25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 1993 CUMARTESİ OLAYLARVE GORUŞLER Iran veAnadolu Diyar-ı küfr'e gittikleri zaman protokol kurallanna harfı harfıne uyan mollalar. sıra Türkiye'ye gelince, Anıtkabir ziyaretini iptal ettirmeyi başartılar. Yetkililer. tam bir aymazlıkla mollalann bu isteklerini yerine getirmekte bir sakmca görmediler. Prof. Dr. Zeki Arıkan Ege Y üce insan Uğur Mumcu'nun alçakça, haincc, barbarca. van- dalca katledılmesı ka- mu vicdanında onul- maz bir yara açtı. Mumcu'yu son yolculuğuna uğurla- yan gözü yaşlı insanlann attığı slogan- lar arasında doğu komşumuz İran'ı suçlayan sözler de yer alıyordu. Acaba bu bir rastlantı mıydı? Sanmıyoruz. Çünkü Acemlerin son yıllarda ülke- mizdeki kanlı şiddet olaylannda önemli bir rol oynadıklan ve Türkiye"- yi giderek bir hesaplaşma alanı haîine getirdikleri kimsenin gözünden kaç- mıyordu. Tarih boyunca. kodaman'lann. kisra'lann, şeyh'lenn. şah'lann hüküm sürdüğü İran; Anadolu") u, urcttiğı ideolojirün açık bir pazan olarak gör- mekten kurtulamamıştır. Her ne ka- dar bu ideoloji ticareti İran'a önemli kazançlar sağlamışsa da kimı zaman gümrük duvarlannın yükselmesıvie dışalım-dışsatım dengeleri de epeyce Üniversiîesi Edebiyat Fak. değişmiştir. Yeşil bir şala büriinmüş din ve mezhep sömürüsü, bu ticaretin ana malzemesini oluşturmuştur. He- rodot'un bir Doğu-Batı çatışması ola- rak yonımladığj Pers-Yunan savaşla- n. aslında demokratik bir dünya görüşüyle mutlak bir egemenlik anla- yışı arasındaki çekişmeden başka bir şey değıldi. Bu iki dünya göriişünün çatıştığı yer Anadolu topraklanydı. Afyonun etkısiyle vecd haline gelip kendinden geçen Haşhaşi'lerin nasıl birer dnayet robouına dönüştüklerini bilmeyen yoktur. Ancak "komşudaki yangın"ın kapımızı bacamızı sardığını anlamak için q kadar gerilere gkmeye- lim. Osmanlı-İran ilişkilerinde en bü- yük bunalım XVI. yüzyılda Safevı devletinin ortaya çıkmasıyla başladı ve yıllarca sürdü. Bu devlet, adını bir tarikattan alıyordu. Tarikat, başlan- gıçta Sünni iken sonradan Şii'liğe kay- mış ve Erdebil Sufileri büyük bir usta- lıkla şeyhlikle şahlığı birleştirmeyi başarmışlardır. Asıl üzerinde durul- ması gereken nokta, dinsel temellere dayanan Safevı devletinin yapısal ba- kımdan yüzyılımızdaki totaliter rejim- lerle büyük bır özdeşlık göstermesidır. Bu örgütlenmede halife = komıser. dai = propagandacı, ehl-ı ihtisas = politbüro, mürit = militan ödevini görmekte: L'staclu, Rumlu, Şamlu. Tekeli vb. Türkmen oymaklan da söz konusu devletin \Tjrucu gücünü oluş- turmaktadır. Dış ülkelerdeki müritler. Erdebil'e büyük bir bağhhk göster- mekte ve bunlar şeyhlerinin uğruna canlannı dahi feda etmektedirler. Bu yüzdendir ki Şah İsmail. Anadolu'- daki Türk aşiretleri arasında çok bü- yük bir destek buldu. Osmanlı yöneti- minin laçkalım. sosyal ve ekonomık durumun bozukluğu. taht kavgalan da buna eklenınce şah. sözcüğün tam anlamıyla bir umut oldu. Ozanlar. "şa- ha gidelim'"1 dıye türküler yakmaya başladılar. Fakat Safevi şahlan Ana- dolu Türklenne kuru bir nefesten baş- ka bır şey vermedı. Tam tersine. Anadolu'da yüzlerce yıl sürecek bir düşmanlığın tohumlan atıldı. Kıyım- lar. sürgunler, ayaklanmalar, kanlı olaylar birbiriru izîeyip durdu. Bizim yöneticilerin yanlışı İrarfda şahın tahtının yerine Hu- meyni'nin postu sermesiyle birlikte yeni bir "ihracat kotası" belirlendi. Türkiye'dekı İran elçilik ve konsolos- luklannın duvarlanna. cumhuriyeti- mizin temel ilkelerini hedef alan yafta- lar yapıştınldığı zaman bunlara ses çıkanlmadı. İran'ın bu tutumunun doğru olmadıânı, bunun bir başka ül- kenin iç işlerine kanşmak anlamına geldiğini dile getiren yazarlanmıza gözdağı verildi. Diyar-ı küfr'e gittikleri zaman protokol kurallanna harfı har- fine uyan mollalar. sıra Türkiye'ye ge- lince. Anıtkabir ziyaretini iptal ettir- meyi başardılar. Yetkililer, tam bir aymazlıkla mollalann bu isteklerini yerine getirmekte bır sakınca görmedi- ler. Çarşaf ve peçe modası yaygınlaştı. Köktendinci akımlar hızlandı. İranlı müçtehitlere. Türkiye'deki camilerde imamlık görevi verildi. Gönüllerinde başka aslan yatan kimi politikacılar, sürekli olarak Humeynfnin şahı de- virdiğınden söz ederek İran'daki reji- me duyduklan özlemı dile getirmekten geri kalmadılar. Humeyni. Mustafa Kemal'ı ve Ke- malizm'i "'hedef' olarak gösterdi. Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Çünkü XX. yüzyılda yetişen Islam dünyasın- daki liderlerin hiçbirinin yıldızı Mus- tafa Kemal'le banşmamıştır Zaman zaman Mustafa Kemal'e duyduklan hayranlığı dile getirenler bile bu sap- lantıdan kurtulamamışlardır. Bunla- nn kavrama gücü. Türkıye sınırlann- da durmuştur. Mustafa Kemal, Islam dünvasının. İslam ulemasının vüzvıl- larca süregelen sorunlannı bıçakla keser gıbi çözmüş, laikliği yeni devle- tin temel dayanağı yapmıştır. Laiklik, adlannın başında bol akademik un- vanlann sıralandığı kimi entellerin açıkladığı gibı namaz kılanı yobaz ola- rak görmek. kılmayanı dinsizlikle suç- lamak değildir. Kısacası ortaçağ ka- ranlığından. ortaçağ zihniyetinden kurtulmaktır laiklik. Muammer Aksoy'dan Uğur Mumcu'ya kadar haince öldürülen aydınlanmızın. savunduklan ilkeler ve bağlı olduklan dünya görüşü yü- zünden katledildiklerinden şüphe mi var? Bunlan hangı zihniyetin yok etti- ği anlaşılmıyor mu? Kamuoyunun tepkisini silmek istercesine her akşam TV ekranlanna çıkan yetkililer demeç üstüne demeç veriyorlar. Bunlara gö- re, İran'ın devlet olarak bu cınayetteki rolü anlaşılmamış. İran Dışişlen Ba- kanı suçlamalan kategorikman ("ke- sinlikle' demek istiyorlar) reddetmiş. Kabul etmesini mi bekliyordunuz? Uğur Mumcu. çağdaş, laik ve Ata- türkçü kimliği yüzünden öldürüldü. Ülkemizi karanlığa boğmak isteyenler bir ışığı daha söndürdüler. Onu katle- den zihniyeı bilindikten sonra. Ace- min ister devlet olarak. ıster birey ola- rak, ister yeraltı örgütü olarak bu kanlı olayda parmağının olup olmadı- ğının anlaşılması acaba neye yarar?.. PENCERE TARTIŞMA 'Cemalettin Efendi'lere yanıt S ayın Oral Çalışlar'ın "Karases Cemalettin Kaplan'la son röportajını da ilgiy le ızledik."Şer eephesinde yeni bir şe> yok." Karases'leriyle "nafîz" nefesleriyle.akıldışı safsatalanyla sabah-akşam ensemizde vızıldaşan sayısız Cemalettin Efendi'lere "ülkemizde fikir, inanç ve ifade özgürlüğü vardır" diye bızler hoşgörüyle bakıyor. hiç "tahrik" olmuyoruz: dinleyip. gülüp geçiyoruz. Ama onlar; beğenmedikleri görüşleri söyleyenlerden "derakap tahrik" oluveriyorlar... Tahrik oldularmı da gelsin bombalar. yakmalar. yıkmalar. Amaçlannı da gizlemiyorlar: 2000'lere hazırlanan Türkiye'mizi, 1400yılöncesine götürmek... . •,-•_>- : Zaman yitirmeden. hep birlikte. üzennde durmamız gereken önemli nokta şu: "Karases" olarak nitelenen bu ses sadece "Cemalettin Efendi"'nin sesi mi? Böyle olsa. "Müslüman ve Türk yurdundan kaçarak kafır" dediğı yabancı dıyarlarda. adına biledüşman olduğu "demokrasinin" nimetlerinden y ararlanarak hariçten gazel okuyan bır meczubun hezeyanlandır denılır ve gecilebilirdi. Ne yazık ki öyledegil. Cemalettin Efendi nediyor? Mustafa kemal'ın kurduğu cumhuriyeie. demokrasiye. yani çağdaşlaşmaya düşman olduğunu; bu "kafir düzeni" ynkarak yerine 1400 yıl öncesinin Bedevi düzeni olan "şeriat düzenini" kuracaklannı. nüfus kağıdında İslam yazılı tüm insanlan "tebliğ" yoluyla "hidayete" Üavet edeceğini. ıbunlaTLn.oranı 1,3'eeriştiğınde "kıyam"a geçeceğini söylüyor. Cumhunyetın temel öğelerine, demokrasiye kökten karşı olmasına karşın. ülkemizdeki garip demokrasi anlayışı sonucu legal olarak çalışan ve seçimlere girerek parlamentoda grup sahibi bir dinsel parti de yıllardıraynı şeyleri söylüyor. O da iktidar olduğunda tıpkı Cemalettin Efendi gibi şenat devletı kuracaktır. O, şımdilik "kıyam"demiyor. "tebliğ" demiy or da "ikna" diyor. "cihat"diyor... Kendisini iktidar yapacak oy ve sandalye çoğunlueunu sağlasın, eerisi kolaydır."Nush"ile uslanmayanlann "hakkı" bellidir. Nasıl olsa gelecek seçimlere kadar onlar da "ikna"olmuşolacaklardır... Bunu sağlamak için de sene 365 gün, gün 24 saat akıl almaz yöntemlerle ve inatla hanl hanl çalışıyorlar. Birçok kale, zaptedilmişür. Petrodolar destekli parti binalannda. camilerimızde. imam okullan, Kuran kurslan, yurtlar, TV kanallan. basın-yayın araçlannda.inccilmcklerle "kaderin ağları örülmektedir." Bırbirlerine karşıymış gibi görunseler de sayısı belirsız tarikatlar. cami imamlan. din öğretmenleri. onlann "talebe^len.. hepsı. hepsi temelde Cemalettin Hoca'nın isteğinı istiyorlar. Karases'i güya eleştırenler bile - Bay Mehmet Metiner gibileri - aynı şeyi istiyorlar. Kimse bizleri budala yerine koymaya kalkışmamalıdır. Biz şunu anlayamıyoruz: Dünyada hangi demokrasi vardır kı. "Ben demokrasiden yararlanarak iktidara gelirsem şeytan icadı bu demokrasivi öldürecegim" diyen. yani kendi canına kasteden birsiyasal partiye ızin vermektedir? Bu sonıyu ilgililerimiz, yargıçlanmız. ''CBmhuriyet savcüan" kendilerine sormuyorlarmf? Devlet ve toplum olarak son derecede tehlikeli ve tarihsel bi r aymazlık dönemi yaşamaktayız. Pompei'nin son günlenbenzeri... Şergüçler. hedeflenne ulaşmak ıçinen verimli veetkinkaynağı bulmuşlardır. Bu ka>-nak. taze çocuk beyınlendir. Laiklik ve çağdaşlık düşmanı "karasesler" ses olmaktan çıkmış. "karaeller" olarak her yıl bır mılyona yakın çocuğumuzun körpecik beyinlennı voğurarak ve kilitleyerek kutsal cıhat(!)lannın "cahit"lerini vetıştirmektedirler. Cumhuriyetın kalesi koca Sıvas teslimalınmıştır. Ülkemızin sayısı kıt yüzaklanndan ,\ziz Nesin'e pasaportla bile Sıvas'a girmek yasaklanmaktadır. Bu bir provadır. Tehlike kapımıza. burnumuzun ucuna dayanmıştır. Bir türlü "ffl" dıyemıyonız. Hadi. kör göremıyor. bızler koskoca fıli neden görmezlikten geliyomz? Nedeni; alnı secde görmemiş "Tansu Bacımız"ın bayraklı. ezanlı, hayırdualı soylevlerinde desıntıyor: Politikacılanmız oy, basınımız tiraj derdinde. Ne demeli bilmem ki? Türkıye Cumhuriyeti, y aşamsal ve çok büyük bir tehlikeyle yüz yüzedir. Yapılacak tek şey vardır: Laik cumhuriyet ve öğretim birliğine - tevhid-i tedrisat - süratle yenıden dönüş önlemlerinde geçkalmamak... Anayasadan. demokrasiden. Atatürk'ten yana olanlar; özellikle ülkeyi yönetenler bu aymazlık uykusundan hemen uyanmalıdırlar. uyandınlmahdırlar... Yannçokgeçolabilir^iimf 1 : ; Mümtaz Özlük / Ankara Yıkılsın Kapılar!..Çocuk liseyi bitirmiş... Ama geleceği soru işareti... Üniversiteye giremiyor, iş bulamıyor, ortalıkta dolanı- yor, bunalımlaradüşüyor. Derken birhaber: ' Herkese üniversite!.." Başbakan Çiller müjdeyi vermiş, öğrenci yetiştirme sınavında başarısız kalan 440 bin gence üniversite yolu açılmış... -Yaşasın!.. 440 bin genç önce bir soluk alıyor, sonra havalara zıp- lıyor, artık dünya daha güzel, güneş daha parlak, gök daha mavi, insanlardahadost, yürekler umutlu... Kim var bu müjdeye sevinmeyecek? Aıleler şenlik yapıyorlar, Çiller hepsine beklenmedk bir armağan sunmuştur; iyi kötü, eksik gedik, olumlu olumsuz, nitelikli niteliksiz yanlarıyla üniversite yolu ço- cuklarına açılmadı mı? Hangi anne baba sevinmez bu- na? Hem üniversite sınavını kazanamayan çocuk, kaza- nandan ille daha mı tembel, akılsız, geri ya da eksik?.. Çeşitli yöntemlerle kanıtlandı ki üniversiteye giriş sınav- ları öğrencilerin değerlerini ölçmede tıakça bir ölçü ge- tiremiyor. • • Çiller. gerekçesi ne olursa olsun, yıllardan beri eleşti- rilen. bunalımlı, gerilimli ve adaletsiz bir tabloyu yırttı, olumsuzluklar üstüne oturtulmuş bir sınavdüzenini par- çaladı. 12 Eylül faşizminin güvenilir adamı Ihsan Doğra- macı'nın marifeti değil miydi YÖK?.. Yükseköğretimin neresi doğruydu da giriş sınavları bir anlam taşıyabil- sin? 1980'lerden bu yana açılan üniversiteler üniversite miydi?. Profesörlerin, doçentlerin yüzde kaçı bilim ada- mıydı?.. Kulağının üstüne yatıp ay başında maaşını al- maya giden öğretim üyelerinin sayısı ne kadardı? Geri- ciliğin yuvasına dönüştürülmüş sözde üniversitelerin sayısı kaçtı? Meslek okulu düzeyindeki eğitim kurumla- rının kapısına "üniversite" tabelasını asmakla üniversi- te kurulur muydu? Adının başında profesör ya da doçent sözcüğü bulunan binlerce öğretim üyesinden ne kadarı üniversitenin üniversite olması için kılını kıpırdatıyordu? Üniversitelerde bilimsel çalışma zorunluğu denetleni- yor muydu? Daha kuruluşunda yozlaşan YÖK'ün kapıla- rı milyonlarca gence neden kapanıyordu? YÖK düzeni kokuşmuştu... Kapıları kırmak, yüzbinlerce gencin gürültüsünü, pa- tırtısını, itişmesini, kakışmasını, adına üniversite denen YÖK düzenine katmak, sorunları çözmek bakımından ortalığı sarsıp silkelemek yolunda yararlı olamaz mı? • Peki, kapılar kırıldıktan sonra içeri giren gençler YÖK düzeninde yeterli bir öğrenim görebilecekler mi? NegezerL Ama şimdiye kadar YÖK düzeninde yetişen hangi öğ- renci tıpfakültesindeyadahukuktaveya bir başka dalda üniversite sözcüğiftıe uygun bir süzgeçten geçiyordu? Kapılar kırılsm, fakülteler silkelensin, profesörler ken- dine gelsin, YÖK saltanatının düzeni sarsılsın, üniversi- taile meslek okulu kavramları ayrışsın, öğretim üyele- rindeki uyuşukluğa son verilsin, Türkiye dünyadaki bilim yarışına katılsın... 2000e yaklaşıyoruz, özgür toplumda özerk üniversite- nin rüzgârları gençleri sarsın.. Bulaşık Makinesi yıkar, durular, kurutur, parlatır! Arçelik Bulaşık Makinesi, makinede ön yıkama psanız bile ekstra deferjan ve elektrik harcamaz. programlı yeni modelinde ise kristal takımlarınızı özel programda özenle yıkar. en uygun, en gelişmiş bulaşık makineleri sadece Arçelik Yetkili Satıcıları'nda. â P-ogra-ıl Ozel K'ıstal YıkaTa Pfog'aını Y» n i 5 Pr3grc.nl, Ustu Ocaklı Ymn! 5 Pr 4 Programlı En İyi Bulaşık Makineleri Aynı Markayı Taşır: f ü k e I i c D a n ı ş m a S e r v i s i : ~p= »•o 014 oai - oso oı« oaa - vao 014 a ı : -»umarolı ücretsiz telefonlarım ı z 24 soat h ı zmetın ızdedır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear