25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13MAYIS1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZIYAZI Küba'daher 1 Mayıs,son lMayıs KEMAL GÖKHAN GÜRSES D eminki "yol göstericim" bana ilgınç bir rastlantıyı muştuluyor. "Eger tanı- şmaik isterseniz, bir zaraan- lann efsane boksörü Bob Stevenson da burada" di- yor. Le çizen avludan kıvnknca karşı- mda, çocukluğumun, bana metrelerce büyüklüğûnde bir çeşit tek gözlü, ma- sum yüzlü devini anımsatan o koca adamı, Muhammed Ali'ye kafa tutmuş. önûne geleni devirmiş o güzel yüzlü bok- sör, Bob Stevenson'u görüyorum. Alışmış bir abide gibi, mutat elini uzatı- or, el sıkışıyoruz. Bunca talihlerle dolu ir gezi>i başka nerede bulabilir insan? Sokaklara çıkıp arasam. -ki nerden aklı- ma gelirdi- evinde bulmaya kalksam, acaba böyle kolay olur muydu onunla konuşmaİc. Bir anda ağamdan çıkıveri- yor işte; "Ne yapıyorsun burda?" Üzerin- de bir yoksul tişört, o upuzun kollan ma- sadaki bir duble siyah ron kadehini ufalı- yor. Gözlerinin feri kaçmış. O çok yaygın B vitamini eksikliğj mi gözlerin- deki kırmıalık? Yok, düpedüz alkol kır- mızısı. yo bi Resmi tarih meraklılanna Küba tarihinden... (3) Işte " Yankee'Tere duyulan öfkenin tarihteki ilk tohumları bu > akitler atılıvor. ABD, durumun veha- metini ka>Tayınca şartlı tahüye> e karar veriyor memleketi. 1903'teÂBb'nin deniz üssü Guantanamo >e içten ice Amerikalıları >erleştirme >e yayma poütikasıyla ABD resmi kavıtlarda ver almayan kolonisini çiftliğe çe>iri>or. Fuhuşun, kumann >e tatilin tadını alan Amerikalılar için Küba, çiğnedikçe "oh"di>en bir toprak gibi. 1920 ekonomik kri/i ABD'nin ipteri iyice eline gecirmesini sağlıyor. Yer ver ayaklanmalar liberal bir diktatör arayışına irti küba'vı. Nam-ı diğer Kasap, Machado > Vlorales. 1924'e dek keyfince yönetiyor memleketi . Machado. 1930'da önce genel grev, ardından iiseli çocuklara dek sıçrayan öğrenci hareketleri. 1933'te, halkı ezerken a\ akları kirlenen Machado'nun yerine Barista'va iktidar yolunu bazırlıyor. "Kübaçokiyi" Peltek, ağır aksak yanıtlıyor beni: "İçiyonımr Yann, o görkemli 1 Mayıs Şenlıği'nde Küba gururunu sergi- lerken bir bir, ellennde şekerkamışı sap- lanyla tarrm işcileri, baretleriyle petrol ışçilen. yekçeşim bahar daJlan gibi gele- ceğı Küba'nın genç kızlar, eüerinde renk renk bayraklarla lıseli delikanlılar, der- ken basketbolculan, dünyada Küba ekolünü yazmış voleybolculan, judocu- lan ve kalabahk kıtle bir anda yere otu- runca iki genç boksör çıküğında orta- ya... Bir süre seri eskivlerle havayı dö\- 4İikten sonra. bütün kitleyi ayağa kaldı- ran o devin çıkışı sahneye ve Bob Steven- son'un adını haykıran yüz binlerce Kü- balı. Nerden bilebilirsiniz. şu Kübalılara kapalı lokantada karştma çıkan esnk dev adamın. ertesi gün o ıkı genç boksö- jün elini havaya kaldırdığında, koca bir ülkenın kollannı göğe çıkarmışçasına çoşacağını? O dev adam, bana usulca yanıt veriyor: "İçiyonHn.'' Daha az saç- Heer 1 Mayıs son 1 Mayıs olabitir Küba'da. Her gün bir diğerinden daha az rezerv demek, biraz daha çok sorun demek. Bunun hizını ölçecek doğru bir birimyok. Olsaydı,çoktan adı konurdu.Ama böyle birlMayıs'ın birdaha yaşanabileceğini pek sanmıyorum. Üstte: 1 Mayıs fiestasını kutlayan 1 milyon kişilikdev kalabahk. Geçitteki her grup ayn bir espiriyle geçiyor. Bu gnıp 'ulusaİcı' Kübalılardan oiuşuyor ve elberte devrimci. AlttajAynı nreydanda Ahmet Kaya, Fidel Castro'yu ar- kasına alacak şelcBde objektifimize poz veriyor. aynlmış bir tribün, onun kuşağı renklerin delişmen bir gül gibi bir hemen solunda da de- gecede soluşuna. Çaresız ölüme terkedilişı- legeler için aynlmış bir ne. Küba bir papağan, kendilen ne kadar ma bir şey soramazdım herhalde. O da bize nereden geldiğimizi soruyor. Söylü- yoruz, yorgun gülümsüyor. Ringlenn samba krah, güzel yüzlü Kübalı boksör. belki biraz hükümet ağzıyla konuşma ih- tiyacı duyuyor. Artık hükümetin bile kullanmadığı bir ağızla. "Küba çok iyi" diyor. Küba'nın. sporculannı bütün ko- şullara rağmen ıyi beslediğini öğrenmiş- tik. Yoksa spor yapmalan mümkün de- ğil. Bizim sporculanmızı nasıl beslediği- mizi burada tartışacak değilim. Biz öz- gür bir ülkeyiz, herkesin tartışmama hakkı var bu ülkede. Vedalaşmadan, masamıza dönmeden az önce. birer fotoğraf çektiriyoruz Ste- venson'la. Yanındaki arkadaşının bok- sör olmadığıru söylüyor, acaba bir başka ünlüye mi çarptık diye sorduğumuzda. Ve eüni Küba'da alışıldığı üzre, işler yo- lunda anlamında (baş parmak göğe ba- kar, diğerleri y umruktur) bir süre hava- da tutuyor, sarkak indirirken de iniltiyle kanşık bir ses yuvarlanıyor boğazından; "Viva patria! Yaşasın vatan!"' deyse capacanlısını göreceğiz onun. Hanl hanl terleyen resminin hiper realist etkisiy- le içimin ürperişini, bir anlamda ürkütücü savaşlar yaşanmış Küba'da bu sakin ve ne- redeyse kavga ederken bile görmediğjm Kübalılann o öldüriicü ihlilal havasına nasıl girebildiklerini düşündükçe şaşkınlığımı gizleyemediğimi hatırlıyorum. O Che ve hemen önünde. biraz da muzip- çe, kimi caz klasiklerinden yürütmeler ya- parak. güya enstrümanlannı kontrol eden gençler... Sovyetik anıt Ve tam karşısmda, Jose Marti anıtı. Daha çok Sovyetik bir devrimci semboliz- min izlerinden sıynlamamış, biraz turistik, biraz da yerini bulamamış mermer anıt, onun önünde politbüro üyeleri, bakanlar, sendika başkanlan. Raul Castro ve Fidel'e Plaza de la Revulution Her 1 Mayıs son 1 Mayıs olabilir Kü- ba'da. Her gün bir diğerinden daha az rezerv demek, biraz daha çok sonın de- mek. Bunun hizını ölçecek doğru bir bi- rim yok. CMsaydı. çoktan adı konurdu çöküş gûnünün. Ama bu 1 Mayıs'ın bir daha yaşanabileceğini pek sanmıyorum. Böylesine görkemli, boylesine içtenlik dolu bir gösteriyi bir kez daha ne Küba görebilir ne de bir başka insan toplulu- •u. Bu meydan, Devrim Meydanı. Özel smi yine Jose Marti ile bütünleşmiş. Sa- )ahın kör saatlerinde zenci gırtlakh deli- tanlılar ve bandocuyla caz band ianşımı bir akort süresi geçirmekte olan ^andocular, arkalannı "Comandante The Guavera"ya vermişler. Komünist 'artı Merkez Komıte binasma asılmış netrelerce eninde ve bir o kadar da bo- /unda bır bezin üzerinde Che'nin resmi. Daha sonra Devrim Müzesi'nde nere- Küba'nın efsane boksörü Bob Stevenson (sağda) arka- daşımızKemal Gökhan ile (solda) aslında Kübalılar'm gir- mesi vasak olan El Tocororo adlı rcsraurantta. başka ıribün. Bu ikı tri- bünün üç dört metre alu- nda solda gazetecilere ve televizyonculara aynlmış özel oturma bi- rimlı bir bölüm ve sağda da daha çok Meksıkalı delegelerin yer aldığı bö- lüm var. Dalga geliyor Ama, bütün bu ruhsuz satırlar bir yana, şöyle kafanızı okyanusa doğru çevirecek olursanız, pat- lamaya hazır bir dalga göreceksiniz. Üç saat sü- recek olan, şiddeti vatan sevgisi olan, geçtiğı cad- de boyunca vaşama hakkını, kaderini tayin hakkını isteyen ve bir tek şeyi, ablukayı, insanlık dışı ambargoyu kınayan dev dalga. Bir milyon insanın dalgası. Dans eden. samba yapan, üre- tim düşmesin diye kendı bölgelerınde kutlama ya- pacak işçiler kaülmadığı çın bir milyon insanla sinırlı kalan bir dalga. Şimdilik bekliyor. Adı konmuş bir fırtınanın bekleyişi gibi kendi için- Je kaynaşarak dola ka- hara. Bekhyor. Ne cok şey kaldı gö- rüntü oburu göz hafı- zamda. O bir haftayı tutan. gecesi gün- düzüne, takvımleri gün doğumlanyla gün batımlanna yenık çocuklar, loş mınl saat- lerinde sokağın başında yere çömelmiş, an- nesi nerde bu çocuklann? Çocuklar iUe de babalanyla dolaşıyor Küba'da. bunu başkalan da doğruluyor. Hepsi sözcüklere dönüşemeyecek denli carpıa ve batmi, hepsi bir şiirin ağdalı an- lam tuzağjnda. Koskoca bir töreni anlat- maya kalktığımda, yirmi saatı bulan o uzun geri uçuşumuz esnasında defterime aldığım kücük birkaç not imdadıma yetiş- ti. Tozun bile hikayesine meraklı ben, bu koskoca dalgayı, okyanusla yalnızca bır kez kucaklaşan bedenimle özdeş sayıyo- rum. Çığlıklar atarak dev dalgalan yanp, bir an havayla temasım kesildiğinde al- dığım o büyük hazzı, bu kitlenin geçişinde onlann arasma dalan gözlerim bir kez daha yaşadılar. Çığlık atmadan, ama insana olan ak inancı, unutul- muş bir büyükanne elle- riyle işlenmiş ak örtüyü bulmuş bir iç sevinçle iz- liyorum bu görkemli ok- yanus dalgasını. Gözle- rimle dokunarak... "Elisa ne demişti şarkısında? Yüreğimde aan dinme- di hala Yabaz ve senin için Milyon kez evet Küba... Hotel Plaza'da üzerin- de milyon kez yıkanmış elbısesi. Piyonada dola- şan elleri ve o melez par- maklar. 50 yaşlannda. Tırnaklannda yanm bir oje. Son kez ne vakit sü- riilmüş kimbilir? Güzel mi çalıyor, bilmiyorum. Ama güzel söylüyor Eli- sa. Milyon kez yıkanmış giysısiyle milyon kez "evet" diyor. Elisa papa- ğana ahlanıyor. O ebem tımsaha benzetseler de... Plaza de la Revu- lution Jose Manide. bir tek doğruya ina- nıyor bütün Küba: "Direneceğiz..." Bısik- letlerle geçiyorlar. Kucaklannda bebekle- riyle Anneler geçiyor başlan dik. babalar. O dümdüz. o pürüzsüz tenleriyle genç zenciler geçiyor; tanm işçileri, tütün işçile- ri, petrol işçileri... "Biz almaya gelmedik" diyen ve bu ülkeyi kolay kolay vermeye- cekleri gayet iyi anlaşüan, o direnmek adı- na. petrol kuyusunun hemen yamacına, 6 kara kokunun içinden bir bebeğın ışıklı gözleri gibi göveren domatesleri eken pet- rol işçileri. Ceplerinde kaşıklanyla yan aç yan tok, dünyanın en zor ve en ölümcül mesleğini icra eden petrol işçileri. O güzelim sokak Ispanyolcalanyla, Mantansaz'da ülkenin petrolünün yansını üreten petrol işçileri... "Kaybedecek özgürlüklerinden başka bır şeyleri olamayan işçiler..." Sambayı kesin Onlarla birlıkte Fidel de geçecek. Sılahla değil, olasıhk hesaplanyla korunduğunu görüyor ve hayret ediyorum. Şimdi halkıy- la birlikte, dalgaji sakJnleştirmeye çalışa- rak ağır ağır yürüyor. Biliyor ki, onlara •Sambayı kesin!" dedıği gün, onlar "Sam- bayı keselim" diye diye samba yaptılar. Tribüne çıkıyor Fidel. Yarunda kardeşi Raul. Altmış yıllık dostluk. Aynlmaz iki dava arkadaşı, iki aynı kaıjdan kardeş. Fi- del halkı selamhyor. Dürbûnüyle bakıyor. Tek kelime etmi- yor. İşci bayramında ışçi lideri, Konfede- rasyon Genel Sekreten Pedro Ross konu- şaçak. Daha sonra bizi özel olarak kabul edip konuştuğunda şöyle dıyecekti Ross: "Fidel, devrimden sonra sekiz Amenkalı başkan gördü. İlki bir yıl süre verdı Fidel'e. Sonrakı altmışlann sonunu getiremez dedi. Bir sonra gelen yetmişin ilk yansına. diğeri de ikinci yansına dek süre tanıdı Fi- del'e. Reagan. Fidel'in işjni iki şenede bitirece- ğini söyledi durdu. Bush, bir yıl bile bekle- yemeyeceğini söyledi. Şimdikiler. daha faz- la ders almışa benziyorlar; bunlar temkinli. 2000 yılına dek biter bu iş diyorlar artık..." SÜRECEK tarihte 5.5 milyon nüfuslu Küba'dafahişe sayısı maden işçilerinin sayısına eş vegenelev sayısı 270'ti. ABD'nin Batista'ya iktidar işareti verdiği tarihte Roose>elt de ABD'>e başkan seçilmişti. ABD'nin o tarihte uygulamaya koyduğu '"Nevv-Deal" Larin Amerika'vı da etkiledi. Ve bura- larda > aşav an diktatörler zoraki liberaİleşnüşlerdi. Barista. halk desteği için "Plat değişikliği"ni siyasi kardeşi ABD ile masa\ a v atırdı ve deniz üssü hariç bu anlaşma fesbedildi. Sonra ABD'de McCarthy dönemi, 1950*Ii > ıllann sertleşmesine > ol açtı. Batista da aslen gereksiz bulduğu kısmi liberalizmesonveferek lOMart 1952'de , diktatoryasını ilan etti. 1958'de, verimli topraklarm yartsı yabancılara, üçte ikisi Lse dokuz bOyük toprak sahibine (dokuz latifundist) aitti. O tarihte 5.5 milyon nüfuslu Küba'da işsiz sav ısı 1.5 mflyon, fahişe sa> ısı maden işçilerinin sayısına eş \e gcnelev sav »ı 270'ti. Bar sa> ısı 700'ün üzerinde idi. Batista'nın polisleri tarafından topiananhasdatdaülkeyönetiminde - özel bir yere sahipri. Okuma yazma oranı o tarihlerde çok düşük olan Küba'da köylülerin oyu satın alınabiliyordu. Bu yüzden seçimlerin güvenilir bir ortamda y apıldığı söylene- mezdi. ABD ve Küba vönetimlcri, Küba'mn kadersizliğini tayin eden iki ortak gibiydi. Fidel Castro'nun 83 arkadaşıyla yola çıktığı tarihte Küba manzarav ı umumiyesi işte böylev di. Buna Fidel'inşansıgözüyle bakanlar bugün de çoğunluktadır. SÜRECEK 1 Mayıs dönüşü Kübalılan taşıyan otobüs aşın sıcaktan cayır cayır yandı.Mütevazı filodan bir otobüs daha eksildi... Fidel'in kardeşi Raul Castro ile söyleşi T" Onunkardeşiohnakbir ayncahktırOna katılmadan önce de o zor koşul- larda zafere karşı olan inancırruzı kay- betmedik. İrtibat kurduğumuz az sayıda köylüye bıraktığımız onlara olan mesaj- lanmızı ıçeren mektuplann bir bölümü işte burada. Bu köylüler bize yardım edi- yor ve yemek veriyorlardı irtibat kur- duğum bu köylülere bır mesajım vardı. "Gelecekte devrimci hükümete, şu, şu köylünün bir grup devrim savaşçısına veya Granma seferindekilere ya da 26 Temmuz harekâtında çarpışanlara (O za- manlarda Ejecito Rebelde diye bilinmı- yordu) yardım etüklerini belirtirim." Ve dıyordum ki, buna dikkat edin. Hepsi de bu mektuplan saklamak için değişik yöntemler kullanıyorlardı. Hatta bunlan şişelere koyup saklayanlar bile vardı. Sa- vaş bitince gizledikleri yerden çıkardı- klan bu mektuplan bir şey talep etmek için değil, bu olaya ilk destek olanlar arasında bulunduklannı göstennek için kullandılar. Bazı mektuplar halen İhtılal Müzesi'nde durmakta. Kısacası devrimın başansına olan inancımız her zaman tamdı. Detaylanyla anlatması çok zaman alacak bu ilk yılı. çok güç koşullar altında geçirdik. - O süre boyunca kardeşiniz Fidel Cast- ro Ruz için neler hissettiniz? - Fidel'in kardeşi olmak bir ayn- cahktır. Çocukluğumdan beri benim kahramanım olmuştur. Bir ablamız var. Sonra Ramon, bir yıl sonra Fidel ve 5 yıl sonra da ben doğmuşum. Aramızdaki yaş farkına rağmen Fidel hep benim en yakın dostum. kahramanım oldu. Bir ke- resinde din adamı yetiştiren bir okuldan kovuldum. Bu okulda okumaktan çok sıkılmıştım. Sıkı bir disiplin altında bize yararlı bilgiler veren değerli hocalar ol- duklannı kabul etmeme rağmen, çocuk- luğumun ve gençliğjmin sekiz yılı gitti. İlk önce La Salle'deki rahiplerle. sonra- lan yine Santiago de Cuba şehrindeki Dolores okulundaki cizvit papazlanyla yatıh olarak haftarun 7 günü, sabah er- kenden başlayıp. akşama biten ayini din- leyerek, yatmadan önce tesbih çekip La- tince dua okuyarak geçirdim bu yıllan. Daha sonra aiİem benı. başkentteki yine cizvitlerce yönetilen Bclen Kolejine gön- dermeye karar verdiler. Fidel de kısa bir süre önce aynı yerden üstün bir başanyla mezun ohnuştu. Burada kendi kendime grev ilan ettim ve sürdürdüğüm bu ha- yatla çelişkiye düşmem uzun zaman al- madı. Rahip arkadaşlanm beni evime yolladılar. Önceden okuldan aileme yol- lanan notta, abim Fidel'in iyi bir öğrenci olduğu, ne yazık ki benim aynı başanyı gösteremediğim beh'rtiliyordu. Tam bir Galyalı olan babam, rahiplerin dediğine körü körüne inandı. Bu nota tepkisi, beni tarlaya çalışmaya göndermek oldu. Biraz öncede size anlattığım gibi önce pa- tates topladım: sonra bir dükkanda tez- gahtarlık yaptım. Sonunda 60 peso ma- aşla, ki bu o devirde iyi paraydı, bir ofiste çalışmaya başladım. Okumaya devam etmem için beni teşvik eden Fidel oldu. Komünist olduğum zaman beni buna yönelten yine Fidel'di. Taa 1952'lerde, Moncada'dan önce bana kitaplar vere- rek anlatarak vs. beni komünist yaptı. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear