25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS1992 ÇARŞAMBA 12 DIZI-YAZI Fırat'ın bereketinin bittiği yerde kurulu olan Kerbela, içsavaş yüzünden harap olmuş Kerbela, Kerbela'ya dönmüş Fırat'ın bereketi gözleri kamaştın- >or. Fırat. 8-10 kilometre genişliğinde veşîl bır kuşak olarak akıvor. Hurma ağaçlan, sczbe tarlalan. soluduğumuz havayayansıyor. Yanımda rehberlc Kerbela yolun- dayım. Bıri Bağdat'ınçıkışında olmak üzere, üç-dört kez güvenlik kontro- liinden geçtik. Bakanlığın yazısını gösterdığimiz için hiçbirine takılma- dık. Askerler, şüphelendiği araçlan lek tek arayıp, gerekirse içindekileri dışan çıkartıyor. Kerkük'e 20 kilometre kala, daha voğun asker grubunun bulunduğu kontrol noktasında. şchirde ne kadar kaJacağımız, nerelere gideceğımız so- ruldu. Rehberin gösterdiğı belge dıkkatle incelendi ve geçiş izni verildi. Kerbela. Fırat'ın bereketinin bittiği, çölün başladığı yerde kurulu. Kente lo/ buluıları arasında girdik. Kjndimi bır an şiddetli deprem ol- muş bır jerleşım alanında hısscttim. Çokmüş binalar. yansı yanmış evler ve toz... Şiilerin kutsal yen El Hüseyin ve El ^bbas camılcnnın ortasında araçlan ınıp. kentı dolaşma>a başladım. Yı- kıntılar arasında alabıldiğine canlı bir yaşam. Her ıkı aımı arasında 500-600 mci- relık boşluk var. Yanlarda vıkılmış binalar... Altın kubbclı ve dış yüzeyi lümü> le ışlemclı ıkı camıyle. çevredcki manzara lam bırzıtlık içinde. El Hüseyin Camısi'nın çevresi sey- var satıcılarla dolu. Mınik bir pazar >erine dönüşmüş mevdandaki görü- nüm. Kcrbela'daki ekonomik durıı- mun da göstergesi. Topu topu ikı üç elbisc bulunan uzun askılığın sahibi bır tuhafiye mağazası patronu edası\- la müştcri çekmcyc çalışıyor. Yanın- dakı a\akkabıcı da. merdıvenlı ic/gahına 20-30 çift ayakkabıyı dız- ınış. sürcklı tozahvor. Yıkıntılann karşısında gazla yanan küçük ocağa ıkı çavdanlık ycrlcştiren genç kadın. yanında çocuğu. pürneşc muştenlerını ağırlıyor. Arkasına kuçıik bırsci \apmış. Taşların ii/enne koyduğu büyük tepsi bardaklarla do- lıı Rcsmını çekmek ıstcvınce. ça> u/atıp po/ verdı. Rcsmı çekıp. uzatiığı çayı içıım. Çayın tadında hissedılir bır acılık vardı. Görkemli cami El Hüseyin Camisi'nin içi de dışı ka- dar görkemli. Hazrcli Ali'nin oğlu Hüseyinın öldürüldüğü \erde vapılan mczar. caminin ortasmda. İçerdekile- MTI çoğu kadın. Hatta bir ara, 'acaba k'âdıntann bulunduğu ayrı bir bölüme mı geldim ?' dıvc endışe ettim. Ama arada erkekler de vardı. Mezarın kar- şısındakı duvarlann dibindc kendin- den geçmış, siyah örtüsüyle bütün uıcudunu kapatıp. yere uzanmış ka- dınlar vardı. Bazılan ses çıkarmaksı- /.ın ağhyordu. Gümüş parlaklığında \ uvarlak süıunlarla çevrili mezann et- rafında dönenler. sık sık sütunlan öpuyordu. Özellikle cuma günleri onbinlerce kışı akın ediyormuş Kerbela'ya. Ben pazar günü gittım. Rehberin anlaıtığı- na göre olağanüstü bir kalabalık \oktu. Dışardan gelen kadınlar yanla- rında getirdiklen yiveccklen cami a\lusunda yıyorlar. Resimlerini çek- mek isıedığimde olumsuz bir tepki göstermedirer. Camiye gelen kadınla- rın şoğunluğıı ve ıcerideki heyecanla- rını görünce İran devrimınde kadınla- nn ctkinliği kafamda daha da bclirgınleşiı. İç savaşm hasarı Camiden sonra Kerbela'nın ara so- kaklannda kayboldum. Çoğu iki-üç metre genişliğinde. Evler. Kula'vı anımsatıyor. Aradığım kişi. sokağm başmdan görünüp kayboluvormuş da ona yetişmek istiyormuşcasına koşa- rak yürüdüm. Kerbela'nın adından gelen giz benı sürekli ara sokaklara çekti. Bazı so- kaklann başında hâlâ barikatlar var. Arada devriveler geziyor. İnsanlar. kurşun izlenne. evlerin süsüymüşcesi- I R A K G E Z İ NOTLARI MLSTAFA BAI.BAY Basra'da gece kulübüne gittik.Kulübün rakkasesi Rada rehberimizin arkadaşı. Sadece iki içecek var, bira ve viski. Çevremizdeki masalar, viski içiyor. Rehber bunlann çoğunun Kuveyt'ten getirildiğini söyledi. Viskinin yanında da meze olarak haşlanmış nohut veriliyor. Biz nohut kaşıklayıp viski yudumlarken, rakkase de ayakkabılannı çıkanp dans etti. Ardından genç bir sanatçı İbrahim Tatlıses'i taklit ederek Türkçe Mavi Mavi'yi söyledi. Tatlıses, buranın Michael Jackson'ı. On yıl süren Irak-İran Sa>aşı'nın nedeni olarak gösterilen Şattülarab. Basra'dan gechor. Dicle ile Fırat'ın buluşarak denize döküldüğü bu de\ su yolunun kı>ısı 100'e \akın hcykelle dolu. Heykcllerin elleri Şattülarab'ı gösteriyor. Bunlar. İran Savaşı'nda yaşamını yitirmiş önemli asker ve sivillerin heykelleri. ne alışmışlar. Hasar. ara sokaklarda daha az. ama kurşun ızı vc küçük yı- kıntılara sürekli/astlanıyor Rehberin ve konuşabildiğim birkaç Kerbelalının anlattığına göre. Körfez Sa\aşı bu kenıe bir /arar vcrmışse, iç savaşın zararı on olmuş. "Harbül da- hiliii. harbül dahiliii" (iç savaş) diye bağıran bir Kerbelalı. vıkılan cvinin enkazının \aninda vapiığı küçük ku- lüheyi gösteriyordu. Körfe? Savaşı'nın hcmcn ardından Basra. Nasınye ve Kcrbela'da Şiilcr ayaklanmış. Kerbela'da \önetim. 16 gün süre> lc Şiilenn elinc geçmiş. Iraklı yönetıcılerın aktardığına göre. İran'- dan da en az dört- bcş bın Şii militan sınırı geçip Basra ve Kerbela'ya gir- miş. Baas Partisi'ne aıt binalar, okul- lar. rcsmi daıreler. kısaeası Saddam yönetımine ilışkın ne varsa vakılıp yı- kılmış. Yine Irak yönetıcilerinin iddia- sına göre. Tahran >önetimi, Kerbela ve Basra'dan getinlecek her telefon. elckırık telı. demır. cam parçası karşı- lığında para İKİeyeceğı taahhüdündc bulunmuş. Bunun amacı da. Irak'taki altvapıyı tümüyle çökcrtmekmiş. Ül- kenin kuzeyınde ve güneyindeki depolarda iki. üç > ıl yetecek temel gıda maddesi dcpolan vanmış. Şiiler bura- lara saldınnış.lar.talan etmişler. 16 günlük ikıidarın ardından. Şad- dam'ın askerlen >önetimı ele geçirin- ce, olabileceklcri keslirmek tabii ki zor dcğil. Bu kez Baas'lılar Şiilcre aît verle- re saldırmışlar Bövlece kcntte Körfez Savaşı'nın acılan yetnıivormuş gibı ıç savaştan da nasibini almayan kalma- mış. Saddam'ın resimlerinin bulunduğu panolardan bazılan boş. bazılannda kurşun izleri hâlâ durujor. Bir kısmı da yenilenmış. Reis parlak bovalarla gülüyor. Kenlin hemen çıkışında. iki yol ağ- zında bir İran tankı sergılenıyor. Iddıava göre. İran içsavaş sırasında buraya tank da göndermiş. Kerbela. uğraşıp dıdınmekten. sa- vaşmaktan yorgun düşmüş.ellcrini iki yana salıp. 'artık ycter' diyen bır insan gibi. Basra'nın alın yazısı lrak'ta son üç nesil savaşla yaşamış. Çarşıda, pazarda ayağı kopmuş. kol- suz insanlara rastlamak çok olağan. On yıl süren İran Savaşı. yüzbınleri bulan ölünün yanında. bir gaziler or- dusuda armağanetmiş Irak'a. Bunun üzerine gelen Körfez Savaşı. ınsanlan daha bir kaderei yapmış. Gerek İran. gerek Körfez Savaşf- ndan en çok eıkilenen kentlerin başın- da Basra geliyor. Kerbela'nın ardından. \ıkılmrş binalan, yakılmış vilayet konağını sıradan görüntüler- mış gibi izlcdim. İçsavaşta vilayet konağında hıçbir belge ve demirbaş bırakılmamış İçi möloz ve kağıt küllc- riylc dolu bııiayı makinalı tüfcklı askerler koruvor. Basra'da son iki savaşı sürekli anım- satan görüntülcr var. İran Savaşı'nın nedeni olarak gösterilen Şattülarab su yolu, buradan geçiyor. Dicle ile Fırat'- ın buluşarak denizc döküldüğü bu dev Mahmut Şakir Necim, Basra'nın Haketi semtinde yaşayan bir makine mü- hendisi. Kuveyt'te kalan karısı \c üç çocuğuyla ancak L rdün'ün başkenti Anıman'dan telefonla görüşebili.\or. Ailesijle mektup bağlantısı da \ok. Ne- cim'in bütün derdi fotoğraflarını gösterdiğı eşi \e çocuklarına ka\uşmak. su yolunun kıyısı 100'e yakın hevkcllc dolu. Hevkellerin hepsindeellcnn bın havada Şaddülarab'ı gösteriyor. İran Savaşı'nda >aşamını yiiımıiş önemli asker \e sivillerin hcykcHen kı- \ı boyunca uzanıyor. Su yolu üzenn- deki batık gemilere de turistik turlar düzenleniyor. Hevkellerin arkasında- ki Sheraton Oteli de iç savaşta fuhuş yuvasıdıve vakılmış. Yansından fazlası yıkılmış Haketi semtinde kansı vc üç çocuğu Kuveyt"- te kalmış bir makine mühendisi ile tanıştım. Adı Mahmut Şakir Necim. Kansı Necaat İbadi. çocuklan Hayfa. Mahmut \e Şakir'le ançak Amman- dan telcfonla görüşcbiliyor. Mektup bağlantısı da yok. Basra ile Kuveyt'in arası 100 kilometreden az, ama lelefon içın 2 bin kilometreden fazla yol katet- mek zorunda kalıyor. Kuveyt'e git- mek \a da çocuklannı aldırnıak için ne kadar gınşimde bulunduysa. boş çıkmış. Basra eskiden körfezin ticaret mer- kezi durumundaymış. Bu beraberinde Basra gecelerini de getirmiş. Gece kulüplerinin çoğu, savaş sonrası kapan- mış ama bazılan faaliyetinc ara verme- miş. Bağdat'tan bizinıle gelcn rehberin yanısıra Basra Valiliği'nden deayn bir görevli bize eşlik ediyordu. O, bizi bu gece kulüplerinden birine götürdü. kulübün rakkasesi Rada adlı genç kız da. arkadaşıvmış. İyi karşılandık. Ar- dımızdan CBS televizyonu ekibi ve rehberlen de a>nı >ere geldi. Bırliktc oturduk. Sadece iki içecek var. bira ve viski Çevremizdeki masalar. viski içi- vor. Rehber bunlann çoğunun Ku- veyt'ten getırilenler olduğunu söyledi. Viskinin yanında da mcze olarak haş- lanmış nohut veriliyor. Biz nohut ka- şıklayıp viski yudumlarken. rakkase de ayakkabılannı çıkanp dans etti. Ardından genç bır sanatçı İbrahim Tadıses'i taklit ederek Türkçe Ma\ı mavi şarkısını söyledi. Tatlıses. bura- nın Michael Jackson'ı. StRECEK Homeros bir lıalk şairidir, Yıuıııs da öyle POLİTİKA VE OTESİ 19. yüzyılda Karacaoğlan'ın şiirinin üstüne başka bir kişilik geldi: Dada- loğlu. Bu şairin sesi, davranışı başkay- dı. Çünkü Türkmende koşullar değişmiş. Türkmenin düzeni bozul- muştu. Artık göçebe Türkmen yerleş- meye. dünyasını değiştirmeye zorlanıyordu. Türkmen de buna karşı koyuyordu, başkaldınyordu padişa- ha. 1865 yıhnda Çukurova TürkmenJe- ri başkaldırdı. Dadaloğlu, bu başkal- dıran Türkmenlerin önderlerinden birisiydi. Yerleşmek istemiyorlardı. Osmanh, bu yerleşmek istemeyen Türkmenlerin üstüne ordu gönderdi. Ve Dadaloğlu başkaldıranın tok sesli şiirini söyledi. Artık Türkmende Ka- racaoğlan'dan değjşik bir ses, başka bir olgu vardı. Halkın bütün sanatsal değişimleri koşullann değişimiyle ol- muştur. Bugün Çukurova'da yetişen şairler hep zulmü, toprâksızbğı, işkenceyi söylüyorlar. Ben bu yazımda bir sonuca, sonuç- lara varmış değüim. Salt ipuçlan vermekti çabam. Bu ipuçlanndân sağ- lıkla bir yere vanlabilir. Halk ürünleri- nin insanlık maceranuzda yerlerinin epeyce etkin olduğunu söylemek fazla bir sav değil gibime geliyor. İşte Ho- meros, işte Yunus. PirSultan. Karaca- oğlan; işte türküler, işte kilimler, yontular. Size sevdiğim birkaç halk şiiri sun- mak istenm. Konuşmamın kimi yerle- rine bunlan örnek sayabilirsiniz. Şunu hiç unutmayalım, insan soyu- nun yetiştirdiği en büyük şair olan Homeros bir halk şairidır. Yunus Em- redeöyle... Şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağulan sağ iken Kahpe felek vermez benim mura- dım Viran oldum mor sümbüllü bağ iken Aradılar bir tenhada buldular Yaslandılar şıvgalanm kırdılar Yaz bahar ayında bir od verdiler Yandım gittim ala karlı dağ iken Fanmaz da deli gönlüm fanmaz Akar gözlerimin yaşı kurumaz Şimden geri beninj hükmüm yürü- mez Azil oldum güzellere bey iken Karacaoğlan der ki bakın geline ömrümün yansı gıtti talana Sual eylen bizden evel gelene Kim var idi biz burada yoğıken • Çıktım yücesine seyran eyledim Cebel önü çayır çimen görünür Bir firkat geldi de coştum ağladım AJ yeşil bahçeli Kaman görünür Şaştım hey Allahım ben de çok şaş- tım Seyrettim Akdağ'ı Bozok'a düştüm Yozgat'ın üstüne bir ateş saçtım Yanar oylum oylum duman görü- nür Biter Kırşehir'in gülleri biter Ufacık güzeller hep yeni yeter Çığrışır dalında bülbüller öter Güzelin kaşında keman görünür Gönül arzuladı Niğde'yi Boru Gün günden artmakta yiğidin zan Çifte bedestenli koca Kayseri Erciyes karşında yaman görünür Dadaloğlum der zatıdan zaü Çekin eyerleyin gökçe kır atı Göcmek değil bizim elin muradı Ak yare gitmemiz güman görünür Biz dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun Bizim içinhayırdua Kalanlara selam olsun Ecel büke belımizi Söyletmeye dilimizi Hasta iken halimizi Soranlara selam olsun Tenin ortaya açıla Yakasız gömlek biçile Bizi bir asan vechile Yuyanlara selam olsun Selaverdik kastımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selam olsun Eceli gelenler gider Hepsi gelmez yola gider Bizim halimızden haber Soranlara selam olsun Derviş Yunus söyler sözün Yaş doldurur iki gözün Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selam olsun Akşam olur mahpusane kitlenir Kimi kâğıt oynar kimi bitlenir Kiminin temyizden evrakı gelir Düştüm bir ormana yol belli değil Yatarım yatanm gün belli değil Mahpusane içinde üç ağaç incir Kolumda kelepçe boynumda zincır Zincir sallandrkça her yanım sancır Düştüm bir ormana yol belli değil Yatanm yatanm gün belli değil Enginde yüksekte yatan erenler Yetişin imdada aldı dert beni Başım alıp hangi yere gideyim Gittiğim yerlerde buldu dert beni Oturup benimle ibadet kıldı Yalan söyledi de yüzüme güldü Yalın kılıç olup üstüme geldi Çaldı bölük bölük böldü dert beni Üstümüzden geçen boran kış gibi Seherde sabahta gelen düş gibi Şahin pençesinde yavru kuş gibi Çağırta çağırta aldı dert beni Pir Sultan Abdalun Gönlüm hasta dır Kimseye diyemem herkes yastadır Bilemem deli oldu, bilmem usladır Şöyle bir sevdaya saldı dert beni Kara çadır is mi tutar Ağlayabm anam bacım Koc' Osmanh yas mı tutar Başta püskül fırlanırsa Basma fıstan kirlenirse Ya kimlere baba desin Senin bebek dillenirse —BtTTİ— 1VIEHMED KEMAL Her Şiir Öykü Gibi Kuvayı Milliye Ankarası için neyi görsem, neyi bulsam sak- larım. Ne olur ne olmaz, bir kenara korum. Geçende elime bir kitap geçti. Nâzım Hikmet'in, 1921 Ankarası'nı anlatan bir şiiri vardı. Şiir, daha Nâzım'ın Moskova'ya gitmediği, Rusça bılmediğı, Rus şairlerini tanımadığı yıllarda yazılmış, serbest dedığımiz türdendi. Acemi dizelerle doluydu. Ama bir şeyle- rin haberini ve veriyordu. Belki Nâzım'ın elinden bir daha geç- miştı. Ben buraya şiiri değil de, o yılların öyküsünü belirten sa- tırları alacagım. Zaten her şiir bir öykü değil midir? "...Üç keskin düdük ötüyor, dört el sılah pathyor. Yangın mı var? Yunan mı geliyor? Karaoğlan Çarşısı'na güneş mi dü- şüyor (Nâzım böyle söylüyor; güneş mi düşecek?). Mazlum Beyın dükkânı göçüyor, kebapçının üstüne... Kuyulu Kahve, kuyunun içine gıriyor. Muhallebıcidekı müşteriler aşure kâ- selerınin ıçine düşüyorlar. (Ordan buraya laf yetiştıren) İstan- bul muhbırlerı (ajanlar) Çankırı Kapısı'nda alıyorlar soluğu... Kepenkler şakırtılarla kapatılıyor. Karaoğlan Çarşısı'nda kı- yamet kopuyor. Sıvil taharrı memurları (gizli polisler; bunla- ra hafıye' de denirdi), jandarmalar, manga manga polisler koşuşurlar... (Çankaya'da oturan Gazi'yi koruyan Lâz Maiy- yet Bölüğu dört bir yana seğırtır. Palabıyıklı polis kelepçele- dı karşısındakinı... Kuyulu Kahve çıkartıp kafasını kuyudan, baktı kelepçelı tutukluya (o zaman mevkuf denirdi). Şaşkın- lıkla gözleri kaydı.." Zıya Yamaç'la Şekibe Yamaç, bizim Ankara yıllarından kal- ma eskı dostiarımızdır. Ziya Yamaç Basın Yayın'da çalışırdı, bir türlü rahat vermedıler. Yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Ziya, tek başına da kaçmadı, yanına ıkı arkadaşım aldı (Fah- rı Erdinç. Tuğrul Delıorman). Sabahattin Ali'nin gıttiği yoldan bir yolculuğu onlar da deniyorlardı. Aradan yıllar geçti. Ziya Yamaç ve Şekibe Yamaç, "Nâzım Aramızda" adıyla bir ki- tap çıkardılar (Hasat Yayınları). Kitapta, Nâzım'la ortak anı- lar, vayımlanmamış şiirler, bir şiir kılavuzu var. Nâzım için araş- tırma yapanların işine yarayacak malzeme... Kıtaba şöyle bir bakıyorum da aramızdan ayrılmış arkadaşlar gözlerimin önü- ne geliyor 1960'lardaydı. Budapeşte'ye gitmiştim. Tren garda durdu. Alacakaranlığın içinden (tren gara sabaha karşı varmıştı) bi- ri adımı sesleniyordu. Baktım, Zıya Yamaç'tı! Geleceğimi ga- zetelerden öğrenmış, eşiyle birlıkte gara gelmişti. Sarmaş do- laş olduk, on beş yıllık bir özlemi giderdik. Nâzım Hikmet'in hıçbir yerde yayımlanmamış şiirinde adı geçen Karaoğlan Çarşısı, Çankırı Kapı, Kuyulu Kahve şimdi yoktu. Buralara Ulus Meydanı deniyordu. Ulus Meydanı da ortadaki Atatürk heykeli ile birlıkte kocaman yapıların arası- na sınmıştı Meydan denecek hali kalmamıştı. Oysa 60 yıl önce buralar bize ne genış görünürdü!.. Düşünüyorum da, burada Taşhan diye bir otel vardı. Ken- tın en buyük hanı. Atatürk, Taşhan'ı Niğde Mutasarrıfı Ce- mal Bey'e verdirmiştı. Cemal Bey'in de Kurtuluş Savaşı sıra- sında büyük yararlıkları olmuştu. Cemal Bey Taşhan'ı almış, soyadını da Taşhan koymuştu. Oğulları Suphi, Necdet, Sey- fı çocukluk arkadaşımızdı. Kurtuluş Savaşı sırasında Nâzım, Vâ-Nû ile birlikte gizlice Anadolu'ya gıriyor. Bu adını saydığımız yerleri görüyor. Bu- rada da gızlı polis (Ayınpe) var Cepheye gidıp dövüşmek is- tıyor. Teyzesinın oğlu Alı Fuat (Cebesoy) Paşa Ankara'dadır. isteğını ona söylüyor. Teyzeoğlu, "Bir danışayım" diyor. Gi- dıp Gazı Paşa'ya danışıyor. Oradan 'olmaz' yanıtını alınca Bo- lu'ya oğretmen olarak atanıyor. Arkadaşı Vâ-Nû ile oraya gi- dıyor. Vâ-Nû, yıllar sonra bu yolculuğu, "Bu Dünyadan Nâ- zjm Geçti' diye yazar. Hem de ne güzel yazar!.. BULMACA 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Hizmetci, evlat- lık. 2/ Eski Yu- nan'da müzisyenle- rin konser verdiği basamaklı yer... Bi- rinin buynığu al- tında olan görevli. 3/ Radyumun sim- gesi... Sık gözlü ağ... Matematikte kullanılan sabit bir sayı. 4/ Soyundan gelinen kimse... "Bir şeker handey- le bezm-i şevke câm ettin beni / Nim sun peymâneyi —tamam ettin beni" (Nedim). 5/ Bir geminin su yüzünden yukan kalan bölümü. 6/ Köpek... Kakım da denilen kürk hayvanı. 7/ Arpın atası olduğu sa- nılan, Doğu'ya özgü telli bir çalgı... Iri ve boru biçiminde çiçekleri olan bir süs bitkisi. 8/ Vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan do- ku. 9/ Din adamlarının başlanna giydikleri ve simgeleri sayılan baş- lık... Uzaklık işareti. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Göllerde ve ırmaklarda balık avlamakta kullamlan, altı düz tekne. 2/ tlgeç... Bir işi yapmak, bir eyleme geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü olan istek. 3/ Tavlada bir sayı... Bağıştama... Ya- n. 4/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kul- lanılan işlem birimi... Arap abecesine göre bir harfi noktalı, bir harfi noktasız sözcüklerle yazılmış şiir. 5/ Kıbns'ın Yuna- nistan ile birleşmesi dileğini belirtmekte kullamlan siyasal de- yim... llac. 6/ Tann... Güreşte bir oyun. 7/ Galyumun simge- si... Bilimsel araştırmalarda kullamlan deney hayvanı. 8/ At ya da araba uşağı... Ortadoğu'da bir göl. 9/ Boru sesi... Ti- yatro niteliği taşıyan radyo ya da televizyon yayuu. ADALET BAKANLIĞI'NDAN MÜNHAL NOTERLtKLER Aşağıda 1991 yüı gayrisafı gelirleri yazüı bulunan birinti sınıf; An- kara Ondörduncü ve Beyoğlu Onbeşinci Notcrlikleri 16 Haziran 1992 tarihinde yaş tahdidi nedeniyle boşaiacaktır. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 22 ve müteakip maddeleri gere- ğince birind sınıf noterlerden bu noterliklere atanmaya istekli olan- larvn ilan tarihinden itıbaren bir ay içinde bakanhğımıza veya bulun- duklarr yer cumhuriyet başsavcılıklanna başvurmalan gerekmekte- dir. Posta ile doğrudan dognıya bakanlığa gönderilmiş olan dilekçeler başvurma suresi içinde bakanlığa gelmediği takdirde atama işlemin- de nazara alınmaz. tlan olunur. NoteriigiB adı 1991 yıh gayrisafl geüri Ankara Ondördüncü Noterliği Beyoğlu Onbeşinci Noterliği 1.144.544.723 Lira 2.200.989.077 Lira Basın: 26700 ÎLAN ESPİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Dos>aNo: 1991 76Esas 1992 45Karar Davacı Espive Beledıye Başkanlığı larafından davalılar Arif Inanç ve ar- kada^lun aleyhıne açılan KY 16. maddesi uyannca lespıt \e tescıl davası- nın >apılan agk yargılaması sonunda: M.ıhkcmemİ7İn 1.4.1992 tanh ve 1991 76esas. 1992 45 sa>ılı karan ile Evpıve ılçcsı Çam mahallesı tapu sicılınde kaın 81 ada 7 nolu parselın 1829 70 metrekarelik kısmının. >ine a>nı mahalle tapu sıcılınde kaın'81 ada 14 nolu parsdın 21157.50 metrekareler lamamının malıklen üzerle- nnden ıplalı ılc davacı Espıye Beledıvesı adına KY'nın 16. maddesi gere- ğmce lapuva kavıt ve lescılıne kurar verildığı. \t, bu karann davalılar Ariflnanı; ve Berrın lnanç"a ılanen tebliğinden ılibaren ^üre^ınde Yargıtay \oluna başvurmadığı takdirde hükmün ke- \e karar öretınin davalılara ılanen tcblığ olunur. Basın: 47355
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear