25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15MAYIS1992CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Bağımsız Devletler Toplııluğuve Azerbaycan Bağımsız Devletler Topluluğu sözleşmesine imza koyan cumhuriyetlerin imza sırasındaki yöneticilerinin isteklerini içeren bu belge. başta Azerbaycan ve Ukrayna olmak üzere birçok cumhuriyetin vatandaşlan tarafından kabul görmemektedir. Dr.AKMAN AKYÜREK,Hâkim,Başbakanlık Hukuk Danışmanlığı'nda görevli. Bilindiği üzere askeri darbeden kurtulan Gorbaçov'un sonunu hazırlayan sivil darbe- nin temelleri 8 Aralık 1991 tarihinde Minsk şehrinde atılmıştır. Rusya, Beyuz Rusya ve UkraynYnın katılımı ile Sovyetler Birliği'nin sonunun başlangıcının kararlaştmldığı bu toplantıda. Sovyetler Birliğinin yerine gece- cek Bağımsız Devletler Topluluğu'nun siya- sal temeli oluşturulmuştur. Koyulan kurallar Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) hukuksal çĞrçevesi ise, 21 Aralık 1991 de Al- ma-Ata"da yapılan toplantıda şekillendiril- miştir. Alma-Ata'da yapılan bu toplantıya Baltık cumhuriyetleri ve Gürcistan"dan baş- ka Sovyetler Birliği'ni oluşturıın tüm cumhu- riyetler katılmışlardır. 21 Aralık 1991 "de Alma-Ata"da imzalanan Bağımsız Devletler Birliği hakkındaki bu sözleşme hükümlerine göre. sözleşmeye imza koyan devletler aşağıdaki kurallan kabul et- mektedirler. I- Hukuk kurallarında beraberlik. 2- Ken- di mukadderatını tayin etmek. 3- Cumhuri- yetlerin içişlerine im/a koyan öteki devletle- rin kanşmaması, 4- Karşılıklı saygı ve zor kullanmamaya dayanan cumhuriyetlerarası ilişki, 5- Ekonomik ve başka baskı yöntemle- riyle birbirlerini rahatsız etmekten kaçın- mak. 6- İnsan ve azınlık haklanna saygılı. de- mokratik hukuk devletini kurmayu çalış- mak. 7- Hercumhuriyetin toprak bütünlüğü- ne. imza koyan her devletin saygılı olma zo- runluluğu. Yukandaki koşullan kabul eden imzucı cumhuriyetlerin oluşlurduğu Bağımsız Dev- letler Topluluğu. bir devlet niteliğinde değil- dir. Bu topluluğun oluşturulması ile resmen Sovyetler Birliğinin varlığı son bulmaktadır. Topluluk. geçmişte Sovyetler Birliği'nin yap- tığı sözleşmelere bağlı olduğu gibi. bunların yerine getirilmesine de gayret gösterecektir. Nükleer silahlardan doğacak tehlikesizliği garanti altına almak ve nükleer silahlara ne- zaret etmek de bu topluluğu oluşturun cum- huriyetlerin görevidir. Bu beyannamedeki tüm \ ükümlülükler, topluluğu oluş,turan işti- rakçiler tarafından koşulsuz olarak kabul edilmektedir. Konunun hukuksal cephesi böyle olmakla birlikte. Bağımsız Devletler Topluluğu söz- leşmesinin imzalanmasına yol ayan ruh. her şeyden önce Sovyetler Birliği"nin tasfiyesini istemekte. nükleer silahlann bir merkezde toplanması. her cumhuriyetin kendi öz ordu- sunu kurabilmesi. NATÖ gibi bir askeri itti- fak ile Avrupa Topluluğu gibi bir iktisadi bir- liğin kurulmasını da öngörmektedir. Bağımsız Devletler Topluluğu sözleşmesi- ne imza koyan cumhuriyetlerin imza sırasın- daki yöneticilerinin isteklerini içeren bu bel- ge. başta Azerbaycan ve Ukrayna olmak üzere birçok cumhuriyetin vatandaşlan tara- fından kabul görmemektedir. Sözleşmenin imza törenine katılan Azerbaycan'ın eski cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov. parla- mentonun çoğunluğunun ve tüm muhalefe- tin karşı çıkmasına karşın. bu birlik sözleş-.^ mesini imzalamıştır. Gorbaçov da bıınu BDT teşkiline dair sözleşmenin imzalanması sırasında ısrarla ileri sürerek imzacı cumhur- başkanlarının halklannı temsil etmediklerini. bu nedenle BDT sözleşmesinin geçersiz oldu- ğunu v urguiamıştır. Imzanın geri ahnması Azerbavcan'da parlamentonun çoğunlu- ğunun ve muhalefetin karşı çıkmasına karşın rmzalanan bu birlik sözleşmesi, halen parla- mento tarafindan onaylanmamıştır. Halkın büuik bir çoğunluğu da onaylanmamasın- dan yanadır. Bu sözleşmede her ne kadar Sovyetler Birliği'nin tasfiye edildiği belirtil- mekte ise de halk; Rusya Cumhuriyeti'nin. bıınu kâğıt üzerinde bırakma arzusunun ve B. D.T'yi bir konfederasyon şekline döndür- mek isteğinin bilincindedir. Rusya'nın bo- yunduruğundan çıkmak isteyen halk. bu ne- denle B.D.T'den de çıkılması gerektiğine inanmaktadır. Daha önceki yönetim tarafın- dan imzalanan sözleşmedeki imzanın geri ahn- ması, toplumun büyük bir kesiminde sa- v unıılmakta ve kabul görmektedir. 15 Mayıs 1992 tarihinde Taşkent'te (bugün) yupılacak Bağımsız Devletler Topluluğuna giren cum- huriyetlerin toplantısında bu görüşün ileri sürülerek imzanm seri alınması istenmekte- dir. Rusya Cumhuriyeti ise. BDT. teşkiline dair sözleşmenin Azerbaycan Parlamentosu tarafından onaylanması için. Karabağ olay- lannı alet etmekte. Kurabağ'da yapacağı yar- dıma karşılık sözleşmenin onaylanması ko- şulunu el altmdan baskı öğesi olarak ileri sür- mektedir. Bir çıbanbaşı gibi devamlı olarak Karabağ olaylannı canlı tutmak için ise Er- menistan'a silah vb. yardımlarda bulunmak- tadır. Ayrıca eski yönetimin imzaladığı birtakım sözleşmelerden halkın büyük çoğunluğunun desteklediği. Halk Cephesinin de kısmen desteklediği şimdiki yönetimin. imzasını geri alacağı yönünde fıkirler ve hareketler görül- mektedir. Eski yönetimin diplomatik ilişki kurduğu Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ile yeni yönetim diplomatik ilişkilerini kesme kararı almıştır. 7 haziranda yapılacak cumhurbaş- kanlığı seçimlerinden güçlü bir siyasal yöne- timin çıkmaması durumundaysa. halen de- vam eden yönetim boşluğu ve yolsuzlukların devam edeceği ve durumun bir iç kanşıklığa kadar gideceği açıktır. Her ne kadar halen. bir iş yaptırmak için rüşvet vermek gerekiyor. yurt dışından gelen yardımlar halka ulaşmadan pazarda kara- borsa satılıyorsa da: halk özgürlüğü elde et- menin bir bedeli olarak gördüğü bu geçici sıkıntılara güçlü bir siyasal yönetimin iktida- ra gelerek, bunlan önleyeceği umudu ile kat- lanmaya çalışmaktadır. Yönetimde görülen başıbozukluklara ve yolsuzluklara halkın katlanmasının bir başka nedeni de Karabağ"- da Ermenilerleolançatışmalardır. İçerideya- ratılacak bir bölünmenin Ermenilenn işine yarayacağının bilinci içerisinde olan halk. kendi iç sorunlannı ve hesaplaşmalarını erte- lemistir. Bu ertelemenin sonsuza kadar ola- mayacağı açık olduğundan. bir an önce güçlü bir siyasal yönetimin görevi devralması ge- rckmcktedir. Bu konudaki tek umut ise 7 ha- /iranda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçim- leridir. 7 haziranda yapılacak seçimlerde sandıktan güçlü bir siyasal yönetim çıkmadığı takdirde. Bağımsız Devieller Top- luluğu'ndan çok. düzensiz devletler toplulu- ğunu andıran birliği oluşturan cumhuriyet- lerden biri olan A/erbaycan'da da bir iç kanşıklığa gidecek yolun başlangıcının açıl- mış olacağı açıktır. ARADABIR PERİHAN VELİOĞLL Hemşirelik Y.O. Mesleksel Yetkiler ve Hemşirelik Ülkemizde hemşirelik mesleğinin üyeleri biryanda üni- versiter düzeyde eğitim görmekte ve hatta akademik kariyer ya- pabilme olanağını bularak profesör olabilmekte, öbur yanda ise hemşirelik meslek olarak bir açmazı ve ikilemi yaşamaktadır Günümüz toplumu, özel bilgi. beceri ve deneyimle ilgili karar- ların alınmasında ve uygulanmasında o mesleklerin uzmanları- nadayanmakzorunluluğundadır. Hizmetin nitelikli yapılabilmesi için uzmanlığın gerekliliği arttıkça. onu uygulayanlara. yani mes- lek üyesine güven de artmaktadır Böylece meslekler yaptıkları hizmetin, nitelik ve niceliğinden öz kendileri (bizzat) sorumludur- lar. Tüm meslekler bu tür sorumlulukları. benzer yollardan yük- lenmektedirler. Bu sorumluluğun gereğince taşınabilmesi için mesleğin. eğitimi ve hizmetleriyle ilgili standartları saptamak, bunlan uygulamaya koymak ve geliştirmek üzere bilimsel bir tavıralırlar Bu süreçte meslekler; kişi, aile ve topluma. bize güvenebilirsi- niz, yaptığımız hizmetlerin nitelikli, her bir meslektaşın yetenekli ve etkili bir hizmet vereceği garanti ederiz demektedirler Bu so- rumluluğu taşıyabilme derecesi. meslek olgunluğunun da ölçü- südür Kendi kendini denetleyerek yöneten meslek. toplumun güvenini kazanarak başarıya ve saygınlığa ulaşır. Hemşirelerin meslekleri ile ilgili kararları öz kendilerinin al- masını istemeleri, yani hemşireliği hemşirelerin yönetmesi ko- nuşu üstünde duyarlık göstermeleri doğaldır Hemşirelerin mes- leklerine sahiplenerek. sorumluluğu tek başlanna taşımak iste- meleri ve yetkilerin kendilerine ilişkin olduğunda bilinçlenmele- ri, hasta bakımının yurdumuzda da özlenen düzeye çıkacağının belirgin bir işareti olarak değerlendirilmelidir. Hemşirelik eğitiminin üniversite ya da yükşek öğretim düzeyi- ne çıkarılmasına duyulan gereksinim, iyi yargılama gücüne sa- hip, akıllı kararlar verebilen ve bunlan uygulayabilen hemşireler yetiştirmekkaygtsından kaynaklanmaktadır Sonunda ise, böyle- sine titizlikle eğitilmiş meslek üyesine güvenmek gerekir Fakat ülkemizde dururr, bunun tam anlamı iie karşıtıdır. Yurdumuzda haştanın iyileşmesinde. sağlığın korunması ve geliştirilmesinde hemşireligin öneminin kavranmasına ve işin yapılabilmesi için özel bilgi, beceri ve deneyimin gerekliliğine inanılmasına karşılık, hemşireliğin öğretim veyönetimi, öbür alanlann uzman- lannın eline bırakılabilmektedir İşin en ilginç yani, hemşirelik bilim ve sanatında hiçbir tormel hazırlığı olmayan kişiler, gayet rahatlıkla hemşirelik sorunlarının çözümünde etkin bir rol oynamak istemekte, hatta meslekte uzun deneyim ve hazırlığı olan kişilerin karşısında direnebilmek- tedirler. Bir hukukçuyu. en iyi bir hukukçunun. biröğretmeni öğ- retmenin, bir hekimi hekimin yetiştireceği, denetleyeceği ve de- ğeriendireceği doğal karşılanırken, hemşirelik bağımsız olarak. hemşirelerce yapılamamaktadır. Şüphesiz. bugün tüm meslek- ler, meslektaşlarını kapsamh bir şekilde eğitmek üzere çeşitli bi- lim ve sanat alanlarından yararlanmaktadırlar, ama bunun ölçü- sünün ne olması gerektiğindeki karar, kendilerine aittir. Hemşirelerin ise, mesleklerinde bağımsız olarak oynamak is- tedikleri rol için, hakları olduğu halde savaşım vermeleri gerek- mektedir.Bunedenböyledir.nedenhâlâhemşireliğinyakınişbirli- ği yaptığı meslekier geçmişteki sağlıksız ve tutarsız alışkanlık- larını devam ettirmektedirler. Kanımızca. hemşirelik mesleğinde yanıtı verilmesi en güç soru şudur. Meslek üyesi kimdir ya da kim değildir? Bunlan yanıt- layabilmek için daha ayrıntılı sorular sorulmalıdır Hemşirelerin. öbür hemşirelerle ve sağlık mesleklerinin öbür üyeleri. özellikle hekimlerle olan ilişkilerinin btçimi nedir? Profesyonel dediğimiz bir hemşire ile hasta bakımından sorumlu öbür kişiler arasındaki ayrımı yapan öğe ya da öğeler nedir? Ve bu ayırıcı öğeler acaba hekimlerce yeterince algılanmakta mıdır? Işte hemşirelik mesle- ği bu soruiarı şimdi ve gelecekte dikkatle incelemek ve karar ver- mek durumundadır. Hemşirelik mesleğinin,toplumdaki öteki mesleklere eş bir sta- tüye erişmesi. kendi alanı içine giren işlevleri bağımsızca yönet- mesi. eğitim standartlarını yükseltmesi ile olanaklıdır Öbür mes- leklerin eğitim ve hizmet düzeylerine çıkmadan. onların patron- luğundan kurtulmak olanaksızdı r. Hemşirelik ancak mesleğinin erdemlerine inanmış. bilgili, be- cerili, kendini devamlı yenilemek ve geliştirmek çabası içinde olan hemşireler yetiştirerek, gerçek bir meslek statüsüne kavu- şacaktır. Bugün artık hemşireyi. sadece emirleri uygulayan. ne yapa- cağı, nasıl yapacağı ve ne zaman yapacağı dikte ettirilen basit bir teknisyen olarak kavramak hatalıdır. Hemşireler, bakımla ilgili kararları öz kendileri vermek istemektedirler Doğru kararların verilebilmesi için. esaseh bundan doğal ne olabilir. Meslek eğiti- minde teknik, beceri ve uygulamadan çok. aydın (entelektüel) kavrayışa önem veren programlara geçiş, bugünün itibarlı mes- lekleri için kolay olmamıştır. Hemşirelik için de aynı güçlükler var'dır. Kanımızca üniversiteler düzeyindeki hemşirelik eğitimi- nin ana amacı. bu tür programlan uygulamak ve desteklemek ol- malıdır. Bu yoldaki çabalarda ise en büyük görev ve sorumluluk yine hemşirelere düşmektedir. Burada23-27 Mart 1992 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı'nca düzenlenen I. Ulusal Sağlık Kongresinin ülkemiz sağlık sorunu- na ve dolayısıyla hemşirelik sorunsalına da bir umut getirdiğini belirtmek isterim. Bu kongrede hemşirelik mesleğine gereken önemi ve yeri veren Sağlık Bakanlığı na Türk hemşireleri te- şekkür borçludur. Insan Hakkı mı, Kadın Hakkı mı? Türkiye'de resmi sayılara göre halen kadınlann %38'i okur yazar değil, % 18'iyse hiçbir okul bitirmeksizin kendini okur yazar olarak tanıtmaktadır. Sivil toplumu bu nüfus yapısı ile gerçekleştirebilir miyiz? PROF. DR. NERMİN ABADAN-UNAT Avrupa Konseyi KadınjErkek Eşitlik Komisyonu Yönetim Kıırulu üyesi İkıolasılıkmr: L Imyukaıhn rrerkvktenknyuıkısaıln-r crfci'(c/ırı<wı<ı/u< «Kıı<.nr<îre>oııa.Comefidooü)esi, 1793 Türk toplumunda demokratikleşme ha- rekelleri çeşitli yönlere doğru gelişukçe kadın sorununa ilişkin farklı ideolojik ta- nımlar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ge- leneksel değerleri ön planda tutan. bu de- ğerleri dinsel inançlanyla pekiştirenlerin görüşüne göre kadın biyolojik farkhlığı ne- deniyle her şeyden önce eş ve anne olmaya adaydır. dolayısıyla toplumsal konumu ancak korunmaya muhtaç bir aile bireyi çerçevesinde ele alınmalıdır. 1982 Türk Anayasası'na egemen olan görüş budur. yansımasını da anne ve çocuklann korun- ması gerekliliğini vurgulayan özel madde- de bulmaktadır. Esasen 1982 Anayasasf- nda "kadın" sözcüğü ancak bu maddede ifadesini bulmaktadır. Konuya ilişkin tar- tışmalarda bu geleneksel yaklaşımdan farklı görüşler de ileri sürülmektedir. Marksist yaklaşım sorunun tamamen sı- nıfsal çatışmalarda yattığını. yeni düzen yaratıldıgında cinsler arasındaki eşitliğin kendiliğinden gerçekleşeceğini iddia et- mektedir. Sosyalist ülkeierdeki çözülme- lerden sonra bu görüşün ne kadar aldatıcı olduğu anlaşılmıştır. Daha çok liberal görüşe yaslanan başka bir görüşe göre ise ortada tercih edilecek özel koruma gerektiren bir hak bulunma- maktadır. Demokrasinin başbca temel taşı, insan haklannı en geniş anlamda koru- maktır. Bu nedenle bir cinse özgü ayn bir konımaya gerek yoktur. Son yıllann çahş- malan bu görüşlerin tümünden farkiı bir yaklaşım gelıştirmiş bulunmaktadır. Nite- kim 16 Kasım 1988 Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komitesı'nce kabul edilen Kadın Erkek Eşitlik Bildirgesi'nin giriş kısmında, "Kadın- erkek eşitliği. insan haklannın bir ilkesidir" denildikten sonra mad.l'de üye devletlerin. "Kadın- erkek eşitliğini demokrasinin vazgecilrnez koşulu ve sosyal adaletin emredici hükmü" oldu- ğunu tanımalan; strateji konusunda ise "Kadın ve erkeklerin insan haklan ve de- mokrasinin gereklerini gerçek anlamında anlamalan için çaba sarf etmeleri gerektiği- ni" vurgulamaktadır. Bu belgede saklı duran düşünce şu gö- rüşte yatmakta: Hareket noktası olarak kadınlann içinde bulunduklan "fıili du- rum" alınmaktadır. Durum böyle olunca gerek Avrupa Konseyi üye devletlerinin kabul ettiği bildirge. gerekse Birleşmiş Mil- letler'in hazırlamış olduğu cinsiyete dayalı her lürlü aynmcıhğa karşı sözleşmenin yüklediği görev gereği devlet ve sivil toplu- mun öncelik tanıması aereken husus "ka- dınlann gerçek durumlannı göz önünde bulundurmak. onlara izafe edilen cinsiyet rollerini sorgulamak. eşitliği engelleyen iş- levsel engelleri ortadan kaldırmak"tır. Yalnız Türkiye'de değil. günümüz Avrupa devletlerinin çoğunda kadınlann toplum- sal konumu hâlâ eşitlikten uzak bulun- maktadır. Bu hali ile de toplumun detnok- ratik niteliklerini gölgelemektedir. Dolayı- sıyla sonul hedef olarak belirlencn "gerçek eşitliğe" giden yolu tıkayanın nelerden oluştuğunu bir kez daha gözden geçirme zorunluluğu vardır. Cinsel farklılık gözardı edilmemeli Bu konuyu aynntılı olarak incelemiş olan Strasbourg Üniversitesi öğretim üyelerinden Elizabeth G. Sledzievvski'ye göre çağdaş demokrasi her şeyden önce ev- rensel bir öğretiden güç almaİctadır. Bu ev- rensel öğreıi (doktrin) çerçevesinde birey tamamen soyut anlamda ele alınmaktadır. "O" karşımıza "yurıtaş" olarak çıkmak- tadır. Soyut olarak bdirlenen bu "yıirttaş"a, herhangi bir cinsiyet atfetmemek ise "o"nu, zihinsel alışkanlık nedeninden ötürü erkek haklan ile özdfcsleştirmektedir. Böylece ev- rensel bir yaklaşım bir bakıma demokrasi- ye karşı kurulmuş bir tuzak haline gelmek- tedir (1). Bu tuzağın iki yönü vardır: Biri inkâr (di- savovval) öbürü reddetmedir. Evrensel de- mokraside saklı olan inkâr öğesi. insanlığın iki cinsten oluştuğunu görmeyip toplumsal varlıklan sadece rasyonel yoîdan algılama isıeğinde saklıdır. Reddetmc yönü ise bu soyut süjelerin haklannın kullanımında bir aynmcılığa tabi olabilme olasılığının gö- zardı edilmesidir. Bu iki öğeden ikincisi daha sakıncalıdır. Zira cınsellikten annmış. evrensel bir insan hakkı görüşü aslında ideolojik bir kamuf- lajdır. Dolayısıyla ister çağdaş hümanizm- den esinlenen soyut bir insan hakkı ya da İslam felsefesinde görüldüğü üzere sırf inanç alanına özgü bir insan hakkı tasav- vunı olsun, ortaya çok önemli bir çelişki çıkmaktador. Gerçek bir demokrasiye ulaş- mak istiyorsak evrensellik ilkesi nedeniyle kendi içinde bir çelişkiye düşen insan hakkı kavramını şekilci ve soyut kimliğinden sı>ınp gerçek temeline oturtmahyız. Aksi takdirde yüzyıllardan beri kamusal ve özel yaşamın her alanında daima erkeklerden yana süregelen uygulama ve süreçler "fıili olarak" erkeklere özgü kalacaktır. Hukuk alanında belli süjelere tanınan haklar c\ns- ler arasındaki farkhlığı da kapsamına al- mak zorundadır. Cinsel kimliğe yer veril- mesi halinde ise insan haklan ancak erkek ve kadın hakkı olarak tanımlanabılir. Al- man Anayasasf nı hazırlayanlar işte bu dü- şüncelerin etkisiyle yasalar önündeki eşitli- ği tanımlayan 3. maddenin birinci fıkrasın- da, "Tüm insanlann yasalar önünfle eşit" olduğunu belirtlikten sonra ikinci fıkrada, "Erkek ve kadınlar eşit hak sahibidirler" hükmünü ekleme zorunluluğunu duymuş- lardır (2). Bu yoldan da devlete ve demok- ratik bir toplumda etkin olan tüm örgüt ve kuruluşlara belli yaptırımlar yüklenmiş bulunmaktadır. Bu yaptınmlara sırt çevril- mesi halinde özellikle siyasal temsil alanın- da kadın ve erkek arasındaki ucurum da- ralacak yerde genişleyecektir. Gerçek bir demokrasinin egemen olduğu bir toplum. sadece sandıklara doğru harekete geçirilip haklannın kapsamının farkında bile olma- yan nüfus kitlelerinin varlığı ile yetinemez. Türkiye'de resmi sayılara göre halen kadın- lann %38'i okur yazar değil, Vol8'iyse hiçbir okul bitirmeksizin kendini okur ya- zar olarak lanıtmaktadır. Sivil toplumu bu nüfus yapısı ile gerçekleştirebilir miyiz' Sonuç Türk siyasal yaşamına ilk olarak kadın sorunsaflığını nukümet çerçevesinde sok- muş bulunan DYP-SP koalisyon hüküme- tinin: kurmaya hazırlamakta olduğu dev let bakanlığının görev alanı içinde en büyük önceliği taşıması gereken "kadın eşitliği" sorununu aile ve çocuklann korunması ile birlikte ele alma isteği. bu açıdan çok dü- şündürücüdür. Devlet Bakanı Türkân Ak- yol'un kadınlann ekonomik ve sosyal ya- şama etkin olarak katılımlannı gerçekleş- tirmek üzere döner sermayeli işletmelerle kadın danışma merkezlerinin kurulması projeleri kuşkusuz olumlu girişimlerdir. Ancak bağımsız bir kişiliğe kavuşturulma- dıkça Türk kadınının bu yeni kurumlar yardımı ile geleneksel aile kurumu çerçeve- sinde ailenin erkek bireylerinin parasal ola- naklannı güçlendinnenin ötesinde loplu- ma demokratik değer ve kurumlan genişle- tecek bir katkıda bulunabileceği tartışma götürür. Beklediğimiz sorumlu makamla- nn saydamlaşan. özgürleşmeye çalışan bir Türkiye'de kadının üretici ve yeniden üre- tici sıfatından başka hangi konuma getiril- mek istenildiğinin açıklanmasıdır. Konunun yeterli ölçüde tartışıldığını söylemek mümkün değil. tersine Türk ulu- sunun yansına yeni poliıikalar uygulama- ya çalışan sorumlu dev let kuruluşu. bugü- ne dek kapalı kapılar arkasında hazırlıklar yapmayı yeğlemiştir. Acaba bu konular tartışmayı gerektirmeyecek ölçüde önem- siz midir? 1. The democratic principle of annual repre- sentalion - Fony years of Council of Europe acti- vity. report by Vİs. Elizabeth C. Sledzievvski. Stras- bourg. Seminar 6-7 1989. Sh.. 17-27 2. U. Echtler L". H. Laufer. Regieren im Verfas- sunaaslaal München. 1970. Sh. 30 İLAN CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESI 1983/1097 Davacı Maliye Hazinesi vekili Âv. Sezcan Serikler ile davaklar Meh- met Boran ve ark. arasındaki tapu iptali, tescil ve meni müd. davası- mn verilen ara karan gereğince: Dava konusu Ceyhan ilçesi Doruk köyü hudutlannda kâin 178 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tescilini talep etmiş ise de açılan da- vanın reddine karar verilmiş olup ancak davaJılar Kara Ahmet Tok- mak ile Bekir Zorlu (Bahri Zorlu)'nun yokluğunda karar verilmiş olup iş bu hüküm özeti davetiye yerine geçmek üzere davalıların ilan tari- hinden itibaren 8 gün içerisinde karan temyiz etmeleri, etmedikleri takdirde kesinleştiği hususunun 7201 sayılı kanunun 28. maddesi uya- nnca ilanen tebliğ olunur. 30.4.1992 Basın: 47507 DARÜŞŞAFAKALILAR 17 mayıs pazar gtyıü okulda sizleri PLLAV GUNU'ne bekliyoruz. DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ İLAN CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ 1988/637 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Sezcan Serikler ile davalılar Eli- fe Elmacı ve ark. arasındaki tapu iptali, tescil ve meni müd. davası- nın verilen karar gereğince: Dava konusu Ceyhan ilçesi Tumlu köyü hudutlannda kâin bulu- nan 197 parsel sayılı taşınmazın Hazine vekili Hazine adına tapuya tescilini talep etmiş ise de açılan davanın reddine karar verilmiş olup ancak davalılar Ülviye Elmacı ve Emiş Gökaç'ın yokluklannda karar verilmiş olup iş bu hüküm özeti davetiye yerine geçmek üzere davalı- ların ilan tarihınden itibaren 8 gün içerisinde karan temyiz etmeleri, etmedikleri takdirde kesinleştiği hususunun 7201 sayılı kanunun 28'nci maddesi uyarınca ilanen tebliğ olunur. 30.4.1992 Basın: 47506 520.000.- HAFTA SONU Yol, yatak, kahvaltı, öğle akşam yemeği; Safranbolu, Bartın. Amasra, Tekkecmü, Kurucaşile, Gideros. Cide, İnebolu na çevre gezileri: herşey dahil. # BAYBASÛS TURIZM (1) 338 86 61 - 338 16 51 / (4) 425 90 82 Osmanağa mah. Nushet Kfcndi M>k 9 .% Kadıköy ' İST. Seyahııl Accnta.sı İs.letmc Bclgc no. 2149 DİĞE.R TURLAR BURAYA SIĞMADI, ARAY1N! Istanbul Erkek Lisesi 1942 yılı mezunlarının 50. mezuni- yet yıldönümleri 04 Haziran 1992 Perşembe günü saat 10.00'da, İstanbul Lisesi'nde kutlanacaktır. 50'nci yıl sertifikalannın verileceği ve birlikte öğle yemeği yenileceği bugünde bir arada olmak ve mutluluğumuzu paylaşmak istiyoruz. İSTANBUL ERKEK LİSELİLER EĞİTİM VAKPI PENCERE Mandela'ya Öfkelenelim mi? Nobel adını kim bilmez? Sıradan bir kişiye sorsanız bile kabaca yanıtını verir: -Dinamiti bulan adam!.. Oysa Alfred Nobel'den çok daha değerli bilim adamları- nın adlarını sanlarını anımsamayız; çünkü onlar adına konmuş bir para ödülü ve armağan yok. Her yıl bütün dünyanın merakını üstüne çeken Nobel ödülleri 1901 'den bu yana dağıtılıyor. Edebiyat dalında şimdiye değin seksen dolayında yazar odüllendirildi ama, benim aklımda iki kişinin adı kalmış: Biri Rus yazarı Boris Pasternak, öteki Fransız Jean Paul SartreL. Neden? Çün- kü birincisi ödülünü almadı, ikincisi reddetti. Kimi zaman ödül verilen kişi, almakla almamak arasın- da ikirciklenir; ödülü almadığı zaman daha büyük yankılar yaratacağını da hesaplayabilir. • Nelson Mandela, Atatürk Barış Ödülü'nü reddedince, kı- yamet koptu. Kimtsi bunu Atatürk'e karşı bir tutum diye yorumladı. Oysa Mandela yönünden yapılan açıklama böyle bir soru işaretinin yanıtını veriyor; siyahların lideri "Türkiye'deki insan haklan ihlalleri'n'ı göz önüne alarak kararını vermiş. Güney Afrika Ulusal Kongresi (ANC) söz- cüsü Gill Marcus diyor ki: "Mandela'nın bu tutumu Türkiye'nin kurucusu ve re- formcu Atatürk'e karşı bir tavır değildir." Peki, nedir? Marcus açıklıyor: "Ülkenizde insan haklannın çiğnendiği konusunda kuş- kunuz varsa kendinizi Kürt yerine koyun!..'' • öfke baldan tatlıdır. Ancak öfkeyi bir yana bırakıp konuya serinkanlı yaklaş- makta yarar var. Nelson Mandela hayatını Güney Afrika'- da ayrımcılıkla savaşıma adamış. Atatürk Barış Ödülü'ne layık görüldüğünde sorar: -Nedir bu? Mandela, dünyada olup biten her şeyi bilecek değil ya!.. Çevresinde koskoca örgüt var, danışmanları var; sorup soruşturacaklar; nenin nesi bu ödül? Şimdiye kadar kimlere verilmiş? Ödülü kim veriyor? Siyah lideri uyarmışlardır: -Sakınha!... -Neden? -Atatürk Barış Ödülü geçen yıl 12 Eylül faşizminin lideri General Evren'e verilmişti. Bu generalin kurduğu baskı rejiminde onlarca kişi darağacında sallandırıldı, on binler- ce kişi suçsuz yere gözaltına alındı, binlerce kişi işkence- den geçirildi. Türkiye'de insan haklan bugün de çiğneni- yor. Almanya, Ankara'daki iktidarın Kürtlere yaptığı zulümler yüzünden Türkiye'ye silah ambargosu uygulu- yor. -Demeyin?.. -Soy aynmcılığı yapılan bir ülkeden gelen ödülü aldın mı, kişiliğine gölge düşer. • Biz içeride kendi kendimize gelin güvey olduğumuz için şimdi Mandela'ya kızabiliriz. Neye yarar?.. Güney Afrika'dan Türkiye nasıl görünüyor? Almanya bi- ze nasıl bakıyor? Atatürk Barış Ödülü'nü reddettiği için Mandela'ya öfkelendik; ama bu ödül Kenan Evren'e veril- dıği zaman yeterli tepkiyi gösterdik mi? Bir ödülü değerlendiren üç etken vardır: Birincisi; ödü- lün niteliği ve amacı. ikinctsi; ödülü kim veriyor? Üçüncü- sü; ödül kimlere veriliyor? Eğer bu üçboyutözenlegözeti- lirse, uzun yıllar geçtikten sonra ödül kurumlaşır, değer kazanır. Nelson Mandela'nın ödülü reddetmesi üzerine en özlü açıklamayı değerli Prof. Ekrem Akurgal yapmış: "Adam tenezzületmemiş; demek biz yanlış yoldayız." Yaşanan olaydan ders çıkarmalıyız; benim ise üzüntüm başka "Şu işe Atatürk'ü karıştırmasaydık" diyeceğim; ama 12 Eylül'ün Atatürk'ü karıştırmadığı iş var mı? TOPLUMCU MÜZİĞİN YENİ SESİ Ç1KTI BİLESİN Kİ! Bilesin ki İstanbul ta o günden beri direnmektedir. Kaleler toplara karşı, DEVRİMCİLER faşizme karşı. Toplara karşı yıkıldı kaleler, Fakat faşizme karşı yıkılmayacaktır DEVRİMCİLER. H.KARABULUT AKBULUT KARDEŞLER Müzik Üretim ve Kasetçilik İ.M.Ç. 6 Bl. 6516 - Unkapanı Tel: 513 32 65 - 526 61 07 Bilgisoyar Pazarı 232 64 26 - 23O 21 «7 brother. FAX-160 FAX - TELEFON - FOTOKOPİ BİRARADA • 1.600.000 TL. x 4 kDV DAHIL STAR BİLGISAYAR LTD. 247 47 91 -248 94 71 Kocanı.in;ur S<* 106/î Şı;lı - L.E.ınb*j! Microsoft Word 5.5 Türkçe !Word 5.5 Türkçe ŞW*...444$ • WorkstationTr....33*«...244J Works 2.0 Türkçe 360-S... 222 S • WorkstaıionTr....V»*...144S Upgrade Word 5.5 Tr230-*... 222 $ Upgrade Word 5.5 In K*«... 244 $ OIOER SRÛKLER >;İN «IATINIZ. Y1İVMASIEMU80ÜUKI YetuuBa >iin terfix 8(1)338 0102-346 85 51 OZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 82. DÖNEM KAYITLARI DEVAM EDİYORI Hatta sonu-Hafta kji ve Akşam kurslan devam ediyor. Oershane: ÛSKÜDAR: 343 67 82-310 92 86 KOZYATAĞI: 362 47 33 TARABYA: 262 08 18 KİRALIK Devre-Mülk. Bodrum Torba'da 16-30 Haziran dönemi kiralıktır. 359 63 63 Marsa Margarin Sanayii A.Ş.'ye kesmiş olduğumuz 02.04.1992 tarih ve 86835 no.lu faturanın ash kaybolduğundan hiçbir hükmü kalmamıştır. PARE TURİZM A.Ş. 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear