Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS1992SAU
12 DIZIYAZI
• ••Partiden ayrılan Türk-Islam Ulkücülerini ihanetle suçlayan MÇP'de sular durulacağa benzemiyor
Bozkuıt bozkurdun kurdudur
ÜLKÜCÜ
HAREKETTE
BÖLÜNME
TANIL BORA KEMAL CAN
M,
Mevfcut tarikat ilişkileri, blok des-
tekleri ifade etmiyor. Etse bile. gerek
tarikat yapılannın etkisinin aşınması
gerekse grup taassubu nedeniyle. bü-
yük bir kitlesellik vaat etmiyor. Diğer
taraftan, bu ilişkilerin tesiri. bağunsız
bir radikal İslamcılık politikası oluş-
turmayı güçleştiren bağlılıklar yaratı-
yor. Daha pragmatist olan unsurlann
marjinalleşme kaygısıyla, aynca ayak-
lannı basuklan milliyetçilik zeminini
yitirmeme kaygısıyla fazla İslamcılık'-
tan kaçınmalan ise radikal unsurlan
tedirgin ediyor.
Yaacıoğlu ve arkadaşlannın, marji-
nalleşmeden veya bölünmeden bu işi
götürebilmeleri oldukca zor görünü-
yor. Tabandan tavana yürüyen süreci
fazla uzatmak, gevşek bağlan iyice za-
yıflatabilir; teşkilatsızlığa alışık olma-
yan ülkücü tabanda sıkınü yaratabilir.
Muhtemelen ağustos başında yayına
başlayacak olan haftalık gazetelen, bir
süre, tek elle tutulur referans kaynağı
olarak çok önem kazanacak.. •
Şahinler ve güvercinler
MÇP'de de -hâlâ!- ikilik var: Sertlik
yanhlân ile aynlanlara pek çok nokta-
da katılan ancak aynlmaya karşı olan-
lann ikiliği... MÇP'nin geleceğini. bu
ikiliğjn nasıl bir yapıya oturacağı belir-
leyecek. Şu anda partiye, sertlik yanlısı
çizgi hâkim görünüyor. Bu çizgı, ayn-
lanlan yeminle bağlandıklan, lider-
teşkilat-doktrin düsturuna ihanetle
suçluyor. Eski MHP ileri gelenlerin-
den Dündar Taşer'in dile getirdiği
"Türkeş'in yanhşı, benim doğrumdan
daha doğrudur" şiannın özetlediği
Tûrkeş-dava eşitliğinin reddi, ihanetin
en sağlam kanıtı olarak kuilanıhyor.
Hainlerin kendilerine başka isim bul-
malan gerektiği söyleniyor.
tstifacı altı milletvekilinin, Türkeş
sayesinde parlamentoya girdikleri için
milletvekilliğinden de istifa etmeleri is-
teniyor. MÇP'yi zaafa düşürmekle
"Türk düşmanlannı sevindirmeleri",
aynlanlann hainliğinin (kimilerine gö-
re emperyalist güçlerin komplolannda
maşa olduklannın) bir başka kanıtı.
Kapısında olunan hükümet ortaklığı
fırsatını heba etmeleri de önemle belir-
tilirken Türkeş-Demirel yakınlaşması
ilk kez bu kadar açıkça kabullcnilerek
ve vurgulanarak öne çıkanlıyor.
Ümmetçilik, İrancılık, radikal İs-
lamcılık ısnadı, suçlamalann başlı ba-
şına önemli bir boyutu. Zaman gazete-
sinin isüfacılara gösterdiği sempati. bu
suçlamada delil olarak bolca kuilanıh-
yor.
Sertlerin içindeki en sertler, Yazıcı-
oğlu ve arkadaşlannın zaten MÇP'ye
katılmalanndan beri hareketi ümmet-
çilere pazarlamaya cahşmakla suçlu-
yorlar. Sertlerin ılımhlan ise tarikatla-
nn aynlanlan oyuna getirdiğini; onla-
nn da İslamalann ülkücü hareketten
kadro devşirme stratejisine alet oldu-
ÇP'de hâlâ ikilik var: Sertlik yanlılan ile aynlanlara pek çok noktada
katılmasına karşın partiden kopmayan güvercinler. MÇP'nin geleceğini bu
iki kanadın birbiriyle olan ilişkisi belirleyecek. Şu anda partiye şahinler
hâkim görünüyor. Aynlanlan ihanetle suçlayan şahinler, "An kovanma
çomak sokanlara Bozkurtlann neler yapacağını kestirmek güçtür" diyerek,
eleştiri dozunu arttırmaktan çekinmiyorlar. Güvercinler ise merkezin
aynlanlara yönelik suçlamalarını hayretle izliyor.
hamrnüllü şikâyetçileri tepkiselleştire-
bilir. Üsıelik MÇP yönetiminde, istifa
şokunu. parti içi muhalif unsurlann
burnunu sürtme, orneğin Şemsek'e
boyun eğdirme fırsatı olarak görenler
de var. Böyle bir katı merkezileşme,
aynlmalara yol açmasa bile, MÇP
içindeki hoşnutsuzlan pasif direnişe
itebilır, motivasyonlannı bozabilir.
GKSOMa son gelişmeler
MÇP içinde LJder-Teşkilat-Doktrin düsturuna sıkı sıkıva sarılan şahinler. partiden a) rılan 6 miliervekilinin MÇP
Genel Başkanı Alpaslan Türkeş sayesinde Meclis'e girdiğini, bu nedenle milletvekilliğinden de ayrılmasını istiyor.
ğunu söylüyorlar. Bütün bu suçlama-
lar, bölünmenin 'safra attık' edebiya-
üyla değerlendirilmesini getiriyor.
Türkeş'e yakın bir MÇP yöneticisi,
"Zaten bunlar 12 Eylül'den önce de
başımıza belaydı" diyor.
Tabii bu ağır suçlamalar genel ka-
muoyu önünde değil, ülkücü hareke-
tin iç toplantılannda ve yayın organla-
nnda dile getiriliyor. Günlük Ortado-
ğu gazetesi. şahinlerin, merkez üssü
durumunda. Bu gazetenin yayınlann-
da, ağır hakaretlerle anılan istifacılara,
"An kovanma çomak sokanlara Boz-
kurtiann neler yapacağını kestirmek
güçtür" türünden tehditler savrulabi-
liyor. Parti yönetimindeki yakın çevre-
sinin yanmda. bizzat Türkeş'in de
şahinliğe yatkm olduğu söylenebilir.
Kriz kapıyı çalıyor
MÇP yönetiminin, bölünmenin şaş-
kmlığını yaşayan ve böyle şeylere hiç
alışık olmayan tabanı tutabilmek açı-
smdan, sert dışlayıcı bir tutum göster-
mesi doğal aslında. Fakat bu tutumun
kahcılaşması ve kurumlaşması.
MÇP'yi çok daha derin bir krize soka-
bilir. Bölünmenin ihanet ve safra atma
mantığıyia değeriendirilmesi. gidenle-
rin kariyerlerinden ötürü tabanda
kabul görmüyor, huzursuzluk yaratı-
yor.
Böyle bir ihtimali uzun zamandır
hesaba katarak gerili vaziyette bekle-
yen MÇP tepelerinin gösterdiği şiddet-
li tepki, bu olayı büyük şok olarak
yaşayan Anadoludakı taban açısın-
dan, cn az istifa olayı kadar şaşırtıcı
olabiliyor. Daha önemlisi, Türk-Islam
ülkücülüğü çizgisine yakın olup ve
Yazıcıoğlu'nun eleşürilerine pek çok
noktada hak verip, sadece aynlmaya
karşı olanlar, MÇP içinde büyük bir
kesimi oluşturuyor.
İslami etmenlenn marjinalleştiril- Şemsek'İn tavn
mesine, hükümete ve Batıcı politikala-
ra tabi olunmasına, 80'lerde görece
gelişen tartışma ortamının veçok sesli-
liğin bastınlmasma tepki, özellikle
gençlik ve entelektüel kadrolar içinde.
geniş tabanı buluyor.
ğil. Bazı il-ilçe örgütlerinin. merkezi
desteklediklenni bildiren mesajlann-
da. "Parti yapısının ve ışleyişinin böyle
devam edemeyeceğini" belirten "an-
cak"lı paragraflara yer verdikleri söy-
leniyor (Örneğin Samsun, Ordu il
örgütleri). Gençlik üzerinde etkili olan
ilk GKSO Başkanı Metin Tokdemir
ve Bizim Ocak dergisi. Bizim Dergâh
baskınını kınarken. çok sesliliğin bas-
tınlmaması gereğinı ısrarla vurgula-
yan çıkışlar yaptılar; aynlanlara sert
suçlamalar yöneltmediler. kızgınlık
değil üzüntü belirttıler.
Bu şikâyetçiler kitlesinin aynlanlara
katılmamasında, hareketten ve Baş-
buğ'dan kopmayı tasavvur edememe-
leri başrol oynuyor. Bu cüreti göstere-
biiecek iken, istifa hareketinin bileşi-
mini. saiklerini. zamanlamasını tutarlı
bulmadıklan veya dışandan güdümlü
saydıklan için, yahut bekleyip gönme-
\i yeğleyerek katılmayanlar da az de-
Karaman millet\ekili Osman Se-
vimli. Kon\a Milletvekili Musa Eran-
cı, Çorum Milletvekili Muharrem
Şemsek de tahammüllü şikâyetçiler
arasında gösteriliyor. Parti örgütünde
hâlâ behrli bir ağırhğı olan ve son
kongrede yönetim dışı kalmanın da sı-
kıntısını taşıyan Şemsek. istifa edeceği
söylenirken partide kaldı. Ancak yap-
tıgı açıklamada itidalli olmaktan. asıl
önemlisi vaDiyı tabana uydurma gere-
ğinden söz etti.
MÇP merkezinin sertliğini ve ihanet
edebivatını sürdürmesi, bütün bu ta-
Örneğin GKSO'da izlenen politika,
gençlik içinde huzursuzluk yarattı. Bi-
zim Dergâh'ın yasaklanması ve dergı
baskınına adının kanşmasıyla üzerine
MÇP bünyesinde de çok tepki çeken
GKSO Genel Başkanı Ulvi Batu. zaaf
görüntüsü vermemek amaayla önce
desteklendi. Ardmdan. geçen hafta.
bu sefer de sessiz sedasız, neredeyse hiç
duyurulmaksıan görevinden alındı.
GKSO'lan yeniden görece özerk,
çok sesli bir yapıya kavuşturma yö-
nünde bazı sinyaller verildi. Sertlik-
taviz arasındaki git-gel, GKSO'daki
huzursuzluğu derinleştirdi. MÇP'nin
toparlanması, hem tabanı tutup, hem
hoşnulsuzlan tatmin edeceği dengeyi
tuttunna becerisine; diğer yandan ay-
nlanlann bir an evvel marjinalleşerek
umut kaynağı olmaktan çıkmasına
bağlı. MÇP merkezinde. bu iyimser
ihtimali gözeterek, aynlanlardan kim-
lerin geri döneceğinin hesabını şimdi-
den yapanlar bile var..
MHPneolacak?
MÇP'de yeniden açılacak olan
MHP ile bütünleşmenin, sıkıntmın
aşılmasına büyük katkı sağlayacağı
düşünülüyor. MHP'nin. MÇP'nin hâ-
lâ toparlayamadığı milliyetçi entelijen-
siyaya gıden kapıyı açacağı umuciu
besıeniyor. MHP'yi MÇP'den bağım-
sız kurma çalışmasını yürüten eski
yöneticiler de bu umudu koz olarak
kullanıyorlar. Gerçi bu ekibin sözcüsü
Sadi Somuncuoğlu'nun asli iddiası.
MÇP'nin beşe-alüya bölünmüş olan
eski MHP topluluğunu temsil edeme-
yeceği; bu nedenle MHP'nin toparla-
yıcı bir güç olarak değeriendirilmesi
gerektiği yönünde.
Fakat MÇPyönetimi, MHP'cilerin
tabanlanrun olmadığmı, mecburen
MÇP'ye katılacaklannı düşünüyor.
Eski MHP büyüklerinin şimdiye dek
MÇP'ye girmemesinin temel nedeni-
nin, Yaacıoğlu ve radikallerden duy-
duklan kaygı olduğunu söyleyen
MÇP'liler, istifalan, bu bakımdan da
olumlu sayıyorlar. Kimi MHP büyük-
leri de Yaacıoğlu ve ekibini. MHP'yi.
temsil yeteneğinden yoksun sayarken,
bu değerlendirmeyi doğrular gibiler.
Yazıcıoğlu ekibindeki radikaller de
MHP seçeneğini dışlarken: bu ekibin
pragmatistleri, MÇP'ye karşı MHP'ye
sanlma ihtimalini yedekte tutuyor-
lar...
BİTTİ
Muhsin Yazıaoğlu: Dün açıldıkça provokasyona açık hale geliyorduk, bugün kapanırsak geliriz
Hem Türk hem Islaııı hem açık toplum-2
- "Misak-ı Milli sınırları içinde dü-
şünmenin kısırlaftırıcı etkisi" ve "Os-
manlı politikası" ile kastettiğini: bu
vuklaşım mı?
Gekceği görmek
YAZICIOĞLU - Evet, ben bunla-
n söylerken bütün coğrafyayı kapsa-
yan, kucaklayan bir politikayı işaret
ediyorum. Osmanlı, Balkanlar'dan
Ortadoğu'ya kadar geniş bir alanda,
dil, din, ırk farkı gözetmeksizin her-
kesi kucaklayan bir sistem oturtmuş
ve bütün hatalara. yanlışlara rağmen
bir medeniyet meydana getirmiştir,
Bu medeniyeti bugün cağımızın bü-
tün yeniliklerini de içine alarak yeni-
den kurabiliriz. Bu çerçevede de-
mokratik ve sivil anlayış da ne kadar
yerleşirse ve ne kadar genişlerse. o
zaman hoşgörü alanımız daha da
açılır. Yani geleceği görmek lazım.
Sadece bugünün şartlanyla meseleye
yaklaşmak yerine 50-100 yıl sonrası-
nı düşünerek bir m^bde oluşturmak
zorundayız.
- Bölünme noktasına geri dönersek.
bu işaret ettiğint görüşler, bugün geli-
nen noktanın bir sonucu mu?
YAZICIOĞLU - Bu değerlendir-
meler bugün geldiğimiz noktanın
değerlendirmesi değil. Biz. başından
beri olaya böyle bakıyoruz. Tür-
kiye'nin bir milli kimliği vardır. Bu.
Müslüman-Türk diye ifadc ettiğim
kimliktir. Bizim mücadelemiz. bu
kımlığin ifade ettiği misyona uygun
bir yeniden yapılanma ve yıne bir
medeniyet kurma mücadelcsidir. Ba-
şından beri böyle bakıyoruz.
Fakat cumhuriyetin kuruluşun-
dan beri gelen bazı alışkanlıklar var.
Tek parti vc milli şef dönemlerinin
arkasından dcmokrasiye geçilirkcn
oluşturulan sun'i yapılar bu alışkan-
lıklan kıramamış. Türkiye hep perde
arkasında ve birtakım pazarlıklarla
idare edilmiş. Yani bir elit kadro,
halkı yönetimden uzak tutarak, ken-
dilerini seçkin. halkı ise bu işlerden
anlamaz görerek güya demokrasiyi
yerleştirmek istemişler. "Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir" dcyip,
milletin egemenliği için ortam ve ze-
min yaratmamışlardır. Üst seviyede
oluşan Jakoben Kemalist çizgiyi de-
vam ettinmek isteyen bu seçkinci
kadro, bütün partılerde kümelen-
miştir. Ve bütün siyasi kültüre hâkim
olmuştur. Bu tesirlcr bizim harcketi-
mizin içinde de vardır.
70'liyıllar ~
- Fakat 70 "liyıllarda bu ayrışma net
değildi.
YAZICIOĞLU - Bu sorun 70'ler-
de de bizim gözümüzdc berraktı.
Fakat sözünü ettiğimiz unsurlar ba-
şından beri bu nokıada olmalanna
rağmen. kuvvetle milliyetçilik duy-
gulannı vurguladıklan ve bunu yük-
sek perdeden ifadelendirdikleri için.
biz. nihayetinde mevcut düzenin ku-
rumlanndan yetişmiş olduklannı
gözönüne alarak. makul görülmcsi
gerektiğini söylcmiştık. Bu nedenle.
asgari müştereklerdeen >akm olarak
görmüşüzdür. Fakat zaman içinde
verilmiş olan bu mesajlann tabanda
gerçek aksiyonerleri çıkmıştır. Bu ta-
ban dinamiği. "Bunlan slogandan
çıkartın, hayata uygulavın"demiştir.
Slogancı mantık sloganla devam cttı.
öbürü de bunu hayata uygulamak is-
tedi. İştc çelişki burada bıışlıyor.
-Bugün demokrasi, sivilleşmegibi
kavnıınlarm örgiitienmedc de raratıl-
nuı.sı gcrck liğini \öyfih orsıımız. Oysa
7(1 li ı ıllmcla bıımııı ıcını icrsi vaşıın-
dı...
Yazıcıoğlu: Meseteleri açıkça konuşalım, siyasi örgütlerimizi açıkça koyalım
YAZICIOĞLU - 70"ler bunalımlı kasyoıı ipekiilasyonlarma konu olu-
bir dönemdir. Bütün toplumun kör
vor
-
bir dövüşe sürüklendiği. provokas-
yonlara açık bir dönemdi. Bu dö-
nemde ülkcnin meselelerine cevap
vermek için milli bir refieksin temsil-
cisi olarak ortaya çıkan ülkücü hare-
ket. dönemin icaplanna göre kendi
prensiplerini ortaya koyabilmek. ha-
reke'i provokasyonlara kapalı tuta-
bilmek için daha sıkı bir hiyerarşi
oluşturmuş ve disiplın kurmuştu.
Zaaflannı da kendi içinde çözme
gayretinde olmuştu. O dönem için
bunu normal görmek lazım. Ama
bugün dünyada değışmcler varken.
Türkıye'de de açıklık polıııkjlannın
uygulanması gerektığine inanıyo-
rum.
Mesclelcri açıkça konuşalım. sıya-
sı örgütlenmizi açıkça kovalım oria-
ya. bütün bunlan loplumla tartışabı-
lclim.
- Ancak örellikle Kiirı nw.sele.si do-
layısıyla ülkücü lıcırekeı yiııe provo-
YAZICIOĞLU - Açıkhğı >akala-
dığımız anda provokasyonlan önle-
nz. Dün açıldıkça provokasyonlara
da açık hale geliyorduk. bugün ise
kapandıkça provokasyonlara açık
hale geliriz. Bu vüzden. açılalım.
Kürtçe konuşan kardeşlenmizle de
konuşalım. Fakat terörü hedefleri
için araç haline getırenlerle bir arada
olmamızmümkün değil. İnsanlarar-
tık sloganlan aşmak istiyor; slogan-
lan bir perde olarak değil. gerçegın
en özlü ifadesi olarak görmek istiyor.
Bugün artık Türkne'de her şeyi
sorgulamak zorundayız: Sağ-sol
kavramlannı. ilerici-genci kavram-
lannı... Bu nedenle bütün aynmlan
ideolojik olarak lanımlamak vanıltı-
cı olabilir. Bir inanç bırliği vardır.
ancak bazcn tarz olarak. bazen me-
loı olarak, bazen siyaset ahlakı ola-
rak açıklık. kapalılık etmenlenne
bağlı farklar oluşuyor.
- Bu ayrdma noktasmda devlete ba-
f acmndan da bir fark var sanırım.
Siz, istediğini: ideal devlet ile mevcut
devleı arasındaki mesafeyi ifade edi-
vorsımıt:.
YAZICIOĞLU - Bu farkı koru-
mak da istiyoruz. Devlet. milletin
manevi çatısıdır. Onu müşahhaslaş-
tıran, kurumlandır. Bizyıllarca "Ya-
şasın devlet. yıkılsın düzen" dedik.
Bir hassasiyetimizi ortaya koyduk.
Düzeni yıkalım derken. milietin ma-
nevı birliği olan devlet yıkılmasın
dedik. Devlete olan saygımız. onu,
koruduğu düzenle özdeşleştirmemizi
gerektirmez. Kurulu düzen, devjetin
ve milletin geleceğini tıkıyor. Önü-
müzdeki dönem daha sivil, daha ge-
niş uzlaşmayı getirecek ve çeşitli
nüanslan bir arada yaşatmayı rnüm-
kün kılacak bir yapıyı gerektiriyor.
Bu. devietin geleceği açısından da ge-
rekli..
- htHalarmızı açıklarken, "yeni bir
siyasi olusum için "yola çıktığınızı he-
lirttiniz. Bu yeni olıışunı. asıl olarak
20 Ekim seçinılerindeki İttifak zeıni-
nini mi hedefalacak?
YAZICIOĞLU - Tam olarak
böyle olduğu söylenemez. İttifak ha-
disesinde ortaya çıkan. tamamen se-
çime yönelik bir birlikti. Müspet bir
hadisedir. 20 Ekim'den sonra bunu
daha sağlıklı biçimde devam ettirme
ımkânı olsaydı gelecek açısından da-
ha iyi olurdu. Fakat kalıplaşmış par-
ti yapılan ve lıderlerin karizmalan
bunu'engelledı. Bizim sadece bu itti-
fak tabanını düşünmememiz lazım.
Çünkü milliyetçi. İslami değerleri be-
nimseyen ve sisil bir toplum özleyen
yığınlar var. Biz daha geniş olan bu
tabana açılmak isıivoruz.
BİTTİ
AISKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Dikli'de Aydmlar „
Okurlar, en canlı en sağlam kaynaklardır. Bir gizimi söy-
leyeyim, okurlar bir olayı anlattıkları zaman onlardan bel-
ge ne istemem!
- Belgeleri var, getirelim! derler...
- Hayır istemem. Siz anlatıyorsunuz ya; ancak ayrıntılı
bilgi isterim. Bana göre okur, insan belgenin ta kendisidir.
Insan dururken, belgeye mi inanacağım?
Okurların içtenlikle anlattıkları olayları yansıtırken, hiç-
bir aksaklıkla, çetrefille karşılaşmadım kırk yıldır. Eksiklik-
ler, yanlış anlamalar olmuş olabilir; gazeteciyim, gereki-
yorsa okurun anlattıklarını başka yerlerden de sorabilirim.
Ama, ilk kaynak gönlüyle, istegiyle gelen kaynak çok
önemlidir. Inanılmaz şeyler olsa, niye gelsin? Neden beni
aldatsın?
Bunlan şunun için yazdım; gittiğim her yerde, okurların
bilgllendirmeleriylekarşılaşırım. Dünyam genişler. İlk kez
gördükleri halde, adlarını, adreslerini verirler; bunlan ya-
zıp yazmamayı bana bırakırlar! Yazarların tümü için bu
böyledir, böyle olmalıdır. Şimdi, gazetelerin köşe yazıla-
nnda okuyorum; diyelim CHP'nin yeniden oluşması konu-
sunda, ne çalışmalar var; bunun perde arkasında ne var?
Bunlan SHP'nin, CHP'nin hatta DSP'nin üst düzeyinden
öğrenme olanağı vardır, ama çok azdır. Ne yapmalı? llçe
başkanları düzeyinde, konuyu size anlatacak, bilgilendire-
cek bir kaynağınız da mı yok? Yoksa, olayların perde arka-
sında, Deniz Baykal'ın yattığını dünyada bilemezsiniz!
Çünkü olayı, bir ilçenin başkanı gözüyle görmediniz!
Dikili'de, 'Çamlaraltı'nda, Hinthorozu'nun konuşmasını
bekliyoruz; yollar kalabalık. Çamlaraltı'nda iğne atsanız
yere düşmez, öyle. Geçen yıl da görüp tanıştığım 88 yaşın-
daki emekli ögretmen Saime Karayel, yegeni yönetmen
Suna Durgun'la oturmuş konuşuyoruz. Saime Karayel,
^1924 yılında ogretmenliğe başlamış, iki yıl Bursa öğret-
men Okulu'nda, üç yıl da Kastamonu'da okumuş. Atatürk'-
ün şapka devriminde 22 yaşındaymış. Afet Inan'la Bursa'-
dan sınıf arkadaşı oldugundan, Atatürk'le tantşmakta
güçlük çekmemiş. Safiye Ayla da, Bursa Ögretmen
Okulu'ndan arkadaşıymış. Ona hep şarkı söyletirlermiş!
Saime ögretmen, okuma-yazma seferberliğinde, Kasta-
monu'da, cezaevinde yatanlan eğitip, onlara okuma-yaz-
ma öğretmiş. Bitmedi! Sonra onu, geneleve göndermişler,
oradaki yaşam kadınlarına da okuma-yazma öğretmesini
istemişler, çok korkmuş.
- Korkma, arkanda biz varız! demişler.
Hinthorozu Erdal Bey geldi, konuşmaya başlarken, şöy- ,
le bir öksürüp boğazını temizler gibi yaptı. Herkes güldü.
Erdal Bey şöyle dedi:
- Vaktiyle Bergson'un bir kitabını okumuştum. Bergson, '
insanların niye güldüklerini anlatıyordu. Şoyle diyordu:
"Kişiler, birinin ne yapacağını bilirlerse, ona gülerlerl"
Ben konuşmama başlarken, böyle öksürüyorum, siz de
gülüyorsunuz. "Demek, Bergson bu konuda dogru söyle-
miş" diyorum. Bu kez, daha da çok güldüler dinleyenler.
Konuşmanın konusu, "Balkanlar'da Barış ve Işbirliği" idi.
Erdal Bey, dinletmesini bildi. Artık giderek, konuşmasını
öğrenmiş miydi ne? Zamanında da bitirdi. Tıklım bklım ka-
labalık, onu uğurladı. Kürsüden inerken, Dikili Belediye
Başkanı Osman Ozgüven 88 yaşındaki Saime Karayel'le
tanıştrdı:
- Efendim, babanızla tanışmış, "Bir de oğluyla tanışa-
yım!" diyor.
- Hay hay, dedi Erdal Bey, tanışalım! "Nasılsınız?" diye
sordu. Bana da Konuşmam nasıldı?" dedi. "Güzeldi!"
dedim. :
Feridun Taşkın'la, Kasap Kazım'a gittik. Biraz oturduk.
Feridunlar, geçmiş yıllarda, Kasap Kazım'a gelir, "Kasap
köftesi" yaptırırlarmış. Feridun beni, sağın Muhlis Bey'le
tanıştırdı, Muhlis Künt, öykücü Bekir Sıtkı Kunt'un arkada-
şıymış; o Kunt soyadını alınca, Muhlis Bey, noktalısını
almış. Yaşı seksen var mı, bilmiyorum; ama dinç. Saba-
hattin Ali'nin anasını, babasını tanıyor. Sabahattin bu yöre-
lerin çocuğu.
- Sabahattin Ali'nin nesi vardı? diyor. Yüzbaşı Ali Bey'in
oğlu. Onu öldürdüler.
Polis, Muhlis Bey'i, solcu diye, hep izlemiş durmuş.
Muhlis Bey ırgalamış; onunla konuşurken, gerçek bir yurt-
severle konuştuğumu anlıyordum. Bana, Oikili'yi incele-
memi söyledi. Dikili'nin kaplıcalarını bilmiyordum:
- Gidin oraları görün! dedi.
Belediye Başkanı Osman Ozgüven'i çok beğeniyordu.
- Osman, burası için bulunmaz bir kişidir. Ondan başka
bunfarı kimse yapamazdı.'
Geçen yıllarda da kalmıştım, Dikili'de "Perta Otel'de
kalıyordum. Bir ara, geçen yıl "Ercü Pansiyon"da kaldım.
"Antur'u bu yıl, Fransızlar kiraladığından, konuklar, deniz
kıyısında kalmıyorlardı. Dikili şenliklerinde, Prof. Yakup
Kepenek'in bu yıl emeği çok oldu; bir gönüllü danışman
gibi çalıştı.
Dikili, Dikili Şenlikleri boyunca, Türkiye'nin her yanın-
dan gelen aydınlarla, sanatçılarla, yazarlar-çizerlerle dol-
du taştı. On beş bin nüfuslu bir yerken, bu aylarda nüfus
yüz bini bulmaktaymış. "Ruhi Su Korosu" gibi, kalabalık
sanatçı grupları da vardı. Ruhi Su'nun radyodan, televiz-
yondan sesinin hâlâ duyurulmadığını söyledi. Ruhi Su
gecesini, ölmeseymiş Yavuzer Çetinkaya sunacakmış;
Gülsen Tuncer öyle dedi. Gülsen Tuncer, açılıştan baş-
layarak Dikili Şenliklerinde sunuşlar yaptı. Işleri nedeniy-
le gelemeyen Jülide Gülizar'ın boşluğunu doldurdu. Çok
başanlıydı.
Buraya gelen aydınlara daha çok yöneticilere bir diye-
cegim var; gelmişken Dikili halkıyla da ilgilenseler. Işler
biraz göstermelik oluyor da...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Ömür boyu ko-
nuşmama ilkesine
dayalı bir Hıristiyan
tarikatının üyelerine
verilen ad. 2/ Bina-
ların önlerinde üstü
örtülü ve önü açık
yer... Nânm Hik-
met'in soyadı. 3/ Bir
çalgı... Hekimlikte
kullanılan iri gövde-
li ve büyük yaprakh
bir bitki. 4/ Bahkçı
kayıklanrun balıkla-
rı çevirmek için de-
nize fırdolayı ağ sal-
malan... Bir tür yabanmersini. 5/ Is-
lam inancına göre kıyamet günü bü-
tün ölülerin dirilerek toplanacağı
yer... Bir nota. 6/ Dar, uzun ve ha-
fif bir kayık... Polkayı andırır bir
dans. 7/ Maun da denilen büyük bir
ağaç... Apansız. 8/ Pembe, san, gök-
mavisi, yeşil türleri olan saydam de-
ğerli taş. 9/ Kalite.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Uzun kadın ceketi. 2/ Güzel söz
söyleme sanatı. 3/ Tuzağa düşürülen şey... XII. yüzyılda, Sel-
çuklular döneminde Iran'da üretilen bir tür seramik. 4/ Avru-
pa'da bir başkent... Tepkili uçak. 5/ Türk müziğinde "usulT an-
İamında kullanılan sözcük... Bir çeşit tatlı. 6/ Bir yasanın ya
da bir kararın yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı... Vila-
yet. 7/ Bir kara taşıtı... Ikinci derecede olan. 8/ Benzenden tü-
reyen ve boya sanayisinde kullanılan zehirli bir madde. 9/ Du-
man çıkarmadan, büyük bir ısı vererek yanan bir cins taş-
kömürü.