25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet | Sahibi: Cumhurijet Matbaacıhk ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Befia Nadi 9 Genel Yayın Yönetmenı: özgen Acar 9 Genel Yayın Koordinatörü: Hlkmet Çetinkaya • Yazj ljlen Müdürlen. Fnsun özbUgcn (Sorumlu), Cclal Btçlufie • Yazı Işleri MüdOr Yaıdıması: S«lim AJpulu Sayfa Düzeni Yönetmeni: AU Acv • Adana Temsücısı. ÇcÜn ¥i|eaothı tç Poütika: Mehmet Tezku, Istanbul Haberleri: Şcaay Kalku, Dış Haberler: Ergu BaJcı, Kttltar: Mürşit Balabmnhlır, Makaleler: Sami Kanörea, Spor: Abdiılkadlr Yttcetmu, Düzeltme: AbdnHah Y«ncı • Koordinatör: AJunet Kondsan • Mali Işler: Erol Erkat • Muhasebe: BUent Vtatr • Bütçe-Planlama: Sevgi Osmaob«?eoglıı • Idare: Hiueyta Gtiftr • tşletme: önder Çeük • BUgi-tşlem: NaU Lul • Personel: Sergi Bosttncıojlo Bason vt Ytnvn Cumhuriyet Malbuctlık ve Gazesealık T A Ş. Tûrkocagı Cad 39/41 Ca|aloftlu 34334 Isı PK 246 Isuobul TM- 512 05 05 (20 hal), Tdex 22246, Fu. (1) 526 60 72 # SHrolmr Aakan: Zıyı GOtaüp Blv lnklUp S. No 19/4. T«l 433 II 41-47, Teloı 42344. F«. (4) 433 0? 65 • Imir H Zıya Biv 1352 S. 2/3, Tcl: 13 12 30. Tdet' 52359. F u (51) 19 51 60 • - f rıı InöoS Cad 119 S No 1 Ku 1. Tel 19 37 52 (4 haı), Tdeı 62155, Faı (71) 19 25 78 TAKVİM:8MAYISI992 lmsak:4.05 Guneş 5 47 Öğle 13.05 İkindi: 16.58 Akşam.20.14 Yatsr2149 Hastabkdöşmam gıdalap • İZMİR(ANKA)- L'zmanlar, hasialıkla savaşan, kanserlemücadele eden. kalbı koruyan. kolesterole kafa tutan gıdalan behrledı. Ege Ünıversıtesı Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendislıği Anabılim Dalı uzmanlannca yapılan araştırmada. "hastalıkla savaşan gıdalar" şöyle sıralandı: "Elma: Kalbi koruyor, kolesterolü düşürüyor, kabızhğı önlü>or. Fasulye. barbunya börülce: Kanserle savaşıyor. kolesterolü düşürüyor, kabızhğı önlüyor. kolen kanseri oluşumunu engelliyor Kadıköy'ün Gökovası • İstanbul Haber Servisi - Türkıye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu. Fenerbahçe Plajı'nda yapılmakta olan Magic Center Eğlence Merkezi inşaatının yikılması için Başbakanveılgilı bakanlara başvurdu. Dernekten yapılan açıklamada Kadıköy'ün Gökovasıolarak nitelendınlen inşaata Kadıköy Beledıye Başkanı Cengız Özyalçın'ın göz y umduğu belirülerek "Tamamen yasadışı olan bu inşaatın tek suçlusu Kadıköy Belediye Başkanı'dır" denildi. Kurumun Yönetim Kurulu BaşkanvekiliNuran Soyuıncc, Kadıköylülerin bu eğlence merkezinin Fenerbahçe'ye yapılmasını istemediklerini belirterek "Kurumumuzagelen bınlercedilekçede bırgaflet netıcesı yapılan ve berabennde pek çok sorunu da geıiren ınşaaün durdurulması ve yıkılması doğrultusunda hukuki tedbirler alınmalıdır. Kadıköylünün bu konudaki tepkisi açık ve kesindir. Kadıköylü bu ınşaatı istememektedir" dedi. Annelere üçretsiz hizmet • İstanbuf Haber Servisi - Sheraton İstanbul Hotel-Towers. ailesi ile 10 Mayıs günü Anneler Günü Brunch'ına gelen annelere ücretsız hizmet verecek. Otel yetkililennce yapılan açıklamaya göre Anneler Günü'nde annelerine hoş bir sürpriz yapmak isteyen herkes Yiyecek İçecek Ofisi'ni arayarak rezervasyon yaptırabılecek. Le Couple Restaurant'da canlı müzik eşliğinde düzcnlcnecek olan Anneler Günü Brunch'ı sıcak, soğuk, meyve ve tatlı bölümleri ile çok zengin açık büfelerden oluşuyor. Şile ve tupizm • İstanbul Haber Servisi - Şile Tanıtma ve Turizm Derneği. Şile köylerinden yüksek tonajlı ve yüksek kasalı kamyonlarla kömür. çimento hammaddesi, döküm kumu, mıar ve taş taşıyan kamyonlann. ilçe turizmini olumsuz yönde etkıledığıni belirterek, bu konuda önlem ahnmasını istedi. Dernek tarafından yapılan açıklamaya göre, kamyoncular bu taşıma işlemi sırasında hicbir önlem almıyor. Kadın astronot • ANKARA(ANKA)- ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) kadın astronotu Dr. Linda M. Godwin. Bilkent Ünıversitesi Fizik Bölümü'nün davetlisi olarak 9 mayısla Ankara'ya geliyor. Değişen IstanbuFadeğişenyablar• İstanbul'un yok edilen kültürleri arasında en çok zarar gören yapılar yalılar. Bir anlamda İstanbul'u betimleyen yalılar bir bir yıkılarak yerine beton bi- nalar dikiliyor. tstanbul Haber Servisi - İs- tanbul... Kimileri için büyülü bir rüya. Kimilerirun uykulannı kaçıran kâbus. Her geçen gün kimliğinden çok şeyler yitiren kent, yeni ya- şam tara ve kanşık kültürüyle geçmişini unutmak için elinden geleni yapıyor. Bir dönemin Arnavut kaldı- nmlan belediyelerce asfaltlanı- yor, Boğaziçi'nin yeşil korulan imara açıhyor, İstanbul'un sim- gesi yalılar yıkılarak yerine be- ton binalar dikiliyor. İstanbul'- un yok edilen bu kültürleri ara- sında en çok zarar gören yapı- lardan biri de yablar. Temellerini dalgalara saçak- lannı rüzgâra bırakan bu yapı- lar da zamanla değişen İsian- bul'a ayak uydurdu. Boğaziçi'- ni bir uçtan bır uca süsleyen yalılar ya bir gece aniden yaıu- veriyor, ya da restorasyon adı altında tamamen değiştıriliyor. Kalan yahlann büyük bir kısmı can çekişirken küçük azınlık yeni sahipleri tarafından onan- larak kurtuluyor Yıkılan veya yanan yahlann yerine kısa sürede beton binalar inşa ediliyor.Üstelik minareyi çalan kılıfını da haarhyor. Kül- tür ve Tabiat Varhklannı Ko- ruma Kurullan'nın onayladığı projeler hayata geçırilince kim- se bu projelere itiraz edemiyor. Bunun son örneklen Yeni- köy'de yaşanıyor.Sahilde bulu- nan iki yalıda çahşmalar bütün hızıyla sürüyor. Semt halkı yapılan inşaatlann ashna uy- gun olmadığını belirterek Bo- ğaziçi İmar Müdürlüğü'ne baş- vuruyor. Hepsinin aldığj yanıt aynı:"lnşaat için Anıtlar Yük- sek Kurulu'nun onayı var. On- lann onayladığı projeyi bizdur- duramayız." Şözkonusu inşaatlar Boğa- ziçi'nin yalılanyla ünlü Ye- niköyde. Köybaşı caddesi üze- rindeki bu yalı inşaatlannın biri ünlü Mısırlılar Yalısı. 127 kapı nolu bu inşaatın dış yüzü tama- men kapatıtmış durumda. İçin- de neler yapıldığını görmek mümkün değil. Aynı cadde üze- rindeki Erbilgin ailesine ait yalı- da da inşaat var. Tahta iskeletı kurulan inşaaün ikinci kaünda çahşmalar bütün hızıyla sürü- yor. Konuyu Boğaaçi İmar Mü- dürü Sultan Pınar'a aktardı- ğımızda semt halkına verilen yanıta benzer bir açıklama ile karşılaşıyoruz. İnşaatlann Kül- tür ve Tabiat Varhklannı Ko- ruma Kurulu'nca onav- landığını belirten Pınar, "SİT kapsamındaki Boğaziçi'nde yapılanma ile ilgili onayı kurul- lar veriyor. Biz sadece kurul- lann verdiği karann yasal ola- rak uygulanıp uygulan- madığını denetliyoruz" diyor. Bu yanıt Boğaziçi'nin yapı- lanmasından sorumlu kuru- mun çaresizliğini de açıkça or- taya konuyor. Sonuçta Boğazi- çi her geçen gün değişiyor. Her geçen gün değişen İstanbul gibi... İstanbul hızla değişiyor.Bu değişimden en büyük payı alan Boğaziçi (Fotoğraf: ZAFER AKNAR) Boğaziçi, gizemli tarihiyleyok oluyorIstanbul Haber Servisi - "Bir yalı yangını sıradan bir yangın değildir." istanbul Itfaiye Müdürü Doç. Abdur- "İstanbul İtfaıye Müdürü Doç.Abdur- rahman Kıhç'ın dediği gjbı Boğaz'ın güzellikleri, ıçındeki gizemli tarihiyle yok oluyor. 1970 ile 1990 yıllan arasında çıkan yangın sayısı 41. 1970'ten önce kaç tanesi yok oldu bilinmiyor. Her yıl "iki tarih" İstanbullulann gözü önün- de yok oluyor. İçindeki yaşam biçimiy- le, tarihiyle.. En çok yalı, villa, köşk tipindeki yangın, Üsküdar bölgesinde görüldü. Bu bölgede 1970 ile 1991 yıllan arasında 31 yangın meydana geldi. İstınye Deniz İtfaiye grubu bölgesinde ise 10 yangın. Ancak Kılıç'ı boş ve ahşap yapı ola- rak 300 tane evin varlığı endişelendıri- yor. Kıhç, bu binalarla belediyenin de itfaiyenin de ilgisinin olmadığını belirtı- yor. Bu tür konutlann "dokunulmaz" olduğunu ve mal sahibinin önlem al- ması gerektiğini belirtiyor. Kılıç,"Bu olay.ancak yoksul mülk sahiplerine devletin vereceği destekle olabilir" di- yor. Yah yangınlannın en önemli ortak özelliklerinin ise baca kaynaklı olduğu- nu vurguluyor Kıhç. İtfaiye Müdürü Kıhç açıklamasını şöyle yapıyor: "Bu binalar tarihi ve çoğunun içinde insan var. Vapurlann sarsınüsından dolayı bacalarda çatlaklar meydana geliyor. Bunun yanında nedeni anlaşı- lamayan yangınlar da var. Bu binalar- da yağlı boya kullanıldığı için yangmın çabuk büyümesine neden oluyor. Ka- sıtlı yangınlara geh'nce artık bunlar pek fazla görülmüyor. Çünkü ancak aynısını yapmak üzere yıkıhnası gere- kiyor. Yani yansa bile farklı bir bina yapılamıyor. Dolayısıyla da amaç or- tadan kalkmış oluyor.' Kıhç, Hidiv Kasn'run otel olarak kullanılmasını da oldukça sakmcah buluyor. Bu tarihi bı- nada çıkması olası bir yangını kontrol altına almanın çok güç olacagını belir- tiyor. Kıhç açıklamasını Halki Palas yangınından örnek vererek sürdürü- yor. 'Halki Palas yöneticileri bize yağ- murlama sıstemini binanın taşımaya- cağı ıçın yapmadıklannı söylediler. O zaman orayı topluma açık bir yer hali- ne getirmeyecektiniz. Çünkü önlemden vazgeçihnez. Tarihi binalann topluma açık bir yer olar kullanılması gerekiyor- sa, yatılan yer olarak kesinlikle kulla- nılmamah. Tersi durumunda tarihi bina için yangına davetiye çıkanlrruş olunur." Marlene Dietrich yirmi yıldır insanlardan uzak yaşıyordu Taıuıçalım kabul ettneyen taıırıça• Marlene Dietrich, yüzyılı doya doya yaşamış, en büyük onurlara kavuşmuş bir kadındı. Sinemada uzun kirpikleri, gizemli tebessümü ve kışkırtıcı tavırlanyla ezeli ve ebedi kadını canîandırdı. ATtLLÂ DORSAY Marlene, Marlene... Bu efsa- ne kadm da artık yok. Kadın denen o gizemli, görkemli, kar- maşık yaratığın 20. yüzyıldaki en parlak izdüşümlerinden biri- ni vermiş olan, gündelikle erişi- lemez ohnanın eşsiz bir bireşi- mini kimbilir kaç kuşağın sine- masal belleklenne kazunış olan Marlene artık yaşamıyor. Paris'teki lüks Avenue Foch'ta 1970'lerinbaşındanbe- ri kapandığı ve pek az terk ettiğı dairesinde gözlerden ırak yaşa- yan Marlene, bu "20 yılhk yal- nızhk" olayının bile tümüyle unutturamadığı bir kişiliğe sa- hipti. Onu görmüyor, güncelli- ğin sahnesinde artık izlemiyor- duk. Ama orada, yüzyıhmızın görkemli bir hazinesi olarak var olduğunu bilmek, garip ve hoş bir duyguydu sanki. Doğum tarihi tartışmah ol- makla birlikte, genel kanıya göre 1901 yılında Berlin'de bur- juva bir aileden doğan Maria Magdalena Dietrich. müziğe ve sinemava karşı ilgi duyarak bü- yüdü. Onlü tiyatrocu Max Re- inhardt'la çahşmaya başladı- ğında, adını Marlene Dietrich'e çevirdi. Jean Cocteau, bu ad üzerine şöyle diyecekti: "Adı- nız, önce bir okşamanın sesi gibi, sonraysa bir kamçı şakla- ması oluyor." Herkes Marlene'in 1930'da "Mavi Melek" fıhniyle üne ka- vuştuğunu bilir. Ancak bu ün tek bir filmle birden gehnedi. Marlen 1923'ten 30'a dek bir- çok fihnde küçük roller ahnak, ,mesleğjn çilesini çekmek zorun- da kaldı. Sonra bir gün Joseph Von Sternberg adlı bir adam. sinemanın görüp görebıleceğı en büyük estetik ve atmosfer ustalanndan biri, onu sahnede gördü: "Onu gördüğüm andan iti- baren 'Mavi Melek" olmasını istedim. Onda 'monden' bir in- celikle kültürün garip bir kanşı- mı vardı. Çevresine karşı tü- müyle ilgisiz bir görünüm veri- yordu." Dietrich, ilk sesli Alman fılmi olan "Mavi Melek"le birden bir yıldız oldu. Hem Von Stern- berg'in, hem Alman seyircisi- nin hem de Paramount'un Al- manya temsilcisinin gönlünü fethetmişti bu fılm. Oyle ki Pa- ramount temsilcisi hemen Hollywood'a telgraf çekti ve Marlene'le bir kontrat yapıhna- sını öptledi. Hollywood'da ya- bana, egzotik kadınlann döne- miydi. Herşirket, "yeni birGarbo" peşinde koşuyordu. Marlene- Von Sternberg çifti de bavulla- nnı toplayıp ABD'ye göç etti- ler. Marlene, ülkesini, dostlan- nı. 1924 yılında evlendiği ve kendisine bir kız çocuğu veren eşi Rudolf Sieberg'i temelli gende bırakıyordu. Birdaha da hiç evlenmeyecekti. Amerika, sinemanın Mekke- si Hollywood, yüzlerce yıldız ve yıldız adayıyla kaynayan bir kent. Ancak Garbo'nun "Anna Christie"de ilk kez "konuş- masfnın ve Marlene'in "Mavi Melek"teki garip ve karşı ko- nuhnaz çekiciliğjnin etkısine DIETRICH-Ünlübacaklan ve ktsık sesiyle bir sahne deviydi. kapılmış bir Amerika'da, hele Von Sternberg gibi bir düşler yaratıcısının himayesi altında, Dietrich'in şansı da az değildi. Ama Marlene, bunun için bir bedel ödemek zorunda kaldı. ABD'de birlikte ilk filmleri olan "Fas-Morocco" için sa- natçı tam 15 kilo verdi, gözleri- nin parlaklığmı ortaya çıkaran, avurtlannı çökük göstererek gi- zemini artüran makyajcılann elinde saatler geçırdı. Ortaya çı- kan "Mavi Melek"ten oldukça farklı, egzotızmi, gızemi, "sex- appeal"i arttınlmış. zaten hep giymeyi sevdiği ve moda haline getirdiği erkek giysileriyle cın- selliğinı "şüpheli" b»r hale getır- miş, ünlü bacaklannı bir alet gibi kullanan tam bir kadındı. Ünlü oyuncu John Barrymo- re'un deyişiyle "Bedenini bir Stradivarius kemanı gibi kulla- nan bir kadın. Cilası ne olursa olsun. alünda bir şaheser yattığı hemen anlaşıhyor." Bağımsız tannça Marlene uzun kirpiklen, gi- zemli tebessümü, kışkırtıcı tavır- lan, Edith Head'in "Marlene'e giysi yapıhnaz. Onun için giysi- ler yaratıhr" dediği ve başka kimselerin gjymeye cesaret ede- meyeceği eİcsantrik kılıklan içinde, ezeli ve ebedi kadını can- landınyordu. Sesini de unut- mamaİc gerekir: Ernest He- mingway'in deyişiyle. "Yahıız- ca sesini kullanarak bile sizi büyüleyebilir. Ama buna o şa- hane bedenini ve yüzünün yaş ötesi güzelliğirii de katmak ge- rekir." Ama zaman geçiyordu. Von Sternberg'in büyülü ve büyüle- yici sineması da zamanını dol- duruyordu. Son fılmlerinin ba- şansızhğı, ünlü çifti ayırdı ve herkes kendi yolunda gitti. Yö- netmen şöyle diyordu: "Artık işbirliğimizin ikimize de yaran kalmadı. Sürdürürsek ikimize de zarar gelecek." Böylece Py- gmalion, yarattığı kadını özgür ve serbest bıraktı. Ve Marlene, çok hoşlandığını söyledıği bir "bağımsızlık" dönemine girdi. Marlene, geçmişinden kolay kurtulamadı. Kitleler, onda hep 1930"lardan arda kalan bir gizem aramayı yeğlediler. 1936'da çevirdiği, sinemanın ilk renkli fıhnlerinden biri olan "Allarnn Bahçesi" onun gi- zemli çekiciliğini çöl dekorunda bir kez daha belirtmişti. 1940'- lardaki "Manpovver", "Kısmet". "Altın Küpeler" vb. fılmlennde de olduğu gjbı... Ancak 1940'lar, Marlene'in en çok hafıf \ e neseli westernler çe- virmekle kalmayıp savaş sırası- nda tüm cephelen dolaşarak Amerikan askerlerine konserler verdiği, moral aşıladığı yıllardı. Marlene, ünlü bacaklannı, hül- yal» bakışlannı, kısık sesiyle 'Lili Marleen'i söylediği kon- serlerinı ateş altındaki yerlere dek gıdip sayılan birkaç yüzden birkaç bine değişen askerlere sunmaktan çekinmedi. Sanki yıllar süren "tannça", "erişil- mez star" ününün inükamını almak ve varhğını, kendi deyi- şiyle "dünyanın tüm savaşan erlerine adamak" istiyordu. Bu arada Jean Gabin, Erich Maria Remarque, Orson Welles, He- mingway gibi ünlülerle en bü- yük aşklar yaşıyor, 1948'de ilk torun sahibi olduğunda, bir ga- zeteci tarafından "dünyanın en güzel büyükannesi" unvanına kavuşturuluyordu. Ülkesiyle, Almanya'yla ilış- kilen ise hep kısıtlıydı. Savaş öncesinde Almanya'ya dönme- si için kendisine haber gönder- ten ve buna karşıhk büyük çı- karlar ve bir "onur yağmuru" vaat eden Hitler'in önerilerini hep geri çeviriyordu. Daha son- ralan, yaşamında gerçek an- lamda nefret ettiği tek kişinin Hitler olduğunu söyleyecekti. Ve 1960'larda Nazizmin ve Hit- ler'in gerçek yüzünü ortaya ko- yan "Kara Tilki-Black Fox" fıl- minin yazımına katılacak ve fil- me sesini verecekti. Marlene, bu konser sanatçısı kariyerini daha sonra yıllarca sürdürdü. Onu 1961 yıhnda Pa- ris'te Olympia salonunda verdi- ği konserlerde izlemek fıratıru bulmuştum. Görkemh bir tül. organza, dantel yığını ardmda, zaman zaman şöyle bir göster- diğj ünlü bacakjan, kısık sesiyle eşsiz biçimde yorumladığı şar- kılanyla, tam bir "sahne devi" idi o... Ancak sinemayı da tü- müyle boşlamadı. 1950'ler ve 60'lar boyunca, az sayıda fılm- de, gerçek oyuncu yeteneklerini gösterdi. Bunlann arasında Billy Wilder'in "Berlin Skan- dalı-A Foreign Affair" ve "Bek- lenmeyen Şahit", Hitchcock'un "Sahne Korkusu", Fritz Lang'in "Kulübe-Rancho Notorious", Orson VVelles'in "Bitmeyen Balayı-A Touch of Evil", Stanley Kramer'in "NUrnberg Duruşmalan" gibi filmleri anımsanabilir. 1970'lerde ise yalnızca "Just A Jigolo" adh önemsiz fihnde gözüktü ve sinemayı da kon- serleri de tümüyle bırakarak köşesine çekildi. Marlene yüzyıhmızı baştan başa katetmiş yaşamıyla çok şey görmüş, çok şey yaşamış, 20. yüzyılı çok iyi tanımışü. En büyük onurlara kavuş- muştu: I947'de sivillere veri- lebilecek en büyük Amerikan askeri nişanı olan Özgürlük Madalyası'nı, 1951'de Legi- on d'Honneur'ü ve de bir özel Oscaraldı. 1960'larda, savaş- tan sonra ilk kez ülkesine döndü ve Almanya'nın bü- yük kentlerinde konserler verdi. Gizemli güzelligini, kendisine özgü bir mizah duygusu, eşsiz bir oyunculuk yeteneği. demokrasiye. öz- gürlüğe ve bunlar için savaşı- ma ınanan idealist yanıyla da zenginleştirdi. Ote yandan "tannça" Marlene, "ilahi kadın", "meş'um vamp" gibi nitele- melerle hep alay etti, Von Sternberg dönemini küçüm- sedi, "sıradanlık" rolünü oy- namayı seçti. Son yı1larda kendisini kımselere göstermı- yordu, giderek hakİunda bir belgesel yapmak isteyen (ve de yapan) Maximilian Schell'e sadece sesini vermiş, ancak fılmin tek bir karesinde bile gözükmemişti. Kimbilir, "star" ve "tannça" olmayı yadsıyıp sıradan bir kadın ol- mak istediğini söyleyen Mar- lene'in gönlünde bile, milyon- larca insanın kendisini eski, haliyle anımsamasını isteyen bir "kadın kaprisi" yatıyor- du. MARLENE İÇİN NE DEDİLER? Kültür Servisi - Marlene Diet- rich'in ölümü sinema dünyasını yasa boğdu. Kendisini yakın- dan tanıyan ya da onunla bir- likte çalışmış sinema ünlüleri, Dietrich için şunlan söylediler. Sophia Loren: Günümüzde "efsane" sözcüğü o kadar çok kullanılıyor ki biraz yıprandı. Ama Marlene'in hayatını ve kı- şiliğini anlatabilmek için "ef- sane"den başka bir sözcük bu- lamıyorum. James Stewart: Marlene Di- etrich, sinema denilen işi A'dan Z'ye kadar bilen gerçek bir fılm yıldızıydı. Janet Leigh: Dietrich, tartı- şılmaz bir yıldızdı. Kendi yüzü- nü ve vücudunu çok iyi tanıyor- du. Bir sözcüğü, yüzünü en iyi verecek biçimde söylemesini MarleneTJıetncn'in ölümü için kültür ve sanat dünyamızın baa isimleri görüşlerini dile ge- tirdiler: Engin Cezzan Gerçek bir ef- sane sona erdi. ölümü ile belki daha da efsaneleşti. Atıf Yılmaz: Ona hâlâ âşı- ğım... SeMm Deri: Bizim kuşağın çok tanıdığı bir yıldız değil. Efsane kimliği etkili oimuş bir sanatçı. Onat Kutlan Ne yazık ki bir zamanlar bütün sinema seyirci- lerini büvüleyen uluslararası medyayı yakından meşgul eden yıldızlann belli bir yaştan sonra yaşamlan biraz zor geçiyor. EnaTAROT 900 900 150 Tarot Sıradan bir fal değil... Insanlığın tanıdığı e eski kehari yönteı ATA Nİ sizi Tarot kehanetleri MARLENE NELER DEDİ? Sanat: Icığı acığı çıkmış bır sözcük. Bekâıiık: Kutsanmış birdönem insan haya- tında. Ancak yaşlanmaya başlayınca değil. Kamera: Beni en iyi anlayan dost. Araba: Bir erkeğin en iyi oyuncağı. Kredi kartı: Bir Amerikan trajedisi. Seks: Amerika'da bir saplantı. Dünyanın di- ğer köşelerinde bir olgu. Aptallık: Beni çileden çıkaran tek kusur. Joseph Von Stemberg: Hayatta hoşuna git- mek için en çok uğraştığım erkek. Gençlik: İyimserlik ve güven dönemi. Politika: Küçük erkek çocuklannın "sen se- ninkini göster, ben benimkini" diye oynama- lanna benzeven bir ovun. tanıştınyor. Arayın.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear