Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet7 0 . Yİ.SAYI 24712 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 4HAZİIUU11993CMM
Müzenin nem oranı yüksek, kimi kısımlan taban çökmesinden ziyaretçilere kapah
Resim ve Heykel Müzesi Allaha emanet
ADEM AYAKTA
Tozlu. tabanı çökmüş, nemli oda-
lar... Birbiri üstüne yığılmış tablo-
lar... Ama bunlar Şeİcer Ahmet Pa-
şa'nın. Çallı'nın. Şeref Akdik'in,
Zeki Kocamemi'nin ve başka bü-
>oik ustalann imzasını taşıyor. Nem
oranının bazı aylarda %80'in üstü-
ne çıktığı. hiçbır şekilde resim bu-
lundurmaya elverişli olmayan bir
yerde, öylece bekleşiyorlar.
Buraa tstanbul Resim ve Heykel
Müzesi. 1937'de Atatürk'ün isteğiy-
le Dolmabahçe Sarayı'nın bitişiğin-
deki veliaht dairesi böyle bir müzeye
dönüştürülmüş. Bugün, 1993 orta-
lannda. müze harap bir durumda.
Paha biçürnez tablolar zamanın yıp-
ratıcı etkisine bırakılmış.
Müze binası, TBMM'ye bağlı
Milli Saraylar Dairesi'nin sorumlu-
luğunda. Ama personel ve çok smır-
lı ekonomik katkı Mimar Sinan
Üniversitesi'nden. Dönemin Meclis
Başkanı Hüsametün Cindonık. ge-
çen aylardaki ziyaretinde müzeye
yardım elini uzatma sözü vermiş. Bu
sözün tutulduğuna ilişkin hiçbır be-
lirti görülmüyor. Aynı şekilde, Milli
Saraylar Dairesinden de bir hare-
ket görülmüyor. Üniversite, kısıtlı
olanaklannı gerekçe göştererek dev-
letten yardım bekliyor. Örneğin tab-
lolar için yaşamsal önem taşıyan
nem ölçerler bozuk, yenilenmeleri
gerekiyor, ama kaynak bulunarru-
yor. Sadeoe nem ölçerlerin olması
yetmiyor. Nemi denetleyen, gerekli
oranda tutan ve tablolan tozdan
koruyan bir donarum da zorunlu.
Müzede bugün yaklaşık 2500 re-
sim ve 450 civannda heykel görünü-
yor. Bu "görünüyor" sözünden ilgi-
liler "nem kapıyor", çünkü müze
demirbaşında görünen yapıtlann
gerçekten müzede olup olmadığı yo-
lundaki dedikodular personeli çok
rahatsız etrniş ve bir yapıt dökümü
çıkanlması için rektörlüğe verilmek
üzere bir dilekçe hazırlamışlar. Tab-
lolar kadar, müze personeli de acı-
nacak durumda. Hepsi resim eğiti-
mi görmüş, resmı çok seven bu kişi-
üzede bugünyaklaşık 2500
resim ve 450 civannda heykel görünüyor.
Bu görünüyor sözünden ilgililer
nem kapıyor.
ler, Türk kültür hazinelerinin böyle
gözleri önünde harap olmasından
büyük bir üzüntü duyuyorlar.
Resmi Gazete'nin 28 Mayıs 1990
tarihli 20531. sayısının 2. sayfasında
"Yönetmelik" başlıklı bir yazı var.
Şöyle devam ediyor:
"Mimar Sinan Üniversitesi'nden:
Mimar Sinan Üniversitesi Resim
ve Heykel Müzesi, Plastik Sanatlar
Restorasyonu Araşürma ve Uygu-
lama Merkezi Yönetmeliği''.
Bu tasannın gerçekleşmesi müze-
nin kurtuluşu olabilır. Ama tam 3
yıldır kağıt üstünde kalan bu girişi-
min artık uygulanıp uygulanmaya-
cağı da belli değil. Yönetmeliğin
maddelerini okuduğumuzda. müze-
deki aksakhklann resmi makamlar-
ca da doğrulandığını görüyoruz.
"Müzecilikle ilgili görevler" bölü-
münde şu amaçlara yer verilmiş;
"Madde 5- a) Mimar Sinan Üni-
versitesi Resim ve Heykel Müzesi
koleksiyonunda yer alan eserleri
çağdaş müzecilik koşullan altında
sergilemek."
Oysa, bugün personelin de yana
yakıla belirttiği gibi müze koleksi-
yonu içler acısı bir durumda.
"b) Toplumumuzun kültürel ve
sanatsal geçmişini. çağdaş kültür ve
sanatıru yansıtan eserlerini koleksi-
yonuna katmak."
Müzeye on yıldan fazla bir za-
mandır yapıt alınmıyor. Müze, mü-
zayedeleri sadece izlemekle yetin-
mek zorunda. Halkın malı olan baş-
yapıtlar, parayı basüranın mülkü
oluyor.
"c) Gerek koleksıyonlannda yer
alan, gerekse koleksiyonlanna kata-
cağı eserleri korumak."
Tablolann tozdan anndınlmış bir
ortamda ve % 50-60 arası bir nem
oranı altında tutulması gerekirken,
ydın büyük bir bölümünde nem
oranı %70 ve 80 civannda seyredi-
>or. Yan yana, birbiri üstüne yığıl-
mış, toz içinde ve yüksek nem oranı
altında sanki ölüme terk edilen kül-
tür varhğımızın durumu insanın içi-
ni burkuyor.
Bu durumun çok iyi farkında
olan üniversite, yönetmeliğin "Mad-
de 5-a" bölümünün "C" kısmında
konuya tekrar değinmek zorunlulu-
ğunu duyuyor ve şöyle diyor: "c)
Müze koleksiyonunda bulunan
eserlerin özel koşullanna uygun ve
gelişmiş tekniklerle korunabilmesi
için gerekli önlemleri almak ve uy-
gulamak."
Yönetmeliğe "Mimar Sinan Üni-
versitesi Resim ve Heykel Müzesi"
diye başlayarak müzeyi sahiplenen
ve sorumluluğu altına alan üniversi-
tenin, bunun gereğini yerine getirdi-
ğini soylemek mümkün değil. Bu
araşürma ve uygulama merkezi ta-
sansı 3 yıldır neden hayata geçiril-
memiş? Evet, Sayın Cindonık söz
vermiş, şimdi cumhurbaşkanı olan
Süleyman Demirel üniversiteye
önernli vaatlerde bulunmuş, ama her
şeyi politikacılardan beklemek ve bu
arada Türk resminin başyapıtlannı
harap olmaya terk etmek kolay açık-
lanabilecek bir tutum değil.
Müze yöneücileri, bazı odalarda-
ki taban çökmesinin yarattığı tehli-
keyi önlemek için bu bölümleri ziya-
retçilere kapatmış. Bazı bölümlerin
tavanından da yağmur sızıyor.
Manyas kuşcennetinde her yıl 255 ayn türde toplam 3 milyon civannda kuş konaklıyor
Manyas Gölükuşlarla daha güzelleşiyor
HATtCETUNCER
Manyas Gölü, bu yıl konuk kuş-
lara karşı her zamankinden daha
konukseverdi. Yağışlann gölün su
seviyesini yükseltmesiyle oluşan ba-
taklıklar binlerce göçmen kuşa zen-
gjn bir besin kaynagı oluşturdu.
Böylece pek çok yavru kuşun yaşa-
ma şansı arttı.
Manyas Gölü çevresindeki hay-
van topluluklannı incelemek üzere
1938 yıhnda bölgeye giden Prof.
Curt Kosswing'in dünyaya duyur-
duğu ve 1959 yılında milli park ola-
rak kabul edilen Manyas kuşcenne-
tinde her yıl 255 ayn türde toplam 3
milyon civannda kuş konaklıyor.
Kuş cenneti, kıtalararası göç yollan
üzerinde kuşlann vazgeçilmez bir
uğrak yeri.
M.anyas
Gölü'neçeşitli
kaynaklardan akan
endüstriyel, tanmsal
ve şehirsel atıklar, göl
ve kuşlar için büyük
birtehdit
oluşturmaya devam
ediyor.
Kuşcennetinin ilk konuklan bu
yü da karabatak, gri bahkçıl ve
kaşıkçı kuşuydu. Mart ayırun son-
lannda küçük beyaz babkçıl. gece-
bahkçıh, erguvani bahkçıl, çelükçi
ve pelikanlar da geldi. Göl kenan-
ndaki söğüt ormanında, sazlıklarda
göç yorgunluğunu giderdiler. bes-
lendiler, yuvalannı yaptılar, kuluç-
kaya yattılar. Şimdilerde ilk gelenle-
rin yavrulan uçuş denemelerine
başladı.
Kuşcennetinin 0k konuklan bu yıl da karabatak, gri balıkçıl ve kaşıkçı kuşuydu (Fotoğraf: HATtCE TUNCER)
Haziran sonlannda kuşlar ve
yavrulan gölü terk edecekler. Doğal
Hayatı Koruma Demeği uzman-
lanndan Gürdoğar Sangül. bu yıl
göl sulanrun yükselmesinin en
önemli sonucunun, dünya toplam
nüfusu 2 bin 500 olan tepeli pelikan-
lann yaşarna şansını arturması ol-
duğunu müjdeliyor. Sangül, Kuş-
cenneti Milli Parkı yetkilileriyle bir-
likte yaptığı incelemede bu yıl 35 çif-
tin yavruladığını saptamış. SangüT-
ün saptadığı bir diğer güzel gelişme
de yöre halkının artık sahip olduğu
büyük değerin bilincine varmış ol-
ması. Gürdoğar Sangül "Daha ön-
oeleri balık stoklannı tüketiyor diye
vurulan pelikanlar, artık bizzat
balıkçılar tarafından besleniyor"
diye aktanyor izlenimlerini.
Doğanın bu yıl cömert davran-
masına, yöre haÛunın da göle sahip
çıkmasına karşın gölün gelecegi hâlâ
karanük görünüyor. Manyas Gölü"
ne çeşitli kaynaklardan akan endüst-
riyel, tanmsal ve şehirsel atıklar, göl
ve kuşlar için büyük bir tehdit oluş-
turmaya devam ediyor. Kuşlann
üremesi için gerekli alan korunur-
ken, gölün diğer taraflanndaki bes-
lenme için gerekli bataklıklar kuru-
tuluyor. Doğal Hayatı Koruma Der-
neği Kuş Alanlan Proje Sorumlusu
Murat Yarar. "DSİ tanm alaru ka-
zanma ve su baskınlannı önleme ba-
hanesi ile göl çevresini setle çevirme
çahşmalanna son vermelidir" diye
tüm ilgililere uyanda bulunuyor.
DSl'nin, göl suyunun çıkış noktası-
na regülatörler inşa ederek göldeki
su miktannı kontrol etmeyi plan-
ladığını söyleyen Yarar, "Bu kontrol
kuşlann ve doğanın değil, çıftçilerin
sulama suyu ihtiyaana göre gerçek-
leşecektir. Bu da göldeki doğal su
dengesini olumsuz yönde etkileye-
cektir" diye belirtiyor kaygısıru.
Bandırma Belediyesi de gölün.
çevresinde yaşanan yoğun kirlenme
nedeniyle karşı karşıya olduğu yok
olma tehlikesine ilgililerin ve ka-
muoyunun dikkatini çekmek ama-
cıyla her yıl bir festival düzenliyor.
8-10 haziran arasında gerçekleştiri-
lecek 7. Uluslararası Bandırma
Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festi-
vali'nde konser, çocuk tiyatrosu,
mim gösterisi gibi etkinliklerin yanı
sıra, kirliliğe karşı önlemlerin tartışı-
lacağı paneller de yer alacak.
Video
oyunları
ve şiddet
Haber Merkezi - Amerika'nın
elektromk oyuncak sanayiini
elinde tutan iki büyük isimden biri
olan Sega lnc. şirketi, ürûnlerinin
çocuklar üzerindeki etkilerinin bir
değerlendirmesini yapmak üzere
yeni bir araştırma başlattı.
Oyunlar,"Yere çarp!",
"Bıçakla!", "Tekmele!" gibi
sloganlarla oyuncuyu bir el
harnlesiyle rakiplerini alt etmeye
çağınyor. Şirket, şiddete eğilim
gösteren, vurdu-kırdıdan
hoşlanan bir kuşağın oluşmasına
neden olan bu tür oyun,filmve
televizyon programlanna bir son
verilmesi için ciddi önlernler
alınması yolunda bir girişimde
bulundu.
Pazarlama taktiği
Kimilerine göre bu gjrişim, bir
pazarlama taktiği olarak
değerlendiriliyor. Bunlara göre,
oyunlann şiddet yönüne ağırlık
verilerek yeni yetmeler
kışkırtılıyor. Sega şirketi
oyuncaklara, "heryaşa
uygun-GA". "13 yaş ve üstündeki
enşkinlere uygun MA-13" ve " 17
yaş ve üstündekilere uygun
MA-l 7" olmak üzere üç farklı
etıket konacağını bıldiriyor.
Ancak şirket, bu değerlendirmeyi
yaparken gözeteceği ölçütlere
değinmıyor.
Gençleri sonımsuzca risklere atılmaya iten iki öğe vardır: Heyecan arayışı ve incinmezlik duygusu
Risk, iki ucu keskin bıçak gibidir gençler için
EUTE Service
J ANET SPENCER KİNG
Onalü yaşındaki Jennifer, sisli bir
gecede, evlerinin yakınındaki bir
köprüde saatte 75 kilometre hızla
yol ahrken yakalandı.
Eve Jennifer'in ehliyetinin bir
süre için elinden alındığını belirten
bir mektup gelince olayı öğrenen
anne baba. konuyu Jennifer'la ko-
nuşmak gereğini duydu.
Jennifer, ehliyetinin elinden alı-
nmasma öfkelenirken, anne ba-
basırun duyduğu endişeden de
şaşluna döndü. YapUğının yanhş
bir şey olmadığını, çünkü kötü so-
nuçlara yol açmadığmı söylüyordu.
Annesi kaza olasılığını ağzma
aldığında. Jennifer büyük bir iç ra-
hatlığıyla şuyanıtı veriyordu: "Köp-
rünün düz olduğunu herkes bilir.
Önümü görmeme hiç gerek yoktu."
Bazı anne babalar, gençlerin
(tngilizce'de teen-ager olarak geoen
ve 13-19 yaş arasıru içine alan bu
kavramı, Türçe'de 'genç' sözcüğüv-
le karşılamak zorunda kalıyoruz)
düşüncesizce davrandığını iddia
edebılır Oysa Jennifer'ın bu dav-
ranışının altında yatan asıl dürtü,
bağımsızlığmı açıklamaya duyduğu
istekti. Gençlerin bağımsızlık ka-
zanma çabalannın bir parçası da,
risklere atılmakür.
Gençleri sorumsuzca risklere atıl-
maya iten iki öğe vardır: Heyecan
arayışı ve incinmezlik duygusu. Hız-
lı araba kullanmanın, doğum kont-
rolünü önemsememenin altında,
"bana bir şey olmaz" düşüncesi ya-
tar.
Riske girmeme riski
Gençler için riske gtrmemek ba-
zen daha büyük bir risk olabilir. 13
yaşındaki Alex, öteki çocuklar ta-
rafından korkak diye damga-
lanmıştı. Korkak olmadığını kanı-
tlamak Alex'e bir kmk bacağa pat-
ladı. Alex, salıncağın üstündeki in-
cecik metal çubukta yürümekten
korktuğunu kabul ediyor. Ama
korkak olarak kalmak daha ürkü-
tücüydü. Salıncağın tepesinde den-
gesini korumaya çalışırken Alex"in
kafasında iki türlü risk vardı: İlki,
önemsiz olan fızikselrisk;ikincisi, ki
asıl önemlisi.riskegimıediği takdir-
de, arkadaşlan tarafından korkak
olarak adlandınlmak riski.
Bu dolambaçlı düşünüş tarzı
anne babalann kafasını kanştırabi-
lır. oysa gençlığe veni adım atmış bı-
rinin bilincırun gelişimıne çok uy-
gundur.
Mmnesota Üniversıtesi'nde araş-
tırmacılar, 4-8 yaş grubuyla >Tİrüt-
tükleri çalışmada çocuklara "karşı-
dan karşıya geçmeden önce her iki
yöne bakmalan gerektigini"' öğretti-
İer. Çocuklann gerçekten caddenin
her iki yönüne de bakmayı ihmal
etmediğj görüldü. Sorun şuydu:
Sağa sola baktıktan sonra, karşıdan
araba bile gelse kendilerini caddcye
aüveriyorlardı.
Çocuklar, bu uyannın tek başına
güvenliği sağlamaya yetmediğinı
farkedemezler, çünkü bilınç gelişim-
len henüz yetennce olgun degıldir.
Aynı şekilde, onbeş yaşlanna ka-
dar, düşüncelerini somuttan so>aıta
dönüştüremezler. "Gelecek soyut-
tur. Bugünkü eylemlerin yann ya-
şanacaklarla bağlantısını kurup,
öngörülerde bulunmak da öyle," di-
yor Minnesota Üniversitesi Pediatri
Bölümü'nden Dr. Robert Blum. Bu
yüzden. apaçık olumsuz sonuçlar
doğurabilecek bir eylemin, tıpkı
Jennifer gibi, "bunu yaptıklan ve
başlanna bir şey gelmediğı için ta-
mamen tehlikesiz" olduğuna inana-
bılirler.
Risk, iki ucu keskin bıçak gibidir
gençler için. Anne babaya düşen.
çocuklann kendi kendilerine bazı çı-
kanmlar yapmalanna yardım et-
mektir.
Minnesota Üniversitesi'nden
Andrew Halper, gençlerin anlayabi-
leceği nitelikte örnekler vermenin
yaranna inaruyor: "Kanser uyan-
lannı fılan bir kenara bırakın. Nefe-
sinin sigara koktuğunu, saçının
kötü koktuğunu söyleyin."
Gençlere, eylemlerinin sonuçlar
doğuracağını öğretmek kolay değil,
Televizyonda, sinemalarda eylemle-
rin gerçek sonuçlannı ender olarak
görüyorlar.
Çizgi film kahramanlan arabanın
altında dümdüz oluyor, bir kaç sa-
nıye sonra silkinip koşturmacaya
devam ediyor. Filmde bir kahra-
man tek başına koca bir orduyu yer-
le bir ediyor. kcndisi bir kaç sıynkla
aüatıyor.Anne babalann çocuklar-
la diyalog kurup, bunlann gerçek
olmadığını, eylemlerin bazı sonuç-
lar doğurduğunu ve kişinin kendi
eylemlerinden sorumlu olduğunu
açıklanrnı gerekiyor. Tabii, bazen
deneme yanılma yöntemi en iyisidir.
"13-19 yaş arası. bir ilkler dö-
nemidir." diyor Blum. "Deneyim,
bir eylemin sonuçlannı öğrenmenin
somut yoludur."
Diyalog kurun
Çocuk psikiyatristi Dr. William
H. Koch. anne babalann genellikle,
çocuklann yaşadıklanna kanşma-
ma eğiliminde olduğunu söylüyor.
Koch'a göre anne babalar bazı ko-
nulan görmezden gelmeyi tercih
ediyor. oysa her zaman konuşmaya
istekli olduklannı göstermeleri gere-
kiyor.
"Çok garip de karşılasanız giyim
tarzı, müzik. arkadaşlar gibi konu-
lardaki seçimlerine saygı göstermek,
başka konularda sağlıklı biretkileşi-
me yol açar. Alkol. uyuşturucu gibi
konularda bile müdahale, etkili bir
biçimde gerçekleştırilmeli. Blum'a
göre bu durumda yapılması gere-
ken. alkol içmeyi onaylamadıklanru
açıkça belirtmekle birlıkte, sarhoş
olunca araba kullanmaması gerekti-
ğıni de vurgulamak.
Şanghay
yuppileri
nostaljiden
yana
Haber Merkezi - Eskiden
doğunun Paris"i olarak
bilinen Şanghay, ansızın
yoıppiler cenneüne
dönüşüverdi. Açık renk takım
elbiseii.jölelenmişparlak saçlı
hanımlara ve tıril tiril gömlek
manşetinden ışıldayan
"olmazsa olmaz" kol saatli
beylere artık Şanghay
sokaklannda rastlamak olası.
Genç iş kadınlannı: günün
gözdesi saten bluzlan,
pantolonlan ve Chanel'den
esinlenen çantalanyla
görenler. 80'li yıllara
dönüldüğü izlerumine
kapılıv or. Eğer moda
toplumsal değişimin bir
göstergesiyse, Şanghay'ın
savaşöncesi kimliğıne
yeniden kavuşmakta olduğu
söylenebilir. Bu körpe enerjiyi
ve alışveriş çılıgınlığını paraya
dönüştürmek, moda
endüstrisinın temel
hedeflerinden biri sayılıyor.
Kent inceleniyor
Hong-Kong"da kurulu şirket
temsilcilen. uzun süredir
1937'de Japonlann eline
geçenyada 1949'da
komünistlerin devraldığı
kenti yeniden inceliyor.
Şanglîayblar moda
konusunda son derece
bilinçli. Ancak varlıkh
olduklannı göstermek
amaayla markaya
meraklılar. Çinli tüketiciler
lüks ürünleri satın almaya
hazır. Gelişmekte olan her
ülke, gelirlerde önemli oranda
bir artışın gözlendiği bir
dönemden geçıyor. Bu dönem
süresince insanlar statü
peşinde koşuyor. Lüks
tüketim maddeleri, bireye
özel bir kımlik sağlıyor.
Çin'in toplam ticaretinin %
3 5.1' ini Hong-Kong
gerçekleştıriyor. Ülkede
modaya uyma akımırun,
ticaret ve kapitalizme açık altı
kentteatağageçtiği
belirtiüyor.
Moda mağazalanndaki
yoğun trafîk nedeniyle,
varlıklı müşteriler sürekli
boğuşmak zorunda kabyor.
Deneyimli tezgahtarlara.
geçen yıl içinde % 1OO'e varan
zamlargerçekleşürildi. Çin'in
kırsal kesim nüfusu oldukça
yoğun.
Japon
kadınıve
üüsüpürge
Haber Merkezi - Uygar
Japon kadını resmi kayıtlara
süpürgesi ile mi geçecek? Son
günlerde bu konu bakanlar
kurulunun gündeminde.
Japonya'da resmi dılde kadın
'fujin" sözcüğü ile yazılır. Bu
sözcük 'elinde süpürge taşı-
yan dişi' anlamına gelen iki
şekilden oluşur. Aynı
zamanda evli kadın anlamına
da gelir. Japon kültüründe
kadınlar ancak evlenince
ergin sayılabildiğinden resmi
kayıtlarda bu sözcük tercih
edüiyor.
Fujin (kadın)
Josei (dişi)
Erkeği tanımlayan' dansei'
sözcüğü. erkek cinsiyeti
anlamına gelen iki şekilden
oluşur. Benzer şekilde kadın
cinsiyeti anlamına gelen
'josei' sözcüğünün 'fujin' ye-
rineresmikayıtlarda niçin
kullanılmadığı sorgulanmaya
başlıyor.
Çalışma bakanı Masakuni
Murakami çoğunluğunun
erkeklerden oluştuğu
Bakanlar Kurulu'nda
konuyu tartışmaya açtıği
zaman pek taraftar
bulamadı. Kadın ışlerinden
sorumlu Yohei Kono,
Japonlann geleneksel
uzlaşma kaygısıyla hü-
kümetin konuyu ilk fırsatta
gündemine alacağinı belirtti.