Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL1993SALI
12 DIZIYAZI
Yüzer-gezer bir yargılama
X>/onanma davasının hayattaki sanıklanndan Hüseyin Avni Durugun / ^ ^ ^ ~ ~ \ ^
'Avukatlanmız, ailelerimiz ve hayatımızla münasebetli olanlann bizlerle alakalannı
kesmek için gemi durmadan yer değiştiriyordu' derken, davanın sorgu hakimi
yardımcısı Fahri Çoker: 'Efendim, donanma Marmara Denizi'nde tatbikat
yaptığı için sürekli denizde geziyorduk. Tabii gemi nereye giderse hep birlikte
gidiyomz. Bir gün Silivri'de demirledik' şeklinde anlatıyordu.
-6
Soruşturmasında "Sorgu Hakimi
Yardmcılığı" görevi yapan emekli bir ha-
kim amiralin bile yıllar sonra "anormalli-
ği"ni vurgulama ihtiyaa du>acağı Do-
nanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi.
Erkin'in subay yemek salonunun "duruş-
ma saJonu" haline getirildiği mekanda 10
Ağustos 1938 günü ilk celseyi açtı.
Ilk başlarda Yavuz'un sintinesinin di-
bine indirilen sanıklar haaran sonlannda
nakledildiklen donanmanın denizalü ana
gemisi Erkin'in sintinesinde Marmara
Denizi'nde hareket halindeki gemiyle
oradan oraya dolaştınlmaktadırlar. Er-
kin bir bakıyorsunuz Adalar açığında
demirlemiş, bir bakıyorsunuz Erdek
önlerine gelmiş. Birkaç gün sonra Si-
livri açıklannda demirlemiş. Buna
tam anlamıyla bir "Yüzer-gezer
yargdama" demek yanlış olmaz...
Nazım Hikmet'in adresi
Sintmenin Dibinde
(1938 Donanma Davası)
EMİNKARACA
s.
Saruklardan Nazım Hikmet, kan-
sına gönderebildiği "16 Temmuz 1938
tarihli mektubunda adresini "Nazım
Hikmet-Erkin Gemisi Polis Bûrosu
Vasrtasıyla/Silivri" olarak belirtmek-
tedir. 26 Temmuz 1938 tarihli mektu-
bunda kansına "Burda bir başıma, bir
gemi knnbozundan aynı deniz parçası-
nı seyretmek ve uykuya kavuşup seni
rüyamda görmek için gecelerin çabuk
geİmesini beidemekle günlerim geçi-
yor" diye yaayor. 7 Ağustos 1938 ta-
rihli mektubunda "BLrim mahkeme
aym onunda başlıyor" derken, 16
ağustos tarihli Erkin gemisinden yaz-
dığı en son mektubunda "Haydarpa-
şa önlerine geldik. Gözlerimin karşı-
sında seninle beraber doiaştığunız yer-
ler" diyor.
Davanın gediklı üstçavuş sanıkla-
nndan Hüseyin Avni Durugün.
1950'de birdergiye yazdığı mektupta
bu "yüzer-gezer yargüama"nın nede-
nini şuna bağîıyordu:
"AvukatlarımG, ailelerimiz ve haya-
tHnızla münasebetli olanlann bizlerle
alakalannı kesmek için. gemi durma-
dan yer değiştiriyordu."
10 Ağustos 1938 günü Erkin'in su-
bay salonunda göreve başJayan Do-
nanma Komutanlığı Askeri Mahke-
mesfnin başkanlığını Tuğbay Hüsnü
Gökdenizer, duruşma hakimliğinı de
Salih Köniman yapıyordu. Savcılık
makamında Binbaşı Şerif Budak (Bu
binbaşı Ankara Kara Harp Okulu
davasmda Nazım Hikmet'i 15 yıla
mahkûm eden mahkemenin de savcı-
lığını yapmıştı), yardımcılan da Teğ-
men Fahri Çoker ve Teğmen Haluk
Şehsuvaroğlu'ydu. Sanıkîar ve avu-
katlan da yerlerini almışlardı.
Bugün değibe yaruı...
Hüseyin Avni Durugun 1950'de bir
gazeteye gönderdiği mektubunda
şunlan söyleyecekti:
"Birinci celse açıldı. Salonda bulu-
nanlar, bizden başka avukatlar ve se-
kiz süngülü erdi. Ikinci celse öğleden
sonra oldu. İkinci celsede okuduğumuz
kitaplardan bahsedilirken bütün arka-
daşlar ve avukatlanmız bu kitaplann
zararlı ounadıklanm, bunlann piyasa-
da serbest satılan kitaplar olduklarını
söyledik. Kitaplann zararlı olup olma-
dıklannm Adalet Bakanlığı'ndan so-
nıfanasnu istedik. Mahkeme, Adalet
Bakanlığı'na sormaya karar verdi. Ki-
taplann listesi Adalet Bakanlığı'na
gönderildi. Üç gün sonra Adalet Ba-
kanlığı'ndan gelen tezkere okundu.
(Bu tezkere dosyadadır.) Adalet Ba-
kanlığı'nın tezkeresi aynen şöyle di-
yordu:
"Listede isimleri yazılı olanlar ber
Tnrk vatandaşının okuması için neşre-
dümiş kitaplardır."
Aviıkatlanmız söz aldı. Davayı ve bu
tezkereyi izah ederek, ortada suç unsu-
ru bulunmadığmı, suç unsuru olmaym-
ca da, davanuı kendiliğinden düşeceği-
ni söylediler.
Bunun üzerine Savcı Şerif Budak
ayağa kalkarak aynen şöyle bağırdı:
"Biz bu davada delil arayacak ka-
dar saf değiliz. Bunlar bugûn bir şey
yapmamışlarsa yann yapacaklardır!"
Ağlayan mahkeme başkanı
Avukal Ethem Ruhi Balkan:
"O halde bütün şoför ve tayyareci-
leri mahkum etmeliyiz. Bugün kaza
yapmadılarsa yann kaza yapmalan
muhtemeldir" dedi.
avcı (Mareşal'ın gönderdiği ikinci özel
askeri savcı) Yarbay ŞerifBudak,
Almanya'da Spartaküs hareketini ömek
getirdi. 'Bir kıvılcım bazen koca bir dretnotu
berhava eder, bir ülkeyi yangına verir' gibi parlak
edebiyat örnekleri yağdırdı. Sonra 'saftaki 'a'yı 'dört elif
miktan' uzata uzata aynen şöyle dedi: 'Doktor Hikmet için
delil arayacak kadar saafdil değiliz.'
Hemen avukatı susturup yerine
oturttular. Ethem Ruhi yerine otur-
duğu yerden:
"Sayın hakimterim. ortada hiçbir
şey yoktur. Siz öküz altında buzağı
anyorsunuz!" diye bağırdı. Böyiece
Reis Gökdenizer ağlayarak:
"Bu çocukiara yazık ediyorsunuz,
ortada bir şey yok, bu yaptığınız Do-
nanma'ya da suikasttir" diyerek
mahkeme reisliğinden istifa etti.
Bundan sonraki celselerdemahke-
meye Amiral Ertuğrul reislik etti."
O yıllarda Sorgu Hakimi Yardım-
alığı görevi yapan Teğmen Fahri Ço-
ker "yüzer-gezer yargılama" hak-
kında bildiklerini gazeteci Emin Çö-
laşan'a 1986'da şöyle anlatıyordu:
H
... Haluk Şehsuvaroğnı da o zaman
harp filosu refakatinde askeri hakim...
Haluk, soruşturmaya daha önce başja-
mış. Vani. Donanma Komutanlığı bun-
lar için ayTica dava açmıştı. Haluk
bunlann ilk sorgusunu yapmış ve bu
davadan dolavı ayrıcs tutuklanmalan-
na karar verilmiş. Bunları önce \-A\\U.
gemisûıe getirmişler. Ancak Yavuz'un
yer elverişsizliği nedeniyle sanıkların
hepsi, Erkin denizaltı ana gemisine
nakledilmişler. Aralannda Nazım
Hikmet de var. Askeri Hakim Binbaşı
Şerif Budak Ankara'dan, ben de İz-
mit'ten Yavuz gemisine geldik. O za-
man Donanma Komutanlığı Yavuz'da
görev yapıyor. (...) Ben denizci teğme-
nim... Haluk Şehsuvaroğlu da öyle...
Görevimiz Şerif Bey'e yardımcı ol-
maktı.
Gemi nereye giderse...
Yani Şerif Bey, Kara Harp Okulu
Mahkemesi'nde sorgu hâkimliği
yapmış, sonra da aynı datanm savctsı
ounuştu. Bizim Donanma
Mahkemesi'nde de aynı durum oldu.
(...) Biz de Erkin'de göreve başladık.
Tarih 29 Haziran 1928... Sanıklar en
alrtaki kamaralarda tutuklu idiler.
Günde bir iki saat güverteye ha-
valandırmaya çıkanyorduk. Haluk \e
ben nöbetleşe gözlemciük yapardık.
Bu sırada Nazım, Kemal Tahir, Hik-
met Kıvılcmüı gibi si>il sanıklarla, on-
lann sorularına ce\ap niteliğinde kısa
konuşmalanmız olurdu. ^ a da bir ihti-
yaçları olur, onu bize aktarırlardı. Ba-
zen de kendi dunımları hakkında sonı
sorarlardı."
Gazeteci Emin Çölaşan'ın bir baş-
ka sorusu üzerine "yüzer-gezer yargı-
lamayı" şöyle gerekçelendıriyordu;
Fahri Çoker."
"Efendim, Donanma Marmara De-
nizi'nde tatbikat y aptığı için sürekli de-
nizde geziyorduk. Tabii gemi nereye
giderse hep birlikte gidiyoruz. Bir gün
Silivri'de demirledik. Bir taril günü
Nazım Hikmet'in kı/kardeşi ve annesi
gemiye ziyarete geldiler»."
Davanın önde gelen sanıklan "yü-
zer-gezer yargılama"ya sonradan çe-
şıtli vesilelerledeğineceklerdi. Bunlar-
dan Doktor Hikmet Kıvılamlı.
1971 'de yazdığı anılarmın bir yerinde
anormal bir mahkemeşeklinin dünyada
emsali var mıdır bilemem."
UöPûşûlılû ve dûşûnOMü"
Yüzer-gezer yargılama sonunda Donanma Komutanlığı Askeri
Mahkemesi 29 Ağustos 1938 günü saat 9'da gemi Haydarpaşa
önlerindeyken şu "aşağıda yazılı hûkmû" verdi.
(Emeki Hakim Aerâti Fahri Çrfcer - Donanma
Komutanhğı A&ai MaBkesHsPnde 1938'de
Sorgu Hakimi Yardanc-Ri)
"tcabı görüşüJdü ve düşûnüldü:
7- Suçu sabit görükn Naztm Hikmet Ran 'ın 20 sene müddetle,
2- Suçu sabit göriUen Hamdi Alev 'in 18 sene müddetle,
3- Suçu sabit görükn Entine Alev 'in 5 sene müddetle,
4- Suçu sabit görükn Hamdi Alevdaş'ın 18 sene müddetle,
5- Suçu sabit görükn Mehmet Ali Kantan 'ın 15 sene müddetle,
6- Suçu sabit görükn !Suri Tahir TipVnin 18 sene müddetk,
7- Suçu sabit görükn Kemal Tahir Benerci'nin 15 sene müddetle,
8- Suçu sabit görükn Dr. Hikmet Kmlamb'nın 15 sene müddetle,
9- Suçu sabit görükn Fatma Sudiye Yalçt 'ntn 10 sene müddetk,
10- Suçu sabit görükn Kerim Korcan'ın 12 sene müddetk,
11- Suçu sabit görükn Haydar Korcan 'ın 15 sene müddetk,
12- Suçu sabit görükn Seyfi Tekdikk 'in 10 sene müddetk,
13- Suçu sabit görükn Adil Kut un 4 sene müddetk,
14- Suçu sabit görükn Hıfzı Ozbarh 'nın 6 ay müddetle,
15- Suçu sabit görükn Fethi Ülgezer'in 3 sene müddetk,
16- Suçu sabit görükn Hüseyin A vni Durugün 'ün 5 sene müddetk,
17- Suçu sabit görükn Burhan Cengen 'in 3 sene müddetk ağtr
hapis cezasjyla cezalandmlmalanna;
18- Gd. üstçavuş Rusuhi Tamer, İsmail Tığ, Tahir Tek, Gd. Çvş.
Hüseyin Sonat.Muhteşem Tarcan, Mehmet Dağ, Gd. Onbaşt
Ali Karakuş, İsmail Esen, Mansur Kınlcım ve sivil Nesim
EHs'in 'beraatlerine'...
26 Ağustos
1938'deki
dumşma
sırasında Nazım
Hikmet
tarafından
çizilen
Dr. Hikmet
RiMİcımlı'nın
karakalem bir
deseni.
şöyle yazıyordu:
"... Bizim ele geçmemiş Marksizm
Bibliyoteği yayınları içiıu
'Bu kitaplar erbaşlar tarafından
okunmuş ve benimsenmis ve bu hâl ile-
rûde Donanma'nın disiplinini sarsıcı
mahiyette görülmüş olduğundan, Ka-
naat'ı Vkdaniyye'i Tamme ile...' deni-
lerek bana 15 yıl ağır hapis verilebil-
mişrir.
Ben. tek (ve esrarkeş olduğu oıtaya
çıkan) sözde aleyhime şahit bile mah-
kemeye getirilmeyince, 'delil' istemiş-
tim. Askeri İsyana Tahrik suçuma.
Sa>cı (Mareşal'ın gönderdiği ikinci
ö/el askeri savcı) Yarbay Şerif Budak,
Almany a'da Spartaküs hareketi ömek
getirdi. 'Bir kıvılcım bazan koca bir
dripnotu berhava eder, bir ülkeyi yan-
gına verir' gibi parlak edebiyat örnek-
leri yağdırdı. Sonra 'safiaki "a'yı 'dört
elif miktan' uzata uzata aynen şöyle
dedi:
'Doktor Hikmet için delil anyacak
kadar saafdil değiliz.'
'Mahkum oldmV
Kemal Tahir ise o yıllardaki kansı
Fatma İrfan Hanım'a yazdığı mektu-
bunda sonucu sıcağı sıcagına şöyle bil-
diriyordu:
"Canım kancığım,
Muhakkak tahmin ertiğin gibi mah-
kûm oldum.
Sade şu kadarını sana malumat ola-
rak anlatayım ki, Nuri Tahir (18) sene
ağır hapse mahkum oldu. Ben de (15)
sene aldım. Nazım Hikmet'e (15) sene-
den başka (20) sene daha verdiler.
Hanîdi'nin kansı Emine (5) seneye,
Doktor Hikmet'in kansı (10) seneye
mahkum oldu.
Birkaç güne kadar tevkifhaneye sev-
kediteceğiz. Orada koauşuruz. Bir de
bugün görüşmek için paşa
emir imzaladı. Şimdilik para-
dan başka hiçbir şeye ihti-
yacımız yok. Hepimiz süıhatli
ve neşeuyiz..."
Donanma davasmda başla-
nndan geçenleri çevresinde-
kilere anlatmayı çok seven
rahmetli Kerim Korcan, bir
gün sohbetimizde şunlan
söylemişti:
"Karan okuduktan sonra
duruşma salonundan aşağıda-
ki kamaralardan birine indir-
diler. Bir süre sonra hepimiz
hep bir ağızdan Marş Enter-
nasyonal'i söylemeye bas-
ladık. Önce hafiften başlayıp
sonra girrikçe yükselen koro-
muzun sesi. kamaramn önün-
de nöbet bekleyen bahriye üs-
teğmeninin tûfeğinin dipçiğini
lumbar camına vunnasıyla
kesikii. Bahriye üsteğmeni
"Şarkı söylemeyin diyordu.
"Şarkı mı söylemeyeüm?" de-
dik. "Hayır, dedi, bu şarkıyı
söylemeyin!.."
YAKEV:MaiıkujBilar
Anadola
hapishanelerinde
TC
OSMANİYE ASLfYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1989/373 Esas
1993/537 Karar
Davacüar Meryem Bindebir vs. vekili Av. Hamit Kavuncu tarafın-
dan davalılar Abdulbaki Kıaltaş vs. aleyhine acılan maddi ve manevi
tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda. 21.600.000 TL
maddi tazminat ile hak ve nesafet kurallan göz önünde bulundurula-
rak 4.600.000 TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 21.3.1989 tari-
hinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve
müteselsüen tahsüi ile davacılara verilmesine 22.6.1993 tarihinde ka-
rar verilmiş olup, dava dilekçesi davalılardan Abulbakı Kıaltaş. Ni-
zamettin Mercan ve Yusuf Mercan'a iianen tebliğ yapıldığından veri-
len işbu karann da davalılardan Abdulbaki Kİzıltaş. Nızamettin
Mercan ve Yusuf Mercan'a iianen teblığine karar venlmiştir.
Davalı Abdulbaki Kızdtas. Nizamettin Mercan ve Yusuf Mercan
mahkememizce verilen yukanda numarası beürtilen karara bir itıra-
anız varsa ilan tarihinden itibaren 15 günlük süre icerisınde bir dilek-
ce ile mahkememize başvurmanız. aksi takdırde temyiz hakkınızdan
vazgeçmiş sa>ilacağınız karar yerine kaim olmak uzere iianen tebliğ
olunur.
Basın: 51052
tLAN
T.C.
BEŞİKDÜZÜ ASLİYE HUKUK
HÂKİMLtĞt'NDEN
1993/108
Davaa TEK Genel Müdûrlüğü vekili Av. Sinan Veziroğlu ile
Beşikdüzü Merkezmahallesinden Fatime Karadeniz, Zehra Karade-
niz. Zekiye Karadeniz, Hasan Karadeniz, Ayşe Karadeniz vs. arasın-
da devam eden tescil davasının yapılan duruşması sırasında. davalı-
lardan Emine Demır'e dava dilekçesi tebliğ edılememiş olup. yapılan
araştırmada adresinin de tesbıt edilemedığınden, dava dilekçesinin
iianen tebliğınc karar verilmiş olmakla;
Davalılardan Emine Demir'e, tebligat yerine geccrli olmak üzere
iianen tebliğine, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ yapılmış
savılmasına daır HUMKnun 509. ve 3l56sayılı yasa iledeğişik 510.
maddeleri gereğince iianen tebliğine, her türlü delilleri ile birlikte du-
ruşma tarihi olan 26.10.1993 günü saat 09.00'da duruşmada hazır
olması, hazır olmadığında duruşmanın gıyabında yapılacağı iianen
tebliğ olunur.
Basın: 51088
İLAN
T.C
ELAZIĞ SULH HUKUK
HÂKİMLÎĞl'NDEN
DosyaNo: 1993/220
Gûllü Erdoğdu ile Mehmet Çelık, Fatma Aslan, Mustafa Çelik
ve Hıdır Can'm aralanndaki ortaklığın pderilmesi davasının mahke-
memizde yapılan açık duruşmalan sırasında;
Davaa: mülkiyeti taraflara ait Elazığ Hoğu (Yurtbaşı) Alo Bağlan
mevkündeki pafta 70, parsel 2745 sayıiı taşınmazın satışı suretıyle
paydaşlar arasındaki ortaklığın giderilmesine karar verilmesini iste-
miş, davalılardan Fatma Aslan ile Mustafa Çelik'in adrcsleri tesbıt
edilemediğinden iianen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla,
davalılar Fatma Aslan ve Mustafa Çelik'in 7.10.1993 günü saat 09.
OO'da mahkememızde hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille
temsil ettirmeleri, ibraz etmek ıstediklen delılleriru ibraz etmeleri, aksi
takdirde yokluklannda yargılamaya devam olunacağı ve karar veri-
leceği Famıa Aslan ve Mustafa Çelik'e meşruhatb davetiye tebliği
makamma kaim olmak üzere iianen tebliğ olunur. 8.9.1993
Basın: 51078
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
Bitikçı Ali Rıza...
Marmara Üniversitesi lletişim Fakültesi, "Basın Dili"
konulu bir araştırma yapmış, gazetelerde gördüm.
Araştırma, tüm yayın organlarında, özellikle ekonomi,
kültür, reklam, moda gibi alanlarda yabancı kökenli söz-
cük kullanımı oranında artış olduğunu ortaya çıkarmış.
Dilimize giren yabancı sözcükler, yoğunluk sırasıyla
Arapça, Fransızca ve Farsçadan geliyormuş. En çok
Türkçe sdzcük kullanan gazete, yüzde 75 oranla Cum-
huriyet en çok Türkçe kökenli sözcük kullanan köşe
yazarlarının da yüzde 89 oranla benim (!), yüzde 87
oranla Melih Cevdet Anday, yüzde 85 oranla Oktay Ak-
bal'ın olduğu saptanmış. Tutucu "Zaman" gazetesi de
haberi "Türkbasınında uydurukça salgını"diye vermiş.
Türkçe sözcükleri kullanma oranı açısından Güneri Cl-
vaoğiu ile Güngör Mengi 80, Mümtaz Soysal 79.2, llhan
Selçuk 78.2, Ertuğrul özkök 78, Hasan Cemal 77.2, Ali
Sirmen 77, Emin Çölaşan la Fehmi Koru 74.3, böyle gi-
diyor. Dikkat ettim, Türkçe sözcükleri kullanmamaya
çalışanların oranı da yüzde 60'ların oldukça üstünde.
Örneğın Mim K. Öke yüzde 69.2, Ahmet Kabaklı 65.3.
Rauf Tamer 64, Gürbüz Azak 64.6, ne denli uğraşsalar,
tutunan Türkçeyi kullanmak zorundalar:
- Aman, Türkçelerini değil de Arapçalarını kullana-
yım! Yoksa rezil olurum! diyenlerin de, tıpış tıpış Türkçe
sözcükleri kullanmak zorunda kaldıklannı görüyoruz.
Yazılarımda yabancı sözcük kullanmamak için kırk yıl-
dır uğraşınm. Istediğim gibi bunu gerçekleştirebildiğimi
sanmıyorum. içimden diyorum ki: "Istemeyen okuma-
sın, ne yapıp edip, yazılarımda, konuşmalarımda tek
yabancı sözcük kullanmayayım!" Bunun nasıl güç oldu-
ğunu bilmez miyim? Atatürk'ün dediği gibi, "Dilimizi
yabancıdillerboyunduruğundan'^başka nasıl kurtarabi-
liriz ki?
llkokul sıralannda, birsınıfta öğretmen kaldırdı:
- Evinizde, odamzda neler var, say bakayım! dedi.
- Soba var, mangal var, yüklük var (yataklar oraya ko-
nurdu), gusülhane (banyo) var, ayna var, masa, sandal-
ye var, halı var, götdöşeği var!
Son sözcüğü söyleyince, sınıfta bir kahkaha, bir kıya-
met, herkes gülüyor. Oğretmenimiz Ali Rıza Eren:
- Gülmeyin, dedi, çocuk/ar Türkçemiz. Halkımız böyle
söyler. (Bana döndü) Sen de o sözcüğün yerine "oturma
minderi" de olur mu?
Çocukluğumda, anamın arkadaşları eve geldiklerin-
de, bir köşede oturur, onların kullandıkları yerel sözcük-
leri defterime yazardım. Kadınlardan biri, anama sordu:
- Ne yapar bu oğlan burda?
- Bizim konuşmalarımızı yazar!
- Aaa, deli mi ne? dedi biri, ben bu eve bir daha gel-
mem! Konuşmalar yazıltr mıymış?
- Ne yapayım anam, yazıyor işte!
O yazıp doldurduğum defterleri yitirdim.
Savunmanım, arkadaşım Emin Değer, çok oluyor bir
"Abana"gazetesi vermişti. Gazetenin Aralık 1992deçı-
kan 197. sayısı. Gazetenin üçüncü sayfasında eğitimci-
yazar Mehmet Saydur'un "Bitikçi Ali Rıza" adlı bir yazı-
sı var. Emin Değer'in:
- Sen bir değerlendir Bitikçi Ali Rıza 'yı... diye verdiği
gazeteyi sakladım.
ömer Asım Aksoy'un yardımıyla Bitikçi Ali Rıza'nın
bir yapıtını da buldum. (Bitik, kitap demek.)
Bitikçi Ali Rıza, Cumhuriyet öncesinde dilde arılaşma
çalışmalarına emek veren bir aydın. 1909 yılında Üs-
küp'ten Kastamonu yargıçlığına atanmış. 1899 yılında
"okuma-yazma" adında an dil calışmalarını içeren bir
kitapyazmış. Kitabını da 1909'da Kastamonu'dabastıra-
bilmiş. Bitikçi (Kitapçı) Ali Rıza'nın ilk kitabının başında
an bir dille şöyle yazılmış:
"... Som (tam) Türkçe yazılmış bir bitiktir. (Kitap) (...)
Bitiğin her uğuru saklanmıştır. Altındaki basadı bulun-
mayançizeklerdüzmedir. Değerıyüz paradır. Kastamo-
nu basmalığında basılmıştır. Yıl 1325."
Mehmet Saydur'un yazısına göre, kitabın yazılış ama-
cı şu noktalarda toplanabilir: 1- Halk dilinden yazı diline
sözcükler kazandırmak, 2- Türk dili birikimliğinden ya-
rarlanmak, 3- Türkçe köklerden Türkçe eklerle sözcük-
ler, terimler türetmek, 4- Zorunluluk karşısında alınacak
yabancı sözcükleri Türkçe kurallara "giyindirmek", 5-
Yazımda Türk sesbilgisine dayanmak.
Bitikçi Ali Rıza Bey'in 1899'da yazdıklarından:
"... Her ulus ancak kullandığı ana diliyle gereği gibi
dileğini, içindeklnikarşısındakine anlatabilir... Avrupa'-
daki uluslann topu, her yeni çıkan bilikleri, dalbiliklerl
birden kendi dillerine alırlar, çevirirler. Andan ötürü
yükselmede. genişlemede, zenginleşmekte, kepte
(söz), güçlükte hepsi birden bir çırpıda, bir tutumda
omuz öpüşüyor."
Ali Rıza Bey, an Türkçeye doğru gidişi "kendimizi ge-
riletmek" olarak ortaya atanlara, anlaşmaya karşı olan-
lara seslenirken, günümüze de ışık tutmuş oluyor:
"... Beyciğim! Biz Türkçedene vakitilerigittikki, şimdi
de geri dönmüş olalım? Biz Türk dilinden söyleşiyor,
anlaşıyoruz. Kırkambar dilinden söyleşmiyoruz, ona
ağrı bir sözümüz yoktur. Biz kökünden Türkçeyi hiçbir
vakit düz olarak söyleyemedik, yollarını yazamadık ki,
ileri geri gitmiş olalım..."
Bitikçi Ali Rıza Bey için yazılacaklar buncağız değil,
olamaz. O daha çok yazıimalı, yaşatılmalı. "Abana" ga-
zetesini kutluyorum. Emeği var olsun!
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Çanakkale Boğazı'nın 1
Batı dillerindeki adı. 2/
Üstii kapalı olarak anlat- 2
ma... Utanma. 3/ Antal- Q
ya yakınlanndaki kayak
merkezi. 4/ İcar. 5/ Bir 4
yanşın belirli uzaklığı g
kapsayan bölümlerinden
her biri... Bir yere çapraz- 6
lama konulan yassı kiriş -,
ya da kereste. 6/ Tarla,
bağ ve bahçe çevresine
açılan hendek... Duvar
içinde bırakılan oyuk bö-
1 2 3
lüm. 7/ Kalayın simgesi... Çok yi-
nelendıği için usanç verici bir du-
rum alan söz. 8/ Verme, ödeme...
Belirli bir iş için aynlan para. 9/
Argoda "'gözcü. dikizci" anlamın-
da kullanılan sözcük.
VUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Okumayı öğrenme giiçlüğü. 2/
Gözleri görmeyen... Genellikle gü-
neşten korunmak için bir yerin
üzerine gerilen örtü. 3/ Sarİcaç...
Yüz metre kare tutannda yüzey
ölçüsü birimi. 4/ Her tür organik yağa verilen ad. 5/ Hayvan
damı... Terazi gözlerinden her biri. 6/ Yüz örtüsü, peçe... Mo-
torlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı
sağlayan mil. 7/ Kraiiçe... Gelenek. 8/ Yapağıdan elde edilerek
eczaalıkta ve parfümeride kullarulan sanmtırak renkte yağ. 9/
Platinin simgesi... Yoksullara yiyecek dağıtılan yer.