Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 EYLÜL1993 CUM ARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
'Rakamlarla' Uluslararası Edinburg Sanat Festivali:
571tiyatrotopluluğundan 1235 oyun
LEVENTKAZAK
Edinburg tskoçya'nın 400
bin nüfuslu bir şehri. Sadece
Jngiltere'nin değil, dünyanın en
büyük sanat festivaUerinden
bırinın de ev sahibi konumun-
da. Uluslararası Edinburg Sa-
nat Festivali'nin 46 yıllık bir
mazisi var. Sadece bir festival
değil, bir Testivafler festivali".
Opera, tiyatro. caz, resım, fo-
toğraf, dans, kitap, fılm, müzik
ve askeri bandolar olmak üzere
on ana bölümden oluşuyor.
Bu görkemli sanat şöleni, sa-
dece Tûrkiye'nin İzmn'i sayıla-
bilecek büyüklükteki bu şehrin
insanlanna ve İngiltere'nin her
yanından gelen ayaretçilere yö-
nelik haarlanmış bir festival de-
ğil. Dış ülkelerden ithal edilen
yüzbinlerce sanatseverin ve
yüzlerce sanat gösterisinin işga-
liyle oluşan bir katılım. Üç haf-
tahk festival sûresinde kendi
nüfusu kadar ziyaretçi misafır
eden Edinburg ıçin festival, vıs-
ki ve bira yapımından sonrakı
en önemli geçim kaynağı 6500
kışinin organize ettiğı bu üç
haftarun Iskoç ekonomisine
katkıa yaklajık 72 mifyon po-
und. (1.5trilyonTL.)
IÜç haftadatoplam
12binl76gösteri
"93 Edinburg Tiyatro Festi-
vali'ne 8.282 oyuncu, 571 tiyat-
ro grubu, tam 1235 değişik
oyunla katılmış, üç haftada tam
12 176 gösteri yapılnuş. Bu ra-
kam. ortalama, Türkiye'deki
ödenekli ve ödeneksiz. rüm ti-
yatrolann bir yılda oynanan
oyun sayısınm kat kat üstünde.
Aynca bu sayıya ana festivalde
yer alan büyük prodüksiyonlar
dahil değil. Mesela sadece festi-
valin kapanış oyunu olan Peter
Stein'ın yönettiği "Julius Cae-
sar"da. tam tamına 270 oyuncu
rol alıyor. Oyunun sadece sah-
nelenme maliyeti 250 bin po-
und(5 milyarTL.)
Yapılan bir hesaba göre festi-
valin sadece tiyatro dalındaki
tüm oyunlannı hiç durmadan
seyretmeye kalkan bir ınsanm,
tam tamına, 2 yıl, 3 ay, 9 gün, 2
saat. 24 dakika koltuğa çakılı
kalması gerekiyor.
I Dans, caz, film, kitap
I festivalleri
Bu yıl opera festivaline 7 ayn
orkestra ve 371 solist kaülrrîış.
Dans festivaline 5 grup, müzik
festivalinde ise dünyanın çeşitli
ülkelerinden 37 klasik müzik
orkestrası yer almış. Bunun ya-
nında Jazz festivali, dünyanın
en ünlü müzisyenlerinin yer al-
dığı, 12 orkestra ile kapanmış.
Uluslararası Fitm Festivaİi'-
ne ise, 93'ü ilk defa gösterime
giren, 300 fılm ve 28 belgesel ka-
tılmış. 59 resim sergisi. 47 fotoğ-
raf sergisi yer alan festivalin ki-
tap bölümünde ise dünyanın 14
değişik ülkesinden gelen 250
yazar. 400'ün üzerinde seminer
vermiş. Kitap festivaline gjrîş
300 bininci kişiye, bir dakika
boyunca toplayabildiği kadar
kitap toplama ödülü verilmiş.
Olimpiyatlara soyunan bir
ûlke olan Türkiye'de, 400 bin
nüfuslu bu şehrin tiyatro. kon-
ser, dans, sergi salonlannın top-
lamının üçte birinin bile olma-
dığı utanç verici bir gerçek.
İstanbul, Ankara dahil olmak
üzere, tüm Türkiye genelinden
bahsediyoruz.
IBosna da iki tiyatro
grubu ile katıldı
Şimdi başka bir gerçekle yüz-
leşmeye hazır olun! Kuzey. gü-
ney Amenka ülkelerini Avrupa
ülİcelerirun sözünü bile etmiyo-
ruz, hadi parasızlıktan kan ağ-
Iayan eski Doğu blogu ülkele-
rinden de bahsetmeyelim, katıl-
madığırruz festivalde, Zimbab-
we, Nijerya, Kenya, Uganda ve
oraya yollanmasına herhangi
bir itirazımız yok. Gitsinler,
haklandır, ne de olsa birgelene-
ğin parçası. Sorumuz şurda:
Kültür Bakanlığımız oraya yol-
lamaya layık başka hiç mi eser
bulamıyor? Hadi bizim gibi fa-
kir bir kültür politikası güden
sıstemde bu alana ayırdığımız
bütçe düşük, festivale sanatçı
yollayacak paramız yok, bari
az kadrolu bir tiyatro oyunu ya
da bir dans grubu yollasak. Ha-
di para ona da yetmedi, hiç ol-
mazsa bir piyanist? Alır ba-
vulunu gider, alt tarafı bir uçak
bileti. Orada kesin bir piyano
vardır! Koskoca festival.
I Dünya kültürleri
I arasîndaki ahşveriş
Artık dünya kültürleri ara-
sında sanat aîışverişı, bambaş-
ka bir boyutta yaşaruyor. Ora-
ya giden bir eser. aynı zamanda
ülkemizin tanıtımı demek olu-
yor. Dünyaya insani bir tarafı-
mızı tanıtmaktan hoş ne olabi-
•46yıllıkgeçmişi
olan Edinburg
Festivali, sadece
festival değil,
festivaDer
festivali'.
*Storybook'a adlı
oyunu sahneleyen
TheatreZoo
(üstte). Russian
Academy of
Fools'un
palyaçolan (sağda
küçük kare),
Conunurûcado
oyunculan 'The
LegendofSt
Julian' adlı ovunda
(yanda), Jean Paul
Sartre'ın kücük
öyküsünden
uyarlanan
'Erostratus'adlı
oynnu sahneleyen
The Nearly Nev*
Theatre Companv
(altta).
hatta Kürdistan'ın bile dabil ol-
duğu 30 değişik ülke katılmış!
Savaşın göbeğindeki Bosna'run
da iki tiyatro grubu ile orada ol-
duğunu eklemek isterim.
Geçen yıl Zeynep Oralın
haklı olarak yazmaya utandığı
bir olayı, kendisinden özür dile-
yerek açıklıyorum. Me|er bu-
güne kadarki tek temsilcimiz,
medar-ı iftihanmız, mehter ta-
kımımız, bizi yıllardır oralarda
arslanlar gibi temsil eder durur-
muş. Ama maalesef gecen yıl
aralarindan birinin. bir İngiliz
kadına cınsel tacizde bulunma-
sı günlerce İskoç basmın man-
şet konusu olmuş.
Yine de, ne olursa olsun, 150
kişilik mehter takımınm her yıl
DÜŞÜNCEYE SAYGI
lir! Bu tabii yalnızca devletin
beklenmesi gereken bir mesele
değil. dünyanın bütün ülkele-
rinde olduğu gibi, sanatın özel
teşebbüslerin de desteğine ihti-
yacı var.
Yıllardır silinmeye yüz tut-
muş kültürümüzün silkelen-
meye, yenilenmeye ihtiyacı var.
Kendi sanatını üretemeyen bir
ülkenin sanat merkezi gelmesi-
ne imkan yok. Hadi ülkenin
böyle bir iddiası yok diyelim, en
aandan ruhunu koruması adı-
na sanatın yatınma ihtiyacı var.
Sanata yatınlan paranın. soka-
ğa atılan, ziyan olan para mua-
melesi görmesi gerçekten çok
aa. Üstüne üstlük, sanat ihraç
etmenin, otomobil, beyaz eşya
ihraç etmekten çok daha şık ol-
duğu görüşündeyim.
'60 sonknnda Edinburg Ki-
tap Festivali'ne davet edilen
Amerikalı yazar James Bald-
win şöyle demiş: "...kısa boytu-
yun, çirkinim, syahnn ama bur-
daymj..."
'Müslüman tiyatrocu' Ulvi Alacakaptan'dan Güngören Kültür Merkezi'nde'kadınsız epik tiyatro'
Tiyatrom Kuran-ı Kerim'eve Allah'a angaje'
ANILAL
Güngören Beledıyesi tarafından ka-
patılarak "Güngören Bckdiye Baş-
kanlığı Kültür Merkezi" olarak ekim ayı
içınde >eruden açılacak olan Aziz Nesin
Sahnesı'nde, "dümhı .Marksist tiyatrocu-
su" bugün kendını "Müslüman tiyatro-
cu'" olarak tanımlayan Uhi Alaca-
kaptan'ın başında bulunduğu Birlik
Sahnesi oyunlannı sahneleyecek.
Brecht'in epik tiyatrosuyla geleneksel
Türk üyatrosundaki seyirlik köy oyun-
lannın. İslamın sınırlannı beürlediğı bir
çercevede özgün (!) bir sentezinı amaçla-
yan Alacakaptan. Güngören Kültür
Merkezi'nde sunacağı oy-unlaria yetış-
kinlere ve çocuklara İsJamın iyisini,
doğrusunu, gûzelira" anlatacak.
1969 yılında Dostlar Tiyatrosu'nun
açtığı sınavla İşçi Kolu'nda başlayan ti-
yatro yaşamı. 1984 yılında Ankara'da
brtaoyuncular'la "Şahlan da Vururlar"
idh oyunun turnesindeyken "hidayete
erişiyle' sona eren Alacakaptan, şimdi
Marksist olmayan bir epik tiyatro (!)
»apıyor. sahnede kadın oyuncu kullan-
nadan yaşamın gerçekJiğini aktanyor.
Bütün bunlan yaparken de sanatırfda
hiçbir sırur tanımıyor İslamın koyduğu
sınırlar dışmda.
Alacakaptan'ın, bir "sıcrayş' dıye (di-
yalektik manüktaki bu sözcüğü uygun
buluyor Alacakaptan yaşadıklannı an-
latmak için) nitelediğı Marksist dünya
görüşünden İslam'a dönüşü tuhaf ama
1980 sonrası gercekleşmiş. Sanatçı ken-
dılerini içkiye, kanlara. uyuşturucuya
veren solcu arkadaşlannı "bu böyle ol-
mayacak" diye uyanyormuş, ama kimse
aldırmamış. Sonunda Alacakaptan. çö-
zümü bireysel kurtuluşta bulmuş olmalı
ki, o özel gecede anlamı, huzuru jslam'-
da yakalamış. Bu huzuru da Kenan Ev-
ren'e (!) ("Hiç sevmiyorum' diyor Kenan
Evren için) borçlu olduğunu söylüyor.
Bu dönüşümden sonra bunca senedır
nefret etükieri kapitahstleri nasıl sevece-
ğiz diye dertlenmeye başlamış. Fakat so-
nunda Alacakaptan, tslam'ı savun-
manın çoğunlukça sanıldığı gibi sağcılık
olmadığını keşfetmış.
Alacakaptan, aynca sanılanın aksine
'bem devrimci hem de fslamcı' olunabıle-
ceğini 'yaşayarak' öğrenmiş. Refoımla,
siyasi partılerle. seçımlerle pek bir de-
ğışiklik olacağına inanmıyor. Alacakap-
tan devrimci. ama "radikal Islamcı",
Livi Alacakaptan
'i'undamentalist" gibi tanımlara da karşı
çıkıyor; tek tanıdığının Allah ve Kuran-ı
Kerim'dekı sözleri olduğunu söylüyor.
Kendisini tek Allah'a karşı sorumlu
hissediyor ve öbür dünyadaki bir cennet
vaadiyle >aşıyor. Güngören Beledıyesi
tarafından kendisine önerilen eski Aziz
Nesin Sahnesi'nden yararlanma hak-
kına sahıp olan Alacakaptan, Sıvas
olaylanndan Aziz Nesin'i sorumlu tutu-
yor. ve şöyle konuşuyon" Aziz Nesin,
olayın Süıini-Alevi çartşması olduğunu
söjledi. Zaten bunu istiyor. Bu adam kac
senedir yazı yazamıyor. Solda da sevilmi-
yor. Ama ne yapılacaksa. bir eylem mi
) apılacak, bir sendikamn başına mı geriri-
lecek onu getiririer, çünkü çok iyi iş bece-
rir."
Angaje. politik, sloganvari bir tiyatro-
yu yararsız bulan Alacakaptan, dünya
görüşünü ve tiyatro anlayışıru hiçbir
Islami grubun çizgisıne oturlmuyor,
sınırlamıyor. Onun tiyatrosu yalnızca
Kuran-ı Kerim'e ve ADah'a angaje
Aynca Güngören Belediyesi de kendi se-
cim politikalanna uygun bir oyun ısmar-
lamaya kalkarsa projenin yürümeyece-
ğini söylüyor Alacakaptan. Çünkü öz-
gür (!), kadınsız epik bir tiyatro yapıyor.
Güngören Kültür Merkezi'nde artık
kadınlar sahnede yer alamayacak, ama
seyircı olarak. erkek oyunculann
aktardığı kadanyla bu dünyaya eleştirel
bakacaklar Alacakaptan tiyatronun za-
ten kadınsız kurulduğunu. dünya
tiyatrolannda erkek oyuncu/kadın
oyuncu oranının 10'a üç olduğunu söy-
lüyor. Bu arada feminizmin de erkekle-
rin son yüzyılda yarattığı en güzel şey ol-
duğunu öğreniyoruz(!)
Alacakaptan, kendi oluşturduğu öz-
gün tiyatro dilinde Brecht'in Marksist
olmayan epik tiyatrosundan (!) yararla-
nıyor, bunu şöyle açıkhyor"Biz sadece
epik tiyatronun bicimini kullanı\onız.
Bir de Brecht'in ola.vlara bakış açısın-
daki en öoemK nokta yabancılaştımıa
efekti dediğimiz şey. Yani seyirciyi
olayın karşısına koymak. Seyirciyi ilüz-
>ona sokan. düşüncesinden çok duvgu-
İarına hitap eden oyun bicimini hiçbir
zaman sevroedim ben zaten."
Tüm bu zorlu sentezin (!) sonucunda
ortaya ne mi çıkıyor? Bilemiyoruz ama,
Alacakaptan yaptığı özgün tiyatrodan
hoşnut:"Ben bizim dışımızdaki ti-
yatrolann bütün kanlara, paralara. bel-
den aşağı esprilere her ftirlii özgûrluge
rağmen yapamadığı bir tiyatro yapıyo-
rum >e seyirci topluyonım. Sıkıysa müs-
tehcenlik olmadan, milli poiitika olma-
dan espri yapsınlar. Ben çok iyi bir tiyat-
ro yaptığun kantsında değflim, ama fsla-
ma uygun özgün bir biçiın."
MEMET FUAT
Univepsite Diploması
Mızah yazarı bir genç size gönderdiğı mektupta dört
yıldır evlenrnek istediği kızla salt üniversite diploması
olmadığı için evlenemediğini yazarsa ne düşünürsü-
nüz? Üstelik de kızı vermeyen "aydın denebilecek" bir
baba imiş..
Evet, ben de öyle düşündüm: Gırgırın sonu yok!..
Ama eskiden, el(i altmış yıl önce, Türkiye'de bilgisiz-
likten kurtulmasavaşımı verilirken, gerçekten vardı böy-
le babalar. Kızın yanına kimse yanaşamaz; "Kaç ünlver-
site bitirdın?Kaç dil biliyorsun?" diye soruları sıralama-
ya başlayan, hele dışarda öğrenim görmüş olmayı en
büyük üstünlük sayan, diploma merakhsı baba kasıldı-
kça kasılırdı.
Belki bugün de kapalı çevrelerde, çağdışı gelenekler-
den kopamamış ailelerde kıziarına koca seçmekte ba-
balar böylesine baskıcı olabiliyorlardır, ama herhalde
diploma için değil.. Okumuş, aydın denebilecek bir ba-
banın, "üniversite diploması!" diye tutturabileceğine
inanmak çok güç. Ustelik böyle bir babayı bugün hangi
kız dinler! Bir insanın birlikte yaşayacağı insani seçme-
sine nasıl karışılabilir!..
Neyse, bu mizah yazarı genç, bir yazımda, "İnsanı in-
san eden şeylerin tümünün, yani 'kültür'ün ancak % 1'-
ini öğrettiği söylenen 15 yıllık okul dönemindeki duşün-
ce eğitiminin, okul öncesinde de verilmesi gerektiğini,
bu% 1 oranı çok açık anlatıyor", dememe de değinmış.
(Cumhuriyet, "Düşünce Eğitimi", 14 Ağustos 1993)
Bu bilgiyi güvenilir bir kaynaktan, Profesör Bozkurt
Güvenç'in Kültür Konusu ve Sorunlarımız adlı yapıtın-
dan almış, daha önce başka bir yazımda da nereden
aldığımı belirterek kullanmıştım. ("içi Boş Güzellıkler",
Çağdaşımız Makyavel, ss. 252-256) Beni de çok etkile-
miş bir bilgıdir bu . Okurlarımın da ilgisıni çektiğini gö-
rüyorum. Profesör Bozkurt Güvenç'in kitabından o bölü-
mü birlikte okuyalım
"Bilim ve meslek dallannda insanların edinip oğrene-
bıldiği her türlü bilgi ve beceriye 'kültür' deniyor. Bu an-
lamda, kültür ile eğitim süreci arasında şu karşılıklı ve
bütünleyici ilişki bulunmaktadır: Kültür, eğitim süreciyle
kazandığımız içerik; eğitim ise, bize kültürel içeriği ka-
zandıran edinme-öğrenme sürecidir. Tabii ki herhangi
bir eğitim, bize her türlü kültürel içeriği kazandıramaz.
Belli kültürler için o içeriği veren özel, ozgün eğitımler-
den geçmek gerekir."
"Ancak, biz ve çoğu öteki okullu uluslar, eğitimi okulla
sınırladığımız için her türlü kültürü de okul sıralarında
aldığımızı -ya da verdiğimizi-sanınz. Okulsuz toplum ve
topluluklann 'kültürsüz' ya da en aztndan 'eğitimsız' ol-
duklannı söyleriz. Oysa, 60yıllık ömrünün toplam 15yılı-
nı okullarda geçirmiş bir vatandaşımız tüm bildiklerinin
ancak % 1'ini okulda kazanmıştır, %25'ini değil. Yatılı
askeri.okullar. bu oranı en çok %2-3'e kadar çıkartabilı-
yor. Bu yüzden, sanıyorum, kimi Batılı düşünürler, genel
kültürü, okulda öğrendiklerimizi unuttuktan sonra geri
kalan (içerik) olarak tanımlıyorlar. Işte bu içerik, hayatta
bir kez öğrendikten sonra unutmadıklarımızdır. Şöyle
de söylenebilir: Kültür kuşkusuz eğitimle kazanılır ama
mutlaka okulda değil; okul, eğitimin ancak kuçük bir bö-
lümüdür. Külturün büyük bölümünü okul öncesinde,
okul dışmda ve okul sonrasında kazanıyoruz." (A.g.y.,
Remzi Kitabevi, 2. basım, s. 111)
Gördüğünüz gibi, kültür de, onu sağlayan eğitim de
diplomaya sığmıyor
Mizah yazarı genç okurum gerçekten anlattığı gibi bir
durumla karşı karşıyaysa, o aydın denebilecek (ya da
denemeyecek) babaya Profesör Bozkurt Güvenç'in bu
kitabını armağan etsin.
Üniversite konusu, üniversiteye girmek için yarışan
gençlerin yaklaşımı açısından da üstünde durup düşü-
nülmesi gereken bir konu. Pek öyle uzaktan görüldüğü
gibi de değil. Başka yazılara... . ,
Kültür Bakonkğı'ndan dörtyeni
müdürlük
ANKARA (ANKA)- Kültür BakanlığTna bağlı olarak üç
ilde daha yeni devlet tıyatrolan müdürlükleri kuruldu.
Bakanlar Kurulu'nun Resmi Gazete'deyayımlanan
karanna göre Kültür Bakanlığı'na bağlı olarak
Istanbul'da Devlet Türk Halk Müzıği Koro Müdürlüğü
kurulacak. Kararnameye göre aynca Devlet Tıyatrolan
Genel Müdürlüğü'ne bağlı olarak Gaaantep. Van ve
Kayseri'de Devlet Tiyatrosu müdürlükleri oluşturulacak.
CSO yenibinasına 1997'de
kavuşacak
ANKARX (ANKA) - Konser salonunun yetersizliği
nedeniyle, yeni bina arayışlanna başlayan
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni binasına 1997
yılında kavuşacak. Kültür Bakanlığı'nca uygulamaya
konulacak hipodrom projesi kapsamında ınşa edilecek
olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu
ve koroçalışma bınasının 1997yıknda tamamlanması
planlanıyor. Kültür Bakanbğı'ndan edinilen bilgiye göre
uygulamaya konulacak hipodrom projesi kapsamında
Ankara Atatürk Kültür Merkezi alanında bulunan 4.
Bölge'de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser
Salonu ve koroçalışma binası yapılacağı bildirildi. Alanda,
iki bin kişilik konser salonu. 500kişlik oda müziği salonu.
prova-kayıt stüdyosu, müzik kütüphanesi, sanatçı çalışma
vedinlenme odalan ile halk danslan çalışma salonlan ve
idari teknik birimler binalan yeralacak. Kültür Bakanlığı
Bütçesi'nden 1993 yıh için 7 mılyar 760 milyon lira ödenek
aynlan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser
Salonu ve Koro Çalışma Binasfnın 1997yılında
tamamlanması planlanıyor.
Kazakistan*da Türk ozanlan Festivali
MOSKOVA (AA) - Kazakistan'ın ünlü halk ozanı Abay
Kunanbayev'in 150'nd^oğum yıldönümü dolayısıv la bu
ülkenin başkenti Almaata'da. tüm Türk dünyasının
ozanlannın katılımıyla'bir festival düzenlendi. Türkıveıle
BDTcumhuriyetlerinde yaşayan Türk halklannın >anı sıra
Moğolistan. Makedonya. Bulgaristan veÇin'den giden
Türk halk ozanlannın katıldığı festivalde. aynca çeşitli
edebi ve bilimsel toplantılarla söyleşileryapılıyor.
Ekonontist ÜmtErol'un "Fraktal"
resimleri
ANKARA (UBA)- Ümit Erol'un "fraktal" resimleri >ann
Oluşum Sanat Evi'nde sergileniyor. 1953 yılında Bursa'da
doğan sanatçı, İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi'nden
mezun oldu. UBA muhabirine bilgi verirken '"Pattern ve
matematik yapılarla ilişkim beni fraktal matematikle
ilgilenmeyegötürdü. Doğanınmatematiğidiyede
adlandınİan fraktal matematik yeni gelişen bir sanat
kolunun. >ani fraktal sanatın da kaynağı. Fraktal sanat ana
fraktal tiplerinden başlayarak birbiri arrfına uygulanan
matematik dönüşümlerle yeni desen ve patternleri
kompüteryardımıylaoluşturanbiruğraş. ABDve
Avrupa'da giderek yayımlanan bu özel uğraş alanı henüz
Türkiye'de pek tanınmıyor. Serginin amacı da bu tanıtmayı
sağlamak" diyen Ümit Erol, 25 eylül günü de Oluşum Sanat
Evi'nde bir söyleşi yapacak. Halen Bilkent Üniversitesi'nde
doçent olarak çalışan sanatçının sergisi 7ekime dek sürecek