25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10TEMMUZ1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Ekonomik ve siyasi dalgalanmalar kent nüfusunun azalmasına yol açmış Kalktı göçeyledi Sıvaselleri vali'ninraporu: Güvenlik güçlerinin tutumu 1 Temmuz 1993 Perşembe günü başlâyan etkinlikler programı açılış törenine katılarak bırleştirici ve toplum banşına yönelik ifadelerbulunan konuşmamı yaptım. Açılış konuşmalanndan sonra Kültür Merkezi salonundan ayrıldım. Güvenlik üsleri arkadaşlanmla aynı gün (01.07.1993) yapuğım asayiş toplantısında da abnan güvenlik önlemlerini konuştuk. Bu toplantıda olağanüstü bir durum ya da sıkıntı doğabileceği vönünde bir izlenim ortaya çıkmadı. Ertesi gün (02.07.1993 günü) çıkan mahalli gazeteler bana ulaştığında. Azız Nesin'in bir gün önce yaptığı konuşmanın "Müslüman mahallcsindc salyangoz satıyorlar" ve benzeri görüşlerle eleştirildiğini gözledim. Sıvas mahalli gazetelerinın bu görüş ve yorumlanna yakın haberleri ülkemizin birçok yöresindeki gazetelerde de görmek mümkün olmasına rağmen güvenlik güçlerinin alacaklan önlemlerde herhangi bir azalma ya da gevşeme olmamış, tam tersine tüm görevlilerin konu üzerindeki duyarlığınm sürdüğü gözlenmiştir. 02.07.1993 Cuma günü saat 10.15'le valilikte asayiş toplantısını yaptıktan sonra andiçmc törenine katılmak üzerc saat 11 .OO'de Tugay Komutanlığı'na gittim. Çeşitli camilerden çıkan ve normal bir kalabalık içinde küçük gruplar halinde çeşitli yönlerden gelen göstericiler. bir anda hükümet konağı önünde kanunsuz gösterilerine başladtlar. Derhal. 13.30dolaylannda başlâyan bu ilk olay üzerine emniyet vejandarma üsleri ile yaptığım haberleşmede. başlâyan olaya karşı alınacak önlemler değerlendirilmeye ve uygulamaya sokulmuştur. Olayın ilk dakikalarda yarattığı izlenim. toplanan kişilerin hemen dağılıp gidecekleri şeklinde olmuştur. Topluluğun. hükümet konağı önünden aynlmayıp slogan atmayı sürdürdükleri ve yere • oturmaya başladıklan görüldüğünde işin ciddiyeti anlaşılmış ve saat 13.45'te. yani olayın başlamasından 15 dakika sonra Tugay Komutaru'ndan askeri güç lalebinde bulunulmuştur. Telefonla yapılan bu istek. yasa gereği, daha sonra yazılı halegetirilmiştir. Saat 14.30da İçişleri Bakarumızla telefon görüşmesi yapılmış, Başbakanımıza, İçişleri Bakanımıza ve İçişleri Bakanlığı Müsteşanmıza. başlâyan olayla ilgili ilk bilgiler faksla ulaştınlmıştır. Sürecek II II OLÜ OZANLAR KENTI Ç e t i n Y i ğ e n o ğ l u "Unutulmuş kent Sıvas"ın temel somnu ekonomik çökün- tü ve göç. Bu bir kısır döngüdür Sıvas'ın kaderinde. Aşın dinci yapılanma ve zaman zaman büyük çatışmalann patlak ver- mesinin en büyük nedenlenn- den bin belki de budur: Ekono- mik çöküntü ve göç. 1930'larda demiryolunun ulaşmasıyla yeniden bir ticaret ve alış-venş merkezi olan Sıvas, I950'dcn sonraki siyasal ikti- darlara hep ters düştü ve âdeta hep cezalandınldı. Nercdeyse yanm yüzyıldır Sıvas'a hiç ka- mu yatınmı yapılmadı. Sonuç: Sıvas'ta kişi başına yıllık gelir 300 dolara düştü. Bu oran, Bir- leşmiş Milletler'in yoksul ülke- ler için koyduğu ölçünün asgari düzeyidir. Bu şiddetli yoksullaşma kaçı- nılmaz bir göç dalgasına yol açtı.Nüfusun ne denli hızlı azal- dığının en çarpıcı göstergesi şu: Sıvas'ın 1987 genel secimlerin- de TBM M'ye göndermesi gere- ken milletvekili sayısı 7 idi. Bu sayı 1991 genel seçimlerinde 6'- ya düştü. Bugün Sıvas'ın nüfu- su Trabzonla eşiı. Oysa yüzöl- çümü Trabzon'un altı katı. Nereden nereye Göç. ekonomik çöküntünün yarattığı bir olgu. Devletin elini uzatmaması, özel sektörün ka- zançlı bulmayarak yatırım yap- maması çöküntüyü derinleştir- miş. Dahası. 1939'da yapılan Va- gon Fabrikası'nda o zamanlar çalışan işçi sayısı 7.000 iken sü- reç içinde bu, 1,800'e düşmüş. 1946'larda yapılan ve 1.200 ki- şinın çalıştığı Çimento Fabri- kası'nın işçi sayısı kiremit bölü- münün kapaülması, üretim tekniğinin değiştirilmesi sonu- cu 400'e indirürniş. Sıvas ekono- mısinde önemli bir >eri olan tümenin düzeyi önce tugay. sonra da alaya indirilmiş. • Dahası da var. Sıvas, söz ve- rilmesine rağmen üçüncü demir çelik fabrikasını başka birkente kaptırmış. Şeker fabrikası bir türlü yapılmamış... Kısacası, Sıvas unutulmuş hatta cezalandınlmış. Bütün bunlar o büyük göç dalgalanna ebelik eımiş. Sıvaslı Sıvas'tan kaçar olmuş. Sıvas Milletvekili ve SHP Genel Saymanı Ziya Halis, bir başka gerçeğe dıkkat çekiyor. "Göçenlerin yüzde 80'i Alevi" diyor \e şunlan ekliyor: "Göçenlerin yüzde 80'inin Alevi olmasınm nedeni, Alevi- lerin ekonomik yönden güçsüz düşmelerindendir. Sıvas'ta den- ge. daha başında AJeviler aley- hine bozulmuştur. Aleviler ta- rih boyunca ticaretle uğraşma- mıştır. Kenıle ve ticaretle tanışmalan 1970'lerden sonra- dır. Bugün 220 bin kişinin yaşa- dığı Sıvas'ta Alevi esnafın oranı ise yüzde beşi kesinlikle geç- mez." Türkiye'de çok partili döne- me geçilen 1950İer, Sıvas'ta günümüze dek sürecek sürekli bir değişim sürecinin başlangı- cıdır. Yüzyıllardır Osmanlıyla yıldızı banşmayan Sıvas, "altın HEYKELE SALDIRI- Cuma namazı sonrası daha önceden doldurulmuş kitleier Kültür Merkezi önündeki Pir Sultan Abdal hey- kelinin önüne geliyor. Sloganlar, yerini taşlamaya bırakıyor. Güvehlik kuvvederi çareslz. ArtıkfiVmkopmuştur, görünmeyen kare- lerde heykelin kaidesinden kopanlıp sürülmesi, acı, çaresiziik ve 36 ozan, yazar, gencin yaküması var. çağı"nı Türkiye Cumhuriyeti'- nin ilk yıllannda yaşamıştı. Ancak 2. Dünya Savaşı yıllan Sıvas için de boguntu ve zorluk yıllan oldu. 1946'larda, artık tek parti yönetiminin "kemer sıkma" politikasından bunal- mış Sıvas halkı bir arayış içine girdi. Yıllarca CHPnin kalesi ola- rak bilinen Sıvas halkı için Demokrat Parti bir umut ola- rakortaya çıktı. Özellikle Aleviler için bu böyle oldu. Alevilerin neredey- se tamamıyla Sıvas halkının büyük bölümü' 1950'lerin baş- lannda DP'li oldular. Hep ikinci sınıf yurttaş ola- rak horlanan Aleviler artık 1950'lerden sonra en azından "seçmen" olarak bir değerdir. Avukat İsmail Hakkı Konar, Alevilerin göç olgusuyla siyasi yaşamını birlıkte değerlendiri- yor ve 1950'lerden 1980'e ula- şan çizgjye ilişkin şu yorumu yapıyor: "195O"lerde başlâyan "kente açılma' giderek 1970'h yıllarda İstanbul'a yönelmişti. Bu yöne- liş, Alevilerin bir siyasal deği- şiklik gecirmesine yol açmıştı. Böylece aldatıldıklannı anlaya- rak sağ siyasetlerden uzaklaşan Aleviler, DP hareketinin deva- mı durumundaki AP'nin de dinsel sömürüye yönelmesine tepki göstererek eşitliği, kardeş- liği, hakca düzen temalannı iş- leyen sola yöneldiler." 1950'lerde başlâyan Alevile- rin dışa açılımı artık meyveleri- ni veriyordu. Artık dedenin yerini, köyündençıkmışeğitim- li Alevi dolduruyordu. Sol par- tiler böylece milletvekili listele- rinı Alevi kökenlilere açmak zorunda kalıyorlardı. Bu arada Sıvas doğumlu Mustafa Timisi, Birlik Partisi'- •ni kurarak Alevi şovenizmini okşayan bir siyasal hareketin li- deri olarak ortaya çıktı! Avukat Baki Balak. Birlik Partisi olayıyla ilgili şu yorumu yapıyor: "Birlik Partisi, Alevilerin oyunu alırken, saf ve temiz in- sanlann inançlannı politikaya alet etti. Bana göre. MSP hare- keti de buna karşı bir politika olarak geürildi. Mustafa Timisi önderliğindeki Dirlik Partisi 1963 seçimlerinde üç milletve- kili çıkanrken Alevilerin oyunu almıştı. Buna tepki olarak geliş- tirilen MSP hareketi dedini alet etti. Aday geldi, Bura hünkâ- nn çadın, bura Muaviyenin çadın. hangisine oy verirseniz verin' deyip gitti. Bu durumda zavallı seçmen ne yapabilirdi ki? Özetle söylemek gerekirse hem sol hem sağ partılerce mez- hep kışkırtıcıkğı yapıldı." Avukat İsmail Hakkı Konar ise 1978 olaylan öncesine ilişkin siyasi gelişmeleri şöyle anlati- yor: "O dönemlerde yoğun sömü- rülerin yaşandığı Sıvas'ta Ale- viler RP'yi de terk ederek 1977 seçimlerine girerken CHP hare- ketıne katılmıştı. 8 milletvekili- nin 4'ü CHP'nin olmuştu. 4 senatörün 3'ü de CHP'nindi. 1973 seçimlerinde aldığı 3 mil- letvekilinden birini AP'ye, biri- ni de CHP'ye kaptıraıi MSP. artık Sıvas'ta özel çalışma yap- ma gerekliliğine inahmıştı. 1970'lerde gelişen Ülkücü \e İslami Hareket, süreç içinde ya- rattıklan terör eylemleriyle si- yasi tarihimizin unutulmaz kara sayfalannı yazacaklardır. 1978 olaylannda da, 1980'- lerdeki örgütlenme çalışmala- nnda da, 1993'teki Sıvas ola- >ında da ya işbirliği yapacaklar ya da birbirlerinin eyiemlerine en azından zarar vermeyecek- lerdir. 1980 öncesi politika yapan . gerici kadrolar. dinci olsun ül- kücü olsun, bugün de yine siya- sal ya_şamımızın başrollerinde- ler. Orneğin Nizam-ı Âlem Ocaklan'nın 2 Temmuz günü şeriat özlemcilerine yaptığı kat- kı>i Sıvas'ta bilmeyen yok. Aynı kadrolara, aynı siyasal çizgiye, kısacası aynı "kafa"ya 1977 Sıvasspor-Kayserispor maçı sonrası patlak veren kanlı olaylarda. 1978'deki 1. Sıvas Olaylan diye anılması hiç de yanİış olmayacak şeriatçı ayak- lanma vc cankmmında rastlı- yoruz. Yann bunlara bir göz atalım. SÜRECEK Insaniilkesindekovkuyhı yaşayamazdıHtDAYET KARAKUŞ Yemekten sonra kitap ımzalamak için Buruciye Medresesi'ne gittik. Orada imza masalan hazırlanmış, bütün yazarlann adlan masalara di- zilmişti. Kimler yoktu kimler: Asım Bezirci. Cengiz Gündoğdu, Öner Yağcı, Battal Pehlivan, Lütfı Kaleli, Metin Altıok, Zeki Büyüktanır, Beh- çet Aysan, Uğur Kaynar, Aji Balkız, Zerrin Taşpınar, Haydar Ünal, İl- han Cem Erseven, Burhan Günel, Lütfiye Aydın... Karikatürist Asaf Koçakla fotoğraf sanatcısı Gülnaz Çolak da bizi yalnız bırakmayan sa- natçılardı. Mehmet Özer halk ozan- lan Nesimi Çimen, Hasret Gültekin de söyleşen öbeklerin içindeydiler. Kitaba ilgi yoktu yine elbette. Söy- lemeyegerekyok. Polisin de gençlere baskı yaptığını söylediler. Gençlerden kimiîeri imza yerine girmek istediğinde polisçe geri çevrilmiş. Gözdağıyla kanşık baba- can birtavırla... Her şeyi göze alıp yanımıza gelen üniversiteli genç kızlar. delikanlılar bizimle konuştular. Asım Bezirci'yle uzun uzun söyleştiler. O, sevimli in- san. sevgili ağabey, çocuklara olanca sevecenliğiylt neler anlattı neler kim- bilir. Biz de onun biraz uzağında Aydoğan. Burhan, ben.. birbirimize takılıyoruz: - Bileklerimiz yoruldu imzalamak- tan... Saat 16.30 sıralannda kalktık Ay- doğan'la. Eşlerimizle kenti dolaşma- ya çıkük. Sıvas'ın gümüş işçiliğinin ününü duymuştuk. Nicedir gümüş takılar isteyen kanma bir şeyler al- mak istedik. İnsanlar durgun, saüalar ilgili. Otelin yakınındaki bir gümüşçüden istediklerimizi aldık ama küpelerin taşı değişecekti. Yangından kurtul- duktan bilmem kaç saat sonra eşi- min aklına geldi. - Küpeler de kaldı... - Bu bizim kulağımıza küpe olur mu acaba? Akşama aynı saatte iki etkinlik var: Halk gecesi ve slayt gösterileri. Halk gecesinin kapah yerde oluşu bizi Buruciye Medresesi'ndeki slayt gösterilerine itti. Hem açık hava, hem fotoğrafı seVerdik. Gülnaz Çolak'ın. Mehmet Özer'- in, Ayşe Gürocak'ın, Asaf Koçak'ın slaytlannı büyük bir tatla izledik. Şenliğin ilk günü böyle biterken hiçbirimizin aklına ertesi gün yaşa- yacaklanmızın binde biri bile gelme- mi§ti, gelemezdi. Insan kendi ülkesindc kuşkularla. korkularla yaşayamazdı. Hep korku içinde yaşamak. hep kuşkulanmak her şeyden, hep kötü olasıhklarla akıl yürütmek insanı çıl- dırtır. Gösterilerden sonra otele döndü- ğümüzde girişteki koltuklarda biraz daha söyleştik aramızda. Asım Be- zirci geldi. Günümüzdeki edebiyat eleştirisinden, yeni şiirlerden. şiirimi- zin en çok tartışılan konusu İkinci Yeni şiirinden söz ettik. Yeni eleştir- menlenn neden yetişmediğini bir turnceyle anlattı Asım Ağabey: Eleş- tiri nankör bir iş. Kimseye yarana- mazsın. Herkes övgü bekler. Genç yazarlan, romanımızı, sindi- rimsiz sanatçılan konuştuk. Kimile- rinin "küpe girmeden turşu oldukla- nnı" söyledim ben. Asım Ağabey. "Birdahasöyle"dedi. "Küpe girme- den turşu olmak" dedim. bizim ora- larda söylenen bir deyimdir. Çok hoşuna gitti. "Duymamıştım" dedi. Genç bir yazann yazdığı bir gül- mece öyküsünü Dönemeç dergisine getirdiği sırada ettiği sözleri anlat- tım. İlk öyküsüymüş ama Aziz Ne- sin'le Muzaffer İzgü'yü beğenmiyor- muş. Eleştiriden uzak, basit değer- lendirmeler bile değildi. Sanki kendi önündeki ünlüleri eleştirirse öykücü olacağını sanıyordu o arkadaş. Şim- di adını bile bilmıyorum. O öyküsü de kötü olmahydı ki yayımlamadık. İşte böylelenne "küpe girmeden turşu olmaya" çalışan denır. Asım Ağabey. umutlu olduğu eleş- tirmenleri saydı: Mehmeı Yaşar Bi- len'den söz etti. Sabit. ekmek kavga- sına düşmeseydi Türkiye'nin en iyi eleştirmeni olurdu. dedi. Hem bilği birikimı. hem eleştirel yaklaşımıyla başanrdı bunu. Bu yazıyı yazdığım gün Sabit (Sa- bit Kemal Bayıldıran) ağlayarak te- lefon etti. Hıçkınyordu. "Asım Ağabeyi nasıl kaybederiz?" diyordu. Cuma sabahı her zamanki sabah- lardan farkh değildi. Kahvaltıdan sonra yeniden kitap imzalamak için Buruciye'ye gittik. Bu kez hava biraz bulutlanır gibi oldu. Serindi. Bizler yan yana dizilmiş masalarda yeniden söyleşilere başladık. Her giuiğim kentte birkaç öğrenci çıkar karşıma. Burada da birileri çı- kacak mı diye düşündüm bir ara. Sonra unuttum. Bir gün önce genç- ten bir arkadaş yanında bir arkada- şıyla karşıma gelip, "Hocam hoşgel- diniz" deyince yüzüne baktım. O kendini tanıttı: Buca Eğitim'den öğ- rencinizim. Adını söyledi. Kansının da öğrencimiz olduğunu belirtti. Ad- lannı yazmıyorum. Onlara bir zarar vermelerinden korkuyorum. O her zamanki sabahlardan biri dive bildi- ğimiz cuma sabahı meğer içinde kor- kunç canavarbklar taşıyan insanla- nn cy lemlerine son noktayı vuracak- lan günün sabahıymış. Kanm midesinden rahatsızdı. Za- tcn iki yıl önce ameliyat olmuş, bir türlü midesinin dengesi yerine gelme- miştı. O yüzden içim rahat değildi. Otelde, odada yatıyordu. Saat 12.00 sıralannda Burhan Gü- ncl'le Aydoğan'dan izin alarak otele geldim. Kanm uymyordu. Yatağa uzanıp bir şeyler okumak istedim. Kentte belirgin bir saldın havası yoktu. Sonradan değerlendırdiğimi- ze göre ustaca hazırlanmış bir cana- varlığın izleri ıyi gizlenrniş. Saat 13.20'de Iclal (eşım) karnının acıktığını. dışandan bir şeyler alma- mı istedi. Dışan çıktım. Sabahtan meyve aldığım hale kadar gittim. Madımak Oteli'ne adını veren, yıl- lardır radyolardan. televizyonlardan dinlediğim Madımak türküsünün otunu küçük çuvallar içinde satarlar- ken görmüştüm sabahleyin. Kilosu 10.0Ç0 lıraydı. Dahası satanlarla bi- raz söyleştim. Derde derman bir otmuş. Küçük yapraklanyla bizim kırlanmızda, harman yerlerinde kendiliğinden yetişen kuzukulağına benziyordu. SÜRECEK POLTITKA VE OTESI MEHMED KEMAL Sıvas Kıyırnının Kurbanbn... Asım Bezirci'nin ister yeni olsun, ister eski kitaplarının bütün basımları, bende imzalı olarak vardır. Bunları da "Ağabeyim Mehmed Kemal 'esevgiyle!" diye imzalardı. Son kitabını imzalamış, Sami Karaören'e bırakmış, on- dan almamı telefonla bildirmişti. Araya bayram girdi, taril girdi, elim değip de bir türlü alamamıştım. Son gün- lerde bir telefon daha etmişti, "Sami'ye uğradım, kitap duruyor, almamışsın." "Bu salı iniyorum, alacağım." Salı günü Babıali'ye indim, kitabı aldım. Bu kez üstün- de şöyle yazıyordu: "Mehmed Kemal'e, 70. kitabımın çıkışının verdiği ço- cuksu sevinç ve coşkuyla... 11.5.93" Kitap, Anatoli Lunaçarski'den çevrilmişti; adı: Sosya- lizm ve Edebiyat'tı. Demek Asım Bezirci 66 yaşındatelif, tercüme 70 kitap yayımlamıştı. Her yılına bir kitaptanfaz- la düşüyordu. Bunun bizim gibi yazarlarca bilinmesini, duyulmasını istiyordu. Bıraktığı kitabı alıp almadığının telaşı bundan doğuyordu. Lunaçarski, Lenin'in büyük kabinesinde Milli Eğitim Bakanı (komiseri) olmuştu. Adını gençlik yıllarımızda çok sık duyardık. Solcuların burjuva edebiyatından ya- rarlanmaları gerektiğini savunan birkaç yazısını oku- muştum. Kendini işçi sınıfı öğretisine adamış bir aydın- dı. Avrupa'ya kaçmış, sürgün yaşamından yararlanmış, 17 Devrimi'ne katılmıştı. Bir ara Lenin'le araları açılır gi- bi olur, ama sonra barışırlar. Sosyalizmin eski kitapları- nı yeniden gözden geçirmemizin gerektiği bu günlerde, bu kitabın çıkması iyi olmuştur. Asım, böylece kültürü- müze (giderayak) katkıda bulunmuştur. Karınca kadar çalışkan, gece gündüz durmadan ya- zan Asım Bezirci, 1927 yılında Erzincan'da doğdu. İlk ve ortayı memleketinde, liseyi parasız yatılı olarak Erzu- rum'daokudu. 1950de istanbul Edebiyat FakültesiTürk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. O yıllarda (sclcu) Gerçek gazetesinde siyasal fıkralar yazdı, çeviriler yap- tı. Yazılarından ötürü kovuşturmaya uğradı. Girdi, çıktı, sonunda aklandı. 1953 yılından 1960 yılına değin Tege Müstahzarat Laboratuvarı'nda çalıştı. 1955 yılında Fo- rum, 1956 yılında Yeni Ufuklar dergisinde Fikret Arıtel takma adıyla deneme ve eleştiri yazdı. Halis Acarı adıy- la sürekli yazmaya başladı. Bu sırada Ankara'da zırhlı birlikler kıtasmda yedek subaylık yapıyordu. 1960 yılında edebiyat dergilerinde görünmeye başla- dı. Seçilmiş Hikâyeler, Pazar Postası, Salkım, A, Köprü dergilerinde yazdı. 1960'tan sonra asıl adıyla çeşitli der- gilerde eleştiri, deneme, çeviri yazmaya başladı. Bu sı- rada dergilerde pek çok yazısı çıktı. 1964'te evlendi. Ünilever-lş Şirketinde emekli oluncaya değin çalıştı. Emeklı oluşuna edebiyat çalışmaları bakımından çok sevinmişti. Bir arkadaşına şöyle demişti: "Eskiden sadece gecelerimi edebiyat çalışmalarıma ayırabiliyordum. Şimdi emekli oldum. Bütün gün edebi- yatla uğraşabiliyorum." ölüm haberi bunu yazarken geldi. "Ölüler ve ölüm haberleri sırt sırta gelmeye başladı. Asım'ın cenazesi perşembe günü Zincirlikuyu'da topra- ğa verilecekti. Sabahleyin kalktım, Kabataş'taki sendi- kaya gidecektim ki, olanak yoktu, yer yerinden oynuyor- du. Yollar tıkanmış, taşıtlar gitmez olmuştu. Yüz binler Sıvas'ta öldürülenlerin ardına düşmüştü. Kalabalıklar gücünü gösteriyordu. Paşma geieyim. Çarşamba gûnü evde Asım için yazıyordum ki, telefon çaldı.Londra'danBBC'denarıyorlardı."Neoluyor?"de- meye kalmadı Rıfat llgaz'ın ölüm haberini veriyorlardı. Edebiyatımızın "40 Kuşağı"nın en yaşlı şairi ölmüştü. Rıfat llgaz'ın yıllar yılı var ki hakkı yenmiş, adı duyurul- mamıştı. Şimdi adı Londra'lardan, Paris'lerden geliyor- du. Sağ olsa buna nasıl sevinirdi! Dilimizin erişilmez yazarlarmdandı. Edebiyatımızın her dalında örnekler vermişti. Ama şairliğine hiçbir za- man toz kondurmazdı. Kendine hep şair Rıfat llgaz de- nilmesini isterdi. Asım Bezirci, şair Rıfat llgaz hakkındaki kitabını yeni yazmıştı. Ne tuhaf bir rastlantıydı. Şimdi oğlu Aydın'a başsağlığı dilerken, Sıvas'ta ölen- lerimizin tüm acılarını paylaşıyoruz. Rıfat llgaz da Sıvas kıyımının birkurbanı değil midır; acıları bir bütündür. BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ MachiaveUi'nin. siya- set biliminin temel yapıt- lanndan biri olan ünlü incelemesi... Eski Türk güreşlerinden biri. 2/ Ge- mi demirinin zinciri. 3/ Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulan Eko- nomik İşbirliği Örgütü'- 6 nün simgesi... Avrupa'- -, nın. Ladoga'dan sonra ikinci büyük gölü. 4/ Bo- 8 ru sesi... Sözünü geçiren. D 5/ Kimi kemiklerde bulu- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nan ve kaslann tutunmasına yara- yan pürtüklü çıkıntı... Judo ve karatede hareketleri çabuklaştır- mak için yapılan bir dizi egzersize verilen ad. 6/ Yanm arşın ya da 30.5 cm. uzunluğundaki ölçü bıri- mi. 7/ Avuç içi... Uğraş... Bir nota. 8/ Anlatış yolu... Osmanhlarda ge- ce bekçisi. 9/ Nişastanın sindiril- mesine yarayan ve tükürükte bu- lunanbirenzim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aristoteles'in, şiirin ve trajedinin kurallannı incelediği ünlü yapıtı. 2/ Vcrgilerin ve devlet gelirlerinin toplanması. 3/ Kişinin öz benliği... Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad. 4/ Japon lirik dramı... Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve işleri büyük olan cocuk... Bir zaman birimi. 5/ Büyük yerleşim mer- kezlerinin üzerinde toplanan kirli hava... Bir soru eki. 6/ Nâzım Hikmefin bir oyunu... Kadınlann omuzlannı örtmek için kul- landıklan geniş atkı. 7/ Bizans döneminde, İstanbul'da siyasal suçlulann kapaüldığı ünlü zindan... Bir nota. 8/ Orkestra şefi- nin orkestrayı yönetirken kullandığı değnek... Deney ve tanıtla- malara dayanan bilimlerin genel adı. 9/ Akarsu kıyılanndaki çalı ve ağaçlann üzerinde de yaşayabilen bir bahk. • Sivas katiiamının sonjmlusu devlettir • Turbo isçileri kazandı, sıra Kağıthane'de • Kürdistan'da savaş rejimi • • A. Öcalan'ın "Sosyalizmde devrim'i • Sendika ağalan yolsuzluk batağında • Bolu Kız Öğrenci Yurdu . SAYI Bayılerde KİRALIKLÜKSDAİRE Sahıbınden kıralık. Erenköy (Sahra-ı Cedid) super lüks. 3 oda, 1 salon, kapalı garaj çift asansör. Tel.:245B702
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear