25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11AĞUSTOS1992SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Değişime Hazır Olmak ve CHP 12E\ liil dönemi. tam bir \ alan-dolan dönemi idi. Çok gelişen kitle iletişim araçlarınındesteklediği voğun birpropaganda ile Türk toplumunundeğerler sistemi alt-üst edildi. "Çağ atlıyoruz" yalanlarının ardında. toplumun büyük bir çoğunluğu çağdışı bir sefalete itilirken. mutlu bir azınlık tüketim nonnlarını Batı toplumlannın üstüneçıkarttı. Prof. Dr. f OKTAMIŞ ATEŞ Dünyu değişim üzerine kurulmuştur. Ge- rek doğa. gerek toplum \e gerekse insan sü- rekli birdeğişim içindedir. Zaten bilim bu de- gişjını ıncelemek. mantığını anlamak için yapılan uğraşı demektir. Doğa bilimleri doğa- daki değiştmın nedenlerini anlamaya. yasala- nnı bulmaşa \e mümkün olursa denetlemeye çabalarlar: toplumsal yapıdaki değişimin ne- denlerını bulmaya \edenetleme\eçalışırlar. Değişime ayak uydurmak Toplumsal bilimlerde. "deneme-sınama" oianuklan bulunmadığı için. kimi doğa bilim- cileri toplıımsal bilimleri bilim saymazlar. Canlan sağolsun. Ama toplumsal biümde bizzat toplum bir laboratuvardır ve toplumsal bilimci de aynen doğa bilimcisi gibi. "değişi- min kurallannf ortaya koymaya çalışır. Değişime a\ak uydurmak kolay değildir. Çünkı" 1 insan alıştığı. ısındığı. sırasında savun- duğu kurumlardan da düşüncelerden de uzaklaşamaz. Daha doğrusu uzaklaşmak is- temez. zorlanır. Ama değişim. şunun bunun keyfine tabi olmadığı için: istense de gerçekle- şir. istenmese de. Ve bu değişime karşı çıkan- lar. bir gün kendilerinin değişmiş olduğunu görürler. îsteselerdeistemeselerde.. Değişime hazır olmak da önemli bir özellik, değerfı bir niteliktir. Giderek bir anlamda kişinin olgunluğunun göstergesidir. Çiinkü biraz yukanda değinmiş olduğum gibi. değişi- me u> mak kolay değildir. Kimi zaman da insanlar. kimi şeyler değişir- ken. kimi şeylerin değişmemesini isterler; kimi şeylerin değişmesini memnunivetle karşılar- ken. kimi şeylerin değişmesine kızarlar. Gide- rek kimi şeylerin değişmesi için uğraşırken. buna bağlı kimi başka şe\ lerin değişmemesine çalışırlar. Hiç kuşkusuz insanı insan yapan. kimi temel değişmezler \ardır. Değişmez kimi değerler. değişmez kimi tu- tumlar vardır. Fakat bunlarındışında değişim bir bütündür. Bir şeyler değişirken, bunlara bağlı başka bir şeyler de değişir. İstense de is- tenmese de... Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sıvas Kongresi"nde biçimlenen. Ulusal Kurtuiuş Savaşımımızın zor ve onurlu günlerinde orta- ya çıkan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran si- yasal örgüttür. Zaman içinde bu partiden kimi kopmalar olmuş ve bu kopmalann so- nunda ortaya çıkan yeni si\asal örgütlenme- lerle Türkıye'de çok partili yaşama geçilmiş- tir. 1980'e gelene dek toplumumuzda bir kısım insanlar tarafından (sırasında) körükö- rüne desteklenmiş. kimi insanlar tarafından karşı çıkılmıştır. Kimi insanlann gözünde ivi denebilecek ne varsa CHPnın eseridir. kimi insanlann gözünde CHP demek. tüm kötü- lükler demektir. 1920"lerden 1980"lere gelirken CHP. deği- şen Türkiye \e dünya koşullanna önemli öl- çüde ayak uydurmuştur. Bir zamanlann mut- lak otoriter tek partisi, oldukça sancısız bir bi- çimde demokrasiye yol açabilmiş ve bu de- mokrasi içinde muhalefet görevini başanyla yürütmüştür. Daha sonra 27 Mayıs Devrimi'- ni izleyen dönemde, yine demokrasinin kurul- masına büyük katkılarda bulunmuş \e iç bün- yesindeki köklü değişımlerle birlikte (ve bu değışıkliklere karşın). Türk demokrasisinin gü\encesi olma özelliğini 12 E\lül karşı devrı- mine kadar sürdürmüştür. 12 E\lül ara reji- mınin CHP'yi kapatması. kendi mantığı açısı- ndan doğru ve tutarlıdır. Türkiye'yi bambaş- ka bir mecrava sokmak isteyen iç ve dış güçle- rin. bövlesine >üklü bir sı>asal mirasa saldı- rmalannı anlamak kolavdır. Ve bu dönemde devlet sadece CHP'yi kapatmakla kalmamış. tüm gücüyle CHP'lilerin ve özellikle gençleri- nin üzerine gelmiştir. CHP'nin yanı sıra öbür partilerde kapatılmış. fakat MHP"nin işken- ceden geçen genç bir kesimı dışında, partililer üzerine gidilmemişti. CHP"nin kapatılmasrvla doğan boşlukta önce Halkçı Parti gibi icazetli bir örgütlenme ve daha sonra DSP ve SODEP ortaya çıktı. DSP. CHP'nin son liderinin. SODEP. SHP- nin öreütünün partisi idi. Daha sonra erime sürecindeki Halkçı Parti ile SODEP birleşe- rek SHP'yi oluşturdular. C H P açılırken tartışmalar 12 E>lül dönemi, tam bir yalan-dolan döne- mi idi. Çok gelişen kitle iletişim araçlannın desteklediği voğun bir propaganda ile Türk toplumunun değerler sistemi alt-üst edildi. "Çağ atlıyoru7" valanlannın ardında. toplu- mun büyük bir çoğunluğu çağdışı bir sefalete itilirken. mutlu bir azınlık tüketim normlannı Batı toplumlannın üstüneçıkarttı. Hemdese- falete itilen kitlelerin desteğiyle! Herkes bir "köşe dönme". "tokat atma" umuduna kapıldı. Batı'ya uyumlu (entegre olma) ya- lanıyla. Türk ekonomisi iyiden iyiyeçıkmaza sokuldu. Üretmeden tüketmek hayalleri. top- lumun tüm kesimlerine damgasını vurdu. Ve ilginç bir biçimde SHP de bu gidişten bir öl- çüde nasibini aldı. CHP'nin mirası üzerinde kurulan SHP'de "değişer. dünva koşullany- la" başlayan aykın görüşler. sonunda altı ok tartışmalanna kadar geldi. Aslında 12 Eylül karşı darbesi olmasaydı da muhtemelen CHP içinde bu tür tartışmalar olabilecekti. Ancak hiç kuşkusuz cılız kala- caktı. Ama sapla samanın kanştığı bir dö- nemde, bu tür tartışmalar ön plana çıktı. Şım- di CHP açılırken (CHPmutlaka açılacaktır). bu tür tartışmalann insanlan nerelere götüre- bileceğine dikkat etmek gerekmektedir. TürkiveCumhuriyeti, Ulusal Ant, (Misak-ı Milli) sınırları içinde kurulmuş laik bir cum- hurivettir. CHP. bu cumhuriyetin kurucu ör- gütüdür ve "altı ok" bu örgütün temel ilke ve hedefleridir. (Altı oku bir başka yazımda ele almak istiyorum). Şimdi, sürekli olarak değişen dünya ko- şullanndan söz eden ve Türkiye'nin de bu de- ğişime avak uydurmasından dem vuran kişi- lere sormak istıyorum: Değişime ne kadar hazırsını/. ya da ne kadar değişime hazırsınız? Sadece altı oku mu tartışmak istiyorsunuz? Sadece Kürt kimliği üzerinde mı durmak isti- yorsunuz? Laz kimliği ya da Boşnak kimliği sizi ilgilendirmiyor mu? Ulusal Ant sınırlarını tartışmaya hazır mısınız? Lozan'ı tartışmak ister misiniz? Laik toplum düzenini tartışmak işınize gelir mi? Eğer halkımızın çoğunluğu bir şeriat düzeni isterse. bu düzen içinde ken- dinize bir yer bulabilecek misiniz? vs, vs. Sonuç Bu soruların yanıtı açıklıkla verilmek zo- rundadır. "Efendim ben Kürt kimliğinin tanı- nmasını istiyorum, ama Ulusal Ant hudut- lannın korunmasından yanayım" diyemezsi- niz. Örneğin Kürtler için ne istiyorsanız, Laz- lar için de Boşnaklar için de Çerkezler için de Abazalar için de Pomaklar için de Yörükler için de istemek zorundasınız. "Sivil toplum içinde dinsel örgütlenmeye engel olunma- masını istiyorum. ama şeriat devletine karşıyım" diyemezsiniz. "İran'daki rejime karşıyım, ama Cezayir'de ordu müdahale et- memeliydi" demek hakkınız da yoktur. "Cumhuriyetin getırdiği haklardan yarar- lanmak istiyorum. ama resmi ideolojiye karşıyım" da diyemezsiniz. Değişime katlan- mak zor "zenaat"tır. Boş konuşmak, orada- burada atıp tutmak kolaydır. Ama iş gerçek yaşama gelince. tutarlı olmak gerekir. CHP'- nin yeniden açılmasının bu tür tartışmalara netlik getirmesini umuyorum. ARADABIR POÇ. DR. SUZAN ERBAŞ Anadolu Köyleri..."Orda bir köy var, uzakta / O köy, bizim köyümüzdür..." böyle başlıyor Ahmet Kutsi Tecer'in ünlü şiiri. Her ne ka- dar Türk halkının yarısından fazlası kentlerde otursa da kent halkının büyük bölümü köy kökenlidir. Çünkü "taşı, toprağı altındır!" diye milyonlarca insan doğup büyüdüğü köylerini terk edip kentlere göç etmişlerdir. Ama bu, köyle- rin sonu olmamıştır. Geniş topraklara sahip olan Türkiye- de sanayinin yanında tarım da önemini korumaktadır ve ülke çapında hâlâ binlerce tarıma dayaiı köy mevcuttur. Bir köy, salt bir oturma yeri değildir. Köyde yaşam bir bütündür: Yaşamak, çalışmak, üretmek. Hepsi aynı dar çevrede oluşmaktadır. Köydeki üretim birimi genellıkle bir insan topluluğu, bir "aile"dir. Bu aile için bir yaşama mer- kezınin yanında canlı ve cansız üretim araçlarını ve ürün- I31İ9İ sjıKlamaya yarayan bınmtere (ünitelere) de gerek düyülmaktadır. Böylece evler, ambarfar, ahırlar ve aviu- lardan oluşan birimler ortaya çıkmaktadır. Köylerdekı yapılar genellikle tek ya da iki katlı, tek bir ai- leyi barındıran evlerdir. Hayvaniar için kullanılan birimler Dazen ayrı, bazen bıtişik, ender olarak da içiçedirler. Iklim şartlarına ve çevrede bulunan malzeme cinslerine göre yapılar ve yapı tarzı değişmektedir. Altmışlı yılların sonunda ilk kez Edirne'den Artvin'e ka- dar yapılan bir sonbahar gezisi sırasında köyleri yakından görmeye ve tanımaya fırsat buldum. Sakarya çevresinde zemin rutubetli olduğundan direkler üzerine oturtulmuş ağaç iskeleli kerpiç ya da tuğladan yapılmış evlere çokça rastladım. Artvin'de ise yamaçlara asılmış gibi duran evle- rin alt katları taştan ve üst katları ağaçtan çardak biçimin- deydi. Sakarya'da kurutulmak için dizilmiş tütün yaprakla- rı, Artvin'de mısır koçanları, evleri gerdanlık gibi süslüyor- du. Fırat'ın ana kolu olan Karasu'yun çıkış bölgesinde ıslak çayırlıklarda evler tek katlı taştan yapılardı. Damları topraktan yapılmış, evlerin üstüne kışlık yem gereksinme- si olan ot ve samanlar. ana binanın hemen hemen iki katı yüksekliğinde yığılıydı ve bu kocaman şapkalarıyla bina- lar uzayan kültür mantarlarına benzemekteydiler. İç me- kânın tavanında açılmış kapakların sayesinde Doğu Ana- dolu'nun dondurucu ve acımasız kışında dışarı çıkmadan ve üşümeden hayvaniar için gerekli yem ve altlık kolayca sağlanabiImekteydi. Sözü edilen üç katlı ev tipinin yanında, daha nice başka- ları vardır. Ancak, her ev tipi, olumsuz her türlü dış etken- den korunmak için çevrede bulunan yapı malzemeleri de en iyi biçimde ve yüzyılların deneyimiyle değerlendirilme- si sonunda geliştirilmiştir. Kullanılan yapı malzemeleri ve inşaat türünün yanında evlerin yerleşme biçimleri de bölgelere göre farklıdırlar. Karadenizin yeşil yamaçlannda binalar arazi üzerine serpilmişlerdir ve dağınık yerleşim düzeni egemendir. Böylece insanlar sarp arazide zaman yitirmeden ve ge- reksiz yere yorulmadan evin çevresinde bulunan toprak- larını işlemeye olanak bulurlar. Ama Türkiye'nin genelinde insanlar evlerini birbirine yakın, yani bir köy oluşturarak kurmayı tercih etmişlerdir. - Anadolu'dan geçerken irili ufaklı köylerin bazen kış aya- zından korunmak için bir çukura saklanmış olduğu, çoğu kezdetaşlı birtepenin üstünde veverimli topraklara yakın kurulduğu göze çarpmakta idi. Demek atalarımız verimli tarım arazilerini boşuna harcamamışlardı. Yetmişli yıllarda Anadolu gece de aydınlatılmaya baş- landı. Gece yolculuklarında yolun iki tarafında, yakın ve uzak köylerin ışıkları, altmışlı yılların tersine yavaş yavaş parlıyordu. Alışmış olduğum kapkaranlık nasıl da değiş- mişti! Ne kadar da insan yaşarmış Anadolu'da! Buna karşı köylerin gündüz görünümü fazla bir değişikliğe uğrama- mıştı. J J -• Seksen'i yıllarda ise köyün gunduz gorunumu de degış- meye başladı. Hızla değişen ülkemizde doksanlı yıllarda bu değişim artık daha da belirginleşmiştir. Köylerin en ha- kim yerine, hern köyden hem de ana yoldan en çok görü- nen bir noktada üç ya da dört katlı büyük ve düzgün, dik- dörtgen, kiremit çatılı binalar yükselmeye başladı. Bu yapılar kurs ve yuva binası adı altında ne yaşanılan evlere, ne bayrak direkli köy okullarına, ne de halkın ibadet ettiği 4 camilere benzemektedirler. Sanki çevrenin doğal ve sosyo-kültürel/ekonomik yapısından ayrı birdünyayı sim- 1 gelemektedirler. Bunların ayrı bir mimari özellik taşıyan giriş kapıları vardır ve yüksek bir duvar ile çevrilidirler. Bu görkemli ve temiz binalar Türkiye'nin her yerinde birbirine " çok benzemektedirler: çizim aynı elden yapılmış ve görev- ' leri hep aynıymış gibi. Köyevlerinin aksine ne yapı malze- meleri, ne yerleşim biçimi ne de mimari tarzı doğal çevre ' şartlarına uymaktadır. Bu binalar biraz sevimlı olsaydılar, onları şirin ve ufak köylerle beraber civcivlerini koruyan bir anne tavuğa ben- zetebilirdik. Ama çevreye hiçbir biçimde uymayan, sanki çevreyı denetim altına alan bu kocaman binalardan bir so- ' ğukluk ve ürküntü, dahası korku bile yayılmaktadır. Gitmesek de gelmesek de ; O köy bızim köyümüzdür... Köyumüz değişmektedir. Onun farkında mıyız? TARTDŞMA İlhan irem'e Yanıt Yine de karamsar olmaya gerek yok. Bulutlardan sonra gün açar, bakın gökyüzüne bu, hep böyledir. "İnsan tükenmez" sözünü iyi saptamışlar, tükenmez elbet insan... /^umhuriyet'in 2 ağustos tarihli Taıtış- V^-rna köşesinde müzik sanatçısı tlhan Jrem'in güncesinden süzülen. insanı ger- çekten düşüncelere yönelten ilginç yazısı- nı okudum. İlhan İrem duyduğum, bildi- ğim kadanyla okuyan, düşünen bir insan. Öteki müzikçi meslektaşlanna benzemeyen bir yanı var. Bu yazısından da belli oluyor. Aynca, magazin basını yerine Cumhuriyet'e yazması sevindirici. Bu gazeteyi okuyup izlediği de gerçek. îlhan Irem'i, yazdıklannı çok iyi anlı- yorum. Söylediklerine de büyük bölü- müyle kaülıyorum. Ancak bu duruma, yakındığı bu koşullara, bu ortama durup dururken gelinmedi. Onun bir suçu yok elbette, o ayn konu. Bir başka açıdan bu konuda hepimiz sorumluyuz, ama asıl sorun, temelde, çok derinlerde... Yıllar önce toprak reformunu yapmaz- san, göçü önleyemezsin elbette. insanlan oy uğruna büyük kentlere yiğarsan, "taşı toprağı altın" diye gözlerini boyarsan, büyük yığılmalar kaçınılmaz. Ardından bunun getırdiği sorunlan çözmek kolay olmaz. Köy Enstitüleri'ni kapatır, köylünün okuyup yazmasını, aydınlanmasını, bi- linçlenmesini önlemiş olursun. Böylece belli bir zaman kandınp, onu çağdışı ya- şantısıyla başbaşa bırakarak inuhar dümenini bir süre sürdürürsün. Sonuna dek. asla. Elbet, bu oyun bir yerde tıka- nır. Uyguladığın politikalarla insanı yücel- ten yanlanndan soyutlayıp, köşe dönücü- lüğü geçer akçe hale getirirsen, olacağı budur. 12 Eylül'den bu yana yapılanlar, basına aksedenler hangi çağdaş ülkede yaşansa insanlann dudaklan uçuklar... Alabildiğine bir kültürsüzlük, sonradan görmüşlük, paradan başka hiçbir şey ta- nımama. tek hedefın para haline getiril- mesi korkunç bir şey... Bu ülkede hepi- miz, bu çarpık, bu soysuz, bu cehennem yaşantıyı gördük; tanığıyız... Müzikte arabesk, yaşamda arabesk, giyimde ku- şamda arabesk, devlet işlerinde ara- besk... îlhan frem'ir. içinde bulunduğu ortam böylesi insanlann en çok revaçta olduğu bir ortam... Neredeyse, kimi arabeskçiler başırruza bakan bile olabilirlerdi, o gidiş- le... Bugün şiir kitaplan beşyüz basılıyor- muş, okuyoruz orda burda. Hatta İcimi kitaplann bir yerlerinde yazıyordu bu sa- yı. Eskiden çok satmak iyi sayıhyordu, bugün az satmak belki de. Oyle mi bilemi- yorum. Ama bu sayı utarulacak bir sayı- dır. 1977'lerde şiir kıtaplanrun üç bin-bes KENDINDEN YAPIŞAN BANTUP bin basıldığını bilenlerdeniz. Belli bir dü- zeydeki romanlar on bin basılıyor, birkaç baskı yapıyordu. Bugün en büyük yayı- nevlerinin bastığı nitelikli kitaplann satı- şı bini bulmuyor. Elli milyon insarun yaşadığı bir ülkede çok acı bir durum. Sanki, kitaplann durumu böyle de bası- nın ki çok mu iyi? İçinde magazini, araba filan vereni de dahil. üç milyonu geçme- yen bir tiraj. En savlı ^azetenin günlük satışı vanm milyon... Işte tablo budur, Sayın ırem... Bütün yaşanu boyunca bir yazann, bir şainn göremeyeceğı paralar, bir akşamda meslektaşlannızdan kimine üç-beş şarkı karşılığı ödeniyor da kimsenin bir şey de- diği yok.'.. Ama yine de karamsar olmaya gerek yok. Bulutlardan sonra gün açar, bakın gökyüzüne bu, hep böyledir. "İnsan tü- kenmez" sözünü iyi saptarruşlar, tüken- mez elbet insan... İlkbaharda bulanık akar dereler bir sü- re. Yaza doğru berraklaşır. Jçindeki kay- gan taşlar, kumlar, balıklar gözükür... "ŞefTaflaşır" yani... Aradığınjz insanlar yaza doğru akan dereler gibi içleri berrak, kafa ve gönülle- ri berrak, aydınlık insanlar olsa gerek... Var, böyleleri de var, az bile olsa... Hep bilirsiniz, dereler çoğala çoğala ır- maklaşır, denize ulaşır değil mi? Umut dolu sevgıyîe... tSVf AİL GENÇTÜRK OZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 89.DÖNEMKAYITLARI DEVAM EDİYORI Hafta sonu-Hafta \ç\ ve Akşam kurslan devam ediyor. Oershane: ÜSKÜDAR: 343 ( 7 82-318 92 88 KOZYATAĞI: 3(2 47 33 TARABYA: 282 88 18 MESEN O T E L A k ç a k o c a Lokanta-Havuz-Plaj O.K.: 100.000.-TL. Rezervasyon: Istanbul:265 29 68 $ Akçakoca:(9-4614) 1554-4174 * Rumelıhısarı Han Resuurant kuruluşudur. İstanbul'da Şerifali j Çiftliği'nde 120 m 2 'lik kooperatif hessime deyretmek istiyorum. (1ST) 371 06 68 mesai saatlerinde 1 ASPİRATÖRŞOFBEN-BACAEGZOST BAĞLANTILARINDA Tüm Havalandırma sistemlerinde İdeal Çözüm • Mükemmel Kalite ZENGİN ÇEŞİT BOL STOK CA2İP FİYAT Bölge Temsilcisi FıtaTeknik ISITMA-HAVALANDIRMAKLİMA'da 40 YIL Adres : Ahmet Vefık Paşa Cad No 36 34280 Çapa / ISTANBUL Tel : 586 32 44 - 586 46 13 - 585 57 58 - 588 13_ 79 Fax : 588 15 00 TÜRK KALPVAKFI (2)Sağlık Merkezlerimiz, Yeni Cihazları ve Uzman Kadrosu ile Hizmetinizdedir. Şişli Tel: 275 12 44/45 Nışantaşı 248 58 66 PENCERE Zoom!.. Siyah kadın, kuzguni bir Afrika yaratığı. Yarışa hazırlanıi yor. Kasları gergin. Dizlerini büktü. Öne doğru eğildi. Elleri- ni yere koydu. Zoom!.. ' Nereye? Tırnaklara!.. Kuzgun karasının ellerindeki ojeli tırnaklar, ekranda kıpkırmızı büyüdüler. Değişken odaklı çekim yöntemiyle bir anda uzakları ya- kın eden zoom, Barcelona'daki yarış pistinden zenci atletin tırnaklarını alıp odamıza taşıdı. Oda küçük. Koltuk rahat. llımlı bir ışık. Köşede televizyon. Renkli ekran... Olimpiyat oyunları... Televizyon, dünyayı on beş gün süreyle bir stadyuma çe- virdi; görsel şölenlerle açıldı ve kapandı 1992 Barcelona Olimpiyatları. Bilimsel ve teknolojik devrimin kazanımlarıy- la insan topiumlannın spor ağııiıklı gelişmelerini harman ede- rek sergileyen yarışlar, herkesi çok boyutlu düşüncelere sü- rükledi. Siyahların fiziksel üstünlükleri, kadınlann olağanüstü yetkinlikleri, ekonomik açıdan çöken sosyalist ülkelerin ya- rış alanlarında başarıları ve İspanya'nın ulaştığı estetik dü- zeyi gösteren görüntüler, 2000'lerin rüzgârlarını 1990'larda estirdi. İspanya yeni görüntüsüyle çarpıcı biçimde çıktı ortaya!.. Avrupa uygarlığının bu acılı bölgesi, 20'nci yüzyılın ilk yarı- sını iç savaşia kapamıştı. Sonra kırk yıl Franco faşizmi.. Bir ömür.. Artık o dünyanın çok gerilerde kaldığını düşünenler, Bar- celona'da yaşanan inanılmaz "şehrayin"\n yıldız yıldız ev- lerimize, odalarımıza dökülmesinden etkilendiler. • İhtiyarın gözleri, toprağa bakıyor. Acının binbir çizgisiyle suratı buruşmuş. Bir toplama kampı. Ölüler evi gibi. AzraıT- in gölgesi insanlann üstüne düşmüş. Nazilerin İkinci Dün- ya Savaşı'ndaki ölüm kamplan hortlamış, Avrupa'nın bir baş- ka köşesinde kurulmuş.. İhtiyar Boşnak kıpırdadı. Oturduğu yerde önüne bakıyor, geleceği yok, geçmişini düşünüyor; çenesıni sıvazladı. Zoom! . Nereye? Gözlere!.. İhtiyar Boşnağın açık mavi gözleri ekranda kıpkırmızı. Be- yazına kan oturmuş. Değişken odaklı çekimle bir anda uzakları yakın eden zo- om, yaşlı adamın bakışlarını toplama kampından alarak oda- mıza taşıyor. İhtiyarın kederini, korkusunu, ürküsünü, acısı- nı paylaşmaktan artık kim kaçınabilir? Barcelona'da rekorlar kırılıyor, Bosna'da ölüm kol gezf- yor; ya daha yakınlarda?.. Anadolu'da neler oluyor? * Zoom, değişken odaklı fotoğraf makinesi objektifidir. Ka- meralarda odak uzaklıkları değiştirilerek sağlanan etki, çok kullanılıyor; bir anda konuya yakınlaşıyoruz, bir anda uzak- laşıyomz. Artık stadyumun tribünlerinde oturmanın ne an- lamı var? Televizyonda olimpiyat daha yakından izleniyor. Kaç kameraman birden çalışıyor? Yarışlarla iç içe yaşadık; on beş günlük bir süreçte olimpi- yatları açtık ve kapadık. Dünyanın gözleri ispanya'daydı; ama son günlerde bir tek televizyonun objektifi Balkanlar'a kaydı; bilmem ki yetti mi, arttı mı? • Zoom, yalnız fotoğrafta, sinemada, televizyonda yoktur; insan beyninde vardır; dünyanın neresindeki hangi olaya, konuya, kişiye zoom yapmak gereğini çağdaş insanın ög- renmesi ancak bilinçlenmeyle olanak kazanır. Anımsarsmız, Körfez savaşında insanlar ölürken CNN mu- habiri karabatağa zoom yapmıştı. Her zoom'a kanmayın.. Aldanmayın. ıt SELDA BAĞCAN MffJÖR&MÖIİK YflPIMCILIK KARS SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1992/17 Karar No: 1992/54 Gıda maddeleri tuzuğüne rauhalefetten sanık Kars Kümbet köyü ııüfusuna kayıtlı Hasan oğlu 1935 D.lu lmam Hüseyin Özşahin hak- kında mahkememize açılan davanın yapılan ve bitirilen duruşması so- nunda: Sanık lmam Hüseyin Özsahin'in eylemine uyan TCKÎftın 398, 3506, 647, 4, 72. maddeleri gereğince 510.000 lira ağır para cezası ile ceza- landırılmasına, üç ay sure ile meslek, sanat ve ticaretinin tatiline, tak- diren yedi gun sure ile işyerinin kapatılmasına ve hüküm özetinin bir gazetede yayımlanmasına dair iş bu hüküm özetinin Ankara, Istan- bul ve Izmir'de yayımlanmakta olan bir gazetede ilan edilmesi karar gereğince ılanen duyurulur. Basın: 34357
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear