29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN1992 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Danimarkalılargönül sesiııidinledi"Danimarkaiılar anarşist ruhluduriar. Ne ka- dar üzerlenne vanrsanız, o kadar dik kafalı olurlar" dıye yazdı Alman gazeteleri. Geçen çar- şamba diklendi Danimarkalılar. Dışarıdan, tüm dünyaya diklcndiler gjbi göründü, oysa on- lar AT konusunda bir türlü güvenemedikleri kendi politikacılanna diklendiler. Eveti savunan partilerin tehditlenne. gözdağlanna direndiler. Maastricht Anlaşması'nın yangından mal kaçınyormuş gibi alelacele halkoyuna sunul- masına ve belki de her şeyden önce 'evet' in sembolü halıne gelen kibirli Oışişkri Bakanı'- na kafa tuttular. Hatta belki de ağzından puro- sunu düşürmeyen, her fırsatta kendisi gibi dü- şünmeyenleri kiiçümseyen Liberal Parti lideri Uffe Elleman-Jensen'in yüzûnün morlaşmasını görebilmek için sandık başına gidcnJer oldu. Danimarkablar, kendilerine evet dedırtebilmek için 30 milyar lira para harcayıp yalan yanbş bil- güer veren 'evet'çi partilere karşı çıktılar. Danimarkalilar, kendisini tavlamaya çalışan oğlanın fazla bastırmasına tepki gösteren kızlar gibi davrandılar. Mantıklannı kufianmak yerine KOPl-NHACi FERRUH YILMAZ gönüllerinin sesine kulak verdiler. Hayırcılann propagandalanna kanmaktan çok, evetçi pohtikacılann Avrupa Birliği konu- sundaki gerçekleri kendilerinden gizliyormuş görüntüsüne kızdılar. Gönüllerinin sesıni dinle- yip 'hayır'a yattılar. Küçük bir ulus olarak böyle büyükler arasında kaybolmaktan korktular. Işte ben de tam bu nedenle 'evet' dedim. Dani- markalılann böyle büyük birliklerden korkup daha fazla kendi içlerine kapanmalanndan çeki- nerek mührü 'evet'e bastım. Danimarkab solcu arkadaşlanmın "Sen ne biçim demokratsın, böyle anti-demokratik merkezi bir yapıya nasıl 'evet' dersin?" demelerine aldınş etmeden, enter- nasyonalist bir ruhla 'evet'i savundum, birlik Geçen çarşamba diklendi Danimarkalılar. Dışandan, tüm dünyaya diklendiler gibi göründü, oysa onlar AT konusunda bir türlü ^ güvenemedikleri kendi politikaalanna diklendiler. Eveti savunan partilerin tehditlerine, gözdağlanna direndiler. anlaşmasında adem-i merkeziyetçi bir yan ol- duğunu, şimdıki yapıda demokratik denetim- den uzak olan karar mekanızmalannın, toplulu- ğun demokratik seçimle oluşmuş tek kunımu olan Avrupa Parlamentosu'na baa konularda veto yetkisi verilerek demokratik denetime bir nebze olsun açılacağını vurguladım, birliğe hayır demenin kapitalizme hayır anlamına gel- meyeceğini, sadece dışanya kapanmanın işaret- çisi olacağını ıfade ettim, kendileri solcu olarak birliğe karşı çıkarken, yabana düşmaru çevre- lerle yan yana düştüklerine dikkati çektim, Av- rupa Birliğı'njn klasik sağ-sol kabbına oturtula- mayacağını ilen sürdüm, ömek olarak birliğe karşı çıkan Ingiliz milbyetçıhğını, göçmenlere belediye seçimlerinde oy hakkı tanıyor diye an- laşmaya karşı çıkan Fransızlan gösterdim. "Bu anlaşmayla Avrupa, cevresine kocaman bir duvar örecek, bundan yabanctlar da etki- lenecek" diyenleri, Danimarka'nın şimdiden Avrupa'nın en kapalı ülkesi olduğuna inandır- maya çalıştım. Avrupa'da birlik düşüncelerinin yeni olmadığını, I713'ten beri dönem dönem tartışıldığını, her defasında milliyetçi akımlar ta- rafindan rafa kaldınldığını haürlatüm. Oy verir- ken gözlerimi yumdum, kibirli Dışişleri Bakanı'- nın da 'evet'çi olduğunu bir an için unutmaya çalıştım. Danimarkahlar, anarşist ruhlannı göstererek kendilerini 'evet'e kandırmaya çahşan poli- tikaalanna rest çektiler."Biz sizin bildiğiniz halklardan değiliz" dediler. Lakin bunu derken manüklannın değil, gönüllerinin sesini dinledi- ler; Danimarka'yı dışanya biraz daha kapadılar. Bu yanlışı gidermek için verdiğjm 'evet' oyu, 46 bin oyluk açığı kapatmaya yetmedi. Bu anarşist- liğin sonunun nereye varacağını hep birlikte korku fılmı ızler gibi izleyeceğiz. Karmaşave gürültükeııti Berlin'deköpekaşkıParis'te köpeğinin kakasını yerden kaldırmayan herkesten yüklü para cezası alınacakmış. Böyle bir kararname Berlin'de hangı partiden olursa olsun her belediye başkanının siyasi inti- han olurdu. Her yiğidin gön- lûnde bir aslan yatıp yatmadığı taruşüır, fakat her Berbnbnin gönlünde bir köpek yattığı su götürmez. Tam 100 bin köpe- ğin parklarda birbiriyle da- laştığı, mütemadiyen ağaçlan suladığı, ayağınıza dolanıp gece uykusunu zamansız havla- malarla bozduğu başka bir kent var mı dünyada? Berlin köpek aşkjyla sonun- da Guinness'in Rekorlar Ki- tabı'na geçti. Çünkü 100 bin köpeğe ev sahipliği yapan Ber- lin dünyanın ilk köpek müzesi- ni de kurdu. Köpek müzesi, Köpek mezarhğı ve sadece kö- pekli insanlann gezinmesine aynlmış bir göl, Berlin köpek ûçgenini oluşturuyor. Ber- muda'daki üçgende sadece bazı gemilerin kaybolmasına karşı- lık Berlin'de köpek beslemeyen insanlar kayıp. Laske adlı yaşh bir Alman kan-koca, banliyölerden birin- ı de köpekle ilgili yirmi bin nesne- yi biraraya getirerek dünyanın ilk veyegâne"Köpek müzesf'ni kurup Guinness'in kitabına geçti. Yedi sergi salonunda por- selen, alçı, seramik, ahşap ve plüşten yapılmış her cins ve boyda köpekler... Kanaviçeye işlenmiş, yünden örülmüş kö- pekler... Köpek kılından örül- müş battaniyeler... Köpek tas- malan, gjysileri, kitaplan. der- gileri, mamalan... BlRLİN DtLEK ZAPTÇIOĞLU Şimdiye kadar 50 bin kişinin ziyaret ettiği köpek müzesi yal- nız Laske ailesinin değil Berlin- lilerin de övünç kaynağı. Çün- kü Bcrlınli "insanoğluna asla, ama köpeğe daima güven" ol- duğuna karar verfniş. Köpeklerde Berlinlinin terci- hi kaniş. Ama fare büyüklü- ğündeki Uzakdoğulu cinsler- den Doberman'a kadar Berlin'- de her cins, her renk ve boyda köpek temsil ediliyor. Evlerde yalnızlığa itilen ve sahibinin se- sinden bankasını işitemeyen köpek aslında doğası gereği bir "sürü hayvanı". Tabii çocuklu- ğunuzda geceleri sokaklarda devriye gezip komşu mahalle- nin köpekleriyle aırçansız kav- galara giren ve yazın zehirb köf- telerle haklanan köpek sürüle- rine çok gebşmiş Batı'nın baş- kentlerinde rastlamayı bek- lemeyin. Doğası gereği sürü hayvanı olan ama bu güdüsünü kırk metrekarelik apartman da- iresinde gideremeyen köpek, Berlin'deki köpek gölünde zm- cirlerinden kurtulup hemcinsle- riyle dalaşma şansma kavuşu- yor. Köpekler birbirini kovala- yıp her türlü ıhtiyaçlannı gide- rirken, sahıpleri de bankta otu- rup birbirlerine köpekli ya- şamın sevinç ve kederini anlatı- yor. Köpeğin bir yaşı insanın yak- laşık yedi yaşına denk düşüyor: ortalama ömrü 14-15 yıl. Kö- pek de her fani yaratık gibi gök- kubbede hoş bir havlayış bıra- karak dünyamızdan göçüp git- meye mahkûm. Tabii köpeğin sahibinden genellikle önce göç- mesi, onu kendine en sadık dost ve kul edinmiş insanoğlunun yüreğini parçalıyor. Hele onun ölümlüi yakılmak üzere beledi- yeye teslim etmek ne acı. Bu yüzden Berlin köpek me- zarhğı dolup taşmakta. Köpek- ler yılda yüz marka en çok beş yıl boyunca küçük mezarlarda yatıyor; bazısının mermer lahi- tinde sönmeyen bir mum yanı- yor,ötekininmezartaşında "da- ima kalbimdesin" yazısı oku- nuyor. Başına buyruk ve kaprisli ke- diye karşm İcöpek sahibine ka- yıtsız şartsız sadakatıyla, kısa- cası "köpeklenme", ünlü Pavlov'un malum deneyleriyle keşfettiği üzre köpek şartlan- dırması kolay, pek derin düşün- düğü söylenemeyen, ast-üst iliş- kisine hemen abşan ve hiyerar- şiye çok yatkın bir hayvan. Ce- zalandınp ödüllendirme yönte- mıyle köpeğe istediğiniz biçimi verebilirsiniz. ttaatte üstüne yok. Kısacası insanın (en azın- dan sivil hayatta) yapmaktan kaçındığı her şeyi o sahibine karşı yerine getirmeye hazır. Üstelik bundan haz bile alıyor. Neden bazı insanlann veya mil- letlerin köpekleri daha çok sev- diği üzerine kuşkusuz çok ilginç ve verimli taruşmalar yapılabı- ür. köpek, şartlandınlması kolav, pek derin döşündüğü söylenemeyen, hiyerarşiye yatkın ve ast-üst ilişkUerine hemen alışan bir hayv an. Uzakdoğu'yu gezmek isteyen- lerin sanınm en az gnmek iste- yecekleri yer, Füipin ada- iannın başkenti Manıla olsa gerek: O ne gürültü, o ne kanşıklık, o ne güvensizük ve de düzensizük?.. Tedirginlik havaalanına iner inmez başlı- yon Para bozduracaksınız, banka kapalı; bilgi ala- caksıruz, danışma masası yok, ama hava yolcu trafıği devam ediyor. Şaşkınlıkla sağa sola bakınırken sizi bankanın önünde gören polis yanınıza yaklaşarak sessizce paranızı bozabıleceğini söylüyor. Bu ülkeye ilk kez geldiğiniz için deneyimsizsiniz. Polis, sizin karaborsacı arayıp aramadı- ğınızı sırf smamak için size yaklaşmış olamaz mı? Ne var ki umarsızlık sonucu gelecek tchlikeyi göze alarak banka duvan üzerinde yaab fıyattan ilk paranıa Fibpinler devleti- nin pobsine bozdurursunuz. Ee... Havaalanında kalacak değilsiniz ya; kent merkezine inip başınızı sokacak bir otel- motel-hostel bulacaksmız. Tek ulaşım araa taksı. ama daha önceden yerinizi ayırtüğınız otelin arabası sizi beİclemiyor- sa polis dahil hiç kimse tek başınıza taksiye binmenizi önermiyor. Size para bozan polise sığınmaktan öte umannız yok. Onun aracıbğıyla normalde 50 peso (1 U$ = 25 peso) olan yere 300 peso ödeyeceksiniz. 100 peso- su pobsin hissesi. Duyup gör- dükleriniz karşısında taksiye sizi pobs de bindirmiş olsa ken- dinize güvence sağlamış sayıl- mazsınız. Aceleyle çantınızdan bir paket sigara çıkartıp siırücü- ye uzatıyor ve sohbete koyulu- yorsunuz. Genelde lngilizceleri tarzanca, ama söylediklerinizin onda dokuzunu anlıyorlar. Otel bol. İstediğiniz türden 24 saatliğine -ara otel odalan 1-2 saat için de kiralanabib- yor- bir otel odası bulmak zor olmuyor. Ancak ebaizdeki kı- lavuz kitapta da yazdığı gibi pasaport, bilet ve paranızı otel kasasına bile güvenip otele bı- rdkmayacaksınız. Koynunuz- da etinize yapışık para, pasa- port ve bilet keseleri; sırtınızda kameralar, kemerinize takıb günlük harcayacağınız para, gözlük, küçük not defteri, ka- lem v.b. bulunan küçük çanta ile ekvator sıcağında sokak- tasınız. Sizi ilk karşılayan, so- kak köşesindeki gazete sat- maya çalışan yankesici. Kesin- M \\İI A ALİRIZA BALAMAN likle almayacağınız gazeteyi size ısrarla uzatırken gazetenin altındaki ebyle kemerinizdeki küçük cantanızın fermuannı açıyor ve ebne geçen ilk par- çayı dışan çıkartmaya cabşı- yor. Siz ilk anda insanbk gere- ği onu iterek kendinizden uzaklaşürmayı akıl edemediği- niz için o size yapışık, sızinle yürüyor... Şansım varmış; fer- muan açılan çantamdan bir şeyler çıkartıbnaya çabşıhrken işin aynmına vardım ve yum- ruk gösterdim; kaçtı. Filipinb seçkinler ile Ameri- kab işadamlannın oturduğu özel koruma sistemli apart- manlann ve yalnız elçüiklerin yerleştirildikleri duvarlarla çevrib bakımb ve de özel ko- runmah köyün bulunduğu Makati bölgesi dışında Ma- nila'nın en eski yerleşim mer- kezi olan, 24 saat barlann açık olduğu Ermita ve Malate bol- geleri ise bütünüyle estetik ve sanattan uzak onursuzca ser- gilenen açık hava ve kapalı sa- lon cıplak kadın eti pazarlan. Bu bolgelerde yaşayanlann tümü Amerikablann "pop müziği" bombardımanıyla uyuşturubnuşlar. Çok yüksek seste dinlenilen sürekli radyo yayınlan yanında ola ki, be- dava dağıtüklan "walkman"- leryardımıyla... Bilerek ya da bilmeyerek yo- lunuz Manila'ya düşmüşse hiç kuşku duymadan ve de zaman kaybetmeden önce otobüs, sonra vapur ve en sonunda da "jeepny" (Jeep'den bozubna, yanlan açık minibüs) ile Min- doro Adası'ndaki Beyaz Pilaj ya da Sabang köylerine geoi- niz. Buralarda gerçek doğa ha- nkasıyla karşılaşır, henüz bo- zulmamış, ama bozulmaya aday yerb Fibpinlilerle tanışırsınız. Hatta "Büyük Elma Pansion"un sahibi Türk Ali Arslan'ın bir bardak da olsa ikramı buzlu rakınızı yu- dumlarken yörenin en lezzeüi babğının "Labu-Labu çor- bası"nı, içine bir tür turunç (kalamasi) sıkarak iştahla içe- büir, daha da dilerseniz her üzünce umar olduğu söylenen içi civcivli pişirilrniş yumurtayı (balût)boltuzlayiyebibrsiniz. Dışişleri Bakanı Çetin: 'Bamıkorumak' için önce 'banşı sağlamak' gerekiyor Ankara^ NATO'nunyenî rolünüyetersîzbııluyor KIBRIS HALUK GERAY ANKARA - Türkiye, N ATO güçle- rinin Avrupa'da "banşı koruma" amacıyla kullarulabılmesının benim- senmesinı memnuniyetle karşıladı. Ancak Türkiye, NATO'nun çaüşma anında da araya girebilecek "banşı sağlama" işlevine sahıp ohnasını ge- rekb görüyor. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Türkiye'nin, banşm korunması için, banşın sağlanmasına yönebk pob'tika- lan desteklcdığmi açıkladı. Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan NATO Bakanlar Konseyi toplantısın- da. ittifakın ilk kez kendi sınırlan dı- şında da roller üstlenmesi benimsendi. NATO ülkeleri dışişleri bakanlan, Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konfe- ransı'nın (AGİK), banşı korumak amacıyla NATO'dan isteyeceği her yardımın değerlendirilmesini ve oluş- • NATO Bakanlar Konseyfnin, ittifak güçlerinin Avrupa'da 'banşı korumak' amaayla kullanılabileceğini kabul etmesi, Ankara'da memnunlukla karşılandı. Ancak Türkiye, ABD ile birlikte NATO'nun değişen dünya koşullanna uyum gösterebilmesi için sıcak çatışmalara askeri müdahaleyi de içeren 'banşı sağlama' rolü üstlenmesini savunuyor. Ankara karan olumlu bir gelişme olarak görmekle birlikte, halen çatışmalann sürdüğü Bosna-Hersek ve Karabağ'a 'banş gücü' gönderme imkanı vermediğine dikkat çekiyor. turulacak bir "banş gücü"ne, isteyen ülkelerin asker vermesi ilkesini benim- sedi. Dışişleri çevreleri, NATO toplantı- sında ilke düzeyinde benimsenen "ba- nş gücü"nün temel işlevinin, Birleşmiş Milleüer bünyesindeki "banş'gücü"ne benzediğini vurguluyorlar. Söz konu- su karann, çatışmalann durduğu böl- gelerde devreye girerek banşı koru- mayla sınırlı yorumlandığına dikkat ceken dışişleri yetkilileri, bu ilkesel ka- rarla, Bosna-Hersek ve Karabağ gibi sıcak çatışmalann sürdüğü yerlere müdahale edilmesinın "kolay olmaya- cağını" vurguluyorlar. Yetkiüler. NATO'da iki kavramın tartışıldığını söylüyorlar. BunJardan birincisi BM'deki işleyişe benzeyen "banşı koruma" (peace keeping), di- ğeri sıcak çatışmalan sona erdirmeye yönelik askeri mi'-daheleyi de içeren "peace makıng" (banşı sağlama). ABD ve Türkiye, banşı sağlama işlevi- nin tartışılmasıru ve bu konuda yeni mekanizmalann oluşturulmasından yanatavıraüyor. Yetkililer, NATO'nun banşı koru- ma amacıyla kendi sınırlan dışındaki olaylara müdahele edibnesine, Fransa ve Hollanda'nın uzunca bir süre diren- diğine dikkat çekerek Oslo'daki top- lantıda, Türkiye'nin banşın sağlan- masına yönebk bir talebi olmadığını bildiriyorlar. Yetkibler, ilkesel düzey- de de olsa, Fransa ve Hollanda'nın si- yasi engelinın aşılmasını olumlu karşıbyorlar. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Cumhuriyet'e yapüğı açıklamada, Os- lo'da abnan karan şöyle yonımladı: "Karar, Türkiye'nin de destekledi- ği, uzun zamandır üzerinde durduğu bir ılkedır. Hatta bız bir noktadan sonra daha etkib bir karar almaya gj- decek bir politikayı destekliyoruz. ÖzellikJe Bosna-Hersek olaylan da göstermiştır ki evvela banşın korun- ması için, banşın olması lazun. O ne- denle bız, bütün uluslararası kunıluş- lann, değişen dünya koşullanna göre, kedilerini yenilemelerini savunuyo- ruz." Yetkililer, BM'nin Banş Gücü oluş- tumıa sürecinin oldukça uzun zaman aldığını söyleyerek NATO Banş Gücü mekanizmasının daha hızh işleyecegi- ne dikkat çekıyorlar. Ancak, NATO'- nun yeni rolüne ilişkin en önemb güç- lüğün, AGİK'in işleyiş mekanizma- sıı dan kaynaklanacağı kaydedibyor. AGİK, 52 ülkenin "itiraz etmemesi" ilkesine göre karar abyor. Ülkelerden herhangi biri "veto" uygularsa, AGİK'in NATO'ya çağn yapması im- kansız hale gelecek. Ledsky Ankara'da, Feisell Atina'da tZZET-RIZA YALIN LEFKOŞA - Ankara - Atina - Lefkoşa üçgeninde bugün çif- te temas başlatılıyor. ABD Dı- şişleri Bakanlığı Kıbrıs lşleri Koordinatörü Nelson Ledsky, bugün Ankara'ya giderken BM Genel Sekreteri'nin siyasal iş- ler müdürii Gustava Feisell Ati- na'ya hareket ediyor. ABD ve BM temsilcileri da- ha önce gerçekleştirdikleri bir toplantıda uzlaklaştıkları uze- re eşgüdum içinde Türk ve Yu- nan başkentlerine ayn ayn ge- çerek Kıbrıs konusundaki son geüşmelerle ilgili görüşmeler öngörüyor. BM kaynaklanndan elde et- tiğimiz bilgiye göre Feisell, Ati- na'daki temaslanna pazartesi flKV M e r h a b a N i c e , m e r h a b a A k d e i i z , g ü n e ş i i t a t ı l g ü n l e r i m e r h a b a . . . U l u s a l h a v a y o i u m u z , y e n i a t t l ı m l a r i ç i n d e . Ş i m d i y e n i b i r adirrt d a h a attı ve a k t a r m a s ı z istanbu! - Nice - fstanbui tarifeli seferlerine başladı... Nice, şimdi İstanbul'dan dosdoğru sendeyiz! 0 N / 0 U R JTN I C E! İstanbul - Nice Nice - istanbul Günler Cumartesi ( umartesi Kalkış 10 20 U İ0 Varış 1230 17.30 Ayrıntılı bitgi için T H Y büro ve acentelerini arayınız. TÜRK HAVA YOLLARI gunü başlayacak, sab günü An- kara'ya, çarşamba günü de Lefkoşa'ya geçecek. Ledsky de Ankara'daki te- maslarını pazartesi günü ta- mamlayarak Feisell'in Anka- ra'da temaslanna başladığı sab gunü Atina'ya gidecek. Ledsky ile Feisell önümüzde- ki çarşamba günü Lefkoşa'da olacaklar. Kıbrıs Türk ve Rum yetkili- lerine dayandınlan bilgilere gö- re üçlü BM heyeti ile Ledsky'- nin Ankara - Atina - Lefkoşa üçgeninde yeni tür görüşmele- ri tamamladıkran sonra New York'taki görüşme sürecine ge- çilecek. 18-20 haziranda BM Genel Sekreteri Gali'nin New York'ta Rum Yönetimi Başka- nı Vasiliu ve KKTC Başkanı Rauf Denktaş'ı ayn ayn gör- mesiyle başlayacak olan bu sü- reçte "dolayh görüşmeler" ile bir "doruk buluşması" öngö- rülüyor. BAKER: OrtaAsyaiçin Türkiye ile ortak proje WASHINGTON (AA) - ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Türkiye ile ortaklık çer- çevesinde Orta Asya'ya çeşitli teknik yardım sağlamak üzere projelerin hazırlanması amaay- la görüşmeler yapıldığını bildir- di. Baker, Temsilciler Meclisi Avrupa ve Ortadoğu Alt Komi- tesi Başkanı Indiana Demokrat Milletvekili Lee Hamilton'ın so- rulannı cevaplandırdı. James Baker, Hamilton'a gönderdiği yazılı cevabında Orta Asya cumhuriyetlerine yapılan ve ya- pılacak yardımları anlattı. ABD Dışişleri Bakanı, Tür- kiye'yle yapılacak ortak proje- ler arasında bankacılık eğitimi, küçük esnafın kalkmdırılması, sağlık hizmetleri ve telekomüni- kasyon alanlarında yardım bu- lunabileceğini belirtti. Baker mektubunda Azerbaycan'a 36 ton tıp malzemesi, 20 ton da yi- yecek maddesi gonderildiğini, 450 ton yiyecek maddesiyle 33 ton tıp maJzemesinin gönderile- ceğini bildirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear