22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT1993SALI DIZIYAZI Em. Amiral Tanju Erdem, Uğur Mumcu'nun ülke için çok büyiik kayıp olduğu görüşünde Türkiye artık ilgiııç değil MZt mekli Amiral Tanju Er- dem. Uğur Mumcu"yu anlaü- yor: Uğur'la 12 Eylül 1980'den hemen sonra tanışmışız. Dost- luğumuz, yaşanılan farkb me- kanlara karşın süreklilik ka- zanmış, pekıştirilmiş; İzmir'den Ankaraya her gidışimde ilk aradığım kişi o olmuş; An- kara'da toplantı ve ayaretleri- mi bitirdiğımde genelde akşa- müstleri, onun da yazısını gön- derdiği görece serbest zaman- lannda, Karlı Sokak'ın ten- halığından, Erdem Apart- manı'nın girişte bodrum katına her sefennde heyecan ve sevinç duygulan içinde yönelmışım. Bazen çahşma odasmda, çokça salonda. dakıkalann nasıl geç- tiğini bilmeden sohbet etmişiz. Ama tüm bu konuşmalardan geriye kalan özel anılar öylesine smırlı ki... Neden? Çünkü biz Sevgıli Uğur'la kendimizi, so- runlanmızı, özel yaşamımıa cok az konu yapardık. Hep ül- kemızi, sorunlannı, insanlannı, tarihimizi, geleceğe ilişkin umut ve endışelerimizi ele ahrdık. O konulardan anılar demet de- met. Uğur hayatla iken bu özel anılan zenginJeşüremediğime yanıyorum. Zira Uğur, yürekli bir dava adamı olduğu kadar, insani nitelikleri ile de ilgjli. duygulu, sevecen, vefalı, espri dolu, ailesıne ve dostlanna düş- kün, tevazu sahibi bir kişiliğe sahipti. Âaı G.reçen yıl huzur temini harekâtını yerinde izlemek üze- re Genelkurmay Baş- kanhğımızm Güneydoğu'ya tertiplediği seyahate heyecanla kaülmıştı. Dönüşte ızlenimleri- ni uzun uzun anlatmış ve değer- lendirmeler yapmıştık. Uğur, bu gezide silahJı kuvvetlerin en üst komutanından her kademe- sindeki kotrutan, subay ve astsubaylanrun, etrafında bir sevgi ve saygı halesi çevreledik- lerini görmüş ve çok mütehassis ohnuştu. Uğur, hangı yönden gelirse gelsin teröre, yolsuz- luklara, binbir meşakkatle ku- rulmuş Türkiye Cumhuriyeti'- nin ulusal güvenlik ve bütünlü- ğûne yönelen tehdit ve eylemle- re karşı idi. O gezide güvenlik • Onun, milletin ve devletin menfaatlerini koruma misyonunu bilen kimi sorumluluk sahibi insanlann son başvuru mercii gibi idî. Buna karşın menfaat karşılığı fıkirlerinden dönen insanlara karşı hoşgörüsü yoktu. Bir zamanlar yakını olan bazı arkadaşlannı bu nedenlerle affetmiyordu. A R K A D A Ş L A R I ujyyLMUMCu'yü A N L A T I Y O R kuvvetlennın en güç doğa ko- şullannda özvenlı çabalanm görmüş ve bana, 'onlan düşûn- mek ve anlamak gerekir" demış- ti. /1.0.örfez Savaşı sırasında bir süre Ankara'ya geldim ve Sn. Erdal İnönü'ye ve Hikmet Çe- tin"e yardımcı olmaya çabşüm. O günlerde bana, NATO ve Türkıye konusunda güncel bil- gileri kapsayan kaynakça bır kitap hazırlamamı tavsiye et- mişti. Bir yıiük bir çahşma so- nucu kitabı hazırladım. önsö- zünü kendisine ithaf ederek takdım ettim. Cumhuriyet'te olan değışimler nedeniyle kıta- bımın basılması erlelendi. Son görüşmemizde yeni gebşmelen de ekleyerek basılması ıçın Bil- gi Yayınevi'ne veririz demıştı. Olmadı. •ahşma odasmda bu- luştu|umuz zamanlar bana araştırma konulanna ait hazırbklannı heyecanla an- latırdı. Çalışmalannda denn ve tiüz belgesel incelemelerin yanında olayiara tanık olmuş kişileri ve yakınlannı. ailelennı araştınr. bulur. onlarla görü- şürdü. Bu temaslannda araştırdığı ailelermaddı açıdan ıyı durumda değillerse kı- tabının gelınni onlara bağış- lardı. Onun. ancak büyük bir ekip çahşmasıyla üstesinden gelinebilecek bu çalışmalan yaparak çok ayn konulardakı eserlerini peşpeşe üretmesı ben- de hayranbk uyandırmışür. Yoğun çalışan, bilinçle ve sis- tematik çalışan, olaylar arası- ndaki ilişkileri görebılen ve de- ğerlendıren bin idi. rinci elden dinlemış, edındığı bilgilerden, vereni tacız etme- yecek şekilde yararlanmıştır. Esasen temelde yazdıklan bel- gelere dayanıyordu. Onun, milletin ve devletin menfaatle- rini koruma misyonunu bilen kimi sorumluluk sahibi insan- lann son başvuru mercii gibi ıdı. muşak, sevecen, şakacı ve ıvim- ser bir ınsandı. Tarafmızdan sorgulanmadığında kendi so- runlanndan bahsettiğını duy- madım. ğur, sade ve güvenilir bir insandı. Birçok olaylan bi- una karşın menfaat karşılığı fıkirlerinden dönen in- sanlara karşı hoşgörüsü yoktu. Bır zamanlar yakını olan bazı arkadaşlannı bu. nedenlerle af- fetmiyordu. Astinda Uğur yu- Lapıyı açarken çocuklar evde ise gülümseyerek "Özge, senin Genç Paşa geldi" diyerek içeri seslenirdı. Karşıbklı otur- duğumuzda Güldal Hanım'- dan veya özge'den, çay hazırla- masını isterdi. Çaylanmıa içıp Güldal'ın hazırladığı kurabiye- leri yerken sohbet koyulaşırdı. Eğer salonda oturuyorsak bu sohbete genelde Güldal karde- şimiz de katıbrdı. Bazen de zi- yaretlerimi eşimle beraber ya- pardık. • Sağ-sol çatışmasının yoğunlaştığı günlerde yazılanndan yurtsever, erdemli, ulusal kurtuluşa ve Atatürkçülüğe meftun yönünü anlamıştım. Uğur'un kalemiyle önce Yön ve Devnmde tanışmıştık. Ülke- mizde 1974 Kıbns Harekâtı sonrası giderek ürmanan ve ku- tuplaşan sağ-sol çatışmasının ve terorizmin yoğunlaştığı gün- lerde Cumhuriyefte yaayordu. Yaalanndan yurtsever. erdem- li, ulusal kurtuluşa ve ülkemizin bağımsızhğına, Atatürkçülük'e meftun yönünü anlamıştım. i3ağduyunun iflas ettiği, değer yargılanran karma- kanşık olduğu, insanlanmızın koşullandınlarak birbirine düş- tnan kamplara bölündüğü o günlerde, konu acıldığında Cumhuriyet gazetesi ve onun süngeleri gibi gözüken yazar- lannın. örneğin bır Uğur Mum- cu'nun, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimizin temel ilkele- rini, demokratik ve erdemli bir yönetimi savunan gerçek yurt- severler olduklannı anlanr, tel- kin eder. çevreden tepkiler aiırdım. Bugün aradan on yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra zamanla sabırb bir değişimi adım adım yaşadık. 80'li yıllann ikinci yansma gehndi- ğinde o tepki sahiplerinden şim- di rahmete kavuşmuş bir ami- ralımızin beni her arayışında Uğur'un yaalanndan sitayişle bahsettiğini arumsıyorum. Uğur, Org. Üruğ ve Org. Öz- torun'u sever ve saygı duyardı. Öztorun'a yapılan kaba ve hak- sız muameleye karşı onlann davranış tarzından etkilenmiş- ti. Ünığ'un kederli günlerine ortak otaıak istemiş, duygulan- nı içtenbkle paylaşmıştı. Bu iki komutanın mütevaa, erdemb yaşamlan onun açısından kut- sanacak bır olaydı. Fırsat ve za- man bulsa idik onlan beraberce ziyaret edecektik. Daha bu ve büna benzer nice niyetleriınizi gerçekleşüremeden gjtti. ğur'u. Nadir Nadi Bey'- in ölümünden bır süre sonra gazetede çıkan yol aynrnı çok etkilemişti. Ben kendisine ve Hikmet Çetinkaya'ya, "Güzel bir ekipsiniz. uzlaşma yollannı sonuna kadar deneyin" der- dim. Bir noktaya geİindi. Ga- zete, dünyadakı ve Türkiye'- deki değişim rüzgarlannın ege- menlen yönünde yabancılaş- ma eğilimi gösterince müsta- kim kalemler Cumhuriyet'ten koptu. Bu süreçte Uğur'un aynlan arkadaşlannı nasıl dü- şündüğünü, Cumhuriyet'in bi- linçli okuyuculannın terki ile içme düşülen mab buhranı aş- mak için çözümler üretme ça- balannın yakm şahidiyim. Cumhuriyet yönetimi yeniden eskı doğrultusunda kurulunca Uğur gazeteye dönmüştü. Ben- ce de Uğur'un ismi ve kişiliği Cumhuriyet gazetesi ile özdeş- leşmişti. Bekleneni yaparak okuyuculannı düş kınklığına uğratmadı. Atatürkçülüğün ödün vennez savunucnsuydu Mumcu. Her paneMe, her bankette, doğmyu savnnurdu. Eski YÖK Başkanı thsan Doğramacı ile karşüaştığı topiantılarda ise üniversitelerin sorunlan konuşulurdu. ğur, menfur suikasttan bir hafta kadar önce çağnldığı Harp Akademilerinde kumıay subaylara Atatürkçülük konu- sunda bir konferans vermişti. Dünün 'Sakıncab Piyade'simn konferans salonunda yüzlerce subay tarafından ayakta alkış- landığını duymuştum. Ne \azık kı izlenımlerini di.ıleye- meden aramızdan aynldı. Ulusunun bağımsızlığını, onurunu, cumhuriyetin değer- ier ve fıkirler sistemini, erdemi, ozgürlüğü, eşitbği, demokrasi- yı. hukukun üstünlüğürrii savunan. terörün her nevüml»- lin eden, yolsuzluklarla bir şö- valye gibi savaşan bu yiğit, gü- zel insanın ruhu inanıyorum ki şımdı müsterihtir. Ulusu için benbğınden vermek istediği, \erdiği her aydınbğı; bilinci, sevgiyi. uyanmayı ulusu da ona aynen verdi. Uğur'un elim kaybından sonra Türkiye arük çok enteresan değildir. Sıra arkadaşı ve adaşı Uğur Yurdakul, Mumcu'nun bulunmaz bir insan olduğunu belirtti Cenç kuşaklar onu örnek almalı u ğur Yurdakul, adaşı Uğur Mumcu'yu anlaüyor: Ba- bam bir devlet memuru olduğu için lise çağlanna kadar çocuk- luğum Anadolu'nun çeşitli yer- lerinde geçti. En son 1956 yıbn- da ben Sıvas Erkek Ortaoİcuiu- nu bitirdikten sonra o yaz aile- cek Ankara'ya taşındık ve Bah- çelievler'de küçuk bir apart- man dairesine yerleştik. Büyük şehirlerde hiç yaşamamıştım ve o günkü Ankara bile bana çok kalabalık, değişik gelmişti. Li- senin açılışına kadar Ankara'- daki ilk iki ayımı şaşkın ve ar- kadaşsız geçirdim. Tek dostum kısa süre önce Sıvas'ta tanımış olduğum ve halen de en yakm arkadaşlarandan biri olan Ta- ner Berksoy idi. • Uğur'un katıldığı her toplantı neşe içinde giderdi. Giderek okulun en zeki, şakacı ve aktif talebesi olmuştu. Her an yeni bir espri yaratır, taklitler yapar, boş vakitlerinde birilerini inceden işletir, ancak hiç kimseyi kırmaz, hakaret etmezdi. kitlerinde birilerini inceden işle- tir, ancak hiç kimseyi kırmaz. hakaret etmezdi. uzun yıllar önceki döne- me ait şöyle bir olayı haurhyo- rum: Lise son sınıfta idik. Bir akşam beni aradı, "Bu gece te- miz gi>in, önemlı bır toplanüya ma" dedi. Giyindim ve Uğur'la buluştuk. Bana nereye ve kime gittiğimızi söylemedi. Yürüdük ve bir apartmanın üst kat daıre- !ennden birinin kapısını çaldık. Kapı açıldı bizi birisi içeri aldı. Içeride epeyce kalabalık bır grup vardı. Tanışmaya baş- ladık ve o zaman anladım ki herkesin ismi Uğur'du. Mumcu gıdeceğK. kravat takma>n unut- n e yapmış. nasıl yapmışsa otu- JyiUMCU'NUNALBÜMÜNDEN za yakın, her yaştan Uğur bul- muştu ve hepsinı o gece bir ara- ya toplamışü. Herkes gübnek- ten katıbyor, "Banka kuralım", "Gazete çıkarabm". "Şirket kuralım" fıkirleri birbirini ko- valıyordu. O gecekı kadar eğ- lendiğimi ve neşelendiğimı hiç hatırlamıyorum. Uğur hukuk okudu, ben ise mühendislik. Fakat üniversite Günler geçti ve 1956-1957 öğretim yılına Bahçebevler De- neme Lisesi'nde başladım. İlk gün okul bahçesinde yalnız ve yabancı durduğumu haurhyo- rum. Taner, eski arkadaşlannın yanına kanşıp gitmişti. Sımfa girdiğımizde arkaya doğru yü- rüdüm. En arka sırada gözleri cin gibi bakan, esmer bir çocuk benim durumumu fark etti ve adımı sordu. "Uğur mu çok gü- zel, benimki de Uğur, sen gabba yenisin, gel beraber oturabm" dedi ve beni yanına oturttu. O anda içim Uğur'a ısınıvermişti ve yıllarca aramızdaki bu sıcakİık hiç bozulmadı, eksil- medi. Uğur daha birinci sınıftan başlayarak hem sınıfta hem okul içinde beürgin şekilde siv- rildi. Edebiyatı çok kuvvetli idi, matematikten hiç hoşlanmazdı fakat sınıfta da kalmazdı. Şiir yazar, münazaralar düzenlerdi. Bu yönleri ile çok ciddi bir ço- cuk idi, diğer taraftan da yapı- sındaki inanılmaz mizah yete- neği o yıllarda ona alaya ve şa- kacı bir özelük vermişti. Uğur'- un katıldığı her toplantı neşe içinde giderdi. Giderek okulun en zeki, şakacı ve aktif talebesi olmuştu. Her an yeni bir espri yaratır, taklitler yapar, boş va- Mumcu yaşamı boyunea mesleğine büyük bir önem vermişti. ailesiyle gecirirdi. arta kalan zamanı ise yıllannda hiç Rrbirimizden ay- nlmadık, kopmadık. Daha sonraki yıllarda iş hayatı, evli- ük ve benim Ankara dışındaki görevlerim nedeni ile zaman zaman uzun süre görüşeme- diğimiz oluyordu. Ben iş ha- yatına atıbnıştım. O ise dev- rimci ve Kemalist bir çizgide giderek ismini duyurmuş ve bü>ük bir yazar olmuştu, an- cak içten dostluğıımuza asla gölge düşmedi. /\ skerliğimizi aynı dö- nemde yaptık. Uğur piyade, ben ise ordonat yedek subay okulunda idik. Kurada Anka- ra'da i>i bir yer çektim ve evim Ankara'da olduğu için çok se- vindim. Fakat iki ay sonra hiç anlayamadığım bir sebepten Balıkesir'e tayin oldum. Bura- da beni asker eğitimine verdi- ler. Dağlarda askerlere eğitim yaptınrken Uğur'un piyade okulundan er çıkanldığını ve Patnos'a gittiğini öğrendim. Bir gün aniden Uğur'dan mek- tup geldi. Mektubunda. o sıkınülı durumunda bile beni teselb edip moral veriyor, Pat- nos'ta başından geçenleri an- latıyor ve yine dillere destan esprilerini yapıyordu. Mektu- buna bir de başı tıraşlı. er elbi- seb bir vesikalık fotoğrafmı ek- lemiş, arkasına da "Ben bir küçük askerim - Lay lay lay" yazmıştı. 80'h yıllarda arkadaşbğımız, aile dostluğu şeklinde de süre- geldi. Onun beklenmedik ölü- mü ile en yakın arkadaşımı. kardeşimi kaybetmiş oldum. uğur, son derece müte- vazı ve eşi bulunmaz dürüst- lükte bir kişiliğe sahipti. Fıkir- lerinin temebnde sarsılmaz bir Atatürkçülük vardı. Genç ku- şaklann onun karakterini ve düşüncelerini incelemesinı ve örnek almasını diliyorum. Ka- nımca toplumumuz artık Uğur gibi zor yetişen kıymetli evlatlannın üzerine titremeli ve dikkatle kollamalıdır. Y a n n : Ertan Tapan, Çağlar Kırçak. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Yağma Hasan'ın Böreği... Kültür Bakanlığı mufettişlerı, 28.12.1990 günlü raporla- rında, "sırra kadem basan " tablolarla ılgılı olarak ılginç bil- giler toplamışlar. Okurlar anımsarlar, Genel Müdurlüğün başında, "Aslan Hemşerim" var yıllardır da, bu koltuğu korumak için elin- den gelenı yapıyor, sarılmadık yer bırakmıyor. Bakanlık başmüfettişlerınden Hamza Yağız ile İbrahim Atalay'm ra- porlanndan kımı bölumlerı buraya aktarıyorum: "... Noksan resimlerle ılgili olarak, Naciye Aydmalp; Ge- nel Müdürün sağa-sola gelişıguzel resım dağıttığı bıçimın- de bazı yakınmaları genel mudurluk elemanlanndan duymakta olduklannı, Senar Arıkan, Genel Müdur herhan- gı bir kişiye söz vermişse form doldurulmadan ve ımza alınmadan dışarıya verilen tabloların olabıleceğini, Raşıt Yeşılyurt ve Melih Turan; resımlerin Genel Müdur'un em- riyle depolardan çıktığım, ilhan ilik; Genel Mudür'un zaman zaman mesai dışında Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne ve Kon- sey uyelerıne resim gotürduğunü duyduğunu beyan etmiş- ler, Daıre Başkanı Tunç Tanışık ile GenelMüdür Yardımcısı İlhan Yüceozsoy da; Genel Mudür'un ızni olmadan, gerek müzeden gerekse Genel Müdürlük'ten hiçbir tablo çıkma- dığını, Genel Müdur'ün ıstemesı halinde herhangi bir tab- loyu çıkarabıldiğını ve istedığme verebildiğinı, gerek satın alınan eserlerın gerekse Mıllı Kutüphane tablolarından ba- zılarının çeşitli kurum ve kuruluşlara venlmesinin Genel Mudür'un yetkısi dahilınde olduğunu ifade etmışlerdir..." BaşmCrfettışler, raporlannda daha sonra özetle şöyle di- yorlar "Bu duruma göre 21.1.1980 tanh ve 170 sayılı makam onayı gereğince, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafın- dan Milli Kütüphane'cten alınan tablolardan bazılarının Genel Mudür tarafından belgelı-belgesız muhtelif kişı ve kuruluşlara verildiği, hatta bazı resimlerın bızzat kendısi tarafından mesai harıcinde dışarı çıkarılarak sağa-sola da- ğıtıldığı, böylece 'ın tedbırsız davranmak ve 18.3.1980 tarihinde ımzaladığı protokole aykırı hareket etmek sure- tiyle, noksan resimlerle ılgılı lıstenin 4. sırasındaki hariç, Milli Kütüphane'nin 12 adet tablosunun kaybına sebep ol- duğu anlaşıldığından, devlete ve kışilere memurlarca veri- len zararların nevi ve mıktarlarının tespıtı, takıbı. amirlerın sorumluluklan, yapılacak dığer ışlemler hakkındakı yonet- meliğin 71b maddesıne göre değer tespıtı yaptırılarak, 8. maddesine göre adı geçene ödetılmesi gerektiği, ayrıca Milli Kutuphane'ye 27.71983 tarihinde teslim edildiği hal- de. tedbirsizlık sonucu sonradan kaybedildiğı anlaşılan ve noksan resımler listesinin 4. sırasında yer alan 1 adet tablo- nun da devır teslim tutanağında ımzası bulunan ve Milli Kütuphane resımlerinden sorumlu uzman S.S'ye (aynı yö- netmelik hükümlerine göre) ödetılmesi gerektiği, mütalaa olunmuştur..." Bakalım sonra ne olmuş? Neler saptanmış, kimler bir şey ödemış mi? Ortadan yok olan 13 tablo; bunlardan biri uzman Bayan S.S'ye, ötekiler,"Aslan Hemşerim "eödetıle- cek. Müfettişler öyle diyor. Üç profesörden o.luşan bilırkişı, tabloların değerlerinı şöyle saptıyor: • F Duran: "Yemişler" Tablosu, (40x32 cm) 2 mılyon TL., • Halil Paşa: "Mısır'dan Manzara" (64x50) 2 milyon TL, • M. Ali Laga: "Karlı Peyzaj" (39x30) 1 mılyon TL., • /. Safi: "Meyveli Natürmort" (63x40) 1 milyon TL., • T. Za- im: "Pakıstanh Kız" (46x40) 1 mılyon TL., • K. isa Ruhi: "Akçakoca' (44x32) 1 mılyon TL., • A. Uzelli: "Karsıpaşa K. Sokağı" (64x50) 1 mılyon TL., • A. Uzelli. "Üsküdar" (63*48) 1 mılyon TL., • H. Ait Rıza: 'Çamlıca'dan"(36x25) 1 milyon TL., • H. Alı Rıza: "Peyzaj" (16x23) 1 milyon TL, (S.S. ödeme taahhüdü var) • H Ali Rıza: "Karlı Peyzaj" (22x32) 1 mılyon TL., • H. Alı Rıza: "Çamlıca'dan" (32x24) .1 milyon TL., mH.Aüfbza 'Peyzaj" (75x65) 2 mılyon TL. Bılirkışinin adları şoyle: Prof. Devrım Erbıl, Prof. Mustafa Pılevnelh Prof. Dinçer Erimez. Bilırkişı uyelerı, raporlannda ortadan yok olan yapıtlara değer biçmenın guçlüğünü belırtiyorlar. Hoca Ali Rıza'nın yok olan tabloları ıçın şoyle dıyorlar "Kaybolan tabloların içinde adı geçen sanatçılardan Ho- ca Ali Rıza 'nın Milli Kütuphane ye bağışlanan eserlerinden Milli Kütuphane arşivindekı mevcutlannın ıncelenmesi so- nucu üstadın resimlerinin çoğunun hasarlı, ımzasız ve tamamlanmamış, bitmemiş halde olduğu tespıt edilmiştır. Kaybolan resimlerin fiyat değerlendirmesı için Milli Kütup- hane koleksiyonu içindeki, örnek olması gereken dığer eserlerinin konuya ışık tutacağı doğaldır." Yine de yıten tablolar ıçın saptanan fiyatların "devede kulak" olduğu anlaşılıyor. Pekı, bu paralar ödeniyor mu? Yooo, onlardaödenmiyor. Bır ış buraya geldi mi, hiçbir ya- nından tutma olanağı yoktur artik. "Yağma Hasan'ın Böre- ği" demışler buna... Burada, sorup öğrenmek ıstedığım bir şey var Niçin res- samlar seslerini çıkarmıyorlar? Satın alınan ya da arma- ğan ettiklen tabloların nerede, kimlerin elinde olduğunu merak etmezler mi? - Bir kez benden çıktı, nerede olduğu beni ilgilendirmez! diyebilirler mı? Ressamların yalnız kendı resımlerine değil, başkalarının resimlerine de ilgı duymaları, sahip çıkmaları gerekir. O resimler, o yapıtlar ressamdan çıktıktan sonra sanatın, ın- sanlığın malı olurlar. Onlan kimse har vurup harman savu- ramaz... • • • Bu yazıdaki belgelerin Uğur Mumcu ile ılgisi var; bir bakı- ma bu yazıyı bırlıkte yazdık; zaman zaman boyle paslaşır- dık. Bakın nasıl? Bir sanatçı okur, "Aslan Hemşerim"yazı- sını okumuş, eve telefon edıp kutlamış; ayrıca bana şöyle dedi: - Bende bazı belgeler var, bunları size vermek isterim. -Olur' dedi m. - Ancak dedi, ben bunları Uğur Mumcu 'ya soz vermıştım, onunla birkonuş, ayıp olmasın! - Olur, ben Uğur ile konuşurum, dedim. Uğur'u aradım, bulamadım. Arkasından Avustralya'ya gittim. Sonrasını herkes biliyor. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Mahmut V'esari'nin bir ^ romanı. 2/ İğdış edilmiş hayvan... Yıyecek bula- 2 mayan, yoksul kimse. 3/ 3 Argoda karnı aç ya da parasız kimse.. Yanm 4 kilogramhk bir ağırlık öl- g çü birimı. 4/ Eskilere gö- re. dünya atmosferinin 6 ötesindeki boşluklan dol- duran çok uçucu akış- kan... Shakespeare'in bahtstz bır kralı. 5/ Yer- fıstığı. 6/ Tereyağı çıkar- mak için sütün içinde dövüldüğü kap... Adm durum eklerinden biri. 7/ Çiceğın en dışında bulunan >eşil yapraklann tümü... Jokeylerin giydiğı kenarsız başhk. 8/ Topra- ğın nemı.. Zayıf. etsiz. 9/ Radyu- mun simgesi... Mevki makam. YLTfARIDAN AŞAGIYA: 1/ Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun. gezı ve yurt izlenımlerini ıçeren bir ya- pıtı... Bumbann yağı. 2/ Bir adm ya da sözcüğün baş harfi. 3/ Su kı- yılannda yaşayan çok iri bir kuş. 4/ Yabanıl hayvan bannağı... Osmanlı donanmasında tümgenerale eş riitbe. 5/ Balığı ve pey- niri vardır... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi. 6/ Bırbinne aykın bir bıçımde ikiye aynlmış olma durumu... Çın ve Japonya'da oynanan bir çeşit satranç. 7/ Futbolda bir mevki... Halk müzığine özgü tellı bir çalgı 8/ Kap ağırbğı... Gövdesı kızıl, ayaklan ve yelesi kara olan at. 9/ Yanındakiler- den daha geride bulunan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear