25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 1993 PERŞEMBE IDAMDOSYASI ÖnceAhmet sonra Kadiripegiderlerken başlan gökyüzünde, tebessümlüve vakurdular... ( Trenbu akşammı kalkıyor?' on gecelerini Ahmet resim yaparak, Kadir ise astsubaylarla tavla oynayarak geçirmişti. O astsubaylar ve subay kadrosu, infaz mahallinde yakamıza yapışülar, o iki tane pınl pınl insanı kurtarmamız için yalvardılar. O kadar üzgündüler ki, bakamadılar, arkalannı döndüler. YA Y1NA HAZIRLA YANLAR: DENÎZ TEZTEL AYŞE YILDIRIM EMİNE ALGAN "Yargüama" mekanizmasının en "hızlı" işledıği donemde. savunmasını yaptığı saru klann "asüdığım" görmek, bir avukatın ya- şamını nasıl etkıler... İdamın, ceza nıteliği ol- madığına ınanan bir avukat, suçsuz olduğuna inandığı müvekkilinin boynuna ip geçirildiği- tıi bizzat nasıl izler... "Suçsuz" dediği kışilerin, ipin ucunda sallandıktan sonra, doktor rapo- ruyla "ölü olduğunun" belirlendiği tutanağı hangı duygularla ımzalar... Bunlann yanıtını, 12 Eylül dönemindeki yargılama sonucu asılan Kadir Tandoğan ile Ahmet Saner'in avukatı AK Rıza Dizdar şöyle veriyor: Ben, idam cezasının vahşetini yaşadım. İdam cezasının vahşetiyle beraber idam ce- zasının hiçbır zaman caydıncı bir ceza ol- madığını da gözledim. İdama giden ınsan- lann idamdan hıçbir zaman korkmadıklannı da gördüm. Onlan benliğimın ta dennlikle- rinde hissetlim, yaşadım. Türkiyede bir sürii failı meçhul cinayetler var. yargısız katliamlar var. Şimdı yenıden Türkiye'nin gündemınde idamlan meşrulaştırmak isteyen çabalar var. Idamlar, hiçbir zaman çözûm olmadı. Be- nim, infaanda bulunduğum gençler eğer bu- gün yargılanmış olsalardı idam cezası verilip infaz edilmezdi. Yjne bu gençler, bugûne gel- miş olsalardı FKÖ ıle İsrail'in imza atrruş ol- duğu banş masasındaki toplantının sonucun- dan dolayı asılmayabilirlerdi. Pek komik ge- lecek ama tsrail ile Filistin arasındaki antide- mokratik uygulamalan bir kere duruşma salo- nunda protesto ettikleri için Asken Yargıtay Genel Kurulu, Asken Daire'nin müebbeteçe- virdiğı idam cezasmı yeniden gündeme getire- rek bu çocuklan astı. Asılacaklan gün yani 24 Haziran 1981'de avukat arkadaşım Nebi Barias'la birlikte Ka- dir ve Ahmet'ı ayarete gıttık. Her ikısının de ses tonu, bakışlan, ınsancıl ve sevgi doluydu. Birbirlenyle son gece görüştürülmemişlerdi. tkisi de, "Lütfen, tren bu akşam mı kalkıyor, bunu bilelim. Arkadaşlanmıza selam söyleyin. Üzübneyin. Bizi bekletmesinler" dedi. Ahmet resım yaparak. Kadir ise astsubay- larla tavla oynayarak son gecesıni geçirmişti. O astsubaylar ve subay kadrosu, biz avukat- lann yakalarina infaz mahallinde yapışülar, o iki tane pınl pınl insanı kurtarmamız için yal- vardılar ve gözyaşlan döktüler. O kadar üz- gündüler ki, bakamadılar, arkalannı döndü- ler. Olay yenne mısafır olarak getirildikleri anons edildi. Zamanm sıkıyönetim komutanı ve emniyet müdürii de bir ağaç arkasına gizle- nerek izlediler infaa. Önce Ahmet sonra Ka- dir ipe giderlerken başlan gökyüzünde, tebes- sümlü ve vakurdular. Hala ınsanlan asmak için çok can atan var- sa, o infazlan seyrederken sükutu hayale uğ- rar. Çünkü o infazlarda. suratlanna inen bir tokat vardır. Ahmet kürsüye çıkü, boynuna ip geçirildi. Çingene cellat ıpi bağlayacağı yeri bulamadı. Bunun üzenne Ahmet gülerek ve herkesin gözünün içıne bakarak "Bunu sağlam tutun, bir yerimi mi sakatlayacaksınız?" diye alay ettı. Biz de kahkahalarla güldük. Sloganını attı ve kendisı sandalyeye vurdu. Tekmelediği sandalye albayın suratında patladı. O, kendi ipini kendisı çekmiştı. Tam 17 dakika ipte tut- tular. Üç kere omzunu çekti, ipte sabncaktaki çocuk misali sahnırken gür bir şekilde "oM" dediği duyuldu. Bu, hıçbirşeyın bıtmeyeceği- nın, hayatın yeniden süreceğinin ilk sesiydi. tdam korkulacak şey değil • Sonra Kadir çıktı kürsüye. Kısa bir konuş- ma yaptı ve beş kere "Katü oligarşin diye bağırdı. Ahmet'ın yaptığı gjbi en son olur al- mak için benım gözlenmin ıçıne baktı. Başı- mla onayladıktan sonra o da sandalyesıne tekme attı. İnfazdan sonra öldürülenler yere yatınldığında arkadaşım saçlannı okşuyor- du. Sabah ınfaz yerinden çıktığımızda ıse se- vinçliydik, çocuklar gıbı... Çunkü onlar bıze "Buradan çikrjğmızda sakm moralinizi bozuk abah infaz yerinden çıktığımızda sevinçliydik, çocuklar gibi... Çünkü onlar bize "Buradan çıktığınızda sakın moralinizi bozuk göstermeyin. Korkmayın, bizi anlatacaksınız. Anlatırken de lütfen üzüntüyü bırakın" demişlerdi. Onlar bir maça çıkmışlardı ve galip geldiler. Galibiyete de sevinilir... verenlerden bir tanesi infaz sırasmda "Keşke h- mon, portakal satsaydım da bu kararı vermesey- dim" dedi. "Yermeseydin" dedım. O ısüfa etti, diğer yargıç da istifa etti. Mahkeme albayı toz oldu gitti, ceza isteyen savcı da bulunamadı, baş- ka sava getınldi. O da o infazdan sonra önüne gelen davalarda idam istemedi. hep 59. maddey- le müebbet ıstedi diye sıkıyönetim tarafından Sakarya'ya sürüldü: Ozdemir Şener. Nafiz Bay- sal ise yüzbaşıyken kendisinı başka yere tayin et- tirdi. O da istifa etü, şimdı galericüik yapıyor- muş. lsmet Aytuğ da avukatlık yapıyor. Onlar fecaatı yaşadılar. Iktidar gücüyle asıp kestikleri- ni zannetüler ama astıklan keştiklerinin alunda kendileri kahp mahvoldular. Ömürlerinin sonu- na kadar mahvoldular. Biz birşey olmadık, biz yaşıyoruz. Onlar ise yaşayan ölü. Ömürlerinin sonuna kadar bu pisliğı temizleyemıyorlar. Niye istifa ettiler, niçın emekliliklerini istediler, neden gittiler? Bunlar hep soru. İnfaz değil, yok etme Düşünebiliyor musunuz, bır adama idam ce- zası veren üç tane hakim, bir sava. Dosya, Yar- gıtay'a, Savcdık'a, Meclis'egidıyor. Komisyonda 10-15 kişi var, komisyon kabul edip Genel Ku- rul'a gönderiyor. Bu onayı verenler arasında ası- lacak insanlan görenlerin sayısı en fazla 10. Meclis'in gündemine geliyor. Ö gün parlamento tamamen doluysa 300-400 milletvekili parmak kaldırarak onaylıyor; "asunuz, kesunuz, infaz edunuz" diye. Etti mi 350 kişi. Başbakanlığa. Adalet Bakanlığı'na, Cumhurbaşkanlığı'na ve onaydan çıkıyor. Ortalama 200 kişi, bir adamı asmak için tamtam sesleriyle yürüyor. Işte bu da cinayet değil mi? Tanımadığm bir adamı 200 kişi asmaya uğra- şıyorsun. Bu nasıl bir ceza? Bence bu idam ceza- sının infazı bir ceza değil, yok ediştir. O zaman cezanın ilkesi nerede? Ceza çekilir, mfaz edilir. Bu infaz değil, yok etme. Birey, "Adam öldürdü, adam öMürmenin cezası ölümdür" diye düşü- nür. bırey intıkamcıdır Ama, devlet birey değil kı. Devletin kalbı yoktur, devletın beyni vardır. Bireyse subjektiftir. Devlet hisle yaşamaz. O za- man şu ömekleri de veririz; gece uykuya daldığı için 43 kişiyi öldüren şoför, akşam kansıyla kav- ga eden ve eli tıtrediği için ameliyatta yanlış da- man kesen doktor için neden insanlann aklına asmak, kesmek, öldürmek gelmiyor? Trafık ka- zasında bile "Ne yapalun kaza oldu" denilıyor ve devlet cezayı paraya çevınyor. Beri taraftan subjektif duygulan olmayan devlet. kasti adam öldürmeyi bahane ederek (kaldı ki bazı dava- lanmızda adam öldürmenin dışında da idam ce- zalan var) idam cezalan venne hakkını kendin- de görüyor. İşte devlet burada devletlikten çıkıyor. Devlet burada açıkçası suç mekanız- ması oluyor. Asmak, devletin suç işlemesi de- mektir. Devlet suçlu oluyor, ıslah edeceğj yerde, cezaevınde olan bir insan hakkında suçlu olu- yor. Yok edince kendisı suç işlemiş oluyor. Pekı devleti asacak mıyız? göstenneyin. Korkmayın, bizi anlatacaksınız. Anlatırken de lütfen üzüntüyü bırakın" demişler- di. Onlann bir maça çıktıklannı, galip geldikleri- ni düşündük. Galıbiyete de sevınilır. Sonra. Bakırköy Adliyesı'nde bir adam, "Be- ni hatırladıntz mı" dıyerek yaruma geldi. İmam- mış. "İnfazda beraberdik" dedi. Bu imamla Ka- dir'in yanına gırebılmıştım, savcı engelledıği için Ahmet'in yanına ıse gıremetnişüm. O gün yanı- nda Türkçe-Arapça bır Kuran-ı Kerim vardı. İmama "Şurayı okur musunuz" diyerek El-embı- ya suresiru açmıştım. "Sizi ebedivete göndereo- ler, zannetmesinler ki kendileri ebedi kalacaklar. Elbet birgün onlar da gelecekler" şeklınde bir cürnle. Kadir güldü. İşte o imam, adliyede bana "O ne coşku, o ne gûzellik, o nasıl bir ölüme koşma. Ben böyle bir şey yaşamadnn" dedi ve mezara kapanmaya git- ti. İmamın, oradaki insanlann duyduklan, ast- subaylann, subaylann ağlamalan... Bunlar bir bütün olduğu zaman şu çıkıyor ortaya: İdam hiç korkulacak birşey değil. Ölümden öteye hiçbir- şey yok. İdam, düşünceleri öldürmüyor. İşte biz o gün düşünceleri öldürmediğini, sevgi bağını hiç öldürmediğinı. insanlann birbirlerini daha çok sevebileceğini, insanlann duygulannın daha güzel olduğunu ve idamın hiçbır şekilde çözüm olmadığını gördük. İnfazdan sonra, önce tutanaklar tutuldu. imza atıldı. İflas eden şirketler için beş nüsha tutunak tutulur. Tutanaklan imzalarken "İnsan hayatı iflas etti galiba, beş nüsha rutanak tutuluyor" devince oradakıler kötü oldular zlaten karan 24 Haziran 1981'de asılan Kadir Tandoğan'ın ailesine yazdığı son mektup: ....İnanın buyaşımdaölmeme değilsizleri arkadagözüyaşhbıraktığuna üdUüyorum. kolay değilbenımki bır anlık şey ya sizler ömür boyunca içinizde bir burukluk bir acı duyacaksmız isteğim beniaklmızagetirdikçe aüenizden birferdinı ûzülmeden acı duymadan anabibnenız beraberliğıtnızı kötüyanlarıyla değildeiyiyanlartyta anabümeniz. Kolay değil bilıyorum benidüşünürken dünyada tek oğlunu Kadir 'ini \ iıirmiş bir kişi olarak değilsadece bınlerce kişıden biri olarak düşünmeniziisterim böyiesi belki bir teselli ama. Bu mektup elinizegeçtiğinde ben ölmüş olaeağım üzgün değilim cezaevlerinde ömür boyusürüneceğime hem kendimi hem sizi yıpratacağuna böyiesidaha iyioldu. Zaman herşeyin üstünü örter belki tam anlamıyla olrnasa bde büyük oranda örıer. Meklubum baştan sona hûzün dolu ama bu şarılaraltmdayazmak için aklımahiçbirşey gelmiyorsizlerihüzneboğmak ıstemezdirn mektubumu uzun tutamıyacağım hemyazacak fazla birşey bulamıyorum hemdefazla hüzün ve ayrüık kelimeleriiyi olrnasagerek. Bütün akadaşlara komşulara. akrabalaraselam ederim. Her zaman sizi canı kadar çok seven Kadiriniz. • • ÖUim fetvasau kendisiimzcıhuhOsmardı tarihinde. Şeyh Bedreddin, sıyasi nedenle idam cezasına çarptınlanlardan. Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin olayı birçk özellikler taşıyor. Şeyh Bedreddin, fıkıh ilminin en büyük büginlerinden bıri olarak kabul ediliyordu. Özgür düşünceleri geliştikçe, İslami esaslardan aynlıyor ve daha özgür birdünya görüşüne ulaşıyordu. Ancak Bedreddın'in yorumlan çoğu kez resmi yonımlara ters düşen. din sapkınlığı, zındıklık olarak niteleniyordu. 1411 'de Edirne'de hükümdarlığını ilan eden Musa Çelebı tarafından Kazaskerlığe getırilen Bedreddin. düşüncelerini uygulama olanağı buldu. Ancak kısa süre sonra Musa Çelebi yönetıminin yıkılması üzerine 1. Mehmet tarafından Iznik"e sürgün edildi. Bu sırada müritlerinden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal Aydm ve Manısa dolaylannda ayaklanıyor gemş halk kitlelerince destekleniyordu. Ayaklanma kanlı bir şekilde bastınldığında Şeyh Bedreddin de tznik'ten kaçmak zorunda kaldı. Bir süre sonra da Deliorman"da nasıl olduğu bir türlü açıklığa kavuşturulamayan bir biçimde yakalanarak 1. Mehmet'in bulunduğu Serez'e götürüldü. Şeyh Bedreddin, Yüksek Ulema'ya mensup olduğu için hemen öldürülemedi. Ulemadan oluşan bir kurulca sorguya çekıldi. Ancak, idamına şer'an bir gerekçe bulunamadı. Devletin en yüksek makamını işgal etmiş, ilmiye mesleginin en yüksek katına erişmiş. tüm Müslüman ilim aleminin yıldızı olmuş bir şeriat bilgiru, gerekçeler tamam olmadan öldürülürse ülkenin tüm bılgınlen ayağa kalkardı. Bunun üzenne. hazırlanan fetvayi,rivayetegöre onaylaması için kendisine veriyorlardı. Artık yapacak birşey kahnadığıru anlayan Şeyh Bedreddin. dini konularda fetva vermek hakkma sahip olduğu Kahire günlennden ben yanında taşıdığı mührünü kuşağmın arasından çıkanyor ve kendi idam hükmünü iceren fetvayı venyordu... Avukat Metin Cengiz: Devletadam öldürmez idamceza olamaz ÜMİTOTAN İZMİR- "Asaum mı, as- mayalm mın tartışması yine ka- muoyunun gündemınde. Mü- vekkilleri asılan avukatlar. "En- gizisyon mantığı"nın sürdüğü- nü belirtip ekliyorlar: "Yerinde infadarın, faili meçhullerin ya- şandığı bir ülkede idamla kimse- yi korkutamazsuıız." "Dev let adam öldürmez. İdam ceza olamaz*1 diyor, sa\-unduğu üç gencin idam sehpalannda yaşamlanrun son bulmasına tanıkbk eden Avukat İbrahim tncal. 12 Eylül sonrası asılan Etem Coşkun, Seyit Konuk ve Necati Vardar'ın savun- manlığını üstlenen tbrahim İncal. sürdürüyor "Kısasa ktsas ilk çağlarda kaldı. Devlet inatlaşmavı bırak- mah. Bir sizden bir bizden mantığı terk edilmeli. Üç yıl önce terör bahane edilerek gün- deme getirilen idam cezalan bu- gün a> nı nedenle yine gündemde. Aslında İdamlan gündeme getir- mesi\le de>let kendi güçsüzlüğü- nü tescil edi>or. Devlet dhor ki, "ben suç işleyenlen yakalayamı- yorum, başa çıkamıyorum o za- man elimdekıleri asayım da gö- rün'. Sonra bir insana idam ce- zası veriliyor. 'Bekle seni bır gün asacağim' deniüyor. İçerdeki adam aylarca 'ne zaman asıla- cağım' diye bekliyor. Bu da iş- kenceterin en büyüğiidür. İdam, artık gündemden düsmeüdir." 'Batı'nın KDV'sini al, hukukunu alma' Kasun Sönmez. 7 Ekım 1984"te büvük tartışmalar son- rası asılan byas Has'ın avukatı. İdam cezalannın yeniden gün- deme getırilmesıyle, tüm yaşa- ma sevincini yitirdiğini, idam edilen müvekkili İlyas Has'ın dosyasım çıkanp sayfa sayfa okuduğunu anlatıyor Kasım Sönmez. Batı'nın herşeyıni al- maya isteklilerin, neden hukuk ve insan haklan konusunda aynı tavn gösteremediğine kızan Sönmez. anlatıyor: "tly«s'uı dosyasım açtım. Sayfa sayfa okudum. Iddiana- meier, görüşler, Milli Sa>~un- ma'nın yaklaşıraı İlyas, ailesi, yakınlan hepsi tekrar canlandı gözümde. Onun acısmı hala içimde insaıüık yönünden, hu- kuk yönünden duyuyon»n. Biz çağm gereklerine uyamayıp çağın gerisinde kalmış yöntem- lerden medet umuyonız. Eko- nomi deyip Batı'nın KDV'sini alıyorlar. teknik deyip alıyor- lar. Bir de Batı'nın hiıkuku var, insan haklan >ar. Bu insanlar neyi nasıl halletmişler? Nasıl bugünlere geumşier, hangi öz- verikrde bulunmuşlar? Ama bunlara bakan yok. Bizimkiler zonı secmiyorlar, kolay olanı, adam astnayı seçiyorlar. İnsa- na, insanca yaşayacak ortamı yaratmak için bir şey yaprimı- yor. Sonra sen bunu yaptın senı asacağız' deniüyor. Üç yd Snce de aynı koraılan konoş-' muştuk, engizisyon mantığı sü- riiyor. Şu anda 150 insan idam cezasım yemiş ama ne olacağmı bilmeden bckleşiyor. Oünaz böyle şey. Bu, işkencelerüı en büjüğüdür" İngiltere'de bir zamanlar hırsızlığın suçuidammış. En çok hırsızhk da. hırsızhktan asılanlan s'îyretmeye gelenle- nn toplandığı meydanda olur- muş. 12 Eylül sonrası idamla yargılanan birçok insanı savu- nan Avukat Metin Cengiz. anık idamla hıçkımsenın kor- kutulamayacağına inanıyor. Geriye dönüşü olmayan bir cezanın hala ceza gıbi görülüp konuşulmasını, gen kalmışhğın göstergesi olarak yorumlayan Metin Cengiz şunlan söylüyor. "Birçok nuhekkilim idamla yargüandı. Bunların çoğu şu an aramızda, bidmle birlikte yaşı- yor. En çok ceza alanı 10 yıl yartı. Şimdi düşünün, bir taraf- ta idam bir tarafta 10 yıl. İdam çözüm değil. Bütün insanlan asarak bir yere varamazsunz. Adam asmakla göz dağı veril- mez. Zaten Doğu'da. yerinde infazlar, faili meçhuUer sürü- yor, idam cezasına ne gerek >ar? Faili meçhuUer ve yerinde infazlarla içiçe yaşanan bir ül- kede insanlan idamla korkuta- mazsuıız." 'Ben anneyim, çocuğumu kimse asamaz!' Hüseyüı Özdemir Bir gece çocuğu- nuz evden gözleri- nızin önünde polis- ler tarafından alınıp götürülse ve 15 gün hiç haber alamasanız, ne ya- parsınız? Ya daha sonra tutuklanıp cezaevine kondu- ğunu duyduğunuz- da ne düşünürsü- nüz? Mahkemeye gjttiğinizde de savcı, çocuğunu- zun "Anayasayı tağyir, tebdil ve Ugaya cebren teşebüs" suçundan TCK'nın 146/1. maddesi uyannca ıdamını isterse ne hissedersiniz? Herhalde çaresizlik içınde ne yapacağıruzı bile- mezsiniz... Halen İstanbul Devlet Güvenlik Mah- kemesı'nde idam istemiyle yargılanan Ahmet Özdemir, Muammer Pakkan, Zeynep Güngörmez. Sezgin Çeük ve Nursel Demirdövücii'nün aılelen de ilk zamanlar ne yapacaklannı şaşırmışlar. Oğullan ya da kızlan gözaltına alındığında önce çok ağlamışlar. Ancak ağlamakla hiçbir şeyin çö- zülemeyeceğini anlayınca yapılanlann haksızlık olduğunu yüksek sesle söylemeye başlamışlar. Daha sonra tek başına bir şey yapılamıyacağını anlayınca da biraraya gelerek dernek kurmuşlar... "Benim çocuğum benim onunundur" diye sözlen- ne başlıyor. Hüse- yin Özdemir ve ço- cuklarının haksızlı- ğa, yargısız infazla- ra karşı çıktığıru an- latarak devam edi- yor: "Bunlara hepimiz karşıyız. Benim ço- cuğum davasında haklıdır. Bütün ku- nüuşlara baş>ura- cağız. Gerekirse, imza toplayıp Avru- .«- -rnn P* İ*G*n Haklan Muşerref Pakkan Komisyonu'na kadar gidcceğiz. Eğer Türkiye'de demokrasi yoksa, insan haklan yoksa, bu çocukJan asacaklarsa bizi de assn nlar." Özdemir, "Mücadele edeceğiz, hakkmuzı koru- yacağız. Bizi mi infaz edecekler. Benim çocuğum hırsızlık yapmamış, soygun yaptnamış. Hakkını sa- vunmuş. herkesin hakkını savunmuş. Hani idam kalkmıştı. idam yoktu niye bugün oluyor" diyor. Yugoslavya'dan 29 yaşında Türkiye'ye gelen Muşerref Pakkan şimdı 55'ınde. Pakkan "Bulgar rejiminde de. Tito rejimin de yaşadım. Yallahi burası hiç bir yere benzemiyor" diye söze başlıyor "Poüs bana "Türkiye'ye niye geldin' dedi. Benim hakkım olana polis mani olamaz. Ben gelirken memleketteki büyüklerin vicdamna sığınarak gel- dün. Ama olmayan şeye sığınmışım, olmayan şeyi Cennet Güngörmez aramışım. Ben ca- hil kafamla bu olanlara şaşın- yorum. Bizûn ço- cuklannuzı idam edeceklermiş. Ev- ladımı sonuna ka- dar destekleyece- ğûn. Madem ki ben insanım, insanlan seviyonım >e des- tekleyeceğim."' Pakkan, idam karan çıkması ha- hnde "Büyüklerin büvüklükkrinden Fadime Demirdövücü siyasetle çıkmışlar. Siyaset ise eğer, biz de siyaset yapıyo- nız, benim çocuğum da siyaset yapıyor. Biz de insanız. Ben infazlardan korku- yordum. Bir yerden duyduğum zaman 'acaba benım kızımı infaz mı ederler mı' diye korkuyordum. Demirelie görüş- meye gitmiştik. De- mire) bana 'sen sus konuşma' dedi. Ben DoğanÇelik canını almak istiyor- lar" diyen Fadime Demirdövücü, za- man zaman yükse- len ses tonuyla şun- lan söylüyor "Benim çocuğum insanlan severdi, çok dürüsttü. Doğnı olduğu için mi ası- lacak? Benim ço- cuğum sanki bir deli- lik yaptı, bir kız kaçu-dı, hırsızlık yaptı, kız sattı. esrar sattı... Yeter artık. utanması gerektiğini" vurgulayarak şöyle diyor: "Onlan biz seçtik başımıza. Biz oturttuk o san- dalyeye. Bugün miüetten utanmadan bunları yapn yorlar. Üç tane harp gördüm bu y aşıma kadar, ama bugünkü gördüklerimi görmedim. bugünkü yaşadı- ldarımı yaşamadım. Fikir suçsa Demirel de suçlu. O da siyaset yapıyor. O zaman önce onu asmalan lazım. Onun da yaptığı suç. Benim çocuğumu idam ederse ben torunumu kendim yetiştiririm." Cennet Güngörmez ıse çocuğunun daha önce de cezaevınde yattığını, hükümetten beş yıl alacaklan olduğunu söylüyor. Hükümete, devlete öfkeli Güngörmez. Soluk almadan anlatıyor: "Hükümet o beş seneyi vermemek için gelip yine çocuğumu götürdü. Bu sefer köydeki demekten aldılar çocuğumu. Hükümet olarak onlar oralara de dedim ki; 'sana ışkence mı yapıldı, sana kum tor- balan mı takıldı, cereyanlar mı verildi, filistin askı- lanna mı asıldın?' Bunun üzerine bana 'Hükümet bana iltimas mı geçti' dedi. Ben ne bileyim, belki de iltimas geçmiştir. Öyle ya, onlar için 12 Eylül geldi. Bizleri içeri doldurdular. Onlara hiçbir şey yap- madılar. Ne Türkeş'e yaprdar, ne Demirel'e, ne de- Özal'a yaptılar. Ama sol kesimi olduğu gibi içeri doldurdular. Ben idama karşıyım. Önce kendileri ipi boyun- larına taksınlar, bir de kendi çocuklanna taksınlar. Ondan sonra bize gelsinler. Önce iğneyi kendilerine soksunlar, sonradan çuvaldızı bize soksunlar." Fadime Demirdövücü de kızgın. Kızının ebe- hemşire olduğunu 9 yı\ devlet için çahştığını anlatı- yor. "Benim kızun bir can kurtaran idi. Şimdi onun Hep nefret ekiyorlar. Ben anneyim, benim çocu- ğumu hiç kimse asamaz. Allah o çocuğu bana ver- miş. Kimsenin hakkı yok onu aunaya. " Kardeşi idam istemiyle yargılanan Doğan Çeük konuya "insan haklan açjsmdan" yaklaşümasını is- teyerek ıyimser bir tahmınle şunlan söylüyor: "Biz artık gercekleri görüyoruz. Bunu da haykm- yoruz. Bu insanlann davasına sahip çıkıyoruz. Nasıl sahip çıkıyoruz; örgütlenerek. Örgütlenmeden çağ- daş anlamda mücadele edilemez. Bu yüzden "Tutuk- lu Aılelen insan Haklan Içın Yardımlaşma (TİYAD)' adı altında dernek kurduk. Derneğunizin amacı bellidir. İnsan haklarını korumak. İdam mümkün değil. Hele biz de davamızı sahiplendikten sonra, tutuldu aileleri olarak birlikte hareket ettik- ten sonra bu tiir şeylerin olacağuıa inanmıyonım."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear