Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS1992 PAZARTESİ
12 DIZI-YAZI
Yolunuzu mu kaybettiniz? En yakındaki Saddam posterine bakınca nerede olduğunuzu anlıyorsunuz
Saddam, tıuistleıîıı clerehberiIrak'ın her yerinde Saddam'ın resimleri var çeşit Saddam'ın resmini asmak kolay değil. Bunun için
çeşit. Bağdat'ta bir kahve. Çay ocağının en tepesinde jürinin onayı gerekiyor. Evet, hemen her kehtte
bir resim asılı; Saddam çay içiyor. Bu görüntüleri Saddam'ın resimlerinin kendisine behzeyip
çoğaltmak mümkün: Telefon santrabnda Saddam'ın benzemediğine, dolayısıyla asılıp asılmamasına karar
kulağında ahizeyle resmi asılı. Camideki resimde veren özeljüriler var. Resim,jürinin onayından
tahmin edileceği üzere Saddam namaz kılıyor. geçtikten sonra konusu nereye daha uygunsa oraya
Genelkurmay Karargâhı'nda ise üç tane poster var: asılıyor. Eğer evinize Saddam resmi asmak
Karacı Saddam, havacı Saddam, denizci Saddam. istiyorsanız bakanlıklardan birine gidin, seçin alın...
I R A K
G E Z İ
NOTLARI
Ml SİM A BAİM\\
— 2 —
Irak demek, Saddam Hüseyin de-
mek. Kısaltılmış adı Reis. Resmi dai-
relerdeki memurlar daha çok bu adı
kullaruyor. Ülkede akla gelebilecek
her yerde Saddam Hüseyin fotoğrafı
ve resmi, hemen her şiir kitabında öv-
güleri, her televizyon programında
görüntüleri var.
Önce resimlerden başlayabm.
Saddam'ın resimleri her yere asılı-
yor. Böylece o yer, asılan resimle an-
îam ve önem kazaruyor.
Bunu ilk kez. kaldığım otelin birkaç
yüz metre ötesindeki kahvede fark et-
tim. Çay ocağının tam tepesindeki re-
simde, Saddam elinde sırmah bir bar-
daklaçay içiyordu.
Vezaret Elam'a gitmek için merkez
telefon santrahnın önünden geçlim.
İki askerin sürekli devriye gezdiği ana
girişte, üç metre yüksekliğinde bir
Saddam resmiyle burun buruna gel-
dim. Saddam. askeri giysisi içinde gü-
lümseyerek telefonla konuşuyordu.
Telefonun rengi de kırmi2iydı. Ben de
içimden kıs kıs gülüp "Herhalde
Bush'la görüşüyordur" dedim. Öyle
ya. ABD Başkanı George Busfa bir yıl
önce "Saddam'ın günleri sayılı "de-
mişti, ama Saddam hâlâ ayakta. o ise
yeniden seçilmek için ter döküyor.
Saddam. bu resimleriyle özellikle
yabancılara önemli bir hizmet veriyor.
Resımlere bakıyorsunuz, gördüğünüz
binanın ne olduğunu anlıyorsunuz.
En çok da adliye binalanna yakışıyor
Saddam'ın resmi. Elinde bir adalet te-
razisi, sıründa siyah cüppe...
Artık örnekleri çoğaltmak müm-
kün. Caminin yanında Saddam na-
maz kılarken, Kerkük Kalesi'nin ete-
ğinde Saddam ata binerken, Bağdat
Ordu Merkezi'nde üç Saddam yan ya-
na; havacı, karaa ve denizci asker giy-
sileriyle...
Saddam'ın her resmi asümaz
Saddam'ın resimlerinde tornadan
çıkmış bir hava yok. Renkleri birbırin-
den çok farklı kullanan ressamlann
fırçasından çıkmış resimlerin seçimi de
rjaşbbaşına bir iş.
Bir resmin asılması ıçın öncelikle jü-
rinin onayından gecmesi gerekiyor.
Evet, hemen her kentte Saddam'ın re-
simlerinin kendisine benzeyip benze-
mediğine, dolayısıyla asılıp asılmama-
sına karar veren özel jüriler var.
Resim, jürinin onayından geçtikten
sonra konusu nereye daha uygunsa
oraya asıhyor.
Kendine güvenen bazı ressamlar.
resimlerini doğrudan saraya gönden-
yorlar. Karşılığında da hatın sayıhr
bir para alıyorlar. Eğer evinize Sad-
dam resmi asmak istiyorsaruz, o da
kolay. Bakanlıklardan birine gidin, se-
çin alın...
Bağdat'ın yam sıra Basra, Kerbela,
Nasiriye, Musul ve Kerkük'te de Sad-
dam resmi görmeden birkaç yüz metre
yürümek mümkün değil.
Caddeler böyle, ya resmi daireler?
Her bir odada ortalama 4-5 Sad-
dam resmi var. Üst düzey yöneticilerin
odalannda daha özel resimler asılı.
Örneğin, odadaki koltuk sahibi Sad-
dam "dan madalya alırken ya da özel
olarak dokutulmuş bir portre...
Saddam gidermi?
Körfez savaşından sonra bütün
dünya Saddam'ın sonunun geldiğıne
inanıyordu. Hele Amerika ile savaş bi-
tip iç kargaşa başladığında, günlerinın
sayılı olduğuna inananlar daha da art-
mıştı. Oysa savaşın üzerinden bir yılı
aşkın süre geçti, Saddam hâlâ ayakta.
Ama buna rağmen hâlâ "gidici" di-
yenlerin sayısı az değil.
On beş günlük bir gezide bu konuda
sağlıkh izlenim edinmek mümkün de-
ğil, ama Saddam'ın sıradan bir politi-
menler, Kürtler, Saddam'a düşman
gibi görünüyor. Oysa Saddam bunla-
nn küçüksenmeyecek bir bölümünü
yanına çekmeyi başarmış.
Bağdat'taki diplomaük çevrelerin
bir iddiasına göre Suudi Arabistan ve
Mısır, başlanna yeni bir Iran belası al-
mamak için Saddam'ın devrilmesini
istemiyor. Çünkü Saddam düşerse bü-
yük olasıbkla nüfusun yanya yakıru
olan Şiiler, yönetimi ele geçirir ve
İran'la bütünleşerek diğer İslam ülke-
lerine karşı yeni bir cephe oluşur.
HepABDyûzûnden
Irakta harap olmuş binalara, çök-
müş ekonomiye bakınca akla ister is-
temez şöyle bir soru takıhyor:
rultudaydı. Pahalılığın da baş sorum-
lusu Bush. Ambargoyu getirdi,Irak'ın
elini kolunu bağladı. Türk olduğumu
öğnenen herkesin ilk tepkisi "sırurı
açın" oldu.
Tûrklerle düşmanlık yok
Halkta Türklere, Körfez savaşında-
ki tutumdan ve ambargodan kaynak-
lanan bir düşmanlık yok. Sadece sitem
var. "Şimdiye kadar yaptınız, bari
bundan sonra yapmayın" deyip
ambargonun bir an önce kaldınlması-
nı ve sırunn açılmasını istiyorlar.
Tüccarlar, en az beş kentimizi ezbe-
re biliyorlar; Diyarbâkır, Gaziantep,
Mardin, Istanbul ve Ankara... Gerçi
savaş fırsatçılan ambargoyu bir ölçü-
yerleri elleriyle koymuş gibi bulup
bombayı indirmişler. BAAS Partisi'-
nin genel merkezi dümdüz, Dicle üze-
rindeki köprülerden üçü kullanılamaz
durumda. Posta, telefon merkezi ve
diğer haberleşme cihazlannın bulun-
duğu binalar yok edilmiş... Amiriye
Sığınağı'nı yanüşbkla bombaladıkla-
nnı söyleyen ABD'liler, buradan rad-
yo sinyaİleri aldıklanna dikkat çek-
mişlerdi.
Savaş sırasında ABD uçaklannın
pilotlann istediği yere bombayı indir-
mesi, espri konusu bile olmuş. El Reşit
Oteli'ndeki Vezaret Elam görevlileri,
bir uçak filosunun Bağdat üzerinde
uzun süre dolaşuğını görünce birbirle-
rine takılmışlar: "Galiba kapı numa-
Irak'ta adunbaşı rastbuıan yağkboya Saddam resimleri rasgele seçflmiyor. Her
resmin bir özelliği ve aniamı var. Örneğin, Saddam namaz kılarken bir resim
göriirseniz bilin ki orası camidir. Eğer Deviet Başkanı Saddam Hüseyin'i elinde
adalet terazisi, sırtında cüppesi ile göriirseniz orada da Adalet Sarayı vardır.
kacı olmadığı ve iktidan kolay kolay
elden bırakmayacağı da görünen bir
gerçek. Irak'ta Iraklı tanımmm içinde
o kadar çok değişik insan kimliği var
ki... Bütün bunlann birpotadaerimesı
zaten çok zor. Yıne kısa süredeedindi-
ğim izlenime göre Saddam, "Ulusun,
dinin, mezhebin ne olursa olsun, ben-
den ol yeter" demiş. Yani ırkçı bir ayı-
nm yapmamış. Hıristiyanlar, en üst
kademelere kadar tırmanabilmişler.
Hıristiyan olan Başbakan Birinci Baş-
yardımcısı Tarık Aziz, buna bir ömek.
Kürtler, Şiiler ve Türkmenlerden de
üst kademelere çıkanlar var. Dışan-
dan bakıldığında bütün Şiiler, Türk-
Saddam, bütün bunlann sorumlusu
değil mi, halk nasıl hâlâ onu sevebilir?
Sokaktaki vatandaşa sorarsaruz yok-
luğun da, hastabklann da, her şeyın
nedeni Amerika. Günlük hayatta en
çok sözü edilen kişi Bush. Sokaktaki
insana göre Saddam, bütün dünyaya
karşı direndi. Irak'ın kahramanlığını
gösterdi. Kendine ait olan Kuveyt
toprağmı kahramanca savundu. Ama
diğer Arap ülkeleri, Saddam'ın değil.
Amerika'run yanında yer aldılar ve sa-
vaş kaybedildı.
Bu, aynı zamanda resmi ideoloji.
Esnaf, öğrenci. genç, yaşb. konuştu-
ğum kişilerin çoğunun görüşü bu doğ-
de delmiş, ama bu büyûk bir pahalılığı
da beraberinde getirmiş. Bağdat'ta
dükkânlar Türk mallanyla dolu. Mar-
garinler. bisküviler, deterjanlar çoğun-
lukla Türk malı. Bunlann bir bölümü
gıda maddesi statüsüyle normal yol-
dan geliyor, ama çoğu kaçak. Biraha-
nelerde iki çeşit bira saülıyon Irak
birası ve Efes Pılsen...
Irak'ta üst düzey yöneticiler de ne
sorarsanız sorun, sözü dönüp dolaşü-
np ambargoya getiriyorlar. Bazılan
daha politik davrarup önce, Türkiye'-
nin bundan doğan kaybını anlatıyor-
lar.
ABD uçaklan, bombalayacaklan
rasını bulamadılar..
Onarım sürüyor
Telefon ve benzer haberleşme mer-
kezleri hemen onanlmış. Dicîe üzerin-
deki Cumhuriye ve 14 Temmuz köprii-
lerinin onarımı da sürüyor. Ancak
kent merkezindeki bazı yerler enkaz
halinde bırakılmış, turistlere savaş ha-
ürası olarak gösterilmek üzere. Süt
fabrikası, Yerel Yönetimler Bakanlığı
ve Amiriye Sığınağı bunlann başında
geliyor.
StRECEK
40 biıı yıl 8li altında eilalanan destan
Karacaoğlan büyük bir kişiliktir. Birçığır
açıcıdır. Bu kişiliği halk benimsemiş, gönlünce
bulmuş, onunla bütünleşmiş, onu yüzyıllar
boyunca bellekten belleğe geliştirerek,
kendinden, yaratıcılığından güzellikler,
yenilikler katarak çağımıza taşımıştır.
— 2 -
YAŞAR KEMAL
Destanlara gelince. destanlar da ya-
ratıldığı çağlardaki. yıllardaki, gunler-
deki gibi kalmıyor, aylar, yıllar.
yüzyıllar geçtikçe değişiyorlar. Her
çağ. her bölge onlara damgasını vuru-
yor. Destanlar için "Her destan kırk
bin yıl su altında kalmış, düzleşmiş. ci-
lalanmış bir çakıltaşıdır" demışler. Bu
doğrudur. Aynı destanı diyelim ki Or-
ta Anadolu'da dinledik, aynı destanı
aynı günlerde Çukurova'da dinledik.
her iki yerde söylenen aynı destan baş-
ka başkadır. Ben gençliğimde Kö-
roğlu'nu Osmaniye'nin Gebeli
köyünde Murtaza'dan dinlemiş. bir-
kaç gün sonra da o köye otuz kilomet-
re uzakhkta olan Kazmaca köyünde
Güdümen Ahmet'ten dinlemiştim. İki
Köroğlu arasmda değişiklik şaşılacak
kadardı. Bir başka deneyimim daha
oldu. Birkaç yıl sonra Murtaza'yı ma-
yıs ayının başlannda dinlemiş, mayıs
ayının sonunda da aynı Köroğlu'nu.
Murtaza'nın köylüsü küçük Memet'-
ten du>muştum. Murtaza ince. uzun
yapılıydı ve yaşlıydı. Küçük Memet
kısacık ve gençti. Küçük Memet utan-
gaç, içine dönük bir kişi>di, Murtaza
sert. kabadayı tavırlı biriydi. İki des-
tancı aynı köydendi. İkisinin de ustası
aynı kışiydi. Ama söyledikleri Köroğ-
lu başka başkaydı.
Sonra başka anlatıcılarla da karşı-
laştım. Bir anlaücı kalabahklar karşı-
sında başka söylüyordu, başka öğeler
katıyordu deslana; yalruz söylediği za-
manlarda da destan bambaşka bir şey
oluyordu.
Masal başı tekerleme
1940 yılında Andın'nın Akifıye kö-
yünde. o köye yakın bir köyden olan
Ali Kı\rak"tan çok uzun bir masal ba-
şı tekerleme derlemiştim. Hani şu ünlü
tekerleme. Var varanın, sür sürenin,
destursuz bağa girenin zopa yemesi
çoğumuş... İşte bu tekerlemede ceviz
ağacmın üstüne bir kesek atılır. Ceviz
ağaanın üstünde bu kesek koskoca-
man uçsuz bucaksız bir tarla olur. Bu
tarlayı ekerler. Biçmek için birçaredü-
şünülürken, bir tilki çıkar ortaya.
Adam öfkeyle orağı tilkiye atar, orak
tilkinin götüne kaçar. Tilki koşar,
orak biçer, tilki kaçar orak biçer...
Neyse bütün ekin biçilir. Yıllar sonra,
1952 yılında trenle Erzurum'a gider-
ken aynı tekerlemeyi Iğdırlı bir kişiden
duydum. Adam bu sefer keseği Ağn
DağYmn üstüne atıyordu. Orada kos-
kocaman verimli ova oluşuyordu.
Gene tilki kaçıyor orak biçiyordu.
Sonra. aynı tekerlemeyi Mersin köy-
lüklerinde derledim. Bu sefer de adam
keseği denize atıyordu, denizin orta-
sında bir ova oluşuyor, tilki koşuyor,
orak biçiyordu...
Bütün halk ürünleri, türküler olsun,
efsaneler. destanlar, masallar, kilim-
ler, yontular olsun çağa göre, coğraf-
yaya. kültürlere göre değişiyorlardı.
Destan. türkü, masalın kesinlikle
bir yaratıcısı \ ardır. Elbette bir toplu-
luğun bir sanat ürününü yaratma
olanağı yoktur. Kimi ülkelerde otuz
bin, kırk bin kişilik korolar olduğunu
biliyoruz. O başka.
İlyada ve Odysseıa üstüne kırk bin
kitap yanldığı söyleniyor. Doğru ola-
bilir. Ilyada'nın, Odysseia'nın insan
soyunun yarattığı en büyük başyapıt
olduğunu da herkes biliyor. Bu başya-
pıt nasıl yaratılmış, kim yaratmış, işte
bu taruşmalı. Homeros k'mdi, nasıl
sö\lüyordu, nerede söylüyordu desta-
nmı. bu çok iyi bilinmiyor. Birtakım
olasılıklar üstünde dunıluyor. Başka-
ca da olanak yok. Yalnız. bugünkü
halk yaratıcılanndan yola çıkarsak
belki Homeros'un kimliğine birazcık
yaklaşabiliriz. Biz bugün Karacaoğ-
lan. Pır Sultan Abdal, Yunus Emre.
Dadaloğlu hakkında da çok az şey bi-
liyoruz. Çok az şey biliyoruz dedimse
de SÖZÜIHİ ettiğim kişiler üstüne birta-
kım bilgiler var elimizde. Daha doğru-
su ipuçlan var.
Yunus'un bir ocaktan, tekkeden ye-
tiştiğini biliyoruz. Yunus Ocağı da
var, diyenler var. Yunus Emre'nin Yu-
nus ÖcağVndan geldiğine tanıklar
bulabilirsek bilim dünyamız çok şey
kazanabilir. Homeros'un da bir Ho-
meros Ocağı'ndan geldiğini varsaya-
biüriz. Varsayabilmek bile Homeros
karanlığına azıcık da olsa bir ışık kay-
nağıdır.
Birçok Karacaoğlan
Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan üs-
tüne bildiklerimiz epeyce sağlamdır.
Bir varsayımdan da ötedir. Önce Ka-
racaoğlan'ı ele alayım. benim gençli-
ğimde Çukurova'da birçok Karaca-
oğlan vardı. Birkaçıyla da tanıştım:
Kadirli'nin Şabablı köyünden Kara-
caoğlan. Bu Karacaoğlan benim onu
tanıdığımda yirmi yaşlanndaydı. Ka-
racaoğlan gibi türküler söylüyordu ve
sesi çok guzeldi. Yazık ki o zamanlar
çok gençtim ve folklor derlemeleri
yapmıyordum. Sonra öldü. Öteki Ka-
racaoğlan Toroslardandı. Çukurova'-
ya çeltik biçmeye gelmişti. Yaşlı,
sakallı bir adamdı. Bütün Toros köy-
lüleri ona çok saygıbydılar. Ona, bir
ermişe bakar gibi bakıyorlardı. Ünlü
halk şairi Âşık Hüseyin de çok yerlerde
kendi şiirlerini Karacaoğlan'ın şiirleri
diye söylüyordu. Kul Halil, Toroslar'-
ın en ünlü âşıklanndan biriydi. Yaşa-
Jığı çağı kimse bilmiyor. Bana kahrsa
Âşık Halil 19. yüzyıl şairidir. Onun şi-
irlerini ben, Karacaoğlan'ın diye der-
ledim Çukurova'da. Sonra Maraş'a
gittim ki ne göreyim, benim Karaca-
oğlan diye deriediğim şiirler Kul Ha-
lil'inmiş. Derdiçok diye bir şair var,
Maraş'ın Afşin ilçesinden. 1940'lara
kadar yaşadığını biliyorum. Derdi-
çok, bir imamdır. Daha yaşarken
birçok şiiri Çukurova'da Karacaoğ-
Odysseia yazjya geçmeden önce, yani
yüz. iki, üç yüz yıl önce bu yapıtlann
Gılgamış gibi tabletlerini bulabilsey-
dik. bu destanlann tanınmayacak
kadar dcğiştiğini görecektik. Elbette
ki bugün elimizde bulunan yapıtlann
çok daha güzel olduğuna tanıkhk ede-
cektik. Bugün ünlü ozanlann birtakım
şiirlerini cönklerde bulabiliyoruz.
Halk arasından derlediklerimiz çok
daha güzel. Şaşmamahyız.
Araştırmalar Yunus'un bir Şairler
Ocağı'ndan geldiğini bize gösterirse.
bu bir olasılık bile olsa. Homeros'un
böyle bir ocaktan geldiği üstüne düşü-
nebilir. araştırmalan sağlıldı olarak bu
yönv- çevirebilıriz. Bugünkü bilgjleri-
mize göre Homeros, isterseniz biraz
daha yürekli olup Homeros bir taşıyı-
lan'm olda Gavurdağlı Aşık Hacı, o, a bir anlatıadır, dıyebıliriz. İlkyaratı-
Hatay ın Kınkhan ılçesın.n Ceylanlı a
ı a n n y a p ı t
ı a n k i r n o
lurlarsa olsunlar
bunu destanlar için söyleyebiliriz yal-
nız. İlyada, Odysseia gibi başeserler
olamazlar. Odysseia'ya bakarsak bu
yapıt birçok masal öğesi de taşıyor. Bu
masal öğeleri de Hindistan'dan Ara-
bistan'a, Çin'e, Orta Asya'ya kadar
dillerde sürüp geb'yor. Belki Homeros
en büyük anlaücıdır, Bin dokuz yüzle-
rin büyük bir destan anlatıcısını bili-
yoruz: Kürtlerin büyük destanası
Abdale Zeyniki. Bugün bile Doğu
Anadolu'da eski birçok destan Abdale
- - - Zeyniki'nin destanı diye söyleniyor.
den, yaraiıcılığından güzellikler, yeni- ömeğin Memo Alan, Siy Ahmedi. Si-
bkler katarak çağımıza taşımıştır. bvi. SaliheSerte... Çünkü büyük anla-
Akan buyuk bir ırmak gibi her pınan, u c l Abdale Zeyniki o destanlara kendi
her dereyi, her çayı ona bağlamıştır. damgasını vurmuştu. Çocukluğumda
Pir Sultan Abdal da büyük bir kişibk- " ' - - '
tir. Ona da Orta Anadolu'da birçok
Karacaoğlan şiiri verilmiştir. Birçok
Yunus Emre'nin oluşu, her yerde bir
Yunus mezan bulunuşu, her dağda bir
Köroğlu kalesi, bir Çamlıbel'i görme-
miz yabana atılacak bir gerçek değil-
dir. Demem o ki büyük kişilikleri,
büyük ustalan. çığır açıcılan halk yüz-
köyündendir. Onun çok ünlü bir şiiri-
ni Osmaniye'nin Bahçe köyünde
Karacaoğlan'ın şiiridir diye derledim.
Daha o zamanlar Âşık Hacı sağdı.
Köylüler ona Karacaoğlan kadar
önem veriyorlardı. Gene de en güzel
şürlerinden birkaçıru Karacaoğlan'a
vermişlerdi.
Karacaoğlan büyük bir kişiliktir.
Bir çığır açıcıdır. Bu kişiliği halk be-
nimsemiş, gönlünce bulmuş, onunla
bütünleşmiş, onu yüzyıllar boyunca
bellekten belleğe geliştirerek, kendin-
yıllar boyunca kendi yaratıcılığıyla
beslemiş, onlan çağlar bo> unca yeni-
den yeniden yaratmışür. İlyada,
bizdm eve gelen Abdal Musa, onu bin
dokuz yüz kırk altıya kadar dinledim,
destana başlamadan önce sorardı size
Abdale Zeyniki'nin Memo Alan'ını
mı söyleyeyim, yoksa ötekini mi?
Anımsadığımca herkes Zeyniki'nin
Memo Alan'ını ısterdi. Homeros'un
da böyle, Abdale Zeyniki gibi bir des-
tancı olduğunu söyleyemez miyiz?
POLİTtKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Yıkmak Kolay Oluyor...
Cumhuriyetin itanında bizde de oldu. Yıllarca, "Padişahım
çok yaşa" bağıranlar dilleri dönüp de "Yaşasın cumhuriyet"
diyemediler. Yadırgadılar, iki 'yaşasın'ı birbirine kanştırdılar.
"Yaşasın padişah" diye bağıranların kafalannda iyi kotü, soyut
somut bir padişah imgesi vardı. Cumhuriyet ne oluyordu,
onun imgesi belirmemişti. Cumhuriyeti, bir türtü anlatama-
yan bir aşiret şeyhi, paşaya sorar:
"Paşam, şimdiye kadar bilirdik ki padişah derler biri var-
dır, İstanbul'daoturur, halifedir. Ha, bu cumhuriyet nedir, na-
sıl şeydir, nerede oturur, nerede kalkar, bunu biz aşirete nasıl
anlatacağız?" Gerçekten de uzun yıllar cumhuriyet aşirete
anlatılamamıştır. Bundan olacak cumhuriyeti bilmeden cum-
huriyeti yaşadık. Cumhuriyet tek partili oldu, çok partili ol-
du... Dahası var, demokrasili oldu, demokrasisiz oldu. Bugün
kafalarda cumhuriyet diye bir imge vardır.
Yıkılan Sovyet imparatorluğu da boylesi bir şaşkınlık geçi-
riyor. Çöken imparatorluğun insanları hangi Tann'ya kul ola-
caklarını bilmiyorlar. Kime 'yaşasın' diye bağıracaklannı, kime
'kahrolsun' diyeceklerini sökemiyorlar. Yıllarca, "Yaşasın ko-
münizm! Yaşasın Lenin! Yaşasın Stalin" diye bağıranlar şaş-
kına dönmüşlerdir. Tapındıklan Lenin heykelleri yerlerinden
sökülüp atılıyor. Kremiin alanındaki Lenin mozolesi görmez-
likten geliniyor. Leningrad, Petrograd olmuştur. Orak çekiçli
bayraklara henüz elleşilmedi, sıra onlara da gelecektir.
Dünya, imparatorluğun çöküşüne bir çözüm arıyor. Bunu
çözme o denli kolay değil! Bilen daha bilmeyene anlatmadı.
Gorbaçov gitti, Yeltsin çabalıvor. Gorbaçov'un açıklık ve
yapılanma düsturları geçersiz. Oyle ki gittikten sonra gelen-
ler ne yapacaklarını arıyorlar. Bu yıkımın bir yükü var, kim
kaldıracak? Elbette bunun da bir bedeli olacaktır. İmparator-
luk yıkıldıktan sonra çabaları az mı oldu?
27 Mayıs Devrimi'nin mimarlanndan Orhan Erkanlı için "İs-
tanbul'u ele geçirdikten sonra birliklerin nerede silah çata-
cağını, sabah çorbasını nerede içeceğini çok iyi birıyordu ama
siyasal iktidan çökerttikten sonra ertesi gün ne yapacağını
bilmiyordu" derler.
Gerçekten ister bir askeri darbeyle olsun, ister seçimle ol-
sun siyasal iktidan ele geçirmek kolaydır da ondan sonra ya-
pılacak işleri kotarmak zordur 27 Mayıs hareketinde siyasal
iktidan devirenler, sonrası için elde bir hazırlık olmadığından,
üniversite profesÖrlerinin güdümüne giriverdiler.
Bu sade 27 Mayıs hareketini yapan askerler için değil, 14
Mayıs'ta seçimle iktidan alan Demokratlar için de böyle ol-
muştur. İktidara gelmişler, sonra ne yapacaklarını şaşırmış-
lardır. Elde ne plan, ne eleman ne de kadro vardı. Birinci
Menderes kabinesindeki bakanlara şöyle bir bakın, hepsi
Menderes'ten daha ünlü, daha tanınmış kişilerdi. Büyük ço-
ğunlukla iktidara gelmiş bir partının lideri buna zor dayandı.
İki yıl sonra hem kabinesini daha kişiliksizlerden kurdu hem
de (çok iyi bildiği) tek parti yönetimine doğru yöneldi. Son-
rası malum, bir askeri darbe ile iktidardan uzaklaştı.
27 Mayısçılar da öyle, bir kurmay titizliği ile askeri hareke-
ti başardılar. Ortada bir plan, bir proje olmadığı için de bo-
caladılar. Önce kendi aralarmda birbiderine düştüler, sonra
da iktidan sivillere acele verdiler.
Sovyetler Birliği cumhuriyetlere bölündü, ama her cumhu-
riyet ne yapacak bilinmiyor. Ne plan var, ne program...
BULMACA
9
SQLDAN SAĞA:
1/ özütünde kuv-
vet verici, yorgun-
luk giderici ve ha-
fıf afrodizyak etki
bulunan bitki. 2/
Avuç içi... Roman,
öykü gibi anlatı
türlerinin giriş bö-
lümüne verilen ad.
3/ Okul, kışla gibi
yerlerde hastalar
için aynlmış bö-
lüm... Bir göz ren-
gi. 4/ Kendisine
inanılan kimse...
Koca. 5/ tşaret...
Tekelci kapitalizme özgü şirketler
birliği. 6/ Bir iş yapmak, bir eyle-
me geçmek için duyulan, bireyin
engelleyemecegi kadar güçlü istek...
Cami, mescit gibi yerlerde dinsel
öğüt veren kimse. 7/ Matematikte
bir kuvvetin derecesini veren sayı...
Güney Afrika'ya yerleşen Hollan-
da asılb sömürgeci. 8/ Suudi Ara-
bistan'ın başkenti... Metal saplama.
9/ Eski dilde yol... Yavru, çocuk.
YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Herhangi bir şeyi ona uygun
nitelikte tamamlayan nesne. 2/ Sahip... Manisa'da her yıl dü-
zenlenen geleneksel şenlik ve bu şenlikte dağıtılan macun. 3/
Ortaçağ'da açık denizde kullanılan yelkenli gemi... Şaşma be-
lirten bir ünlem. 4/ Namık Kemal'in bir romanı. 5/ "En um-
madığın keşfeder — ı denınun / Sen herkesi kör âlemi ser-
sem mi sanırsm" (Ziya Paşa)... Ateş. 6/ Bir soru sözü... Briç-
te kazanüan her ele verilen ad. 7/ Kumtaşı... İzmaritgillerden
bir babk. 8/ Mesaj... Vilayet. 9/ Çıkar yol, çare... Doğu ve Gü-
neydoğu Anadolu'da konar-göçerlerin kıl çadırlanndan olu-
şan yayla yerleşmesi.
TAŞINMAZ
AÇIK ARTIRMA SATIŞ İLANI
T.C. ZİRAAT BANKASI
ANKARA MİTHATPAŞA
ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞC'NDEN
Satılan taşınmazm tapu kaydı ve niteliği: •
llı: Ankara
llı^sı: Çankaya
Mahallesı: Kocatepe
Cad.Sokak Mıthatpaşa Cad.
Kapı No- •» 34
Yüzolçümu:489m2
Ada 1069
Parsel: 10
ArsaPayı: 128 6528
1- Yukanda tapu ka>dı ve niteliği belırtılen taşınmaz 14.5.1992 günü.
saat 14.00'de şubemız hİ7met bınasında açık arürma ile satışa çıkanlacak-
tır Birinci açık artırmada taşmmaza alıa çıkmadığı veva verilen bedel
muhammen bedeli bulmadığı takdırde. ıkınci anırma. 25.5 1992 günüa>-
nı >er ve saatte yapılacaktır
2- Açık artırma>a katılabilmek tçın muhammen bedelın % 10u ora-
nında nakıt ödenmesı veya buna eşdeğerde. bankamızca geçerh dığer
ınanca gösterılmesı şarttır.
3- Bankamız 2886 sayılı Deviet Ihale Yasasfna tabi olmayıp ihaleyi
yapıp yapmamakta veva dıledığıne yapmakta tamamen serbesttir.
4- Satış. bankamızda bulunan şaıtname esaslanna göre yapılacaktır.
Bilgı almak ısteyenlenn şartnameyn incelemelen ve satışa katılanlann
şannamedeki hususlan aynen kabul etmiş sayılacaklan ılan olunur.
Basın: 26855
StRECEK
İLAN
MAZIDAĞI
ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sa>ı 1991 33
DJ\J venileme dilekçesi lüm aramalara rağmen davalılardan Mehmet
Erdcm"c leblığ edılnıediğınden. tebliğ >enne geçmek üzere davalı Meh-
nıct Erdem'ın en gcç 2d 5 1992 günu. saat 14 OO'te Mazıdağı A^lıve Hu-
kıık MdhkcmeM duru^ma salonunda hazır bulunması %e\a kendısinı bir
vekıllc temsıl eıtımıesı. lıazır olnudığı ve kendısını bir \ekjHe temsıl etme-
dığı takdırde >okluğund.t dııruşma yapılacağı ve bıtınleceğı ılanen tebliğ
olunur
Basın: 47 J23