22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25NİSAN1993PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Paskalya hırsızlara yaradı ZÜRİH S. DOĞAN ABALIOĞLU Hıristiyanlarca "yeşil perşembe' diye adlandınlan Paskalya'run anfe günü ak- şaraı, Luzern kentı ve çevresindeki oto- matik para çekme makineleri soyulmuş- tu. Cuma ve pazartesıne hafta sonunu ek- lediğınızde 4 günluk bır dinlence ortaya çıkıyordu. Her yıl bu dönem Avrupa'nın kuzey-güney doğrultusunda göçü andı- ranbirolav yaşanır Bahann ılk günlennı tatmak isteyenler Alp dağlannın daha çok güneş alan gii- ney yamaçlanna inerler. Bunda belki İtalyan yaşam biçimı ıle mutfağuun da etkisı \ardır. Yola çıkacaklann dınlence günlerin- deki gereksınmelenni karşılama amacıy- la bankalar otomaük para çekme maki- nelerini parayla doldurmuşlar. müşteri- lennc haar bırakmışlardı. Dinlencenin bıtüğı 13 nisan salı günü öğleden önce bomba patladı Duyunıyu önce doğal kıtle iletışıminin her an em- nnde olan radyo ve TVIer verdi. Kışi veya kişılerce 11 otomatik para çckmc makınesınden l .33 milyon İsvıçre frankı (yaklaşık 8.5 mılyar TL) çekılmış- îi, ama dekoniu hesaba geçirecek kimse yoktu. Yanı biri veya bırileri makmenin beynıne gırmış. onu çözerek deposunda- ki tüm paralan boşaltmıştı Polıs devredeydı. Adi hırstzlık olayı- nın vanında bankalann güvenirliği söz konusuydu. Makineleri satan fırma verdığı demeç- te. lafı eveledı geveledı. Banka yönetımi müştenlerıne .arar çıkartmayacaklannı, sorumluluğu üstlenecckierini açıkladı ve konu dedekıiflenn ellerine bırakıldı. Dah? bu $ok etkısıni atlatmadan. bu kez Tessın kantonundan ikincı flaş ha- ber dııyuldu. İsviçre'nin erı buyük ban- kası SBG'nın Chıasso şubesınde 1.3 ton ağırlığında, 20 milyon frankın üstünde değerle 100 adel külçe altın eksikti. Tanesi 12.5 kilo çeken külçelerin üze- rinde banka logosu ile sıra numaralan vardı ama bu ancak normal koşullarda -gageriiydı. Dunyanırt takı. süs eşyasında bır nu- 3İwnıb ürctıcisı. İtalya'ya kaçınldığında ve örada eritıldiğınde ız sürmek oiası de- ğildı. Çızmede üretilen gümüş, altın işle- minın salt beşte biri normal yollardan iç alımla gerçekleştiği maliyece saptanan bır gerçekti. Ancak bu kez; yine 'yeşıl perşembe'de dınlenceye cıkan ve halen ortalıkta go- zükmeyen bir banka çalışanı vardı. suç üstüne jıkıldı. Günler sonra para çekme makinesı soygununda da birinin tutuklandığı açık- landı. Teknik gizıni konıyan soruştur- mada elde edilen bilgjler, bız sıradan bı- reyler ıçin şöyle: Yakalanan 28 yaşmda bir servis bakımcısı. Basının elde ettiğı bilgılere göre bu kişi geçen cumartesi günü Luzern postane- sinden ıki mektup almış. Biri Kanton polısıne, diğeri de Almanya'nınen çok satan gunlük Bild gazetesinin fsviçre'- dekı eşdeğen Blick'e adresliymiş. Bir 'gece kelebeği' nin övküsüOna "gece kelebeği" derler (Rusya'da fahişelik yapan kadınlan böyle adlandın- yorlar). Sabaha karşı uyur, akşama doğru kendıne gelmeye çalışır. geceleri yaşar. Makyajsızken kendisidır; makyajla birlik- te güzelleşır. güzelleştıkçe kendine ya- bancılaşır; kımbihr belki de makyajsızlıktır güzellık... Otelin banndaki bir yığın "gece kelebe- ği" arasında, onun bir özelliğı yok gjbidır. Müşteri bekleyenlerden bindir işte. Güzel olmasına güzeldir, kadmsıdır. baştan çıka- nadır; ötekiler gibi. Doğrusunu isterseniz, "gece kelebekleri" ile "nasıl düştün bu yola" türünden söyleşi- leri hiç sevmem. Dahası, iş saatlenru, boş gevezelikJerle kaplamayı doğru bulmam. Zaten onlann gözünde "dolarh >abancı". yaru potansiyel müşteri olduğum için gülü- cüklerinın insani bır keyıften mı, voksa bir şeylere yaünm yaptıklanndan mı kaynak- landığını anlayamadığımdan dolayı huzur- suz olurum. Ama nasıl olduysa .onunla söyleştik. Müşteri olmadığımı belirttiğim halde bana ilgi gösterdi. Bılmem, yine de içinde ümit var nuydı; yoksa sıcak bır söyleşi için işinı biraz boykot etmeye mi karar verdi?.. Kızlıktan kadınhğa 18'inde gectiğıni söyledı. Bu, şimdilerde Rusya ortalaması- nın bırkaç yaş üstündeymış. Neredeyse aynı anda mesleğe başlamış. Burtun iki ne- deni varmış. Birincisi, 17 yaşındayken sev- dalandığı genç annesiyle yatmış. Büyük bir şok geçirmiş kızcağız. İkincısı, yaşamına giren ilk erkek, onu bu ışe zorlamış; ılk pe- zevengi olmuş. Kız her şeye karşın, ondan sımsıcak bır ses tonuyla söz ediyor. acaba hâlâ seviyor mu ılk göz ağnsını?.. Şimdi üç yıl geride kalmış "kelebeklik"- te. Bır buçuk yaşındaki oğlunu ve hiç sev- mediği annesini "Ne de olsa annemdirî Üs- telik çocuğuma bakıyor " yedirip giydi- rebıhyormuş rahatlıkla. Belki öteki pek çok "gece kelebeği" gibi, ABD'ye, Yuna- nıstan'a. Türkiye'ye veya başka bir yere gi- debılırmiş. Belki de zengjn bir koca bulur- muş. Şimdilerde züğürt bir gence aşıkmış. Çocuk işsizmiş. Kız ona parasal yardım da vapıyormuş. Görüşmeleri gündüzlerle sı- nırlıymış. Hava karannca aşk biter, seks başlannış. Hayır, aslında sevişmek denmezmiş bu ışe. Sevişmek ruhla bırlikte olurmuş; ama o, iş zamanında yalnızca bir bedenmış, ruhsuz bir beden. Ve onunla yatanlar, özünde kendileriyle, kendi paralanyla yatı- yorlarmış... Genellikle Baülı yabancılarla çalışıyor- muş. Onlarla daha kolaymış her şey; işleri- ni bitırir, parayı verir, giderlermiş. Doğulu- lar hem cımrilermiş hem de iş sonrası kızın kendisinı nasıl bulduğunu, mutlu olup ol- madığını, geçmişini vs. kanştınrlarmış, komplekslenni yaüştırmak ıcın. Birkaç kez saldınya ugrarruş, dayak ye- miş, iğfal edilmiş. Hatta birdefasında ame- liyat olup dikiş attırması gerekmiş. Bunlan anlatırken sesi ne kadar zayıflı- yor, gözleri ne kadar buğulanıyor... Aslın- da ne küçük ne güçsüz bir kız bu. 21 yaşın- da, ama 17'sinde gösteriyor. O ise 17'sıru lenmesi değil bu. Küçüklere ise kederlen- mek için hiç yakışmıyor. Şimdi bu küçü- ğün saçlannı okşasam, belki afallar. Belki kendini yüzyiUardır kadın hissettiği için, ona zavallı bir çocukmuş gibi davranma- ma şaşar. Belki ağlar... "Yolcu yolunda gerek" gibisınden bir sözle veda etti bana. Yan masaya geçti. Belli kı yağb müşteriydi oradaki çirkin gü- lüşlü ihtiyar. O, yanımda oturan kızdeğildi artık. Mesleki edasıru takınmış, daha çekıa ve kışkırtıa olmuştu birdenbire. Birkaç sa- niye içinde iğrençleşmişti aslında. "Gece kelebeği" oluvermişti yeruden. Çıkanlmayı talep eden güzel giysilerinın içindeki koku- lu vücudu tıcarete başlarruştı artık. Ya ru- hu? Belki ruhunun bir parçası benim ma- samda kalmıştı. Belki de 17 yaşından gelen belki anımsamak bile ıstemiyor. Belki tertemiz bir rüzgâr, o dupduru ve makyaj- de her gün defalarca anımsıyor. Elindeki sız güzelliğı. buradan çok uzaklara savur- sıgara ona hiç uymuyor. Bır büyük keder- muştu. Ay gülerken mavidir Habib Burgiba Buivan'nm sonunda, karşınıza cıvıl cıvıl Mahmutpaşa çıkıyor; envai çeşit baharatlar, kınalar, esanslar. Bir kuzey Afrika ülkesine gıt- mek; vaktiyle Fransız sömürge- si olmuş bir Arap ülkesıyse eg- zotik beklentileriruzi karşıla- makta yetersiz kalabılir. Fransız ışgalinin doğurduğu re- formcu burjuvaziye ayak uy- durmaya çalışan Araplar, bul- \ar kahvelennde nargile fokur- datmanın çelişkisini yaşamak- tadırlar. Yine de kültürlerinde- ki Türkçe dışındakı tüm yaa- lan kapılardan dahı kaayıp çı- karma eğılımindekıler Tunus'- un orta yerinde kendılerinı Avenue de Charles De Gaulle'- de buluverince şaşırabılirler. Tunus'un en büyük bulvan- na adını veren Habib Burgiba kendisine Atatürk'ü model ala- rak laik ve modern bır Arap devletınin kunılmasında ön- derlik eden bir lider; ancak ozellikle boşandığı kansı ve ak- rabalannın ajvuka çıkan yol- suzluklany la gözden düşmüş ve 1985'te doktor rapomyla işten el çcktırilmış. Şimdi doksan kü- sür yaşlannda ve memlekeü Monastır'da yaşıyor. Bir nva- yete göre de halen iktidardan aynldığıru bilmiyor... Tunus'ta radikal İslamcı ha- reket komşu ülkelerdekı kadar TUNUS ŞANSCV DLJRAK TÜZÜN etkili olamıyor. Ancak Tunus Iaık bir cumhuriyet olmaktan hoşnut görünse de Burgiba "nın aksine Zeynel Abktin Bin AJK'- nin dınci kesıme daha tavizkâr bır lutum ıçıne girdiğı gözleni- yor; örneğin radyo ve TV ya- yınlan anında kesılerek beş va- kit ezan yayını yapıbyor. Habib Burgiba Buivan'nın sonunda, karşınızda cıvıl avıl Mahmutpaşa; envai çeşit baha- ratlar, kınalar, esanslar, entari- ler, tel kafesler.. Uzun ince bır Arap çarşısı yorgunuyuz. Tunus'a oldukça yakın Şidi Bou Said köyüne vardığjmızda be>azevleri, mavi boncuklan ve denızinin işvelı köpüğüyle Tunus'un da Akde- nizlı olduğunu müjdeliyor. Yorgunluk kahverruzı şehrin güdük kalmış bir bulvar kahve- si yerine köydekı eskı bir Arap kahvesinde içmeyı tercıh ediyo- ruz. Üzerine hasır serilmiş yük- sek sedirlere çöktüğümüzde gramofonun ardında saklı rad- yodan ud nameleri yükseliyor. Tavandan ıçı boş kuş kafesleri sarkmakta. bır kö^ede Le Mon- de okuyan entelektüel Arap, nane çayını yudumlarken du- vardaki sırn çözülmüş ebruli aynalarla zonta bir delikaniı bı- yıklannı burmakta ve garson elinde tepsı. daima dönüp dur- makta... Tunus'un yerli halklanndan Berberilere, genellikle şehirlenn yakınlannda bellı günlerde ku- rulan pazarlarda rastlaruyor. Berben kadınlar pazar yennde; rengârenk gıysilen, kulak me- melennı omuzlanna kadar sar- kıtan ağır küpeleri, sünmeli göz- leri ve güneşte parlayan kınalı saçlanyla tavus kuşlan gibi salınıyorlar. Güneşli bir günde Tunus'un koca göbekli, mavı cumbalan arkanızdan bakarken, birden- bire bir şey fark edersiniz; bu ül- kedeki tek renk mavıdir. Yal- nızca gökyüzıi ve deruzi değil, insan elinin değdiğı her şey... Derken gecenin, sıradan bir ve- daya çift tanfe yazdığı huzünle yukan bakarsıntz, işte orada bi- le: Ay gülerken mavidir... Bir eğlencedırîspanyollarlaseçîmlerŞimdi) e kadar kolavdı işi İspanvolların. Gül gibi >önetmedi iilkeyi belki Franco, ama en azından gecim stkmttsı içindeki halkı 'sc- çim sıkıntüarına' da solönadı. tstediği gibi atadı, bildiği gibi vönetti. Ve kırk yıl da ma- sal gibi geçti. Sonra Fetipe'yi bağrına bastı halk. On yıl boyunca da sanki bir yerlerden çıkıp gelrverecekmiş gibi Franco korkusuyla düşûnmeye bile gerek görmeden "Laf olsun seçim olsun"la hep Felipe'yi sectiler. Kırk yılın baskısı altında yoğun politi/e olrnuşlu- ğun vorgunluğundan sonra, takmadı İspan- yoliar başianna güiden başka bir şey. Mem- leket Feüpe'ye emanet. politika düşûnmeye nehacet. Önünüzde genel secimler >ar şimdi. İs- panyoilar. ilk olarak isJerinin zor olduğunu fark ertiler birden. Sosvalizmin yakışddı li- deri Felipe'nin saçlarına beyazlar dûştü. 50 yaşuıı geçmiş Felipe ik yeni nesil arasında Uetişim kopuklukları başladı. Sağın ise 40 yaşmda çok daha genç bir lideri var, Jose Maria \rı/ar. İspanvollar ilk olarak "Acaba oyumu Felipe've mi >oksa Aazar'a mı ver- sem?" diye kara kara duşünmeye başladdar. Kamuoyu voklamaları ikisine de eşil şans veriyor. Kimse sağın mı solun mu kazana- cağını kestiremiyor. Gerçi bazı kamuoyu >okJaına!anna gore de 'sağ silip süpürecek'. İşin kötıisu öyle ehli kejif düşünecek za- man da yok; Felipe ansızın 6 haziranda er- ken secüne gidileceğini açıkla> ıverdi. Halk gafil avlandı. Tamam, toplumda bir kıpır- danma, bir rahatsızlık var. İsstz sayısı öç milyonu aşmış.Çalışabilir tşgücünün yüzde 20'si işsiz. Ne demek bu? Ekooominin göğe fırlayan bu kırmızı oklarına göre neredeyse açlık sefalet almış görürmüş oimalı ülkeyi. Ama aJemin keyfi yerinde gibi. Geçen gün- lerde yaşadığımız paskalya tatilinde İspan- volların yarısından fa/lası tatile çıkmtş. MADRIO ALt KIŞLAK likle partilere değil, kişilere terilir. Politika- lara oy vermek gereksiz; çünkü bükümete gddikten sonra o poütikalar zaten uygu- laımıyor ya da uygûlanamivor. Jşte oy \er- meyi kişive indirgemeklc 'karar vertnek' ko- layîaşıyor. Gazetecı herraıtd. işi daha da ko- laylaştmrnak için bir test ha/ırianıış. Soruların bir kısmı söyle: - Bir araba ustasına danışmadan, baktır- Yabuzca Hıcan trenie Madrid-Sevilla arası- madan, güvenerek Felipe Gonzalez'den kuJ- nda günde 10 bin kişi yoJculuk etmiş! lanıbnış bir araba satın abr mıyduıız? Şimdi Anzar geke, işsizliği henten önle- - Sizce Felipe'nin yükseklik kompleksi var yi>erecek mi? Sosyatisder vob^Juklar mı? yapmışlar. Muhafazakârlar da yaptılar. - Kültürel, akademik ve poütik olarak An- Hem Anzar gelse. yolsuzluklar olmayacak zar'a göre Felipe'nin daha yetenekli, daha mı? Anzar gelse becerebilecek mi? Felipe iyi hazırlanmış olduğuna inaruyor musunuz? kalırsaneolacak? Yadurumdaha da körüye - Felipe öğretmen olsa, 'eti senin kemiği giderse? Demokrasi dediğin zaten 4 yılda bir benim' deyip çocuğunuzun eğitimini Feüpe'- oy kulianmak. Onun için tek oyu da 'doğru nin ellerine bırakır mıydımz? kişiye' lermek gerek. - Sizce, devletin kazanuu kaynatmak için Doğru "kişi"ye diyorum. Çünkü oy genel- gerekse, büyük oğiaıu satmak fedakârlığin- •Tf<• : da bulunabilir mivdi Felipe? Ferrand, yamtlara göre kime oy >ermeniz gerekfiğini belirtiveriyor. Tüm sorulara olumln yanıt vermişseniz eğer, hiç düşün- menize gerek yok, Felipecisiniz. Soruların çoğuna olumlu yanıt, sosy alistleri bir dönem daha denemeye ha/ırsınız demek. Soruların yansından azına olumJuysa yamtlar, siz se- çimlere kada^ bin>7 daha dûşünüa, kararsız- lardansuıız, Hiçbir soruya olumlu vanıt vermemişseniz eğer, hiç düşünmenize gerek yok, zaten bu tesri yapmanıza da gerek yok- tu, dosdoğru Anzar'a verin oyunuzu. İspanyollar eğlenceyi severler. Seçünler de eğlenceü gececek. Seçün kampanyala- rında sağ da sol da öy le pek ekonomi poli- tikalarını falan tartışmak istemiyoriar. Se- çünler bahane; İspanyollar her şeyi eğlence- ye çcvirmeyi biliyorlar. lşsiziik, yolsuzluk başka şey; seçim başka şey. KanştmnayuL Şenlikvar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear