gelen şarap pıyasası problemi kolayca çözülecek türden değıl. Ama gerek bu hafta sonundaki Noel bayramıyla, 31 Aralık gecesındekı yılbaşı kutlamalannda en cıddı problemlenn geçici olarak 'unutulacagı' kuşkusuz. Estonia mezar oluyor İSVEC GÜRHAN UÇKAN Angota'yd henüz banşgelmedi Angola'da yaklaşık 20 yıldır süren iç savaşı son erdirmek için hükümet güçleriyie UNITA gerillalan arasmda geçen ay imzalanan banş antlaşması, çattşmalar nedeniyle evterini, aileierini ym'rmiş Angolaiıiann da korktuğu gibi tam bir ateşkes getirmedi. Çatışmaiann sona ermemesi üzerine ülkede topyekûn bir iç savaş başlayabileceği konusunda geçen hafta hükümeti uyaran UNITA yetkilileri, aynca Angola yönetimini ulkedeki Birleşmiş MiHetler (BM) görevlileriyle bir 'savaş planı' hazırlamakla suçladılar. V önetimin, insani yardım için Angola'da bulunan BM görevlilerivle suç ortakuğı yaparak kendilerine yönelik yeni bir saldın hazırladığını öne süren UNITA, savaşın yeniden başlamasını önlemesi için BM've çağnda bulundu. Iç savaş nedeniyk köylerinden kaçmak zorunda kalan yüz binlerce AngolaU, halen ülkenin çeşitli bölgeterinde kumian kampJarda çok ağır koşuilar altında yaşamlaruu sürdürmeye çalışıyor. Kıbns'ta her yer kapkaranlık KKTC REŞATAKAR LEFKOŞA - Ercan Havaalanı'nm terminal binası bayraklarla süslenmiştı. Köy ve kentlerden getirilen yüz dolayında vatandaş sabırsızlıkla Kıbns Türk Hava Yollan'nın 008 sayılı tstanbul uçağının alana inmesini bekliyordu. Fas'ın Kazablanka kentindeki Islam Ülkelen Konferansı toplantılanna katılan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın burada önemli destek sağladığını ve hepsinden de önemlisi Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den taze para'güvencesi alındığını öğrenen bazı siyasiler, sürpriz bir karşılama töreni hazırlamıştı. Davulcu ve zurnacıyı öne, bayraklı gençleri ise arka sıraya yerleştirmişlerdi. Içlerinden birisi "Kurbanı nerde kesecegE" dıye soruyordu. Bir süre sonra sorunun yanıtını asık suratlı bir organizatör verdı: "Uçak gelmiyor, haydi e\terinize_" KTHY'nın 008 sefer sayılı uçağı, Ercan'daki yoğun sis yüzünden lstanbul'dan kalknıayınca, karşılama töreni iptal edilmiş, Denktaş ise adaya dönüşünü bir sonraki güne ertelemişti. Uçaklann sisli havada iniş yapabilmesi için 250 bin dolarlık bir yatınm gerektiğini söyleyen Denktaş. KKTC hükümetini bu yatınmı bir an önce gerçekleştirmeye davet ederken Demirel'den getirdıği 'tazepara' mesajını da sözlerine ekhyordu. Denktaş'ın söylediklerine göre aylardır devam eden elektrik kesintileri ve bu kesintilerin yol açtığı zararlan yeni yeni öğrenen Demirel, "Kıbnsu hemşerilerimiz mcrak etmesinler, imdafJanna vetişeceğiz" mesajını ulaştınyordu. fşte 17 Aralık 1994 tarihli yerel gazetelerin ana haberleri, Demirel'in 'tazepara' mesajı ve Denktaş'ın sıs şikayetleriyle ilgıliydi... Ancak aynı gazetelerin ıç sayfalanna serpiştinlen haberler, KKTC'nin ûzerindeki kara bulutlan dile getinyordu. Işte size Yavnıvatan'dan bir günlük haber başlıklan: 9 Yakup Dağaşan cinayetindeki esrar perdesi aralandı... Planlayıp öldürdüler. # Beyramudu'nda ctnayet... 18 yaşındaki genç öldürüldü.. 0 UBP'nin kötü gidişe dur mitıngi bugün. # Kahraman Mine... Tuzlalı Mine Güler evine giren hırsızı, mutfaktaki ekmek bıçağı ile yaraladı. 0 Girne Ağır Ceza Mahkemesı karannı verdi. Uslanmayan hırsıza 4 yıl hapis. 0 Gime'deki Birinci Ticaret soyuldu... 0 Hırsızlık çetesi yakayı ele verdi... Otomobilden pastırmaya kadar çeşitli mallar çalan 6 kışilık çete kıskıvrak yakalandı. Burası, 1974 Banş Harekatı Başbakanı Bülent Ecevit'in 'Kfiçük Isviçre' yapmak istediğı Kuzey Kıbns... Aylardır pıllı radyolarda 'Her yer karanük'şarkısı çalınıyor... Fakat Kıbns'ta iki tümen asker, on binlerce göçmen bulunduran Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst düzeydeki yetkilileri her şeyden habersiz görünüyor. Ve öyle umut edilıyor ki, memur maaşlan için gönderilecek bir miktar para ile tüm sıkıntılar sona erecek!.. Halbuki kara bulutlann dağılması için kalıcı plan ve programlara çok ivedi önlemlere ihtiyaç vardır... "Aksi halde arkadan gelecek gök gürültüKi yağmur, yeni bir sel felaketine yol açabiiir" dıye endişelenenlerin sayısı bir hayli kabank. Sayın Demirel'e saygılanmızla arzediyoruz. STOCKHOLM - îsveç'te geçen haftanın en önemli konusu, 800'den fazla ölüyle Fin adası Utö açıklannda, 70 metre derinlikte yatan Estonia feribotunun çıkartılıp çıkartılmayacağıydı. Perşembe günü Başbakan Ingvar Carlssonun hükümeti, geminin çıkartılmayacağmı, üzeri örülerek mezar halıne getirilecegini açıkJadı. Daha önce de "Etik Komisyonu" hükümete, geminin çıkartılmasına karşı bir rapor vennişti. Karar, kaza kurbanlannın büyük tepkısine yol açtr. Başbakan, geminin çıkartılması için hiçbir malı güçlükten kaçınılmayacagı şeklinde kazadan hemen sonra yaptığı açıklamadan ötürü özür diledi ve şöyle konuştu: - $u anda verdiğim bilgiden ötürü akrabalann çok üzüleceklerini, sevdiklerinin, ölülerinin denizden çıkartılmasını umduklan için büyük düşkınklığma uğrayacaklannı biliyorum. Birçoğu, zıyaret edebılecekleri bir mezar olmasını ıstıyor. Geminin battığı bölgenin, bir kaza bölgesinden başka bir şey olmayacağı görüşündftler. Canlannı kurtarmak ıçm savaş verdiklen gemıde huzur içinde yatamayacaklannı hissediyorlar. Hepsıne olan saygım sonsuz. Isveç hükümeti bölgeyi, kutsal bölge ilan ettı; oradan gemiyle geçmek ve hatta yakınını zıyaret etmek bile ızne bağlı olacak. Estonia"nın altına ve çevresıne. yanmşar metre kalınlıgmda taşlar konulacak. Ardından çevresine ve üzenne taşlar ve çakıllar konularak denizın dibinde dev bir mezar oluşturulacak. 10 bin tonojındaki bir yük gemısiyle taşınacak olan malzemeyi uzaktan kumandalı mini denizaltının yardımıyla 25 kışilık personel uygun yerlere boşaltacak. Hükümetin bu karan almasında, iki önemli etken rol oynadı: Geminin çıkartılmasınm başka kişiler için de tehlikeli bir operasyon gerektirecek olması ve ceset tanımanın, orada bırakmaktan daha üzücü, yorucu ve güç bir süreç gerektirmesi. Hükümetin karan, parlamentoda temsil edilen bütün partilerce desteklendi. Ana muhalefet partisi başkanı, önceki Başbakan Carl Bildt, hükümetin karannı doğru bulduğunu söyledi ve başbakanla görüş birliğınde olduğunu belırttı. Newsweek dergisi 'Sınır Tanımayan Doktorlar'ın eski başkanı Brauman ile görüştü Merhamet tek başına işe yaramıyorDış Haberler Servisi - Bosna-Hersek, Ruanda ve So- mali başta olmak üzere tüm dünyada faaliyetlerini sürdü- ren ünlü Fransız yardım örgütü "Smır Tanımayan Dok- todar'ın eski Başkanı Rony Branman, "Devant le Mal" (Kötülüklerin Karşısında) adlı kitabında, insani yardımın ardında yatan felsefe ve siyaseti eleştiriyor. Newsweek, Rony Brauman ile kitabı ve günümûzün büyük krizleri üzerine bir söyleşi yaptı: -Bosna'da, Ruanda'da \t SomaFde "merhamet uyan- dıncı manzara" olarak nitetediginiz göruntukre karşı ÇK kıyorsunuz. Merbametin neresi kötfl? -Merhamet hıssetmemizın kötü bir tarafi yok. Çocuk- lann öldüğünü, ınsanlann çöllerde ya da yakılmış köy- lerde can çekiştiğini gördügümüz için merhamet hissedi- yoruz. Ancak bu merhametin bir anlamı yok. Büyük bir siyasi krize yönelik tek yaklaşım halini aldığında adı aşı- n duygusallık olur. -Merhametin, kamuoyunun bakq scısnı bulandırdıgı- na mı inanıyorsunnz? -Oçüncü Dünya sadece butür bir merhametin ya da kor- kumuzun odak noktası olarak görülüyor. Yoksulluk, nü- fiıs patlaması, savaş, açlık hepsi birbirine kanşmış durum- da. Biri olmazsa digeri, neredeyse fark etmiyor. Bu ne- denle, Ruanda'da 500 bin kişi öldürüldüğünde, Afrika'da bugüne kadar yaşanan ve yaşanmaya devam edecek fela- ketlere bir yenisi daha eklendi diye düşündük. Bunun bir soykınm olduğunu anlamadık. -Peki Bosna'da yaşananlar? -Avrupa'nın bu bölgelerden etnik bir perde ile aynldı- ğına karar verdik. Bu olay başlayınca, Bosna da bizim için Uçüncü Dünya'ya aıt bir konu olu\erdı. -Bundan iki yıl önce Sınır Tanumvan Doktoriar'ı Bos- na'>a>wft«makko«ısundagönübözd»vnuınııştınız.Oz»- Saraybosna'ya gittiğimiz zaman kurbanlann yanındayız, ama Sırp denetiminde bir bölgeye gittiğimiz zaman kasaplann yanında oluyoruz.' Brauman, medyayı eteştirdL manlar, "insani müdahalenın" Baûlı hükümetler için as- keri ve siyasi _vönden daha karariı bir tavır ahnaktan ka- çınmanın bir yohı olduğunu öne sürmüştünflz. - Bosna-Hersek gelişmiş bir ülkeydi. Temel ihtiyaç maddeleri karşılanıyordu. 1992 ve 93'ün başmda yardım örgütlerinin orada ne işleri olabilirdi ki? Kendi reklamla- nnı yapmak mı? Ybksa büyük çaplı bir gösteriye katılma ısteği mı? Bugünse gerçekten de insani yardım gerekti- ren bir durum söz konusu. Başlarda çekimser davranma- mın bir dığer nedeni de Bosna'daki yardım örgütleriyle etnik temizleyiciler arasındakı ilişkiydi. Saraybosna'ya gittiğinizde, Boşnak topraklanndayken, kurbanın safin- da yer ahyorsunuz, Sırp denetımindeki bölgelerde oldu- ğunuzda kasaplann safında oluyorsunuz. tnsani müdaha- lenın tamamen tarafsız gerçekleştirilebileceğine inanmı- yorum. -Hilâ insani yanhmın hiç bir şey yapdmamasma karşı- hk bir özür olarak kuOanıkbğını düşünüyor musanuz? -Sanınm daha da ileri gidebiliriz. İnsani yardım Sırp- lara verilen siyasi desteği gizlemenin bir yoludur. Fran- sa'da diplomatlar ve ordu, Sırplan her iki dünya savaşm- da olduğu gibi hâlâ müttefıkimız olarak görüyor. Cum- hurbaşkanı Vlhterrand da Balkanlar'daki muhtemel bir büyük patlamayı önlemenin tek yolunun orada güçlü bir Sırp yönetimı kurmak olduğuna inanıyor. Amaçlannı ka- mufle etmek için de insani yardımı kullandı. -Peki ya medya? Sara>bosna dtşmdaki bölgelerden da- ha çok televizyon yayını yapuabflseydi, örneğin Bibaçta- ki durumda bir degişikh'k olur muydu? -Hayır. Hiç bir şey değişmezdi. Modem dünyanın en cıddi yanılgılanndan biri, bir imajın tüm dünyayı değiş- tırebüeceğine inanmaktır. Imaj, meıhamet yaratabilir, an- layış degil. -Khabınızda, Ruanda'da yaşananlan soykmm olarak nftetemekte ısrar ediyorsunuz. Ancak pek çok kişi bu te- rime karşı çıkryor. -Kelimeyi kullanmak soykınmın gözlerimizın önün- de, bizim onayımızla gerçekleştiğini kabul etmek anla- mına gelir. Dünyanın, her yerinde olan biten her şeyi bi- liyonjz ve bu bilgi, artı teknolojik gücümüz ve cömertii- ğimizle insan hayatını, onurunu koruyup acı çekilmesini önleyebiliriz şeklindeki iyimser sanıyı yıkacaktır. -II. Dünya Savaşı'ndan sonra insanlar bu tür bir kat- Banun gerçekieşmesinc bir daha asla trin verflmeyeceğmi dûşûnüyorlardı. Şimdi, beklenümevenin her zaman ger- çekleştiğini öne sürüyorsunuz. -Her şey mümkündür. Kameralarla akşam haberlerin- de canlı yayınlanan çekimler yapılan yeni bir Auschwitz kampı bile olabilir. Biz de televizyonun karşısına geçip, " Çok korkunç. Yardım örgütfcri niye bir şeyler yap- mıyor?" deriz. ÇEVIRMENLER Doğrodan Yazıh ve SSzhl Çeviri, Çevıri-derleme Kitap ve Ansiklopedik Söziûk Yayıncılığı, FUm Çevirisi ile belırulen konularda bütünsel hizmet anlayifi içinde tamamJayıcı diğer hizmetleri sunmak üzere kurulan, İLETİŞİM Dil ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Bilgi tşlem teknolojisi en son donanım ve uygulamalannın kullanıldığı, geleneksel hiyerarşik yönetim düzeni yerine, çalışanlannm yönetsel sorumluluklan paylasüğı, giderek şirket sermayesine ortak olduğîı hizmet verdiği alanda muşteriye dönük kaliteyi en verünli biçimde sunmaıun dışında kural getirmeyen yapısıyla; * İngitizce (tercihen 2. yabancı dil) çok tyi bilen ve kullanabilen * Çerirmentiği mesUk edinmiş ya da edinecek, * Bilgi dağarcığı geniş, araştırmacı-sorgulayıcı bakış açısına sahip, * Dilbilim çcâışmalan olan ya da kafa yoran, * Takım çalışmasına yatkın, eleştiriye açık, dürüst, içten ve sevecen, * Sadece çağdaş, dost bir çalışma ortamında severek yapılan, meslek ve kışıliğınde kendisini sürekli geliştirerek saygınlık kazândıracak bir iş değil aynı zamanda katkısı ile doğrudan orantılı ve sürekti iyi bir getir de elde etmek isteyen vefuü-üme çahşabılecek dosüanmmn, Posta ya da faks ile CV ve beklenti mektuplannı bekliyoruz. Personel tşlemleri Sorumlusu. Dilek ŞENDİL'in dikkatine, Eski Yıldız Cad. Dilek Apt. No:66, Daire:3, Beşikta§/İSTANBUL Faks:(0212) 227 28 «1 İLETİŞİM Her Dilde Söylenen Kalitenin Adı... ÖĞRENCİLERE Gungörende aile yanında kalabilecek pansiyoner 2 bayan öğrenci Tel:562708S Nüfus cüzdanımı, askeri kimlik, Genelkurmay GES Komutanlığı giriş kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ÖZLEMÖZTÜRK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear