25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL1993 PAZARTESİ 8 DUNYADA GEÇEN HAFTA Avustralya kraliçeyiarbkîstemiyor EDİPEMİLÖYMEN LONDRA- Avustralya Başbakanı Paul Keating, 2001 yıhndan itibaren arlık Kraliçe Elizabeth'i devlet başkam olarak görmek îstemiyor. Bunu hem İngiltere Başbakanı'na hem de Kraliçe'ye bizzat söyledi. Hem de Kraliçe'nin şatosunda, hafta sonunda misafırken. Avustralya'nın Devlet Başkanı hala Krahçe Elizabeth. Kendisini. atadığı bir genel vali temsil edivor. Başbakan John Major ise "Sorun, hüküroetiınizi değiL, Kraliçe ile Avustralya'yı ilgikndirir"" diyerek işe kanşmadı. Başbakan Keating, halkının görüşünü yansıtıvor. Avustralya'nın İngıliz kültür ve geleneği ile ilişkisi azaldıkça halkta ortaya çıkan yabancılaşma duygusunun bir sonucu bu. Büyük Okyanus bölgesindeki ülkelerle ilişkisi daha yoğunlaşan Avustralya'da artık akla gelen ilk ülke İngiltere değjl. Japonya. Yöre ülkeleriy le ekonomik ve tican ilişkisi daha da yoğunlaşan Avustralya için İngiltere, artık tarihte kalrruş ve aşılması gereken bir ilişki anlammda. İngıltere. 1997'deHong Kong'dan da çekilecek. Böylece, ingiltere Uzakdoğu'daki en önemli ve tarihi kalesini Çin'e bırakacak. Avustralya, bu sırada yöredeki bu büyük değişimden yararlanmak istiyor. Avustralya'nın İngiltere'nin denetiminden çıkmak istemeşi 1970'lerde başlayan milliyetçi eğilimlerin sonucu. 1974yılında. İngiliz milli marşından vazgeçilmışti. Ancak Avustralya'nın yönetım biçimi değjşmemiş ve 1949'da Kanada. Güney Afrika ve Yeni Zelanda ile bırlikte "dört büyük dominytHTdan biri olarak katıldığı İngıliz Uluslar Topluluğu'ndaki üyeliği sürmüştü. İspanyol ve Hollandalı maceraperestler, Avustralya'ya ilk ayak basanlardı. Ama İngiltere, hepsini sollayıp geçti ve kolonı kurma girişimlerini 1780'lerdebaşlattı. îngiltere'deki azılı tutuklulann sürüldüğü. ımparatorluğun uzak bir köşesi olarak görülen Avustralya, yerlilerle İngıliz kuvvetlen arasındaki caüşrnalarla yavaş yavaş İngiliz yönetimine geçti. 1830'lardan itibaren Avustralya, mahkumlann sürgün >eri olmaktan çok, imparatorluğun önemli hammadde kaynaklanndan birihalinegeldi. 1868'de Avustralya]ya lutuklu yollanmaktan vazgeçildi. İki yıl sonra sınırlı bir demokratikleşme sağlandı ve 1890'da ilk parlamento kuruldu. 190I'de bağımsızoldu. Birinci Dünya Savaşı'na Avustralya 300 bini aşkın askerle katıldı. Bunlann onbinlercesi Çanakkale'deki başansızçıkarmada öldü. Yine onbinlercesi İkinci Dünya Savaşı sırasında Uzakdoğu'da imparatorluğu savundu. Ama A\ ustralya artık yeter diyor. Sosyal demokratlar birlikiçinde GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM-Sosyal demokratlann en büyük yasa organı olan kongre, geçen hafta içinde yapıldı ve Ingvar Cartsson, yeniden başkan secildi. Partinin ikınci güçlü adı Mona Sahlin de önceki genel sekreterin istıfasından sonra atandığı genel sekreterliğe. bu kez oy birliğiyle seçilmiş oldu. Merkez yöneüm kurulunun dört üyesi yeniden seçilirken beşınci sandalyeye, gençlik kollannın eski başkanı Anna Lindh getirildi. Kongrede daha önceden AT konusunda bir karara gidilmeyeceğı açıklanmış olduğu halde bu konu, konuşmacılann en çok rağbetetüği konuydu. Ingvar Carlsson, parti yönetiminin çizgısi olarak AT'yle karşıbklı görüşmelerin tamamlanmasından sonra yeniden toplanarak AT'ye evet mi, hayır mı deneceğine İcarar verilmesi görüşünü dıle getirdi. Yapılan oylama sonucu. 306 delege bu görüşü onayladı. yalnızca 25'i karara karşı çıktı. Carlsson'un en geç 1995'te yapılacak referandumdan önce partinin lideri olarak yerinin güçlendıği. bu konuda kongreye kendi görüşünü kabul ettirmesiyle yeniden kanıtlanmış oldu. Ingvar Carlsson şöyle konuştu: Şimdi, vatandaşlann ve ücretlerin Avrupası'ru oluşturmaya çalışacağız. Halk oylamasının yanıtlayacağı soru şudur. AT üyeliği bize kendimizin. Avrupa'nın ve dünyanın geleceğini şekillendirmek için daha geniş olanaklar sağlayacak mı° Sosyal demokratlann kongresinde, tarihsel bir adım aüldı ve bir yıl sonra yapılacak genel secimlere katılacak her iki adaydan birinin kadın isvec olmasına karar verildi. Merkez yönetim kurulundaki beş üyeden üçünün kadın olması, oldukça açık bir ipucu oluşturuyor. Kongre üyelerinin tartıştığı ve görüş ayrıhğında olduğu konu, mülteci politikasının sertleştirilmesi yönünde parti y önetiminin aldığı karardı. En büyük eleştiri. kadın kollan başkanı Margareta \Vhinbergden geldı. Whınberg, bu karann yalnızca bencilliğı yasallaştırmayı amaçladığıru söyledi. Sosyal demokrat öğrenci kolu başkanı Monica Löwström partisini. geleneksel uluslararası dayanışma ılkesinden sapmakla suçladı. t İ İ m h î r î l i * l l a n M f i l l İ h V Bugünlerde biracdar Almanya'nın Münih kentine y IIUII IfU d t ü d i 1, 1T11X11111 C ^ ^ ^ N a s ı l ^ « a , , ^ i k i h a f t a boyunca su gibi bira akacak Münih'te. Geleneksel ekim bayramı çerçevesinde dünyanın dört bir yanından gelecek yaklaşık 6 milyon biracı için 7 milyon Utre bira lahsis ediMi.' (Fotoğraf. REUTER) Üç günlükyağımırlıayatı felçetti FERRUHYILMAZ KOPENHAG - Danimarka'da gecen hafta Filistin-İsrail anlaşmasıyla ilgili haber ve yorumlann gölgesinde geçti. Gazetelerin geri kalan sütunlan bir haftadır kısa aralıklarla sürekli yağan yağışlann açtığı zararlara ve yine tabii ki Danimarka'daki yabancılarla ilgili taıtışmalara aynldı. Geçen hafta üç gün boyunca hiç durmadan yağan \ ağmur, normal olarak yağışa ılişkin Danımarka'da hayaün akışını büyük ölçüde etkiledi. Sadece ev lerin bodrum katlan değil, otoyollar bile sular altında kahrken, yağışlar birçok yerde trafıği felce uğrattı, evlerin cephelerinde hasara yol açtı ve telefon sistemınWer yer çökertti. Kopenhag'daki en buyük hastanelerden olan Hvidovre hastanesi bile telefonsuz kalınca, acilen telsiz telefonlan devreye sokmak zorunda kaldı. Kopenhag ve çevresinde toplam 3500 telefon, yagışlann yarattığı tahribat yüzünden işlemiyor. Yabancılara gelince. Yabancılar yasasının sertleştirilmesi yönündeki tartışmalan başlatan Sosyal Demokrat Parti, kendısinden biraz daha sert önerilerde bulunan muhafazakar partiye sert tepki gösterdi. Bazı sosyal demokrat belediye başkanlan bile Türkiyeli göcmenlerin Türkiye'den evlenerek eşlerini yanlanna getirmelerinin yasaklanmasını önerirken, parti lideri Poul Nyrup Rasmussen, bu yönde biryasa tasansı hazırlayarak önceki hafta açıklanan muhafazakar partinin önerilerini insan haklanna aykın buldu ve muhafazakarlan yabancılara karşı olmakla suçladı. Rasmussen. Türkiyeli göçmenleri kastederek belli bir grup yabana için özel yasa çıkanlamayacağını sözlerine ekledi. Sosyal demokratlara yakm Det Fri Aktuelt gazetesine göre kongrede yabanalarla ilgili yasalann sertleşürilmesini ve özellikle Danimarkayabancılann evlenerek eşlerini yanlanna getırebilmelerinin zorlaşUnlmasını tartışan sosyal demokratlar yabancılann eşlerini yanlanna getirebilmek için eşlenne bakacaklan yolunda bir belge ımzalamalannı önerecekler. Ancak böy le bir öneri birçok özel durumda özel ızni mümkün kıldığı için. önerinin pratikte fazla bir etkisi olmayacak. Hükümet ortağı merkez demokratlar bu nedenle yabancılar yasasının yeniden sertleştırilmesinin anlamsız ve gereksiz olduğunu savunuyorlar. Buna karşılık Eğitim Bakanı. Ole Vig Jensen, evlenerek Danimarka'ya gelen yabancılan Danimarkaca öğrenmeye zorlayacak bir yasa tasansı hazırlığı içinde olduğunu açıkladı. Geçen haftanın başka bir gelişmesi de televizyon ikinci kanalında Danimarka'daki N'azilerle ilgili yayımlanan programdan sonra. "Det Nationale" partisi lideri Albert Larsen hakkında iki yıl önce Kopenhag"takı bır bombalı suikast nedeniyle soruşturma açılması oldu. Olayda çalışmalannı ırkçılığa karşı mücadele konusunda yoğunlaştıran "Entemasyona] Sosyalistler" adlı grubun bürosuna gönderilen bombalı pakeun paüaması sonucu lokalde bulunan bir genç ölmüştü. Televizyonda yayımlanan ve Det Naüonale Partisi lideri Albert Larsen'le yapılan konuşmalann gizli teyp kayıüan, Larsen'in bombab suikasttan haberlı olduğunu göstermişti. Larsen suikast hakkında, "Domuzun idamı gerçekleşti" şeklinde konuşmuştu. Polisşımdi. Nazı gruplanyla yakın ılışkiler kurarak bu gruplarla yaptığı konuşma ve görüşmeleri teybe ve videoya kaydeden Freda Farmand Rasmussen'in arşivindeki bantlara el koyarak gözden geçirmeye başladı. AMLARKAMLAR ECMEL BARUTÇU Ne Çabuk Umıtduyop» Konuşmamıza devam ediyorduk eski CHP'li dostum- la. - Her gün, dedi, gazetelerdeki haberleri okudukça insanın maneviyatı bozuluyor. Her taraf kokuşmuşluk ve yolsuzluk içinde yüzüyor sanki. Her sabah gazeteyi ele alınca kötü kişilerle teşerrüf ediyoruz. Oysa iyijer o ka- dar çok ki. Bunlar sessiz kahramanlar. Aslında kötüler, kamu kurum ve kuruluşlanndaçalışan iyilere de kötülük ediyor. iş için onların yanına giderken insanın adeta ayağı sürtüyor. Halbuki içlerinde ne kadar mükemmel olanları var. Geçenlerde kendi kusurumdan dolayı ge- cikmiş bir işim için üst üste birkaç gün Kartal Beledi- yesi'ne gitmem gerekti. Fen işleri Müdür Muavıni Nuran Keriş işimle meşgul oldu. Odası, devamlı vatandaşlarla dolu. Herkesın değışik tonlarda ifade ettiği dertlerini dirv leyip bunlara derman bulmaya nasıl çalıştığına şahit oldum. Bu kadar dertli karşısında gösterdiği sabrın hay- ranı olmamak mümkün değil. Sempatik tavrı hiç değiş- miyor. Genç ve hoş bir hanımefendi. Üstelik mühendis.. Sozünü kestim. Başbakan Tansu ÇiUer için duyduğu beğeniyi kastederek, - Beğendiğin hanım memurlara bir yenisi daha katıl- dı herhalde, dedim. - Maalesef Başbakan Tansu Çiller'e asıl kendi yan- daşları güçlük çıkarıyor. Yukardan, aşağıdan her yan- dan kösteklemeye çalışanlar var. Ama, o bildiği yolda ilerliyor Bizde iş yapanlara destek değil hep köstek olu- nur. Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi mükemmel kuruluş- lar hep bu "milli hasletimizin" kurbanı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nın mağlubu Almanya, 15 yıl içinde dün- yanın en güçlü ülkesi haline geldi. İkinci Dünya Savaşı'- nda da ezilip yerle bir oldu. Ama yine aynı süre içinde dünyanın en güçlü ekonomik devlerinden biri oldu. Biz 70 yıldır didinip uğraşmamıza rağmen bir türlü kalkına- mıyorsak bunun elbette bir sebebi olmalı. Oyle değil mi? Bıraksınlar kadıncağızı iş yapsın. - Zaten aldırış ettiği yok. Ozelleştirmeyi başlatmanın sevincini yaşıyor şimdi, dedim. - Şimdi de, dedi, takmışlar kafayı Murat Karayal- çın'a. Ona akıl veriyorlar göya. "Aman sen Erdal Inonü gibi olma. Onun hükümetteki tutumu yüzünden SHP'nin oy oranı %9'a düştü" diyorlar. Yani, hükümette illa kav- ga edeceksin ki makbul olasın. Ülkeyi düşünen yok. Var- sa da yoksa da parti. Erdal inönü'nün öyle güzel sözleri var ki çok öğretici. "Oyumuz düştü diye eleştiriyorlar. Düşerse düşsün" diyor. Yani oy kaybediyoruz diye hü- kümetten ayrılacak ve ülkeyi badireye sürukliyeceksi- niz. Hangisi daha önemli? Zamanı gelince muhalefete geçer, tekrar güçlenirsin. Iktidardayız diye ağlamanın alemi var mı? - Bu söyledıklerın, dedim, bana müşterek dostumuz İhsan Sabri Çağlayangilin sözlerini hatırlattı. Bilirsin, ben Çağlayangil'i çok takdir ederim ve ona büyük saygı duyarım. AP'den gelen tazyiklere rağmen Dışışleri Ba- kanlığı'nı "politize" etmemiştir. 1980 öncesinde, ülke- mizde sağ-sol çatışmalarının iyice tırmandığı terör döneminde Sofya'da büyükelçi iken eşiyle birlikte oto- mobil ile Avrupa'ya geziye giderken onları Sofya'da ağırladık. O sırada Türkiye'deki anarşi ve terör ortamın- dan iki büyük parti AP ve CHP arasındaki kurulacak "bü- yük koalisyonla" çıkılabileceğine inanılıyordu. Kendisi- ne "İki büyük parti olarak neden bir araya gelmiyor sunuz" diye soruştum. Bana, "Bak Ecmel, Batı Al- manya'da Hıristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratlar büyük koalisyon kurdular. Sonuç Hıristiyan Demokratla- nn aleyhine oldu. Biz de böyle bir koalisyona gidersek AP kaybeder" demişti. - Halbuki, dedi dostum, büyük koalisyon 1980'den önceki o dönemde kurulsaydı 12 Eylül ara rejimi olmaz- dı. Ama, ders almayan o kadar çok ki... Divan pastanesınden kalktık, vedalaşıp ayrıldık. O Göztepe'ye doğru yöneldi. Ben Suadiye'y©- BillClintonyönetiminindış poKtikaçıkmazı ERGtN YILDIZOĞLU İkinci Dünya Savaşfndan I989"a kadar ABD dış politikası ve askeri stratejisi bir Sovyet tehdıdi ve bir dünya savaşı olasılığına göre şekillendi. Bu. ABD li- derliğinde ve NATO araalığı ile sağlanan Batı itti- fakının topyekun savaş ihtiyaçlanna göre oluşturul- muş bir dış politika ve askeri strateji demekti. Soğuk savaşm ardından SSCB'nin ve nükleer tehlikenin or- tadan kalkmasına bağh olarak yeni bir uluslararası durum doğunca ABD'de de yeni bir dış politika ve askeri strateji arama ihtiyacı oluştu. Clinton yöneti- minin dış politikası ve askeri stratejisi bir üçüncü dünya savaşı olasıhğından uzaklaşarak, gelecekte çıkması olası bölgesel savaşlara göre şekillenmeye başladı. Bu, bir genel/global dış politika stratejisi yokluğu ve dolayısıyla da büyük bir zayıflık olarak yorumlanıyor. ABD Devlet Başkaru'nm Ulusal Güvenlik Danı- şmanı Anthony Lake'e göre "bundan böyle ABD so- nınlara karşı her birini tek başına ele alarak onun özelliklerine göre (case by case) tavır alacak." Bu ifa- deler, gecmişte soğuk savaş boyunca, her sorunu, SSCB tehlikesi ve üçüncü dünya savaşı olasıhğına göre oluşmuş bır genel çerçeve içinde ele almak an- layışı ile taban taban zıt bir yaklaşımın gittikçe daha fazla öne çıktığını gösteriyor. Bu gelişmenin etkileri- ni, geçenlerde yayımlanan savunma ihtiyaçlannı gözden geçıren dokümanda da görmek mümkün. Doküman, Ointon hükümeü'nin bütçe açığmı azalt- ma planına uygun olarak ABD savunma harcama- lannı kısmanın yollannı araştınyor ve öneriler geliş- tiriyor. Doküman, soğuk savaşın yerini bölgesel gergın- liklerin ve Birleşmiş Milletler güçlerinin banş sağla- ma etkinliklerinin alacağı varsayımından hareket ediyor. Bu bağlamda doküman. hedefini, ABD güç- lerinin Körfez Savaşı büyüklüğünde iki savaşı (örne- ğin Irak ve Kuzey Kore ile) birden kazanabilecek ve bu sırada da BM banş gücüne bir katkıda bulunabi- lecek şekilde yeniden düzenlemek olarak tespit edi- yor. ABD'nin yeni dış politikasının bir dığer bileşeni de multiliteralizm (çokyönlülük). Bu, ABD'nin uluslararası planda bölgesel çatışmalara müdahalc ederken tek başına davranmaktan ziyade BM'nin desteği ile oluşan bir meşruiyet ile davrarunak istedi- ği anlamına geliyor. Bütün bunlar bir dış politika ve askeri strateji oluşturmaya yeter mi? Birçok gözlemciye göre yet- miyor. İlk eleştiri Clinton yönetiminin bir dış politi- ka doktrininden yoksun olduğu, bu yüzden case-by case tutumunu, yani aşın bir pragmatizmi tercih etti- ği şeklinde. İkinci eleştiri yukanda aktardıgım mü- dahale gerekçelerinin en önemli prensibini, ABD ulusal çıkarlannın önceliği prensibini gözardı ettiği- ni söylüyor. Soğuk savaş döneminin uluslararası dengeleyici unsurlan bugün artık yok. Bu yüzden merkez üÜce- lerinin orta büyüklükteki. az gelişmiş, dolayısıyla ekonomik krizi büyük bir şiddetle yaşayan ülkelerin, yann ne yapacağı bellı olmayan yöneticılerini kont- rol altında tutmalan eskiye göre oldukça zor. Bu ko- şullarda uluslararası ekonomik ve politik sistemi di- siplin altında tutmak merkez ülkelerin karşjsına git- tikçe daha sık ve yakıcı bir sorun olarak çıkıyor. ABD dış politikası büyük bir yanılsama üzerinde duruyor: Bugün bir dünya savaşı ihümali ortadan kalkmıştır... Birincisi, ilk dünya savaşı tam da böyle çok kutuplu bir dünyada çıkmıştı. Ikmcisi. SSCB yıkıldı, ama Rusya Federasyonu >ine benzer ekono- mik ve politik dürtülerle hareket ederek Balkanlar'- da, Türki cumhuriyetlerde, hatta Afganistan'da tek- rar eski etkinliğini kurmak için adımlar atıyor. Üçüncü olarak. bir taraftan nükleer silah sahibı ül- kelerin sayısı artarken diğer taraftan bunlan kontrol edecek uluslararası anlaşmalar yapüamıyor: Dör- düncüsü, Çin yeni bir güç olarak dünya sahnesine hem de Ortadoğu'da petrol ye nükleer silahlarla da ilişkili olarak giriyor. Beşincisi, Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da, orta sınıflan ve emekçileri Bau'ya karşı birleştiren bir akım, radikal Müslümanlık güç- leniyor. Nihayet ABD, AT ve Japonya arasında ekonomik ve politik uyumsuzluklar gittikçe artıyor. ABD dış politikasının en zayıf yeri bu duruma uy- gun bir genel bir stratejiden yoksun olması. Birinci Dünya Savaşı merkez ülkelerin sömürgecüik reka- betınin bir aşamasında ve İngiliz hegemonyasmın zayıflamasına da bağb olarak çıkmıştı. Şimdi ulusla- rarası durum korkutucu bir şekilde giderek ve göz göre göre 19. Yüzyıl'ın sonundakine benziyor. Galeri • Alölye 232 64 26 • 23O 21 87 ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE SANAT EĞİTİMİ B _, T.C. MHJJ EĞITİM BAKANLIĞI ÖZEL SERTÎFÎKA istasyon sanat merkezi DÎLEYEN HERKESE AÇIK SANAT ÇALIŞMALARI (H.IÇİ-RSONU) RESlM, SERAMİK, TAKI, ÇOCÜKLARLA SANAT, GÜZEL SANATLARA HAZIRLIK I Kl NK.OV F.1T.MKFKNDI OI>. 36 SANAT K(KSKL 585 4İ 31 - ( i hat> TKSVIKIYI-: M.-\CK.\ CAD. MACK;\ P.\L-\S 240 5<» 50 230 66 lV> Bir Resim Sergisi SEMRA GÖNEY ŞULE ULUSOY TÜLİN TANMAN GÜZİN TANGÖR 14-25 Eylül AKM Sergi Salonu TaksimTel25l 56 00 Galeri Atölye 232 64 26 230 21 87 ANONSTAN YAZA VEDA Aylık Plastik Sanatlar dergmız ANONS, Eylül ayından itibaren yine sizlerle birlikte Bayinizden vesonaigalerikrinden eânebtörsmiz ANONS PLASTİK SAHATIAR DERGİSİ 232 64 26 • 233 97 38 Deniz kenarında, doğa ile içiçe ASSOS ÇAĞIN MOTEL tam pansiyon 160.000 TL. Tel: (191)24042 24043 Devren satılık yüksek cirolu parfümeri 3101959 İ R A S İ Z İ Ç A Ğ I R I Y O R ! A t t D İ r e k t O f Grafık eğitimi görmüş, en az 3 yıl muteberbir ajansta Art Direktöriûk yapmış- AtOİyG Ş e f l Grafık eğitimi görmûş, grafikte yerişmiş, en az 3 yıl muteber bir ajansta Atölye Şefliği yapmış, basun tekniklerinden anlayaru. 1 Grafik eğitimi görmûş, en az 3 yd muteber ajanslann grafik bölümlerinde yetişmiş~ Tûm ügililerin ooız yaş altında olması, Macintosh (Design Soıdio) kuUanabilmesi, erkeklerin askerükle en az iki yıl ilişkisi bulunmaması zorurüudur. Yabancı dil bilenler tercih edilecektir. Randevu almak üzere 275 4 8 42 - 4 3 numaralı telefona başvurmanızı rica ederiz. REKLAM AJANSIAŞ Kore Şetiitleri Cad. Atılım I; Merkezi 28J4 Zincirlikuyu - Istanbul
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear