25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS1992 PERŞEMBE 12 DIZI-YAZI Erzincan'da 3 bin 500 memur tayin için başvurdu, devlet kurumlan birer birer kenti terk ediyor Önce toprak göçtü ardından insaıılar Unutulan kent E R Z İ N C A N Vazı ve fotoğraflar: BEHZAT ŞAHIiN - 3 — Erzincan'da sıkça rastlanan bir manzara: Ev eşyası yüklenen bir lcam- yon, buruk aynlış sahneleri, abşılnuş çevreaen kopuşun ve bılinmez bir gele- ceğe uzanışın ilk adımlan... Eşya yüklü kamyonun üstünde ko- nuşuyoruz Erol Altınova'yla. Yolcu- luk Izmir'e. Iki çocuğu ve eşiyle, "Bu- rada yapacak bir şey yok" diye düşün- düğü memlekeunden kopup, bundan sonraki yaşamını tzmir'de biçimlen- dirmek üzere yola çıkacak birazdan. Mesleğı, "serbest." Depremde ağır ha- sar gören evi kullanılmaz halde. Bir evı kalrnış onu Erzincan'a bağlayan, o da oturulmaz hale gelince başka çare bu- lamamış. "Göçmeyip de ne yapayım? Burada yapacak bir şey kalmadı ki. Devlet yardım etmedi ki kalayım. İz- mir'de başımızın çaresine bakacağu." Ne iş yapacak, nasıl yaşayacaklar tz- mir'de? "Yapanz bir şeyler. Burada ne yapılacak?" Evsahibi zam yapmca Şeyhattin Karakaş, devlet memuru. Kirada. Depremde, oturduğu ev zarar görmemiş. Ancak, depremden sonra evsahibi dayanmış kapıya. 200 bin lıra olan kirayı 700 bineçıkarmış. "Bu kira memur maaşıyla ödenmez" deyip yer- leşmiş bir cadıra. Kızılay'dan aldıgı çadırda, iki çocuğu ve eşiyle kira ver- meden oturuyor şimdi. Vermiş dilek- çeyi, tayinini bekliyor. Erzincan'dan göç edenler bir değil. beş değil. Deprernin ardından ilk bir ayda binlerce kişj göç eımış. Göçün yönü batıya ve güneye. Can Erzincan Seyahat'in sahibi Adnan ölmeztürk, depremden sonraki ilk ayda îstanbul, Ankara, tzmir, Antalya ve Bursa'ya dûzenledikleri seferlerde yüzde 300 oranında bir artış olduğunu söylüyor. Korsan seferler de cabası. Hurçsattşlannda arüş Bir başka gösterge de artan hurç sa- tışlan. Yatağın yorganın denk edilip sanldığı hurçlar, Başgöze Çeyız Ma- ğazası sahibi Osman Başgöze'ye göre peynir-ekmek gibi satıyor. "Eskiden çarşaf, nevresim, yorgan satardık. Er- zincan'ın geleni çok olurdu. özellikle de memurTar. 2.5 aydır hurçtan başka bir şey satamıyoruz." Depremde ağır hasar gören Kızılay tşhanı'nın önüne kurduğu prefabrik çeyiz mağazasının kapısında bir tabela: "Hurç kalmadı, yann gelecek." Patlayan talebi karşıla- makta zorlanan Osman Başgöze'nin işleri iyi. Devlet de göç ediyor Göç eden yalnız sıvüler değil. Devle- tin bazı kurumlan da "şimdilik" göç ettniş. Laborant Meslek Lisesi Af- yon'a, Polis Okulu Erzurum'a göç etmiş. Atatûrk Üniversitesi'ne bağlı yûksek okullar da yerinde yok. Devlet Güvenlik Mahkemesi yine öyle. Has- tanelerse şimdilik çadırlarda hizmet veriyor. Tûm bunlara tanık olan Er- zincanhlann aklına, 1939 depreminde "geçici" olarak taşındığj söylenen Ku- leli Askeri Lisesi geliyor. Gazeteci Murat Cankut'un göçle il- gili izlenimlerini dinüyoruz: "Vatandaş diyor ki, 'Ben, Erzin- can'da yannı meçhul yaşayacağıma, gider tstanbul'da hamallık yapanm.' Ağlaya-sızlaya giden çok insan gör- dûk, ama başka çaresi yok. Bu topra- ğa kızdığından gitmiyor, bu toprak her zaman böyle. Eğer toprağa kin tu- tulmuş olsaydı, Erzincan bomboş ka- hrdı. 39'da 40 bin insanı almış bu top- rak. 39'da kalan insan 92'de niye kahnasın? Niye hepsi gitmeyi düşün- 939 depremınde devletin yaptığı bir şeyler vardı Erzincanlıyı kentte tutan, şimdi yok. Bugüne kadar yaklaşık 30 bin kişi BİR ÇADIR HATIRASI-AK Aferin Şeker Fabrikası'nda çahşıyor. Şeker 2 Konut Yapı KooperatifTndeki evi hasar görünce, o da çareyi eşi ve üç çocuğuy- la çadıra sığınmakta bulmuş. Çadınn »çinde sadece bir soba ve yataklar var. Gülçiçek Aferin çadır yaşammı şöyle özettiyor Toz, toprak ve pislik içüıdeyiz. sün? 39'da devletin yaptığı bir şeyler vardı bu milleti burada tutan, şimdi yok. Şimdiye kadar yaklaşık 30 bin ki- şi göç etti. Bütün memurlar tayin iste- di. Ama, daha bu bir şey değil; okulla- nn tatil olmasıyla birlikte bir göç dalgası daha yaşanacak. Kışa doğru bir şeyler yapümazsa, bir göç dalgası da o zaman. Devlet buraya teşvik edici bir şeyler geüreceğine, kendi varlıkla- nnı götürûyor. Yani, devlet Erzincan'- dan taşınıyor. Endncanh niye taşın- masın?" Erzincan Valisi Recep Yazıaoğlu da, göçün bürokrasiye yansıyan yanı- nı, "Tayin paniği" diye nitelendiriyor. Yazıaoğlu, depremden sonra kamu görevlilerinin panik halinde tayin tale- binde bulunduğunu, şimdiye kadar il merkezinden 3 bin 500 başvurudan yansmın tayin edildiğini anlatıyor. "Aynca" diyor, "İlimiz merkez ilçede görevli bin 200 öğretmenin 1076'sı da tayin talebinde bulunmuş, bunlann yerine gelen öğretmenlerin yüzde 90'- ının stajyer olması ve tüm okul yöneti- cilerinin tayin edilmesi nedeniyle önümüzdeki eğitim döneminde büyük problemlerle karşı karşıya kabnacak. Bu durum da, halen devam eden il dı- şına öğrenci naklini olağanüstü boyut- lara çıkaracak." Vali Yazıaoğlu, göç edenlerin geri döneceği inananda. "En basit örneği, benim makam şoförüm de tayin istedi. Şimdi Ankara'da. Dönmek istiyor ama, artık benım şoförüm olarak çalı- şamaz." Ve, bol bol sabır öneriyor Vali Yazı- aoğlu Erzincanlılara: "Bu, ön çahşma isteyen bir olay. Hasar tespiti, rapor hazırlanması, ya- pılacak işlerin bir program haline geti- rilmesi... 1290 konutun ihalesi yapıldı, Serbest meslek sahibi Erol Altınova, iki çocuğu ve eşiyle, memleketi Erzincan'dan kopup, yaşammı tzmir'de biçim- lendirmek üzere yola çıkmaya hazırtanıyor. Birazdan tüpü de kamyona yerleştirecek. Sonra ver elini güzel tzmir. 1400'ünün ihale hazırbğı sürüyor. Bu- rada gecikme söz konusu değil. Ancak Erzincanlılar, her işin Vilayet'te başla- yıp Vilayet'te bittiğıni saruyor. Vilayet hesabına şimdiye kadar 4 milyar geldi. Vatandaş bunu 400 milyar zannedi- yor. İşlerin hız kazanabilmesi için, Erzincan'la ilgili özel yasa gerekiyor." "Başkent bürokrasisi"ne de çatan Yazıaoğlu, son durumu şöyle özetli- yor "Erzincan olayı yeni başlamaktadır. özellikle başkent bürokrasj$i, olayın bittiği kanaati ile hareket etme eğili- minde ve normal yürüyen bir iş gibi konuya bakmaktadır. YetkiÜlerin depremin bütün boyutlannın ilk gün- kü gibi devam ettiğine inandınlmalan için, Erzincan'a gelip mevcut havayı teneffüs etmeleri gerekmektedir. Nite- kim, Erzincan'a gelen bürokratlann davranış değişiklikleri memnuniyetle izlenmektedir. Afetler Kanunu kapsa- mı içerisinde hak sahibi olarak beürle- nen kişilerin konut ve işyerleri ile, başta mali yönde sıkıntısı bulunma- yan kamu bankalan olmak üzere, tüm kamu kuruluşlannın, yıkılan bina ve işyerlerini mayıs ayı içerisinde ihale et- meleri ve inşaat mevsimi içerisinde bütün bu inşaatlann lamamlanması gerekmektedir. Bütün bu faaliyetler, esnaf, tüccar ve çiftçiye sağlanacak uygun kredi im- kânlan, bölgeye sağlanacak şok teşvik önlemleri, Erzincan'da halkın düşük moralini yükseltecek, güvenini artıra- cak, devam eden göç dalgasını durdu- racakür." StJRECEK Kalankalır9 öleıı canlarkimindir? Erzincan'da Toplu Konut M a c e r a s ı — 8 — NEJATBAYÜLKE Infaaı Yüksek Müherutisı Belediyenin projelen denetleyecek mühendisi yok. 'İnşaat mühendısinin meslek odası tarafmdan proje deneti- mi olsaydı da, biraz daha kaliteü, en azından Erzincan gibi birinci derece deprem bölgesi olan bir yerde deprem hesabı yapmak zorunluluğu getiren bir proje vize sistemi olsaydı' diyenler vardı. Bunlar aslında odaya "haraç" verip inşaatlann maliyetini birkaç yüzbin lira daha artırmak isteyen boz- gunculardı. Halkın belediyeleri de, özellikle solcu olan odaya, neden "ha- raç" verdirecekti inşaat sahiplerine? Sonra serbest piyasa düzeninde dene- tim ne demek oluyordu? Diğer taraf- tan odanın proje denetimi olsaydı da ne fark ederdi? Yine bildığını yapacak mühendisler, kooperatif yöneticileri ve "inşaatlardan anlayan kişiler" ola- caktı. Aynca yönetrneliğe göre dep- rem hesabının yapılması ve yapıda perde duvarlann bulunması ortaya çı- kacaktı. Bu perde duvarlar ise çok masraflı ve de gereksizdi. Çoğu halde yapılmayacaktı. Bu nedenle de dep- rem hesabına ve onun geüreceği kül- fetlere ve de üstüne üstlük odaya uygulanmayacak bir proje için "ha- raç" ödenmesine hiç gerek yoktu. Yapılan binalar ayakta duruyordu. Bu arada inşaatlann görünüşü ve gidişinden kuşku duyan bazı koopera- tif yöneticilerinin bulunduğunu ve in- şaatlann nitelikli ve projesine göre yapılması için ortaklannı bir kontrol mühendisi tutmaya inandırdıgını var- sayalım. Bir de görevinın bilıncindeki mühendis de, merak edip. 'şu döktü- ğümüz betonlar gerçekten projedeki gibi 160 kg,'cm2 dayanımmda çıkıyor rauT diye merak etmiş olsun. Dökülen betondan örnek alsın. Ama 100.000 nüfuslu Erzincan'da beton basınç da- yanımını ölçecek laboratuvar vardı da mı ölçtürmedik? Laboratuvar yok Bugün ülkenin hemen pek çok ye- rinde, merak edip de döktüğü betonun basınç dayanımıru ölçmek isteyenler, acaba bir laboratuvan kolayca bulabi- lecek midir? Belediyelerin, Bayındırlık ve İskân müdürlüklerinin hiçbirinde, değil özel inşaat yapanlann betonunu, kendi devlet inşaatlannda dökülen be-« tonun basınç dayanımıru ölçecek la- boratuvar yoktur. Şu anda da olmadı- ğı gibi, bu depremden sonra televiz- yonda açıkotunıma kaülan profesör- lerin böyle laboratuvarlann kurulup yaygınlaştınlmasını gündeme getinne- leri beklenirdi. Dökülen betonun kali- tesini kontrol edebilecek olanaktan yoksun iseniz nasıl kaliteli beton döke- bilirsiniz? Bütün ümit oda kurmak is- teyen müteahhitlerimizde, belki oda- larını kurduktan sonra bu konuda duyulan büyük ihtiyaa gereken yerle- re hissettirirler. Konut kooperatifının kontrol mü- hendisinin, inşaatta dökülen betonun basınç dayanımının projedeki daya- nımda olmadığını öğrendikten sonra nitelikli beton yapmak istediğini var- sayalım. İyi beton için ne gerekliydi? En başta nitelikli ve uygun boyutlara göre aynlmış kum-çakıl. Kooperatif yönetimi ya da inşaatı yapanlar, Er- zincan'da nitelikli kum-çakıl aradı Tİa buldu mu? Erzincan'da herkes inşaatına kum- cakılı Fırat nehrine kepçeleri daldınp daldınp alıyor, yıkamadan, elemeden çamuru ve toprağıyla, üstüne el terazı. göz mizan birkaç torba çimento konu- lup bol suyla kanştınp beton diye dö- küyordu. Hiç kimse, ne belediye, ne bayındırlık ve iskân müdürlüğü, ne de müteahhitler, ne de "inşaattan anla- yan kişiler", "bu kötü ve betondan baş- ka her şeye benzeyen nesneyi dökme- yelim, Erzincan'da kaliteli beton yapmak için bir kum-çakıl yıkama- eleme ve boylanna göre a>ıran bir tesis kuralım, hatta hazır beton üreten tesis kuralım' diye bir gjrişimde bulunmu- yordu. Bu hâlâ böyle. Tavuk mu önemli, can mı? Televizyonda açıkotunıma katılan profesörler, 'depremi önceden kestir- mek için tavuklann davranışlannı in- celevelim' dediler. Belki bundan bir sonuç çıkar, ama tavuklann davranı- şmı bilmek binalan yıkılmaktan ve ağır hasardan nasıl koruyacaktır? Bu- nun pratiği henüz ortaya konulama- maktadır. Bu nedenle bu açıkoturum- da Erzincan'da şimdi binlerce konut yapılacak. İnşaatlar başlamadan önce buraya kum-çakıl eleme ve hazır be- ton tesislen gerektığıni hatırlatmayı profesörlerimiz herhalde unuttular. Erzincan'daki toplu konutlar işte böyle koşullarda yapılmışu. Pekâlâ da ayakta dunıyorlardı. Bir zamanlar. 1939'du galiba. bir yasa konmuştu. Ya bu altı kat izni daha önceleri verilip de bütün toplu konutlar 2-4 kat değil de 5 katlı yapılmış olsaydı. Derken 13 Mart 1992 günü deprem oldu ve her- kese depreme dayanıkb yapı yönetme- likleri ve inşaat mühendısliğinın bazı değişmez kurallan olduğunu hatırlat- tı. Bir ders alındı ama 500'den fazla can kaybı ve 3-4 trilyon zarardan son- ra. Ancak yetennce etkili bir ders abn- dımı? Bugün Erzincan'da dökülecek beto- nun dayanımını ölçecek laboratuvar, bütün Erzincan'a yetecek kum-çakıl tesisi, hazır beton tesısi ve de özel inşa- atlann projesini ve uygulamasıru de- netleyecek örgüt hâlâ yok. Bu yazıdaki Erzincan sözcüklerinin yerine İstanbul, Kastamonu, Bolu. Antakya, Amasya gibi başka deprem tehlikesi yüksek olan ya da olmayan kentlerimizin adlannı koyup yazıyı ye- niden aynen yazabilirsiniz. Bu yazı kooperatifler j^analı ya da yap-sat yo- luyla bir deprem ülkesinde yapılan konutlann, yalnızca onlar değil, belki de diğer bütün inşaatlanmızın nasıl güvensiz yapıldıklannı hatırlatmak ve herkesi korkutup uyarmak için yazıl- mıştır. Erzincan depremi belki bir süre için durumu biraz iyileştirmiş olabılır. Bu boyutta deprem her zaman olma- maktadır ki, bu iyileşme sürekli olsun. Deprem, bu boyutta olduğu yerlerde bile, gecen zaman içinde unutulmak- tadır. Ancak, yine de fazla üzülmeye- lim. Eğer depremde hayatınm kurta- rabilmişseniz bütçeden size muhteme- len daha sağlam yeni bir ev verilir. Gerekirse Dünya Bankası'ndan borç alınır, her zamanki gibi, ölen ölür ka- lan sağlar bızımdır. BİTTt ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ölüm Cezasına Hayıri 27 Mayıs'ın üzerinden on yıl geçmişti; Milli Birlikçilerden Mucip Ataklı, arkadaşlarına şöyle dedi: "- Bugünkü kafam olsaydı idamlara oy vermezdim!" Mucip Ataklı bunu, üc-beş kişinin arasında söylemişti. Odada bulunanlar arasında Suphi Karaman da vardı. Eski Tabii Senatörler, kendi aralarında Menderes, Zor- lu, Polatkan'ın asılmaları olayını, o karar gecesini pek konuşmazlar. Konuşurlarsa, 30 yıl önceki kavgaların yine- lenmesi anlamına geleceğini düşünürler de ondan. Milli Birlikçilerin kararından iki-üç gün önce, özellikle Silahlı Kuvvetler Birliğinden çok yoğun baskılar gelmişti. Bu baskılar, gözdağları üzerine, çok yumuşak, kendi halinde tanınan Selâhattin özgür şöyle kükremişti: "- Yüz binlerce süngü göğsüme batsa kararımdan dön- mem, dönmüyorum!" Selâhattin özgür, ölüm cezası verilmesine karşı olan- lardandı. Bu "Ankara Notları"nın çatısını çatarken, 27 Mayıs üze- rine yazmayı, bu arada ölüm cezalarının kaldırılması ko- nusunu gündemime almayı düşünüyordum. Işe tabandan başlamayı düşündüm. Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ün- ver, bir söyleşimiz sırasında anlatmıştı. Ertan Ünver'in babasına Torbalı'da "Kör Ahmet" diyorlardı. Kör Ahmet, çook eski solculardandı. 1963 yılında 53 yaşında ölmüştü. Girit'in Kandiya'sında doğmuş, Torbalı'da ölmüştü. Derdi- ni anlatacak denli Ingilizce, Fransızca, Âlmanca konuşur; Italyancayı, Grekçeyi, Arapçayı bilirmiş. Girit'te Grekçe, Söke'de Italyanca okumuş okulda. Kör Ahmet, ölümünden önce, oğlu Ertan'a, Menderes, Zorlu, Polatkan'tn astlmala- rı ile ilgili olarak özetle şöyle demiş: "- Asmayacaklardı bu adamları! Partiler birbirlerine gi- recekler, kan akacak! Asmayacaklardı! Şimdi, yapmak is- tediklerinin gerekçesi oldu. Ismet Paşaya kadar da uzanır bu iş, tırmandırırlar. Sorunlar çözülmez. Adalet Partililere dikkat edin, onlar ölü verdiler!" Şevket Süreyya Aydemir, "Menderes'in Dramı" kitabını belki de, Menderes asıldığı için yazdı. Şevket Süreyya da ölüm cezalarına karşıydı. Şevket Süreyya Aydemir, 27 Mayıs'tan önce Adnan Menderes'le oturup, uzun uzun söyleşmışti Ethem Menderes'le oturup, uzun uzun söy- leşmiştı. Ethem Menderes'le yakın ilişkisi vardı. "Mende- res'in Dramı"nı yazmadan, Aydın'a gidip orada üç ay kalmıştı. ölüm cezasına karşı olanların başında Cemal Gürsel ile Ismet Paşa var, bunu unutmuyorum. ölüm cezalarına kar- şı olan Suphi Karaman'la söyleşiyoruz, Karaman şöyle diyor: "- 12 Eylül'ün yararları da oldu Türkiye'ye. Bazı karşıt düşüncelerin hızlandırılmasını sağladı. Bunlardan biri de ölüm cezalarıdır; ölüm cezasının kaldırılması düşüncesini getirdi. O denli bilinçsiz işler yapıldı ki Türkiye bu noktaya geldi. Şu DYP-SHP ortaklığı, bu ölüm cezalarının kaldırıl- ması konusunu kesinlikle çözmeli ' Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la konuşuyordum "ölüm ce- zası "nın kaldırılması konusunu. Seyfi Oktay, özetle şöyle dedi' "- Bizim SHP olarak görüşümüz belli. 1983-1987 arasın- da ölüm cezalarının kaldırılması ile ilgili olarak verilen yasa önerileri üzerine grup adına konuşmalarımız var. ölüm cezası ilkel birceza, caydırıcılığı olmadığı artık sabit olmuşçeşitliaraştırmalarla. Buçağdauygulanması müm- kön olmayan bir ceza. Koalisyon protokolünde öngörûlen yasalar hazırlandıktan sonra Ceza Yasası üzerinde çalış- malarımız olacak; bir uzlaşma olursa, bizim programımız- da olanı gerçekleştirmeye çalışacağız. Böytesine bir dünyada, insan haklarının ön plana çıktığı, en üst noktada, en saygın yerde bulunduğu bir durumda insanı idam etmek ilkel bir olay, felsefeye ters bir olay." 27 Mayıs'tan sonraki o üç siyasal ölüm cezası çok önem- liydi; Talat Aydemir'le Fethi Gürcan asılmışlar; Osman Deniz, Milli Birlikçilerin yoğun çabaları sonucu kurtarıla- bilmişti Adalet Partililer, üç kişinin asılması için, Deniz Gezmiş'leri bekleyeceklerdi! Ondan sonra hiç durmadı ar- kası artık. 12 Eylülün provası 12 Mart'larda yapılmıştı. Prof. Alpas- lan Işıklı şöyle diyordu: "ölüm cezaları olmamalı!" Ekli- yordu Işıklr "- Her şey gibi 27 Mayıs da çelişkili bir olgudur. Birçok çelişik öğeyi içinde barındırır. Baktığımız yöne göre an- lamlar taşıyabilir. 27 Mayıs, 1961 gibi anayasayı yaşama geçirmiştir, bu onun olumlu yanıdır ve Türkiye'nin demok- ratikleşmesi sürecinde çok önemli bir katkı teşkil eden yanıdır. Fakat buna karşılık 27 Mayıs'ta ıdamlar da usa gel- mektedir. ölüm cezası, bugün tarihin çöp sepetine atılma- sı gereken bir yöntemdir." Gazeteci-Yazar Varlık Özmenek, 27 Mayıs'la ilgili açıko- turumda "darbeler"i karşılaştırdı. "27 Mayıs, öbürleriyle aynı kefeye konamaz!" dedi. Prof. llberOrtaylı şöyle düşü- nüyordu: "-27 Mayıs'ın da, 1961 Anayasası'nın da matemini tut- maya gerek yok, ruhu Türk toplumuna mal olmuş, yerleş- miştir. Siyasal idam olmamalı, bu çok çirkin!" Nimet Arzık, belki 27 Mayısçı değildi, ama eski Demok- ratları da sevmezdi! Menderes 1 i de çok ağır eleştirirdi. Hoş, sevgili Arzık beni de pek sevmezdi ya! Bir gün hiç unutmam, "Sen kim oluyorsun be!" gibisinden ağır bir ya- zı yazmıştı. Benim, demokratlardan hoşlanmayışım, "de- mokrat" olmayışlarındandı! BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Tedavi. 2/ Ya- narken güzel koku verdiği için tütşü olarak kullanılân ağaç... Yaprakları yaz, kış yeşil kalan, beyaz çiçekli bir ağaç. 3/ Huysuz atlan yola getir- mek için dudakla- nna takılan tahta kıskaç... Bir nota. 4/ Yiyecek bula- mayan, yoksul kimse... Cami, mescit gibi yerlerde yapılan dinsel konuşma. 5/ Bir işi yaptırabilme gücü... Üflemeli bir çalgı. 6/ Bir çeşit tüfek... Demirin simgesi. 7/ Orkestra şefi. 8/ Takım, çeşit... Bir gösterme sıfatı. 9/ Hay- vanlara vurulan damga... Geceleyin ateş çevresinde davul zurna eşliğin- de oynanan bir halk oyunu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir düşünce biçiminin yazılı ya da söz- lü anlatımı... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılân ek. 2/ Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa... Yurdumuzda bir petrol bolgesi. 3/ Meyvelerinin insan şeklinde olduğuna inanılan efsane ağacı. 4/ Maksat... Yunan mitolojisinde baş tanrı. 5/ Kokmuş hayvan ölüsu... Züğiirt Ağa. Selamsız Bandosu gibi filmleriyle tanınmış yonetmeni- mizin önadı. 6/ Kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu. 7/ Sahip... Dunyamızın uydusu. 8/ Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının duşeyini gösteren ve yön belirtmek için uzak- tan gözlenen tahta lata.. Belirli nesneler ya da durumlar kar- şiMiıda du\ulan olağandışı korku. 9/ Ingin, dumağı gibi ad- lar da verilen hastalık... Hububat tozu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear