Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet |
Sahibi: Cumhurijet Matbaacıhk ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına
Befia Nadi 9 Genel Yayın Yönetmenı: özgen Acar 9 Genel Yayın
Koordinatörü: Hlkmet Çetinkaya • Yazj ljlen Müdürlen. Fnsun özbUgcn
(Sorumlu), Cclal Btçlufie • Yazı Işleri MüdOr Yaıdıması: S«lim AJpulu
Sayfa Düzeni Yönetmeni: AU Acv • Adana Temsücısı. ÇcÜn ¥i|eaothı
tç Poütika: Mehmet Tezku, Istanbul Haberleri: Şcaay Kalku, Dış Haberler: Ergu BaJcı,
Kttltar: Mürşit Balabmnhlır, Makaleler: Sami Kanörea, Spor: Abdiılkadlr Yttcetmu, Düzeltme:
AbdnHah Y«ncı • Koordinatör: AJunet Kondsan • Mali Işler: Erol Erkat • Muhasebe:
BUent Vtatr • Bütçe-Planlama: Sevgi Osmaob«?eoglıı • Idare: Hiueyta Gtiftr • tşletme:
önder Çeük • BUgi-tşlem: NaU Lul • Personel: Sergi Bosttncıojlo
Bason vt Ytnvn Cumhuriyet Malbuctlık ve Gazesealık T A Ş. Tûrkocagı Cad 39/41 Ca|aloftlu
34334 Isı PK 246 Isuobul TM- 512 05 05 (20 hal), Tdex 22246, Fu. (1) 526 60 72 # SHrolmr
Aakan: Zıyı GOtaüp Blv lnklUp S. No 19/4. T«l 433 II 41-47, Teloı 42344. F«. (4) 433 0? 65
• Imir H Zıya Biv 1352 S. 2/3, Tcl: 13 12 30. Tdet' 52359. F u (51) 19 51 60 • - f rıı
InöoS Cad 119 S No 1 Ku 1. Tel 19 37 52 (4 haı), Tdeı 62155, Faı (71) 19 25 78
TAKVİM:8MAYISI992 lmsak:4.05 Guneş 5 47 Öğle 13.05 İkindi: 16.58 Akşam.20.14 Yatsr2149
Hastabkdöşmam
gıdalap
• İZMİR(ANKA)-
L'zmanlar, hasialıkla
savaşan, kanserlemücadele
eden. kalbı koruyan.
kolesterole kafa tutan
gıdalan behrledı.
Ege Ünıversıtesı
Mühendislik Fakültesi Gıda
Mühendislıği Anabılim Dalı
uzmanlannca yapılan
araştırmada. "hastalıkla
savaşan gıdalar" şöyle
sıralandı: "Elma: Kalbi
koruyor, kolesterolü
düşürüyor, kabızhğı
önlü>or. Fasulye. barbunya
börülce: Kanserle savaşıyor.
kolesterolü düşürüyor,
kabızhğı önlüyor. kolen
kanseri oluşumunu
engelliyor
Kadıköy'ün
Gökovası
• İstanbul Haber Servisi -
Türkıye Çevre Koruma ve
Yeşillendirme Kurumu.
Fenerbahçe Plajı'nda
yapılmakta olan Magic
Center Eğlence Merkezi
inşaatının yikılması için
Başbakanveılgilı
bakanlara başvurdu.
Dernekten yapılan
açıklamada Kadıköy'ün
Gökovasıolarak
nitelendınlen inşaata
Kadıköy Beledıye Başkanı
Cengız Özyalçın'ın göz
y umduğu belirülerek
"Tamamen yasadışı olan bu
inşaatın tek suçlusu
Kadıköy Belediye
Başkanı'dır" denildi.
Kurumun Yönetim Kurulu
BaşkanvekiliNuran
Soyuıncc, Kadıköylülerin
bu eğlence merkezinin
Fenerbahçe'ye yapılmasını
istemediklerini belirterek
"Kurumumuzagelen
bınlercedilekçede bırgaflet
netıcesı yapılan ve
berabennde pek çok sorunu
da geıiren ınşaaün
durdurulması ve yıkılması
doğrultusunda hukuki
tedbirler alınmalıdır.
Kadıköylünün bu konudaki
tepkisi açık ve kesindir.
Kadıköylü bu ınşaatı
istememektedir" dedi.
Annelere
üçretsiz hizmet
• İstanbuf Haber Servisi -
Sheraton İstanbul
Hotel-Towers. ailesi ile 10
Mayıs günü Anneler Günü
Brunch'ına gelen annelere
ücretsız hizmet verecek.
Otel yetkililennce yapılan
açıklamaya göre Anneler
Günü'nde annelerine hoş
bir sürpriz yapmak isteyen
herkes Yiyecek İçecek
Ofisi'ni arayarak
rezervasyon yaptırabılecek.
Le Couple Restaurant'da
canlı müzik eşliğinde
düzcnlcnecek olan Anneler
Günü Brunch'ı sıcak,
soğuk, meyve ve tatlı
bölümleri ile çok zengin
açık büfelerden oluşuyor.
Şile ve tupizm
• İstanbul Haber Servisi -
Şile Tanıtma ve Turizm
Derneği. Şile köylerinden
yüksek tonajlı ve yüksek
kasalı kamyonlarla kömür.
çimento hammaddesi,
döküm kumu, mıar ve taş
taşıyan kamyonlann. ilçe
turizmini olumsuz yönde
etkıledığıni belirterek, bu
konuda önlem ahnmasını
istedi. Dernek tarafından
yapılan açıklamaya göre,
kamyoncular bu taşıma
işlemi sırasında hicbir
önlem almıyor.
Kadın astronot
• ANKARA(ANKA)-
ABD Ulusal Havacılık ve
Uzay Dairesi'nin (NASA)
kadın astronotu Dr. Linda
M. Godwin. Bilkent
Ünıversitesi Fizik
Bölümü'nün davetlisi olarak
9 mayısla Ankara'ya geliyor.
Değişen IstanbuFadeğişenyablar• İstanbul'un yok edilen kültürleri arasında en çok
zarar gören yapılar yalılar. Bir anlamda İstanbul'u
betimleyen yalılar bir bir yıkılarak yerine beton bi-
nalar dikiliyor.
tstanbul Haber Servisi - İs-
tanbul...
Kimileri için büyülü bir rüya.
Kimilerirun uykulannı kaçıran
kâbus.
Her geçen gün kimliğinden
çok şeyler yitiren kent, yeni ya-
şam tara ve kanşık kültürüyle
geçmişini unutmak için elinden
geleni yapıyor.
Bir dönemin Arnavut kaldı-
nmlan belediyelerce asfaltlanı-
yor, Boğaziçi'nin yeşil korulan
imara açıhyor, İstanbul'un sim-
gesi yalılar yıkılarak yerine be-
ton binalar dikiliyor. İstanbul'-
un yok edilen bu kültürleri ara-
sında en çok zarar gören yapı-
lardan biri de yablar.
Temellerini dalgalara saçak-
lannı rüzgâra bırakan bu yapı-
lar da zamanla değişen İsian-
bul'a ayak uydurdu. Boğaziçi'-
ni bir uçtan bır uca süsleyen
yalılar ya bir gece aniden yaıu-
veriyor, ya da restorasyon adı
altında tamamen değiştıriliyor.
Kalan yahlann büyük bir kısmı
can çekişirken küçük azınlık
yeni sahipleri tarafından onan-
larak kurtuluyor
Yıkılan veya yanan yahlann
yerine kısa sürede beton binalar
inşa ediliyor.Üstelik minareyi
çalan kılıfını da haarhyor. Kül-
tür ve Tabiat Varhklannı Ko-
ruma Kurullan'nın onayladığı
projeler hayata geçırilince kim-
se bu projelere itiraz edemiyor.
Bunun son örneklen Yeni-
köy'de yaşanıyor.Sahilde bulu-
nan iki yalıda çahşmalar bütün
hızıyla sürüyor. Semt halkı
yapılan inşaatlann ashna uy-
gun olmadığını belirterek Bo-
ğaziçi İmar Müdürlüğü'ne baş-
vuruyor. Hepsinin aldığj yanıt
aynı:"lnşaat için Anıtlar Yük-
sek Kurulu'nun onayı var. On-
lann onayladığı projeyi bizdur-
duramayız."
Şözkonusu inşaatlar Boğa-
ziçi'nin yalılanyla ünlü Ye-
niköyde. Köybaşı caddesi üze-
rindeki bu yalı inşaatlannın biri
ünlü Mısırlılar Yalısı. 127 kapı
nolu bu inşaatın dış yüzü tama-
men kapatıtmış durumda. İçin-
de neler yapıldığını görmek
mümkün değil. Aynı cadde üze-
rindeki Erbilgin ailesine ait yalı-
da da inşaat var. Tahta iskeletı
kurulan inşaaün ikinci kaünda
çahşmalar bütün hızıyla sürü-
yor.
Konuyu Boğaaçi İmar Mü-
dürü Sultan Pınar'a aktardı-
ğımızda semt halkına verilen
yanıta benzer bir açıklama ile
karşılaşıyoruz. İnşaatlann Kül-
tür ve Tabiat Varhklannı Ko-
ruma Kurulu'nca onav-
landığını belirten Pınar, "SİT
kapsamındaki Boğaziçi'nde
yapılanma ile ilgili onayı kurul-
lar veriyor. Biz sadece kurul-
lann verdiği karann yasal ola-
rak uygulanıp uygulan-
madığını denetliyoruz" diyor.
Bu yanıt Boğaziçi'nin yapı-
lanmasından sorumlu kuru-
mun çaresizliğini de açıkça or-
taya konuyor. Sonuçta Boğazi-
çi her geçen gün değişiyor. Her
geçen gün değişen İstanbul
gibi...
İstanbul hızla değişiyor.Bu değişimden en büyük payı alan Boğaziçi (Fotoğraf: ZAFER AKNAR)
Boğaziçi, gizemli tarihiyleyok oluyorIstanbul Haber Servisi - "Bir yalı
yangını sıradan bir yangın değildir."
istanbul Itfaiye Müdürü Doç. Abdur-
"İstanbul İtfaıye Müdürü Doç.Abdur-
rahman Kıhç'ın dediği gjbı Boğaz'ın
güzellikleri, ıçındeki gizemli tarihiyle
yok oluyor. 1970 ile 1990 yıllan arasında
çıkan yangın sayısı 41. 1970'ten önce
kaç tanesi yok oldu bilinmiyor. Her yıl
"iki tarih" İstanbullulann gözü önün-
de yok oluyor. İçindeki yaşam biçimiy-
le, tarihiyle..
En çok yalı, villa, köşk tipindeki
yangın, Üsküdar bölgesinde görüldü.
Bu bölgede 1970 ile 1991 yıllan arasında
31 yangın meydana geldi. İstınye Deniz
İtfaiye grubu bölgesinde ise 10 yangın.
Ancak Kılıç'ı boş ve ahşap yapı ola-
rak 300 tane evin varlığı endişelendıri-
yor. Kıhç, bu binalarla belediyenin de
itfaiyenin de ilgisinin olmadığını belirtı-
yor. Bu tür konutlann "dokunulmaz"
olduğunu ve mal sahibinin önlem al-
ması gerektiğini belirtiyor. Kılıç,"Bu
olay.ancak yoksul mülk sahiplerine
devletin vereceği destekle olabilir" di-
yor. Yah yangınlannın en önemli ortak
özelliklerinin ise baca kaynaklı olduğu-
nu vurguluyor Kıhç. İtfaiye Müdürü
Kıhç açıklamasını şöyle yapıyor:
"Bu binalar tarihi ve çoğunun içinde
insan var. Vapurlann sarsınüsından
dolayı bacalarda çatlaklar meydana
geliyor. Bunun yanında nedeni anlaşı-
lamayan yangınlar da var. Bu binalar-
da yağlı boya kullanıldığı için yangmın
çabuk büyümesine neden oluyor. Ka-
sıtlı yangınlara geh'nce artık bunlar pek
fazla görülmüyor. Çünkü ancak
aynısını yapmak üzere yıkıhnası gere-
kiyor. Yani yansa bile farklı bir bina
yapılamıyor. Dolayısıyla da amaç or-
tadan kalkmış oluyor.' Kıhç, Hidiv
Kasn'run otel olarak kullanılmasını da
oldukça sakmcah buluyor. Bu tarihi bı-
nada çıkması olası bir yangını kontrol
altına almanın çok güç olacagını belir-
tiyor. Kıhç açıklamasını Halki Palas
yangınından örnek vererek sürdürü-
yor. 'Halki Palas yöneticileri bize yağ-
murlama sıstemini binanın taşımaya-
cağı ıçın yapmadıklannı söylediler. O
zaman orayı topluma açık bir yer hali-
ne getirmeyecektiniz. Çünkü önlemden
vazgeçihnez. Tarihi binalann topluma
açık bir yer olar kullanılması gerekiyor-
sa, yatılan yer olarak kesinlikle kulla-
nılmamah. Tersi durumunda tarihi
bina için yangına davetiye çıkanlrruş
olunur."
Marlene Dietrich yirmi yıldır insanlardan uzak yaşıyordu
Taıuıçalım kabul ettneyen taıırıça• Marlene Dietrich, yüzyılı doya doya
yaşamış, en büyük onurlara kavuşmuş bir
kadındı. Sinemada uzun kirpikleri, gizemli
tebessümü ve kışkırtıcı tavırlanyla ezeli ve
ebedi kadını canîandırdı.
ATtLLÂ DORSAY
Marlene, Marlene... Bu efsa-
ne kadm da artık yok. Kadın
denen o gizemli, görkemli, kar-
maşık yaratığın 20. yüzyıldaki
en parlak izdüşümlerinden biri-
ni vermiş olan, gündelikle erişi-
lemez ohnanın eşsiz bir bireşi-
mini kimbilir kaç kuşağın sine-
masal belleklenne kazunış olan
Marlene artık yaşamıyor.
Paris'teki lüks Avenue
Foch'ta 1970'lerinbaşındanbe-
ri kapandığı ve pek az terk ettiğı
dairesinde gözlerden ırak yaşa-
yan Marlene, bu "20 yılhk yal-
nızhk" olayının bile tümüyle
unutturamadığı bir kişiliğe sa-
hipti. Onu görmüyor, güncelli-
ğin sahnesinde artık izlemiyor-
duk. Ama orada, yüzyıhmızın
görkemli bir hazinesi olarak
var olduğunu bilmek, garip ve
hoş bir duyguydu sanki.
Doğum tarihi tartışmah ol-
makla birlikte, genel kanıya
göre 1901 yılında Berlin'de bur-
juva bir aileden doğan Maria
Magdalena Dietrich. müziğe ve
sinemava karşı ilgi duyarak bü-
yüdü. Onlü tiyatrocu Max Re-
inhardt'la çahşmaya başladı-
ğında, adını Marlene Dietrich'e
çevirdi. Jean Cocteau, bu ad
üzerine şöyle diyecekti: "Adı-
nız, önce bir okşamanın sesi
gibi, sonraysa bir kamçı şakla-
ması oluyor."
Herkes Marlene'in 1930'da
"Mavi Melek" fıhniyle üne ka-
vuştuğunu bilir. Ancak bu ün
tek bir filmle birden gehnedi.
Marlen 1923'ten 30'a dek bir-
çok fihnde küçük roller ahnak,
,mesleğjn çilesini çekmek zorun-
da kaldı. Sonra bir gün Joseph
Von Sternberg adlı bir adam.
sinemanın görüp görebıleceğı
en büyük estetik ve atmosfer
ustalanndan biri, onu sahnede
gördü:
"Onu gördüğüm andan iti-
baren 'Mavi Melek" olmasını
istedim. Onda 'monden' bir in-
celikle kültürün garip bir kanşı-
mı vardı. Çevresine karşı tü-
müyle ilgisiz bir görünüm veri-
yordu."
Dietrich, ilk sesli Alman fılmi
olan "Mavi Melek"le birden
bir yıldız oldu. Hem Von Stern-
berg'in, hem Alman seyircisi-
nin hem de Paramount'un Al-
manya temsilcisinin gönlünü
fethetmişti bu fılm. Oyle ki Pa-
ramount temsilcisi hemen
Hollywood'a telgraf çekti ve
Marlene'le bir kontrat yapıhna-
sını öptledi. Hollywood'da ya-
bana, egzotik kadınlann döne-
miydi.
Herşirket, "yeni birGarbo"
peşinde koşuyordu. Marlene-
Von Sternberg çifti de bavulla-
nnı toplayıp ABD'ye göç etti-
ler. Marlene, ülkesini, dostlan-
nı. 1924 yılında evlendiği ve
kendisine bir kız çocuğu veren
eşi Rudolf Sieberg'i temelli
gende bırakıyordu. Birdaha da
hiç evlenmeyecekti.
Amerika, sinemanın Mekke-
si Hollywood, yüzlerce yıldız ve
yıldız adayıyla kaynayan bir
kent. Ancak Garbo'nun "Anna
Christie"de ilk kez "konuş-
masfnın ve Marlene'in "Mavi
Melek"teki garip ve karşı ko-
nuhnaz çekiciliğjnin etkısine
DIETRICH-Ünlübacaklan ve ktsık sesiyle bir sahne deviydi.
kapılmış bir Amerika'da, hele
Von Sternberg gibi bir düşler
yaratıcısının himayesi altında,
Dietrich'in şansı da az değildi.
Ama Marlene, bunun için bir
bedel ödemek zorunda kaldı.
ABD'de birlikte ilk filmleri
olan "Fas-Morocco" için sa-
natçı tam 15 kilo verdi, gözleri-
nin parlaklığmı ortaya çıkaran,
avurtlannı çökük göstererek gi-
zemini artüran makyajcılann
elinde saatler geçırdı. Ortaya çı-
kan "Mavi Melek"ten oldukça
farklı, egzotızmi, gızemi, "sex-
appeal"i arttınlmış. zaten hep
giymeyi sevdiği ve moda haline
getirdiği erkek giysileriyle cın-
selliğinı "şüpheli" b»r hale getır-
miş, ünlü bacaklannı bir alet
gibi kullanan tam bir kadındı.
Ünlü oyuncu John Barrymo-
re'un deyişiyle "Bedenini bir
Stradivarius kemanı gibi kulla-
nan bir kadın. Cilası ne olursa
olsun. alünda bir şaheser yattığı
hemen anlaşıhyor."
Bağımsız tannça
Marlene uzun kirpiklen, gi-
zemli tebessümü, kışkırtıcı tavır-
lan, Edith Head'in "Marlene'e
giysi yapıhnaz. Onun için giysi-
ler yaratıhr" dediği ve başka
kimselerin gjymeye cesaret ede-
meyeceği eİcsantrik kılıklan
içinde, ezeli ve ebedi kadını can-
landınyordu. Sesini de unut-
mamaİc gerekir: Ernest He-
mingway'in deyişiyle. "Yahıız-
ca sesini kullanarak bile sizi
büyüleyebilir. Ama buna o şa-
hane bedenini ve yüzünün yaş
ötesi güzelliğirii de katmak ge-
rekir."
Ama zaman geçiyordu. Von
Sternberg'in büyülü ve büyüle-
yici sineması da zamanını dol-
duruyordu. Son fılmlerinin ba-
şansızhğı, ünlü çifti ayırdı ve
herkes kendi yolunda gitti. Yö-
netmen şöyle diyordu: "Artık
işbirliğimizin ikimize de yaran
kalmadı. Sürdürürsek ikimize
de zarar gelecek." Böylece Py-
gmalion, yarattığı kadını özgür
ve serbest bıraktı. Ve Marlene,
çok hoşlandığını söyledıği bir
"bağımsızlık" dönemine girdi.
Marlene, geçmişinden kolay
kurtulamadı. Kitleler, onda
hep 1930"lardan arda kalan bir
gizem aramayı yeğlediler.
1936'da çevirdiği, sinemanın ilk
renkli fıhnlerinden biri olan
"Allarnn Bahçesi" onun gi-
zemli çekiciliğini çöl dekorunda
bir kez daha belirtmişti. 1940'-
lardaki "Manpovver",
"Kısmet". "Altın Küpeler" vb.
fılmlennde de olduğu gjbı...
Ancak 1940'lar, Marlene'in en
çok hafıf \ e neseli westernler çe-
virmekle kalmayıp savaş sırası-
nda tüm cephelen dolaşarak
Amerikan askerlerine konserler
verdiği, moral aşıladığı yıllardı.
Marlene, ünlü bacaklannı, hül-
yal» bakışlannı, kısık sesiyle
'Lili Marleen'i söylediği kon-
serlerinı ateş altındaki yerlere
dek gıdip sayılan birkaç yüzden
birkaç bine değişen askerlere
sunmaktan çekinmedi. Sanki
yıllar süren "tannça", "erişil-
mez star" ününün inükamını
almak ve varhğını, kendi deyi-
şiyle "dünyanın tüm savaşan
erlerine adamak" istiyordu. Bu
arada Jean Gabin, Erich Maria
Remarque, Orson Welles, He-
mingway gibi ünlülerle en bü-
yük aşklar yaşıyor, 1948'de ilk
torun sahibi olduğunda, bir ga-
zeteci tarafından "dünyanın en
güzel büyükannesi" unvanına
kavuşturuluyordu.
Ülkesiyle, Almanya'yla ilış-
kilen ise hep kısıtlıydı. Savaş
öncesinde Almanya'ya dönme-
si için kendisine haber gönder-
ten ve buna karşıhk büyük çı-
karlar ve bir "onur yağmuru"
vaat eden Hitler'in önerilerini
hep geri çeviriyordu. Daha son-
ralan, yaşamında gerçek an-
lamda nefret ettiği tek kişinin
Hitler olduğunu söyleyecekti.
Ve 1960'larda Nazizmin ve Hit-
ler'in gerçek yüzünü ortaya ko-
yan "Kara Tilki-Black Fox" fıl-
minin yazımına katılacak ve fil-
me sesini verecekti.
Marlene, bu konser sanatçısı
kariyerini daha sonra yıllarca
sürdürdü. Onu 1961 yıhnda Pa-
ris'te Olympia salonunda verdi-
ği konserlerde izlemek fıratıru
bulmuştum. Görkemh bir tül.
organza, dantel yığını ardmda,
zaman zaman şöyle bir göster-
diğj ünlü bacakjan, kısık sesiyle
eşsiz biçimde yorumladığı şar-
kılanyla, tam bir "sahne devi"
idi o... Ancak sinemayı da tü-
müyle boşlamadı. 1950'ler ve
60'lar boyunca, az sayıda fılm-
de, gerçek oyuncu yeteneklerini
gösterdi. Bunlann arasında
Billy Wilder'in "Berlin Skan-
dalı-A Foreign Affair" ve "Bek-
lenmeyen Şahit", Hitchcock'un
"Sahne Korkusu", Fritz
Lang'in "Kulübe-Rancho
Notorious", Orson VVelles'in
"Bitmeyen Balayı-A Touch
of Evil", Stanley Kramer'in
"NUrnberg Duruşmalan"
gibi filmleri anımsanabilir.
1970'lerde ise yalnızca "Just
A Jigolo" adh önemsiz fihnde
gözüktü ve sinemayı da kon-
serleri de tümüyle bırakarak
köşesine çekildi.
Marlene yüzyıhmızı baştan
başa katetmiş yaşamıyla çok
şey görmüş, çok şey yaşamış,
20. yüzyılı çok iyi tanımışü.
En büyük onurlara kavuş-
muştu: I947'de sivillere veri-
lebilecek en büyük Amerikan
askeri nişanı olan Özgürlük
Madalyası'nı, 1951'de Legi-
on d'Honneur'ü ve de bir özel
Oscaraldı. 1960'larda, savaş-
tan sonra ilk kez ülkesine
döndü ve Almanya'nın bü-
yük kentlerinde konserler
verdi. Gizemli güzelligini,
kendisine özgü bir mizah
duygusu, eşsiz bir oyunculuk
yeteneği. demokrasiye. öz-
gürlüğe ve bunlar için savaşı-
ma ınanan idealist yanıyla da
zenginleştirdi.
Ote yandan "tannça"
Marlene, "ilahi kadın",
"meş'um vamp" gibi nitele-
melerle hep alay etti, Von
Sternberg dönemini küçüm-
sedi, "sıradanlık" rolünü oy-
namayı seçti. Son yı1larda
kendisini kımselere göstermı-
yordu, giderek hakİunda bir
belgesel yapmak isteyen (ve
de yapan) Maximilian
Schell'e sadece sesini vermiş,
ancak fılmin tek bir karesinde
bile gözükmemişti. Kimbilir,
"star" ve "tannça" olmayı
yadsıyıp sıradan bir kadın ol-
mak istediğini söyleyen Mar-
lene'in gönlünde bile, milyon-
larca insanın kendisini eski,
haliyle anımsamasını isteyen
bir "kadın kaprisi" yatıyor-
du.
MARLENE İÇİN NE DEDİLER?
Kültür Servisi - Marlene Diet-
rich'in ölümü sinema dünyasını
yasa boğdu. Kendisini yakın-
dan tanıyan ya da onunla bir-
likte çalışmış sinema ünlüleri,
Dietrich için şunlan söylediler.
Sophia Loren: Günümüzde
"efsane" sözcüğü o kadar çok
kullanılıyor ki biraz yıprandı.
Ama Marlene'in hayatını ve kı-
şiliğini anlatabilmek için "ef-
sane"den başka bir sözcük bu-
lamıyorum.
James Stewart: Marlene Di-
etrich, sinema denilen işi A'dan
Z'ye kadar bilen gerçek bir fılm
yıldızıydı.
Janet Leigh: Dietrich, tartı-
şılmaz bir yıldızdı. Kendi yüzü-
nü ve vücudunu çok iyi tanıyor-
du. Bir sözcüğü, yüzünü en iyi
verecek biçimde söylemesini
MarleneTJıetncn'in ölümü için
kültür ve sanat dünyamızın
baa isimleri görüşlerini dile ge-
tirdiler:
Engin Cezzan Gerçek bir ef-
sane sona erdi. ölümü ile belki
daha da efsaneleşti.
Atıf Yılmaz: Ona hâlâ âşı-
ğım...
SeMm Deri: Bizim kuşağın çok
tanıdığı bir yıldız değil. Efsane
kimliği etkili oimuş bir sanatçı.
Onat Kutlan Ne yazık ki bir
zamanlar bütün sinema seyirci-
lerini büvüleyen uluslararası
medyayı yakından meşgul eden
yıldızlann belli bir yaştan sonra
yaşamlan biraz zor geçiyor.
EnaTAROT
900 900 150
Tarot
Sıradan bir fal
değil...
Insanlığın
tanıdığı e
eski
kehari
yönteı
ATA Nİ
sizi Tarot
kehanetleri
MARLENE NELER DEDİ?
Sanat: Icığı acığı çıkmış bır sözcük.
Bekâıiık: Kutsanmış birdönem insan haya-
tında. Ancak yaşlanmaya başlayınca değil.
Kamera: Beni en iyi anlayan dost.
Araba: Bir erkeğin en iyi oyuncağı.
Kredi kartı: Bir Amerikan trajedisi.
Seks: Amerika'da bir saplantı. Dünyanın di-
ğer köşelerinde bir olgu.
Aptallık: Beni çileden çıkaran tek kusur.
Joseph Von Stemberg: Hayatta hoşuna git-
mek için en çok uğraştığım erkek.
Gençlik: İyimserlik ve güven dönemi.
Politika: Küçük erkek çocuklannın "sen se-
ninkini göster, ben benimkini" diye oynama-
lanna benzeven bir ovun.
tanıştınyor.
Arayın.