22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25NİSAN1993PAZAR CUMHURtYET SAYFA DİZİYAZI 13 Ciııayet aıılayışla karşılandı. Karar: Beraat! TALAT PAŞA DAVASI Dilek Zaptçıoglu 'aruk Soromon Tehleryan, 15 Mart 1921 tarihinde TalatPaşa'yı kasten öldürmekten suçlu mudur? Hayır." Jürinin beraat kararı ü'zerine mahkeme ayağa kalktı?Hakim, Tehleryan'ınserbest bırakıldığını ve mahkeme masraflamun devlet tarafindan ödeneceğiniaçıkhuü. A vukatlar, tercümanlar ve Ermerti dinleyiciler Tehleryan'ı kucakladılar. : -6- 2 Haaran 1921 'de, Berlin Üçüncü Eyalet Mahkemesı'nde "Ermeni katliamlanyla ilgdi ı bilirkişi" olarak dinlenen ve karan büyük öl- ', çüde etkileyen Johannes Lepsius kımdı? J Lepsius Protestan bir rahıpü. Almanya'- ; nın Osmanh üzerindeki nüfuzunu yaymayı , amaçlayan "Şark Misyonu"nun (Onentmis- j sion) kurucusuydu. I 19!4'te. savaş başlarken Berlin'de bir "Türk-Ermeni Cemiyeti" kurmuştu Daha o sıralarda İttıhatçılann ahninde Ermenilerin j deportasyonu yoktu. Tersıne, Ermeni çeteleri • faahyetteydı. 1915 yılının ekım ayında Isviçre gazetelennde yüz ünlü ısıra, bir "Ermenilere Yardım Kampanyası" açmıştı. Lepsius buna öna\ak oldu. Alman kamuoyu da Osmanlı İmparator- luğu'ndakı Ermenilenn durumuyla ilgilen- meye başlarmştı. Alman parlamentosu, ko- nuyu özel bir oturumda ele aldı. Lepsius Re- ıchstag'dakı bu özel oturumda bir konuşma yaptı. Iddıası şuydu: "Ermeniler Tûrkler ta- rafmdan sıstematık bıçımde imha ediliyor." Savaş sürerken en yakın müttefiklerden binne karşı propaganda yapılması, Al- "nan meclisınde hoş karşı- ianmadı. Meclisten istediği desteğı alamayan Lepsius ve "Al- •nan-Ermeni Cemıyetf- ıdekı arkadaşlan 1916 yılmın nisan ayında Ber- iin'de bir broşür bastırdı- lar. •"Ermeni Halkının Du- rumu Hakkında Rapor" adını taşıyan broşünin ka- \ pağında "Çok Gizlı" ibare- si vardı. Broşür 20 bın adet basılıp Almanya'dakı me- buslara, küıselere. basına, yabancı nusyonlara; kısa- cası kamuoyu üzerinde et- kıli olabilecek tüm adresle- ı rç postalandı. \îlginç bir tavır \ değişikliğü [ Ama broşürlenn çoğu j yerîne ulaşmadı. Hûkümet ı dağıtımı engelledi.' ı Savaş • kaybedilm Al- d irt General Otto Liman von Sanders Mahkemede bilirkişi) Dr. Johannes Lepsius (Alman misyoner, mahkemede bilirkişi) • değışince Lepsius'un ve ce- (miyetin !>esı duyulmaya ; başlandı. i Lepsius, Alman Dışişleri i BakanlığVnın ıznıyie bir ki- i tap yayınladı. Kitap, Dışiş- j lerTnin Ermeni meselesiyle I ilgili yazışmalannı ve belge- , lerinı ıçeriyordu. Ana fıkri. ı "Ermenilenn katledildiğı" i ama Almanya'nın bunda i rol oynamadığı; hatta önle- ı meye bile çalıştığıydı. J T918 yılmın sonunda j tstanbul hukümetinin Ta- j lat Paşa'yı ıade istemını | geri çevıren Almanya'nın niçin 1921 'de tu- ' tum değışurdığinı, ancak bu bağlamda kav- rayabiliriz. Lepsius. 1919'da "Almanya ve Ermenistan 1914-1918, Diplomatık Belge Koleksiyonu" adlı kitabının önsözünde, "Almanya'nın Er- i menileri kurtarmaya çahştığmı ama başara- ' madığını" ıddia ediyordu. ' Bu kitaba anılannda değinen Talat Paşa, ! Lepsius'un olaylan yansıtma biçimine karşıydı. Talat Paşa, "Deportasyonun askeri bir işl'em olduğunu. fakat vicdansız ve karak- tersiz insanlann elinde bir facıaya dönüştü- ğünü" söylüyordu. Anılannda ısrarla, "'Olay- {lann Ermenilerin kışkırtması sonucu patlak : verdiğinı" anlatıyordu. | Talat Paşa anılannda. "Her yeni olay du- 'yuhır duyulmaz Alman hükümeti, bu gibi . olaylara son verilmesıni tavsıye eden notalar ' göndermıştı" der ve bu notalann Babıali'de 1 bulunduğuna değinır. ' Talat Paşa. kendisinin de katbama karşı ol- j duğunu. hatta sorumlulan zaman zaman ya- j kalatmayı ve cezalandırmayı başardığını; fa- j kat vahşeti önlevemedığini anlatır. ı Lepsius. Talat Paşa davasında "büirkişi" olarak dınlendı. "Deportasyonlara İttıhat ve Terakki Cemiyeti karar vermış. Dahüiye Nazın (İcişleri Bakanı) Talat paşa uygu- latmıştır" dedı Anadolu'da 1 milyon 400 bin jErmenınin deportasyonlara tabi tutulduğu- tnu, sadece yüzde 90'ının hedefe vardığmı, ge- risinin öldüğünü söyledi. j "Ermeni meselesı. kendiliğinden doğmuş bir mesele değildir. Avrupa diplomasısinin eseridir. Ermeni halkı, Ingiltere ve Rusya'nın siyasi çıkarlannın kurbanı olmuştur. Lond- ra'yla Petersburgarasında ovnanan bu diplo- matik satrançta Ermeniler piyon olarak kah ilen sürülüyor, kah yeniyordu" dıyerek tngil- tere'ye ve Rusya'ya yüklenen Lepsius (ki bu iki devlet Almanya'nın savaştakı baş düş- manlanydı) ülkesını savundu: "Alman belgelerinin kanıtladığı gibi Al- manya, Berün Konferansı'ndan bu yana Er- meni sorununa daıma ıyi niyetle ve anlayışla yaklaşmış; yine de dünyada Sultan'ın ve Türk hukümetinin bütün vahşi uygulamalannın ardındakı ıtıcı güç olarak karalanmıştır." Bilirkişi sıfatıyla dinlenen ikinci tanık, Ge- neral Otto Liman von Sanders'tı. Liman von Sanders 1913'te Osmanh ordu- sunu ıslah çerçevesinde, Berlin'den Istanbul'a yollanan Alman asken misyonunun başı- ndaydı. Bir görevi, Osmanb ordusunu islah ıse. ikıncı ve daha önemli gizli görevı İstan- bul'un Berlin'e bağlıbğını pekiştirmekti. Sa- vaşa hazırlanan Almanya, fttihatçılann desk- teğmi güvence altına almak istiyordu. 1855 doğumlu Liman von Sanders, Talat Paşa davasına savunma avukat- lannca çağnbnıştı. Ama mahkemedeki ifadesinde hiç de sanığın lehine ko- nuşmadı. Ittihat ve Terak- ki'yı, bu arada Talat Paşa'- yı aklayan ve doğrulayan bir ifade verdi 66 yaşındaki generalin ıfadesi, tarihsel gerçeklere belkı de en yakın düşen ifa- deydı Birlikte dınleyelim: "Benim kanaatimce Ermenıstan'da olup biten ve 'Ermeni katlıamlan" olarak nitelenen olaylan iki başbk altında ele almak gerekir. tlk bölüm, Jöntürk hukümetinin Ermeni de- portasyonlanyla ilgili di- rektıfını kapsıyor. Bundan. yani sadece deportasyon emnnden Jöntürk hükü- meti sorumlu tutulabılir, ama sonuçlardan sadece kısmen sorumludur. İkinci nokta, Ermenistan'da vuku bulan çatışmalardır. Çatışmalann ilk nedeni, Ermenilerin Türk hukü- metinin silahlan teslim et- me çağnsına karşı gelmış olmasıdır. İkincisı, Erme- niler hıçbir kuşku bırak- mayacak şekılde Ruslann safında Türklere karşı sa- vaşmışlardır Elebtte bu, çarpışmalara neden olmuş, •doğal olarak yenilen ta- rafın ölümüyle sonuç- lanmışür. Kanımca bu ger- çekleri birbirinden ayı- rmak gerekiyor. Hükümet deportasyo- lan emretmiştır. Bu emrini hazırlarken en yüksek askeri ve sivil mercilerin, askeri ne- denlerle Ermenilerin Doğu Anadolu'dan uzaklaştınlmasını öngören raporlanna da- yanmıştır. Bu konuda Almanlarla ilgili çok yanlış savlar ileri sürüldüğü için burada, Kafkasya'- daki bütün ordu komutanlannın ve general- lerin Türklerden oluştuğunu vurgulamak is- terim. Bu komutanlar ve sivil otonteler, biraz önce ifade ettiğim gibi, tstanbul'a rapor ver- mişler; fakat bu raporlar üzerine çıkartılan deportasyon emrinin uygulanması akla gele- bilecek en kötü ellere kalmıştır. Burada Türk jandarmasınm savaştan önce çok ıyi durumda olduğunu vurgulamak iste- rim 85 bin kişiden oluşan bu kuvvet asbnda elit bir güçtü. Ama jandarmalar sonradan ordu saflanna katıldı ve dağıldı. Yerine en iyi unsurlardan oluştuğunu söyleyemeyeceğim birjandarma taburu kuruldu. Bunlar kısmen eşkiya. kısmen ışsizdi. Bu adamlar arasında disipü'nden söz etmek haliyle olanaksızdı. Ermeni tehciri sırasında meydana gelen vahşet olay lanndan söz ederken bu durumun altını çizmek gerekir Bunlar Türk askeri de- ğil, o zamanki çaresizlıkte oluştunümuş çok berbat bir yedek jandarma taburuydu. Şunu da dikkate almak şarttır Tehcirin güzergahı öyiesine kötüydü ki, yalnız Erme- niler değil birçok Türk askeri de yolda açb- ktan, hastabktan, Türk İmparatorluğu'nda egemen olan organizasyon bozukluğundan hayatmı kaybetmiştir. Orada binlerce Türk askeri öldü. Sadece benim ordumda Gelibolu seferinden sonra bitap düşen binlerce asker yetersiz beslenmeden ölmüştür. Kanaatimce bütün bunlan burada gözö- nünde tutmak gerekir. Aynca Ermenilere refakat eden bu perso- nelın bir kısmı. bulanık bir lakım "cihat" sap- lantılannın da etkisındeydi. Ermenileri Hıris- tiyan olarak görüyor. bunlara kötü muamele etmeyı marifet sayıyordu. Alt tabakadaki memurlar da bu eğıhmi körûklemiş olabilir. Ermenilere ezelden beri düşmanlık besleyen Kürtlerin bunlara saldınp katlettiğine bura- da daha önce de değinildi." Talat Paşa sorumlu mu? Liman von Sanders, Osmanlı Imparator- luğu'ndaki Alman subaylann tehcirde bir rol oynamadığını söyledi kten sonra şöyle devam eder "Ben şalısen, Talat'tan onun imzasını taşı- yan ve Ermenileri ilgılendiren tek bir emir almadım. Aldığım emırler Enver Paşa'nın imzasını taşıyordu ve hepsi de çok daha hafıf içerikteydi. Bazılanysa saçmaydı ve uygulan- ması ımkansızdı. Örneğin, ordudan bütün Yahudileri ve Ermenileri uzaklaştırma emri almıştım. Elbette bu emri uygulamadık, çün- kü Ermenilerle Yahudilere tercüman olarak ihtiyaamız vardı. Talat Paşa'nın emirlerden ne ölçüde şahsen sorumlu olduğuna gelince: Bildigim kadanyla Ermenilerin deportasyo- nuna dair en önemli emir 20 Mayıs 1915 tari- hini taşıyan emirdir. Talat Paşa'nın sorumlu- luğu hakkında hiçbir şey söyleyemem. Direk- tiflerin fıkir babası komitedır, Bakanlar Ku- rulu'nda oy birliğiyle kabul edilmişlerdir. De- diğim gibi uygulama valilerin, alt tabakadaki memurun, özellikle de dehşet saçan jandar- manın elindeydi. Burada şunu söylemeyi görev sayıyorum: Türkiye'de bulunduğum beş yüı aşkın süre boyunca Ermenilere karşı Talat tarafindan imzalanmış tek bir önlem görmedım ve böyle bir önlemin varbğından haberdar olmadım." Tehleryan davası, Johannes Lepsius ve Li- man von Sanders'in Ermeni tehciri hakkında "bilirkişi" olarak dinlenmesiyle sürdü. Ha- kım sanığa. "Başka tanık dinlenmesini isti- yor musunuz?" diye sordu. Tehleryan mutla- ka Pans'ten gelen Ermeni yazar Aram An- donian'ın da ifadesının ahnmasını istiyordu. Bunun üzerine hakim şöyle dedi: "Siz cinayeti işlediğinızde Talat Paşa'nın katlıamlardan sorumlu olduğuna yürekten inanıyordunuz. Jûri size inanmaktadır " Hakimin bu sözleriyle dTiruşmanm sötıütn' bellı olmuştu. Jüri karannı, "Sanığın Talat Paşa'nın su- çuna kanaat getirdiği için onu öldürdüğü" şeklindeki sava dayandıracaktı. Yani Tehler- yan, Talat Paşa'yı "cezalandırmıştı" ve mah- keme bunu anlayışla" karşılıyordu. Tehleryan'ın akli dengesi Mahkeme başka tanığın dinlenmemesine karar verdıkten sonra sıra doktorlann Teh- leryan'ın akli dengesi hakkındaki raporlan- na gelmişti. Alman Ceza Kanunu'nun 51. maddesi "Sanık akli dengesi yerinde değilse işledıği suçtan sorumlu tutulamaz" diyordu. Mahkemede beş saygm ve konusunda uz- man doktor. raporlannı okudular. Bilirkişilerden, mahkeme doktoru Robert Stoermer, "Kanaatimce sanık epüepsi (sara) hastasıdır ve yaşadığı vahşetler ruhunda sarsıntılar yaratmıştır" diyordu. Ama dokto- ra göre bu hastalık onun iradesini doğrudan etkilemezdi. Tehleryan büyük bir irade ve da- yanma gücüne sahipti. Yani kafasına koydu- ğunu mutlaka gerçekleştirmeye yatkindi. Ci- nayet günü cesaretlenmek için konyak içmiş- ti. Doktor, Tehleryan'ın cinayeti anlatımı- ndan, bunu uzun süredir planladığı sonucu- nu çıkartmıştı. Kısacası şu kanaate varmıştı: "Akli depgesizlik" Tehleryan açısından söz konusu değildi. İşledıği cinayetten so- rumluydu. Sonra sırasıyla Berlin Üniversitesi Onur Profesörü Dr Hugo Liepmann, Teh- leryan'ı şubat ayında (Talat Paşa'yı öldürme- den bir ay önce) muayene eden Prof. Dr. Ric- hard Cassirer, Berlin Smır KJiniğı Başhekimi Prof. Dr. Edmund Forster ve Dr. Bruno Ha- ake raporlannı sundular. Bunlardan Prof. Liepmann, Tehleryan'ın epılepsi hastası olmadığı görüşündeydi. Ona göre sanığın ruhuna giden kapı, ancak "psiko- patolojı" anahtanyla açılabilirdi. Kısacası Tehleryan, sabit fikirleri olan, si- nirsel krizler geçiren bir psikopattı. Cinayeti ruhsal bir baskı altında işlemişti. O anda öz- gür iradesi tümüyle olmasa bile kısmen yerin- de değildi. Doktor, Tehleryan'ın "akli denge- sinin kısmen yerinde olmadığma" kanaat ge- tirmişti. Böylelikle Alman Ceza Kanunu- 'nun, sanığın "akli dengesizliğj" nedeniyle be- raati karanna götüren 51. maddesine tam ~ : • » ~ - • - • 1914'te, savaş başlarken Berlin'de bir "Türk-Ermeni Cemiveti" kurmuştu. Daha o sıralarda Ittihatçıların zihninde Ermenilerin deportas- yonu yoktu. TtTsûıe, Ermeni ceteleri faaliyetteydi.İşte Ermeni Yıldız Çetesi'nden bir gnıp. Türk Hükümetfnin silahları teslim etme çağnsına karşı geunişkrjcuşku bırakmayacak şekilde Rusların safındaçarpışmışlardı. olarak uymuyor, ama yaklaşıyordu. Takdir jürideydi. Üçüncü bilirkişi olarak, Prof. Dr. Richard Cassirer dmlendi. 43 vaşındakı Musevi dok- tor Tehleryan'ı cinayetten önce. şubat ayında iki kez muayene etrr.işti. Muayene sonucun- da doktor onun sınirsel sisteminde belli bir aksakhğa rastlamamıştı. Kan ve ıdrar tahlil- leri sonuç vermemişti. Bunun üzenne Tehler- yan'da gerçek bir epılepsi olduğunu sanmış. ilaç yaap göndermişti. Ama "Şimdi sanıkta gerçek bir epilepsiden çok somatık bir epilepa olduğuna inamyo- rum" diyordu. Yani Tehleryan'dakı krizler sinırseldi ve ruhi durumuyla ilgiliydi. Dr. Cassirer de "Tehleryan ağır psikopatur" so- nucuna vanyordu. "Sanık 51. maddeye gir- miyor, ama akli denge bozukluğuna çok yaklaşıyor; dolayısıyla ancak, kısmen sorum- lu tutulabilir" diyordu. Berlin Üniversitesi Sinir Klinıği Başhekimi Prof. Dr. Edmund Forster dördüncü bilirkişi olarak kendinden önce ifade veren iki dokto- ra hak verdi. Nöroloji uzmanı Bruno Haake, Tehleryan'ın Berlin'de cinayetten önce gittiği vatanının kaderiru etkilemış, Alman halkının sadık müttefıği olarak tarihın en ^ksek ka- demelennde dolaşmıştır Mahkemede dile gelen ve hafizalanmızda yeniden canlanan korkunç olaylar bizi, savcılık makamını ve ceza hakımleriru, yasa- lann gösterdiği yoldan uzaklaştırmamalıdır. Hukuksal açıdan olay karmaşık değildir Tehleryan. 15 Mart 1921'de Talat Paşa'yı Charlottenburg'da bir tabanca kurşunuyla öldümüştür. Kurşun hedefe ateşlenmış, ölüm derhal vuku bulmuştur: sanğın onu öldür- mek ıstediğıne daır en ufak kuşku yoktur; kasten cınayet ışlemiştır ve burada da vic- danmın rahat olduğunu ifade etmiştır. Önce bunun bir cınayet mi yoksa adarn öl- dürme vakası *tnı olduğunu incelememiz ge- rekmektedır. Cinayetin cezası ölümdür; tah- rik sonucu işlenmiş bir cınayet ise yasalanmı- za göre adarn öldürmek olarak tanımlanır ve daha hafif cezaya neden olur. Tehleryan Talat Paşa'yı planlayarak, kas- ten mi öldürdü? Bu soruya yanıt ararken ken- diliğinden "Hangj nedenlerle hareket etti?' so- rusunu soruyorum. eder. Oysa birinci gün duruşmada bu konu- lar uzun uzadıya dile getirilmemiş midir? Savcı konuşmasına şöyle devam eder "Ama bu konular, burada dinlenen iki bi- lirkişinin çelişkili ifadelerinde dile getirilmiş- tir. Sayın Johannes Lepsius'un ilginç ve aynntıh anlaümı bence bir hata içeriyordu. Bence Lepsius, olaylan kapsamb bir planın ve sistemin parçası olarak göstermekte haksızdır. Lepsius bu görüşüne. yerinde ve o sırada yaptığı kışisel gözlemleri sonucu değil, sonradan haarlanan baa raporlardan yola çıkarak varmış görünmektedir. Bu nedenle ötekı bilirkişi olarak General Liman von Sanders'in ifadesini daha değerli buluyorum. General Liman von Sanders o sı- rada yüksek mevkili bir subay olarak yerin- deydi ve olaylan yakından izledı. General, Ermenilenn göç ettirilmesinı emreden îstan- bul hukümetinin niyetiyle uygulamanın bıci- mi arasında net bir çizgı çekilrnesiru talep et- miştir. tstanbul hükümeti. bu karannı baa raporlara dayanarak almıştı. Bu raporlar Er- meniler'in gizlice Üçlü İttifak'la işbirliği yaptığını, bu savaş ortamında Türkleri arka- dan vurmaya hazırlandıklannı, bağımsızlık amaçladıklannı kanıthyordu. Istanbul hü- kümeti bu raporlan aldıktan sonra devlet yöneümindeki ve askeri alandakı egemenli- ğini ayakta tutmak için göç ettirme eylemini gerekli görmüştü. Savcının son gayretleri Soromon Tehleryan 1940larda Betgrad'da çekitmiş fotoğrafta kızı ve oğluyla ikinci doktordu. Arkadaşı Apelyan onu dok- tor Haake'ye götürmüştü. Dr. Haake de ilk muayenesinde Tehleryan'ın epilepsi hastası olduğunu sanmıştı. Fakarşimdi o da mahke- mede görüşünü değiştiriyor, krizleri ruhi dengesizliğe bağhyordu. Savcı: Tehleryan suçludur Bilirkışıler arasında sadece Dr. Haake, "Teh- leryan'ın akli dengesi yennde değildir; dola- yısıyla cınayetten sorumlu tutulamaz" görü- şündeydi. Böylece sadece beş bılirkişiden biri Savcı'- nın çağırdığı mahkeme doktoru. Tehleryan'ı cinayetten sorumlu tutuyordu. Bir uzman, tam tersine, "Tehleryan'ın akli dengesi yerin- de değildir" diyor ve beraatinı istiyordu. Üç bilirkişi ıse "akli denge kısmen bozuktur. ka- rar jüriye kalmıştır" şeklinde rapor veriyor- du. Sıra kapanış konuşmalanna gelmişti. Önce sava, sonra da Tehleryan'ın üç avu- katı konuşmalannı yaptılar. Âvukatlar ayn ayn, ikışer kere söz aldı. Savcı "Tehleryan'ın cinayetten suçlu bu- lunmasmı" talep ediyor ve şöyle diyordu. "Bu cinayetin kurbanı özel bir şahsiyetti. Tanınmayan, bilinmeyen bir kitlenin içinden bir el uzanmış ve bu adamı yere sermiştir. Maktulün kendisi de bir haİk çocuğuydu. Halklann bırbiriyle boğuştuğu bir dönemde Bunun siyasi bir cinayet olduğuna dair en ufak kuşku yoktur. Sanık siyasi nefret ve si- yasi intıkam hırsıyla davranmışür. Ermeni halkına yapılanlar gerçekten deh- şet vericidır. Sanığın kendisi ve ailesi de deh- şetü olaylarla karşılaşmıştır. Böylece ıçinde intikam düşüncesi belirmiştir. Kuşkusuz sanık Talat Paşa'yı sorumlu görüyordu. Burada Ermenilerin ve dostlannın Talat Paşa'yı suçlu gördükleri kuşku bırakmaya- cak bıçimde ortaya çıkmıştır. Ama Sayın Baylar, bu taraflı bir görüştür; Ermeniler ve dostlannca savunulmaktadır ve size burada olaylan bambaşka bir açıdan anlatan bir dizi tanı sunmak işten bile değildi. Ben Türkiye'- de bulunan ve olaylan çok yakından izleyen bir dizi Alman beyle görüştüm. Onlar bam- başka bir görüş sundular. İstanbul hukümeti- nin Ermenileri imha etmek niyetinde oldu- ğundan kesinlikle söz edılemeyeceğini; devlet yöneümıyle asken iktıdan ayakta tutabilmek için göç ettirme onlemine başvurulduğünu; deportasyonun maaksef fecı sonuçlara yol açtığını belirttiler." Hakim, savcının sö'zû'nü kesiyor Burada hakim savcının sözünü kesip "Davay- la ilgili olmayan konulara girmemesini" ikaz Sayın Baylar, Anadolu'daki halkkr j nda bizim buradan alışügımız türden iüşki- ler söz konusu değildir. Daha doğrusu, sava- şa kadar alışılagelen ılişkiler söz konusu de- ğildir. Anadolu'da insan doğasının en kötü içgüdüleri olan soygun ve cinayet güdülcri uyanmıştı. Sayın Bilirkişi (Liman von San- ders) deportasyonda kullanılan jandar- manın eşki elit birlik olmadığına. kendı he- sabına cinayet ışlemeyi marifet sayan bir ser- seri grubundan oluştuğuna dıkkat çekti. Savunma makamı, "Talat Paşa'nın bu dehşet eylemlerinden şahsen ve ahlaken so- rumlu olduğu burada kanıtlanmıştır" der- ken haksızdır. Mahkemeye sunulan bazı bel- geler de beni şaşırtmıyor. Ben sava olarak, bizde de ihtilal zamanlannda ünlü şahsiyet- lenn imzasını taşıyan yazı ve belgelerin orta- ya çıktığını, bunlann sonradan sahte oldu- ğunun anlaşıldığını gayet iyı bilmekteyim. Talat Paşa hakkında tstanbul'da verilen mahkeme karan da beni şaşırtmıyor. Orada nesnel gerçeğin ne ölçüde araştınldığı meç- huldür. Eskı siyasal sıstem yıkıldıktan sonra,' eski sistemin kahramanlan her yerde yeni dü- zenin suçlulan ılan edilmez mi? (...) Bir kez daha tekrarlıyorunr Mahkemeye sunulan kanıtlar, Talat Paşa'nın, bucinayetlerin ahla- ki sonımlusu olduğunu en ufak biçimde ka- nıtlamıyor." Savanın konusması jûriyi etküemedi. Âvukatlar, Tehleryan'ı ateşlı konuşmalarla aklamayı ve Talat Paşa'yı "katlıamlann baş sorumlusu" olarak göstermeyı başarmıştı. 3 Haaran 1921 cuma günü Jüri Başkanı Otto Reinıcke karan okuyordu: "Sanık Soromon Tehleryan, 15 Mart 1921 tarihinde Charlottenburg'da Talat Paşa'yı kasten öldürmekten suçlu mudur? Hayır." Jürinin beraat karan üzerine mahkeme ayağa kalktı? Dinleyicilerden karan alkışla- yanlar çoğunluktaydı. Hakim, Tehleryan'ın serbest bırakıldığmı ve mahkeme masraflannın devlet tarafindan ödeneceğini açıkladı. Sanığın avukatlan, tercümanlar ve Ermeni dinleyiciler Tehler- yan'ı kucakJayarak kutladılar. Savcılık makamı karardan hemen sonra- temyıze başvurdu. Ve temyiz başvurusunu bırkaç gün sonra kendiliğinden geri çekti. BİTTİ iÇALIŞANL ARIN/ SORULARI / SORUNLARI / YILMAZ ŞIPAL jM Dk kez AlmanyaMa jçalışmaya başladım99 : tlk kez Almanya'da çalışmaya başladım. 1964 yüından 1989 vılına kadar da Almanya'da ça- uştun. 1989 süındayurda geldim ve sigortalı bir işegirdim. Bu sigortalı çalışmam. 1 yü 2 ay sürdü. Bu arada 2 yulık askerlik süremi de borçlandon ve borcumun tümünü de ödedün. Daha sonra 1991 yılında yeniden Almanva'ya gittim ve | iki ay çalıştıktan sonra kesin dönüş yaptım. | * Yurtdışındaki çalışmalarımı belgeledim ve Sosyal Si- | ortalar Kunımu'na borçlandnn. Yurtiçinde ve yurtdışındaki çauşmalanm Ue askertik süremin toplamı, 23 yüı geçmiş durumda. SSK'dan emekti aylığı için başvurduğumda, 25 yıllık süremin doimadığinı söylediler. Oysa ki ben 1964 ydı Ocak ayında Almanya'da baş- ladığım çahşmanın üzerinden 28 yü geçti ve 5.000 günden de fazla prin; ödemiş durumda) ım. Neden emekli olamıyorum? N.C. YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası'nın 60. maddesi uyannca, 25 yıllık sigortalılık süresi ıçinde 5.000 gün malullük, yaşlılık \c ölüm sigortalan primi ödeyenlere aylık bağlanmaktadır. Ancak 25 yıllık süre, ilk kez Türkiye'de ve yasayla kurulu her- hangi bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında calışmayla baş- lar. İlk kez yurtdışında çalışmaya başlayanlar için 3201 sayılı ya- sada öngörülen uygulama değişiktir. 3201 sayılı yasarun "süre tespiti ve sigortabhğın başlangıcı"ru belirleyen 5. maddesine göre: "Sosyal güvenlik kanunlanna tabi hizmetleri olanlann, borç- landıklan gün sayısı, prim ödeme gün sayılan ile fiili hizmetlerine katılır. Sigortabhğın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ıse sıgortalılığın başlangıç tarihi, borçlarulan gün sayısı kadar ge- nye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlanna tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortahhklannın başlangıç tarihi, borçlanru tama- men ödedikleri tarihten borçlarulan gün sayısı kadar geriye götü- rülen tarihtir." Yurtdışına gitmeden önce sigortalı bir işte çalışmış olsaydıruz, sigortalılık başlangıcı Ocak 1964 olacak ve bugün 28 yıllık sigor- talılık süresi ıçinde 5.000 günden fazla prim ödemiş bir sigortalı olarak aylık almaya hak kazanacakünız. Ancak, Türkiye'de ilk kez 1989 yılında sigorta kapsamında çalışmaya başlamanız nedeniyle, yurtdışındaki çalışma süreleri bu tarihten geriye götürülecek ve sıgortalılık süreniz, 23 yıl olarak kabul edilecek ve aylığınız 25 yılın dolduğu tarihte bağlanacaktır. "Sakatlar ve emeklilik haklan" SotU 1975 yılında sakatlar kontenjanından sosyal sigortalara tabi bir işyerinde 5 yıl görev yaptım. Daha sonra Devlet Memurİarı Kanunu'na göre ve bir devlet kurumunda göreve devam ettim. Sakatjığımın derecesi %80'dir. Sorum şu: Sakatlann emeklilik haklan kaç yılda doğuyor? Aynca, sakat- lara yüzde kaç oranmda maaş bağlanıyor? B.S. YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında çalışan ve "sa- katlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumda olan, Sigortahlar, yaşlan ne olursa olsun, en az 15 yıldan beri sigor- tab bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigor- talan pirimi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aybğından yararlanır- lar." 15 yılbk sigortabbk süresi icinde 10 tam yıb (3.600 gün) prim ödemiş olan sakatlara, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca yaşlılık aylığı bağlanmaktadır. Devlet memuru olarak çahşması nedeniyle, T.C. Emekli San- dığı'nakesenek ödeyen sakatlar için T.C. Emekli Sandığı Yasasf- nın 39/J maddesinde öngörülen uygulama ıse şöyledır: "j) Sakatbklan sebebiyle ilgili mevzuat uyannca göreve abnan- lardan en az 15 fiili hizmeti bulunanlann istekleri üzerine", ken- dilerine emekli aylığı bağlanır. Sakatlara tanınan emeklilik haklan uygulaması yönünden, Sosyal Sigortalar Kunımu'nda 15 yıl içinde 10 tam yıl (3.600 gün) prim ödemek,. Emekb SandıgVnda ise 15 tam yıl (5.400 çün) kesenek ödemek zorunluluğu vardır. f Emekli Sandığı'nca, 25 tam yıl çabşanlara %75 orandan aybk bağlanmakta ve bu oran, 25 yıldan fazla her tam yıl çalışma için % 1 'er arttınlmakta ve 25 yıldan eksik her tam yıl için ise % 1 'er azaltılmaktadır. Böylece, Emekb SandığYnca toplam 15 yıl prim ve kesenek ödeyenlere, %65 oran üzerinden emekli aylığı bağlan- maktadır. Sosyal Sigortalar uygulaması ise karmaşıktır. Alt Gösterge Tablosu'ndan 5.000 güne karşıbk bağlanan aybğın oranı %60'- ur. Bu oran, 5.000 günden fazla her 240 (iki yüz kırk) gün için % 1 'er arttınlmakta ve 5.000 günden eksik her 240 gün için ise %1'er eksiltilmektedir. Böylece, 15 tam yıla (5.400 gün) karşüık bu gösterge tablosundan bağlanan yaşlılık aylığı oranı %61 (alt- mış bir)'dir. Bu gösterge tablosuna göre de 5.400 gün için bağlanacak yaşh- lık aybğı da ayhğın yer aldığı derece ve kademeye göre %51 ile %60.9 arasında değişmektedir. Ansiklopedileriniz, romanlanmz yerinizden alınır. 554 08 04
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear