14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 OCAK1994 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Rutkay Aziz, sanat danışmanlığıru üstlendiği Tiyatrom'la Berlin'de 'Sakıncah Piyade'yi sahneledi 'Dünyabanşıiçintiyatroyapmak' DtLEK ZAPTÇIOĞLU m ^ERLtN - Tiyatro m ^^lanında yepyeni ve m-^Tdzha. önce denenme- m J m 'Ş t>ir işbirliği do- * *J ğuyor. Berlin'deki ^ ^ ^ _ Türk tiyatrosu "Ti- ^ ^ ^ ™ yatrom" ile Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Rutkay Aziz'in girişimi ile "kardeş ti- yatro" olma yolundalar. Bir sü- redir Berlin'de çalışmalannı sürdüren Rutkay Aziz, Tiyat- rom ekıbiyle "Sakmcalı Piya- de"yi sahneye koydu. Prömiye- ri L'ğur Mumcu'nun katledişi- nin binnci yıldönümü olan 24 ocakta yapılan oyun, Alman- ya'nm çeşitli kentlerinde turne- ye çıkacak. Rutkay Aziz'in, bu yıl 10. ku- ruluş yıldönümünü kutlamakta olan tiyatrom'la tanışıklığı es- kilere dayanıyor. Tiyatrom, Berlin'de (Istanbul'un en azın- dan eski haline haksızlık edile- rek) "küçük tstanbul" olarak anılan semti Kreuzberg'de, es- kiden "Rotunde" adını taşıyan sahnede çahşmalannı sürdüren düzeyli bir ekip. Galata Ku- lesi'nin bodur bir kopyasını ha- tırlatan mekanda çeşitli oyun- lannı seyretme fırsaumız oldu. 10 yıllık repertuvar Slovvomir Mrozek'in "PoJis- ler"i. Carlo Goldoni'nın "Bir Uşak >e İki Efendi"sı, Oğuz Atay'ın "Oyunlaria Yaşayan- lar"ı. Aydın Engin'ın yazıp yö- nettiği "Düğun Dernek Kreuz- berg" bunlardan bazılanydı. Tiyatrom'un 10 yıllık repertu- vannda yer almışoyunlararası- nda daha niceleri var: Aziz Ne- sin'in "Demokrasi Gemisi", Vasıf Öngören'den ".Asiye Nasü Kurtulur", Kandemir Konduk'un "Insarüığın Lüzumu V'ok" y a da Turgut Ozakman'ın "Resimli Osmaniı Tarihi" gibi. Türk yazarlann eserlerinin yanı sıra yabancı oyunlar da vardı repertuvarda. "Törkçe oynanan bu oyunlan Berlin'de kim seyrediyor" soru- su, akla ilk gelen, haklı bir soru. Gözlemlcrimiz, oyunlann ilk akşamlannın görece çok seyirci topladığmı, ancak kısa bir süre- den sonra koltuklann boşaldı- ğını gösteriyor. Berlin'deki 150 bin Türkiye vatandaşırun bü- yük çoğunluğu, Türkiye'den ti- yatroya gıtme alışkanliğı getir- memiş, burada böyle bir alış- kanlık kazanmamış insanlar. Burada doğup büyüyen ikinci ve üçüncü kuşaklar da. bir azın- lık dışında, Tiyatrom'un sürekli seyircisi değil. Hal böyle olunca. akla gelen ikıncı soru "Peki Tiyatrom 10 yıtöır nasü ayakta kalabilmiş"... Bunun iki yanıtı var. Birincisi. Tiyatrom çalışanlan uğraşlan- nı büyük maddi özveriyle sür- dürüyorlar. İkincisi. Berlin Se- natosu, kentteki en büyük ya- bancı azınlık olarak Türklerin bu kültürel yapılanmasını her yıl yaklaşık yanm milyon markla destekliyor. Ve senato- nun verdiği bu mali destek Ti- yatrom'u sevindirdiği kadar, onu yetersiz bulanlan, eleşti- renleri ve özellikle Berlin'de kendi yağıyla kavrulmaya çalı- şan küçük Türk tiyatro grupla- nnı öfkelendinyor. Berlin'de "Sakıncalı Pivade" " . Rutkay .Aziz. Tiyatrom'la kendi deyimiyle "bir yülığına el sıkıştı" ve buranın sanat danış- manlığı görevini üstlendi. İlk ürün. AST'tan getirdiği tecrü- beyle sahnelediği "Sakıncalı Pi- yade" oldu. Oyunda Sakıncah'- yı Köln'den gelen tiyatro- culanmızdan Meray Ülgen canlandınyor. Uğur Mumcu'ya fiziken çok benzeyen Ülgen'i Rutkay Aziz de gördüğünde "şok geçinniş". Türkiye'den gelirken "Bu role kimi çıkartsam" diye kara kara düşünen Aziz. Meray Ülgen'in, rolüne. ASTta bu rolü üstlenen Mehmet Ulay kadar yakıştığını söylüyor. Müziği Timur Sel- çuk'a. sahne tasanmı Yalçın Emiroğlu'na, koreografısi ise Sonja Arslan'a ait oyun, 24 ocak akşamı 250 kişilik bir se- yirci kitlesine gösterildi. Tiyat- rom ekibi, Uğur Mumcu anısı- na bir konuşmaya, saygı dunı- şuna yer vermek yerine onu oyunuyla anmayı yegledi. Nite- kim Rutkay Aziz'in belirttiği gibı. dakikalarca süren alkışlar da Uğur Mumcu'yaydı aynı za- manda. Mükemmel bir oyuncu kadrosu var Rutkay Aziz, AŞT'ın bu oyunla yeterince seyirci topla- madığı şeklindeki iddialan şid- detle yalanhyor. Anadolu'nun dört bir yanını dolaşan oyunun AST'ın bütün diğer oyunlann- dan daha çok alkış topladığmı anlaüyor ve bir süre önce orta- ya atılan iddiayı "AST adına konuşma yetkisi bulunmavan bir arkadaşın kafa karıştıran yanJış Rutkay Aziz, 'Tiyatrom'da sanat danışmanı olarak sanat politikalannı belirleme doğrultusunda, yeniden yapılanması bağlamında çalışacağız. AST'ı ikinci plana atmak gibi bir düşüncem yok, olamaz. AST ve Tiyatrom'u ortak misyonlan doğrultusunda kardeş ilan etmek istiyorum' diyor. sözterî" olarak niteliyor. Sakıncah Piyade'de rol alan bütün Tiyatrom kadrosu çok başanlı. Uğur Mumcu'jyu yeni- den yaşatan Meray Ülgen'in yanı sıra Banş Eren, Tayfün Kalender, Levent Beceren, Atil- la Cansever, Yalçm Güzelce, tbrahim Gündüz, Nizamettin Namidar, Bayram Arslan. Cem Sultan Ungan ve Ali Yiğit, deği- şen rollerde mükemmel bir oyunculuk yeteneği sergiliyor- lar. Ali Yiğit, Tiyatrom'un yeni bir kazanımı. Tiyatromda ge- çen aylarda Alman yazar Leo- nie Ossowski'nin "Voll auf der RoUe / Tam Rohınde" adlı oyu- nuyla sahneye çıkan Ali, daha önce Berlin'deki kulis tiyatro- sunda çahşmış. "Tam Rolünde" adlı oyun. Tiyatrom'da en sev- diğim oyunlardan biriydi. AST ve Tiyatrom'un ortak misyonu Rutkay Aziz, Tiyatrom'un 10 yılhk geçmişine rağmen bir "kiinlik arayışı"nı tamamlaya- madığını söylüyor ve yeni pro- jesini şöyle anlaüyor: "Tiyatrom'da sanat danışma- nı olarak sanat politikalannı be- lirleme doğrultusunda, oyun ve yönetmen bulmak konusunda, oyuncu seçimi ve Tiyatrom'un yeniden yapıianması bağlamın- da çalışacağız. AST'ı ikinci pla- na atmak gibi bir düşüncem yok, olamaz. AST \e Tiyatrom'u or- tak misyonlan doğrultusunda kardeş tiyatro ilan etmek istiyo- rum. Bizûn çocuklar atlayıp bu- raya gekin >e oynasınlar, bura- da'ki arkadaşlar AST'ta oyunla- nnı sergilesinler istiyorum. Gön- lüm canlı bir ilişkinin kurulması- ndan yana." Rutka> Aziz, Ber- lin'deki Tiyatrom'a sıradan bir Türk tiyatrosu gibi bakmaya kımsenin hakkı olmadığını söy- leyerek şöyle diyor: "Alman> a'da başkent olan Berlin. giderek Avrupa'nın baş- kenti haline gelmekte. Buradaki bir Türk tiyatrosu, sadece Türk- lere ovna\an bir tiyatro olmak- tan çıkıp Berlinli insanın tiyatro- su olma sorumluluğunu taşıyor. Evet. Türki>e'deki demokrasi, barış, insan hakları için tiyatro yapıvorsunuz ama bu arada dün- ya barışı için de tiyatro yapacak- sınız." ' İlkelerimden ödün vermedim' Tiyatromda ikinci olarak Aziz Nesin'in "Azizname"sini sahnelemeyi planla\an Rutkay Aziz. "müsamere değil ileri, yeni bir tiyatro" \aptırmak ıstediği Tiyatrom'da Brecht, Gorki ya da Ibsen'in eserlerini dc yeni bir anlayışla sahnelemeyi düşünü- yor. Amaçlardan bıri, dar çev- reye kapalı kalan Tiyatrom'u "Berün'in tiyatrosu" haline ge- tirmek, ufkunu açmak, misyo- nunu genişletmek. canlandır- mak. Yalnız Türkçe değil, Al- manca da oynamak: gcnçlcre yönelik oyunlar sergilemek, hatta genç yeteneklere kurslar düzenlemek var hedefler ara- sında. "Tam Rolünde" oyunuy- la Tiyatrom, bunu yapabilece- ğini kanıtlamıştı zaten. "Dünya banşı için, bir mis- yonla tiyatro yapmak" diyen Rutkay Aziz, bu sözleriyle şu sı- ralar özellikle Türkiye semala- nnda Halley kuyruklu yıldıza gibi hızla "yükselen değericr"e ne kadar uzak olduğunu da ka- nıtlıyor. AST ile bu ilkeli sanat ha- yatını 22 yıl sürdüren Rutkay Aziz, hiçbirzaman sanatsal dü- zeyini düşürmeden siyasi an- layışına sadık kalan enderyara- tıcılanmızdan. "Ben ilkelerim- den ödün vermedim" diyor ve ekliyor: "Sekiz tane eleştirmenle aram iyi olacak diye kendi çıkarlanm adına politika yapmadım. Eleş- tirmenleri sevmem, onlar da beni sevmez. 'Efendim, AST kendisi- ni yenilemiyor' diyenlere şunu söy'lemek isterim. Kendini yeni- lemek, değişmek, döneklik de- ğildir. İlkelerinizi koruyarak çağın dinamiznû içinde kendinizi yenilersiniz. Biz de yeniliyoruz. Ama yenilenme deyince geçmi- şinden pişmanlık duyup başka saflann soytarısı obnayı anlamı- yoruz. Bu yüzden biz dinozor olarak nitelennomz. Dinozor da çok pahalı >e kıymetli bir şey îis- telik,filmiçok iş yaptı." ÂSria 'Ay Carmela' Rutkay Aziz, AST'ın bir yandan 30. yıhnda anılan taze- İeyerek "403. Kilometre"yi sah- nelediğini, öte yanda kendisinin şimdi AST'la dünya repertuva- nnda çok yeni bir oyun olan "Ay Carmela"yı sahnelemeye hazırlandığını anlatıyor. Brecht'in tiyalrosu Berlincr Ensemble'ın rejjertuvannda olan ve İspanya Iç Savaşı'nda faşistlerin eline düşüp uzlaş- makla kavgayı sürdürmek arasında bir tercih yapma duru- munda kalan iki kişiyi anlatan oyun. günümüzde de çok an- lamlı. Rutkay Aziz'in deyişiyle Türkiye'dc "birtakım insanlar AST'ın bir yanlış yaparak bat- masını aç köpekbalıklan gibi bekliyorlar". Ama Türkiye'de tiyatro de- yince akla gelen AST ve AST deyince akla gelen Rutkay Aziz, daha uzun yıllar ürün ver- meye devam edecek. Değiş- meye, gelişmeye, yenilenmeye ne kadar yatkın olduğunu. Ber- lin'de ürettiği yeni fikirler ve projelerkarutlıyor. Rutkav Aziz'in sanat danı- şmanlığı ve kadrosuna aldığı yeni yetcnekli oyuncularla bü- yük bir fırsat yakalayan Tiyat- rom. sıkıştığı darçerçeveyi kınp "Berlinli insanın tiyatrosu" hali- ne gelebilir. Robert Previte & Empty Suits bugün saat 20.00'de Cemal Reşit Rey Salonu'nda 'Müziğim kolaylıkla tariflenemez'MEHMET LLUĞ "Benim müzigim kolaylıkla tariflene- mez, şu ya da bu kategoriler altında sını- flandınlamaz. Artık müzik değişti, caz değişti. Caz eskiden basitti. herkes cazın ne olduğunu bilirdi, fakat zamanla ya- bani bir bitki gibi gelişti. \'ayıldıkça de- ğişik müzik kültüriinden gelen insanlan da etkiledi ve bu yeni insanlann getir- diJderi yenilikler sonucu savısız \öne doğnı yayıldı. Eskiden az sayıda insanın kontrolünde olan müzik, işin içine giren insanların sausının artmasıvla genişle- di. Kimi zaman insanlar çok farklı ve se- çenekü durumları sevmiyoıiar, bu, onlar için kanşıklık doğunıyor, çoğu insan basit şeylerden hoşlanıyor." Yeni kuşağın önde gelen isimlerin- den Robert (Bobby) Previte'in, Wire dergisinden ahnan bir söyleşinde de de- diği gibi, swing, bebop, avant-garde, fu- sion gibi evrimJerden geçen caz müziği. 80'li yıllara gelindiğinde artık pek sınır tanımaz oldu. Previte, 1985 >ılında kendi adı altında yapüğı ilk albüm çalı- şmasmdan beri cazın yüz yıllık gecmi- şini minimahzm, heavy metal, Game- lan ve Afrika müzikleri gibi farklı türde müziklerle birleştirmek ve özgün ya- ratıahğını kullanarak kaynaştırmakla meşgul. Pre>ite için en önemli şey da- vullann arkasma oturduğu zaman neşe saçabilmek. "Ben ritme aşığım" diyen Previte, klasik davullann yanı sıra elektronik davul makinesi ve ma- rimbayı da aksesuanna ekleyerek ritim yelpazesini genişletmiş. 1990 yıhnda Down Beat eleşürmen- leri tarafından daha fazla tanınmayı hak eden davulcu kategorisinde bir nu- mara seçildikten sonra. ertesi yıl Rol- ling Stone dergisi tarafından "Hot Jazz Arrist of the Year" (yilın caz yıldızı) se- çilmesi, sanatçının üstün davul teknıği- nin yanı sıra beste gücünün de bir gös- tergesi. Çalışmalannda yazılı bölüm- lere ek olarak doğaçlama pasajlara da yer vererek yaratıcı bir denge kurmayı hedefleyen Previte, bugüne kadar h- derh'ği altında kaydettiği bütün albüm çalışmalannda farklı bir temayı işle- miş. Robert Previte'in yaratıcıhk vees- nekliğinin en güzel göstergesi. 1991 yılında Moskova Devlet Sirki tarafı- ndan. sirkin dinozorlaşmış müziğini yeniden yazma görevinin kendisine teklif edılmesi. Son derece sıkışık bir dönemde olmasına rağmen büyük bir coşku içinde bu görevi kabul eden sa- natçı. 2 hafta gibi kısa bir sürede hiç durmaksızın sirkin videolannı se>rede- rek ve çalışarak müziği tamamlamış. Daha sonra Gramavision fırması tarfı- ndan "Music of the Möscow Circus" adı altında piyasaya çıkanlan bu eseri. bugün plak dükkanlanrun caz bölüm- lerinde bulmak mümkün. Ritm, neşe ve coşku ünlü davulcu Robert Previte'nin müziğinin temel unsunı. Hatasız zamanlama tekniği ve kont- rollü coşkusuyla birlikte çaldığı müzis- yenlerin de daha iyi calmalanna yardıma olan Previte. Dave Tough ve Sid Caüett gibi eski davul ustalanr.a özgü bir manyetik enerji ile "birşeyler" yaratır. Baskın olma ve çekişmeye gir- me kaygılanndan uzak olan Previte'in. bazılanna göre en büyük özelliği da- vulculuğu değil. bestekarlığıdır. Bu özellikleriyle Previte. sanatçılara hep destek olmuş ve müziği olduğu yerden hep bir adım ileriye götünmüştûr. Eserleri Gramavision, Enja, JMT ve Sound Aspectsgibi firmalann katalog- lannda bulunan Previte'in birlikte çalıştığı isimler arasında Butch Morris, VVavne Honvitz, Marty Ehirich, John Zom, Anthony Davis, Robin Eubanks ve Gary Tbomasilk anda akla eelenler- dir. İstanbul'a "Empty Suits" adını ver- diği topluluğuyla gelecek olan Robert Previte'in kadrosu, trompette Herb Robertson, basta Jerome Harris, tuşlu çalgılarda ise Steve Gaboury ve Micha- el Caine'den oluşuyor. Previte'in son zamanlarda çahşmalar yaptığı bu top- luluk. cazda fazla rastlanmayan çift tuşlu çalgılar gibi ilginçbirformasyona sahip. Çalıştığı topluluğun formasyo- nu ne olursa olsun Previte'in müziğin- deki temel unsur değişmiyor; ritm, neşe ve coşku. 21 'inci yüzyılın kapıda bekle- diği bugünlerde caz ve müzik dünyası- ndaki son akımlan dinlemek isteyenle- re Cemal Reşit Rey Konser Salonu'- nda 29 ocak cumartesi akşamı saat 20. 00'de gerçekleşecek olan bu konseri kaçırmamalan tavsiye edilir. NazımHikmet Günleri 30- 31 ocakta DÜŞÜNCE1E SAYGI Kûltür senisi - Edebiyatçılar Derneğı, ünlü ozan Nazım Hikmet'i anmak için çeşitli etkinlikler düzenliyor. 30-31 ocak günlerinde gerçekleştirilecek "Nazım Hikmet Günleri"nin onur konuklan Sa- miye Yaltmm ve Refık Erduran. Açıhş konuşmasını Kültür Bakanı Fikri Sağlar, sunuş konumasmı dernek başkanı Şerif Onaran'ın yapacağı etkin- likler 5 oturumdan oluşuyor. Birind gün, saat 10.30'daki açılıştan sonra ba^laya- cak ve Nedim Gürsel'in yöneteceği birin- ci oturum, "Nazım Hikmet ile İlgili Çalı- şmalar" adını taşıyor. Ragıp Gelencik "Nazım Hikmet ile ilgili anı kitaplarmın nesneldeğeri'', Cevat Çapan ''Getişmiş bir Nazım Hikmel bibhyografîsine ulaşabil- fnenin yolları". Memet Fuat, "Sazım Hikmet in eksiksiz biyografisini yazabıl- mek için yörttem arayışı". Vecüıi Timu- roğlu, "Sazım Hikmet küapkğı oluftura- bilmenin koşulları" konulannı işleyecek- ler. Saat 15.00te"Nazun Hikmet'in Sa- natına Genel Bakış" başlığında gerçek- leştinlecek ve Kültür Bakanlığı Müste- şan Emre Kongarin yöneteceği ikinci oturuma, Alpay Kabacalı, " edebiyatı- mtzdaki yeri", Konur Ertop, " dünya edebiyaımdaki yerı", Füsun Akatlı, " ro- mancdığt". Süre>-ya Karacabey, " tiyat- rosu"kon\ii\ı çabşmalanyia katılacaklar. Emin Özdemir'in yöneteceği Nazım Hik- met'in şiiriDde anlatım" başlıklı oturum- da, Eray Canberk, ' şiirinde biçim arayı- şlart", Enis Batur, "otgunluk döneminde anlatım özellikler!", Feridun Andaç, "son şiirlerinde biçimsel vapı" Afşar Timuçin ise " şiiriıün temel anlatım özellikleri"ni anlatacak. İkinci gün "Nazım Hikmet'in Şürinde Anlam" başlıklı oturumu Hasan Bülent Kahraman yönetecek. Vletin Demirtaş Sazım Hikmet in şiirindeki insan sevgisi- ni, Ahmet Oktay, şiirindeki ruhsal yapı özelliklerini. Doğan Hızlan. şiirindeki çağdaşlık düşüncesini, Mfizaffer Illıan Er- dost ise şiirlerindeki devrim kavrayışım iş- lcyecekler. ''Nazm Hikmet'in Düşünce Dünyası" başlıklı ve Şükran Kurdakul'- un yöneteceği oturumda, Ahmet İnam, şiirlerindeki toplum kavrayışına, Ataol Behramoğlu, ilerleme temasma, Alaattin Bilgi. dünva kavrayısma. Mehmet H. Doğan ise düşünce yüküne değinecek. Et- kinlikler. Devlet f iyatrolan Şinasi Sah- nesi'nde gerçekleştirilecek. MEMET FUAT Felsefe Yazılan Selahatön Hilav yeni kitapiarında - baktım, adındakı şapkalan çıkarıp atmış. Bunu görünce Cemal Süreya - nın adın/n bir harfini atışı geldı aklıma. Ama o şiirini ya- zarak yapmıştı bu işi. Cemal Süreya deyince "Parirüs'- 'ü, sonra da "Papirüs"te "Yeni Dergi"nin "MarxçıEleş- tiri Özel Sayısı "nın eleştirilişirti düşündüm. Selahattin Hilav iki kez bana verdiği sözleri şairler yü- zünden tutamadı. Şairleredirenemiyor... Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan Felsefe Yazılan ile Edebiyat Yazılan'm gördünüz mü bilmem. llkı 384 sayfalık bir kitap, ikincisi de 208 sayfa. Selahattin Hilav'/n bu kitaplan hazırlayıp yayımlan- mak üzere bana göndermesini bekliyordum. Onun yazı- larının yayımlanmasmı en az benim kadar isîeyen Erdal Alova da işin gönüllü kovuşturucusuydu. Ama biz oyala- nıp salınırken, Enis Batur aradan sıyrılıverdi. Aslında benim özlemim bu değerli kitaplann özenle yayımlanmasıydı. öylede olmuş- Başka ne istenir!.. Enis Batur, direnilemeyen şairlerin ikincisi, birincisi Cemal Süreya'ydı... Şöyle: "Yeni Dergr'nm özel sayılarından birini Marxçıeleşti- riye ayırmayı tasarlarken bu işi Selahattin Hilav'a yaptı- rabileceğimi sanıyordum. Ama o günlerde çok dolu ol- duğunu, yapamayacağını söyleyince, tasarımdan vaz- geçraek zorunda kalmıştım. Fertt Edgü duymuş. gelip, "Ben yaparım" dedi. Bertan Onaran, Murat Belge, Kundeyt Şurdum gibi başka çevirmenlerin de yardımla- rıyla oldukça kapsamlı bir özel sayı ha2irlayıp yayımla- dık. Selahattin Hilav'ın hazırladığımız özel sayıyı beğen- mediğini birilerinden duymuştum. Bir gün Cağaloğlu Alanı'nda karşılaşınca neden beğenmediğini sordum; seçimle, çevirilerle ilgili önemli şeyler söyledi. Söyle- diklerinin sözde kalmaması, yazılması gerekirdi. Özel- likle de "Yeni Dergi" okurlanna iletilmeliydi. "Yazbun- lan, yayımlayalım", dedim. Biraz da üstüne gittim yaz- ması için... Eleştirisini getirecek, "Yeni Dergi"de yayımlayacağız diye beklerken, baktım araya "Pap/rüs"girmiş. Arkasın- dan Ferit Edgü, Murat Belge de, ister istemez, yanıtlarını "Papirüs"\e yayımlayınca, tartışma "Yeni Dergi" okur- lannın önünden kaçırılmış gibi oldu. Buna bayağı üzü\- müştüm. Evet, Selahattin Hilav iki kez bana verdiği sözleri şair- ler yüzünden tutamadı. Ama birlikte güzel işler de yaptık. Onat Kutlar, Ergin Ertem, Sait Maden gibi birçok çe- virmenin emekleriyle ortaya çıkan iki küçük ciltük Ger- çeküstücülük adlı kitabı Selahattin Hilav düşünüp tasar- lamıştı. Birkitaptanöteyegeçirmeolanağıbulamadığımız'Gi/- nümüzun Şairleri" dizisi de gene Selahattin Hilav ile Sait Maden'in büyük bir heyecanla başlattıkları kap- samlı birtasarıydı. "Tanpınar Üzerine Notlar" ile "Kuruntuya Dayanan Eleştirme" adlı incelemelere ise "Yeni Dergi"n\n 106. sayısında tam 27 sayfa ayırmıştık. Ben Selahattin Hilav'ı yazına da ilgi duyan birfelsefeci diye değerlendirmedim hiçbir zaman. Gerçek böyle ola- bilir. Ama o yabancı ya da yerli yazarlar, şairler üzerine konuşurken, yazarken, bilgisi, beğenisi, değerlendir- meleriyle, bana Jjep. örpek bir yazın eleştirmeniyrriiş gibi görünrhüştür. Felsefeci olmanın getirdiği fazlalıkla- rın bir yazın eieştirmenini engellemeyeceği, tersine yü- celteceği kanısındayım. Selahattin Hilav yazın eleştir- menliği alanındaki seçkinliğini belki bu fazlalıklara borç- ludur, ama onu yalnızca "felsefe" çerçevesinde görme- mek gerekir. Onda felsefe ile yazın iç içe gibidir. Edebi- yat Yazılan'nı okurken felsefeciliğini unutamadığınız gibi, Felsefe Yazılan'ru okurken de yazıncılığını unuta- mazsınız. Üstelik bu yalnızca üsluptan, yazı ustahğından filan gelen bir şey de değildir. Ayrıca Selahattin Hilav'ın çevresindeki insanların, dostlarının, arkadaşlarının hep sanatçılar. özellikle şair- ler olduğunu da gözden uzak tutmamak gerekır Yazını yalnızca üstünde çalışılacak bir alan olarak değil, içinde yaşanılan bir ortam olarak seçtiği açıktır... Yazın okurlarına Felsefe Yazılan adına kanmamaları- nı, o kitabı da Edebiyat Yazılan gibi büyük bir tat alarak okuyacaklarını belirtmek isterim. İFSAKFilm Yarışması sonuçlandı Kültür Senisi - İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörlen Derneği(İFSAK) tarafından düzenlenen" 15. İFSAK. Kısa Metrajlı Film Yanşması"sonuçlandı. Yanşmada. fılm dahndabirinciliğedeğerçahşmabulunamadı.Budalda ikincilik ödülünü Oktay Güzeloğlu'nun yönetmenliğini yaptığı "Kir", üçüncülük ödülünü ise Ertekin Akpınar'ın yönettiği "Waldo, Sen Neden Burada Değilsin?" adlı yapıtlar kazandı. Film dalındajüri özel ödülünü de yönetmenliğini Afşar Arda'nın yaptığı "Infınity"çalışması aldı. Videodalında ise birincilik ödülünü Kaan Şensoy'un "lllusion" adlı çalışması alırken. ikinciliğe Ahmet Sönmez'in yönettiği "Ejderin Dönüşü". üçüncülüğe ise Serdar Pehlivanoğlu'nun yönetmenliğini yaptığı "Julıa Sax" çahşması layık görüldü. Yanşmada video'sanat başan ödülleri iseyönetrnen Ethem Özgüveni'n "Ece" adlı yapıtı ile yönetmen Ümit Özsoy 'un "Genius Cucullatus" adlı çalışmasına verildi. 5 kişilik seçici kurul tarafından aynca. belgesel başan ödülleri de "Aziz Nesin" araştırması ile Ethem Ozgüven'e ve "Daylak" adlı ortak çalışması ile Gökhan Atılmış ve Kudret Sabancı'ya verildi. AdanaDVye 'KentGişesV ADANA (AA) - Adana Devlet Tiyatrosu'nun (Adana DT). Büyükşehir Belediyesi'nce yaptmlan "Kent Gişesi" hizmetegirdi. Atatürk Caddesi'ndeki gişenin açıhş töreninde konuşan Adana DT Müdürii Erhan Gökgücü. Sabana Kültür Sitesi'nin kent merkezinden biraz uzak olmasının. kendilerini gişe güçlüğüyle karşı karşıy a bıraktığinı söyiedi. Adana DT'nın hizmetlenne daha kolay ulaşılabilmesi için, kent merkezinde bir gişe yaptınlmasının zorunlu halegeldiğini belirten Gökgücü, "Çoğu belediye başkanı sanatla ilgilenmez. Ama, Sayın Çolak, bu belediye başkanlarmdan olmadığını. armağan ettıği bu gişeyle kanıtladı" diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Çolak ise hizmete giren gişenin en az. yaptırdıklan otogar, bulvarlar kadar değerli olduğunu söyledi. Çolak, 1995 yılında tamamlanması planlanan Adana Belediye Sarayı'nda, 35&400 kişilik bir tiyatro salonu bulunacağinı da sözlerine ekledi. Fahri Canöz'ünfotoğrafsergisi KOCAELt (AA) - İzmitli fotoğraf sanatçısı Fahri Canöz ilk kişisel sergisini açtı. İzmith' Fotoğraf Sanatçısı ve Kocaeli Fotoğraf Şanatcılan Derneği (KASK) üyesi Fahri Canöz'ün sergisi, İzmit Metropol Sanat Galerisi'ndeaçıldı. Türkiye'nin değişik yörelerinden görüntülerin yer aldığı 40 adet fotoğrafta, manken olarak eşi Nihal Canöz'ü kullanan Fahri Canöz, fotograflanyla doğadaki tüm renklerin gûzelliklerini yansıtmayı amaçladığını söyledi. Canöz'ün, "Renklerle gezinti ve renklerin özgürlüğü" olarak tanımladığı fotoğraflanndan oluşan sergi. 3 şubat perşembe gününe kadar gezilebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear