Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1992 CUMARTESİ
DIZIYAZI
(12 Eylül Yargılamaları
SUNGUNUN
UCUNDAKİ HUKUK
DENİZ TEZTEL
-1-
12 Eylü! 1980... Bir çoğumuzun ya-
^mında dönüm noktası. 12 Eylül as-
teri darbesiyle birlikte yaşamımız
fceğişti. "Olağanüstü dönemde" nasıl
^şanacağını öğrendik. "Demokrasi-
'« geçiş sürecini" adım adım izledık.
""Sıkıyönetim yasaklan"na uyduk...
Ve o giinden sonra. çoğumuzun ya-
amını etkileyen "12 Eylül Hukuku"
lyguJamalanyla karşılaştık. 12 Eylül
-lukuku sonucunda, 650 bin kişi gö-
şltına alındı, binlerce insan işkence
;<>rdü, 210 bin dava açıldı. binlerce in-
an yargılandı. 517 kişi hakkında
dam, binlerce kişi hakkında da hapis
ezalan verildi. 49 kişi idam edildi...
~ek celsede verilen kararla insanlar
iSildı. Yasalar "18 yaşını doldurma-
nış kişi asılamaz" demesine karşın. 17
•aşındaki Erdal Eren asıldı...
12 Eylül günü Genel-
kunmay ve Milli Güvenlik
Konseyi Başkanı Orgene-
ral Kenan Evren imzasıy-
la yayınlanan ilk bildiride
'Türk Silahlı Kuvvetleri îç Hizmet
Lanunu'nun verdiği Türkiye Cumhu-
riyeti'nı kollama ve koruma görevini
\üce Türk milleti adına emir ve komu-
U zinciri içinde ve emirle yerine getir-
ne karannı almış ve ülke yönetimine
bütünüyle el koymuştur" denildi. Ay-
nı gün saat I3.00'de televizyonda ko-
nuşan Orgeneral Evren, tüm siyasi
faaliyetlerin yasaklandığını. partilerin.
sendikalann faaliyetlerinin durdurul-
duğunu, demokratik kitle örgütlerinin
kapatıldığını belirtli. Ve o gün Evren
"Mahkemelerin süratli ve korkusm
çalışrnalannı sağlayacak yasal ve idari
tedbirlerin ahnacatbnı" açıkladı.
16 Eylül günü ilk basın toplantısmı
düzenlejen Milli Güvenlik Konseyi
Başkanı Evren, bozulan demokrasiyi
işletmeye geldiklerini, demokrasiyi
kaldırmadıklannı, normal duzene
normal olan en kısa sürede geçileceği-
ni ve el atmadık hiç bir yer bırakmaya-
caklann söyledi.
Böylece "demokrasi" içinde, emir
ve komuta zincirine uygun yeni bir ya-
şam biçimi başlatıldı. Ve yine bu ko-
şullarda "yargılamalar" başladı.
20 Eylül günü işçi Erdo-
ğan Pclat'ı öldürdüğü.
ı kaçarken de kendisini
durdurmaya çalışan
Tankçı Yüzbaşı Bülent
Angın'ı öldürdüğü ileri sürülen Serdar
Soyergin, Adana 1 Numarah Sıkıyö-
netim Mahkemesi'nde yargılandı. 3
saat 10 dakika süren ilk celse sonunda
Soyergin, tanıklann, ateş edenleri gör-
mediklerini söylemelerine karşın,
idam ce/asına çarptınldı. Ve karar sü-
ratle kesinleşü. Bir ay sonra, 23 ekim-
de, Serdar Soyergin asıldı.
Erdal Eren, 12 Eylülöncesi,4Şubat
1980'de. er Zekeriya Öngel'i öldürdü-
ğü gerekçesiyle tutuklandı. 19 martta
Ankara 1 Numarah Sıkıyönetim
Mahkenıesi tarafından idam cezasına
çarptınldı. 15 temmuzda, dosyadaki
bir sürü tutarsızlık nedeniyle, Askeri
Yargıtay 3. Dairesi, idam karannı
bozdu. Ve dosyadaki en önemli nok-
talardan biri de, Erdal Eren'in 18 ya-
şından küçük olmasıydı. Tüm kanıtlar
alehinde olsa bile "18 yaşından küçük
biri" asılamazdı. Kaldı ki, kanıtlar da
tutarstzdı.
Ancak 12 Eylül geldi ve herşey hız-
landı. Askeri Yargıtay. Eren'in 18 ya-
şında olup oimadığının saptanması
amacıyla. kemik grafiğinin çekilmesi-
Çocuğun aleyhindeki kanıtlar yetersizdi, ama onlann vakti yoktu
'BeslemeyelinL, asahm'
Parlaraento ve hükümet feshedildi
Slahk Kuvvetter
yönebnedkgydy
Tıım \ıırt ta -ıknfirvlım vr*
•^>kaj>j nkııu \d«.ij£ı kmıtlıı
Org. Evren, MGK'nın
ilhelerini açıhladı
stanbul'da
iokağa
ııkma
Türkiye
ile ilgili
haberler
Silahlı Kuvvetlerin .
yönetime
el koymasına
ilişkin
yankı ve
yorumlar
sürüyor
•• ••
ANA HEDff flTATURKCULUK
(«II OUMCA f t
ı*$
~.\ Smır
tt| ] kapılan
açıldı,
bankalar
pazartesı
tt*P*! açıiıyor
htanbul'da
24-05 sutlen
arastnda
sokaga çıkma
Önlemler açıklandı
JDEVLIT BAŞKANLIÖI !
GÖREVINI DE
ÜSTLENEN
ORGENtRAL EVREN
BAŞ8AKANLIK VE
BAKANUKLARIN
MÜSTEŞARLARI İLE
TOPUANTI YAPTI
İDAMI BİR TANIK ANLATIYOR:
Emir sonucu asıldılarO gecenın tanıklanndan biri avu-
kaı Ali Rıza Dizdar. Dizdar, Kadir
Tandoğan ve Ahmet Saner' den "Ar-
kadaşlanm" diye bahsediyor. "Son
derece süratli bir şekilde yargılandı
ve asıldılar. İadeyi muhakemeıste-
mim vardı ve bu istemim sonuçlan-
mamıştı. Karar hukuk dışıydı" diyor
ve ekliyor: "Emir sonucu asıldılar"
"Neden idamı izlediniz: isteseniz
orada bulunmayabiiirdiniz" dediği-
mizde şu vanıtı veriyor:
"Neden gıttiğimi arkadaşlann
ler. Hiç unutmuyorum "yanj tren
kalkıyor mu? Bilet kesildi mi?' dedi.
Nebi Barkıs çok üzgündü. Ahmet.
Nebi'yi teselli edip "Lütfen Nebi abi.
bırak üzülmeyi, arkadaşlara söyleyin
biz trene biniyoruz. Onlar treni ka-
çıımasınlar" dedi. "Başınız dik ve sa-
dece gökyüzüne bakın' dedim.
Ahmet "Biz gidiyoruz. tüm arkadaş-
lanmıza selam söyleyin bizden. bizi
ziyaret edin ve hoşçakalın' dedikten
sonra odadan çıktı. Sonra Kadir'i
getirdiler. O da aynı şekilde arkadaş-
• Avukat Ali Rıza Dizdar, aynı
günü yeniden yaşıyordu: "Cellat. ipi Kadir'in boynuna
geçirirken boyu yetişmedi. Cellat titriyordu. Kadir,
cellada dönerek 'Sakin ol kardeşim, telaşlanacak bir şey
yok' dedi. Onunla da göz göze gHdiğimizde başımı
salladım. O da sandalyeyi teknıe^ 1 ledi.
tuğu sırada bir kafa vurdu. Hiç kim-
se marşını söylemesine engel olama-
dı. Sehpaya çıktı. espri bile yaptı.
Herkes bembeyaz. Şaşkın vaziyette.
El ayak. herşey çekildı. Ahmet etrafa
baktı, herkesi izliyordu. Sonra
Nebi'ye baktı. Sonra dönüp gözleri-
min içine baktı. Bana gözleriyle "An-
latacaksınız bizi' dedi. Ben de gözle-
rimi kapatıp. 'tamam, anlatacağım'
der gibi kafamı salladım. Ve bir tek-
me... Saldalye aJbayın
suratına fırladı.
Ahmet bir salıncakta
sallanan güzel bir
cocuk gibı sallanı -
yordu.Sallandı,
sallandı...
Ve kor
kunç bir
sözleriyle söyleyeyim: Bize 'gelecek-
siniz, göreceksiniz ve arkadaşlanmı-
za bizim nasıl asıldığımızı anlatacak-
i sınız" dediler. Birincisi bu. İkincisi
ben bir avukatım ve insanım. Bir
ayukat olarak sonuna kadar müvek-
killerimle olurum. Çünkü tx n onlan
seviyorum Biz bu tarihi anı yaşa-
mak, bu tarihi anı belgelemek için
değil, onlarla beraber asılmak için
oradaydık."
''O geceyi" sorduğumuzda derin
bir nefes alıyor Dizdar ve anlatıyor:
"Haberi duyduğumuzda hemen
Selimiye Kışlası'na gittik. Uzun uğ-
raşlardan sonra onlarla görüşmemi-
ze izin verildi. Önce Ahmet'i getirdi-
lanna selam söylememizi, üzgün
olmadıklannı, başlannın devamlı
dik olduğunu söyledi. Sonra Paşaka-
pısı... Orada sadece Kadir'lc görüşe-
bildim. Ahmet'le görüşmem engel-
lendi. Çok kısa görüştük Kadir'Ie.
Sonra sessizlik başladı. İlk Ahmet o
gür sesiyle gerilla marşını okuyarak
kürsüye yürüdü. Askerler agzını tut-
'Oh' sesi çıktı.Sonra Kadir'i getirdi-
ler. O da marş söylüyordu, slogan
atıyordu. Cellat ipi boynuna geçirir-
ken boyu yetişmedi. Cellat titriyör-
du. Kadir, cellada dönerek 'Sakin ol
kardeşim, telaşlanacak, acele edecek
bir şey yok' dedi. Onunla da göz göze
geldiğimizde başımı salladım. O da
sandalyeyi tekmeledi...
ni istiyordu. Ama yargılamalar "sü-
ratli" olmalıydı. bu tesbite vakit yok-
tu. Askeri Yargıtay Genel Kurulu. 20
ekimde, Yargıtay 3. Daire karannı
bozdu. 3. Daire karannda israr etti ve
Eren'in cezasırun müebbete çevrilme-
sini istedi. Ama 20 kasımda Genel
Kurul. 3. Daire karannı kaldırdı ve
idam karannı kesinleştirdi. 12arahkta
MGK Erdal Eren'in idamını onadı ve
13 aralıkta Eren alelacele asıldı.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren. yıl-
lar sonra, 3 Ekim 1984'te, idam cezası-
nın "haklılığını". Muş'ta yaptığı ko-
nuşmada açıkladı: Asmayalım da
besleyelim mi?
BÎR
İDAM
GECESİ
24 haziranı 25 hazırana bağlayan
gece. Paşakapısı Cezaevi'nin önünde
bir telaş yaşanıyordu. Bir grup ınsan.
cezaevi kapısının önünde cezaevi gö-
revlileriyle tartışıyor. Görevliler "Ka-
pıya yaklaşmayın. 5 metre uzakta
durun" derken, insanlar "Kapı önün-
de durrnakla ne olacak; herhalde içer-
dekileri kaçıracak değiliz" diyor. Bun-
lan söyleyenler gazeteciler.
O gece Marksist-Leninisl Silahlı
Propaganda Birliği üyesi olduklan ve
eylemlerde bulunduklan iddiasıyla
yargılanan Kadir Tandoğan ile Ah-
BAHAİLİKNEDİR,
BAHAİLER KİMLERDİR?
ŞENAY KALKAN
Düşüncelerim ııetleşti, pekişti
Tuncay Onai, yaşamının kısa sürede değiştiğini söylüyor
-3-
Tuncay Onat, Bahailer arasına 36
yaşından sonra katılmış. O zamana
kadar nüfus cüzdanının "dini" bölü-
münde "İslam" yazan Onat, "tescil"
olduktan sonra mahkemeye başvura-
rak nüfus cüzdanına da "Bahai" yaz-
dırmış. Bahai olana kadar. dini bir
"disiplin olarak kabul etmeyen",
Müslümanlık'la ilgisi "Allah'a inanıp
Hazreti Muhammedi peygamber ola- j
rak kabul etmek ve Elhamdülillah
Müslümanjm"demekten ibaret olan
Onat,"Hazreti Bahaullah'ı tanıyıp
Bahailiğı öğrenip ve kabul ettikten
sonra öteki peygamberleri daha çok
sevdim" diyor. Şimdi Türkiye Milli
Ruhani Mahfili'nin dokuz üyesinden
biri.
Tuncay Onat Bahailik'le mali mü-
şavirliğini yaptığı Celal Çelebi sayesin-
de tanışmış. Celai Çelebi şimdi Türki-
ye Bahaileri Milli Ruhani Mahfıli
başkanı. Tuncay Onat şöyle anlatıyor:
"Celal
Bey'le iliş-
kımiz. baş-
taişlesınır-
Iıydı.
Ancak da-
ha sonra
kendisini.
ailesini ya-
kından ta-
nıyınca,
büyük say-
gı ve sevgi
duydum.
Tuncay Onat Bir şey hep
dikkatimi çekiyordu. İnancı var ama
dine yaklaşımı, dini konulardaki gö-
rüşü çok farklı. En önemlisi laikliği.
Samimiyetimiz ilerleyince sordum. O
da anlattı. Daha sonra bir yıl boyunca
okudum, araştırdım, toplantılanna
katıldım ve bir yıl sonunda Bahai olup
mahfıle tescil oldum. Üç yıl sonra da
eşim Bahai oldu."
Tuncay Onat Bahai olduktan sonra
neler hişseüğini, yaşamının nasıl değiş-
tigini ise tek kelimeyle özetliyor:
Huzura kavuştum". Sonra
huzur"u şöyle dile getiriyor:
"Dünyaya, msanlara. ilişkilerime
da bu bakışımdeğişti. Dahadoğrusu buko- şüncelerim netleşti, pekişti. Hani, bir
nulardaki çıkanmlanm, ne olması-nC şey düşünür, bir şey hissedersiniz de
yapılması gerektiği konusundaki dü- bunu başkalan da söyleyince ya da bir
Evlilikte ana-baba nzasının önemi
Namaz
Bahailik'te namaz. ıçten ve temiz
biryürekleTann'yı anmak. Tann'ya
içtenlikle sunulan bir \ alvanş olarak
tanımlanıvor ve cenaze namazı dışın-
da tek tek kılınıyor. 3 türlü namaz
var: Büyük namaz, günde bir defa.
kişınin Tann'ya yalvanş için istekli
olduğu zaman kılınıyor. orta namaz
günde üç kez: sabah. öğle ve akşam
kılınıyor. Tek ayetten ibaret olan
küçük namaz ise günde bir kez, öğle
ile güneşın batışına kadar olan süre
içinde istenılen bir zamandakılınabi-
liyor. Kişi işine, o gün bulunduğu
yere göre. bunlardan birini seçebiü-
yor. Küçük namaz, bir ayetin okun-
ması şeklinde. diğerleriyse İslami-
yet'te olduğu gibi. secde edilerek
kıiınıyor.
Onıç
Bahailer her yıl bir ay (Bahai tak-
vimine göre 19 gün) oruç tutuyorlar.
2 Mart'ta başlayan orucu 15 yaşın-
dan küçük olanlar. hastalar, yolcu-
lar, hamileler, yeni doğum yapmışiar
ve 70 yaşını aşmış kişiler tutmuyor.
Oruç 21 Mart'ta sona eriyor. 21
Mart Nevruz Bayramı olarak, yani
Bahai takvimine göre yeni yılın baş-
langıcı olarak kutlanıyor.
Hac ~
Bahai dininde hac yalnız erkekler
ıçinzorunlu. Bahaullah'ın Bağdat'-
daki evi ve Bab'ın Şiraz'daki evi özel
bir tören ve dualarîa ziyaret edilerek
hacı olunuyor.
Bahailer. İran'da yaşanan durum
nedeniyle Türkiye'nın büyük önem
taşıdığına dikkat çekiyorlar. Hazreti
Bahaullah'ın Bağdat'tan İstanbul'a
vanş yolunun. İstanbul Fatih'te ya-
şadığı evin ve Edirne'deki evinin
dünya Bahaileri arasında büyük yeri
olduğunu ve bu yerlerin tanıtımının
yapılarak ziyarete açılmasının. ülke-
nin turizm girdisinde önemli artış
sağlayacağını belirtijorlar.
Evlenme ve boşanma
Bahailik'te çok eşlilik yasak. Bu-
lunduklan ülkelerin yasalanna uy-
gun olaral "resmen" evlenen çiftlere
bir de Bahai nikahı kıyılıyor. Ancak
çiftlerin "resmen" evlenmeleri zo-
runlu. Bahailer dışanya kız alıp ven-
yor. Anca<, evlenebilmeleri için her
iki tarafın anne-babasının nzası şart.
Bir tarafır anne babası nza göster-
mezse e\ lenilemiyor. Boşanmak
içinse bir \asak yok ama eşlerin bir-
birlerinden gerçekten aynlmak iste-
yip istemeıliğini düşünebilmeleri için
bir yıl süre tanınıyor.
Evlenirken erkek tarafı kız tarafı-
na 19 miskal (3.5 gram karşılığı bir
ölçü) altın veya gümüş veriyor. Ba-
hailer burmn günümüzde önemini
yitirdiğini belirtiyorlar. Günümüzde
19 miskal /ani 66.5 gram altın \a da
gümüş katşılığı para ödeniyor. Buna
"mihir ödt mek" deniyor.
Önemli i[ü
Bahai takviminde 19 ay var ve her
ay 19gündenoluşuyor. Yıl 21 Mart'-
ta başlıyoı. 21 Mart Nevruz Bayra-
mı(oruç v; yeni yıl)olarak kutlanı-
yor.
Nevruz dışında Bahailer için kut-
sal olan ve çalışılması yasak olan
günler şunlar:
21 Nisan: Rızvan Bayramı'nın ilk
günü.(Bahaullah'ın emrini açıkladı-
ğıgün)
29 Nisan: Rizvan Bayramı'nın do-
kuzuncu günü.
2 Mayıs: Rızvan Bayramı'nın 12.
günü.
23 Mayıs: Bab'ın emrini açıkladığı
gün.
29 Mayıs: Bahaullah'ın vefat ettiği
gün.
9 Temmuz: Bab'ın şehadeti.'
20 Ekim: Bab'ın doğum günü.
12 Kasım: Bahaullah'ın doğum
günü.
Bahailer, günümüzde eğer bir yer-
de çalışıyorlarsa, amirlerine durumu
açıklayıp izin istiyorlar. Eğer üstle-
rindeki kişiler izin vermezse calışma-
lanna devam ediyorlar, eğer izin
alabiliyorlarsa bu günlerde çalışmı-
yorlar.
Bahailik'te aynca birde 19. gün zi-
yafetleri var. Bu. herayın (Bahai tak-
vimine göre) I9'unda yapılıyor.
Bahailer birbirlerinin evinde topla-
narak önce dua okuyor, ardından
Hazreti Bahaullah'ın ayetleri okunu-
yor. Daha sonra Milli Mahfıl'in der-,
ledıği kendi ülkelerindeki ve dünya-
daki Bahailer'le ilgili haberler verili-
yor. En sonunda da meşveret. yani
tartışma. görüş alış verişi bölümüne
geçiliyor. Zıyafetin bu bölümüne Ba-
hai olmayanlar ahnmıyor ki herkes
rahatça. çekınmeden görüşlerini
açıklayabilsin. tartışma ortamı do-
ğabilsin. 19. gün ziyafetleri toplanı-
lan evin sahibinin hazırlığına göre
çay içilerek ya da yemek yenerek ka-
panıyor.
kitapta okuyunca çok mutlu olur ve
rahatlarsınız ya işte ben de Bahailiğin
ilkelerini. Hazreti Bahaullah'ın dü-
şüncelerini öğrendikçe bunu yaşadım,
yaşıyorum."
Onatlar kan koca Bahai olduktan
sonra ev yaşamlan da daha düzenli ol-
muş. birbirleriyle ilişkileri de farklılaş-
mış. İki de çocuklan var. Tabii ki
onlar henüz Bahai değil. Onat çiftinin
yaşı henüz 9 olmasına karşın zekası 14-
15 yaşındaki bir genç kız gibi davra-
nan, konuşan. soru soran kızlan Sevil.
bunu "Ben henüz Bahailik eğitimi alı-
yorum. Biraz daha büyüyünce Bahai
olup olmayacağıma kendim karar ve-
receğim" diyor.
Tuncay Onat, söz çocuklara gelince
bir ekleme yapmak istiyor:
"Bahailik'te çocuklann eğitimi,
özellikle de kız çocuklann eğitimi çok
önemlidir. Hazreti Bahaullah, 'iki ço-
cuğunuz varsa ve ancak birini okuta-
bilecekseniz kız olanı okutun" der.
Çünkü o anne olacaktır. Annelerin
eğitimli olması, çocuklann aile içinde
alacaklan eğitim nedeniyle çok önem-
lidir. Bahailiğin temel ilkeleri arasında
kadın-erkek eşitliği de vardır ama ka-
dın eşitlikten öte bir öneme, bir yere
sahiptir aynı zamanda."
Tuncay Onat'ın Bahailiği seçmesin-
deki bir önemli nokta da Bahailiğin en
temel ilkesi sayılabilecek, "Dünya ve
ulus birliği". Onat, şöyle açıkhyor bu-
nu:
"Bütün dinlerde, din kardeşliği var-
dır. Bahailik'te ise insan kardeşliği..
Bu çok önemli benim için. Bahailiğin
hedefı. dünyadaki bütün insanlann
eşitliği, birliği ve banş içinde yaşama-
landır. Din, dil, ırk. cinsiyet, sınıf ayn-
mı yoktur o dünyada. Bütün ülkeler
tek bir ülke, bütün milletler tek bir mil-
let sözünün anlamı budur. Bu ulusla-
nn kendi kültürel değerlerinin. özgün-
lüklerinin yok olması demek değildir.
Bu tür farkhlıklar birer kültürel zen-
ginlik olarak korunacaktır. "
SORECEK
met Saner asılacak. Çevrede. Üsküdar
ve Kadıköy'deki ner caddede, her so-
kakta bir metre arayla asker dizili.
Bazı önemli noktalarda barikatlaı
var. Barikat arkalannda mitralyözler.
Cezevinin karşısındaki evlerin tümü-
nün ışıklan sonük. Yalnızca balkonda
ya da pencere arkasmda otunıp sigara
içenlerin ateşleri görülüyor. Sokak
lambalanndan çoğu sönük. Ağır ve sı-
kıntılı bir hava...
Saat 02.00 sıralannda konvoy görü-
lüyor. Önde bir polis arabası, ardında
bir cip, içi asker dolu 3 cemse ve her
tarafı kapalı cezaevi arabası. Ringin
ardında asker dolu üç cemse daha, bir
ambulans ve bir cip. Hızla cezaevi ka-
pısından giriyorlar. Beklenen an gel-
di.Yüz yıl gibi süren üç saatlik bekle-
yiş. Zaman zaman gazeteciler birbirle-
riyle sohbet ediyor. Bir gazeteci kendi-
ni fena hissediyor, bir köşeye gidip
kusuyor. Mendiliyle yüzünü silerken
söyleniyor: "Dışanda beklerken mi-
dem bulanıyor. Içerde olsaydım. kim
bilir ne olurdum."
Bir gazeteci "Kim bilir?" derken,
zincirleme sigara içen bir başkası,
"Içerde olmak lazım, idamın tanığı ol-
mak lazım. Bunu herkese anlatmak,
herşeyi gün gelince söylemek, tanıklık
yapmak lazım" diyor.
AHMET
SANER'İN
SLOGANI
Saat 05.00'e doğru hava aydınlanır-
ken "idamın tanıklan" dışan çıkıyor. !
Tandoğan ve Saner'in avukatlan Ali
Rıza Dizdar, Nebi Barlas. Yüzjeri ki- !
reç gibi. Dizdar'ın ilk sözleri. "Ölüme /
güzel gittiler" oluyor. Barlas ise,
"Yüzyıl yaşlandım" diyor.
Avukatlar. çevrelerini saran gazete-
cilere bilgi veriyor. Henüz kafalannı
tam toparlamamış olan avukatlardan
alınan bilgiler şöyle:
03.28 de getirildi. Gerilla marşını
söyleyerek sehpaya yürüdü. "Kahrol-
sun Amerika emperyalizrni, kahrol-
sun faşizm, yaşaşın mücadelemiz"
diye slogan attı. "Bizi asmak isteyenler
asılacaktır, gebertilecektir" dedi. Seh-
paya çıkarken sehpa sallandı. Cellada
"Yavaş olun beni sakatlıyacakszmız"
dedi. Sandalyeyi kendi tekmeledi.
Asıldı. 17 dakika asılı kaldı.
TANDOĞAN'DAN
OLİGARŞİYE
LAJVET
Ahmet Saner'den sonra 03.55'te
sehpaya getirildi. "Yaşasın Türkiye
halkının kurtuluş mücadelesi, kahrol-
sun oligarşik diktalar" sloganı atarak
sehpaya yürüdü. "Türkiye Cumhuri-
yeti Anayasası, çoğunluğun hizmetin-
de olmamıştır. Hiç bir zaman emekçi-
nin hizmetinde olmamıştır" diye
bağırdı. Sehpaya çıkarken, "İdamlar
bizi yıldıramaz" dedi ve cellada "Sa-
kin olun, acele etmeyin" dedi. Son kez
4 defa "Katil oligarşi" diye bağırdı. O
da 17 dakika ipte kaldı.
Ertesi gün gazetelerde idam haber-
leri yer aldı. Ama sıkıyönetim vardı,
her şey yazılamazdı. Bu nedenle de bu
bilgiler hiç bir gazetede çıkmadı. Ha-
ber, gazetelerde. "İstanbul'da iki
idam". "Teröristler asıldı", "Saner,
Tandoğan asıldı" başlıklanyla çıktı.
StRECEK
POIJTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
12 Eylül Fırtınası...Demirel azınlık hükümetini kurmuş, her şey bkır tıkır
gidiyor sanılırken 12 Eylül gecesi askerler birdenbire ikti-
dara gelivermişti. Bu neden böyle olmuştu? Kimsenin
aklı yatmasa bile omuzları yıldızlarla donanmış beş ge-
neral ü/keye egemen oluvermişti.
Papadopulos'un Yunanistan'da gelişine bakıyorum da
bizimki de öyle olmuştu. Karşı çıkan yoktu, olsa da orta-
lıkta görünmüyordu. Başı benzedi, ama bizim generalle-
rin sonu benzemedi. Yunan generalleri ıssız bir adaya
yaşam boyu sürüldiiler. Bizimkiler ise korumaları ile ke-
yif sürüyor.
Başım, paşalar üstüne bir yazıdan derde girdi. Yazı,
Karındaş Mahmut'un, Eşref Şefik'in, Bal Mahmut'un sof-
ra fıkralarına benziyordu. Fakat dönem o dönem değildi.
Fıkrada ahçıbaşına sorarlar:
"Balığın dişisini erkeğinden kim ayırır?"
"Paşa hazretleri."
"Nereden biliyorsun?"
"Köşkte paşamızın dediği dediktir."
Yazının çıktığı gün karşıdaydım, vapura binip Kara-
köy'de indim. Otobüs yolcusuyuz, bir boş yer bulup otur-
dum. Milliyet'ten Güngör Gönültaş'ın yanına düşmüşüm,
ne rastlantı.
"Vay ağabeyim..."den hemen sonra "Seni arıyorlar"
dedi.
"Kim arıyor?"
"Sıkıyönetimden..."
Renk vermemeye çalıştım.
"Gazetede konuşuyorlardı, ne olduğunu bilmiyorum.
Senevden birara!.."
Karaköy'den Beşiktaş'ı aşıp Akatlar'a varıncaya kadar
ne konuştuk ne konuşmadık bilemiyorum. Akhm fikrim
verdiği haberde... Bu sıklyönetimi gözüm hiç tutmuyor-
du.
Eve geldim, telefona sarıldım: •
"Hasan Cemal'i istiyorum." Santralın yanıtı:
"Odadurmadansiziarıyordu... Birdakika..."
Hasan durumu anlattı: Paşalar yazısına fena halde
içerlemişler. Hemen teslim olmamı istiyorlarmış... Tes-
lim olacaktık, çaresi yoktu. Hava hafiften kararıyordu.
Bizim ev Gayrettepe'ye yakındı. Okay'la gidip teslim ola-
caktık. Yanımıza polis muhabiri rahmetli Selahattin'i de
alarak siyasi şubenin yolunu tuttuk. Bir odaya aldılar,
bekle babam bekle!... Birer sandalyenin üstünde sabahı
ettik. Okay'a sigara dayanmıyor, birini yakıp birini söndü-
rüyor. Kimsenin bir şey dediği yok, sorsak da söylemi-
yorlar. Şimdilik arkerlerin değil, sivillerin elindeyiz.
Sabahleyin Okay'ı bıraktılar. Yazıyı ben yazdığımdan su-
çum büyük.
Bir hafta Gayrattepe'de kaldım. işkence yok diyorlardı,
ama geceleri aşağıdan sesler acı acı geliyordu.
Bir hafta sonra Selimiye'ye gönderdiler. Padişah Se-
lim'in atlarının bağlandığı taş tavlada (ahır) bir ayı aşkı
yattık. Bitlendik, pirelendik, böceklendik.
ikinci Meşrutiyet ilan edilince sürgünlerdöner. Mevla-
nazadeRifatanılarında anlatıyor. Mizancı Murat (gazete-
ci), Sadrazam Kamil Paşa'nın emriyle tutuklanır. Gazete-
ciler kıyamet koparırlar. Kamıl Paşa gazetecileri çağırır:
"Siz ne yapıyorsunuz", der. "Bakanlar aleyhine yazı-
yorsunuz. Böyle yaparsanız sizi de Murat'ın yanına gön-
deririm."
"Paşa hazretleri biz kanuna aykırı hareket etmiyoruz,
kanun içinde davranıyoruz. Kanunsuz davranırsak dev-
letin mahkemeleri var."
"Cahilsiniz, çocuksunuz. Devletin ne büyük bir kriz
içinde bulunduğunu görmüyor musunuz."
Kamil Paşa ile gazeteciler arasmda bir tartışma sürer.
Kamil Paşa yumuşamak zorunda kalır.
Kenan Evren Paşa'nın görünmez buyruğu ile Seli- •
miye'de kırk güne yakın yattık. 12 Eylül bir baskı ve zulüm
fırtınası olarak geldi, geçti. 12 Eylül'ü hala savunanlar var
mıdır?
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Divan şiirinde,
birbiriyle ilgili söz-
cük ya da kavramla-
nn bir dize ya da be-
yitte toplanması sa-
natı. 2/ Bestelenij sı-
rasına göre numara-
lanmış müzik yapı-
tı... Tomn sahibi ka-
dın. 3/ Bir tür yel-
kenli ve motorlu ya-
nş teknesi... Müstah-
kem yer. 4/ Herke-
sin gözii önünde
yapılan. 5/ Bir
renk... Yola çıkma,
gidiş. 6/ Pirinci ka-
buğundan ayırmak ya da bulgur
dövmek için kullanılan dibek... Geç-
miş. 7/ Ispanyolların sevinç sözü...
Duygu ve düşünceleri belirtecek bi-
çimde yüzde beliren kımıldanışlar. 8/
Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir köy
enslitüsünden biri... Numaranjn kı-
sa yazıhşı. 9/ Namaz çağnsı... Düz
ve ensiz kılıc.
YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Hız-
la dönen rüzgârlann oluşturduğu
şiddetli siklon fırtınası. 2/ Eskründe bir karşılaşma türü... Saz,
kamış. 3/ Kavrulmuş ceviz ya da bademJe yapılan şekerleme...
Ses, makam. 4/ Başkalannın sırtından geçinen kimse... Radon
elementinin simgesi. 5/ Ileri sürülerek savunulan düjünce... Bir
nota. 6/ Başlıca üyesi Jules Romains olan ve toplumun ortak
bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı. 7/ Matema-
tikte kullanılan sabit bir sayı... Müslümanlıkta mezhep kuran
kimse. 8/ Japon lirik dramı... Şiddetli acı ve sıkıntı. 9/ E>oğu
Karadeniz, özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez.
AMASYA KADASTRO
. MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1991/74
Karar No: 1991/233
Hâkim: H. Necaü Aksoy 23657.
Kâtip: Semra Aksakal 147.
Davacı: Orman lşletme Müdürlüğü/Amasya.
Vekili: Av. Firdevs Göztaş-Amasya.
Davalı: Mehmet Çolak, ömer oğlu, Ormanözü Klden (ölü)
Mirasçılan: a) Şerife Çolak, Hamdi kızı.
b) Nurettin Çolak, Mehmet oğlu.
c) Zeynep Çolak, Mehmet kızı.
d) Recep Çolak, Mehmet oğlu.
e) Mustafa Çolak, Mehmet oğlu.
Adresleri meçhul.
Dava: Kadastro tespitinin iptali.
Dava tarihi: 28.11.1990.
Karar tarihi: 19.9.1991.
Parsel no: 1400.
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan
davanın yapılan açık yargılaması sonunda:
Mahkememizden verilen 19.9.1991 gün 1991/74 Er233 K. sayılı ka-
rarı ile davacı vekih'nin açmış olduğu davanın kabulüne, Amasya ili
merkez Onnanözü Köyü, Uzungeriş mevkiinde, tarla nileliğinde, 3.757
m' alanında 1400 sayılı parselle ilgili komisyon kararının iptaline, or-
man olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tesciüne, davahnın zilyetli-
ği ile ilgili ibarenin beyanlar hanesinden silinmesine, 5.200 lira baki-
ye harcın davalı mirasçılarından müştereken ve müteselsüen alınarak
Hazine'ye gelir kaydına, 7.000 lira ücreti vekalet ile davacı tarafından
yapılan 174.760 lira vargılama giderinin davalı mirasçılanndan müş-
tereken ve muteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verildi.
Davalı mirascılarının adreslerinin saptanamaması nedeni ile karar tebliğ
edilemediğinden işbu ilanın yayın tarihinden itibaren 15 gün sonra
tebliğin yapılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 50030