22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1«5UBAT1993SALI * CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 19 GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK • (Baştarafi 1. Sayfada) sjnra ABD Başkanı Clinton'a "özel bir Balkan raporu' razırlayacakmış! Beyaz Saray'daki görüşmede Clinton, ricada bulun- nuş. Kaçırılır fırsat mı, TÖ de "hay hay" demiş. Kötü nyetli kimi kişilerfn araştırdığı gibi "hay hay"\n yanı sıra brde "baş üstüne"sözcüğü yok haberde. ABD'de "canını dişine takarak" şu eyalet senin, bu e/alet benim gezip konuşurken Beyaz Saray'da Türkiye Cumhuriyeti hükümetini temsilen yanında kimsenin ol- namasına fena takılmış olmalı ki yurda döndüğü gün ilk işi Çankaya'da buluştuğu Demirel'e sızlanmak olmuş. Son konuşmasında, "Adam bizi temsil etmez, diyor- lar. Bunlan millete havale ederim" diyor. Ama alınan blgiler gösteriyor ki hükümeti Allah'a havale etmemiş. Geziierine hükümetten ya da hükümetin yüksek bürok- ratlanndan bir kişinin katılmasını Başbakan'dan iste- miş. Başbakan ne yapsın? ' Sırplan kuzeyden ve güneyden kuşatma hareketine'' Devlet Bakanı Şerif Ercan ile Dışişleri Müsteşarı ûzdem Sanberk'i veriyor. Daha doğrusu, önce Sanberk'in gezi- ye katilacağını TO'ye bildıriyor, sonradan "oraları ve sorunları bildiği savıyla " hükümetten bir üyeyi, Şerif Er- can'ı da heyete katıyor. Bir bakanın katılımıyla Tö'nün kuşatma gezisi daha bir hükümetsel göruntü alıyor. Böylece efendim ve "ne- tice itıbanyla memleketimizi zayıtlatmamış" oluyoruz. Türk tipi olaylar olupbiterken SedatErgin, dün ABD- den şöyle yazıyordu: "Yanı başımda yürüyenin Cyrus Vance olduğunu fark edince dayanamayıp soruyorum: 'Bay Vance, Bosna'da bunca masum insanın can kaybı ile uğradığı felaketi na- sıl tazmin edeceksiniz, üstelik bir devleti parçalıyorsu- nuz?' Yorgunluğu karanlıkta dahi seziliyor eski dışişleri ba- kanımn. Başı önde cevaphyor: 'Kimse Boşnaklar için savaşmak istemiyor. Bizden başka çözüm planı da çıka- ranolmadı'." Görülüyor ki Türkiye Vance'ın aklından bile geçmiyor. Askeri bir müdahaleye, hatta geniş bir savaşa katılmaya hazır olduğunu belki bin kez ilan eden Türkiye'nin giri- şimleri küçük bir iz bırakmamış Vance'ın belleğinde. Üstelik, son haberlere göre Batı, askeri müdahale bir yana, kurulması olası 25 bin kişilik BM gücüne Türkiye'- nin asker vermesine karşı. Sırplar, Alman ve italyanla- rın yanı sıra "Osmanlı dönemianılarını tazeleyen"Türk askerlerini karşılarında görmek istemiyorlar. Ve... TÖ, "Sırplan güneyden ve kuzeyden kuşatma hareketine" giriştiğini beyan buyurarak dün önce kuşat- manınkuzeykanadı Sofyayauçuyor. Heyete bir devlet bakanıyla dışişleri müsteşarını vere- rek hükümet, Tö'nün devlet içindeki bağımsız, bağlant- sız hareketlerinde ilk raundu yitiriyor. Oysa, sorumsuz kişinin dış gezilerini iç ve dış siyasel- ten sorumlu hükümetin daha önceden nazırlaması ge- reği, tam zamanıydı, Çankayaya anımsanlmalıydı. Bu gerekler yerine getirilmiyor. Bundan sonra Tö'yü durdurabilirsen durdur, tutabilir- sentut! Hizbullah'tan itiraf İslami Hareket çözülüyor I. Sayfada) Mehmet Kaya'nın ıfadesinde Sait Engın'in Salih kod adını kullandığı, Marmara Üniversi- tcsi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan sonra Bingöl'de teyp-radyo ahm saümıyla uğraşüğı ortaya çıkmıştı. Mehmet Kaya, polis- teki sorgusunda kendisinin de içinde bulunduğu IsJami Hare- ket adb örgûtün İran'daki İslam rejıminden etkilenen bir grup tarafından 1987 yıbnda Batman'da kurulduğunu ve amaçlannın İslam devleti oluş- turmak olduğunu söylemişti. Kaya, bu amaca ulaşmak için Ankara ve İstanbul'da toplantı yaptıklannı, son olarak 26 Ara- hk 1990'da Yalova'da Kara- mûrsel yolu üzerinde kiraladık- lan bir vıllada genel kurul toplantısı yaptıklannı anlat- rruştı. Kaya'mn verdiği bilgilere göre daha sonra Ali Ekber Gorbani'nin de kaçınldıktan sonra götürüldüğü ve işkencey- le sorgulanıp öldürüldüğü anlaşılan bu villadaki toplantı- ya örgütün önde gelen 25 üyesi kaülmışü. Sait Engin'in de ka- üldığı bu toplantıda örgütü yönetecek 10 şûra üyesi, bu 10 üye arasından da teorik çalış- malar ve icra şûrasında çalışa- caklann görev bölûmü yapıl mıştı Mehmet Kaya. sorgusunda örgüt üyelerinin büyük bir bö- lümünün sahte ve gerçek belge- lerle îran'a giderek Tahran ile Kum kenü arasındaki resmi bir kurumda askeri üniformalı ve etrafı sıkıca korunan bir tesiste 2-4 aylık sürelerde eğitim gör- düklerini belirtmişti. DGM Başsavcısı Nusret De- miral. gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle il- gili elle tutulur bir ipucu bulun- madığını belirterek "Suikast kapah kutu" dedi. İslami Hare- ket örgütü'nün Ankara sorum- lusu olduğu ileri sürülen Cemil kod adlı Necmi Aslan, An- kara'da tutuklandı. Demiral, Ankara'da gözlem aitına alınan üçü Türk. biri Su- riye uyruklu dört kişiden. ikisi- nin serbest bırakıldığını. diğer iki kişinin ise birtakım örgütsel calışmalarda bulunduklannı açıkladı. Edinilen bilgiye göre, Mumcu suikasüm üstlenen İs- lami Hareket Örgütü üyesi olduklan öğrenilen 4 kişiden Suriye Uyruklu Muhammed Sabih Hüseyin ile Fatma kod adlı Nazlı Baytap serbest bıra- kıldı. Nazlı Baytap'ın İstan- bul'daki operasyonla ilgili olarak aranan Ekrem Baytap'- ın kansı olduğu öğrenildi. örgütün Ankara sorumlusu ol- duğu ıleri sürülen Cemil kod adlı Necmi Aslan ile Abdullah kod adb Abdürrahim Aksoy ise tutuklandı. Aksoy'un askerlik görevini sürdürmekte olduğu. bırlığmden getirtilerek gözaltı- na abndığı bıldirildi. İstanbul- dan getirilen 7 kişinin de Mumcu suikastı ile bağlantıla- nnın belirlenemediğini ifade eden Demiral. Mumcu suikas- tının failleri olabileceği ileri sürülen 25 kişinin arandığını açıkladı. Demiral, dün yaptığı açıkla- mada, tutuklanmalan istemiyle mahkemeye sevkedilen iki kişi- nin Ankara'da bir ev tutarak birtakım örgütsel çalışmalar yaptıklannı bebrtirken polis yetkibleri Mesa Konutkent'teki hücre evde yakalanan 4 kişinin örgüt adına çaldıklan 4 araba- nın da ele geçirildiğini ifade ettiler. Örgütün belli bir adı bu- lunmadığını belirten Demiral, İstanbul'dan getirilen 7 kişinin sorgulannın sürdüğünü. büvük bir olasılıkla bugün sorgulan- nın tamamlanacağını bildirdi. Bu kişilerin Mumcu suikastı ile bağlantılannın belirlenemedi- ğini, bu nedenle İstanbul'a geri gönderileceğini belirten Demi- ral, "Ancak, elimizde birtakım ipuçlan var. Araştırmalanmız sürüyor" diye konuştu. W(Ba}taraJi I. Sayfada) ne getıreceğı/. Allahın şeriatı. âlemdeki milyonlarca ve milyonlarca müminin mer'ı anayasasıdır. - Vani bir İslami Kürt de>leti mi? ŞEYHMLS - Biz kavinı davası gütmü- yoruz. Onu yapan Apo"dur. PKK'dır Biz Müslümanlann devletim gaye bilmişiz. - Ama siz de Türkiye Cumhurijeti'ne karştsınız ŞEYHML'S - Biz küfûr nizamına karşı- yız. Bak scn bunu bilirsin. Islamın milliyet. ka\mıyet esasına göre teşkilatlanmaM yok- tur. Biz Kürdıstan topraklannda mücadele edeccği/. Türk doğmuş, bu bir ayıp değil biliyor musun. mücahiller var. Türkiye'de mücadele nasıp olmuş onlara... Senin hiç Amerika'daki Müslümanlarla alakalı ma- lumalın var mı? Bugün New York sokakla- rında İslamın mücahitleri varorada. Sava- şa hazırlanıyorlar - Peki bu sortıvu gecelim. Iran ile doğru- dan bağınız olduğu \ azıldı, sö\ lendi. ŞEYHMUS - Yazıldı. Yazılacak. TC Devleti sıkıştıkça yalana sapacaktır. Kur- tuluşu yokturbunun. • Vani? ŞEYHMIJS - Yanı İran bizim için ders- tir, rehberdir. Amenkana şahı devircn Müslümanlardır. İrdnmücahitleridir. Mol- la lafı sızın dılinızde küfür gibi. vani bir şe- kil. örıimcck kafalı yani filan .. Molla ilmi ve hakikali öğretendir. Bak ben senin me- ramını anlıyorum. Bana İran'dan emir alı- yor musunuz diye soruyorsun? -Evet. ŞEYHMUS - Biz Kuran'dan emir alıyo- ruz. iran toprağında... Dar-ül-İslam... Duydun mu? Dar-ül İslam ve Dar-ül Harb. -Evet ŞEYHMUS - 2000'e Doğru'dan mı? - Evet. ŞEYHMLS - İran bir Dar-ül İslam memleketıdır. Orada kürürebedıyyen nıağ- lupedılnıiştir. Lakın senin dedığın manada. yani Özal'ın. Dcmirerin. TCnin Amerika"- ya kulluk edişınc ben/ctenie/sin. - Örneğin Jak kamhi suik&stında \akala- nanlar İran'da eğitim gördükkrini itiraf et- mişler... ŞEYHMLS - Ben Lübnan'da da bulun- dum. Orada hem dıni. hem harp /cnaalı lahsil ettim. - Kestirme sorayım. Eylem için İran'dan talhnat alıyor musunu/? ŞEYHMLS - Hayır. Buııa ihliyaç yok. Bizim... şimdıyanı.. Sanşın dclikanh ilk kcz söze ginyor bura- da. Şeyhmus'un başıyla onay vermesı iize- rine devam da ediyor: SAR1ŞIN - Bak. Si/jn pek önem verdiğı- niz programlanni7, lüzüğünüz var. Azami program. asgari progranı yani anlıyor mıi- sun? - Evet. SARIŞ1N - Bizim bir memleketten lali- mat almamı/a ihtiyacımız yok Kuran bi- zim programımızdır. tüzüğümüzdür. stra- tejimizdir. taktiğinıizdir. Onu okumayı bilen, talimata ihliyaç nıı duyar? ŞEYHMLS - Bak. mesela: bizi bütün Türkiye, hatla bütün yakın şark şumülün- de bir merkezı örgüt gibi göstermek istiyor- lar. Keşke oisa. Bir gün o da olur. Yani yakın bir gün. Lakin şimdi... Kuran bir çi- mentodur. anlıyor ınusun? Ben niye islan- bul'a talimat yollayayim. Bana Lübnan'- dan. İran'dan niyc talimat gelsin. Vazifeier belli. Hedefbclli. Küfürcephesi belli.Tagu- ti nizam belli. - Gerçek dcrgisinde lider konumunda ol- duğu anlaşılan bir Hi/bullahçı ile bir so>lesj ya.vmılandı. Orada I uran Dursun'u, Bahri- ye İ eok'u, Musa Anter'i sizin ce/alandırdı- ğmız söylendi... ŞEYHMUS-Söylendi. - Doğru mu, değil mi? ŞEYHMUS - Doğrudur. Bı/ Batman'da da tagutı nizama hizmet eden. hum TC'den hem PKK'dan cok kişi ce/ülandırdık. Dı- yarbakır'da. Nusaybin'dc. - Istanburda. ŞEYHMUS - Bak ben Şafii'yim. Bunu anlıyor musun? - Evet. Şafii mczhcbinden yani. ŞEYHMUS- Evel. Bi/de'huda" far/dc- ğildir. "Huda'yı biliyor musun. duydun mu? - Evet. Hiie değil mi? Muhamnıct "Harp Huda'dır" demiş. ŞEYHMLS - AİTerin. 2000'e Doğruyu iyi okumuşsun. Turan Duı'sun'u iyi okur muydun? -Sonıyadönsek. ŞEYHMLS - Bize farz değıldir Huda. Ama icap ederse başvururuz. Sana şimdi tam doğruyu söylüyorum. İslanbul'da ola- nı, onu fikirden fiile. kııvvcden fıilcçıkaran mücahitleri bilmem.Oda beni bılme/. Bat- man'ı bilmez. TCye karşı Huda'dır bu. - Yani tek bir merkezi örgütienmc yok nıu diyomm? "ŞEYHMUS - Merke/ Kuran'dır. O New Yorklu zencıyc de. İstanbullu mücahit kar- deşime de. bana da, inansan sana da yap- ınan icapcdcni bildirir. Öicsi hurufilikıir. Yarın: Batman 'da Hizbullah-devlet ilişkisi 'Ölüm örgütü'nün evinde 75 dakika... I (Baştarajı I. Sayfada) yanıma yanaşlı ve sordu: - Tamam mı, mutabık mıyız? - Benim için evel. Ama bircv- de buluşmam. Burada, oieldc görüşürüm. Güldü: - Batman'da görüşülmeyecek. Diyarbakır'da scni bulacaklar. - Kim? Diyarbakır'da ncrc- de? - Mutabık m«s»n? Bir karar vcrmekten başka çare yok. Bcsbclli ki. adamlara koşul dayalma şansım da yok: Öleyandan günlerdir bölgede dinledıklcrim. halta ycr ycr ta- nık olduklarım hiç duraksa- maksızın 'reddetmemi' gerckti- riyor. Baklım avuçlanm lcrlc- miş. - Pcki. Kabul. Hiçbir şey söylcmcden aynl- dı vc otclın yaklaşık 30-40 mcl- rc ilcrisindc, bcrberin az ötesinc park clmiş, bulunduğum yer- den plakası scçilcmeyen. koyu renkİi bir -galıba- Renault ara- baya gilli. Arka kapıyı açıp bir şeylcr konuştu ve genc bana doğru gcldi. - Yarm akşam saat tam 07. 00'de Diyarbakır Otogarı'nda. se>\ar dönercinin yanında bek- 1e. Ozbatmanlılar yazıhancsinin iç kapısından çıktın mıydı. orda menbvenin yanında. İş iyidcn iyiyc casusfilmisc- naryosuna dönüşüyor. Bir kat- kı da ben yaplım: - Olur. Yanıma gelen bana "Batman'dan sclam gctirdim" dcsin. Omuzsilkli: - Söylerim. Şimdi sen otele gir. Ben girinccyc kadar bekledi. Batman'da güvcnliğim için neredeyse üstüme tilreyen ar- kadaşlanr.ıa "Hizbullah'la bu- lupnaya gidiyorum" dcscm dünyada bırakmayacaklar. Ayıp clliğimi bile bilc yalan söylcdim, "Ga/eteden talimat geldi. Diyarbakır'a İçişleri Ba- kanı gelecekmiş. Onu izlemek zonındayım. Ben gidiyorum" dedim. Programımdaki bu ani değişikliğeanlam veremedilerse bile bana bunu belli etmeyecek kadar saygılılar. Birkaç arka- daşa da iclefonla veda cdip bir otobüsc alladım, lutlum Diyar- bakır'm yolunu. Diyarbakır olobüs garajında dönercinin yanında dikiliyo- rum. Saal tam 19.00 dışanda kar tipiye dönüşlü. Kapıdan kardan adama dönüşmüş in- sanlar giriyor. Çoğu az ileridcki çay ocağına yöncliyor. Hcnü/ bana "Batman'dan selam" filan yok. Saat 19.20. Hâlâ gclcn gi- dcn yok. Kendi kcndıme "19. 30'a kadar beklerim" diye ka- rarlaşlırdım. Saat 19.30 oldu. Bir on daki- ka daha avans vcrdim kcndimc. ikili bir duygu bu. Bir yandan ''Gönah benden gtti" dcyip bir an önce buradan tüymck, ama öıcyanda şu adı dillcrdc dola- şan Hizbullah'la karşılaşma- nın. hele hele iş bu kadar 'esra- rengizleşince' daha da kabaran mcslck dürtüsü var. Yaklaşık )9.35'lecnazyanm saaltır bcncilcyin oralarda do- lanan gençtcn biri yanıma ya- naştı: - Sabıriı adammışsın be. dedi. Sana Batman'dan selam getir- dim. Otogann içinde. oiobüslcr arasındaki bir Renault arabaya bindik. 06 ile başlayan plakası- nı seçcbildim. Arabada bizden başka iki kişi daha var. Tipi sa- vuruyor. Şoförün yolu gördü- ğünden cmin dcğilim. Ama gidiyoruz gene dc. Aralannda Kürtçe konuşuyorlar. Anlamı- yorum. Diyarbakır kcnlini ta- nımıyorum. Neredeyiz, ne yönc gidiyoruz? Kcstiremiyorum. Zalcn bir süre sonra vazgcçlım. Epey bir yol aldıktan sonra dar birsokağınağzındadurduk. İn- dik. Şoior kaldı. Biri yanıma gcldi, ötcki bir adım ardımızda dar sokağa daldık. Sağdan sc- kizinci ya da dokuzuncu apart- manın kapısı aralık. Arkadaki gcnc Kürtçe bir şeylcr söyledi. Yanımdakı yol gösterdi. Aralık kapıdan. hemen hemen karan- lık apartmana daldık. Üçüncü kala çıktık. Bir daireyc girdık Odad-ı bencileyin 50 yaşlannda kısa siyah saçlı, tıknaz, hatla şışmanca vc sakallı biri ile bu bölgcdc pck dc rasüanmayan sanşın. İyi aile çocuğu' surallı. oldukça gcnç biri bizi görüncc kalktılar. Mcrdivcnlcrdc ya- nımsıra yürüyenlc gcnc Kürtçe bir şeylcr konuşlular. Yaşlı vc davranışlanndan bu dört kişi- lik grupta lidcr konumunda olduğu anlaşılan adam bana ycrgöslcrdi. Bir öğrcnci cvi burası. Ba- kımlı. icmi/. ancak kallnnılma- yacak dcrcccdc hnvasız. Diplc bir ga/ <o^sı vc üslündc bir çavdanlık. Oldukça rahatsızbir koltuğa oiurdum. Onlar da gc- nc ycrlcnnc, kcrcvctc olurdu- lar. Bcnım kılavuz da kapıya yakın bir minderc diz çökcrck olurdu. Duvarlar tümüylc boş. Bir kilap rafı O da boş. Duvar- da daha önce asılmış ama şimdi kaldmlmış afiş ya da rcsimlcnn ı/lcri var. Bclki dc duvarlar vc kilap rafı benim için boşaltıl- mış. Lidcr gibi davranan sözc gır- di: - Selamünaleyküm. Hoşgel- mişin. - Alcykümsclam. Hoşbul- duk. Gcrginliği -cn a/mdan bcndc olan gcrginliği- dağıtmak üzcrc bir sürc sözcüğün lam anlamıy- la 'dcrcdcn lcpcdcn" konuştuk. Baiman'da adı 'ölümlc özdcş- lcşmiş' bir örgülün cvindc dcrc- dcn tcpcdcn konuşmak! Saç- manın sınınnda doianıyorum ama doğrusu korkumu yalışlır- makla yararlı oldu. Sonunda şöylc bir loparlanıp sordum. - Başlayalsn mı? Gcnc Kürtçcyc başladılar. Az da olsa gcrginliği almışım. Zor bcla da olsa gülcrek (hcr- haldcsıntmışımdır)ilirazeltim: - Kıirtçe konuşunca obnuyor ki. Niye böyle bu? Adam güldü. İliraf elmeliyim ki çok sakin vc güvcnli güldü: - Senin anlamanı istemedikle- rimbJ Kürtçe söylüyonız. - Peki ya ben de Kürtçe büi- yorsam? - Bilmiyorsun. Binanın kapı- sından gircrkcn bu arkadaş "Kapıdan girer girmez, kafasma odunu indir" dedi Kürtçe. Scn anlamadığın için hiç durakla- madan daidın kapıdan. Eh ncrcdcysc profcsyoncl ka- lilcdc çalışıyorlar. Bcsbclli. Başka bir soru sordum: - Adın nc senin? Yani sana nc diycccğim? -Şeyhmus. - Gerçek adın mı? - Hayır. - Pcki Şeyhmus. başlayalım mı? - Başlayalım. Çok vaktimi/ yok. Dört-beş soru soracaksın. Ben cevap vereceğim. Seni tanı- yonım. Politika'da yazılannı okurdutt. 'Tırmık' değil mi? Ka- lcmfaı krvrak. Eh. bu cvgü bana altı ay yc- tcr... diyccekkcn dcvam clti. - Yazık. Hak yolunda değil kflfrün hiznıetinde kalemin. Ya- zık... Bu övgü mü. ycrgi mi olduğu kuşkulu söylcşi birkaç dakika sürdü. Bu arada öni'Tiiyçbj^cr bardakçay kondu. - Sor bakalım. Teyp yok. Not alabilirsin. Ccp lcybimi çıkanp orlaya, bcndcn cpcy uzağa sürdüm. 75 dakika sürccck söylcşi başladı. GOZLEM UCLK MUMCU U(Ba}tarajı I. Sayfada) kıların bir bilim adamını nasıl erıtip tükettiğini, düşünce- yı açıklama özgurlüğünün baskılar karşısında nasıl geri- lediğini anlatıyor. Galile rolünde Kerim Afşar belki meslek yaşamının doruğundaki en görkemli oyunu için- de, sızlere Galilenın bilımsel araştırma coşkusunu, sevinçlerini ve korkularını soluk soluğa duyuruyor. Korkuları, sevinçleri ile Galile, Afşar'ın büyüleyici oyunu ile sanki çağları aşıp bugün önünüze gelmiş gibi- dir. Afşar'ı izlerken, Galile'nin bilimsel araştırma coşku- su ile korkularla ve sevinçlerle kuşatılan küçük dünyası arasındaki ikilemi sanki sizler de yaşıyorsunuz. Oyunun bir yerinde Engizisyon Mahkemesi önünde yazdıklarını ve söylediklerini yadsıyan ve bundan sonra da susacağına söz veren Galile'ye öğrencisi Andrea bir ınanç ve öfke seli gibi karşı koyar. Oyunun bir yerinde Andrea, öğretmeni Galile'nin bu yılgınlığından acı duyar ve "Yazık ki o ülkeye, kahramaniardan yoksundur" der. Galile'nin bu sözlere yanıtı çok düşündürücudür. - Yazık ki o ülkeye, kahramanlara ihtiyaç duyar... Galile'nin kanıtlamayaçalıştığı gerçek, Dünya'nın Gü- neş'in çevresinde döndüğüydü Bugun kimsenin tartış- madığı bu gerçek, Galile'nin yaşadığı dönemde Engizis- yon Mahkemesi kararıyla bu sözleri söyleyenlerin yaktl- malarını gerektirecek nitelıkte ağır suçtu Galile, yakıl- maktan korktuğu için kanıtladığı gerçekleri yadsımak ve susmak zorunda kalmıştı. Bütün bunlara karşın Dünya'nın Güneş'in çevresinde döndüğü, Galile'nin serüvenlerinden sonra bütün dün- yaca benimsenmiş ve bugün artık tartışılmaz bir gerçek olarak bilim dünyasının en ilkel buluşlarından biri olarak yerini almıştır. Öyle, ama bilimde, sanatta, siyasette söylenmesı ge- rekip de söylenemeyen bunca gerçek için bugün dünya- mızda da yer yer kahramanlara gereksinme duyulmu- yor mu? Bilimde, sanatta ve siyasette, yeni sözlerin, yeni bu- luşların ve önerilerin dile getirilmesi birer kahramanlık konusu olursa, bizler insanlık ve uygarlık tarıhi önünde birer zavallı yaratık durumuna düşmez miyiz? Bir ülke, niçim bilimde, sanatta ve siyasette kahramanlara gerek duysun? Niçin bir başka ülkede, alışılagelen bir hakkın. bir başka ülkede özlenmesi, istenmesi ve dile getirilme- si bir kahramanlık konusu olsun? Evet niçin, niçin? Yılgınlığın iç ezikliğini taşıyan Galile, öğrencisini ya- nıtlıyor: - Yazık ki o ülkeye, kahramanlara ihtiyaç duyar... Gerçekten de kahramanlara gerek duyulmayan bir düzenin yaratılması gerekmiyor mu? Söz gelişi, ülke- mizdeki her kesimdeki aydın, demokrasi ve hukuk dev- leti ilkeleri üzerinde içtenlikli ve hoşgörülü bir anlaşma k>ine girmiş olsalardı, insan hakları ve hukuk devleti ko- nularında cesaret ve özveri isteyen sözlere ve bu sözleri söyleyecek kahramanlara hiç gerek kalır mtydı? Evet, yazık ki biz boyle kahramanlara gerek duyuyo- ruz Oysa hukuk devleti, hepimiz için güvencedir. Öz- gürlüklere, ancak kendi özgürlüklerimiz tehlikeye dü- şünce sahip çıkma ikiyüzlülüğü sürüp gittikçe bu açmazlardan kurtulmamıza hiç olanak yoktur. Hukuk devleti ve demokrasinin, kahramanlara gerek duyulmadan, nefes aldığimız hava, içtiğimiz su gibi do- ğal ve vazgeçilmez bir düzen olması, bilim özgurlüğü- nün hiçbir engel ve baskt ile karşılaşmadan. bilim adamlaYının Galile örneğinde gördüğümüz gtbi kişılikle- rini yıkmadan, gelişip güçlenmesi, kahramanlara tapın- ma alışkanlığını da unutturmuş olur. Kahramanlara gerek Uuyulan bir ülkede, herkes kendisine düşen şu ya da bu ölçüdeki bir görevi savsaklamış demektir. Çünkü her kahraman, başkasının yapmadığını, yapamadığını yapmak zorunda kalan adam demek değil midir? Ülkemizi "kahramanlara gerek duymayan" bir ülke yapmamız çok mu güçtür? Güneydoğu'ya trilyonluk yatınnı TUNCAYÖZKAN ANKARA - Hükümcl. Doğu vc Güncydoğu Anadolu bölgc- lcrinc 5 yılda 190 trilyon liralık yatınm yaparak 680 bin kişiyc yeni iş olanağı yaratılmasını ön- görcn bir projc hazırladı. Şubat ayı başında MGK'ya sunulan vc 24 ili kapsayan projcdc böl- gcnin cğilim, sağlık. altyapı so- runlannın çö/ümünc ilişkin önlcmlcr dc ycr alıyor. Projcyc göre, islihdam olana- ğı sağlanacak kişi başına düşc- cck yatınm mikları 224 milyon lira olacak. Projcnin finansma- nı bütçc payı, dış krcdilcr vc ö«:l scktör yatınmlanndiin karşılanacak. Projcnin 5 yıllık uygulama- sındst i/lcnccck slrdtcjide şu konular ycr aldı: - Kamu yatınmlannda bu bölgclcrc vcrilcn öncm arttınla- caktır. - Yalınm programlannda ycr alan projclcr sürallc bilırilc- ccklir. - Fiziki vc sosyal allyapının iyilcşlirilmcsinc aziimi öncm vcrilcccklir. Bu lip yatırımlar hı/landınlacaktır. - Bölgcdc imalal sanayinin gclişmcsinc kamu öncülüğündc başlanacak işlclmclcr vcrimli halc gclincc ö/cl scklörc salıl- ması stratcjisi bcnimscncccktir. - Bölgcnin ihtiyaç duyacağı nılcliklı pcrsonclin yctiştirilmc- si sağlanacaklır. uygulaması konusunda araşlır- malar yapılarak süratle tatbi- kaka geçileceklir. Bölgcnin ycr- lcşik düzcni vc dil durumu ncdcniylc özelliklc ilk vc orta öğretimde merkezi okullaşma vc olobüs sısiemi yanında yaıılı bölge ilköğrclim okullan yay- gınlaşlınlacaklır. Adnan • (Baftarafı I. Sayfada) Haceltepe Üniversitcsi Tıp Fakültesi Hastancsi Başhekımi Çelik Taşar. Aslıhan Kahveci'- nin kazadan bu yana beyin fonksiyonlannın yerine gelmc- diğini ve bitkiscl hayatta oldu- tğilim vc dil konulannda da ğunu söyledi. Taşar, Aslıhan çalışmalar yapılması gcrcktiği Kahveci'nin dün saat II.45le anlalılan raporda. bu konuda solunumunun vc tüm hayati şunlara ycr vcrildi: fonksiyonlannın durduğunu "BÖIRC halkı için ö/cl cğilim belirtli. Arçelik# in Ocak/ Avanta jların EUBC Görmeden Alışvoriş Yapıtıayın. ARÇELİK KALlTESlh>ll VE FİY/VTLARIhvll KlYASLAYIN. R Ç E L I K ÇELİK YETKİLİ CvİDİISI. N I N I *• ••raalariBiıı «•«•••••4ıraıak *ı*r« o i 4 oaı - 9«>o 014 o lı 4s«l l«U<«a B«tlanaıııla 24 ««a* A«r*tolı a DANIfMA MlVİfl'alı ~ io oi4 oaa ; aaııa tahıiı arfilaılftlr. '>^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear