25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16ŞUBAT1993SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Iki sepgi • ANKARA(ANKA) -ZehraBey azıt ılk resim sergısini çarşamba günü Türkiye Iş Bankası Ankara Sanat Galerisı'ndeaçıyor. Resim çahşmalanna 1988 yılında Orhan Çetınkaya Atölyesı'nde başlayan sanatçının ilk çalışmalanndan oluşan sergisi 27-şubata kadar izlenebilir. Sükyman Karakul'un resimlennden oluşan ve Akbank Şanat Galensi'ndekı sergisi de 26 şubata kadar izlenebilir. Yeni kültöp sitesi •ANKARA(ANKA) -Başbakanlık Toplu Konut ye Kamu Ortaklığı İdaresi'nin katkılanyla ODTÜ Kampusu içerisınde bir kültür ve konferans merkezi yapılacak BTKKOİ Başkanı Viğit Gülöksüz. ODTÜ Rektörü Prof.Süha Sevükilebırprotokol ımzaladı. Proje 23 mılyar liraya mal olacak. 1994 yılı için'da bitirilmesi planlanan kültür sıtesınde bın kışılık konser ve toplanü salonu. 500 kişilik tiyatro, sinema ve konferans salonu ile bir adet 200kişilikve4adetl00 kişilik toplanü ve sergi salonlan bulunacak. Suavi'den konser • ANKARA(AA) -Tûrk pop mûziği sanatçısı Suavi. cumartesi akşamı Hacettepe Cniversitesi M Salonu'nda, Hacettepe Çocuk Hastanesi Lösemih Çocuklar" yaranna bir konser verecek. Sanatçı, konserle ilgjli olarak "Çocuk, çocuk, çocuk inatla çocuk. Opülesi. sevilesi. koklanası çocuk. Mutiuluk. umut, hüzün, sevda. özgûrlük yumağı çocuk, yannlannuz. Minicik bir katkı koyabilirsem daha sağlıklı, daha huzurlu olabilmeniz için, dünyanın en mutlusu olurum. Hepinia yüreğimle seviyorum, tüm sanatçı dostlan dayanışmaya çağınyorum"' dedi. Bip sepgi • ANKARA (ANKA) - Mahan Kut'un resim sergisi bugün GaJeri Sanat Yapım'da açılıyor. 1938 yılında Istanbul'da doğan Muhsın Kut, ulusal ve uluslararası alanda birçok ödülün sahibi. Sanatçının sergisi 7 marta kadar izlenebihr. 'YolcıT Ezurum'da • ERZURLM (AA) - Kültür Bakanlığı ve TRT tarafından ortaklaşa haarlanan'Yolcu' adlı film, Erzurum'da çekılecek. Baş rollerini Müjde Ar ile Tank Akan'ın paylaşacağı fılmin çekimlen Erzurum'un Pasinler İlçesi Alvar köyünde gerçekleştirilecek. Yönetmenbğini Başar Sabuncu'nun yaptığı, I. Dünya savaşını konu alan fılmin çekımlerine 24 şubatta başlanacak ve çekimler bir ay sürecek. Mersin'de Konser • MERSİN(AA)- Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ile Mersin Devlet Opera ve Balesi solistleri ortaklaşa konser verecekler. Mersin Kültür Merkezi Derneği'nce düzenlenen özel konserde ÇDSO sanatçılan şef Emin Güven Yaşhçam, soprano Çiğdem Tezişçi ve Tenor Bülent Bezdüz'e, Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçılan solisthk yapacak. Konser 17şubat günü saat 20.00'de Mersin Kültür Merkezi Sahnesi'nde gerçekleştirilecek. İyi ki de yarattr • Kültür Servisi -Ekrem Kahramanın son dönem calışmalanndan oluşan sergisi bugün Bilim Sanat Gaîerisi'nde (Caddebostan) açılıyor. "Dünya Sevgililer Günü" ile ayru gün açılan sergide sanatçının 30 yapıtı yerahyor. Kahraman'ın, " Ve Tann Kadını Yaratü" başlıkh son dönem çalışmalan. özel bir tekrükle yapılmış Nü'ler ve fıgüratif sevişme resimlerinden oluşuyor. Sanatçı "Resimlenmdeki kadınlann güzelliği. erkeklerin yakışıklılığı, birbirine kanşmalan ancak heyecan uyandırabilir. Resımlerim erotik midir. değü rrudir bu benim sorunum değil. Fakat erotizmin, insanın insana bağlandığı en doğal ve gönüllü bağlanış olduğuna inanıyorum" diyor. 22.Rotterdam Film Festivali'nde bu yıl günümüz sinemasından üç yüzden fazla film gösterildi Umut veren festivalin başarısı geııçlemı MEHMET BASUTÇL -"Bu kentte ne kadar çok genç insan var!" Rotterdam'a ilk kez gelen yanımdakı arka- daş. şaşkınlığını bu sözlerle dile getiriveriyor. Yok, diyorum gü- lümseyerek. sana öyle geliyor. Burada da, her Avrupa ülkesin- de olduğu gıbi. gençlerin nüfus ıçındekı oranlan pek yüksek değil... Ashnda, şu anda adım- ladığımız "Knuskade" SokağT- na bakarak ortalama bir ızlem edinmen çok güç... Genç sinemaseverler Hele şu günlerde, sokak tüm istatistik verilerle çelişen bir gö- rünüm sunduğu için daha da güç. Çünkü ""Kruiskade" üze- rinde Rotterdam Film Festiva- lı'ni programlayan üç büyük sı- nema var. Başka bir deyişle, sa- bahın dokuzundan geceyansı- na dek her seans dolup taşan altı salon bu sokağa boşalıyor... Festivalde on gün boyunca satılan yüz bini aşkm bıletin bü- yük çoğunluğunu genç sinema- severler alıyorlar... Bu yıl, 28 ocak-7 şubat tarihleri arasında yirmi ikinci kez düzenlenen Rotterdam Festivali'nin ba- şansının temelinde de işte bu genç seyirciler var... Ödülsüz film şenliği Ödülsüz bir fıhn şenliği olma özelliğini kıskançlıkla koruyan Rotterdam'da. bu yıl topİam olarak, uzunu ve kısasıyla üç yüzün üzerinde film sunuldu... Genç yönetmenlerin ilk çah- şmalanyla tarunrruş ustalann son yapıtlan yan yana gösteril- di: kişisel sorgulamalarla sanat- sal arayışlann geürdiği farklı 22. Rotterdam Film Festivati'nde gösterilen, geniş bir izleykri yelpazesine sesleneh fılmler arasında Don Askarian'ın yönettiği 'Avetik' adlı film de yer alryordu. denemelerin yanı sıra geniş bir izleyicı yelpazesine seslenen si- nema örneklerini de izleyebil- dik... Dikkatlı, merakh ve saygıb bir ızleyici topluluğu var Rotterdam'da. deneysel sine- manın yoğunJuğunu ve ağıriığı- nı bile göğüslemeye hazarlar. Si- nema sanatına gönül bağlayan- lan ferahlatan bu umudun başlıca kaynağı, her yerde ve her konuda olduğu gibi yine genç kuşaklar... 'Terorizm ve kebap' ' Bu yıl Rotterdam Festivali'- nin geniş programında, günü- müzün çalkantılı dünyasında yaşanan acı gerçekleri yansıtan ya da değişik ülkelenn toplum- sal ve sıyasal konumunu gözler önüne seren sinema örneklerine önemli bir yer aynlmısü. Yö- netmenler. Yugoslavya'aan Er- menistan'a dek bir dizi ülkenin gerçeklerine, sanatlannın ay- nasını tutuyorlardı. Aynca İran ve Mısır sinemalanna aynlan doyurucu toplu gösterinın "tslam Sinemasında Komedi" ve "Mısır Sinemasında Yenı Kuşak" başhklanyla sunulan bölümlerinde ilginç bir dizi film izledik. Ömeğin, ıkı fılmi göste- rilen, 1960 Kahire doğumlu Şe- rif Arafa'nın yönettiği "Te- rorizm ve Kebap" (Al Irhab. Wal Kebab) adlı güldürü, kımi acemilıklere ve bazı kolay sine- masal reçetelere karşın başanlı bir çalışmaydı. Toplumsal bir güldürü Bir de\let daıresındeki başı- bozukluğu eleştiren Arafa, va- tandaşlann, "Bugün git yann gel" felsefesiyle nasıl oya- landınldıklanru görüntülüyor- du: Filmin kahramanı olan sı- radan. zavallı bir vatandaş, rastlantı sonucu ehne silah ge- çınce, kendisıne rağmen terörist oluverir... Bir grup memuru re- hin aldığı sanıldığında da, ona hemen arka çıkan yeni terönst- ler türeyiverir yanıbaşında... Polısler ve askerier binayı kuşa- tırlar... Sonuçta, kurumlan daha verımli çahşan, vatandaşa saygı göstererek onun işini gör- meyi amaçlayan bir devlet dü- zeninin gerekliliği konusunda herkes görüş birliğine vanr. Ye- mek zamanı geldiğinde "ke- bap" isteyen rehinelerle "terö- rist"lerin, ashnda, sokaktaki in- sanın beklentılenne yanıt getır- mekten ve sorunlannı çözümle- mekten yoksun devletın ıçışlen bakanıyla nasıl icin için alay et- tiklerini beyazperdeye yansıtan bu film, anlamlı bir toplumsal güldürü örneği olarak alkışla- nıyordu... Yılmaz Arslan'ın filmi Bizim için, Rotterdam Festı- vali'nin en önemli olayı, yete- nekli bir Türk gencinin başanlı ilk fılmini izlememiz oldu. 25 yaşındaki Yılmaz Arslan, 7 ya- şından bu yana tedavi için gel- diği Almanya'da yaşamakta. İki yıl önce gerçekleştirdiğı "Uzun Koridor" (Langer Gang) adlı kısa video filmini geliştire- rek aynı adla sinemaya aktaran genç sanatçı, çok yakından tarudığı bir dünyanın gerçekle- rine eğilmiş: Almanya'da özür- lü gençler için kurulmuş olan ti- pık bir rehabilitasyon merke- zindeki yaşamı, sağlam ve çarpıa bir bakışla sinemaya ak- tanyor. Daha önce tiyatro ca- lışmalan da yapan Yılmaz Ars- lan, hiç kuşkum yok, gerçek bir sınemacıyı haberliyor bize. Yepyeni bir boyut Konusunun tüm zorlukla- nna ya da kolaybklanna kar- şın, bakış açısından en küçük devinimlerine dek kamerasına tümüyle hakim olan genç yö- netmen, fılmine, güçlü br mi- zansenle önümüze getirdıği ger- çekleri aşan yepyeni bir boyut kazandırmayı başanyor. Bazı bölümlerinin, zaman ve mekan kavramlannın ötesmde fantas- tik kmlcımlar da içerdiğini dü- şünebıleceğiniz "Ûzun Kori- dor", ashnda ayaklan tümüyle yere basan bir film. Değjşik cev- relerden gelen. farklı kültürlere sahıp bir dizi genç insanın te- kerlekli sandalyeleri ya da kol- tıık değnekleriyle uzun kon- dorlannda dolaştıklan bu ku- rumun, onlann yalnızbklannı daha da beürgin kılan soğuk or- tamını iüklerinizde duyumsa- yabiliyorsunuz... Ve en önemlı- si, Yılmaz Arslan şu gerçeklen anımsatıyor izleyicisine: Ozürlü insanlar, ıyi ve kötü yanlan olan, sevgı ya da kinle dolup ta- şabilen yürekleriyle, hepimiz gibi insandırlar; özürlenn en tehlikesi. en zararlısı ise, her tür bağnazbğa ve hoşgörüsüzlüğe yol açan beyınsel özürlerdir... Çetiner'in sergisi Galeri Baldem'de Yüzeyden yüzeye sonsuzdemılik Kültür Servisi - Genç ressam Mehmet Çetıner'in sergisi, 18 şu- bat perşembe günü Galeri Baldem'de açılıyor. Sergı. 16 mart tari- hine dek ızlenebilecek. ' !984 ytbnda Mimar SinarrÜniversitesi Giizel Sanatlar Fakül- tesi Yüksek Resim Bölümü'nden mezun olan Mehmet Çetiner, ilk kişisel resim sergisini 1991 yıbnda-Akbank Kuzguncuk Sanat Galerisi'nde açtı. 1991 yıhndan bu yana çeşitli karma sergilere de katılan Çeti- ner'ı. sanatçı Gökhan An- lağan şöyle anlatıyor: "Mehmet Çetiner, bir "• ^^K/ i\îf f ü 9 f t Jl^llgruba bağlı kalmayan, dan edinilen ilk ızlenım. dışavurumcu tavn ıçındeki soyut ve du- yarlı sanatsal arayışlanrun-bır anlamda-savunucusu rolündeki başanb paleti olmakudır. Bu palet, özelhkle karşıt renk eleman- lannın bıtmez tükenmez çelişkılenni sergıler. Renklı tonal değer- ler ise bılinçli ve titiz sanatçı duyarlılığı ve uygulamalanyla yüzeye taşınır. Geometrik renkb biçimler boşluğa yerleşırken, sıradan öl- mayan sanatçı, sorumluluğunu hıssettirir. Böylece yüzeyden yü- zeye ve "sonsuz derinlik"e doğru giderken uzun bir yolculuk için- de kendimizi buluruz..."' 'MaviSakatdan Rock'n RoUkonserlm Istanbul Haber Servisi - Dünyaca ünlü sigara fırması Camel, Türkiye'de gerçekleştirdıği aküviteler kervaruna bir yenisinidahaekledi: Camel Rhythm. 1993 yılı dahil tüm müzik aktiviteleri "Camel Rhythm" çaüsı aiünda toplanacak. Camel'in sponsorlüğundegerçekJeşürilecek konserler dızisırun ilk konuğu olan "Mavi Sakal" grubu ilki İstanbuFda obnak üzere çeşitli kentlerde gençlere konserler verecek. Murat Tümer, Tibet Ağırtan ve Kaan Altan'dan oluşan "Mavi Sakal" grubu ilk konserinı 1980 yılında Tarsus Amerikan Koleji'nde verdi. 1992 yüına kadar çeşitli müzik etkinlikJerine katılarak konserler veren grubun ilk kaseti "Çektir Gn" geçen yıl; "Mavi Sakal 2" adını taşıyan ikinci kaset çahşması ise kısa bir süre önce piyasaya çıkü. Camel'in öncekı gece Etıler'deki Fly-lnn Bar'da düzenlediği basın kokteybnde ise Mavi Sakal mini bir konser verdi. (Fotoğraf:MUHARREM AYDIN) GÜLTEN DAYIOĞLU: Kapsamh bir devlet poKtikaagerekli • Günümüz çocuk tiyatrolannın hiçbir ko- nuda işlevi bulunmadığını belirten Gülten Dayıöğlu, devletîn'bü konuya ciddi olarak yönelmesi gerektiğini vurguladı. İSTANBUL (AA)- Türkiye'- de çocuklann eğıtimine ve eğ- lenmesine katkı sağlayacak ni- tebkte tiyatro bulunmadığı kaydedilerek, devletin bu ko- nuya ciddi olarak eğibp, bir devlet pohtikası haline getirme- sı istendi Özelb'kle çocuklara yönelik yazdığı eserlerle tanınan yazar Gülten Dayıöğlu. tiyatronun çocuklann uflcunu açtığı, bu nedenle de bir nevi okul görevi gördüğünü belirterek. ancak Türkiyede bu özellikte tiyatro- lar üretilmediğini söyledi. Günümüz çocuk tiyatrolan- nın hiçbir konuda işlevi bulun- madığını kaydeden Dayıöğlu, "Günümüzde çocuk tıyatrolan bırkaç kurumun çabalanyla yürütülmeyeçahşıbyor. Yaygın bir kuruluş halinde değil. Bu büyük bir eksikb'ktir"diye ko- nuştu. Medya ve reklam dünyası aracılığıyla doğal kaynaklarm sömürülmesini cesurca aktaran bir oyun Gerçeği gözardı etmeyen, ^sağhklı bir solıık9 GÖKHAN AKCURA On yıl önce, musluklardan akan sulan içemeyeceğimize ve ancak pet şişelere de- polanmış "saF sulan kullanabileceğimize kimse inanmazdı. Anıa şiındi yakın bir ge- lecekte dünyada içilebilir nitelikte ne ka- dar suyun kalacağını düşiinür olduk. Av- rupa'nın birçok ülkesinde sanayi artık- lannın kirlettiği gökyüzûnden ancak asitli vağmuriar yağabiliyor. Peki, bun- dan çök değil on yıl sonra dünyada soluk alabUecek kaütede ne kadar "hava" bulu- nabileceğini tahmin edebiByor muyuz? Kimbilir. belki yakın bir getecekte sulan şişeleyen güçler havav ı da pakeüeyip hiz- metimize sokacaklardır! İşte, Tiyatro Stüdyosu'nda sahnclenen Derin Bir Soluk Al adlı oyunun konusu bu. Havanır kir- lenmesinden esinlenen bazı iş adamlan daha sağlıklı otmak isteyen insanlara sü- rekli temiz hava sağlayan bir makine pa- zarlamaya başlarlar. Bu makine, tüketi- me soktuğu temiz ha>a uğruna atmos- ferdeki oksijeni yok etmeye başjavuca da dünyanın geleceği tehlikeye düşer. Önce, oyunun ele aldığı konuyu büyük bir cesareâe ve ödün vemteden işlediğini söylemek istiyorum. "Ha\a" örneğini kuDanarak, kapitalizmin sadace para ka- zantnak amacıyla. bütün doğal kaynak- lan vurdum duymaziıkla sömürdüğünü acıkça ortaya koyuyorlar. Tanıtun bro- şüründe de oyunun düşüncesi şöyie dile ge- tniliyor "(Derin Bir Sojuk Al) çevrenin, tüm doğanın, giderek tüm yaşamın ve de insan soyunun kendisinin yok olabileceği olasılığını gözler önüne seriyor. Bunun da insanoğtunun kendi eu'yle \e -genelde inanıldığı gibi bilinçsizlik sonucu değil- arsız ve acunasız çıkarlann her türiü de- ğer ve düşüncenin önüne gecmesiy le olabi- leceği tehlikesine aJamı zilltri çalıyor." tnsanlığın kaynaklarını sorumsuzca kullanarak dünyanın sonunu hazırlayan güçler peki bunu nasıl yapıyorlar? Bu oyundaki örnek olayımız, yani işadamı Ahmet Levendoğlu, Haluk Bilginer, Nilüfer Açıkalın ve Levent Kaynarca 'Derin Bir Soluk Al* oyununda. Selim Sarpvürek'in havayı daha çok ve daha pahaJıya satmasını sağlayanlar kim? Elbette reklam ve halkla iuşkiler ku- ruluşlan. "Derin Bir Soluk Ar' oyununun ele aldığı ikinci eksen de bu. Medya ve reklam dünyası. Oyunun konusuna ve yaklaşımına öv- güyle yaklaşmamız, onun içerdiği hata- ları görmemizi engeUemiyor. Tersine, doğru bir düşüncenin aktarılışını zayıfla- tan eksikler, yaıdışlar ve olmamışİıklar üzerinde durmak gerekiyor. Önce Ben F.l- ton'un oyununun "uyarianışı"na degine- lim. Ahmet Levendoğlu, uyariamasmda özelhkle medya ve reklam dünyasının "yuppie" tavrının üzerine giderken, za- man zaman inandıncılığını yitiriyor. Kah- ramanlar aşın "suni" bir dil kullanıyor- lar. Oyunda eleştirilen türden insanlann "suni" olmadıklanm söylemiyorum. Ama, dil ve tavırlanndaki "aıni"lİk, ger- çek yaşamdaki suniliklerine inanmanuzı zorlaşnrıyor. Bazen çizgi kahramanlar düzeyine düşuveriyorlar. Kişilerin kul- landıklan abartılı "yuppte" dilin girift (ve bazen fazla edebi) jargonundan sonra. Sevtap'ın inanıunaz ilkelh'kteki reklam slogaıiları da garip bir çelişki ortaya ko- yuyor. Bu çelişki de eleştirilmek istenen dünyanın somut, gerçekten yanıbaşın- da yaşadığını görmemizi (en azından) zorlaştırıyor. Oyunun yönehminde ise önemli bir ki- şilik problemi var kanırr.ca. Açıkçası, rii- rünün ne olduğuna, nasd bir anlatıra bi- çimi kullanılması gerekriğine karar veri- lememiş. Nedir bu oyun? Gerçekçi bir oyun mu? Kendi icinde bürünlüğü olan bir bilim kurgu dünyası mı? Ele aldığı fantezi- yi sonuna kadar köpürten bir fars mı? L y ariama ve reji. problemi çözüp, oyunun biçemini oluşrurabilseydi. oyun şimdi elde ettiği etkinin birkaç kahnı rahatukla sağ- layabilirdi. Bu kişilik problemi (ya da karmaşası), oyuncuların da birbirinden farklı hatta çelişkili oyunculuklar içinde gezinmelerine neden oluyor. Selim Sarp- yürek rolündeki Ahmet Levendoğlu baş- tan sona gerçekçi ve inandırıcı bir patron rolünü sürdürürken. Merf rolündeki Ha- luk Bilginer, kendi tipini dışandan gören ve eleşriren bir oy unculuğu yeğliyor. Ama ikinci perdede, Mert karakteri bir anda yeşiller safına gecince (bu değisimin ne- denleri deoyun metninde yok), Haluk Bil- giner"in oyunculuğu da değişiyor ve rolüne inanmaya başlıyor. Mert'in kişiliğinin bu tür ikilemlerinin doruğa çıktığı sahne ise Kızılderili meknıbunun okunması. Tüm bu farklı oyunculuklar, rollerin gereği or- taya çıkan farklılıklar olarak gözükmü- yor. Yorumda. bir kararsızlığın söz konu- su olduğunu düşünüyorum. Oyun zaman zaman küçük sahneler bi- çiminde, kabare riyatrosu triiklerine de başvuruyor. tnterStar'm "Ha>a Raporu Sunucusu"nun parodisi, iyi bir politikacı taşlaması yapan "müsteşar yardımcısı"- nın konuşması. ya da yerdeki ölii çocuğu çekmediği için kameramanı haşlay an TV' sunucusu bunun örnekleri. Bence oyunun btçimi de bu kabare sahneleriyle organik bir bütünlük sağlayacak bir çizgide aranmabydı. Seyirci. en çok bu tür pa- rodik sahnelerde oyuna katılım sağlıyor- du. Ana yapı ise özellikle noktalamayan, havada kalan sahne sonlanyla oyuna karılımı zorlaştınyordu. Tüm bu sonınlu yanlanna karşm, "De- rin Bir Soluk Al" kanımca bu mevsunin mutlaka izlenmesi. önemli, ele alınması ve tarttşdması gereken oyunlarından biri. Hele tiy arroların da söy leyecek sozlerinin olduğu gerçeğinin iyke unutulduğu günü- müzde, bu konuda düşünmek için iyi bir başlangrç. Sağlıklı bir soluk en azudan... Devletin bu konuya ciddi olarak eğilmesi gerektiğini \oır- gulayan Dayıöğlu şöyle dedi: "Onca zorluğa karşın çocuk- lar için oyun sergilemeye çab- şan kuruluşlan kutlamak la- nm. Ancak bu konu çok ciddi- ye abnması gereken bir konu- dur. Çocuk Tiyatrolan genel kültürümüz içinde yakıştığı yerde değil. Devletin bu konu- ya ciddi olarak eğibp, bir devlet politikası haline getirmesi lazım. Varolan çocuk tiyatro- lan da sadece büyük şehirlerde faaliyet gösteriyor. Devlet ülke- nin her yerine bu olanağı götür- melidir. Ancak devlet bu konu- da bugüne kadar üzerine düşen görevi yerine getirmemiştir." Gülten Dayıöğlu. çocuklar- da kendilerini kahramanlarla özdeşleştirme özelliği bulundu- ğunu, onlann önüne iyi eserler ve ıyi üplemeler konubnasının kişibklerini olumlu yönde etiıleyeceğini söyledi. Çocuk- lann eğlendinlmesi ve eğitil- mesi konusunda görsel eğiti- min çok faydab olduğunu vur- gulayan Dayıöğlu, "Tiyatro- da canlı olarak izlenen tiple- meler, çocuklann belleklerin- de daha kalıcı oluyor. Bu ne- denle tiyatronun çocuklar üzerindeki etkileri tartışıbnaz- dır" diye konuştu. _ Çocuk oyunlan yönetmeni Ümit Denizer de. Türk çocuk tıyatrosunda yaklaşımın. "iki kalas bir heves" obnaktan öte- ye gidemediği görüşünü sa- vundu. Çocuk tiyatrolan Günümüzdeki çocuk ti- yatrolannın hiçbirinde çocuk- lann beklentilerini karşılaya- cak sahne üretiminin bulun- madığını vurgulayan Denizer, tiyatroya gitme alışkanlığmm da yerleşmediğini söyledi. Tiyatronun dünyada ve Türkiye'de medya kültürüyle büyük bir savaşım içinde bu- lunduğunu belirten Denizer. 'Batılı tiyatrocular medyanın başdöndürücü teknolojisiyle uğraşırken, bir yandan da ti- yatrolan dolup taşıyor. Ne yazık ki, bizde böyle bir du- rum yok"diye konuştu. Bauh çocuk tiyatrolannda "Ninja'larla. "Heman"larla savaşımın gündemde olduğu- nu da vurgulayan Denizer. bizde bu boyutta bir sa- vaşımın yaşanmadığını kay- detti. Türkiye'de bilinçli anne- ba- balann yıne de hafta sonlan çocuklannı televizyona mah- kum etmemek için tiyatroya götürmeye çalıştıklannı belir- ten Ümıt Denizer. bu duru- mun gelecek için ümit verici olduğunu da sözlerine ekledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear