23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21TEMMUZ1992SALJ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 1 Avnkattan Kıbrıs'ta resital • Küttür Servisi - İstanbul Barosu avukatlanndan Yasemin Eğinlîoğlu, Kıbns'ta piyano resitallen verecek. Tûrkıye ile Kuzey ICıbns Türk Cumhuriyeti arasında imzalanan kült iir protokolü çerçevesinde 8-10 ağustos gûnleri arasında gerçekleştırilecek resitallerde Yasemin Eğinlioğlu, çeşitli bestecılenn yapıtlannın yanı sıra kendi doğaçlamalannı da seslendirecek. Selda Bağçan'dan "Ziller ve İpler" • Kültür Servisi- Selda Bağcanınyenı bestelerinden oluşan ve "Ziller ve Ipler" adını taşıyan son kaseti çıkü. "Ziller ve İpler", sanatçının 1991 yılında "Koçero" isimli kasetini yayımlamak için Kültür Bakanhğı'ndan izin alamayışı üzerine yazılan bir hiciv. Kaset protest rock tarzındaki iki parçanın ardından Akdeniz şarkılan ile sürüyor. Her çalışmasma iki Azeri şarkı koymayı gelenek haline getiren sanatçı, bu kez de geleneğini sürdürmüş. "Oku Tar" ve "Silahlan Yandınn", iki şirin anonım türkü. Kristal Küre Apjantin filminin • KARLOVY VARY(AA)- Çekoslovakya'da düzenlenen 28'incı Kristal Küre Film Festivali'nde Arjantinli yönetmen Ennque Gabriel Lipschutz'un ilk uzun metrajlı filmı "Krapatchouk" bırincilik ödülüne layık görüldü. Fransa, Belçika ve İspanya ortak yapımı olan filmın konusu Fransa'yaçahşmaya gelen ve Paris'te kaybolan iki çiftçinin başından geçen olaylar. Film yanşmaya katılan 17 aday arasından seçildi. Festivalin düzenlendiği Karlovy Vary kenti özel ödülünün de Rus yapımı ve Hüseyin Eerkenov'un yönettiği 'Kholod-Soğuk' adlı fılme verildiğı kaydedıldı. İranlı yönetmen Muhsin Makmalbafa'nın sinema tarihinin işlendiği "Bir Zamanlar Bir Film Varmış" adh uzun metrajlı fılmine de özel ödül verildiği belirtildi. Boyancı'ların sergisi Fransa'da • ANKARA( ANKA)-Sema ve Ertürk Boyancı'nın resimleri 1-30 ağustos tarihlerinde Fransa'nın St. Etienrie kentinde sergilenecek. Villa Cotivere Galerisi'nde düzenlenecek sergide Sema Boyancı'nın 40 özgün baskı resmi yeralacak. Resimler arasındaki 14gravür Kapadokya konusunu içeriyor. Diger gravürler ise mitolojik 'hayat ağacı' ile ilgili konulan kapsıyor. Bektaş'tan 'Akşehir Evleri' m Kültür j Servisi- jCengiz Bektaş'ın J Akşehir Evleri' adlı kitabı, Yapı-End- üstn ] Merkezi Yaymlan'- nın 'Evlerimiz' dizisinden yayımlandı. Şair, yazar. mimar Cengiz Bektaş'ın 'Kuşadası Evleri'. Şirinköy Evleri' ve "Babadağ Evleri' adlı kitaplan da daha önce aynı dizi kapsamında yayımlanmışü. Bektaş, 'Akşehir Evleri' adlı yeni kitabında kentın coğrafya ve tarihinin yanı sıra genel yerleşmeilkelerinı, usta-işveren ilişkilenni. evlerin özeUiklerini ve türlerinı, yapım yöntemini ve ustalannı anlatıyor. Türk-Rus ilişkileri kutlamaları •ANKARA(AA). Türkiye'den Dostlarözel Grubu'nun başkanlığında gerçekleştirilen ve 21 temmuz-7 ağustos tarihleri arasında Moskova'da yapılacağı duyurulan, Türk-Rus ilışkilerinin başlangıanın( 1492) 500. yudönümü kutlamaları 31 ağustosa ertelendi. Dışişleri, Turizm ve Kültür Bakanhklan ile ilgili bakanlıklarla koordineli yürütülecek etkinükler, Moskova'da Kremlin Meydanı'nda Manej Uluslararası Sergi Salomı'nda gerçekleştirilecek. 15 eylüle kadar sürecek etkinükler boyunca çağdaş Tûrk ressamlannın sergilerinin yara sıra multivizyon, lazer ve ha vai fışek gösterilerisunulacak. Yazar Turan Dursun öldürüldü, yazar Salman Rüşdü yaşıyor, ama ölüm tehdidi altında Aynı yüzün iki ayrı görünüşü SUNUŞ Kültür Servisi - Hint asülı İngiliz yazar Salman Rüşdü, 1989yılmdan bu yana 'insan içine çıkamıyor'. Rüşdü'nün tam 3 yıldır 'insan içine çıkamamastntn' nedeni, Şeytan Ayetleri' adlı bir kitap yazmış ol- ması. Romanında İslamiyeti aşağıladığı gerekçesiyle Ayetullah Hu- meyni tarafından hakkında 'idamfermanı' çıkartılan Rüşdü, o gün bugündür İngiliz polisinin koruması altında ve durmadan ev değişti- rerek yaşıyor. Bu arada 'Geceyarısı Çocukları' adlı bir kitabı daha yayunlanan Rüşdü, son günlerde, A vrupa ülkelerinin yöneticilerine, Humeyni'nin idamfermanuıı kaldırması için İran 'a baskı yapma- ları yolunda çağruarda buhmuyor. Bazı ünlü yazarlar, Rüşdü'ye destek veren 'açık mektup'Jar yazıyorlar. Bunlardan biride ülke- mizde 'Artemio Cruz'un Ölümü', 'Koca Gringo', 'Deri Değiştir- mek', 'Körlerin Şarkısigibiyapıtlarıyla tanınan Meksikalıyazar Carlos Fuentes 'açık mektup 'unda, Rüşdü 'yü 20. yüzyılm son kur- banı, 21. yüzyüın da ilk kurbanı olarak niteliyor: 'Şair Osip Man- delstam 'm, Walter Benjamin ve Richard Wright gibi yazarlartn acılarmı devraldm. Ama aynı zamanda ileride ortaya çıkacak aye- tullahlarm kurbanlarınm acılarmın habercisi oldun.' Orhan Pa- muk da bu konuda. Türkiye'den bir bakışla bir yazı kaleme aldı. 'Cevdet Bey Ve Oğultarı', 'Sessiz Ev', 'Beyaz Kale', 'Kara Kitap' gibi romanların yazarı Orhan Pamuk, yazısında, Türkiye 'de 1990 eylüHinde öldürülen Turan Dursun'a değinerek, 'Salman Rüşdü'- nün ve Turan Dursun 'un yüzlerinin aynı yüzün iki ayrı görünüşü olduğunu biliyorum' dedi. Pamuk, Din Bu', 'Allah've Kulleteyn' gibikitaplarm ve '2000 'e Doğru 'nunyazarı Turan Dursun 'un öldü- rülmesine seyircikalanların, Rüşdü'yeyönelik tehditle ilgilenirken ne kadar içten olabileceklerini sordu. Aşağıda, Carlos Fuentes'in Rüşdü'ye mektubu ile Pamuk 'un yazısını bir arada sunuyoruz. 20. Yüzyıl'ın son kurbanı • Sevgili Salman, senin yaşama ve yazma hakkını yok sayan bağnazhk, bunu, soğuk savaşın sona ermesiyle doğan ideolojik boşluğu şiddetle doldurmaya yönelen hoşgörüsüzlük adına yapıyor. Seni desteklemekten, yanında olmaktan, seni anlamaya çalışmak ve düşün- mekten başka ne yapabiliriz? olojik boşluğu paldır küldür, ama şiddetle doldurmaya yönelen hoş- görüsüzlük ve aşın tutuculuk adı- na yapıyor.... Sen, 20. yüzyıhn son kurbanı, ama 21. yüzyüın da ilk kurbanı ol- dun. Şair Osip Mandelstam'ın, CARLOS FUENTES Sevgili Salman, son kez geçen yıl buluştuğumuzda Londra ya- kınlannda oturan saygıdeğer bir hanımın, bir İngilizdost ve yazann evinde birlikte akşam yemeği ye- miştik. Ama bu hanımın adını vermemız olanaksız. ' Adını verirsek, senin cellatlannın canice öfkeleriyle yüz yüze bırakabi- liriz onu da. Yalnızca bu du- rum bile sevgi ve irademizin, çevre- mizde gittikce bü- yüyen hoşgörüsüz- lük ve bağnazhk tarafından nasıl bir umarsızltk çukuru- na atılabileceğıni göstermeye yeterli. Çağımızda bir- çok yazar ideoloji ya da devlet güven- liği adına mahkum edıldi, hapse atıldı, öldürüldü ya da in- tihara süruklendi. buB b,n çîrndeU İİe£ Salman Rûşdû: 3 yıkbr ölüm tehdidi alfnda. me felsefelerinin sapkınlıklannın kurbanıydılar.... Senin yaşama ve yazma hakkını yok sayan bağnazhk ise artık bunu ilerleme adına yapmıyor, soğuk savaşın sona enşinin bıraktığı ide- Walter Benjamin ve Richard VVright gibi yazarlann acılannı devraldın. Ama aynı zamanda ile- ride ortaya çıkacak ayetullahlann kurbanlannın acılannı haber ver- din. Seni desteklemekten, yanında olmaktan, seni anlamaya çalışmak ve düşünmekten başka ne yapabi- liriz? Yapıtlannda, olası savun- manın ipuçlan, dahası belki de hem senin, hem bizim kurtuluşu- muzun ipuçlan yaüyor. Çünkü tepende sallanan idam fermanından da korkunç bir teh- like var: Can sıkıntısı ve unutulmak.... Kitabındaki kişiler, fil-tann maskelerine bürünmüş olarak bir jet uçağından düşüyorlar. Ama düştüklen yer ashnda Londra de- ğıl. Düştükleri yer, yabancının, kurbanın, Yahu- dinin, Filistinli- nin, zencinin, Kızılderilınin, ço- cuk ve kadının, eşcinselin, Mc Carthy kurbanı komünistin, Sta- lin kurbanı de- mokratın yattığı kınk aynalar me- zarlığı. . Kitabında, bü- tün büyük yazar- lar gibi sen de kendimızı tanı- mamız için bir 'başkası'na gerek olduğunu anı- msatıyorsun. Bizlere, hiç kim- senin kendi başı- na gerçekliğin tü- münü göremeye- ceğini anlatıyor- sun... Dilerim, yakı- nda yine bir araya geliriz. Ben sana boğa güreşi an- latınm. sen de bana kriketten söz edersin. Dilenm, o zaman, birbirimize yüksek sesle nerede ve kiminle ol- duğumuzu söyleyebiliriz. Meksikalı yazar Carlos Fuentes'in 'Arkadasım Salman Rüşdü'ye Mektup'başlıklı buyazısı 'New Perspectives Quar- lerly' adlı dergiden alınmıştvr. Kısaca NPQ adıyla bilınen dergi bir suredır Türkiye'de de yayımlanmakiadır. 'Seyreden' ne kadar içten? •Turan Dursun'un öldürülmesine seyirci kalan bizler, Salman Rüşdü'ye yönelik tehdit ile ilgilenirken ne kadar içten olabiliriz? Unutmayalım: Salman Rüşdü'nün yüzü- nü çok iyi tanıyoruz, Turan Dursun'unkini değil. Rüşdü' nün ve Dursun'un yüzlerinin aynı yüzün iki ayn görünüşü olduğunu biliyorum. kaldı. Karanlık bir köşede vunıl- maktan korkmayan bir çevırmen. bir yayıncı çıkar da kitabı yayı- mlar diye, zamanında TC hükü- meti *Seytan Ayederi' ru yasak- lamıştı. Daha sonra Rüşdü'nün kendisı de kitabının başka dillere ORHAN PAMUK Salman Rüşdü gerçek biri mi, yoksa bir hayal mi? Gazetelerin, televizyonun imgeleri ve > r üzleri sokakta rastladıklanmızdan daha gerçek kılan o sihirli dünyasının kurallanna göre fazlasıyla gerçek biri olmab Salman Rüşdü. Hatta, son üç yılda sürekli karşımıza çıkan yü- zünü her görüşü- müzde, biz kenar- da köşede yaşama- ya alışkın olanlann hissetüği gibi kendi gövdelerimizden bile daha gerçek ol- mab Salman Rüş- dü. öte yandan, ha- yaü gunlük aynnü- larla. köşede so- kakta gördükleriy- le yaşamaya alışmış olanlanmız için Salman Rüşdü'nün yüzü, tıpkı bir za- manlar yalnızca fılmlerde gördüğü- müz ananaslar ve tropikal meyvalar gibi gerçek olmak- Turan Dursun: 2 yıl önce öldürüldü. tan fazlasıyla da çevriimesine izin vermeyecefini açıkladı. uzak. Ne sokakta karşılaşabilme ihtimalimiz var onunla, ne de yazdıklannı herhangj bir şekilde edinip okuma fırsatımız. Humeyni' nın ölüm fetvasıyla birlikte yalnızca 'Şeytan Ayetleri' nin değil, Rüşdü'nün öteki kitap- lan nı da çevirme çabası yanda Rüşdü'nün gerçek olmadığma bizler ıyice inanmış olmalı>TZ kı 'tsiamcr . 'Bberal' , 'Marksist' ya da 'demokrat' kanatlardan pek- az kimse bütün bu olup bitenlerle ilgi- lendı. Bu noktada, Turan Dursun' a sahip çıkılmayan bir ortamda Salman Rüşdü'yü savunmaya kalkışmanın boşluğundan da söz edenler çıkabilir. O zaman. Sal- man Rüşdü ve *Seytan Ayetleri' olayının en son aşamasmı ya da Rüşdü'nün en son demecini oku- manın, Salman Rüşdü'nün yüzü- nü dergilerde, gazetelerde bir kere daha görmenin bizim için ne an- lamı olduğunu kendimize sor- malıyız. Turan Dursun'un öldürülmesi- ne seyirci kalan bizler Rüşdü'ye yönelik tehdit ile ilgilenirken ne kadar içten olabi- briz? Sessiz seyircile- rin ıçtenliği de bir içtenliktir, denile- bibr belki. Üste- lik Salman Rüş- dü'nün yüzü bize hiç olmazsa sessiz birer seyirci oldu- ğumuzu bir kere daha hatırlatıyor. Unutmayalım: Sabnan Rüşdü'- nün yüzünü çok iyı tanıyoruz, Tu- ran Dursun'- unkini değil. Rüşdü'nün ve Turan Dursun'- un yüzlennin aynı yüzün iki ayn görünüşü ol- duğunu bili- yorum. Birincisi- ni yeterince sa- vunabilseydik ıkincısının ölümü bu kadar kolay ohnazdt. Birincisine seyirci kab- rken, ikınasıne de seyirci kala- cagınuzı sezdirmış olduk. Sokak- lara çıkıp bizler gibi yürüyemeyen Sabnan Rüşdü ile Turan Dursun'- un yüzlen, o sokaklarda yürüyüp yalnızca 'seyredenlerin' yüzlerin- den çok daha gerçek. 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTfVALİ Ars Nova, bugün Aya Irini'de Dört ses dörtnefes Kültür Servisi - 20. Ulus- lararası İstanbul Festivali'nde bugün Aya İnni'de Rönesans dönemi gjysileri içinde 'dört ses' dinleyeceğiz. Soprano So- fia Gonzalez de Leon , Alto Magda Zalles . Kontrtenor Mario tvan Martinez ve Bas Claudio Valdes Kuri' den olu- şan Meksıkab Ars Nova top- luluğu, Aya Irini'de, Ispan- ya'nın kolonisi olan ve o çağ- da Yeni ispanya diye adlan- dınlan Meksika'da yaraülan müziklerden örnekler suna- cak. Ars Nova Dörtlüsü, bu ayın başında Barcelona ken- tinde düzenlenen '500 Yıl Bo- yunca Amenka'dakı Yerel ve Melez Müzik' konulu dünya kongresınde de Meksika'yı temsil etti. 1984 ydında kurulan toplu- luk, erken müzigin, aynca îs- panya'nın Meksika'yı fethet- mesı sonucunda ortaya çıkan ve yerii halk ile Afrika'dan ge- len zencilerin yerei müzikleri- nin ve Avrupa'run çoksesli müziğinin bileşiminden olu- şan sömürge müziğinin tanı- nmasında da çok elkilı oldu. Eski müziğe büyük bir tut- kuyla bağb olan Ars Nova üyeleri, Ortaçağ ve Rönesans dönemlerinin yalnızca tarihçi- leri ilgüendirmediği, in- sanbğın zengjn ve canh kültür mirasırun bir parçasını oluş- turduğu düşüncesinden yola çıkıyoıiar. FESTİVALDE BUGÜN • Ars Nova Dörtlüsü (A va İrini, 18.30) FESTİVALDE YARIN • Susanna Mildonian arp re- sitali t Cemal Reşıt Rev Konser Salonu, 18.30) Hemçal^or hem deyönetiyor • Heinrich SchiıY, günü- müzde viyolonseli ke- man kadar gözde bir çalgıya dönüştüren mü- zisyenlerden. Ama Rost- ropoviç, Barenboim, Ashkenazy, Başmet gibi Schiff de solistlik ve şef- lik uğraşlannı bir arada yürütüyor. Schiff, Al- man Oda Filarmoni Or- kestrası'nın genç üyeleri ile geleneksele çağdaş bir soluk getirdi. EVİN tLYASOĞLU Heinrich ScfaüT yönetimınde- kı Alman Oda Filarmoni Or- kestrası, geçen cumartesi ak- şamı İstanbul Festivali'ne abşıhruşın dışında bir program- la kaüldı. Topluluk, Vivaldi ve Dvorak gibi çok tanınmış iki bestecinın arasına sandviç gibi yerleştirilmiş ıkı çağdaş bestecı- yi, Hartmann ve Lutoslawski' yi sundu. Her ikısi de Avrupa'daki sa- vaş bunabmını kendi ülkelerin- de yaşamış, 20. yüzyıbn aa- lannı tatrruş besteciler. Karl Amadeus Hartmann (1905- 1963) Almanya'nın karaba- sanını, Nazi baskısını solumuş. Witold Lutoslawski (1913) ise yapıtlannı Polonya'nın aa- lanyla yoğurmuş. Gerçekten de yeni bir güzel- duyumun, 20. yüzyıbn ton duy- gusunun getirdiği yapıtlar din- ledik. Heinrich Schiff, çelloyu çağımızda keman kadar gözde bir çalgıya dönüştüren müzis- yenlerden biri. Yorulmak dur- mak bihneden çabşan bir sa- natçı. Bir yandan, çello için yazıbp gözardı edilmiş tarihteki yapıtlan gün ışığına çıkarma araştırmalan yapıyor, onlan al- layıp pullayıp Philips gibi bir plak şjrketının listesine soku- yor. Ote yandan çağdaş nıce bestecinın çello için yazdığı yapıtlann ilk seslendirisini ya- pıp bestealenyle uzun çalışma- İar sonunda yıne plağa dönüş- türüyor. Heinrich SchifT çalarken, müzik yalnızca o güzelim Stradivariuş çellodan değil, sanatçmın bü- tün bedeıünden de dalga dalga yayüıyordu. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) Dmitri Şostakoviç'in ikı çello konçertosunu Maksim Şosta- koviç yönetiminde bir arada plağa abnası, Elgar, Penderec- ki. Lutoslawski. Zimmermann, Henze, Schnittke'nin çağdaş yapıtlannın yanı sıra Vieux- temps, Dvorak, Sibelius, Rah- maninov ve Glazunov gibi bes- tealerin bugüne kadar unutul- muş yapıtlannı bulup ortaya çı- karması, Schiffi öteki çelbstler arasında seçkinleştiriyor. SchifTin bu çalışmalan arası- nda hem solist hem de orkestra şefı olarak dünyanın dört bir yanında gerçekleştırdıği turne- ler giderek dikkati çekiyor. Ünlü çellıstlerden Mstislav Rostropovıç, pıyanist Vladimir Ashkenazy ve Daniel Barenbo- im. vıyolacı Yun Başmet gıbı zamanımızın nice sanatçısı so- listlik ve şeflik uğraşlannı bir arada yürütüyor. Derler ki iyi bir orkestra şefı mutlaka or- kestra içindeki çalgılardan biri- nin ustası olmab. Heinrich SchifT, Alman Oda Filarmoni- si'nin yayb çalgılannı yönetir- ken sanki her yayın çalgıya de- ğişinı ayn ayn yaşıyordu. SchifTin kendi solistliğinde de müzik yalnızca o güzel 17. yüzyıl Stradivarius'undan de- ğil, sanatçının bütün bir bede- ninden de dalga dalga yayılı- yordu. Vivaldi'nın Pıeta'daki yetim kızlar yurdunda öğretmenlik yaptığı sıralar bestejediğı, genç kızlann çalması ıçın yazdığı, çe- şit çeşit çalgı bileşimlerinden oluşan konçertolannın sayısı 500'ü bulur. Vivaldi, ikı çalgı için bırçok konçerto yazmışsa da tek bır çello konçertosu bes- telemiş olması ılginçtir. SchifT, gerek Michael Müller'le pay- laştığj iki çello konçertosunda, gerek kendi seslendirdiği Si Mi- nör konçertoda, Vivaldi'ye bir 20. yüzyıl yorumu getirdi. Ya- şayan, pınl pınl, net dinamik- lerle çalgılann bir arada soluk abp vermesıni dinledik. Hele Dvorak'ın Mı Majör Yaylıçalgılar Serenadı'nda san- ki bütün yayb çalgılar kendi gruplan içinde tek bir çalgıya ındırgenmış. keman, vıyola, çello ve kontrbastan oluşan bır kuartet nıtclığı kazanmıştı. Heinnch SchifT, Alman Oda Filarmoni Orkestrası'nın genç üyelenyle geleneksele çağdaş soluklar getirirken gclenekscl konser programlanna da gün- cel renkler kaimış oldu. Önceki gün Marmaris'te ölmüştü GülcanTunççekiç toprağaveriliyor • Ankara Devlet Balesi eski başbalerinlerinden Gül- can Tunççekiç (Kraner) önceki gün geçirdiği ani bir rahatsızhk sonucu girdiği komadan kurtu- lamamıştı. Marmaris'te tatilini geçirmekte olan sanatçı 50 yaşındaydı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ön- ceki gün ölen Ankara Devlet Opera \ e Bale- sı eski başbale- nnı Gülcan Tunççekiç (Kraner) bu- gün Marma- ris'te toprağa veriliyor. Ge- çirdığı anı bır rahatsızlık so- nucu girdığı komadan kur- tulamavan Gülcan Tunç- çekiç ellıvaşın- daydı. Sa- natçının cena- zesi. bugün Marmaris'te kılınacak öğle Gülcan Tunççekiç, 1973'te 'Çeşmebası' ba- lesinde Engin Akaoğlu'yla birlikte. namazından sonra vasiyeti üzerine yine Marmaris'te loprağa verilecek. 1942 vılında Kınkkale'de dünyaya gelen Gülcan Tunççekiç (Kraner). 1960-1961 döneminde Ankara De\let Konservaıu- \an Bale Bölümü'nü bıtırmış. aynı yıl Ankara De\leı Balesı- ne katılmıştı. 'Kuğu Gölü" . 'Fındıkkıran' ve 'Çeşmebaşı' gıbı bale yapn- lannda başrol oynayan sanatçı. ansiklopedilere giren ilk Türk bale sanatçısı olmuştu. İngiltere Kraliyet Akademisi Bale Bölümü'nde de öğrenım eören Gülcan Tunççekiç. 1967 yılından emekh olduğu 1981 \ılına kadar Devlet Opera ve Balesi Genel Müdurlüğü'nde çeşıtlı görevlerde bulunmu$tu. Daha sonra Hacettepe Ünıversıtesı Devlet Konservatuvan Bale Bölümü'nde öğretim üyebğı va- pan sanatçı. evlı vebırçocuk annesıydi 'Gözlüklü Marü'Kültür Seoisi - Reşıi Aşç- ıoğlu'nun yayımladığı çevre sağlığı gazetesı 'Gözlıiklü Martfnın ikincı sayısı vavı- mlandı. İlk sayısı 11 Hazıran 1992 günü piyasaya çıkan "Gözlüklü Martı". Marmara Denızı'nde nesli tükenen balık türlen dızısını başlatmış \e okurlanna "uskumru" ve "kılıç balığı" posten dağıtmıştı. "Gözlüklü Martı" temmuz sayısında ajnı dızıyı >urduriı- yor ve bu kez okurîanna bar- bunya' ve 'dıl balığı po>ten dağıtıyor. Derginın y enı sa> ısmda Av - fer Akter'ın "Rıoddkı Yeşıl Randevu'nun Ardından" başlıklı değerlendırmesıne de ver venlıvor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear