14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS1992 PAZARTESİ 12 DIZI-YAZI Yolunuzu mu kaybettiniz? En yakındaki Saddam posterine bakınca nerede olduğunuzu anlıyorsunuz Saddam, tıuistleıîıı clerehberiIrak'ın her yerinde Saddam'ın resimleri var çeşit Saddam'ın resmini asmak kolay değil. Bunun için çeşit. Bağdat'ta bir kahve. Çay ocağının en tepesinde jürinin onayı gerekiyor. Evet, hemen her kehtte bir resim asılı; Saddam çay içiyor. Bu görüntüleri Saddam'ın resimlerinin kendisine behzeyip çoğaltmak mümkün: Telefon santrabnda Saddam'ın benzemediğine, dolayısıyla asılıp asılmamasına karar kulağında ahizeyle resmi asılı. Camideki resimde veren özeljüriler var. Resim,jürinin onayından tahmin edileceği üzere Saddam namaz kılıyor. geçtikten sonra konusu nereye daha uygunsa oraya Genelkurmay Karargâhı'nda ise üç tane poster var: asılıyor. Eğer evinize Saddam resmi asmak Karacı Saddam, havacı Saddam, denizci Saddam. istiyorsanız bakanlıklardan birine gidin, seçin alın... I R A K G E Z İ NOTLARI Ml SİM A BAİM\\ — 2 — Irak demek, Saddam Hüseyin de- mek. Kısaltılmış adı Reis. Resmi dai- relerdeki memurlar daha çok bu adı kullaruyor. Ülkede akla gelebilecek her yerde Saddam Hüseyin fotoğrafı ve resmi, hemen her şiir kitabında öv- güleri, her televizyon programında görüntüleri var. Önce resimlerden başlayabm. Saddam'ın resimleri her yere asılı- yor. Böylece o yer, asılan resimle an- îam ve önem kazaruyor. Bunu ilk kez. kaldığım otelin birkaç yüz metre ötesindeki kahvede fark et- tim. Çay ocağının tam tepesindeki re- simde, Saddam elinde sırmah bir bar- daklaçay içiyordu. Vezaret Elam'a gitmek için merkez telefon santrahnın önünden geçlim. İki askerin sürekli devriye gezdiği ana girişte, üç metre yüksekliğinde bir Saddam resmiyle burun buruna gel- dim. Saddam. askeri giysisi içinde gü- lümseyerek telefonla konuşuyordu. Telefonun rengi de kırmi2iydı. Ben de içimden kıs kıs gülüp "Herhalde Bush'la görüşüyordur" dedim. Öyle ya. ABD Başkanı George Busfa bir yıl önce "Saddam'ın günleri sayılı "de- mişti, ama Saddam hâlâ ayakta. o ise yeniden seçilmek için ter döküyor. Saddam. bu resimleriyle özellikle yabancılara önemli bir hizmet veriyor. Resımlere bakıyorsunuz, gördüğünüz binanın ne olduğunu anlıyorsunuz. En çok da adliye binalanna yakışıyor Saddam'ın resmi. Elinde bir adalet te- razisi, sıründa siyah cüppe... Artık örnekleri çoğaltmak müm- kün. Caminin yanında Saddam na- maz kılarken, Kerkük Kalesi'nin ete- ğinde Saddam ata binerken, Bağdat Ordu Merkezi'nde üç Saddam yan ya- na; havacı, karaa ve denizci asker giy- sileriyle... Saddam'ın her resmi asümaz Saddam'ın resimlerinde tornadan çıkmış bir hava yok. Renkleri birbırin- den çok farklı kullanan ressamlann fırçasından çıkmış resimlerin seçimi de rjaşbbaşına bir iş. Bir resmin asılması ıçın öncelikle jü- rinin onayından gecmesi gerekiyor. Evet, hemen her kentte Saddam'ın re- simlerinin kendisine benzeyip benze- mediğine, dolayısıyla asılıp asılmama- sına karar veren özel jüriler var. Resim, jürinin onayından geçtikten sonra konusu nereye daha uygunsa oraya asıhyor. Kendine güvenen bazı ressamlar. resimlerini doğrudan saraya gönden- yorlar. Karşılığında da hatın sayıhr bir para alıyorlar. Eğer evinize Sad- dam resmi asmak istiyorsaruz, o da kolay. Bakanlıklardan birine gidin, se- çin alın... Bağdat'ın yam sıra Basra, Kerbela, Nasiriye, Musul ve Kerkük'te de Sad- dam resmi görmeden birkaç yüz metre yürümek mümkün değil. Caddeler böyle, ya resmi daireler? Her bir odada ortalama 4-5 Sad- dam resmi var. Üst düzey yöneticilerin odalannda daha özel resimler asılı. Örneğin, odadaki koltuk sahibi Sad- dam "dan madalya alırken ya da özel olarak dokutulmuş bir portre... Saddam gidermi? Körfez savaşından sonra bütün dünya Saddam'ın sonunun geldiğıne inanıyordu. Hele Amerika ile savaş bi- tip iç kargaşa başladığında, günlerinın sayılı olduğuna inananlar daha da art- mıştı. Oysa savaşın üzerinden bir yılı aşkın süre geçti, Saddam hâlâ ayakta. Ama buna rağmen hâlâ "gidici" di- yenlerin sayısı az değil. On beş günlük bir gezide bu konuda sağlıkh izlenim edinmek mümkün de- ğil, ama Saddam'ın sıradan bir politi- menler, Kürtler, Saddam'a düşman gibi görünüyor. Oysa Saddam bunla- nn küçüksenmeyecek bir bölümünü yanına çekmeyi başarmış. Bağdat'taki diplomaük çevrelerin bir iddiasına göre Suudi Arabistan ve Mısır, başlanna yeni bir Iran belası al- mamak için Saddam'ın devrilmesini istemiyor. Çünkü Saddam düşerse bü- yük olasıbkla nüfusun yanya yakıru olan Şiiler, yönetimi ele geçirir ve İran'la bütünleşerek diğer İslam ülke- lerine karşı yeni bir cephe oluşur. HepABDyûzûnden Irakta harap olmuş binalara, çök- müş ekonomiye bakınca akla ister is- temez şöyle bir soru takıhyor: rultudaydı. Pahalılığın da baş sorum- lusu Bush. Ambargoyu getirdi,Irak'ın elini kolunu bağladı. Türk olduğumu öğnenen herkesin ilk tepkisi "sırurı açın" oldu. Tûrklerle düşmanlık yok Halkta Türklere, Körfez savaşında- ki tutumdan ve ambargodan kaynak- lanan bir düşmanlık yok. Sadece sitem var. "Şimdiye kadar yaptınız, bari bundan sonra yapmayın" deyip ambargonun bir an önce kaldınlması- nı ve sırunn açılmasını istiyorlar. Tüccarlar, en az beş kentimizi ezbe- re biliyorlar; Diyarbâkır, Gaziantep, Mardin, Istanbul ve Ankara... Gerçi savaş fırsatçılan ambargoyu bir ölçü- yerleri elleriyle koymuş gibi bulup bombayı indirmişler. BAAS Partisi'- nin genel merkezi dümdüz, Dicle üze- rindeki köprülerden üçü kullanılamaz durumda. Posta, telefon merkezi ve diğer haberleşme cihazlannın bulun- duğu binalar yok edilmiş... Amiriye Sığınağı'nı yanüşbkla bombaladıkla- nnı söyleyen ABD'liler, buradan rad- yo sinyaİleri aldıklanna dikkat çek- mişlerdi. Savaş sırasında ABD uçaklannın pilotlann istediği yere bombayı indir- mesi, espri konusu bile olmuş. El Reşit Oteli'ndeki Vezaret Elam görevlileri, bir uçak filosunun Bağdat üzerinde uzun süre dolaşuğını görünce birbirle- rine takılmışlar: "Galiba kapı numa- Irak'ta adunbaşı rastbuıan yağkboya Saddam resimleri rasgele seçflmiyor. Her resmin bir özelliği ve aniamı var. Örneğin, Saddam namaz kılarken bir resim göriirseniz bilin ki orası camidir. Eğer Deviet Başkanı Saddam Hüseyin'i elinde adalet terazisi, sırtında cüppesi ile göriirseniz orada da Adalet Sarayı vardır. kacı olmadığı ve iktidan kolay kolay elden bırakmayacağı da görünen bir gerçek. Irak'ta Iraklı tanımmm içinde o kadar çok değişik insan kimliği var ki... Bütün bunlann birpotadaerimesı zaten çok zor. Yıne kısa süredeedindi- ğim izlenime göre Saddam, "Ulusun, dinin, mezhebin ne olursa olsun, ben- den ol yeter" demiş. Yani ırkçı bir ayı- nm yapmamış. Hıristiyanlar, en üst kademelere kadar tırmanabilmişler. Hıristiyan olan Başbakan Birinci Baş- yardımcısı Tarık Aziz, buna bir ömek. Kürtler, Şiiler ve Türkmenlerden de üst kademelere çıkanlar var. Dışan- dan bakıldığında bütün Şiiler, Türk- Saddam, bütün bunlann sorumlusu değil mi, halk nasıl hâlâ onu sevebilir? Sokaktaki vatandaşa sorarsaruz yok- luğun da, hastabklann da, her şeyın nedeni Amerika. Günlük hayatta en çok sözü edilen kişi Bush. Sokaktaki insana göre Saddam, bütün dünyaya karşı direndi. Irak'ın kahramanlığını gösterdi. Kendine ait olan Kuveyt toprağmı kahramanca savundu. Ama diğer Arap ülkeleri, Saddam'ın değil. Amerika'run yanında yer aldılar ve sa- vaş kaybedildı. Bu, aynı zamanda resmi ideoloji. Esnaf, öğrenci. genç, yaşb. konuştu- ğum kişilerin çoğunun görüşü bu doğ- de delmiş, ama bu büyûk bir pahalılığı da beraberinde getirmiş. Bağdat'ta dükkânlar Türk mallanyla dolu. Mar- garinler. bisküviler, deterjanlar çoğun- lukla Türk malı. Bunlann bir bölümü gıda maddesi statüsüyle normal yol- dan geliyor, ama çoğu kaçak. Biraha- nelerde iki çeşit bira saülıyon Irak birası ve Efes Pılsen... Irak'ta üst düzey yöneticiler de ne sorarsanız sorun, sözü dönüp dolaşü- np ambargoya getiriyorlar. Bazılan daha politik davrarup önce, Türkiye'- nin bundan doğan kaybını anlatıyor- lar. ABD uçaklan, bombalayacaklan rasını bulamadılar.. Onarım sürüyor Telefon ve benzer haberleşme mer- kezleri hemen onanlmış. Dicîe üzerin- deki Cumhuriye ve 14 Temmuz köprii- lerinin onarımı da sürüyor. Ancak kent merkezindeki bazı yerler enkaz halinde bırakılmış, turistlere savaş ha- ürası olarak gösterilmek üzere. Süt fabrikası, Yerel Yönetimler Bakanlığı ve Amiriye Sığınağı bunlann başında geliyor. StRECEK 40 biıı yıl 8li altında eilalanan destan Karacaoğlan büyük bir kişiliktir. Birçığır açıcıdır. Bu kişiliği halk benimsemiş, gönlünce bulmuş, onunla bütünleşmiş, onu yüzyıllar boyunca bellekten belleğe geliştirerek, kendinden, yaratıcılığından güzellikler, yenilikler katarak çağımıza taşımıştır. — 2 - YAŞAR KEMAL Destanlara gelince. destanlar da ya- ratıldığı çağlardaki. yıllardaki, gunler- deki gibi kalmıyor, aylar, yıllar. yüzyıllar geçtikçe değişiyorlar. Her çağ. her bölge onlara damgasını vuru- yor. Destanlar için "Her destan kırk bin yıl su altında kalmış, düzleşmiş. ci- lalanmış bir çakıltaşıdır" demışler. Bu doğrudur. Aynı destanı diyelim ki Or- ta Anadolu'da dinledik, aynı destanı aynı günlerde Çukurova'da dinledik. her iki yerde söylenen aynı destan baş- ka başkadır. Ben gençliğimde Kö- roğlu'nu Osmaniye'nin Gebeli köyünde Murtaza'dan dinlemiş. bir- kaç gün sonra da o köye otuz kilomet- re uzakhkta olan Kazmaca köyünde Güdümen Ahmet'ten dinlemiştim. İki Köroğlu arasmda değişiklik şaşılacak kadardı. Bir başka deneyimim daha oldu. Birkaç yıl sonra Murtaza'yı ma- yıs ayının başlannda dinlemiş, mayıs ayının sonunda da aynı Köroğlu'nu. Murtaza'nın köylüsü küçük Memet'- ten du>muştum. Murtaza ince. uzun yapılıydı ve yaşlıydı. Küçük Memet kısacık ve gençti. Küçük Memet utan- gaç, içine dönük bir kişi>di, Murtaza sert. kabadayı tavırlı biriydi. İki des- tancı aynı köydendi. İkisinin de ustası aynı kışiydi. Ama söyledikleri Köroğ- lu başka başkaydı. Sonra başka anlatıcılarla da karşı- laştım. Bir anlaücı kalabahklar karşı- sında başka söylüyordu, başka öğeler katıyordu deslana; yalruz söylediği za- manlarda da destan bambaşka bir şey oluyordu. Masal başı tekerleme 1940 yılında Andın'nın Akifıye kö- yünde. o köye yakın bir köyden olan Ali Kı\rak"tan çok uzun bir masal ba- şı tekerleme derlemiştim. Hani şu ünlü tekerleme. Var varanın, sür sürenin, destursuz bağa girenin zopa yemesi çoğumuş... İşte bu tekerlemede ceviz ağacmın üstüne bir kesek atılır. Ceviz ağaanın üstünde bu kesek koskoca- man uçsuz bucaksız bir tarla olur. Bu tarlayı ekerler. Biçmek için birçaredü- şünülürken, bir tilki çıkar ortaya. Adam öfkeyle orağı tilkiye atar, orak tilkinin götüne kaçar. Tilki koşar, orak biçer, tilki kaçar orak biçer... Neyse bütün ekin biçilir. Yıllar sonra, 1952 yılında trenle Erzurum'a gider- ken aynı tekerlemeyi Iğdırlı bir kişiden duydum. Adam bu sefer keseği Ağn DağYmn üstüne atıyordu. Orada kos- kocaman verimli ova oluşuyordu. Gene tilki kaçıyor orak biçiyordu. Sonra. aynı tekerlemeyi Mersin köy- lüklerinde derledim. Bu sefer de adam keseği denize atıyordu, denizin orta- sında bir ova oluşuyor, tilki koşuyor, orak biçiyordu... Bütün halk ürünleri, türküler olsun, efsaneler. destanlar, masallar, kilim- ler, yontular olsun çağa göre, coğraf- yaya. kültürlere göre değişiyorlardı. Destan. türkü, masalın kesinlikle bir yaratıcısı \ ardır. Elbette bir toplu- luğun bir sanat ürününü yaratma olanağı yoktur. Kimi ülkelerde otuz bin, kırk bin kişilik korolar olduğunu biliyoruz. O başka. İlyada ve Odysseıa üstüne kırk bin kitap yanldığı söyleniyor. Doğru ola- bilir. Ilyada'nın, Odysseia'nın insan soyunun yarattığı en büyük başyapıt olduğunu da herkes biliyor. Bu başya- pıt nasıl yaratılmış, kim yaratmış, işte bu taruşmalı. Homeros k'mdi, nasıl sö\lüyordu, nerede söylüyordu desta- nmı. bu çok iyi bilinmiyor. Birtakım olasılıklar üstünde dunıluyor. Başka- ca da olanak yok. Yalnız. bugünkü halk yaratıcılanndan yola çıkarsak belki Homeros'un kimliğine birazcık yaklaşabiliriz. Biz bugün Karacaoğ- lan. Pır Sultan Abdal, Yunus Emre. Dadaloğlu hakkında da çok az şey bi- liyoruz. Çok az şey biliyoruz dedimse de SÖZÜIHİ ettiğim kişiler üstüne birta- kım bilgiler var elimizde. Daha doğru- su ipuçlan var. Yunus'un bir ocaktan, tekkeden ye- tiştiğini biliyoruz. Yunus Ocağı da var, diyenler var. Yunus Emre'nin Yu- nus ÖcağVndan geldiğine tanıklar bulabilirsek bilim dünyamız çok şey kazanabilir. Homeros'un da bir Ho- meros Ocağı'ndan geldiğini varsaya- biüriz. Varsayabilmek bile Homeros karanlığına azıcık da olsa bir ışık kay- nağıdır. Birçok Karacaoğlan Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan üs- tüne bildiklerimiz epeyce sağlamdır. Bir varsayımdan da ötedir. Önce Ka- racaoğlan'ı ele alayım. benim gençli- ğimde Çukurova'da birçok Karaca- oğlan vardı. Birkaçıyla da tanıştım: Kadirli'nin Şabablı köyünden Kara- caoğlan. Bu Karacaoğlan benim onu tanıdığımda yirmi yaşlanndaydı. Ka- racaoğlan gibi türküler söylüyordu ve sesi çok guzeldi. Yazık ki o zamanlar çok gençtim ve folklor derlemeleri yapmıyordum. Sonra öldü. Öteki Ka- racaoğlan Toroslardandı. Çukurova'- ya çeltik biçmeye gelmişti. Yaşlı, sakallı bir adamdı. Bütün Toros köy- lüleri ona çok saygıbydılar. Ona, bir ermişe bakar gibi bakıyorlardı. Ünlü halk şairi Âşık Hüseyin de çok yerlerde kendi şiirlerini Karacaoğlan'ın şiirleri diye söylüyordu. Kul Halil, Toroslar'- ın en ünlü âşıklanndan biriydi. Yaşa- Jığı çağı kimse bilmiyor. Bana kahrsa Âşık Halil 19. yüzyıl şairidir. Onun şi- irlerini ben, Karacaoğlan'ın diye der- ledim Çukurova'da. Sonra Maraş'a gittim ki ne göreyim, benim Karaca- oğlan diye deriediğim şiirler Kul Ha- lil'inmiş. Derdiçok diye bir şair var, Maraş'ın Afşin ilçesinden. 1940'lara kadar yaşadığını biliyorum. Derdi- çok, bir imamdır. Daha yaşarken birçok şiiri Çukurova'da Karacaoğ- Odysseia yazjya geçmeden önce, yani yüz. iki, üç yüz yıl önce bu yapıtlann Gılgamış gibi tabletlerini bulabilsey- dik. bu destanlann tanınmayacak kadar dcğiştiğini görecektik. Elbette ki bugün elimizde bulunan yapıtlann çok daha güzel olduğuna tanıkhk ede- cektik. Bugün ünlü ozanlann birtakım şiirlerini cönklerde bulabiliyoruz. Halk arasından derlediklerimiz çok daha güzel. Şaşmamahyız. Araştırmalar Yunus'un bir Şairler Ocağı'ndan geldiğini bize gösterirse. bu bir olasılık bile olsa. Homeros'un böyle bir ocaktan geldiği üstüne düşü- nebilir. araştırmalan sağlıldı olarak bu yönv- çevirebilıriz. Bugünkü bilgjleri- mize göre Homeros, isterseniz biraz daha yürekli olup Homeros bir taşıyı- lan'm olda Gavurdağlı Aşık Hacı, o, a bir anlatıadır, dıyebıliriz. İlkyaratı- Hatay ın Kınkhan ılçesın.n Ceylanlı a ı a n n y a p ı t ı a n k i r n o lurlarsa olsunlar bunu destanlar için söyleyebiliriz yal- nız. İlyada, Odysseia gibi başeserler olamazlar. Odysseia'ya bakarsak bu yapıt birçok masal öğesi de taşıyor. Bu masal öğeleri de Hindistan'dan Ara- bistan'a, Çin'e, Orta Asya'ya kadar dillerde sürüp geb'yor. Belki Homeros en büyük anlaücıdır, Bin dokuz yüzle- rin büyük bir destan anlatıcısını bili- yoruz: Kürtlerin büyük destanası Abdale Zeyniki. Bugün bile Doğu Anadolu'da eski birçok destan Abdale - - - Zeyniki'nin destanı diye söyleniyor. den, yaraiıcılığından güzellikler, yeni- ömeğin Memo Alan, Siy Ahmedi. Si- bkler katarak çağımıza taşımıştır. bvi. SaliheSerte... Çünkü büyük anla- Akan buyuk bir ırmak gibi her pınan, u c l Abdale Zeyniki o destanlara kendi her dereyi, her çayı ona bağlamıştır. damgasını vurmuştu. Çocukluğumda Pir Sultan Abdal da büyük bir kişibk- " ' - - ' tir. Ona da Orta Anadolu'da birçok Karacaoğlan şiiri verilmiştir. Birçok Yunus Emre'nin oluşu, her yerde bir Yunus mezan bulunuşu, her dağda bir Köroğlu kalesi, bir Çamlıbel'i görme- miz yabana atılacak bir gerçek değil- dir. Demem o ki büyük kişilikleri, büyük ustalan. çığır açıcılan halk yüz- köyündendir. Onun çok ünlü bir şiiri- ni Osmaniye'nin Bahçe köyünde Karacaoğlan'ın şiiridir diye derledim. Daha o zamanlar Âşık Hacı sağdı. Köylüler ona Karacaoğlan kadar önem veriyorlardı. Gene de en güzel şürlerinden birkaçıru Karacaoğlan'a vermişlerdi. Karacaoğlan büyük bir kişiliktir. Bir çığır açıcıdır. Bu kişiliği halk be- nimsemiş, gönlünce bulmuş, onunla bütünleşmiş, onu yüzyıllar boyunca bellekten belleğe geliştirerek, kendin- yıllar boyunca kendi yaratıcılığıyla beslemiş, onlan çağlar bo> unca yeni- den yeniden yaratmışür. İlyada, bizdm eve gelen Abdal Musa, onu bin dokuz yüz kırk altıya kadar dinledim, destana başlamadan önce sorardı size Abdale Zeyniki'nin Memo Alan'ını mı söyleyeyim, yoksa ötekini mi? Anımsadığımca herkes Zeyniki'nin Memo Alan'ını ısterdi. Homeros'un da böyle, Abdale Zeyniki gibi bir des- tancı olduğunu söyleyemez miyiz? POLİTtKA VE OTESI MEHMED KEMAL Yıkmak Kolay Oluyor... Cumhuriyetin itanında bizde de oldu. Yıllarca, "Padişahım çok yaşa" bağıranlar dilleri dönüp de "Yaşasın cumhuriyet" diyemediler. Yadırgadılar, iki 'yaşasın'ı birbirine kanştırdılar. "Yaşasın padişah" diye bağıranların kafalannda iyi kotü, soyut somut bir padişah imgesi vardı. Cumhuriyet ne oluyordu, onun imgesi belirmemişti. Cumhuriyeti, bir türtü anlatama- yan bir aşiret şeyhi, paşaya sorar: "Paşam, şimdiye kadar bilirdik ki padişah derler biri var- dır, İstanbul'daoturur, halifedir. Ha, bu cumhuriyet nedir, na- sıl şeydir, nerede oturur, nerede kalkar, bunu biz aşirete nasıl anlatacağız?" Gerçekten de uzun yıllar cumhuriyet aşirete anlatılamamıştır. Bundan olacak cumhuriyeti bilmeden cum- huriyeti yaşadık. Cumhuriyet tek partili oldu, çok partili ol- du... Dahası var, demokrasili oldu, demokrasisiz oldu. Bugün kafalarda cumhuriyet diye bir imge vardır. Yıkılan Sovyet imparatorluğu da boylesi bir şaşkınlık geçi- riyor. Çöken imparatorluğun insanları hangi Tann'ya kul ola- caklarını bilmiyorlar. Kime 'yaşasın' diye bağıracaklannı, kime 'kahrolsun' diyeceklerini sökemiyorlar. Yıllarca, "Yaşasın ko- münizm! Yaşasın Lenin! Yaşasın Stalin" diye bağıranlar şaş- kına dönmüşlerdir. Tapındıklan Lenin heykelleri yerlerinden sökülüp atılıyor. Kremiin alanındaki Lenin mozolesi görmez- likten geliniyor. Leningrad, Petrograd olmuştur. Orak çekiçli bayraklara henüz elleşilmedi, sıra onlara da gelecektir. Dünya, imparatorluğun çöküşüne bir çözüm arıyor. Bunu çözme o denli kolay değil! Bilen daha bilmeyene anlatmadı. Gorbaçov gitti, Yeltsin çabalıvor. Gorbaçov'un açıklık ve yapılanma düsturları geçersiz. Oyle ki gittikten sonra gelen- ler ne yapacaklarını arıyorlar. Bu yıkımın bir yükü var, kim kaldıracak? Elbette bunun da bir bedeli olacaktır. İmparator- luk yıkıldıktan sonra çabaları az mı oldu? 27 Mayıs Devrimi'nin mimarlanndan Orhan Erkanlı için "İs- tanbul'u ele geçirdikten sonra birliklerin nerede silah çata- cağını, sabah çorbasını nerede içeceğini çok iyi birıyordu ama siyasal iktidan çökerttikten sonra ertesi gün ne yapacağını bilmiyordu" derler. Gerçekten ister bir askeri darbeyle olsun, ister seçimle ol- sun siyasal iktidan ele geçirmek kolaydır da ondan sonra ya- pılacak işleri kotarmak zordur 27 Mayıs hareketinde siyasal iktidan devirenler, sonrası için elde bir hazırlık olmadığından, üniversite profesÖrlerinin güdümüne giriverdiler. Bu sade 27 Mayıs hareketini yapan askerler için değil, 14 Mayıs'ta seçimle iktidan alan Demokratlar için de böyle ol- muştur. İktidara gelmişler, sonra ne yapacaklarını şaşırmış- lardır. Elde ne plan, ne eleman ne de kadro vardı. Birinci Menderes kabinesindeki bakanlara şöyle bir bakın, hepsi Menderes'ten daha ünlü, daha tanınmış kişilerdi. Büyük ço- ğunlukla iktidara gelmiş bir partının lideri buna zor dayandı. İki yıl sonra hem kabinesini daha kişiliksizlerden kurdu hem de (çok iyi bildiği) tek parti yönetimine doğru yöneldi. Son- rası malum, bir askeri darbe ile iktidardan uzaklaştı. 27 Mayısçılar da öyle, bir kurmay titizliği ile askeri hareke- ti başardılar. Ortada bir plan, bir proje olmadığı için de bo- caladılar. Önce kendi aralarmda birbiderine düştüler, sonra da iktidan sivillere acele verdiler. Sovyetler Birliği cumhuriyetlere bölündü, ama her cumhu- riyet ne yapacak bilinmiyor. Ne plan var, ne program... BULMACA 9 SQLDAN SAĞA: 1/ özütünde kuv- vet verici, yorgun- luk giderici ve ha- fıf afrodizyak etki bulunan bitki. 2/ Avuç içi... Roman, öykü gibi anlatı türlerinin giriş bö- lümüne verilen ad. 3/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynlmış bö- lüm... Bir göz ren- gi. 4/ Kendisine inanılan kimse... Koca. 5/ tşaret... Tekelci kapitalizme özgü şirketler birliği. 6/ Bir iş yapmak, bir eyle- me geçmek için duyulan, bireyin engelleyemecegi kadar güçlü istek... Cami, mescit gibi yerlerde dinsel öğüt veren kimse. 7/ Matematikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... Güney Afrika'ya yerleşen Hollan- da asılb sömürgeci. 8/ Suudi Ara- bistan'ın başkenti... Metal saplama. 9/ Eski dilde yol... Yavru, çocuk. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Herhangi bir şeyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesne. 2/ Sahip... Manisa'da her yıl dü- zenlenen geleneksel şenlik ve bu şenlikte dağıtılan macun. 3/ Ortaçağ'da açık denizde kullanılan yelkenli gemi... Şaşma be- lirten bir ünlem. 4/ Namık Kemal'in bir romanı. 5/ "En um- madığın keşfeder — ı denınun / Sen herkesi kör âlemi ser- sem mi sanırsm" (Ziya Paşa)... Ateş. 6/ Bir soru sözü... Briç- te kazanüan her ele verilen ad. 7/ Kumtaşı... İzmaritgillerden bir babk. 8/ Mesaj... Vilayet. 9/ Çıkar yol, çare... Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu'da konar-göçerlerin kıl çadırlanndan olu- şan yayla yerleşmesi. TAŞINMAZ AÇIK ARTIRMA SATIŞ İLANI T.C. ZİRAAT BANKASI ANKARA MİTHATPAŞA ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞC'NDEN Satılan taşınmazm tapu kaydı ve niteliği: • llı: Ankara llı^sı: Çankaya Mahallesı: Kocatepe Cad.Sokak Mıthatpaşa Cad. Kapı No- •» 34 Yüzolçümu:489m2 Ada 1069 Parsel: 10 ArsaPayı: 128 6528 1- Yukanda tapu ka>dı ve niteliği belırtılen taşınmaz 14.5.1992 günü. saat 14.00'de şubemız hİ7met bınasında açık arürma ile satışa çıkanlacak- tır Birinci açık artırmada taşmmaza alıa çıkmadığı veva verilen bedel muhammen bedeli bulmadığı takdırde. ıkınci anırma. 25.5 1992 günüa>- nı >er ve saatte yapılacaktır 2- Açık artırma>a katılabilmek tçın muhammen bedelın % 10u ora- nında nakıt ödenmesı veya buna eşdeğerde. bankamızca geçerh dığer ınanca gösterılmesı şarttır. 3- Bankamız 2886 sayılı Deviet Ihale Yasasfna tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veva dıledığıne yapmakta tamamen serbesttir. 4- Satış. bankamızda bulunan şaıtname esaslanna göre yapılacaktır. Bilgı almak ısteyenlenn şartnameyn incelemelen ve satışa katılanlann şannamedeki hususlan aynen kabul etmiş sayılacaklan ılan olunur. Basın: 26855 StRECEK İLAN MAZIDAĞI ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sa>ı 1991 33 DJ\J venileme dilekçesi lüm aramalara rağmen davalılardan Mehmet Erdcm"c leblığ edılnıediğınden. tebliğ >enne geçmek üzere davalı Meh- nıct Erdem'ın en gcç 2d 5 1992 günu. saat 14 OO'te Mazıdağı A^lıve Hu- kıık MdhkcmeM duru^ma salonunda hazır bulunması %e\a kendısinı bir vekıllc temsıl eıtımıesı. lıazır olnudığı ve kendısını bir \ekjHe temsıl etme- dığı takdırde >okluğund.t dııruşma yapılacağı ve bıtınleceğı ılanen tebliğ olunur Basın: 47 J23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear