25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURIYET 4AĞUSTOS1992SALJ 12 DIZIYAZI 1.2milyar nüfuslu Çin'in başkentinde 12 milyon insan yaşıyor 8 milyon bisiklet, 8 m2 ev 20 yıl önce bir kıvılcım bütün bozkın tutuşturacak diye bekliyorduk. Şimdilerdebozkırda gökdelerüer ve yabancı marka otomobillerin dev reklam panolan var. Güneş batınca âlem-i Pekin don-gömlek ve pijamalarla kaldınmlara seriliyor. Sıcağa ve 8 metrekarelik evlere karşı tek çare sokak. JLetekin sokaklan, her an stadyum boşalmış bir semti andınyor. Bisikletliler ahesteçeviriyorpedallan. Ağırçekim fılmlerdeki gjbi. Bisikletlilerin başbelası yayalar.... Otobüs, troleybüs ve minibüslerde boş yok. Gülümser ifadelerle tıklım tıklım caddeler. Oysa ortada gülünecek bir şey yok. Dikiz aynasından bakışlar Bir turist, Pekin 'de 7gün... Ne yapar? Ne yapmaluhr?Neleryaptı? Nelergördü, içti, yedi. duydu, kokladı ve hatırladı? Bu sorulara yanıt arayacağım. 1992, Çin de "Turizmin Altın Yılı." Karpuz Festivali'yle Türk Günleri'nin çakıştığı terrmuz başında Pekin 'de bir hafta kaldım. Aslında tatildeydim. Amagazetecilik benim için bir meslekten çok, bir ruh hali ve biryaşam tarzı olduğu için turist olarak bile notlarımı tuttumJotoğraf çekerken hep resimaitlartnı dûşündüm. Videokameramıda ekranagöreayarladım. Buturistik geziden önceya da sonra kilaplıklara, alışverisleredalmadım. Pekin 'de bilgiaiınması gereken kişilerlesöyleşilerdeyapmadım. Tamamen öznel izlenimlerimi derledim. Kişiselolarak Pekinya da ' 'Benim özel Pekinim "çıktı ortaya. Bir turistin gözlemleriyani... A ma bu turistingeçmişiruk, 70'liyıllarda "Mao", "Büyük Proleter Kültür Devrimi'',' Pekin Information'' dergisi, "Başkan Mao nun Seçme Eserleri", "DörtlüÇete" ve ''Revizyonizme karşı göğüsgerelim'' kampanyaları vardı. Geçmişin kitabi bügileriyle gördüklerim arasında bir kıyaslama... Buyazı dizisinde, Pekinlilerin günliik yaşamını, gazete, radyo ve televizyonlarım, sokak ekonomisini ve turizminigördüğüm kadarıyla aktarmayaçalışacağım. "Tek Parti Kapitalizmi''ya da ''Kapitalizmin Çincesi: Yabancı Sermaye ile Ortak Girişimler" (Jomt Venture) konusunu ele ahrken Çin işi sosyalizmin günlük hayattaki yansımalartnı betimJeyeceğim. Ayrıca başkentin ' 'tarihi ve turistik güzelliklerinisunarken, "Yanıtsı: Sorular'' köşelerinde hem yabancılarm hem de Çinlilerin ûzerinde düsündûklerikonuları sıralayacağon. R.D. Pekin'de çöpçüler ağrzlannı, beyaz bir mendflle örtûyoriar. aıııtsızsorıılai' Uzakdoğulu çekikgözlü bisikletçi • tki eksik - Pekin'de 8 milyon bisiklet var. Hepsinin kilidi, çınçını ve frenleri var. Ama neden dikiz aynası ve farlan yok? • Kftksel pratik ama... • Sadcce Pekin'de 8, bütün Çin'de 300 milyondan fazla bisiklet var da, neden dünya bisiklet şampiyonalannda ya da Fransa Turu'nda hiçbir Çinli bisikletçi kayda değer bir başan sağlayamadı bugüne kadar? • Ya tutarsa? - Pekin'de motorlu araçlann şehir içinde saatte 40 km'den hızlı gjtmeleri yasak. Otobüs, troleybüs, taksi ve minibüs dışında motorlu araççok az. Ama ışıklı panolanndaki Mazda, Peugeot, Ford reklamlan hedefine ulaşırsa ne olacak Pekin trafığinin hali? • Gözlerimebak! -Avrupablar ve biz, Çinlilere, Japonlara tüm Uzakdoğu Asyablara "çekik gözlü" diyoruz da onlar bize neden "yuvarlak gözlü" demiyorlar? • Merkez neresi? - Avrupahlar ve biz, Çin, Japonya ve Kore'nin bulunduğu bölgeye "Uzakdoğu" diyoruz da Çinliler Avrupa'ya "Kuzeybau" mı diyorlar? — 1 - Rahmetli Turan Güneş, Kıbns ha- rekâu sırasında dışişleri bakaru olarak Çin'deydi. Apar topar Türkiye'ye döndüğünde gazeteciler havaalanında "Efendim, nasıl buldunuz Çin'i" diye harcı âlem bir soru sormuşlardı. O da sadece "Çok kalabahk" deyiverip ge- çiştırmişti bu soruyu. Bense Çin'i ve Pekin'i Mao'nun "Yeni Demokrasi" ve"Yunnan Ko- nuşmalan" kitaplanndan, sonra "Kı- zıl Kayalar" romanıyla "Uzun Saçlı Kız" operasından öğrenmiştim. Pe- kin'deki kitapçılarda bu romarun Çin- ce orijinalini aradım ama bulamadım. tstanbul'da ise yeni baskısı yapılrnış. Tıpkı Mao'nun Seçme Eserleri gjbi. 20 yıl önce Paris'te Çinli arkadaşla- rım vardı. O zamanlar onlara "Yol- daş" diyorduk. Her hafta "Pekin In- formation" dergisini okur, kimi zaman çeviriler yapardım. Edgar Snow, Norman Bethune gözümde bü- yük enternasyonalist kahramanlardı. Lin Pıao'dan Liu Şaoşi'ye kadar bü- tün revizyonistlerden nefret edilmesi gerektiğini öğrenmiştik. Çu Teh'ten Cu En Lay'a kadar 4. ve 8. Yol Or- dusu'nun komutanlannın isimlerini, Çin Komünist Partisi Merkez Komı- tesi Siyasi Bürosu Daimi Komitesi'nin 13 üyesini tarurdık o zamanlar. Çin ta- rihini Türkiye tarihi kadar öğrenmeye çalışırdık töplu etütlerde. 78-80 yıllan arasında da Çin'in Viet- nam'a saldırmasını "Çin, Vietnam'ı berhava etti" başlığıyla kutlayan bir günlük gazetede çabşmıştım. Parazit- ler arasında Pekin Radyosu'nun ince şiveli Türkçe yayımlanru banda kay- dedip metin ûzerinde saatlerce tartış- mak, Pekin'in nasıl bir kent olduğunu öğrenmek için gerekli miydi? Belki de- ğıldi ama pişmanlık sözcüğü sadece pişmaniyeyi haürlaüyor bana. Pinochet, Şili'de kanlı bir darbeyle işbaşına gelirken Çin BüyükelçilığT- nin kapısının muhabflere kapanması- nı, Hua Guofeng'ın, İran Şahı devril- meden kısa bir süre önce Tahran'da Pehlevi'ye övgüler yağdırmasını, "3 Dünya Teorisi" ile zor da olsa açıkla- yabiliyorduk. Bizım o zamankı muha- liflenmiz "Neymiş o 3 Dünya Teorisi? Bir bu dünya vardır, bir de öbür dün- ya" dediklerinde, kendilerini "proleter ideolojik" ciddiyete davet ederdik. Gelmezlerdi. Oysa ki bir kıvılcım bütün bozkın tutuşturacaktı. Sabırla ve inançla bek- liyorduk. Dolayısıyla Pekın'e gitme- den önce aslında yeteri kadar, hatta fazlasıyla fıkri altyapım ve bilgim var- dı. Gözlerim henüz yuvarlaktı. Her ne kadar 89'da Tiananmen Meydanı'ndaki tanklı "proleter" boy gösterisi oldukça rahatsız edici olsa da ve koskoca Pekin'de kimse beni eski kimliğimle tanımayacağı için ver elini Pekin. Tekerleği ve bisikleti Çinliler yarattı Başkentte ilk bakışta bir Doğu Av- rupa havası var. Binalar iri ve gri. Ger- çi yeşillik çok. Ağaçlar gür, ama kışın, kötü cins kömür kullanılması nede- niyle olağanüstü çevre kirliliği varrruş. Yazın, çöpçülerin ağızlan ameliyat masasındaki operatörler ya da sokak- ta yürüyen Michael Jackson gibi be- yaz bir mendille kapalı. Pekin'in nüfusu 12 milyon. 8 milyon da bisiklet var. Anayollar çok geniş. Otobüs, troleybüs ve diğer araçlann saatte 40 km'den süratli gitmeleri ya- sak. Trafik sorunu, bu sınırlama ve araç sayısırun şimdiük az olması saye- sinde cözülmüş sayılır. Yol ağızlann- da hem trafik lambalan (orada da san-kırmızı-yeşil!) hem de beyaz eldi- venli trafik polislen var ama onlar ga- liba sadece motorlu araclar için, çün- kü bisikletliler ışık ve polis tarumıyor. 7 günde ana caddelerde ölümle so- nuçlanan sadece iki kazaya rastladık. İkisinde de bir kavşakta bir araba bir bisiklete çarpmıştı. Bisikletliler için en sağ kulvar aynlmış. Orada sakin sakin pedal çeviriyor milyonlarca Pekınü. Bu aheste gidişatı kimisi mevsim sı- cakhğı ile açıkladı. (Temmuzda sıcak- lık gündüz 38, akşam 25 derece). Kimisi ise derin bir ideolojik gerekçey- le: "Çin'de 40 yıllık sosyalizm, insanla- nn tümünün eşit olduğunu öğretmiş ve kavratmış. Bu nedenle hiç kımse birbiriyle yanşmıyor, bisikletliler de birbirlerini geçmeye çalışmıyor." Her ikisi de doğru Başkentin merkezindeki otelden yaklaşık 10 km uzaklıklaki hayvanat bahçesine bisikletle gittiğimizde her iki gerekçenin de doğru olabileceğini gör- dük. Çinlilerin hiçbir konuda acelesi yok. Zaten imparatorluk döneminde inşa edilen tüm tapınak, saray ve bah- çelerin isimleri hep sükûnetle bağlantı- b; Rüzgârkıran Takı, Göksel Banş (Tiananmen) Meydanı, Cennet Tapı- nağı, Cennet Köprüsü. Demir Arslan Kapısı, Pembe Bambu Parkı, Beyaz Bulut Tapınağı, Mavi Bulut Tapınağı. Cennetsel Banş Tapınağı, Lama Uyum ve Banş Tapınağı, Selvi Yolu Tapınağı... Bu tanhi gelenekle. kadın-erkek, genç-yaşlı bisikletliler de ağır çekim filmlerdeki gibi seyrediyor. Bisikletli rin baş belası yayalar. Çınçınlar hep onlar için çabyor. Bisiklet bu kadar çok olunca haliyle bir park sorunu cı- kıyor ortaya. Ama belediye, Çince deyişle Pekin Yerel Halk Hükümeti, kaldınmlan parselleyerek ve başlanna da bırer yaşb değnekçi koyarak bu so- runu çözmüş. Fişler kesiliyor ve işini bitiren, bisikletinin kilidini acıp evinin yolunu tutuyor. BİR TURİST PEKİN'DE 7GÜN... RAGIP OURAN İdeolojik bir açıklama: Sosyalizm Çinlilere eşitliği öğrettiği için hiçbir bisikletli önündekini geçmeye çabalamıyor. Çin'de her aileye bir çocuk politikası başarıyla uygulanıyor. Uygur Türkleri ise bir çocuğu yeterli görmüyor. Güneş batınca Pekinliler sokakta. Kımı taburesını, kımı koltuğunu alıp kuruluyor kaldınma. Yerc kâğıt senp kestirenlere hatta yatağını abp dışan- da uyuyanlara da rastladım. Gazete, kıtap okuyanlar. sohbet edenler. ıs- kambil ya da dama oynavanlar don- gömlek senlmışler kaldınmlara. Ne- deni? Sıcak tabiı ki önemli bir faktör ama bu kez \ine derin sosyo-ekono- mık bir gerekçe var: Pekin'de kişi başı- na ortalama 8 metrekare konut düşü- yor. Evlerde banyo yok. herkes ışye- rinde yıkanmak zorunda. İki kez nîinibüse bvndiğımde banyosu olma- yan işyerinde çalışanlara da rastladım. Ama Pekin'in güzel bir kokusu var yı- ne de. Daha önce Peşaver'den ve Kâ- bil'den tanıdığım bir koku Tozlu, san. baharath biraz da ağır rahi>ah, meyveli bir koku. Pekin'de gökdelen tipı toplukonut- lar da var, 1949'dan sonra vapılmış. ama çoğunluk Hutong denilen gece- kondu benzen evlerde vaşı\or. Dara- cık toprak yollardan, dar kapılardan gınliyor evîere. Tck göz evlcr, daha doğrusu odalar avluya açıbyor. Avlu- da genellikle bir masa, bir musluk ve onlarca bisiklet. İçine kapanıklık da Çinblerin karakteriymiş. Bir Amerikan esprisi, "Çin'in nüfu- su neden bu kadar fazla. biliyor musu- nuz" sorusuna "Çünkü sabah 04.00 ila 07.00 arasında bütün Çin'i baştan başa geçen ve düdük çalan bir tren varmış. Insanlar o saatte uyandıktan sonra da başka bir şey yapmazlarmış" yanıtını verir. Tren geçse de geçmese de ana-baba, anneanne-babaanne. ye- ğen, hala. dayının hep bırlikte yaşadığı bu mını-evlerdc, Mao'nun 1949'dan sonra önerdiğı nüfusu arttırma politi- kası anlaşılan çok sessiz ve derin bir şekilde havata geçinlmış. Zaten vakla- şık 10 yıldır "Bir aileı Bir çocuk" politi- kası parti önderlığinde uygulanıyor. Uçakta Urumçı'>e kadar birlikte sc- yahat ettiğimiz L'vgurlularsa (Doğu Türkıstan) bu parti politıkasını hıç kavramamışlar Her bıri en az 5 çocu- ğu olduğunu söv ledi. Tıpkı Filıstınlıler \a da ışgal altında yaşayan diğer halk- lar vc sömürge milletler gibi Doğu Türkistanblar da Çin egemenliğine l arşı nüfusla da karşı çıkmak amaan- dalar. Çinbler için "ecüş-bücüş" gibi ırkçı deyişler kullanıbr. Hiç de öyle ufak te- fek değillerdi benim gördüğüm Pekin- liler. Sokaklar her an stadyum dağıl- mış bir semt gjbi. Tek tük göbekliye bile rastladım. Beslenmeleri son derece dengeli: et ve sebze temelinde. Bol ba- lık ve deniz ürünü var Çin mutfağjnda. Ekmek yok. ama hamurlular, pirinç ve makarna çeşitleri lezzetli. Soslar ve baharatlarsa bızım damak tadımıza göreçok zengın. İnsanlann yüzleri sanki daimi gü- lümsemede. Belkı de elmacık kemikie- nnın çıkık ve gözlerinın çekik olması genelde gülümser bir ifade yansıtıyor. Avnı şekilde düz beyaz tenleri de bu gülumseme ımajına denk düşüyor. Oysa ki ortada gülümsenecek pek bir $e> vok... Yarın: Pekin'de standartlar ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKd Hadim'den Dikill'ye... Yeğenim Mustata Gelmez'in ölümünü Yalova'da öğrerv dim. "Köy Enstitüleri" ile ilgili açıkoturumdan sonraydı; bir gün önce Yalova'da gördüğüm, amcamın torunu Muzatfer Yazgan şöyle dedi: - Buralarda olduğun için kara haberi bilmiyorsun her- halde. Ben de bugün öğrendim; yegenin "Küçûk Mustafa" ölmüş. Başın sağolsun! Birlikte otele gidip, ablamı aradık Hadim'i, ona başsağlı- ğı diledik. Yalova'dan, "Dünya Kitap Kulübü"nün düzenle- diği etkinlikleri yarıda kesip, Ankara'ya dönmek istiyor- dum. Ankara'dan da Hadim'e geçecektim. Yalova'dan Istanbul'a deniz otobüsüyle«geçtim, Kaba- taş'tan Cağaloğlu'na otobüse bindim. Teyzemin oğlu Mevlüt Hitapoğlu'nun dükkânı var Cagaloğlu'nda Kurt Iş Ham'nda, doğruca oraya vardım.Saat erkendi, gazeteye daha kimse gelmemiş olmalıydı. Teyzemin oğlu Mevlüfle oturur, söyleşir, sonra bir ara Cumhuriyet'e de uğrardım, öyle yaptım. Mevlüt'ün ağabeyi Mehmet de kısa bir süre önce ölmüştü; ona başsağlığı diler, iki teyzeoglu dertteşir- dik. Mevlüt daha gelmemişti, dükkânda oğlu Koray vardı. Az sonra geldi, yeğenim Mustafa'nın ölümünü ona söyleme- liydim. Saliha teyzemin çocukları sıkıntılar içinde büyü- müşlerdi. Çerçilik yapmışlar, pazar pazar dolaşıp kolonya satmışlar, tecimer (tüccar, işadamı) olmuşlardı. Saliha teyzemin çocukları altı kardeş, Hakkı, Mehmet, Mevlüt, Mustafa, Ali Osman, Abdullah tümü biribinnden tatlı in- sanlardı. Saliha teyzemi çok severdim; başında kalpak gibi kocaman fesi, fesinde delinmiş paralardan süsü ile hiç gözümün önünden gitmezdi. Biz onun canı cigeri ye- ğenleriydik. Babam anamı, Mernek köyünden Hocala kö- yüne kaçırmışn. Mernek 1 in adını değiştirmişler, önce Kızıl- kaya, sonra da "Gül"lü bir ad koymuşlar; ne haklan var buna? Neymiş, "Mernek" sözcüğü Rumcaymış. lyi ya, kö- yün geçmişini, tarihini de anlatıyor; niye değiştirirler ki? Babamın, anamı nasıl kaçırdığını bir "Ankara Notları"nda anlatmıştım... Doğduğum, büyüdüğüm yerlere çok az giderim, seyrek giderim. "Babaevi" çok duygulandırır, çocuklâr gibi ağlar dururum! Hadim'deki babaevi çok büyüktür, eniştem 142 metre kare olduğunu öyledi. Altı da ahır. Ankara'da Çan- kaya'da oturduğum ev 65 metre kare; düsündükçe, babae- vi saray gibi geliyor! Düz damtı evin uzun, kocaman bir sofası var. Her birine "ev" dediğimiz dört odası var. Ablam bana "Yılanlı ev"i ayırmışt yatmak için. Obür odaların ad- ları şoyle: "Tavanlı ev", "Karakarılı ev", "Kiler", "Yılanlı ev"; benim yattığım odada, çocukluğumda yılan çıktğı için "yılanlı ev" adını takmıştık. Meryem Ablam: - Kardeşim, sana "Yılanlı ev"i ayırdım! dedi. Konya'dan Hadim'e günde iki kez otobüs varmış; öğleyin saat 12.00'- de bir de akşam saat 18.00'de. 12.00 otobüsüyle gittim. Otobüste, hemşerilerim Kerim Uysal'la, Mustafa Kozan da vardı, yolcular arasında. Kerim Uysal, şofördü, "Deli Kerim" derlerdi ona. Belki atılgan, yeniliklerden yana ol- duğundan "Deli" deniyordu. Mustafa Kozan'ın soyuna da "Çakallar" denirdi, oda "Çakal Mustafa'ydı. Çakal Musta- fa, babamın yanında çalıştı, aşçılık öğrendi. Kerim Uysal, kırk yıl önce Konya'da "öğüt" gazetesinde, yazılar yazdı- ğtm sırada, bir yolculukta başka bir kişiyle tartışırkenşöy- le demişti: - Benim kamyonumda, gazete muharriri Mustafa Ek- mekçi var, demişti. Anladığım Kerim Usta posta koyuyor- du! Kerim Uysal, her zaman ileriden, doğrudan yana olmuş bir kişiydi. Onu gördüğüme çok sevinmiştim. O, Ab- dülezel Paşa'nın torunlarındandı. Sarıoğlan'ı geçtik, Yeni- köy'e varınca gördüm ki Yeniköy, elli yıl önce ne ise öyle duruyor! Elli yıl önceki taş-kerpiç yiğinı evler azıcık daha yıkılmış! Bu yoksul çocuklâr, elli yıl önce, buradan geçer- ken gördüğüm, yoksul çocukların torunları olmalı! Adları bile değişmemiştir belki, ne bileyim? Eğiste deresini geçerken, vaktiyle korkardık. Kimi, tepe- nin başında iner, karşı tepeye dek yürürdü. Burada kaç kamyon, kaç otobüs uçuruma yuvarlanmış, insancıklar öl- müştü. Eğiste'den gülümseyerek geçtik; Eğistelilerin fık- raları ünlüydü, Nasrettin Hoca fıkraları solda sıfır kalırdı! Hadim'e varınca, çarşıya gelmeden ındim otobüsten. Kimseye görünmeden eve ulaşmak istiyordum. Içime bir karamsarlık çökmüştü. Doğa yaşlanmıyor, biz yaşlanıyor- duk; işte karşıda "Deliktaş", "Sivri Tepesi", "Iprim Tepe" öylece duruyorlardı. Soğuk sularından içtiğim, "Hamza Çeşmesi" çevre yolu geçeceğinden yıkılmış... Ablama, Mustafa'nın eşi Münevver'e, oğlu Alper'e kızı Pınar'a, Kamil enişteme "başsağılığı" diledim. Mustafa Gelmez, yeğenim ya, eniştemin oğlu. Kamil Enişte'nin. Gömütlüğe gittik. önce babamın gömütüne uğradık; gö- müttaşında, "Hocalardan Katipoğlu Mehmet Ekmekçi" yazılı. Kardeşi Muharrem amcam, Muharrem Yazıcı da yanında yatıyor. Anamın, Fatma Ekmekçi'nin gömütü azı- cık uzakta, ona gittik. Gömütünde kurumuş otlar, toz top- rak vardı, ellerimle düzeltmeye çalıştım. Anacığım, öyle mi olsun isterdi? "Mezarıma çimenler döşensin, yoksa yatmam!" derdi. Hadim'den karamsar ayrıldım, izlenimlerim iyi değildi. Ankara'ya döndüm, Dikili'ye gidecektim... BULMACA 6 SOLDANSAGA: 1/ Mesleğini yapa- bilmek için gerekli bilgi ve ustalığa sa- hip olan. 2/ Kâğıtla- n bir arada tutmaya yarayan madeni çen- gel... Bir zekâ oyu- nu. 3/ Mürekkebi kurutmak için kulla- nılan çok ince kum... Kolayca kandınlabi- len, aptal anlamında kullanılan argo söz- cük. 4/ Adapazan Ovası'na verilen bir başka ad... Karakter. 5/ Üstünde ölü yıkanan kerevet. 6/ Rütbesiz asker... Ekinlere zarar ve- ren bir böcek. 7/ Hoş kokulu ve ba- harlı meyveleri anason gibi kullanı- lan otsu bir bitki... tlkel benlik... 8/ Irmaklan geçmek için kullanılan sal... Bir nota. 9/ Kundak çocukla- nnın tepelerinde görülen kepek ta- bakası... Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Mezar. 2/ Süt ve yogurt çalmaya yarar küçük yayık... Bir bankanın, sattığı menkul kıymetleri geri satın alma taahhüdü- ne verilen ad. 3/ Ege ve Akdeniz'de yaşayan eti lezzetli bir ba- uk... Briçte bİT roberi oluşturan iki bolümden her biri. 4/ Uğ- raş... Bir tür ince meşin. 5/ Gelin olacak kıza erkegin verdigi para ya da armağan. 6/ Düşünce... Türlü bitkilerin yaprak ve kabukları ile kokulandınlmış acımtırak bir içki. 7/ Ürünü mal sahibi ile yan yanya bölüşerek çabşan işçi... Yan memnunluk beürten ünlem. %/ Kışa kadar saklanabilen, san renkli bir çeşit üzüm. 9/ Karadeniz'in kuzeyindeki iç deniz... Göğüs. VEFAT Sevgiü Leylaağım. Seni erken kaybetmenin üzûntüsü jçindeyim. ömür boyu özleyeceğim. CAIVTEYZEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear