Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS1992 PERŞEMBE
12 DIZI-YAZI
Erzincan'da 3 bin 500 memur tayin için başvurdu, devlet kurumlan birer birer kenti terk ediyor
Önce toprak göçtü
ardından insaıılar
Unutulan kent
E R Z İ N C A N
Vazı ve fotoğraflar: BEHZAT ŞAHIiN
- 3 —
Erzincan'da sıkça rastlanan bir
manzara: Ev eşyası yüklenen bir lcam-
yon, buruk aynlış sahneleri, abşılnuş
çevreaen kopuşun ve bılinmez bir gele-
ceğe uzanışın ilk adımlan...
Eşya yüklü kamyonun üstünde ko-
nuşuyoruz Erol Altınova'yla. Yolcu-
luk Izmir'e. Iki çocuğu ve eşiyle, "Bu-
rada yapacak bir şey yok" diye düşün-
düğü memlekeunden kopup, bundan
sonraki yaşamını tzmir'de biçimlen-
dirmek üzere yola çıkacak birazdan.
Mesleğı, "serbest." Depremde ağır ha-
sar gören evi kullanılmaz halde. Bir evı
kalrnış onu Erzincan'a bağlayan, o da
oturulmaz hale gelince başka çare bu-
lamamış. "Göçmeyip de ne yapayım?
Burada yapacak bir şey kalmadı ki.
Devlet yardım etmedi ki kalayım. İz-
mir'de başımızın çaresine bakacağu."
Ne iş yapacak, nasıl yaşayacaklar tz-
mir'de? "Yapanz bir şeyler. Burada ne
yapılacak?"
Evsahibi zam yapmca
Şeyhattin Karakaş, devlet memuru.
Kirada. Depremde, oturduğu ev zarar
görmemiş. Ancak, depremden sonra
evsahibi dayanmış kapıya. 200 bin lıra
olan kirayı 700 bineçıkarmış. "Bu kira
memur maaşıyla ödenmez" deyip yer-
leşmiş bir cadıra. Kızılay'dan aldıgı
çadırda, iki çocuğu ve eşiyle kira ver-
meden oturuyor şimdi. Vermiş dilek-
çeyi, tayinini bekliyor.
Erzincan'dan göç edenler bir değil.
beş değil. Deprernin ardından ilk bir
ayda binlerce kişj göç eımış. Göçün
yönü batıya ve güneye. Can Erzincan
Seyahat'in sahibi Adnan ölmeztürk,
depremden sonraki ilk ayda îstanbul,
Ankara, tzmir, Antalya ve Bursa'ya
dûzenledikleri seferlerde yüzde 300
oranında bir artış olduğunu söylüyor.
Korsan seferler de cabası.
Hurçsattşlannda arüş
Bir başka gösterge de artan hurç sa-
tışlan. Yatağın yorganın denk edilip
sanldığı hurçlar, Başgöze Çeyız Ma-
ğazası sahibi Osman Başgöze'ye göre
peynir-ekmek gibi satıyor. "Eskiden
çarşaf, nevresim, yorgan satardık. Er-
zincan'ın geleni çok olurdu. özellikle
de memurTar. 2.5 aydır hurçtan başka
bir şey satamıyoruz." Depremde ağır
hasar gören Kızılay tşhanı'nın önüne
kurduğu prefabrik çeyiz mağazasının
kapısında bir tabela: "Hurç kalmadı,
yann gelecek." Patlayan talebi karşıla-
makta zorlanan Osman Başgöze'nin
işleri iyi.
Devlet de göç ediyor
Göç eden yalnız sıvüler değil. Devle-
tin bazı kurumlan da "şimdilik" göç
ettniş. Laborant Meslek Lisesi Af-
yon'a, Polis Okulu Erzurum'a göç
etmiş. Atatûrk Üniversitesi'ne bağlı
yûksek okullar da yerinde yok. Devlet
Güvenlik Mahkemesi yine öyle. Has-
tanelerse şimdilik çadırlarda hizmet
veriyor. Tûm bunlara tanık olan Er-
zincanhlann aklına, 1939 depreminde
"geçici" olarak taşındığj söylenen Ku-
leli Askeri Lisesi geliyor.
Gazeteci Murat Cankut'un göçle il-
gili izlenimlerini dinüyoruz:
"Vatandaş diyor ki, 'Ben, Erzin-
can'da yannı meçhul yaşayacağıma,
gider tstanbul'da hamallık yapanm.'
Ağlaya-sızlaya giden çok insan gör-
dûk, ama başka çaresi yok. Bu topra-
ğa kızdığından gitmiyor, bu toprak
her zaman böyle. Eğer toprağa kin tu-
tulmuş olsaydı, Erzincan bomboş ka-
hrdı. 39'da 40 bin insanı almış bu top-
rak. 39'da kalan insan 92'de niye
kahnasın? Niye hepsi gitmeyi düşün-
939 depremınde
devletin yaptığı bir şeyler
vardı Erzincanlıyı kentte
tutan, şimdi yok. Bugüne
kadar yaklaşık 30 bin kişi
BİR ÇADIR HATIRASI-AK Aferin Şeker Fabrikası'nda çahşıyor. Şeker 2 Konut Yapı KooperatifTndeki evi hasar görünce, o da çareyi eşi ve üç çocuğuy-
la çadıra sığınmakta bulmuş. Çadınn »çinde sadece bir soba ve yataklar var. Gülçiçek Aferin çadır yaşammı şöyle özettiyor Toz, toprak ve pislik içüıdeyiz.
sün? 39'da devletin yaptığı bir şeyler
vardı bu milleti burada tutan, şimdi
yok. Şimdiye kadar yaklaşık 30 bin ki-
şi göç etti. Bütün memurlar tayin iste-
di.
Ama, daha bu bir şey değil; okulla-
nn tatil olmasıyla birlikte bir göç
dalgası daha yaşanacak. Kışa doğru
bir şeyler yapümazsa, bir göç dalgası
da o zaman. Devlet buraya teşvik edici
bir şeyler geüreceğine, kendi varlıkla-
nnı götürûyor. Yani, devlet Erzincan'-
dan taşınıyor. Endncanh niye taşın-
masın?"
Erzincan Valisi Recep Yazıaoğlu
da, göçün bürokrasiye yansıyan yanı-
nı, "Tayin paniği" diye nitelendiriyor.
Yazıaoğlu, depremden sonra kamu
görevlilerinin panik halinde tayin tale-
binde bulunduğunu, şimdiye kadar il
merkezinden 3 bin 500 başvurudan
yansmın tayin edildiğini anlatıyor.
"Aynca" diyor, "İlimiz merkez ilçede
görevli bin 200 öğretmenin 1076'sı da
tayin talebinde bulunmuş, bunlann
yerine gelen öğretmenlerin yüzde 90'-
ının stajyer olması ve tüm okul yöneti-
cilerinin tayin edilmesi nedeniyle
önümüzdeki eğitim döneminde büyük
problemlerle karşı karşıya kabnacak.
Bu durum da, halen devam eden il dı-
şına öğrenci naklini olağanüstü boyut-
lara çıkaracak."
Vali Yazıaoğlu, göç edenlerin geri
döneceği inananda. "En basit örneği,
benim makam şoförüm de tayin istedi.
Şimdi Ankara'da. Dönmek istiyor
ama, artık benım şoförüm olarak çalı-
şamaz."
Ve, bol bol sabır öneriyor Vali Yazı-
aoğlu Erzincanlılara:
"Bu, ön çahşma isteyen bir olay.
Hasar tespiti, rapor hazırlanması, ya-
pılacak işlerin bir program haline geti-
rilmesi... 1290 konutun ihalesi yapıldı,
Serbest meslek sahibi Erol Altınova, iki çocuğu ve eşiyle, memleketi Erzincan'dan kopup, yaşammı tzmir'de biçim-
lendirmek üzere yola çıkmaya hazırtanıyor. Birazdan tüpü de kamyona yerleştirecek. Sonra ver elini güzel tzmir.
1400'ünün ihale hazırbğı sürüyor. Bu-
rada gecikme söz konusu değil. Ancak
Erzincanlılar, her işin Vilayet'te başla-
yıp Vilayet'te bittiğıni saruyor. Vilayet
hesabına şimdiye kadar 4 milyar geldi.
Vatandaş bunu 400 milyar zannedi-
yor. İşlerin hız kazanabilmesi için,
Erzincan'la ilgili özel yasa gerekiyor."
"Başkent bürokrasisi"ne de çatan
Yazıaoğlu, son durumu şöyle özetli-
yor
"Erzincan olayı yeni başlamaktadır.
özellikle başkent bürokrasj$i, olayın
bittiği kanaati ile hareket etme eğili-
minde ve normal yürüyen bir iş gibi
konuya bakmaktadır. YetkiÜlerin
depremin bütün boyutlannın ilk gün-
kü gibi devam ettiğine inandınlmalan
için, Erzincan'a gelip mevcut havayı
teneffüs etmeleri gerekmektedir. Nite-
kim, Erzincan'a gelen bürokratlann
davranış değişiklikleri memnuniyetle
izlenmektedir. Afetler Kanunu kapsa-
mı içerisinde hak sahibi olarak beürle-
nen kişilerin konut ve işyerleri ile,
başta mali yönde sıkıntısı bulunma-
yan kamu bankalan olmak üzere, tüm
kamu kuruluşlannın, yıkılan bina ve
işyerlerini mayıs ayı içerisinde ihale et-
meleri ve inşaat mevsimi içerisinde
bütün bu inşaatlann lamamlanması
gerekmektedir.
Bütün bu faaliyetler, esnaf, tüccar
ve çiftçiye sağlanacak uygun kredi im-
kânlan, bölgeye sağlanacak şok teşvik
önlemleri, Erzincan'da halkın düşük
moralini yükseltecek, güvenini artıra-
cak, devam eden göç dalgasını durdu-
racakür."
StJRECEK
Kalankalır9
öleıı canlarkimindir?
Erzincan'da
Toplu Konut
M a c e r a s ı
— 8 —
NEJATBAYÜLKE
Infaaı Yüksek Müherutisı
Belediyenin projelen denetleyecek
mühendisi yok. 'İnşaat mühendısinin
meslek odası tarafmdan proje deneti-
mi olsaydı da, biraz daha kaliteü, en
azından Erzincan gibi birinci derece
deprem bölgesi olan bir yerde deprem
hesabı yapmak zorunluluğu getiren
bir proje vize sistemi olsaydı' diyenler
vardı. Bunlar aslında odaya "haraç"
verip inşaatlann maliyetini birkaç
yüzbin lira daha artırmak isteyen boz-
gunculardı. Halkın belediyeleri de,
özellikle solcu olan odaya, neden "ha-
raç" verdirecekti inşaat sahiplerine?
Sonra serbest piyasa düzeninde dene-
tim ne demek oluyordu? Diğer taraf-
tan odanın proje denetimi olsaydı da
ne fark ederdi? Yine bildığını yapacak
mühendisler, kooperatif yöneticileri
ve "inşaatlardan anlayan kişiler" ola-
caktı.
Aynca yönetrneliğe göre dep-
rem hesabının yapılması ve yapıda
perde duvarlann bulunması ortaya çı-
kacaktı. Bu perde duvarlar ise çok
masraflı ve de gereksizdi. Çoğu halde
yapılmayacaktı. Bu nedenle de dep-
rem hesabına ve onun geüreceği kül-
fetlere ve de üstüne üstlük odaya
uygulanmayacak bir proje için "ha-
raç" ödenmesine hiç gerek yoktu.
Yapılan binalar ayakta duruyordu.
Bu arada inşaatlann görünüşü ve
gidişinden kuşku duyan bazı koopera-
tif yöneticilerinin bulunduğunu ve in-
şaatlann nitelikli ve projesine göre
yapılması için ortaklannı bir kontrol
mühendisi tutmaya inandırdıgını var-
sayalım. Bir de görevinın bilıncindeki
mühendis de, merak edip. 'şu döktü-
ğümüz betonlar gerçekten projedeki
gibi 160 kg,'cm2 dayanımmda çıkıyor
rauT diye merak etmiş olsun. Dökülen
betondan örnek alsın. Ama 100.000
nüfuslu Erzincan'da beton basınç da-
yanımını ölçecek laboratuvar vardı da
mı ölçtürmedik?
Laboratuvar yok
Bugün ülkenin hemen pek çok ye-
rinde, merak edip de döktüğü betonun
basınç dayanımıru ölçmek isteyenler,
acaba bir laboratuvan kolayca bulabi-
lecek midir? Belediyelerin, Bayındırlık
ve İskân müdürlüklerinin hiçbirinde,
değil özel inşaat yapanlann betonunu,
kendi devlet inşaatlannda dökülen be-«
tonun basınç dayanımıru ölçecek la-
boratuvar yoktur. Şu anda da olmadı-
ğı gibi, bu depremden sonra televiz-
yonda açıkotunıma kaülan profesör-
lerin böyle laboratuvarlann kurulup
yaygınlaştınlmasını gündeme getinne-
leri beklenirdi. Dökülen betonun kali-
tesini kontrol edebilecek olanaktan
yoksun iseniz nasıl kaliteli beton döke-
bilirsiniz? Bütün ümit oda kurmak is-
teyen müteahhitlerimizde, belki oda-
larını kurduktan sonra bu konuda
duyulan büyük ihtiyaa gereken yerle-
re hissettirirler.
Konut kooperatifının kontrol mü-
hendisinin, inşaatta dökülen betonun
basınç dayanımının projedeki daya-
nımda olmadığını öğrendikten sonra
nitelikli beton yapmak istediğini var-
sayalım. İyi beton için ne gerekliydi?
En başta nitelikli ve uygun boyutlara
göre aynlmış kum-çakıl. Kooperatif
yönetimi ya da inşaatı yapanlar, Er-
zincan'da nitelikli kum-çakıl aradı Tİa
buldu mu?
Erzincan'da herkes inşaatına kum-
cakılı Fırat nehrine kepçeleri daldınp
daldınp alıyor, yıkamadan, elemeden
çamuru ve toprağıyla, üstüne el terazı.
göz mizan birkaç torba çimento konu-
lup bol suyla kanştınp beton diye dö-
küyordu. Hiç kimse, ne belediye, ne
bayındırlık ve iskân müdürlüğü, ne de
müteahhitler, ne de "inşaattan anla-
yan kişiler", "bu kötü ve betondan baş-
ka her şeye benzeyen nesneyi dökme-
yelim, Erzincan'da kaliteli beton
yapmak için bir kum-çakıl yıkama-
eleme ve boylanna göre a>ıran bir tesis
kuralım, hatta hazır beton üreten tesis
kuralım' diye bir gjrişimde bulunmu-
yordu. Bu hâlâ böyle.
Tavuk mu önemli, can mı?
Televizyonda açıkotunıma katılan
profesörler, 'depremi önceden kestir-
mek için tavuklann davranışlannı in-
celevelim' dediler. Belki bundan bir
sonuç çıkar, ama tavuklann davranı-
şmı bilmek binalan yıkılmaktan ve
ağır hasardan nasıl koruyacaktır? Bu-
nun pratiği henüz ortaya konulama-
maktadır. Bu nedenle bu açıkoturum-
da Erzincan'da şimdi binlerce konut
yapılacak. İnşaatlar başlamadan önce
buraya kum-çakıl eleme ve hazır be-
ton tesislen gerektığıni hatırlatmayı
profesörlerimiz herhalde unuttular.
Erzincan'daki toplu konutlar işte
böyle koşullarda yapılmışu. Pekâlâ da
ayakta dunıyorlardı. Bir zamanlar.
1939'du galiba. bir yasa konmuştu.
Ya bu altı kat izni daha önceleri verilip
de bütün toplu konutlar 2-4 kat değil
de 5 katlı yapılmış olsaydı. Derken 13
Mart 1992 günü deprem oldu ve her-
kese depreme dayanıkb yapı yönetme-
likleri ve inşaat mühendısliğinın bazı
değişmez kurallan olduğunu hatırlat-
tı. Bir ders alındı ama 500'den fazla
can kaybı ve 3-4 trilyon zarardan son-
ra. Ancak yetennce etkili bir ders abn-
dımı?
Bugün Erzincan'da dökülecek beto-
nun dayanımını ölçecek laboratuvar,
bütün Erzincan'a yetecek kum-çakıl
tesisi, hazır beton tesısi ve de özel inşa-
atlann projesini ve uygulamasıru de-
netleyecek örgüt hâlâ yok.
Bu yazıdaki Erzincan sözcüklerinin
yerine İstanbul, Kastamonu, Bolu.
Antakya, Amasya gibi başka deprem
tehlikesi yüksek olan ya da olmayan
kentlerimizin adlannı koyup yazıyı ye-
niden aynen yazabilirsiniz. Bu yazı
kooperatifler j^analı ya da yap-sat yo-
luyla bir deprem ülkesinde yapılan
konutlann, yalnızca onlar değil, belki
de diğer bütün inşaatlanmızın nasıl
güvensiz yapıldıklannı hatırlatmak ve
herkesi korkutup uyarmak için yazıl-
mıştır. Erzincan depremi belki bir süre
için durumu biraz iyileştirmiş olabılır.
Bu boyutta deprem her zaman olma-
maktadır ki, bu iyileşme sürekli olsun.
Deprem, bu boyutta olduğu yerlerde
bile, gecen zaman içinde unutulmak-
tadır. Ancak, yine de fazla üzülmeye-
lim. Eğer depremde hayatınm kurta-
rabilmişseniz bütçeden size muhteme-
len daha sağlam yeni bir ev verilir.
Gerekirse Dünya Bankası'ndan borç
alınır, her zamanki gibi, ölen ölür ka-
lan sağlar bızımdır.
BİTTt
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ölüm Cezasına Hayıri
27 Mayıs'ın üzerinden on yıl geçmişti; Milli Birlikçilerden
Mucip Ataklı, arkadaşlarına şöyle dedi:
"- Bugünkü kafam olsaydı idamlara oy vermezdim!"
Mucip Ataklı bunu, üc-beş kişinin arasında söylemişti.
Odada bulunanlar arasında Suphi Karaman da vardı.
Eski Tabii Senatörler, kendi aralarında Menderes, Zor-
lu, Polatkan'ın asılmaları olayını, o karar gecesini pek
konuşmazlar. Konuşurlarsa, 30 yıl önceki kavgaların yine-
lenmesi anlamına geleceğini düşünürler de ondan. Milli
Birlikçilerin kararından iki-üç gün önce, özellikle Silahlı
Kuvvetler Birliğinden çok yoğun baskılar gelmişti. Bu
baskılar, gözdağları üzerine, çok yumuşak, kendi halinde
tanınan Selâhattin özgür şöyle kükremişti:
"- Yüz binlerce süngü göğsüme batsa kararımdan dön-
mem, dönmüyorum!"
Selâhattin özgür, ölüm cezası verilmesine karşı olan-
lardandı.
Bu "Ankara Notları"nın çatısını çatarken, 27 Mayıs üze-
rine yazmayı, bu arada ölüm cezalarının kaldırılması ko-
nusunu gündemime almayı düşünüyordum. Işe tabandan
başlamayı düşündüm. Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ün-
ver, bir söyleşimiz sırasında anlatmıştı. Ertan Ünver'in
babasına Torbalı'da "Kör Ahmet" diyorlardı. Kör Ahmet,
çook eski solculardandı. 1963 yılında 53 yaşında ölmüştü.
Girit'in Kandiya'sında doğmuş, Torbalı'da ölmüştü. Derdi-
ni anlatacak denli Ingilizce, Fransızca, Âlmanca konuşur;
Italyancayı, Grekçeyi, Arapçayı bilirmiş. Girit'te Grekçe,
Söke'de Italyanca okumuş okulda. Kör Ahmet, ölümünden
önce, oğlu Ertan'a, Menderes, Zorlu, Polatkan'tn astlmala-
rı ile ilgili olarak özetle şöyle demiş:
"- Asmayacaklardı bu adamları! Partiler birbirlerine gi-
recekler, kan akacak! Asmayacaklardı! Şimdi, yapmak is-
tediklerinin gerekçesi oldu. Ismet Paşaya kadar da uzanır
bu iş, tırmandırırlar. Sorunlar çözülmez. Adalet Partililere
dikkat edin, onlar ölü verdiler!"
Şevket Süreyya Aydemir, "Menderes'in Dramı" kitabını
belki de, Menderes asıldığı için yazdı. Şevket Süreyya da
ölüm cezalarına karşıydı. Şevket Süreyya Aydemir, 27
Mayıs'tan önce Adnan Menderes'le oturup, uzun uzun
söyleşmışti Ethem Menderes'le oturup, uzun uzun söy-
leşmiştı. Ethem Menderes'le yakın ilişkisi vardı. "Mende-
res'in Dramı"nı yazmadan, Aydın'a gidip orada üç ay
kalmıştı.
ölüm cezasına karşı olanların başında Cemal Gürsel ile
Ismet Paşa var, bunu unutmuyorum. ölüm cezalarına kar-
şı olan Suphi Karaman'la söyleşiyoruz, Karaman şöyle
diyor:
"- 12 Eylül'ün yararları da oldu Türkiye'ye. Bazı karşıt
düşüncelerin hızlandırılmasını sağladı. Bunlardan biri de
ölüm cezalarıdır; ölüm cezasının kaldırılması düşüncesini
getirdi. O denli bilinçsiz işler yapıldı ki Türkiye bu noktaya
geldi. Şu DYP-SHP ortaklığı, bu ölüm cezalarının kaldırıl-
ması konusunu kesinlikle çözmeli '
Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la konuşuyordum "ölüm ce-
zası "nın kaldırılması konusunu. Seyfi Oktay, özetle şöyle
dedi'
"- Bizim SHP olarak görüşümüz belli. 1983-1987 arasın-
da ölüm cezalarının kaldırılması ile ilgili olarak verilen
yasa önerileri üzerine grup adına konuşmalarımız var.
ölüm cezası ilkel birceza, caydırıcılığı olmadığı artık sabit
olmuşçeşitliaraştırmalarla. Buçağdauygulanması müm-
kön olmayan bir ceza. Koalisyon protokolünde öngörûlen
yasalar hazırlandıktan sonra Ceza Yasası üzerinde çalış-
malarımız olacak; bir uzlaşma olursa, bizim programımız-
da olanı gerçekleştirmeye çalışacağız. Böytesine bir
dünyada, insan haklarının ön plana çıktığı, en üst noktada,
en saygın yerde bulunduğu bir durumda insanı idam etmek
ilkel bir olay, felsefeye ters bir olay."
27 Mayıs'tan sonraki o üç siyasal ölüm cezası çok önem-
liydi; Talat Aydemir'le Fethi Gürcan asılmışlar; Osman
Deniz, Milli Birlikçilerin yoğun çabaları sonucu kurtarıla-
bilmişti Adalet Partililer, üç kişinin asılması için, Deniz
Gezmiş'leri bekleyeceklerdi! Ondan sonra hiç durmadı ar-
kası artık.
12 Eylülün provası 12 Mart'larda yapılmıştı. Prof. Alpas-
lan Işıklı şöyle diyordu: "ölüm cezaları olmamalı!" Ekli-
yordu Işıklr
"- Her şey gibi 27 Mayıs da çelişkili bir olgudur. Birçok
çelişik öğeyi içinde barındırır. Baktığımız yöne göre an-
lamlar taşıyabilir. 27 Mayıs, 1961 gibi anayasayı yaşama
geçirmiştir, bu onun olumlu yanıdır ve Türkiye'nin demok-
ratikleşmesi sürecinde çok önemli bir katkı teşkil eden
yanıdır. Fakat buna karşılık 27 Mayıs'ta ıdamlar da usa gel-
mektedir. ölüm cezası, bugün tarihin çöp sepetine atılma-
sı gereken bir yöntemdir."
Gazeteci-Yazar Varlık Özmenek, 27 Mayıs'la ilgili açıko-
turumda "darbeler"i karşılaştırdı. "27 Mayıs, öbürleriyle
aynı kefeye konamaz!" dedi. Prof. llberOrtaylı şöyle düşü-
nüyordu:
"-27 Mayıs'ın da, 1961 Anayasası'nın da matemini tut-
maya gerek yok, ruhu Türk toplumuna mal olmuş, yerleş-
miştir. Siyasal idam olmamalı, bu çok çirkin!"
Nimet Arzık, belki 27 Mayısçı değildi, ama eski Demok-
ratları da sevmezdi! Menderes
1
i de çok ağır eleştirirdi.
Hoş, sevgili Arzık beni de pek sevmezdi ya! Bir gün hiç
unutmam, "Sen kim oluyorsun be!" gibisinden ağır bir ya-
zı yazmıştı. Benim, demokratlardan hoşlanmayışım, "de-
mokrat" olmayışlarındandı!
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3
1/ Tedavi. 2/ Ya-
narken güzel koku
verdiği için tütşü
olarak kullanılân
ağaç... Yaprakları
yaz, kış yeşil kalan,
beyaz çiçekli bir
ağaç. 3/ Huysuz
atlan yola getir-
mek için dudakla-
nna takılan tahta
kıskaç... Bir nota.
4/ Yiyecek bula-
mayan, yoksul
kimse... Cami,
mescit gibi yerlerde
yapılan dinsel konuşma. 5/ Bir işi
yaptırabilme gücü... Üflemeli bir
çalgı. 6/ Bir çeşit tüfek... Demirin
simgesi. 7/ Orkestra şefi. 8/ Takım,
çeşit... Bir gösterme sıfatı. 9/ Hay-
vanlara vurulan damga... Geceleyin
ateş çevresinde davul zurna eşliğin-
de oynanan bir halk oyunu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir
düşünce biçiminin yazılı ya da söz-
lü anlatımı... Eylemleri olumsuz
yapmakta kullanılân ek. 2/ Çevresi yollarla belirlenmiş olan
arsa... Yurdumuzda bir petrol bolgesi. 3/ Meyvelerinin insan
şeklinde olduğuna inanılan efsane ağacı. 4/ Maksat... Yunan
mitolojisinde baş tanrı. 5/ Kokmuş hayvan ölüsu... Züğiirt
Ağa. Selamsız Bandosu gibi filmleriyle tanınmış yonetmeni-
mizin önadı. 6/ Kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu.
7/ Sahip... Dunyamızın uydusu. 8/ Arazi üzerinde seçilmiş bir
işaret noktasının duşeyini gösteren ve yön belirtmek için uzak-
tan gözlenen tahta lata.. Belirli nesneler ya da durumlar kar-
şiMiıda du\ulan olağandışı korku. 9/ Ingin, dumağı gibi ad-
lar da verilen hastalık... Hububat tozu.