25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS1992 PERŞEMBE 12 DIZI-YAZI TupkS8Mnayesı IpekYolu'nda • Geçen yıl sonunda bağımsızlıklanna kavuşan Türk Cumhuriyetleri'nin ekonomilerinde dağıtım, satın alma ve işletmecilik yönünden önemli darbo- ğazlar var. Yatınm gereksinimleri için bu ülkelerin elinde döviz yok. Yabancı sermayeyi kendilerine özgü ortak yatınma dayalı bir işbirliği modeli çer- çevesinde ülkelerine davet ediyorlar. • Başta petrol, doğal gaz olmak üzere, kömür, de- mir cevheri, altın gibi zengin yer altı kaynaklanna, canlı hayvan ve pamuk gibi tarım ürünlerine sahip Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetleri'nin şimdilik parası yok, ama "sermayesi" çok. Türkiye'nin bu cumhurryetlerde ekonomik temelini kurmaya yö- nelik önemli girişimlerini bu yıl kurması gerekiyor. OrtaAsyapara ve teknoloji bekliyor — ı — Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve K.a- zakistan, geçen yıl sonunda bağımsızlıklanna kavuşan Türk Cumhuriyetleri. Eski merkeziyetçi bürokratik plan- lamaya dayalı ekonomik sistem gitmiş ama, yeni sistem gelme- miş. Ekonomide dağıüm, saiın alma ve işletmecilik faaliyetleri konusunda önemli darboğazla- n var. Modernizasyon ve yeni olmak üzere önemli yatınm ge- reksinimleri içindeki bu ülkele- rin elinde döviz de yok. Bu yatı- nmlann fınansmanı için doğal ürünlerin satışı da yetmiyor. Dış kaynak gereksinimleri bü- yük. Bu nedenle de yabana ser- mayeyi ülkelerine davet ediyor- lar, kendilerine özgü ortak yatı- nma dayalı bir işbirliği modeli- ni gelişürmek istiyorlar. Almanya, ABD, İran, Hindis- tan, Pakistandan, Japonya, Güney Kore, İsviçre, Italya, Yugoslavya gibi ülkeler fiilen yatınm yapmış durumdalar. Bu cumhuriyetlerle tarihi ve kültürel bağlan olan, coğrafı yakınlıği bulunan Türkiye'nin girişimleri ne aşamada? Bu ül- kelerle ekonomik ve ticari ilişki- leri simgeleyen Ipek Yolu pro- jesini yeniden canlandırmak için şimdiye kadar devlet ne yaptı, özel sektör ne yaptı? Tanm ürünieri yönünden büyük zenginliğe sahip Özbekistan'da Semerkant pazarı, altşverişte büyük canlılık yaşıyor. Ancak aynı hareketliliği diğer cumhuriyetlerde görmek şündilik mümkün değü ekonomik ve ticari ilişkileri be- lirleyen çerçeve anlaşması im- zalandı. Yatınmlann karşıhklı korunması ve teşviki anlaşması da gerçekleşürildi. Çifte vergi- lendirilme anlaşmalan da imza- ya açılıyor. Bu ülkelere yönelik PTTnin yaptığı çalışmalar so- nın bu ülkelere düzenli seferler nuçlanmak üzere. Azerbay- açması. Azerbaycan'a düzenli can'la otomatik görüşmeler u ç a k seferleri yapıhyor. Diğer gerçekleştirilmeye başlandı. cumhuriyetlere de önümüzdeki Haziran sonuna kadar da diğer haftalarda başlayacak. Yine Türk cumhuriyetleriyle sağbklı her ülkede elçilikler açıldı. Ay- bir haberle$me yapılabilecek. n ca, ticari ilişkileri gelişürmek Once devletın yapüklannı sı- televizyon yayını başladı. Ha- Ulaştırmaya yönelik bir başka amacıyla Türk Eximbank bu ralayahm. Her cumhuriyetle berleşmeyi sağlamak amacıyla gelişme de Türk Hava Yollan'- ülkelere 1992 yıh için 600 mil- Türkmen doğal gazı Avrupa'ya yol anyor Türkmenistan, "Değerlendirilenıe- yen zenginlikler ülkesi". Gelişmiş bati ülkeleri için doğal gaz \e pamuk gibi çok değerli iki mala büyük mıktarlarda sahip olan Türkmenler. Sovyetler'ın ka- palı düzeninde kapitalist diinya pazar- •İan için iyı bir satıcı olamadılar. Türkı- ye, bu dönemde Türkmenistan'ın özel- İikle Avrupa'ya dönük pazarlama şirketi rolünü üstlenmeye hazırlanıyor. Başbakan Süleyman Demirel'in 10 ma- yısta Aşkabad'da katıldığı Orta Asya Zirvesi'nde ağırlıklı pazarhk konulan arasında Türkiye'den gececek Türkme- nistan-Avrupa Doğal Gaz Hattı da yer aldı. Yılda 7 milyar dolara ulaşan doğal gaz potansiyelinin Avrupa'ya pazarlan- ması, Türk şirketlerine Türkmenistan'- da yeni kapılar açacak. Türkmenistan doğal gazının Av- rupa'ya pazarlanmasını sağlayacak boru hattı projesinde. bölgesel siyası beklentiler ve endişeler belirleyici ola- cak. Türkiye Tekfen Grubu'nca hazır- lanan 3 altematifli projeyi. başta Türk- menistan olmak üzere projede rol ala- cak bölge ülkelerine sundu. İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan kaynaklı bölgesel istikrarsızlık, projenin geleceği ile ilgili güvensizlik yaratırken, yapılacak pazarlıkta fınansman ve tek- noloji desteği sağlayacak Batı Avru-- pah kuruluşlann tercıhlennm de onem kazanacağı kaydediliyor. Türkmenis- tan'dan Avusturya'ya ve ardından İtalya'ya uzanması planlanan doğalgaz boru hattının hangi yolu izleyeceği, Aş- kabad'daki Orta Asya Zirvesi'nde en üst düzeyde konuşuldu. Türk Cumhuri- yetleri'nin Devlet Başkanlan'nın vanısı- ra İran Cumhurbaşkanı Haşjmi Raf- sancani \e Pakistan Başbakanı Navaz Şeririn katıldığı toplantıda, Başbakan Süleyman Demirel'in doğal gaz hattı ile ilgılı Türkı>e'nin önerilenni gündeme getirdiği öğrenildi. Başbakan Demirel Aşkabad Zirvesi'nin ardından yaptığı açıklamada, Avrupa'ya ulaşacak hattın Türkiye'den geçmesinde anlaşmaya va- nldığını kaydederken, doğal gazın Tür- kiye'ye İran üzerinden geleceğinı bildir- di. ancak aynntıya girmedi. Doğal gaz hattının fızibilitesinı yapan Tekfen Holding'ın Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Gökyiğit, zirve öncesi konuyla ilgili bilgi verirken, hazırlanan 3 alternatiften boru hattının tümüyle İran üzerinden geçmesini öngören mo- delin gerçekleşme ihtimalinin zayıf ol- duğunu söyledi. Türk-Soyvet İş Konse- yi BaşkanhğYnı da yürütmekte olan Nihat Gökyiğit'in verdiği bilgiye göre, ikinci alternatıf doğal gazın Hazer De- nizi, Azerbaycan ve Gürcistan üzerin- den Türkiye'ye ulaşmasını öngörüyor. Gökyiğit, Türk tarafı ile birlikte Avru- pa kanadının da en gerçekleşebilir bul- duğu 3'üncü ahernatifı ise şöyle açıkla- dı: "Bu projeye göre boru hattı, Hazer Denizi'nin akından geçiyor. Bakü ve Aras Nehn Vadisi'nden sonra Ermenis- tan koridorundan ve Nahcıvan üzerin- den Türkiye'ye bağlanması öngörülü- yor. Hazer Denizi'nin sığ bölümünden geçeceği için büyük bir maliyet getirmi- yor. Bunun iki ayn versiyonu olarak ise Ermenistan kondorunun İran ya da Er- menisıan'dan geçmesi tartışılıyor." Nihat Gökyiğit'e göre her 3 alterna- tıfte de doğal gaz hattının Türkmenis- tan'dan Si\as'a kadar ulaşması 3.5 milyar dolar cıvannda bir maliyet getin- yor. Projenin Viyana'ya kadar uzanma- sı ise bu maliyetin 2'ye katlanması anla- mı taşıyor. "Bunun fınansmanı için Batı'dan büyük imkanlar sağlanması gerekiyor. Tekfen olarak yeni kurulan Avrupa Bankası'na gavnresmi olarak konuyu götürdük. Bu bir ön haarhk görüşmesı şeklınde gerçekleşti" şeklinde konuşan Gökyiğit. Türkiye'nin de boru hattının kendi topraklan üzerinde olan bölümünün inşaatı için 1.5-2 milyar do- larlık fınansman gücüne ihtiyacı oldu- ğunu kaydettı. Nihat Gökyiğit. Türkiye'nin İran ve- ya Azerbaycan üzerinden gerçekleşmesı yönünde bir mesele çıkarmadığını. asıl amacın boru hattının Türkiye'den geçi- rilmesi olduğunu savunuyor. Gökyiğit, "Buna karşın İran ve Türkmenistan İran'dan geçmesini istiyorlar. Projeye destek sağlayacak gelişmiş ülkelerin fı- nansman kuruluşlannın görüşleri de etkili olacak. Bu nedenle müzakereler bir süre daha devam eder, projeler üze- rinde konuşulur. Bu nedenle Aşkabad'- dan hemen sonuç çıkmasını beklemek yanlış" dedi. Gökyiğit. zirve sonrası doğal gaz hattının izleyeceği yolla ilgili alınan karann tam açıklığa kavuşmadı- ğını, ancak Türkmenistan'ın İran'la ilgi- li ısranna Türkiye'nin karşı çıkmamış olabileceğini belinti. Gökyiğit hattın tü- müyle İran'dan geçmesine batılı fınans kaynaklannın sicak bakmayacağını >i- neleyerek. projenin fmansmanında ya- şanacak sıkıntının diğer alternatifler üzennde düşünmeyı gerektirebileceğini de ifade etti. Boru hattı yolu konusunda genel po- litıka Gök>iğit'in belirıtıği kadar taraf- şız gözükmüyor. Türkiye'nin özellikle İran. Ermenistan gibi komşulanna bo- ru hattının kontrolünü bırakmak iste- mediği hissediliyor. Devlet Bakanı Tansu Çiller'in ABD dönüşündeki kar- şılamada. gazetecilerle sohbet eden DPT müsteşan İlhan Kesici, boru hattı- nın İran topraklanndan geçirmek yeri- ne Hazer Denizi'nin altından geçmesı- nin daha uygun görüldüğünü savuna- rak, diğer ülkelere doğal gaz satmakta olan İran'ın Türkmenistan doğal gazına pazarlama kanalı olmaktaki çekincesin- den söz etti. Türkmenistan'a 15 gün kadar önce yaptığı ziyaret sırasında İranlılar'ın da boru hattı görüşmeleri nedeniyle orada bujunduğunu kayde- den Türk-Türkmen İş Konseyi Başkanı Polat Serdengeçti de, bu ülkenin doğal gaz hattında kontrolü eline geçirmek is- tediğini kaydederek. "Boru hattını 1500 kilometre boyunca İran'dan geçirirse- niz ileride sorun yaratır. Hazer'ın gü- neyinden geçip İran topraklannın 100-120 kilometrelik çok az bır bölü- münden geçmesi projesine ise A\ rupalı- lar da katılıyor" dedi. yon dolarlık bir kredi açtı. Londra'dan başlayan demir- yolunun kesintisiz bir şekilde Pekin'e kadar uzanması için İran ile Türkmenistan arasında kalan 180 km'lik bir bölümür tamamlanması gerekiyor. Bu konuda 22-24 Nisan tarihleri arasında Kazakistan'ın baş- kentinde yapılan toplantıya Türkiye katılamadı ve bu ko- nuda geç kaldı. Ama yine Aş- kabat'taki toplantıda konu ele alındı ve anlaşmaya vanldı. İran ile Türkmenistan arasın- daki bölümün tamamlanma- sıyla ilk etapta İstanbul- Pekin arasında başlayacak hat tarihi İpek yolunu yeniden canlandı- rabilecek. Türk cumhuriyetleri arasında ekonomik ve ticari ilişkileri artırabilecek. Devletin yaptıklanna, Ba- ğımsız Devletler Topluğu'na yönelik 24 milyar dolarlık Baü yardımının kotanlmasını da eklemek gerekiyor. 21-22 Ocak'ta VVashington'da başla- yan 24-25 martta Brüksel'de sürdürülen Yardım Konfe- ransı'nda 24 milyarlık kredinin 2-3 milyar dolarlık kısmının Or- ta Asya Türk Cumhuriyetlerine kullandınlması ağırlık kazandı. Bu kredinin kullanılacağı alan- lar, Türk ve Amerikan işadam- lanndan oluşan 70 kişilik bir heyetin 27 Mayıs- 4 Haziran ta- rihleri arasında Türk cumhuri- yetlerine yapacağı geziden son- ra belirlenecek. Turkıye, Orta Asya'nın beklediği teknoloji ve parayı getirecek gücü kendinde bulamıyor ama, Batı'nın getir- mesinde köprü görevirji üstleni- yor. Özel sektörün ise, dağılan Sov^etler Birliği zamanından kalan bazı yatınmlan var. özel- likle inşaat alanında. Bağımsız- lıklanna kavuştuktan sonra Özbekistan, Azerbaycan ve Kazakistan'da da kayda değer özel yatınmlar gercekleştiril- miş, bazılan gerçekleştirilme aşamasında. Prpje bazında ise bir çok ortak yatınm gündem- de. Yazı dizimızde bu özel yatı- nmlan ülke bazında ele alaca- ğız. Yine ülke bazında öngörü- len. ortak yaünmlara da yer vereceğiz. Başta, petrol, doğalgaz ol- mak üzere, kömür, demir cev- heri, altın gibi zengin yeraltı kaynaklanna, pamuk, canlı hayvan gibi tanmsal ürünlere sahip Ortaasya Türk Cumhuri- yetleri'nin şimdilik parası yok ama, "sermayesi" çok. Ekono- mik ve ticari potansiyelleri yük- sek. Son derece bakir ve gelecek vaadeden pazarlar. Hem eko- nomik hem de siyasi açıdan ge- lecek aylar ve yıllarda Türkiye için son derece önemli bir böl- ge, Orta Asya. Türkiye'nin bu cumhuriyetlerde ekonomik te- melini kurmaya yönelik önemli girişimlerini daha fazla gecik- meden bu yıl kurması gereki- yor. StRECEK Türkî dedin mi kurtulursutıAKRABALAR — 1 — Bir atasözümüz mü, yoksa bir halk deyimi midir? Her ney- se.. Hani, "Tann, fakir kulumı sevindinnek istedi mi, hemen eşeğini yitirtir, sonra da buldu- rurmuş" deriz ya... Galiba bi- zımkısi de şimdi o hesap... Baksanıza, Sovyetler Birliği'nin şu beklenilmedik bir anda ve bi- çimde, ansızın dağılıvermesı karşısında birden öyle sevindik. öyle sevindik ki... Sorma git- sin... Doğrusu, biz Anadolulu Türklerin, Orta Asya'daki soy- daşlanmız konusunda, böylesi- ne bir bütün halinde, sağasıyla solcusuyla ortak bir tepki gös- terdiği bir başka dönem daha bulunsun tarihimizde, hiç san- mam. Olanaksız. Kuşkusuz, Sovyetler BirliğT- nin dağılmasmın, biz Türkler acısından çok daha başka an- lamlan vardır. Gene hemen belirtelim ki. beklenilmedik bir anda gerçek- leşmiş bu yeni siyasal değişik- liklerin insanlığın yannlan acı- sından yararlı mı, yoksa zararlı mı olduğu konusunda da, doğ- rusu şimdiden bir kestirimde bulunmak için zaman henüz çok erken olsa gerektir bizce. Fakat öte yandan da, gene biz- ce. bu siyasal olaylar sonunda Orta Asya'da beklenilmedik bir anda ve biçimde ortaya çıkan şu beş soydaş cumhuriyetin, Ana- dolulu biz Türkler acısından anlamını ve önemini de, galiba tartışabilmek dahi olanaksız- dır. Ne ki, bu yeni cumhuriyetler Uzak akrabalarınuzı şöyle Nrazcık olsun tanıv abiliv or muyuz? Tarihkrini, değer yargılannı, psikolojDerini, kültûrierini?.. de. gerçekten, önümüze öylesi- ne beklenilmedik bir anda çıkı- verdiler ki, doğrusu uzun süre apışıp kalmadık da değil karşı- lannda, hani... Örneğin, onlan nasıl adlandınnamız gerektiği- ne bile karar verebilmiş değiliz hâlâ. Kimimiz, "ırkçüıkla, tu- rancılıkla" suçlanmaktan kork- tuğu için "Tiirk" sözcüğünü kullanmaktan bile sakınıp, "Türki cumhuriyetler" gibi bir garip ad uydurmayı yeğledik... Kimimiz, bu garip sözcüğün bi- le çağnşımından ürküp. ısrarla "soydaş cumhuriyetler" diye söz ettik onlardan... Kimimiz, ara- lanna Tacikistan'ı da katarak, daha geniş anlamlı bir tamla- mayla, "Orta Asya cumhuriyet- leri" diye adlandırdık hepsini birden... Kimimiz de, Sovyetler Birlığı döneminden kalma ad- lannı kullanmayı sürdürdük ısrarla...vb...vb... Şaka bir yana... Burada, gali- ba bir başka soru daha sorma- mız gerekiyor kendimize; hani. Orta Asya'daki soydaşlanmı- zın bugünkü kimlıklerini iyi tanıyıp tanımadığımız konu- sunda birazak olsun ikircikli- yiz de, sanki kendi kimliğimizi iyi bildiğimiz konusunda hiç mi kuşkumuz yok? Doğrusu, burada hemen iti- raf edeyim ki, bu soruyu kendi- me ilk kez 12 Eylül'ün o kor- kunç günlerinde sormuştum sessizce. Bilindiği gibi beş gene- ral ülkeyi bir anda tuzla buz etmişti. Örneğin, ülkenin kuru- cusu Atatürk'ün vasiyeti çiğ- nenmişti, nerdeyse Kur'an kursu dışındaki bütün örgütler- le birlikte cumhuriyeti kuran CHP bile kapaülmışü da, şun- caak bir tepki gelmemişti kim- seden. Askeri cunta, insanlan sürüler halinde toplavıp kıslala- ra dolduruyprdu. işkenceden geçiriyordu. İlginçtir, sonra da rahmetli Abdullan Baştürk ör- neğindeki gibi işkenceden geçi- rildiklerini radyolarda, televiz- yonlarda, gazetelerde gene kendilerine anlattırarak bütün ülkeye dehşet sahnıyor, herkes suspus edilip sindiriîiyordu, ge- ne, ülkede dörtnala, aşınıma uğraülmamış, içeriği boşaltıl- mamış, anlarru değiştirilmemiş hiçbir toplumsal değer yargısı ve kavram bırakılmıyordu, ama bütün bunlara karşın kim- senin gıkının bile çıktıği yoktu. Halkın, bu faşist darbe karşı- sında, sanki ölü toprağı serpil- miş gibi böylesine tepkisiz ve sessiz kahşı, gerçekten dehşetli şaşırtmıştı hepimizi. Güya, 1970'li yıllann sonlanna gelın- diğinde, toplum, tarihinin bir başka döneminde benzeri bu- lunmayacak denli, her kesimde örgütlenmeye başlamışü aklı- mız sıra. Yani, örgüt ve örgüt- lenme bilincinin, toplumsal mantelitemizde de yavaş yavaş oluştuğuna artık yürekten ina- nıyorduk nerdeyse. Ve birden, sözcüğün tam an- lamıyla tepetaklak olmuştu toplumumuzla ilgili vanlmış bütün değer yargılanmız, kanı- lanmız... Acaba? Acaba? Acaba?Toplu- mumuzu da mı henüz yeterince tanımıyorduk ne? Tek tek bi- reylere veya olaylara bakarak yanlış kanılara mı varmıştık yoksa? Veya başka toplumlara bakarak yakıştırmış mıydık?.. "Cadı Fırtınası" adlı romanımı yazdığım günlerdeydi. Çaresiz. yeniden elimin altındaki kay- naklara dönmüş, tarihle boğu- şuyordum ki... ilginçtir, gene- raller bu kez de, beş ımzalı bir cunta fermanıyla "Türklüğü küçük döşürücü suç"un hem sı- nırlannı iyıce belirsizleştirmiş- ler hem de cezalan inanılmaz oranlarda artürmışlardı. Bu yüzden ben de, gene çaresiz, ça- hşmalanmı uzun yıÜar yavaş- latmış, tuttuğum notlan da göz önünden kaldırmış, zulalamış- tım. İşte, kâh korkup rafa kaldı- rarak, kâh yavaşlatarak, kâh coşup hızlandırarak nerdeyse on yıldır sürdürdüğüm, top- lumsal yapımızla ilgili "An Şu Biz Kar'a Bıyıklı Türkler" adlı çalışmamı tam bitirmek üzerey- dim ki... Kültür Bakanı Sayın Fikri Sağlar'dan ilginç bir çağn aldım. Bir kültür anlaşması im- zalamak üzere 1991 arahk ayı sonlannda Türkmenistan'a ya- pacaği geziye, Aziz Nesin ve Oktay Akbal ile birlikte benim de resmi konuk olarak katılma- ıru istiyordu. Benim için gerçek- ten ilginçti. Sanki, gîzli bir güç alay edermiş gibi tam çalışma- mı bitirdiğim günlerde, bir de atalanmın anayurdunu gidip görme fırsatı çıkanyordu karşı- ma. Oysa, daha önceleri, o za- manki Sovyet Yazarlar Birliği araalığıyla böyle bir olanağa birkaç kez kavuştuğum halde gidip görme gereğıni duyma- mıştım. Ama şimdı, biz Anado- lulularla ilgili kimi bulgulanmı bir kez daha mihenk taşına vu- rup test edebilmem acısından belki de çok yararlı olurdu böy- le bir gezi. Nitekim, ertesi gün bakanlıktan bir yetkili. "Size sürpriz olmasın, geziye yazar olarak sizlerden başka Ahmet Kabaklı ve Taha Akyol da katı- lacak" dedi "Kabul" dedim. SCRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kıbrıs'tan Esintiler: (2) Cıssss! Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı özker Ozgür, arkadaşları Ferdi Sabit Soyer, Fadıl Çağda konuşuyorduk; yanımızda Başbakan Yardımcısı Hinthoro- zu Erdal Bey'in danışmanlarından, araştırmacı Hikmet özdemir de var. Söyleşimizin konusu Kıbrıs! Hikmet öz- demirdiyorki: - Kıbrıs dostları, diye bir grup oluşturalım; Kıbrıs sorunu ile ilgilenen insanlar, aydınlar biraraya gelsinler, çay iç- sinler, konuşsunlar... - Bir dernek mi?diye soruyorum. Hikmet özdemir eleşti- riyor beni. - Hayır, dernek filan değil, takmışsınız usunuzu dernek- lere; biz ev kadınları kadar olamıyoruz; ev kadınlannın günleri vardır; orada her şeyi konuşurlar; dolmalar, kısır- lar yaparlar, hem yerler, hem konuşurlar. Bu günler hiç şaşmaz. Biz öyle bir şey yapmalıyız. Sizin köşeniz var, orada yazın; "Kıbrıs Dostları" bir araya gelsin! CTP Genel Başkanı özker özgür'le arkadaşları An- kara'ya gelince, Insan Hakları Derneği, "Kuzey Kıbns'ta Demokrasi ve Insan Hakları" konulu bir toplantı düzenledi. Bunun için, Nevzat Helvacı, Türk-lş Genel Başkanlığı'na yazı yazdı, "Türk-lş" salonunun verilmesi için. Akın Birdal, Mustafa Başoğluyla, ben İHD İkinci Başkanı olduğum için Şevket Yılmaz'la konuştum. Şevket Yılmaz.işi yokuşa sür- dü. özker Özgür'ün konuşması için salonu vermek istemi- yordu, anladım. Sözde, güvenlik sorunu vardı; Valilik yazı yazmış da, havaalanlarında olduğu gibi, giriş kapısına, si- lah olup olmadığını denetleyen araçlar yerleştirilmesini; istemişmiş de, falan, filan fırt zırt! Şevket Yılmaz, bir ara! şöyle dedi: j - Kıbrıs konusuyla, Insan Hakları Derneği'nin ne ilgisi j varmış? Toplantıyı neden Dışişleri Bakanlığı düzenliyor-^ muş? • Şevket Yılmaz'ı, 12 Eylül'lerde çok iyi tanıdığım için çok' konuşmadım. Sonunda, İHD Genel Yazmanı Akın Birdal,; Ankara SanatTiyatrosu (AST) yöneticileriyle konuştu, top-î lantı orada gerçekleştirildi. Ben bir sunuş konuşması yap-.' tım; 1989 yılında, Cumhuriyet'te çıkan, özker özgür'le ilgili dörtyazıdan bölümler aktardım. 1989'dan beri, Kuzey Kıb-I rıs'ta değişen olumlu hiçbir şey yoktu. Kıbns'ta demokra-; si, insan hakları daha da kötüye gitmişti. Bunlar ise, Tür-: kiye'de konuşulmuyor, yazılmıyordu. Kıbrıs konusu, "ya-^ sak'lar içindeydi; Polonezce'den gelen bir sözcükle "tabu"ydu. Türkçesiyle, "tekinsiz", "kutyasak"tı. Cinse» konular, "Kürt sorunu", "dinsel yasaklar", örneğin "do- muz eti" bir ölçüde yazılıp çizilmiş, konuşulmuş, aşılmıştı. Ancak Kıbrıs öyle duruyordu! Çocuklara yasak konduğu gibi, cıs! Hani sobaya yaklaşan çocuklara derler ya cıssss! AST'taki toplantıda, bir soru üzerine, Özker özgür özette şunları söyledi: "- Sayın Ekmekçi de nakletti, biz 12 Eylül'den sonra, res- men vilayetleştiriliyoruz. Ve tabii, Kıbrıs Türk toplumunun nüfus yapısıyla, kimliğinin bozulması pahasına oluyor. Türkiye'den KKTCye gidiş gelişler artık pasaportla olmu- yor ve Türkiye'den oraya sürekli bir nüfus aktşı var; Kuzey Kıbrıs küçük bir yer; alanı belli. Bu nüfus akışı... Insan ola- tak tabii onlara karşı bir şeyimiz yok; gariban insanlar; iş bulmak için, ekmek parası falan için geliyorlar, turist ola- rak geliyorlar. Adam, bir gemiye, feribota biniyor, Magusa limanında karaya çıkıyor, turist. Ama, Magusa'dan Lef- koşa'ya gidecek kadar parası yok. Geliyor, yerleşiyor. Dönmüyor. Ve, durum böyle! Ne olacak? Tabii, nüfus akışı sürdükçe sorunlar çıkıyor ortaya. Inanmayacaksınız, Lef- koşa'da Girne Kapısı diye bir yer var; tutsak pazarı gibi, işçj pazarı kurulur. Ve o isçi pazarında pazarlananlar bu- radan {Türkiye'den) giden insanlardır. Sigortasız çalıştırı- lıyor bu insanlar. Neden bunu yapıyorlar? Ucuz işgücü ve günü geldiğinde de, tabii hemen yurttaşlık veriliyor; yani ucuz işgücü deposu, artı oy deposu! Bu, sorunlar yarab- yor. Ve günümüze kadar, 30 binden fazla Kıbrıslı Türk, bu sorunlardan ötürü terketmiştir Ada'yı. Yapı süratle değişi- yor. Bugün Türkiye'den giden nüfusla, bizim yerli nüfus neredeyse yarı yarıya. 5-10 yıla varmaz, Kıbrıslı Türkleri parmakla göstereceksiniz. "işte, onlar da Türk, biz de Türk" deniyorsa, bu ırkçı anlayış da doğru değil. Çünkü, ben gidiyorum o Girne Kapısı'ndaki işçi pazarına, anlamı- yorum ne dediklerini. Arapça ve Kürtpe konuşuyorlar. Bu nüfus politikasını bu şekilde uygulayanlar bir de paniğe kapıldılar. "Aman, PKK örgütleniyor!" falan diye. Ihbar al- dılar, Kürtlerin yerleşik olduğu bir köyü, olduğu gibi bir gecede gemiye bindirdiler, Türkiye'ye gönderdiler! Sürü- lerini de komşu köylere dağıttılar; "Alın sürülerini!" dedi- ler. Yahu kardeşim, sen bu insanları getirmişsin buraya, yurttaşlık vermişsin; Anayasan var! Yurttaş, böyle bir ge- cede, çoluk çocuğuyla birlikte, gemilere bindirilip yurtdı- şına gönderilebilir mi? Yurttan kovulabilir mi? Bunlar nasıl yurttaş? Bu durumlar maalesef yaşanıyor. Ve eğer bu durum böyle devam ederse, Kıbrıs sorununa demokratik, karşıhklı kabul edilebilir bir çözüm bulmak mümkün olmayacak, on yıl sonra. Çünkü, o gelen insanlar Türkçe bilmez dediğim gibi, ya Arapça konuşur, ya Kürtçe konuşur. Kıbrıs sorununu nereden biisin elin garibanı. O, ekmek parası peşinde. Bir anlaşma yapılsa bile, kendisine sorulsa 'Federasyonu benimsiyor musun, benimsemiyor musun?' diye. 'Federasyon nedir?' diyecek. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Güzel sanatlar- da Merjenı Ana heykeline ya da res- mine verilen ad. 2/ Osmanhlarda ka- pıkulu askerlerine, saray ve devlet gö- revlilerine üç ayda bir verilen ücret... Kayak. 3/ Bir As- ya ülkesinin baş- kenti... Atmosfer basıncından daha düsük bir basınç taşıyan çevre. 4/ Argoda uzun süre cinsel ilişkide bulunmadığı için aşın istek duyan kimse... Bir göstenne sıfatı. 5/ Sümerlerde sağlık tanrı- çası... Seçkin. 6/ öngün... Anado- lu'da kurulmuş eski uygarlık. 7/ Kanatlan küt olduğu için uçama- yan bir Yeni Zelanda kuşu... Döl verme yetkinliğine eren. 8/ Deniz- lerin çekilmesiyle oluşan ve yurt- lanmaya elverişli olan bölge. 9/ Merkez bankasının pasifinde kayıt- h para miktarı... Gazel ve kasidenin son beytine verilen ad. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Verev iğne tekniğiyle işlenen, kafes biçiminde bir nakış türü. 2/ Bir çeşit gemici düğümü. 3/ Çarlık zamanında Rus parlamentosuna verilen ad... Bir çeşit sinek. 4/ Trabzon'un bir ilçesi... Genellikle gömlek yapımm- da kullanılan ince bir pamuklu kumaş. 5/ Azık... Işaret. 6/ Kars yakınlanndaki ünlü harabe yeri... Yunan abecesinde bir harf. 7/ Kimi mantarlarda üreme organı... Raf. 8/ "Kırmızı bir —tur soluğum / Kumral göklerinde saçlannın" (Cemal Sü- reya)... Çelik bilyelerin savrulması ilkesine dayalı elektrikli bir oyun makinesi. 9/ Eski özel otomobillerin karoseri biçimi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear