Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 30KASIM1993SAU
ffiAMDOSYASI
YA YİNA HAZIRLA YANLAR; DENİZ TEZTEL
A¥ŞE YHLDIRIM EVÖNE ALGAN
Gülizar Çağlayan
Asılmak
istenensizinçocuğunuzdaolabilirOnlar anneydiler, babaydılar, kardeştiler ve en sevdiklerinin idamını bekliyorlardı... Kimbilir ne acılar çektiler o sonu gelmez bekleyişlerde..
İdam konusunda söylenecek. yaala-
cak çok şey var. İdam cezası talep eden
savcılar, karan veren yargıçlar, idam
sanığını savunan avukatlar. yasa koyucu-
lar, yöneticiler, yazarlar, bu cezaya tepki
duyanlar...
Herkes idam üzerine çok şey söyleyebı-
lir, yazabilir. Uzun uzun bu konudakı gö-
rüşlerinı dile getinr. Ama sanınz. hiçkim-
se "Iıakkında idam istenen'" ya daw
çocu-
ğu, kardeşi, eşi idam edilen". her an "ya
gerçekleşirse..."yı yüreğınde taşıyanlar
kadar "iyi" anlatamaz.
Çocuğu değil, çocuklan ıdamla yargı-
lanan ve yıllarca onlann peşınden şu ce-
zaevi senin bu cezaevi benim dolaşan bir
anne anlatıyor:
"'Çocuklanmzın kafasmı keseceğiz,
horoz gibi' demişti bir tanesi. 'Onu yapa-
mazsmız' dedik. Ama >a yapılsaydı?..."
"Çok ayıp ve utaıulacak birşey" diye ni-
teliyor ıdamı, "Türkiye'yi 21. yûzyıla böy-
le. iıtsanları asarak keserek mi götürecek-
lerr
Bir sabah, radyodan -belkı milyonlann
kulak bile kabartmadığı- "....'nm idam
karan onaylandı" haberini hiç duyma-
mayı umarak ama yine de kulağı radyo-
da, yıllannı geçiren bir anne... Aynı dava-
da yargılandığı arkadaşlan "asdan" bir
idam sanığı... Onlar ne derler. idam üzeri-
ne, sorduk. Zaman zaman duralayarak
ya da taşırmamaya çahştıklan yaşlanyla
•ve dalan gözlerle, bazen kısık sesle, bazen
öfke ve kararlılıkla anlattılar.
12 Eylül'den sonra MLSP-B da\asında
idamla yargjlanan ve 1991 "de şartlı lahli-
yeden birkaç ay önce Yargıtay'ın karan
bozmasıyla serbest kalan Hulusi Zeybel.
"Aynı davada idamla yargılanan 70 ki-
şiydik. 40'ının cezaları müebbete çevrildi.
Dava açıldığtnda bizden çok aileler üzerin-
de etkili oldu. Onları sakinleştirmek için
uğraştık. Davanuı kısa sürede bitmeyece-
ğini, bazdarnmzı ayırıp idam edeceklerini
anlatmaya çalıştık. İki arkadaşımız asıldı.
Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan. Ameri-
kalılara yönelik bir eylemden yakalandı-
kları için onları seçtiler."
Hulusi Zeybel, dava sırasında şunlan
düşünmüş.
"Hepimizi asmaları mümkün değildi.
Birilerimiz muttaka gidecekti ama kim
olacağı önemli değildi. Bireysel açıdan el-
bette ölmck hoş birşey değil. Ama korku.
panik gibi duygular yaşamadık. İdam ce-
zasıyla yargılanmtş olmanın verdiği duygu
o ydlarda çok sıcaktı. Bugün artık aynı
duyguları yaşamak mümkün değil. Ama
mutlaka etkileri var../'
Hulusi Zeybel. cezaevinden çıkuktan
sonra uzun bır süre yaşama uyum sağla-
maya çalışmış Şımdı kıtapçılık yapıyor.
12 EylüTde bır kua. bır oğlu ve iki da-
madıyla birlikte 6 yakırunın peşinden
koşmuş, 70'lik Gülizar Çağlayan. Bir ktzı
ve bir oğlu fazla kalmamış cezaevinde. İki
çocuğu ve iki damadının ardından ıse ne
kadar koştuğunu o bile anımsarruyor.
Şimdi hepsı serbest. "şanslı" olduklannı
düşünüyor. Yaşadıklannı anlaürken.
yılgın değil aksıne güçlenmiş, dimdik:
'İdamlar Türkiye'nin yüzkarasr
"Üç sene hiç görüşemedik. Her gün gaz
bombalan patlıyordu,"Acaba hangjmizin
çocuğu" diye cezaevi kapısında beklerdik.
Bu idamlar insanlann, Türkiye'nin yüz
karası. "Çocuklannızın kafasını kesece-
ğiz. horoz abı' demişti bir tanesi. Biz de
'Onu yapamazsınız' dedik. Bunun hiçbir
kurtuluşu yoktur. Ne yapmak istiyorlar.
ne yapacaklar? Şimdiye kadar öldürdüler,
ne elde ettiler? Artık içimizden dışanya
taşmaya başladı. Sokaklara dökülmeliyiz,
"yeter" demeliyiz.
Çocuklannın suçsuz olduğuna her za-
man ınanarak onlan savunduğunu, yıllar
süren yargılamalar boyunca kendisinin
de cezaevinde gibi yaşadığını anlatan Gü-
lizar Çağlayan. "Bütün o y argüamalar bo-
yunca ne mahkeme ne adalet ne de bir sa-
vunma gördûk. 12 Eylûl bize bu oyunlan
oynadı. Çiller şimdi "ananız-bacımzım"
diye çıktı. Ana-bacı olarak yaklaşsın in-
sanlara. tnsanlan astırma, kestirmeyle ol-
maz. Tabii, onun oğlu savunmuyor ki dağ-
larda bu vatanı..."
"Binlerce analarımız var bizim. binkrce
anaların çocuklan kayip, ne ölüsünü bula-
bildiler, ne dirisini. Ben 12 Mart dönemin-
de de mücadele ettim, Mamak'ta cezaevle-
rine karşı" diye söze giriyor Leman
Fırtına.
"Oğlumun resunkri asüıydı bütün du-
varlarda. On senedir aranan Kanlı
Curna' diye v azıyorlardı. Ne aranması, o
zaman Siyasal Bflgüer'de okuyordu..."
diye sürdürüyor. Onun da oğlu iki yıl
önce serbest kalmış.
Leman Fırtına, bugün hala idamla
yargılananlar için endişeli. "Onlar için
kaygı duyuyoruz. O zaman kendi çocuk-
lanmız için duyduğumuz şeyleri şütidi on-
lar için duyuyoruz. Biz yaşadık çiinkü..."
diyor.
İnsanlann, tepkılenni dıle geürmesı ge-
rektığini söylüyor Leman Fırtına:
"Aslında insanlara sormak gerekir. Bir
gazetedeki idam haberini okuduğunda
acaba ne hissediyorlar, ne düşünüyorlar?
Birazcık olsun. bunun sonımluluğunu duy-
muyor mu insanlar? Duyuyorsa bunun için
ne yapmak gerektiğine dair hiç mi kafası-
nda düşünce yok? Kaldı ki kendisi de olabi-
lir, kendisinin bir yakını da olabilir. Tepki-
siz ve duyarsjz bir toplum olduğumuz süre-
ce hiç beklemediği bir anda kannaşık bir
yaşamda. devlet bugüne kadar sessiz
kaldığı uygulamalan sana karşı da uygu-
lar."
îstanbııFunoıtayeridarağacı
îbret-i alem için' meydanlarda yapılan idaânları izleyenlerin beynine neler kazınmıştı?
BERATGÜNÇIKAN
O gece, sabaha karşı bütün İstanbul
oradaydı sanki. İç yeleğine bağlı kös-
tekli saatine ikide bir bakan Hamdi
Bey, başını sallaya sallaya söyleniyor-
du, "Otaır mu, insan bu kadar bekletuv
mi7" Londra Bar'da, müşterisını ma-
sada öyle, bır başına bırakıp gelen
konsomatrist Şermin, önlere gecebil-
mek için kalababğı yanyor, kalçasına
fütursuzca değen elin sahıbine edilme-
dik küfür bırakmıyordu. Ondördüne
yeni basmış. bryıklan yavaş yavaş du-
daküstü derisıni zorlayan Ali. varşova
marka pikabm üzennde tepiniyor,
kendi çığhğıyla kendinden geciyordu;
"Hadi.. hadi..."
Kokorecçüer, nohutlu pilavalar, şı-
racılar kalabahk arasında dolaruyor.
heyecandan mideleri değışik türden
salgılar bırakanlan ya serinletiyor ya
da doyxıruyorlardı. Sonunda beklenen
an geldi. Kalabahğın uğultusu sessizli-
ğe. saücılann çığhklan en görünen açı-
dan bir yer bulma telaşına dönüştü.
Önde imam, arkasında ayak bilekleri-
ne kadar uzanan beyaz giysısiyle o gö-
ründü. Sava, cezaevi müdürü, celladı
ve askerler arasında korkuyla büyü-
müş gözlerini kalabalıktan uzak tut-
maya çahşü. Binlerce kişı bu korkulu
gözleri görebilmek için birbırlennin
omuzlannın üzerine abandı.
Kısa sürdü imamın duası. Beyaz
gömleğinin üzerine suçunun yanb ol-
duğu kağıt iliştinldiğınde sadece ağb-
yordu. Cellat Ali. ayaklannın altmda-
ki tabureye bir tekine savurduğunda,
binlerce kışinin sohığu kesildi. Boşlük-
ta sallanan bacaklannın arasından id-
ran sızmaya, dili yan açık ağzından
dışan sarkmaya başladığjnda kala-
bahk sessızce dağıldı.
İdama bir iki, idama biriki...
Bu olayın geçtiği yer Sultanahmet
Meydanı. Tarih ise bir yüzyılı geri attı-
racak kadar eski değil DemokratPar-
ti'nin iktidarda olduğu 1950"li yülarda
adetten olan, bugün de rrulyonlarca
kiş^nin özleminden bir uygulama,
"İbret-i alem için birkaçını şöyle mey-
danda sallandınvereceksiıı ki..." O yı-
1larda, ibret ıcın secılmış iki meydan-
dan bin Sultanahmet. Diğeri ise Emı-
nönü'nde, Mısır Çarşısı'nın hemen
yanındaki alan. Peki o ıdamlan izle-
yenlerin, gencinin, yaşhsının,
kadınının erkeğinin beynine neler
kazındı? O ahnan "ibretfere" ne oldu?
Hasan Pulur. ne kadar kaytarmaya
çalışsa da kendi tanımıyla o "idam pik-
nikferi''nden bırine katılan bir gazete-
ci. O yıllarda Son Havadis'te çalışıyor
Pulur.
Beşiktaş'ta yedi yaşında. sağır ve
dilsiz bir kıza tecavüz ettikten sonra
öldüren, cesedi denize atmak üzerey-
ken yakalanan Berber Hayri'run
idamını izlemekle görevlendırildığınde
itirazlan sonuçsuz kalıyor. E\inden,
Bakırköy"den Sultanahmet'e dogru
yola çıküğında dolmuş şoforlerinin
çığlıklanyla karşılaşıyor, "Hadi idama
bir iki, hadi idama bir iki..."
Sultanahmet çoktan dolmuş. Sema-
verleriyle birlikte gelip çay demleyen-
ler, kokarecçiden çeyrek ekmek arası-
na sardıranlar, sahlepçüer, bır de bu-
gün Galatasaray-Mancester maçının
izleyicisıni bile küçümsettirecek kala-
balüc karşısında şaşkına dönüyor.
Bu, kalabahğın Berber Hayri'yi sey-
retmek için üçüncü kez toplanışı.
Daha önce iki kez toplanıp da ınfazın
ertelendiğini duyunca çılgına dönen,
neredeyse bir intifadayı yaşayan ka-
labahğın bir kez daha ertelemeye ta-
hammülü yok. Berber Hayri yırmiikı-
yirmiüç yaşında bir çocuk. Celladı.
İnfaz nosıl yapılıyor
Güneşdoğmadan
kimsegörmeden
1 Ağustos 1967 tarihli Cezaevleri
Geoelgesi'nin "Öliim Cezasıve Yerine
Getirilmesi" başhklı bölümünde "İdam
cezası, buna mahkum olankimsenin asıbnak
suretiy le hav atınm izalesidir" denihyor.
Genelgede, ıdamın hangı koşullarda ve
nasıl uygulanacağı şöyle anlauhyor:
- İnfaz, güneşdoğmadanönce
gercekJeştirilir.
- İnfaz, cezaevinde bulunan diğer hükümlü
ve tutuklulann göremeyeceği bır yerde
>apıhr ve yapılacağı an. hükümlü ve
tutuklulardan gızlenir
-tnfaz sırasında hükmü veren mahkeme
heyetinden bir kişi, cumhuriyet savcısı,
doktor, zabıt katibi, cezaevi müdürü. din
görevlisi. hükümlünün avukatı bulunur.
Aynca hükümlünün ailesinden de infazın
gecikmesine neden olmayacak, emniyet ve
asayiş yönünden de sakıncalı ohnayan bir
kişi buİunabilir.
- Hükümlüler birkaç kişi olursa birbırinin
karşısında asılmazlar.
- Gerekli hazırlıklar y apıldıktan sonra
hükümlü "ölüm hucresinden" alınır, infaz
yerine getirilir. Hükmün yüzüne karşı
okunmasından sonra ceza infaz olunur.
- Ölümün kesinleştıği doktor tarafından
belirlendıkten sonra ceset, teşhinne izin
venlmeden cezaevinden çıkanlır.
- Asılan kişinin cenazesi, tören v apılmadan
gömülmek üzere mirasçılanna verilir.
Mirasçüan olmadığı ya da cesedi kabul
etmediği takdirde asılan kişi belediye
tarafından gömülür.
- İnfazdan sonra dunım bir tutanak ile
belirlenir ve infaz yerinde bulunan kişüer
tarafından imzalamr.
- İnfaz, hükümlünün mensup olduğu din ve
mezhebin özel günlennde, gebe kadınlar
için doğum yapmadan önce ve akıl
hastalığına sahip olanlar iyileşmedikçe
gerçekleştırihnez.
ErolTaş
morgda çahşan Kara Ali. İpi boynuna
gecırip sandalyeye vurduğunda bek-
lenmedik birşey oluyor. Berber Hayri
hareket ediyor, ip dönmeye başlıyor.
Önlerde, güvenük kordonunun ar-
kasında bekleyen foto muhabırlerin-
den biri Hayri'yı tutup ipin dönmesini
durduruyor. Fotoğraflan çekip gaze-
teye döndüklerinde iğrenerek. nefretle
iki satır haberini yazıyor Pulur. Şimdi
genye dönüp baktığmda anımsadığı,
insanlann intikam için değil sadece se-
yirliğine Sultanahmet'te toplandığı.
Börekçi Ali, Berber Hayri, Ankara'-
da Rus Sefareti'ne piyade talimatna-
mesini atmakla suçlanan bir kişi ve Sa-
lacak Canavan, Gazeteci-Yazar Halit
Çapın'ın beş-altı metreden izlediğı ve
Halit Çapın
unutmadığı idamlar arasında. Börekçi
Ali'nin de celladı. namı diğer İstanbul
Celladı, Kara Ah. Ali bu kez ipi ayar-
lamayı beceremivor, sandalyeye
vurduğunda Börekçi Ali yere düşü-
yor. O dönemde basın odasında gö-
revli olan kcr v
-?r
Muzaffer Acar,
fırhyor yerinden ipi tekrar boynuna
geçiriyor ve iş bıtiyor. Berber Hayri'-
nin ırifazını üç ay bekhyor İstanbullu-
lar. O yıllarda istanbul öyle on mıl-
yonluk bir kent değil. olsa olsa dört-
yüzbin nüfusu var. Infazın yapılacağı
gece bınlerce kişi Sultanahmet Mey-
danı"nı dolduruyor. Genelev, pavyon-
lar müşterisinden çahşanına boşabyor.
İnfazlan ızlediğinde ondokuz-yirmi
yaşlannda olan Çapın. gazeteye gıdip
Hasan Pulur
yazısmı yazdıktan sonra eve dönüyor
ve kusuyor.
Bugün, "ACBI zamanla çıkıyor" di-
yor Çapın, "15-20 yıl sonra daha fazla
koymaya başlıyor. insanlann ölme öz-
gürlüğü vardır. O kalkıyor ortadan. Siz
bir gösteri maddesi oluyorsunuz. Bin-
lerce kişi o meydanlarda küfürler, kah-
kahalar. çığlıklarla sizi izliyor. Biraz
beyni olan bir insanın orada olduğunu
düşündüğümde panikliyorum."
Bir çocuğun gözüyle idam
Salih Okray, Emmönü Meydanı'-
nında oniki yaşındayken bır idamı ız-
lediğinde o izlerin yaşamı boyunca
kendisini bırakmayacağından haber-
sizdi. Bugün kırkalü yaşında. Geriye
dönüp. o sabaha karşı yaşananlan
anımsadığında hıssettiği üksınti. Be-
şiktaş Canavan'run asümasını izlemek
için çoğu yaşıtı olanlarla birlikte Emi-
nönü Meydanı'na geliyor Okray. Sa-
nyerli bir grup Varşova marka pikap
üzerinden izhyor ıdamı. Oldürülenle-
rin çocuklan bağınyor. "Asmayın, on-
lan asmayın" diye.
"Neden öyle bağmyorlardı an-
diyor Okray, "Sabah sela
eriliyordu camkkn. O arada astüar
taş Canavan'm. Işedi, dili dışan
çıktı. Kaç yıl gecti unutarnadım. O tür
olümden hep korkanm. İğrenç, tiksjnti
verid bir olay."
Aktör Erol Taş da idam izleyicile-
rinden. Onun da anımsadığı Berber
Hayrinin infazı. "Bu ahlaksız herif ol-
duğu için kafama yer etü"
1
dıyor. İstan-
bul'da ıdamlan hemen hemen herke-
sin ızlediğini anlatırken. ehyle de tarif
ediyor, "O dil böyle kayış gibi yemyeşil
çıkardı."
Adliyenin alt kaünda yapılan idam
sehpalan, cellat Çıngene Ah, hep bir
merak yüzünden gjttiği idamlardan
Taş'ın aklında kalarüar. İzleyenlerin
tüylerimn diken diken olması bir yana
Taş'ın anımsadıklan arasında doğa
olaylanyla idamlann bütünleşmesi de
var, "Salacak Canavan'nuı babası ta-
ahhütte bulundu. 'oğlumu serbest bıra-
kın, Türkıve'ye uçak saün alacağım'
dedi. Dinlemediler. Asıldığı gün, ortalık
günlük güneşlikti ama bir fırtına çıktı,
ne olduğunu şaşırdık."
Hitkrveuşakkm
Av.FİKRETtLKİZ
Cumhunyetin ilarundan 30 Nısan 1991 tarihine kadar 67 yıl 6
ay 1 günlük sürenin toplam 29 yıl, 9 ay 2 günü boyunca olağa-
nüstü yönetim koşullannda yaşarruşız. Sıkıyönetımin
kaldınldığı 19 Temmuz 1987 tarihine kadar 25 yıl, 9 ay. 18 gün
boyunca sıkıyönetim komutanlan emır ve talimatlanna uymu-
şuz. Ülkemizde "Olağanüstü Hal" olağan hale dönüşmüş. Orta-
lama 70 yıllık ınsan ömninun 30 yılı Türkıye'de olağanüstü rejim
altında geçiyor. Bugün 20 yaşında olan gençler "olağan" yöne-
tim ve rejimı tanımıyor.
12 Eylül 1980 sonrası yaklaşık 7 bın yurttaşımız için açılan da-
valarla 'idam" ıstendi. Mılli Güvenlik Konseyı 53 ölüm cezasını
onaylarken, sivıl yönetim ise TBMM'nde 1984 ekim a>ında 2
idam cezasını onayladı. Bu arada yasal bir değışiklikle kesınleş-
miş ölüm cezalannın bir kısmı ömür boyu hapse çevnldı.
Türkiye'de ölüm cezası kalkmamışür ama sivil parlamenter
ortamda infazı Fıilen ortadan kalkmıştır. 1965-1971 ıle 1973-
1980 yıllan arasındaki 15 yıllık süreçte TBMM idam cezalannın
infazına onay vermedi. Ne zaman siyasal yaşam veya parlamen-
ter ortam, asken müdahalelerle kesıntiye uğratılmışsa, bu dö-
nemlerde Türkiye'de daragaçlan kuruldo. 1980-1983 askefi reji-
minde ölüm cezası verilen ve cezalan MGK tarafından oriayîa-
nan 20 kişi adi suçlu, 33 kişi ise "siyasi"ydı. Adi suçlulardan 10'u
hakkında Yargıtay'ın onama karan 1975 yılmda verilmişti.
TBMM ise bu cezâlann infaana "evet" demedı. 11 Eylül 1980
tarihine kadar. 12 Eylül 1980"den bırbuçuk yıl sonra adi suçlu-
lann cezalannın ınfazını MGK onayladı. Demek kı 12 Eylül
1980 asken müdahalesi olmasa idı. ölüm cezalan Yargıtay ta-
rafından onaylanmasına rağmen 5 yıl daha yaşayan ve asken
darbeden sonra 1.5 yıl daha hayatta kalarak 6.5 yıl ömrünü sür-
düren bu yurttaşlanmız, yaşayabilecektı. Askeri müdahale ol-
masa ve 12 Eylül faşizmıne kendini sonımlu sayanlar "dnr" diye-
bilseydı, TBMM görevine devam edecek, aa ıçınde olan 10 yıırt-
taşımız şimdi aramızda olacaklardı. 7 bin kişi ıçın idam cezası is-
tendi ama şimdi çoğu aramızda. Yaşıyorlar.
Hiçkimse ölüm cezası veren yargıçlan hemen eleştirmesin.
Ancak ölüm cezası vermeyi kendi vıcdanında kişi olarak benim-
seyen, öç alma duygusunu dağıttığı adalete egemen kılan, ta-
rafsızhğıru hukuk adına yitiren ve bulunduğu kürsüyü böylece
kullanıp "idam" cezasına imza atan yargıçlann adını da kımse
unutmasın. Benım ülkemde "polisteki samimi ikran" delil sayıp
idam cezası veren yargıçlar oldu. Pohste "samimi ikrar" ne de-
mekse!.. Karar gerekçesinin tahmatlara aykın düşmemesine
özen gösterenler oldu. Ölüm cezasına kişi olarak ve hukukçu ola-
rak karşı olmasına rağmen çaresiz idam cezasına imza atan
yargıçlar da vardı. Ama taktır haklannı kullandılar, Türk Ceza
Yasası'nda yer alan 59. maddeyı gözardı etmediler idam, ömür
boyu hapse çevnldi. "Faşizme karşı çıkmak insanuk görevidir"
dediler. Ama. tam bir ay 17 gün ıçınde "yargılama" yapıp ölüm
cezası veren yargıçlann karanndan kurtulamayan gencecik in-
san asıldı. Adi unutulmadı. Bu ölüm cezası o gün lanetlendi, bu-
gün de nefretle anılıyor.
Hiç düşündünüz mü? Sabah saat 05.00 haberlerinde abinizin,
babanızın. akrabanızın cezaevi avlusunda, heyet önünde asıla-
rak idam edildiğini "haber" olarak dinliyorsunuz... Hiç idama
mahkum hükümlü oğlunuzdan mektup aldınız mı? Hiç aklınıza
getirdmiz mı, boynunuza ılmık gecinldiğinde ne düşünürsünüz?
Hiç ınfazda bulundunuz mu? Bır ^zete haberi, adh bir vak'a ol-
maktan öte, idamla yargılanan müvekkihnizi avukat olarak sa-
\"undunuz mu? Yargıç olarak sanığın gözlerimn ıçine baka baka
"idam" karan verdıniz mi? Yargıç olarak infazda bulunduğunuz
zaman. hükümlünün kısacık bır bakışı ve hele hele gözünüzün
icine baka baka hafifçe gülümsemesi ne anlama gelir.. Emekli
bir yargıç olarak huzur içinde kahkaha atabilir misinız? Ya hata
varsa... Asılan gen döner mi? Verdiğinız karan. insanı ölüme
göndermeyi içinize sindirebüır misiniz? Yaşam, onu korumamızı
gerektiriyor. Yasalar eskir. Toplumun kendi dinamiği utanıia-
cak cezalandırma sistem ve maddelerini yasal olsa bile kabul et-
meyecek bir noktaya ulaşınca, "ölüme" davetiye çıkarmak in-
sanhk suçudur.
"Ölüm cezası kaldınlmışnr. Hiç kimsebu cezaya carptırüamaz
ve idam edilemez" hukmunün yer aldığı "İnsan Haklan ve Ana
Hürriyetieri Korumaya Dair Sozleşmeye (Ek) Ölüm Cezasının
Kaklırümasına İlişkin 6 Nolu Protokoî"ün Türkıye tarafından
imzalanması zorunludur. Aksi taktirde idamcezalanna imza atı-
lan bir ülke olarak insan onurunu koruyamayan ve yurtdaş-
lanrun yaşam hakkını ortadan kaldıran bir ülke oluruz.
Oysa, yaşadığımız çağ açısmdan tarihten. Hitier'den ve
uşaklanndan öç almalıyız. Hitler iktıdara geldıği zaman parla-
mento binası önünde konuşma yapmıştı. "Ben Almanya'nın en
büyük YargKiymi..." Bu konuşmaya o tanhte hiçbir hukukçu-
dan tepki gelmemiştı. Hitler yönetimi parlamento binasmı yaktı.
Saçu bazı solculann üzerine attı. "Diınitror' ve arkadaşlan Al-
man Yüksek Mahkemesi'nde yargjlandı. Mahkeme suçsuz ol-
duklanna karar verdi. Saıuklar beraat etti. Hıtler bunun üzerine
"vatana ihanet" davalannı karara bağlamak üzere Volks Ge-
richtsof yani Halk Mahkemeleri kurdu. Dokuz üyesınden dördü
hukukçu. diğer beşi ordudan SS'lerden oluşuyordu. Hıtler'e bu
yetmedi. Başka bır özel mahkeme daha kurdurdu. "Sonderg-
richt" adıyla anılan bu mahkeme üç kişiden oluşuyordu. Yargı-
çlar nasyonal-sosyalist ilkeleri benımsemiş Nazi Partisi üyeleny-
di. Savunma avukatlan îse Nazı Partisı'ne kayıthydılar. Başka
avukat bu mahkemelere giremezdı. Birkaç avukat davalara gir-
mek ıstedı. Toplama kampma göndenldıler. Bu bilgileri Uğnr
Mumcu'nun 31 Haziran 1974 günlü Yeni Ortam'da yayımlanan
yazısmdan aktardım. Şimdi aynı yazmdan bir alıntı ile bitirmek
istiyorum:
"Bugün Hhier'e uşaklık etmiş yargıçlara 'hukukçu' demek
mümkün müdür artık? Bunlar. siyasal cinayetlerin kirahk katille-
ridir. Bir yüksek kürsuye cübbeyle çıkmak, ceUatlığa meşruiyet
kazandırmaz hiçbir zaman..."
Evet: Ölüm cezalannı kakiınn. Ölüm cezalannın infazmı is-
teyerek, Hıtler ve uşaklanndan öç alamayız.