22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28TEMMUZ1992SALI OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tatarisfcuı'daMTürkbilim Knrultayı... Türk cumhuriyetlerini, yalnızca kolay kârlann cenneti olarak görmekten kaçınmalı, bunun böyle olmaması için devletçe önlem almalıyız. Türk cumhuriyetleri, Türk devletinden ve 'tüm' aydınlardan desteîc ve kültürel işbirliği bekliyor. Karşılıklı öğrenecek çok şeyimiz var. Doç. Dr. YILDIZ ECE VİT D.T.C. Fakültesi Uluslararası Türkbilim Kurultayı (Türko- mişti. loji Kongresi) 9-13 Haziran 1992 tarihleri ara- : — ; : sında Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Çarpıcı çelişküer özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da toplandı. Sovyetler Birliği'nin dağılması, Türk cumhuriyetlerinin yeni konumlan ve bu gelişmelerle koşutluk içinde oluşan coşkulu bir ulusal bilinç, bir ölçüde kongrenin içeriğini de belirledi. Odakta olan, kongreye kaülanlann birbir- lerini anlamakta güçlük çektikleri dilller ve lehçelerde kaleme alınmış bilimsel metinler ya cia Türkoloji'deki son gelişmeler değildi. Ka- zan'da toplanan Uluslararası Türkbilim Ku- rultayı'nın nabzı siyasal/toplumsal temeldeki güncel olaylar bağlamında atıyordu. Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan geçiş yollanndan biri üzerinde kurulmuş olan Ka- zan, Aitınordu ve Kazan hanlıklanna baş- kentlik etmiş; matbaanın îslam toplumuna girişinden sonra, İstanbul ve Kahire (Bulak) ile birlikte Türlderin en önemli kültür merkez- lerinden birini oluşturmuştu. Hazar Denizi'- nin yaklaşık 1.000 km. kuzeyindeki bu kent, 1551 'den bu yana Rus egemenliğindeki Tata- ristan'ın merkezi. Tarihte önemli yeri olan bir Türk uygarlığının başkenti Kazan'ı ve Tata- ristan'ı ülkemizde tanıyan çok az kişi olduğu- nu bu kongreye katılmam söz konusu oldu- Anıtsal yapılar, insan boyutlannı aşan ge- nişlikteki yollar ve dev sitelerle donatılnuş Moskova ile kıyaslandığında, Osmanh mima- risini anımsatan ahşap evleriyle sevimli bir kent Kazan; îdil (Volga) ve Kazanka ırmak- lannm kesiştiği yerde kurulmuş; bir deniz kenti görünümünde; ancak, yıllardır sanki bir çivi çakılmamışçasına bakımsız. Bağımsız Devletler Topluluğu'nun öbür kentlerinde de olduğu gibi 'vitrinsiz' bir kent burası; bulunan birkaç satış yeri 30-40 yü öncesinin ücra Ana- dolu kasabalannın dükkânlannı anımsatiyor; bomboş; ucuz, beşinci smıf plastik ürünlerle dolu. Dağılmakta olan Sovyetlerin öbürcum- huriyetlerinde yaşanan kargaşa ve çelişkiler ortamı burada da var: Bir toplumbilim (sos- yoloji) laboratuvannı andınyor ülke: Bir sis- temden öbürüne geçen insankr el yordamıyla ticaret öğreniyorlar; bireyleşmeye çalışıyor- lar; ulusallıklannı keşfediyorlar; yokluk diz boyu. Çelişkiler son derece çarpıcı, tuhaf, ina- nılmaz. Tam, insanlan 'incelikten uzak', ya- şam biçimlerini ise 'kitschle yoğrulmuş' diye yargılamaya hazırlanırken, izlediğimiz bir ba- le gösterisindeki teknik ve sanatsal yetkinlik bizi şaşkına çeviriyor. Dökülmüş dişleri ve mıa sıkmtıya soktuğumuzu düşünüp iç sızısı içinde beklerken, sofra düzenindeki incelik bi- zi şaşırtıyor; köklü bir geleneğin uzantısı oldu- ğu açık olan bu seçkin sofra kültürünün, son derece konforsuz bir yaşam biçimiyle oluştur- duğu karşıtlık gerçekten şaşırtıcı. Kazan, Batı'daki Rus kentlerine oranla az gelişmiş; yaşam standardı daha düşük. Bu da komünizmin Sovyetler'deki uygulanması sa- rasında Manc'ın ükelerine ne denli sadık ka- lındığı konusunda kuşkuya düşürüyor insanı; ırk ayınmı ve sömürünün izleri belirgin. Ta- tarlann, nüfusun yüzde kırkını oluşturan Ruslara karşı hiç de dost duygular beslemedi- ğini daha ilk gün, açış konuşmasını yapan kongre başkarunın tümcelerinde duyumsa- dık; Tatar başkanın hitap bölümüne, "Moh- terem konaklar, hörmetli presidanta, Sultan Galiev'in toganlan" diye başlayıp, kurultaya katılan 25'e yakın Türk boyu ve devletini 'sev- giyle' selamladıktan sonra, soğuk bir tonla "ve Ruslar" diye bitirmesi ironikti, anlamlıy- dı. "Kongrede Tatarca konuşulsun", diyen biüm adamlan ulusalcı bir coşkuyla alkışla- nırken, Kiril alfabesiyle yazılmış olan kongre programında yer alan bijdirilerin birçoğunun Rusça olması, çarpıcı çelişkilerden birini oluş- turuyordu. Uzun yıllar Rusçayı biüm dili ola- rak kullannuşü Türk araşürmacı; kendi dilini ise 'gündelik' ilişkilerinde kullahıyordü yal- nızca; bu nedenle de gelişmemiş, işlenmemişti dili; soyut kavramlardan yoksundu; geri kal- mış/bırakılmıştı. Tek 'ortak dil'in Türkce olmadığı bir Türkbilim Kurultayı'ydı bu; bir başka ulusun kültürel güdümünün izlerini ta- şımaktaydı. Öbür Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi Tatarlar da ulusal, kültürel ve siyasal kimük- lerinin arayışına koyulmuşlar, sancılı günler yaşıyorlar. ğunda öğrendım. Kuşkusuz, Kurtuluş Savaşı uyumsuz eski gjysiîeriyle son derece bâkımstz Müslumail İkonografisi! sonrasmın resmi ideolojisinin bir sonucuydu görünümdeki kişinin, beş kitap yazrruş bir di- van edebiyaü uzmanı olması şaşırtıyor bizi; aynı kişi, şimdiye dek vesikalık dışmda hiç fo- toğrafının çekilmediğini söylediğınde ise şaş- kınlığımız doruğa tırmanıyor. Bizi yemeğe bu. Yok olmanın eşiğinden sıynlarak kendile- rine -gerçekçi bir yaklaşımla- misak-ı milli sı- nırlan içinde bir ulusalcı ideoloji çizen Musta- fa Kemal ve arkadaşlannın politikasına ters düşmekteydi dış Türklere açılmak. Enver davet eden bir bilim adamının 40 m2 'lik evi- Paşa'nın pantürkist düşlerinin yarattığı tehli- nin, 10 kişilik bir masayla aynı alana sahip kenin üzerinden henüz fazla zaman geçme- salonunda. aybgı lOdolarolanbumeslektaşı- Kimlik arayışındaki birieştirici öğelerin en güçlülerinden biri de 'din' etmeni. Bu yü ilk kez Kurban Bayramı'nda resmi tatil yapan Tatarlar, bayramı törensel bir biçimde kutla- dılar. Binlerce kişinin katıldığı kutlamada, aydın yüzlü müftünün konuşmasından sonra sergilenen gösteri, özellikle Türkiye'den gelen izleyiciler için şaşırma ve etkilenmenin ötesin- de bir anlam taşıyordu. Kurban bayramının kökeninde yatan Müslüman init'ini, büyüle- yici güzellik ve yetenekteki kadın ve erkek dansçılar, yetkiri bir koregrafı ve çok sesli bir koronun söylediği Tatarca ilahilerle bütünleş- tjrerek sahneye koymuşlar; miti (söyleni) este- tize etmişlerdi. Bir Müslüman ikonografisi yaratmışü Tatarlar. Din, sanatla bileşime ulaşmış, insana yaklaşmışü; üöcemizdeki kor- ku ve ölümle bütünleşmiş din anlayışından farklı bir anlayışı yansıtıyordu bu yaklaşım. Böyle bir din anlayışı,halk genelinde güçlü bir kültürei altyapının göstergesiydi. Tanılgan' bir profesörümüzün, kongredeki düzenleme bozukluklan söz konusu olduğunda, "Bir ba- banın oğluna hoşgörüyle yaklaşması gerekti- ği" yolundaki sözlerine anlamlı bir yanıttı bu gösteri. Bizim, 'oğul'dan öğrenecek. çok şeyi- miz vardı. Arayış icindeki Türk cumhuriyetlerinin ekonomik olduğu kadar, kültürel işbirliğine de gereksinimleri var. Kültürel işbirliği kuş- kusuz, yıllardır bu yolda savaşım verdikleri savıyla, bunu kendi işleri olarak gören sağa kesimin tekelinde değil. Bu eğüimin aşın ucu, özellikle dış Türklere yönelik dinsel yayınıyla bilinen bir gazetenin temsilcisinin kurultayın acılış kokteylinde mikrofonu kapıp "Boz- kurtlar gebyor" diye kopardığı haykınşlarda kendini gösteriyordu. Solcu kesimin dış Türk- ler'e yaklaşımındaki tutukluğu fark etmemek ise olanak dışı. Dış TürklerTe girilecek sıcak bir ilişkinin, bağnaz bir ulusalcı yaklaşımla ya da sosyalizmin Soyvetler'deki uygulanması- nın çöİcüşüne albş tutmakla eşdeğerli olarak değerlendirilebileceği endişesi taşıyan solcu aydıniann, bu konuya daha gerçekçi eğilme- lerinde yarar var. Dünyada yalnız olduğu- muzdan yakınıyoruz. Siyasal güç, ekonomik güçle koşutluk içinde gelişir; ama dünyada söz sahibi olmak isteyen ülke, bunu salt eko- nomik gücün yardımıyla yapmıyor/yapamı- yor; kültürü, bu yolda (katalizör) olarak kul- lanıyor. Türk cumhuriyetlerini, yalnızca kolay kârlann cenneti olarak görmekten ka- çınmalı, bunun böyle olmaması içkı devletçe önlem almalıyız. Türk cumhuriyetleri, Türk devletinden ve 'tüm' aydınlardân destek ve kültürel işbirliği bekbyor. Karşılıklı öğrene- cek çok şeyimiz var. ARADABIR BEHZAT AY Dengestzlikler Ulkesi Çeşitli kurumlann uzmanlara yaptırdıkları incelemele- rin sonuçlarını gösteren sayılara, sayılamalara (istatistik- lere) baktıkça, "Yaşadığımız ülke, dengesizlikler ülkesi" demekten kendimizi alamıyoruz. Dengesizlikler de her gün artiyor. Sözgelimi: 1979 yılı 100kabul edildiğinde, aylık ve ücretli kesiminin ulusal gelirdena4dığı pay 1990da48.5'edüşmüş,yaniya- rıdan çok azalmış. Ayrıca bir de dengesizlikler içinde dengesizlikler yaşı- yoruz, iç içe dengesizlikler... Yine sözgelimi: llkokul çtkışlı bir büro işçisinin (niteliksiz işçi) eline ikramiyeve sosyal yardımlar içinde olmak üzere ortalama 5.5-6 milyon net ücretgeçerken, aynı nitelikteki bir devlet memurunun aldı- ğı aylık ise 1 milyon 500 bin TL. değerindeymiş... Korkunç bir dengesizlik!.. Aylıklı ve ücretlinin ulusal gelirden aldığı pay her geçen gün düşüyor. Memur dediğimiz 'beyaz yakalı işçi'nin payı ise daha da düşüyor. Sosyal adaletsizliğin içinde bir baş- ka sosyal adaletsizlik yaratılıyor işçi karşısında devletin memuru aleyhine... Bu karamsarlık ortamında devlet me- murlarının rüşvet, savsaklama, kaytarma, oyalama gibi davranışları da elbet gün be gün artacaktır. Bu iç içe adaletsizliklerln de içinde yine bir adaletsizlik var, sanki "Altta kalanın canı çıksın" dercesine... Bu da memur emeklilerinin actnılası durumu. Memur emeklileri, memurken aldıkları yan ödeme, fazla mesai vb. gelirler- den yoksun olduklarından, çalışırken aldıklarından daha az almaktalar. Yani aylıkları azalmaktadır. Hele, her büt- çede, çalıştıkları günlerdeki yan ödeme, fazla mesai artök- ça. yoksunlukları buna koşut olarak artmaktadır. Bunun sonucu da sürüm sürüm sürünmektedirler. Sık sık gazete- lerde, emekli aylığını almak için banka önünde kuyrukta beklerken ölenlerin haberlerini okuyor, üzerlerine örtül- müş gazetenin altında, "Dünyaya doyamadım" dercesine gözleri açık yatan emekli ölülerini görüyoruz... Neden? Yürek bunalımından mı? Öyleyse neden yürek bunalımı? Üç aylığıyla üç ay yaşayamayacağının ezinci değil midir yürek bunalımına sokan? Bu ezinç, bu kuşku, bu korku, bu kaygı değil midir çoklayın böylesi ölümlere neden? Emeklisine böylesine hor bakılan, hor bakılmıyorsa unutulan bir başka uygar ülkenin oldugunu sanmıyorum... Nasıl olsa ölümleri yakın, e o zaman oyları da pek yakında olmayacak, gözetmesek de o!ur gibi bir anlayış var sanki. Oysa milletvekilliğinden emekli olanlar, yan gelip yattıkla- rının karşılığı olarak emekli maaşlarıyla sultanlar gibi lüks içinde yaşıyorlar... Çoğu Meclis'e parmak kaldırmaya bile gitmezdi. Bilinir bu. 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 90 kuruş olan doların değeri bugün7777 katartarak7000TL'yeçıktı. 56 yılda bir dolar karşısında 70 liraya kadar geriliyor TL. 1980 den sonraki 12 yılda ise 7000 liraya düşüyor. Ve başlı- yor 'dolarlı yaşam' cenneti, cehennemi... Faiz-kâr-kirage- lirleriyle yaşayanlar için gerçekten 'dolçe vita' (tatlı ya- şam), yani cennet Türkiye; memurları, memur emeklileri, emekçiler için de cehennem... Şair boşa dememiş, "Bu cennet, bu cehennem bizim" diye... Bekleneni bu temmuz- da da bulamadı emekli. 1.(>5O.()OO+KD\ Yarım pansiyon + yol + çevre gezileri + Nac'abey KARADANIİKYA Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy, Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara, Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent. "PARANIZ PAMUKBAJ\K'TAN, TATİLİNİZ BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR BAYBASÛS TURİZMİSTANBUL 338 86 61 - 338 16 Sl ANKARA 0 82-417 Seyahat Accntası I,slctnıc Ik'lgc no 2149 T E Ş E K K Ü R Üretimleriyle ülkemizin önde gelen ilk ve dünyanın en büyük kuruluşları olan Çanakkate Seramik Fabrikaları'mızın 35nci, Kalebodur Seramik Sanayi Fabrikaları'mızın 20nci Kuruluş Yıldönümlerimizi ve bu münasebetle tertip edilen Seramik Bayramını onurlandıran, Tek pişirim (monoporoza) 3ncü Fayans Fabrikamızı ve Kalefrit Glazür Hazırlama Tesisleri'mizi işletmeye açan, Kaiesan Sıhhi Tesisat Fabrikamız ile Kalemadencilik Endüstriyel Hammaddeler Şirketi'mizin sert hammaddeler rrukronize öğütme ve kaolen yıkama tesislerinin temellerini atan, Kuruluş Yıldönümlerimiz münasebetiyle lbrahim Bodur Çanakkale üsesi'nin, Ibrahim Bodur Çan Anadolu Lisesi'nin TC Milli Eğitim Bakanlığı'na devir törenlerinde bulunan . . ^ Başbakanımız Sn.SÜLEYMAN DEMÎREL'e Devlet Bakanımız Sn. CAVİT ÇAĞLAR'a Devlet Bakanımız Sn. EKREM CEYHUN'a Milli Eğitim Bakanımız Sn. KÖKSAL TOPTAN'a Siyasi Partilerimizin Degerli Liderlerine Çanakkale, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ Milletvekillerimize, Kuruluşumuzdan bugüne Çanakkale'mizde görev yapan Sn. Valilerimize ve Çan'da görev yapan Sn. Kaymakamlarımıza, Bölgemizde hizmet veren degerli Komutanlarımıza, Belediye Başkanlarımıza, Resmi ve Özel Kuruluşlann degerli Başkanlarına, Temsilcilerine, Kurur'jşumuzdan bu yana teknik ve teknolojik hizmet veren, işbirliği içinde oldugumuz yabancı kuruluşlann Başkanlarına, Yöneticilerine, Televizyon ve Basınımızın degerli Temsilcilerine, .Bizleri sevindiren dostlanmıza, yerli ve yabancı Bayilerimize, Ortaklarımıza, Böfge Halkımıza, Kuruluşlarımızın tüm yönetici ve çalışanlarına, kuruluşumuzdan bugüne maddi manevi hizmeti geçrniş olan herkese teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı arz ederiz. Çanakkale Seramik Fabrikaları AŞ ve Kalebodur Seramik Sanayi AŞ ve diğer Kale Grubu Şirketleri Kurucusu, Yonetim Kurulları Başkanı ve Murahhas Azası H. İBRAHİM BODUR SATILIK Gazeteciden 18.000'de orijinal FİAT 126 BİS 22.500.000 384 38 42 GULERYUZLU CİDDILIK Vedat Günyol 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeli gönderilmez. İNGİLİZCE'yi 8 ayda konuşun sizi Amerikalı dostlarımızla tanıştıralım. Bahariye Cad. 62/3 349 59 38 Nüfus huviyetimi kaybettim. Hükümsuzdür. EROL ÇAM İzmirÇıkışGümrük M üdürlüğüne ait. 23,07 1991 tarih. 21.567 sayılı GÇB'nin banka ve DFİF nüshalan • kaybolmuştur. Hükümsüzdür. KAVALADIŞTİC.VE MADENCtLtKSAN.A.Ş SATILIK 1991 model Suzuki van tipı, 5.000 km'de, 70.000.000 lira. Tel.: 231 18 28 İLAN KARŞIYAKA 1. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas no: 1992/110 Karar no: 1992/376 Gıda maddeleri nizamnamesine aykın hareket suçundan sanık Mal- 398, 647 sayılı kanunun 4. maddesi gereğince sonuçta curme vasıta kara ilçesi Haaevhat Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup halen Izmir Kar- kıldığı meslek ve sanatının altı ay süre ile tatiline, işyerinin 14 guıı şıyaka, 8208 Sokak, No. 57'de oturan Murtaza oğlu Fatma'dan oima sure ile kapatılmasına ve bir milyon yirmi bin lira ağır para cezası 1948 doğumlu Rahmi Çetin'e müsnet suçundan dolayı TCK. 3%, 402, ile mahkûm edildiği ilan olunur. Basın: 33051 PENCERE 2'nci Ne Demek, 3'üncfiyü Kuranzsak Gûcenlpim... Çağdaş uygarlığın belg^leri var; 'İnsan Hakları Blldirisi' en başta geliyor. '1789 İnsan Haklan Bildirgesi' durup dururken ortaya çıkmadı; öncesi de var sonrası da!.. 1948de Birleşmiş Mil- letler'ce benimsenen 'Bildirge'öen sonra, Avrupa Konse- yi 1953'te bir metin yayımladı. Ikinci Dünya Savaşı ertesin- de hazırlanan anayasalarında Avrupaülkeleri, uygarlığın gelişme sürecine yakışır hukuk mantığını benimsediler. Ne var ki insanlık durduğu yerde durmuyor; yeni aşama- lara geçiyor; Helsinki Konferansı"nın ardından Paris Şartı da gerçekleşince, evrensel demokrasi, elle tutulur, gözle görülür niteliğe dönüştü. Paris Şartı 'yeni bir demokrasi, banş ve birlik çağı'nm temel belgesidir. Altında Türkiye'nin de imzası var... Belgeden birkaç satır: "Zamanımız, halklarımızın onlarca yıldır yüreklerinde besledikleri umut ve beklentileri gerçekleştirme zamanı- dır. Bunlar, insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı demokrasiye sarsılmaz bir bağlılık, ekonomik serbestlik ve toplumsal adalet yolundan e/de edilecek refahla tüm ülkelerimiz için eşit güvenliktir." Nasıl? Yüzyıllardan beri çok yinelenmiş, bilinen, yabancı gel- meyen sözler değM mi? Okumayı sürdürelim: "İnsan hakları ve temel özgürlüklere her insan doğduğu anda sahip olur, bunlardan feragat edilemez ve hukukun güvencesialtındadır. Devletin birincil sorumluluğu bunları korumak ve geliştirmektir. Bunlara saygı, aşırı güçlü bir devlete karşı asli bir güvencedir. Bunlara uyulması ve eksiksiz işlerlik kazandırılması özgürlük, adalet ve barışın temelidir." Ne güzel değil mi? llerici bir yazarın köşe yazısı gibi, 'Paris Şartı'run ağzın- dan bal damlıyor. Sonra? "Her ferdin düşünce, vicdan ve din ya da inanç özgürlü- ğüne; ifade özgürlüğüne; demek kurma ve sükûnu bozma- yan şekilde toplanma özgürlüğüne; seyahat özgürlüğüne hakkı oldugunu ve hiç kimsenin keyfi olarak gözaltına alın- mayacağihı ya da tutuktanamayacağmı; işkence ya da diğer zalimane, insan onuruyla bağdaşmayan ya da insa- nı alçaltan bir muamele ya da cezalandırmaya tabi tutula- mayacağını (...) hiçbir ayrım yapmaksızın teyit ederiz." lyi mi? "Bir ulus icindeki azınlıkların soy, kültür, dil ve din yö- nünden sahip olduklan kimliğin korunacağını ve azmlıkla- ra mensup kişilerin hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun önünde tam bir eşitlik içinde işbu kimliği serbestçe ifade etmek, korumak ve geliştirmek hakkına sahip olduklarını teyit ederiz." • Uzatmayalım... 'Paris Şartı'na herkes 'evet' diyor mu? öyleyse ilk iş 12 Eylül anayasasını değiştirmek değil mi? Bu degişimi kim sağlayacak? iktidarda 8 yıl kalan ANAP yüzde 22 halkoyuyla Meclis'in 3'te 2'sini elinde tutuyordu; ama, 82 Anayasası'na sahip çıktı; yağdanlıklar da sus pus Çturdular. Şimdi anayasayı değiştirip demokratikleşme is- teyen koalisyon hükümeti iktidardadır. Haydi işbaşına!.. Ne var ki işbaşı yapmak için vakit yok. Çünkü şu sırada daha önemli davalarımız var: Lozan zafer mi, hezimet mi? Ikinci Dünya Savaşı'nda Ismet Paşa Yahudileri fınnlarda yakmadı mı? Çanakkale zaferinde Atatürk'ün işi ne? Tek parti yönetiminde jandarma kaç köylüye sopa çekti? Yarım yüzyıl öncesiyle uğraşmaktan, günümüze gele- miyoruz. 12 Eylül faşizmi milyonların canına okudu; yüz binlerce suçsuzu cezaevine tıktı; on binlerce kişiyi işkenceden ge- çirdi; onlarcasını astı; ama, hesap soran, kurcalayan yok; Kenan Paşa Marmaris'te oturuyor, biz Atatürk'le uğraşı- yoruz; Cumhuriyet devletini kuranları mahkûm edip"2'nci Cumhuriyet'i kuracağız. 2'nci cumhuriyet ne demek? 3'üncüyü, 4'üncûyü, 5'inciyi kurmazsak vallahi gücenirim. Yalnız bir şartım var: Numarası kaç olursa olsun, kura- cağımız cumhuriyet tam demokrasiyi içermeli. Yoksa yal- nız numarasını değiştirmek, yeni bir numaraolur. VEFAT Odamız Eskişehir Temsilcisi ERCANKESTEL'i 26 Temmuz 1992 tarihinde geçirdiği elim bir trafık kazası sonucu yitirdik. Ailesine, yakınlanna ve maden mühendisleri topluluğuna başsağlığı dileriz. TMMOB MADEN MÜHENDtSLERİ ODASI İLAN KARTAL 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Davacı Maliye Hazinesi tarafından davalılar Rukiye Şirin ve ark. aleyhine açılan tescil davasının mahkemcmizde yapılan açık yargıla- ması sonunda; 5.2.1992 tarih ve 1991/544 esas sayılı 1992/35 sayılı kararla dava dosyasının Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine ka- rar verilmiş olup, davalüardan Ahmet Bofckurt, Ali Bozkurt, Aydın Bol, Emin Bol, Gültekin Şimşek, Haa Ahmet Demirci, Cemil Baş- kuıt, Seyftttin örücü, Hasan Karakus, Veli Bozkurt, Hasan Coşar, Ali Coşar, Mehmet Coşar, Haydar Aktürk, Gazi Doğan, Nuri Başa- ran, Mehmet Ali Zengin, Yusuf Şan, Zeki Serinyel, Mustafa Dinç, Ah- met Demir, Cafer Yıldız, Fatma Aydın, Ali Şen, Güleses Senem Ekinci, Ali Gezdirici, Kemal Gezdirici, Hüseyin Yalnız, Bekir Yaşar, Dursun Eniş, Kezime Yüdız, Besim Tbpçu, Iskender Topçu, Şakir Eniş, Ali Gündağ, Yusuf özkangal, Nermin Erol, Yunus Kaya, Yunus Çevik, Hüseyin Bezek, Hüseyin Koçar, Kadir Taş, Aü Gündüz, Gülten Mu- ratsah, Sema Ersöz, Mehmet Arslan, Miktad Arslan, Kazun Baykal, Erol Arslan, Fatma Büyük, Hasan Dinç, Ahmet Koç, Ahmet özer, Ahmet Ali Bülbül, Ruhi Gezer, Ismail Arslan, tsmet öztürk, Ruhi Bilcan, Bekir Uzelli, Mustafa Bütün, Abdurrahman Çakmak, Zarif Şengül, Gülbeyaz Sezer, Tahsin Şahin, Hasan Meral, Sabri Meral, Mus- tafa Bütün, Miktad özcan, Gülgün Keçecioğlu, Zekeriye Ayvazoğlu, Bilal Bayram, Yunus Kılıç, Hatice öztürk, Serdar öztürk, Salih öz- türk, Kadir Celep, Mehmet Bayram, Kamil Yüksel, Yusuf Bolük, Ce- malettin Çahşkan, Cemal Sezer'in adresleri yapılan zabıta tahkikatlanna rağmen saptanamadığından ilanen tebligat yapılması- na karar verilmiş olup, işbu ilanın gazetede yayınını müteakip bir hafta sonra başlamak uzere 15 gün içinde temyiz edilmediği takdirde ke- sinleşeceği hususu adı geçen davalılara ilanen tebüğ olunur. 21.5.1992 SATILIK FOTOĞRAF MAKİNESİ Nikon F2 body, MBl motor (5 kademeli), Vivitar 24 mm objektif (f 2.8) lel: 512 «5 05'len 437-439 SÖYLEV (Cilt 1-2) Hıfzı V. Velidedeoğlu 21. bası 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemeli gonderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear