25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SjHYFA CUMHURİYET 21NİSAN1992SALI OLAYLAR VE GORUŞLER İJniversiteler ve Bilim Cniversitelerde, sınırlı da olsa, bilimsel ahlak ve bilimsel kavramlara ters düşen davranışlann yer almış olması üzücüdür. TV ile ülke çapında amaçlı bir yayına konu edilen "zakkum" oîayında bile üniversite kaynaklı, yetersiz ve yüzeysel gözlemler sonucu, bi'irn sel ahkâm kesen kişiler ibretle izlenmiştir. Prof. Dr. AYHAN ÇAVDAR A Ü Tıp Fak Öğr. Üyesi Son on yılda YÖK Yasası çeşitlı boyutlarda tartışılagelmektedır. Ancak, ünıversıtelerin bi- limsel etkinliklennc ilişkın değerlendırmeler ön planda yeralmamaktadır. Oysa günümüzde ülke ve uluslann gönenç, mutluluk ve gelışmeleri bilimsel ve teknolojık alanlarda gerçekleştırdıkleri atılımlara bağlıdır. Bu aülımlann temelinde ise bilimsel araşürma- lar yer alır. Çağdaş anlamda üniversiteler, öncelıkle bi- limsel araştıımalar yapan ve bılgı üreten ku- rumlardır. Eğıtım ve öğrelim ise üniversitelenn öbür görevlen arasında yer alır. Dünyanın her yerinde bilimsel araştırma ya- pabılmenin vazgeçılmez temel öğeleri vardır. - En önemli ve belki de başhca öğe "insan öğesi" yanı yaratıcı beyin gücüne sahıp "bili- madamıdır" Bilimadamlan kolay yetişemediği gibi varlık- lannı ancak, özgür ve özerk bir ortamda sürdü- rebılirler. - Bilımsel araştırma yapabilmenin öteki öğesı ise uyancı (stımulan), yapıa. özgür ve araştır- macıya açık. bir "ortam"ın yaratılması, daha doğrusu, "entelektüel bir ortam" ıle çağın ge- reklerine uygun araç ve gereçlerle donatılmış "laboratuvarlar" ve araştırma ortamını ta- mamlayan başka olanaklann varlığı, bıhmsel ve güncel yayınlan iceren yeterli kitaplıklar ku- rulmasıdır Sıradan Yüksekokullar Bu dört temel öğeden sadece birirun eksıklığı bile, bilimsel çalışmalan ve araştırmalan aksat- ma>a yeterken. Türk üniversılelerinde, özellık- leson lOyjlda.sadeceöğretımağırlıklıbirçalış- ma düzenı egemen olmuştur. Kaldı ki. yapılan öğretım ve eğıtimın nıtehğı de ayn bir tartışma konusudur îyı yeiışmemış öğretım elemanlan yanında, sıklıkla değışen ders saatlen ve prog- ramlanyla eğıtimın nıtehğı gıderek bozulmuş- tur. Sonunda unıversıteler, ust duzey araştırma yapan \e nıteliklı eğitım ve öğretımi gerçekleştı- ren kurumlar olmaktan çıkmış, sıradan yüksek okullar düzeyine ındirgenmiştir. YÖK'ten son- ra sayılan hızla artan ünıversıteler ve alelacele venlen unvanlarla, buralara atanan öğreüm elemanlan arasında, ne kadannın gerçek bili- madamı olöuğu, düşünülmesi gereken bir ko- nudur. Bilimadamhğı, uzun >e zahmetli bir yol- dan gecerek gerçeklesen, bilgi >e dene\im biriki- mi için sabırlı \e sürekli çalışnıaya dayanan bir.. >aşam tedavranışbiçimidir. \ asalarla bilimada- mı olunamayacağı gibi bazı yasaların bilima- damlarını çok tedirgin ettigi de acı bir gerçektir. Bu olaylar öteden ben ve özelükle son 10 yılda, yoğunlukla >aşanmıştır Aslında ünıversıtelen toplumdan soyutlan- mış kurumlar biçıminde düşünmek olası değil- dir. Toplumdakı olumlu ve olumsuz gelişmeler- den her kurum gjbi üniversiteler de payını almakta ve etkılenmektedır Ülkemızde, 195O'lı yıllardan başlayarak, maddeye ve tüketıme yö- neliş, 8O'lı yıllardan sonra, daha da artmış ve çok hızlı bir bıçımde değışıme uğrayan moral değerler. daha doğrusu değer yargılannda orta- ya çıkan yıpranma (erozyon), "doğru", "iyi" ve "güzeh" bulmak için uğraş vermekten çoİc. ko- laycılığı ve hatta haksız kazancı gündeme getir- miş ve toplumumuzda "parayı" neredeyse tek gecerh değer olarak sunan ve özendıren bir ko- numa getırmıştır. "Dürüstlük, "erdem", "çalışkanlık" ise öne- mını yitiren değerlere dönüştürülmüştür. Üni- versitelere bu açıdan baktığımızda, olumsuz anlamda etkıleşım göze çarpmaktadır. Üniver- sitelerde bunahmın başhca nedenlerinden biri, neredeyse unutulmaya başlanan, "bilimsel öl- çütlerdir." Bilim, evrensel olduğu gibi ölçütlen de evrenseldir. Uluslararası saygın bilimsel der- gılerde yayınlar, sitasyonlar ve önemli bilimsel forumlardaki Türkiye kaynaklı sunular bunun sadece baa örneklendır. Diinya ülkelennde bilimsel sıralamada 45 ve 44.'cü sıralarda yer almaktayız ve zaman za- man, Tayland, Mısır, G. Kore, Portekiz gibi ülkelenn bile gensıne düşmekteyiz. Bilimsel ahlâka ters dûşme Gerek YÖK'ten önceki yasalarda ve gerekse YÖK'ün sıkbkla değıştirilen, doçentlik ve pro- fesörlüğe yükseltilmeye ilişkin yönetmelıklenn- deki "onjınal bıhmsel" çahşmalanngerekliğinın yer almış olması hıçbır şeyı değışurmernekte ve uygulamada ne orijinal ne de bilimsel nitehk ta- şıyan çalışmalar, hatta baskıda diye sunulan orta derecedekı çalışmalarla akademık unvan- lar çömertçe verilmektedir. Böylesine sık deği- şen yönetmelıkler ve mevzuat İcargaşası içinde boğulan üniversıtelerde, heterpjen doçent ve profesörler topluluğu egemen obnuş ve gerçek bilimadamlan bunlar arasında adeta yok ol- Arkast 16. Sayfada PENCERE Sen Çok Yaşa MadamL "Fuhuş dünyasının taçsız kraliçesi..." "Türkiye vergi rekortmeni..." Madam Matild Manukyan geçen hafla sonu yine gazete- lerin birinci sayfalarında büyük başlıklarla haberdi; hem vergi şampiyonluğunda bayrağını doruğa dikmiş, ülkesini ne kadar sevdiğini lafla değıl, parayla kanıtlamıştı hem de madamın Zürafa Sokağı'ndaki 23 evine polis baskın yap- mış, 14'ünü mühürlemişti. Dilimizde ne güzel atasözleri var; birisi çıkıp dese ki "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?" Ama onu öyle demezler... Peynir ekmek yemezler. Değil mi? • Sayın Matild Manukyan, geçen yıl vergi şampiyonu olunca bu köşede bir yazı yayımlamıştım. Düşündüm: Ne- denzahmetegiriyorum?Aloyazıyı,yıneyayımla!..Niçin bu kolaylıktan kaçıyorum? Derdim gücüm ne? Bizim evde Nasip lyem'in bir heykeli var; kitaplığın üs- tündeki rafta durur. Bir koylu kadın başı. Üç gün önceyine seyrediyordum. Aaaa!.. O ne? Köylü kadın değişmiş, bir başka anlam yüklenmiş Canım, hiç heykel degışir mi? Değişir. Duvardaki resim değişir; çünkü sen, bir yıl önce resme bakan sen değilsin, resme bakışın değişir. Vaktiyle okudu- ğun kitap değişir, önunden her gun geçtiğın tarihsel cami ya da kilise değişir, eskıden seyrettiğin film değişir. Geçen yıl yazdığım yazıyı anımsamıyorum; ama, her olaya insa- nın bakışı zaman ıçınde değişir; yeni bir yazı yazmak ge- rek... Yazıyorum. • Bir ülkedefuhuş patronunun vergi rekortmeni olması ûzerine ne söylenebilir? Kimbilir belki de üjkemızde fuhşun çapı öylesine büyü- dü ki, Uzakdoğu'da dillere destan Tayland'ı bile aştık; ya da toplumda vergi kaçırmak öylesine doğallaştı ki genelev patronundan gayrı bu işi onemseyip umursayan yok; ya daTürkiye'de kapitalizmin gücü ve işlerliği işte bu kadar!.. Hangisi doğru? Yoksa içimizde kala kala, devletiniseven, ülkesini düşü- nen, ulusal görevini benimseyen, vergi vermek bilincine ulaşan, hesabını kitabını doğru tutan, bayrağına bağlı, mil- li birlik ve beraberlik içinde yurdunun bölünmez bütünlü- ğune"katkıda bulunmak isteyen bir Madam Matild Ma- nukyan mı kaldı? Düşüncemizi çimdikleyen, mantığımızı sılkeleyen, çar- pıcı birolay karşısındayız. Peki, yeterince düşünüyor muyuz 9 Yok canım... Kimi zaman toplum, gızlı bir anlaşmayla nice ayıbı sine- ye çekmeye hazırlanır. Fuhuş dedığın ne'' Postmoderniz- min sözlüğünde bu soruya nasıl yanıt verılebılir? Ya 'sos- yalizm'de fuhşun yeri ne? Anadolu'nun doğusunda Rus, batısındaRumenkadınları.bedenlerınianamalcılığınpa- zarında üç kuruş otuz paraya satmıyorlar mı? Nüfus patla- masıyla canavarlaşan metropol lerde magandalar ve zon- talardan oluşan genç yığınların cinsel açlığı nasıl doyuru- ^acak? Köşeyi dönenlerın hizmetine güzel orospu nasıl türetilecek?Piyasakoşulları, ülkemizı illede-Tayland gi- bi- koca bir fuhuş pazarına dogru zorlamıyor mu? • Düşün düşünebildiğin kadar... • Yîne de, 60 milyonluk Turkıye, Orta Asya'ya dönük bir "süper güç" o\ma hevesiyle kanatlanırken, ulkede vergi rekortmeninin resmi fuhuş kraliçesi olmasına katlanmak güçtür. Madam Matild Manukyan'dan özur dilerim. O görevini yapıyor. Yalnız görevini yapmakla kalmıyor, elinin tersiyle toplu- mun sözde namuslu kesimine ağır bir şamar indiriyor. Madam Manukyan es geçilecek bir kadın değil. Çağımızın göstergesı!.. 21 'inci yüzyıla 8 kala Türkiyesı'nde, toplumsal yapryı elindeki neşterlederinden yaran Madam Matild, içinde yaşadığımızdüzeninbarsaklarınıdışarıyadöküyor. Obirsımgedir... Alaturka kapitalizmin ve maganda dünyamızın simge- sı. Sen çok yaşa Madam, emi... TARTIŞMA Tarihsel Sürec Türkiye ne zaman bir zafer kazanmış ise bazı gelişmiş ülkeler, bizi övmeye başlamışlar ve kırk yıllık dost gibi bize yanaşmışlardır. Tarihte büyük devletler, ımparatorluklar kurmuş olan Türkler. tarih boyunca. dığer mıllletlenn ha> ranhklan ile birlikte, dostluk ve düşmanlık ılışkıleri ile de karşılaşmışlardır. Türkiye ne zaman bır zafer kazanmış ise bazı gelişmiş ülkeler, bizi övmeye başlamışlar ve kırk yıllık dost gıbı bıze yanaşmışlardır. Ve yine işlenmız dar boğaza girince, ayru birçok ülke bize birdüşman gibi bakmaya başlamışlar, iyı zamanımızda, Türkiye'nin demokrasiye katkısınm yadsınamayacağını, önemli brdevlet olduğumuzu tekrarlamışlar, zor durumlarda da geri kalmışhğımız, anti-demokratık bır ülke oluşumuz yüzümüze vurulmuştur. Günümüzde, Türkiye'nin koşullan değişmiş, bölgede lider olma potansiyelı artmış, ve en önemlisi Türkiye'nin Asya'daki diğer Türk kökenli devletler ıle olan ihşki sürecinin başİamış olması ve onlann tek güven duyduklan ülkenm Türkiye olması, Türkiye'nın önemıni, beklenmedik büyüklükte ortaya çıkarmışür. Değişen ve yeni koşullann ortaya çıkardığı bu durumdan, gelişmiş ülkelenn yararlanmak üzere Türkiye ile ılişkilerini artürmak istemeleri de tesadüfı değildir. Bu sayede, birinci amaç olarak Türkiye ıle köprü kurularak, ücari alanlarda bu cumhuriyetlere daha kolay ulaşılmış olunacak, ikinci amaç olarak da bir bocalama ve arayış dev resinde olan bu ülkelere, Batı kapitalıst ve demokratik bir rejimin mayalanacak olması söz konusudur. Türkiye'nin yapması gereken, bu tarihsel süreci duygusal değil.mantıklıdeğerlendirmek.dürüstvegüvenilir olarak, Asya'daki Türk cumhuriyetlenne, sömürülme ortamı oluşturmadan, karşılıklı dayanışma içinde sahipçıkması ve onlann çağdaşlaşmalanna katkı sağlaması, her konuda büyüklük göstermesidir. MEHMET KATİPOĞLU Kamu Yönetimi L zm. İstanbul 1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAfl KURULU KARARINA GÖRE SIGARA SAĞLIGA ZARARLIDIR İLAN Istanbul 1. Asliyc Ceza Mahkemesi'm'n esas J991/548, karar 1990/20756 sayılı tarıhli kararı uyarınca idaremize 3.562.414 para ce- zası ödemeye yuküralü kıhnan Gabrieldan Mihail kararda belirtilen adresinde bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememek- tedır. Tebligata esas olacak başkaca bir adresı bıhnemedığinen 7201 sa- yılı Tebligat Kanunu'nun 28. ve 29. maddelerıne gore İLANEN tebli- ğine karar venldi. Tebligat yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear