25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EYLÜL1993 PAZARTESf CUMHURİYET SAYFA DUIVYADAN Avrupa, kültürünün Amerikan emperyalizmi tarafından yutulmaması için son bir gayret gösteriyor A\ııi|>akııııı aklı Amerikaıı fîlminde V enedik ve DeauviIJe film festivallerine katılan Hollyvvood yıldızlan ve yönetmenleri, Avrupab sinemaseverlerden beklediklen ilgiyi görmek bir yana, hedef olduklan suçlamalara karşı kendilerini sa- vunmak zorunda kaldı. Kendilerine yöneltilen sorulann temelinde şu kaygı yatıyordu: "Ameri- kan film sanayii, dünya sinemasını. daha açıfc bir deyişle, Avrupa sinemasuu piyasadan silip. dünya tekeline mi gjdiyor?" Amerikan kültür eperyalizmı eskıden bir avuç fanatik solcunun öcü gibi gördügü bir kavramdı. Şimdi ise son Hollyvvood fılmJenne gitmektense, açlıktan ölmeyi tercih eden yabancılann ortak kaygısı haline geldi. Son çevirdiği film olan "The Firm" üzenne yapılan basın toplantısında. yönetmen Sydney Poilack sorulan yanıtlarken epey ter döktü. Basın men- suplannı, "Hiçbir akıüı Amerikalı, Avrupa sinema sanayüni çökertmeye kaüuşmaz" diyerek rahatlatmaya çalıştı. Bütün bu paniğe. Avrupalı sanatçılar arasında gıderek yaygınlaşan şu inamşın yol açtığı düşünülüyor Amerikan eğlence sanayii önü alınamaz bir açgözlülükle dünyayı yutmaya çabşıyor. Bu canavara karşı birleşip gelişmesini engellemek gerekiyor. Tanınmış Fransız yazar ve eleştir- men Jean-CIaude Vamoux. Ameri- kan film sanayiının gelışerek tekelleş- mesi sonucunda, hıçbır ülkenin Amerika'nın üstünJüğü karşısmda varlığını sürdüremeyeceği kanısın- da. Avrupa'da oynatılan her 10 filmden 7'si Hollywood'dan geliyor. Geçen yıl İngiltere, Fransa ve Almanya'da sinema gelirlerinin yüzde 80'i Amerikan fılmlerinden eldeedildi. Sıradan bir sinema izleyitisi Amerikan filmlerine bağjmlı hale gelmiş durumda. Ne yazık ki en fazla seyirciyi en değersiz, en düzeysizfilmJerçekiyor. Serbeslticaret ölüm fermanı Ticaretin küreselleştiği bir çağda, görüntüleri ihraç etmek. aynı zamanda yaşam biçimini, bir toplum modelini ihraç etmek demek. Ted Turner'ın Rupert Murdoch ile anlaşıp İngiltere'den Astra uydusu aracılığıyla yayın yapması halinde Amerikan yapımlan bütün Avrupa'yı istila edecek. €t ffltnh %Mt5rt» gjork 2-imrs Avrupa'da oynatılan her 10 film- den 7'si Hollywood'dan geliyor. Ge- çen yıl İngiltere, Fransa ve Alman- ya'da sinema gelirlerinin yüzde 80'i Amerikan fılmlennden elde edildi. Avrupahlar Amerikan fılmlenni bü- yük bir aç gözlülükle izlemeye de- vam ederken, bu filmlerin ruh sağiı- klannı bozabileceği olasıhğını hiç dikkate almıyor. Sıradan bir sinema seyircisi, en re- zilleri dahil olmak üzere tüm Ameri- kan filmlerine bağunlı hale gelmiş durumda. Ne yazık ki en fazla seyir- ciyi en değersiz, en düzeysiz filmler çekiyor. Varnoux, bu gelişmelerden Ame- rika'nın sorumlu tutulamayacağını vurgulayarak "Fransız ve öteki Av- nıpaiı fıİm yapımcıları seyircinin be- ğeneceği bir yapıtı ortaya çıkarmak- ta başansız kaJdıkça, sonuçları ka- buUenmek zonındayız" diyor. Paniği körükleyen öteki bir olgu ise Avrupa TV'sinin filmtiliğin izin- den gitmesi. Amerikan dızileri ve eski Amerikan filmleri TV seyırcisini esir almış durumda. Bugüne dek olanlar, bundan sonra olacaklann yanında hiç kalır. TV devleri Ted Turner ve Rupert Murdoch planlan- nı gerçekleştırebilirse, yayınlan uy- du kanalıyla Avrupa televizvonlan- nı istila edecek. Iİstilaya dur deme zamanı geldi Fransa tletışım Bakanı Alain Ca- rignon, bağnaz bir Amerikan karşıtı olmadığını belirtmekle beraber, Tumer'ın yeni Astra uydusunun Av- rupalılan Amerikan kültürüne bo- ğacağı kanısında. Doyma noktasına gelen Avrupalılann bu duruma iti- raz etmeden boyun eğeceklenni de sanmıyor. Carignon. Amerikan teh- didi karşısmda geçerli bir çözüm önermekte güçsüz kalıyor. Aynı ka- binede görevli Kültür Bakanı Jac- ques Tourbon ise daha somut öneri- ler ortaya koyuyor. Batı Avrupa'nın bir yılda aldığı Amerikan filmlerine 4 milyar dolar ödedığini, oysa Ame- rika'nm yalnızca 250 milyon dolar tutannda film aldığını açıklayan To- urbon, bundan böyle Fransa'nın Amerikan eğlence dünyasına ait ürün alımında ATnin kota uygula- ması için baskı yapacağıru belirtiyor, yoksa Fransa dünya serbest ticaret anlaşmasını veto etmeye kararlı. Adının açıklanmasını istemeyen emekli bir Amerikalı diplomat. Amerikan filmlerinin Avrupa%ı is- tilasına dur deme zamanınm geîdiği- ni ileri sürerek "Avrupa'da Ameri- kan filmleri Amerika'daki Japon arabalanna benziyor. Herkes tara- fından beğeni görüyorlar, ancak fazla yüz verip yerleşmelerine izin ver- memek gerekiyor" dıyor. Bernard D. Kaplan A vrupa ile Amerika arasmda GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Antlaşması) üze- rindeki anlaşmazlık konulan arası- nda, Fransa'nın sinema salonlann- dakı ve televizyon ekranlanndaki Amerikan kökenli görüntülerin istı- lasını engellemek ıçin ginştiği savaş kuşkusuz önemlı bir yer tutuyor: Fransa, bu mücadelesiyle eski kıtanın yaşam savaşı veren kültü- rel değerlerinin korunmasını amaçlıyor. Tartışmalar yalnızca ticari bir bakış açısıyla yapılmıyor. Bu alan- daki çıkar çatışması. korumacılarla serbest tjcaretten yana olanlar arası- ndaki bitmek bilmeyen tartışma- lann dışına taşıyor. Sorun Fransa'da gösterilen Amerikan filmlerin sayisındakı artışı belirlemek değjl. Zaten Amen- kan filmleri sürekli bir artış gösten- yor. 1979'dan bu yana yüzde 31 'den yüzde 57"ye ulaşmış bulunuyor. Sorun Avrupa pazannın tama- men Amenkan filrnlenne açılıp Fransız sinema sanayiinin tehlikeye aülması ve 3 bin işletmeyle 70 bin çalışanını etkilemesi de değil. An- cak, elbette bu sektörde çalışanlann korunması gerekıyor. GATTçerçe- vesinde üstün tutulan tican mantık, Avrupa'daki sinema salonu gelirle- rinin yansını sermayeleştiren Ame- rikan üreücilerini ve dağıtıcılannı koruyor. ITeknolojik gelişmeler kurallan zorluvor Asıl sorun bu haftadan itibaren Avrupa audıo-visuel görünümü içinde Tumer grubunun, İngiltere ve Astra uydusu aracılığıyla, kural- lara aykın akınından dolayı bir skandal yaratıp yaratmayacağı da değil; 1989da yapılan anlaşma, Av- rupa Topluluğu televizyonlanna yayınlannın en azından yüzde ellisi- nin Avrupa yayını olması zorun- luluğunu getiriyor. Ama yeni tekno- lojik gelişmeler çoktan bu kuralı zorlamaya başladı. Fransa'nın zaten bu savaşa karşı korunma sistemi var. Ancak bu ko- ruma belli bir süre için geçerli olabı- lır. Ülkede yalnızca 100 bin parabo- lık anten var ve devlet, en fazla 1 milyon 200 bin aboneye hizmet ve- rebilen kablolu yayına bağlı olan kanallan kontrol edebiliyor. Tüm bunlar dünyaya birçok ba- şanlı yaratıcılık ürünü vermiş. Ame- nkan yapuncılanna karşı olunduğu için değil. Ama yaratıcılık alanında kendilerini korumaya çaiışan Fransız yapımalannın telaşı anlaşı- labilir. Fransa'nın, uzun süre öne- mini küçümsedikten sonra bu deği- şik savaşta dünyadan izole olmuş gibı gözükmesi bu mücadelesinde haksız olduğunu göstermez. 1993-94 sezonuna girilirken, gişe rekoru kırması beklenen Amerikan filmleri gösterime gjrmek için sıra bekliyor. ABD'de olduğu gibi Avrupa'da da salonların dolup taşmasına neden olacak filmler arasında Steven Spielberg'in yönettiği Jurassic Park, Clint Eastwood'un yönerip oynadığı Âteş Hattînda (In the Line ofFire)veSharon Stone'un Alec Baldvvin ile rol aldığı Sliver ilk sıralarda yer alıyor. Doğu Avrupa ülkelerinde ekonomik koşullar fahişeliği körüklerken AIDS riski de artıyor Yaşamkavgasıön planaçıkmcaAIDSvızgeliyor O toyol kenanndaki kaldın- mlarda fahişelik yapan 18 yaşındaki Tunde Csik temiz göriinümlü erkeklerle ilişkiye girer- ken prezervatif kullanmaya gerek aörmediğıru belirterek, "Macaris- tan'da AIDS yok. AIDS Macaristan itşında" diyor. Yabanalar ıçin pre- Krvatif taşıdığmı ileri süren Tunde, •nüşteri olarak Macarlan tercih etti- jinı söylüyor. Doğu Avrupa'da AIDS tehlikesi- ün önemsenmemesi, Dünya Saglık 3rgütü AIDS programında çalışan- an kaygılandınyor. Program so- umlusu Dr. H. Merson,Uluslararası UDS Kongresi'nde Doğu Avrupa ılkelen saglık bakanlannı uyararak öyle konuştu: "Eğer önJem almak ;in AIDS salgınının başlamasını ekliyorsanız o zaman çok geç kalmış labilirsiniy." Doktorlar ve sosyal hizmet çalı- ınlan, işsizlığın artması ve sınırla- nn açılmasıyla Macanstan'da AIDS vakalannda büyük artış yaşandığını belirtiyor. Turistlerin yoğun olarak bulunduğu Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'ndegenç kadınlarpara kazanmak için fahlşeliğe yönelirken. Polonya'da uyuşturucu kullanan kadın ve erkeklerin sayısı giderek artıyor. Resmı rakamlara göre Doğu Avrupa ülkelennde AIDS ol- dukça düşük bir düzeyde seyredıyor. Ancak doktorlar gerçek rakamın daha yüksek olduğunu iddia ediyor. AIDS olgusunda ani bir tırmanışın yaşanabileceğinden korkan doktor- lar. prezervatif kullarumına gereken önemin verilmesi çağınsında bulu- nuyor. Macaristan Sağiık Bakanlığı yet- kilileri 10 milyonluk ülkelennde 350 kişınin HIV (AIDS'e yol açan virüs) taşıdığını. 131 hastanın ise haliha- zırda AIDS olduğunu kaydedıyor. Macaristan Ulusal Kamu Sağlığı Batı Avrupa'dan Macaristan'a giriş yapan kamyoncular, sınıra yakın Gyor kentinde konaklamaya can atıyor. Mini etekli, yüksek çizmeli fahi- şelerle şoförler arasmda canlı bir alışveriş sürüyor. Budapeşte MACARİSTAN ROMANYA HlflVATİSTAN \YUGOSLAVYA Enstitüsü Başkan Vekili Dr. Istvan Domok bu rakamlann gerçeği yan- sıtmadığını, aslında 2 bin kişinin HIV taşıdığmı ileri sürüyor. Öteki doktorlar ise bu rakamın 10 bin ile 15 bin arasında değişebileceğini be- lirtiyor. Macaristan'da AIDS'e karşı alı- nacak önlemler ile ilgili kamuoyu ye- terince bifgilendirilmiyor. Hükü- metin mali kaynaklan geniş bir tanı- tıma olanak vermiyor. Polonya'da Katolik Kilisesi prezervatif ılanlan- nı yasaklıyor. Slovakya ve Çek Cumhuriyeti'nde prezervatif üretilıp ithal edilmekle birlikte kullanım çok düşük. Macar doktorlar, fuhuş olgusu- nun artmasıyla AIDS tehlikesinin büyüyeceğinden korkuyor. Ekono- mik durgunluğa koşut olarak otoyol kenarlannda müşteri bekleyen fahi- şelerin son altı ay içinde büyük artış gösterdiği gözleniyor. Yugoslavya'dan geçmemek için Romanya üzerinden gelen süriicüler Macaristan'ın sınır kasabası Kiste- lek'de mola vermeyi adet hahne ge- tirmişler. Kistelek, otoyol boyunca sıralanan fahişeler için oldukça karh bir bölge. Budapeştedeki Semmel- vveis Tıp Fakültesi Davranış BıKm- leri Fakültesi profesörlerinden Dr. Eva Lsfvan bir fahişenin, bir ay çalı- şarak kazanabildiği parayı, bir gece- de elde etmesi karşısmda çaresız kaidıklannı belirtiyor Yaşamını fd- hişelikle kazanan Tunde. günde 80 dolar kazandığını, bunun da bir ay- lık asgari ücrete eşit olduğunu ileri sürüyor. Tunde'nin kız arkadaşla- nndan bazılan da ış bulamamanm getirdiği bunalımla Tunde'nin yanı- nıda kaldınmlarda yerlerini almış. Fuhuşun artmasıyla uyuşturucu kullanımı Macaristan'da artış kay- dediyor. Dr.İstvan ülkede uyuştu- rucu bağımlılannın 4 ile 5 bin ara- sında olduğunu tahmin ediyor. Ma- caristan'da kolayca ve yeterli mik- tarda uyuşturucu bulamayanlar. Batı Avrupa'ya gitmek zorunda. Dr. Istvan, AIDSin tanıtımı ve önlemleri üzerine bir eğitim progra- rnı için kollann sıvanması gerektiği- ni belirterek "Bir Macar eğer eşcinsel veya uyuşturucu bağımlısı değilse, AIDS tehlikesinin çok uzakta oldu- ğunu sanıyor. Ancak tehlikenin yanı- başında olduğunu bilmesi gerekir" di- yor. New York Times - Jane Perlez Yegor Gaydar Nevazisimaya Bir hükümete iki başbakan fazla gelir Boris Yeltsin, hükümette degişikliklere gitti; Oleg Lobov'u görevden aldı ve eski Başbakan Yegor Gaydar'ı Başbakan Birinci Yardımcısı olarak göreveçağırdı. Bu karann nelere dayandığı üzerine birkaç görüş bulunuyor. Birindsi, başkan, son zamanlarda Çernomırdin'in giderek daha bağımsız davranmasından ve aşağı yukan tüm politik güçlerin memnun olduğu bir ulusal lider haline gelmesinden hoşnut değıldi. Kunl adalannın Japonya'ya verilmeyeceği yolundaki tavn ve başanlı ABD gezisi. Çernomirdin'e yeni puanlar kazandırmışü. Başbakanın gizlice "Yeni Sivil Bıriik"adında birblokun oluşturulması çalışmalanna katıldığı ıddia ediliyordu. Merkezci çevreler, devlet başkanından ve parlamentodan çok, başbakana umut bağladıklannı ve onun hükümetteki radikal bakanlan safdışı etmesini istediklerini vurguluyorlardı. Gaydar'ın dönüşüyle bu yol kapandı. IAmaç Lobov'u uzaklaştırmak İkincisi, başbakan ile Lobov arasındaki aynlıklan fırsat bilen Yeltsin, Lobov'u kabineden uzaklaşünp yerine Gaydar'ı getirme önerisini ortaya atü, ama Gaydar'ın Çernomırdin'in altında, onunla sürekli uyum içinde çalışacağı kuşkulu. Üçüncüsü, başkan. muhalefete karşı kararlı birsayaşıma haarlanıyor. Tüm iktidan Federasyon Konseyi'ne devretmeye, kasım ayırun üçüncü haftasında milletvekili seçimleri düzenlemeye karar verdi. Eğer başbakandan gerekli desteği alamazsa. onun yerine gelecek kişiyi kabinede • hazır tutuyor. Bir hükümette iki başbakanın olmayacağı şimdiden beUidir. Aleksandr Rutskoy 'un yolsuzluk suçlamalan arasında Gaydar'ın adının da geçmesi, şimdi muhalefeti hareketlendirecektir, Her durumda iktidar çevrelerindeki savaşım hızlanacaktır. AnnaOstapcuk Segodnya Yegor Gaydar'ın sonbahar donuşu Hükümetin ekonomik programının başına geçeceği anlaşılan Gaydar, olumsuz koşullarda göreve dönüyor. Ekonomide durum iyi değil; rubledeğer yitiriyor; bütçe dengesi kurulamıyor; enflasyon dev adımlarla ilerliyor: hükümet, parlamento karşısmda Yeltsin'in bütçe anlayışını uygulamakta zorluk çekiyor; ödeme güçlükleri büyüyor. Gaydar'ın dönüşünün parlamentoda uyandırdığı "duygular"ı rahmin etmek zor değil. Fmans Bakanı Boris Fyodorov'un Gaydar'la birleşmesi, muhalefetin iştahını iyice kacıracak görünüyor. Bununla birlikte başkanın bu karannın muhalefeti daha sıkı birbirliğeiteceğide söylenebilir. I Sonbahar dönüş için I doğnı zaman mı? Gaydar'ı kolay bir geleceğin ve alkışlann bekJemediği açık. İlkbaharda yeniden masaya yatınlacağı söylentilen de az değil. Ama eski başbakan herşeye karşın döndü. Herhaldekendı başladığı liberal reformlara başkalanrun aşı yapıp dunrnasına daha fazla dayanamadı. Sonbahann dönüş için iyi bir zaman olrnadığı ortada. Ama galiba Gaydar'ın daha yüksek değerleredayanan nedenleri var. Aieksandr Bekker
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear