18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 EYLÜL 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 ANAPtan Seçim Notları... (Baştarafi 1. Sayfada) şamsallığı, özellikle partilerin doruklarında iyice hissediliyor. Tabii şimdilik tüm partilerde içe dönük ça- lışma daha ağır basıyor. Bir yandan mıllet- vekili adaylarının belirlenmesinde karşılaşı- lan olağan sıkıntılar... Öte yandan kamuoyu- nu etkileyebilecek canlı ve yeni bir parti vit- rini oluşturabilmenin sancıları... Seçim stra- tejisiyle onu en iyi biçimde uygulayacak yön- temler... Öyle anlaşılıyor ki milletvekili aday lıste- lerinin resmen kesinleşeceği 24 eylüle dek, partilerde dışa dönük etkinlikler daha sınırlı kalacak. Propaganda ve lider gezilerı bu ta- rihten sonra hız kazanacak. Ama ANAP'm öncekı gün Edirne'de kam- panyayı başlattığı söylenebilir. Bakanlar Kurulu'nun 34 üyesinin uzun bir konvoyla istanbul'dan Edirne'ye gidışlen... Bakanlar Kurulu'nun toplantısı... Ve arkasın- dan düzenlenen meydan mitingi... ANAP'm bu ılk gösterısi nasıl geçti? Baş- bakan Yılmaz'ın performansı nasıldı? izlenimlerı şu noktalarda toplayabiliriz: • ANAP'm moralini düzeltecek bir etki uyandırdığı söylenemez. • Selimiye Meydanı'nda taşıma da olsa iyi bir kalabalık toplanmış. Ancak mitıngin sc- nuna doğru meydan büyük ölçüde boşalmış. • Bunun nedeni, Sayın Yılmaz'ın gereğin- den uzun konuşması (1 saat 15 dakika) ve hitabeti... Başlangıçta iyi olan ilgi, bir süre sonra dağılmaya yüz tutmuş. Genel Baş- kan'ın meydan hatıplıği eleştıri konusu... • 34 bakandan oluşan ANAP konvoyunun İstanbul'dan Edirne'ye gıderken yol boyun- ca beklenen ilgıyı pek öyle görmediği de kay- dediliyor. Kuşkusuz bu bir başlangıç. Kampanya ilerledikçe daha lyisı yapılabilır. Ancak Mesut Yılmaz'ın Edirne çıkarması. ANAP'm ızleyeceğı seçim stratejisının temef taşlarmı bellı etmiştir Bu stratejinin hedefi, ANAP'la DYP'nin önünde duran ve şimdilik en çok yüzde 48 gibı gözüken oy pastasının paylaşımıdır. Her şeyden önce ANAP stratejisi, partinın değil, Genel Başkan'ın yanı Mesut Yılmaz'- ın üstüne dıkilıyor. Sloganı şu: — Genç Başbakan! Stratejinin ikinci ayağını ise Demırel'e sal- dırı oluşturuyor. Seçim kampanyası antı- Demirel havada göturülecek: Demirel'in es- kiliği, yaşlılığı... Ülkeyı 12Mart ve 12 Eylül'e getirmiş olması... 1980 öncesının anarşi ve terörü... SHP'ye yönelik olarak da anlaşılan şunun- la yetinecek Yılmaz: "Iktıdara gelirse ne ya- pacağını beledıye yonetımlerıne bakarak an- layabilirsıniz\. " Ama bu arada Mesut Yılmaz'la bırlikte ANAPın "yenileştıği," bir "değışım'e uğra- dığı görüntusü de verilmeye çalışılacak. Başanlabılecek mı? Her şey bir yana, en azından görüntü açı- sından bu denlı radıkal bırtutumu benimse- yebilecek mı Mesut Yılmaz? İhtimal veremıyoruz. Ayrıca imaj bakımından boyle bir "de- ğişim" gerçekleşse bıle, seçmen nezdınde inandırıcı olunabilır mi? Sırtında 8 yıllık ıktı- dar yıpranmışlığının ağır yükunü taşıyan bir partinin, makyajlanıp yeni bir ambalajla. kı- sa sürede yepyeni bir mal gibi pıyasaya su- nulması, ne kadar müşterı çeker, doğrusu bi- lemıyoruz. ANAP'm seçim stratejisınde akla gelen bır başka nokta daha var. Bu tabıı daha çok dar çevrelerde konuşuluyor: Cumhurbaşkanı Ozal'ın ve kendı deyişiyle aile efradının se- çim sonuna kadar sahneden çekılmelen... Mümkün mü'' Manevı ve daımı lider, böyle bır rolu sine- ye çekecek gıbı gorünmuyor. Daha şımdıden gazete manşetlerınde; ınmeye de pek nıyetlı değil. Acaba Mesut Yılmaz kampanyanın seyrı- ne göre bir noktada Özal'la ipleri kamuoyu- nun önünde koparabilır mı? Boyle bir alter- natıf strateji oluşturmuş olabilir mi? Bilemiyoruz. Ama şunun altını çızelım: Bugun ıçin ANAP'm moralı hıç de yerınde gözukmüyor. Değişir mı. onu da kestiremiyoruz. Azerbaycan sokağa döküldü FATİH M. YILMAZ Zina erkekler için biraz (Boştarafı 20. Sayfada) caksa, kadın ve erkek için eşit derecede olmalıdır. IHJMTJ^I Haleari (Istanbul Üniversitesi Hukuk Profesörü): lslamda "zina" bugünkü hukuk dilinde kendisine verilen anlam- dan daha geniş kapsamlıdır. Ta- raflar arasında nikâh olmaksı- zın, karşı cinsten iki kişi arasın- da gerçekleşen cinsi ilışki anla- mmdadır. llahi-Tabii hukuk, zinayı en çirkin davranışlardan sa>ar. Ku- ran'ı Kerim, Isra Suresi, 17, 32'de: "Zinaya yakiaşmayın, aşı- n kötii ve çok çirkin bir davranıştır" buyrulur. Taraflar- dan birinin evli olması "zina" nın unsuru değil, ağırlaştıncı set>ebidir. Ancak bu ahlaka ay- kın davranışın, ceza hukuku te- rimi ile bu "suç"un cezası, "idam" veya "hapis" değildir. Tevrat'ta, "recm" adı verilen bir teşhir cezası kabul edilmiştir. Zi- na edenler, kuçük taşlarla taşla- nırlar ve böylece toplum önün- de büyük günah işledikleri acık- lanmış olur. Bundan sonra her- kes onlarla davranışlarında ih- tiyatlı olur. Ne var ki bu "kiiçiik taşlaria serabolik taşlama" son- ralan Yahudi örfunde "taşlaya- rak öldürme" şeklinı almış, bu sebeple de Hazreti İsa tarafın- dan uygulanmamış, Kuran'ı Ke- rim'de de yer verilmemiştir. Ku- ran'ı Kerim'de başka tür bir teş- hir cezasına yer verilir. (Yüz değ- nek) Bu da sembolik bir ceza- dir. (Nur Suresi, 24, 2) Amacı iş- kence, sakat bırakma vs. değil, toplum önünde bu kişinin gü- nahkâr olduğunu -yere yatırma- dan, bedenini soymadan, elbise üzerinden vurulacak- hafif dar- belerle ilan etmektir. Asıl müey- yide toplumun kınamasıdır. Evli kadın bu şekilde de teşhir edil- mez. Onun için ayn bir ceza var- dır. Suçu sabit olursa, olünceye kadar veya belki de tam anlamı ila nâdim olduğunu davranışla- rı ile gösterinceye kadar evinden çıkması yasaklanır. (Nisa, 4, 15) Pozitif hukukta zina, evli kimsenin evlilik dışı ilişkisidir. Ifeğenlerini (Baftarafı 1. Sayfada) cılar Denizkoşkler Mahallesi Be- kâr Sokak 6 numarada oturan 13 yaşındaki İsmail Turunç, 4 gun once ortadan kayboldu. Çocuklarının kaybolduğunu du- şünen Turunç ailesi polise baş- vurduktan sonra gazetelere de ilan vererek çocuklannı gören- lerin kendilerine başvurmasını istediler. Bu a^ada Yeşildirek'te esnaf- lık yapan, kaçırılan çocuğun ba- bası Kemal Turunç'la bağlantı kuran kimliği henuz belirlene- meyen biri, oğlunu kendilerinin kaçirdığını, sağlığının iyi oldu- ğunu ve 50 bin mark karşılığı serbest bırakacaklarını söyledi. Daha sonra paranın teslimi için belirlenen yere polis eşliğinde gi- den Kemal Turunç, sanıklar Medeni Kanun'da boşanma se- bebi; ceza hukukunda ise mağ- durun (diğer eşin) şikâyetine bağlı suçtur. Ancak Ceza Kanunu'nda, erke- •ğin zina suçunun oluşması için başka bir kadın ile tek bir ilişki yeımez, "evli gibi yaşama" ara- nır. (TCK 441) Oysa aynı kanun koyucu, bu kez de doğan çocu- ğun nesebini duzeltmek için "ev- li gibi yasama"yı arar. Anayasa Mahkemesi'nin son iptal karar- larından sonra ise artık bu gibi "nesep düzeltme" kanunlarına ihtiyaç kaldığj çok şüphelidir. H.D. (13) ve K.D'yi (18) yakajat- tı. Asayiş şubesinde sorgulanan iki kardeş, Kapalıçarşı'da hanut- çuluk yaparak geçimlerini sağ- ladıklarını, ancak piyasaya borç- landıklarını ve borçlarını kapat- mak için boyle bir yola başvur- duklarını soylediler. Akraba ol- dukları Turunç ailesinin evine rahatlıkla girdikleri için kendi- lerınden şüphelenilmeyeceğini duşundüklerini anlatan iki kar- deş, "Daha sonra İsmail Tiı- runç'u boğarak bii>iikçe birçu- val içine koyduk ve Şirinevler- de boş bir arsaya aııık" diyerek suçlarını itiraf ettiler. Polis, olayla ilgıli olarak bir kişinin da- ha olduğunu beıirlediklerini ve soruşturmanın surdıirulduğunü açıkladı. BAKÜ — Azerbaycan sancı- lı. Bakü'nün uzerinde Dağlık Karabağ bölgesinin ağırlığı, fır- tına oncesi sessizlik jaşanıyor. Devlet Başkanı Ayaz Muttali- bov'un komunıst yönetımıne karşı, Halk Cephesi'nin çağrı- ?ıyla dun başlayan genel grev bi- le, Dağlık Karabağ'ın bağımsız- lık ilanının yanında golgede ka- lıyor. Baku'ye, Karabağ'ın bağım- sızlık ilanı bır yumruk gibi ini- yor. Yonetimi. muhalefeti, so- kaktaki insanıyla Azerbaycan inanmak istemhor, herkes bır ağızdan 'Kabul etmeyiz' diyor. Sonra suçlamalar başlıyor. Ko- munistler. 'Halk Cephesi ülke- de gerginliği tırmandırmasaydı bu olmazdı" diyor. Halk Cep- hesi ise komunistleri, Karabağ'ı Ermenilere peşkeş çekmekle suçluyor. Sokaktaki insanlar da Karabağ'a gidip Ermenilerle savasmayı duşunüyor. Azerbaycan gergin. Ülkede siyasi lansiyon >ukseliyor. Ko- munistler, vönetime daha ku\- vetli sarılıyor. Halk Cephesi, 1990 yıh ocak ayında Sovyet or- dusunun Bakü'ye karşı gıriştiği hareketle bırlikte kınlan gucu- nu yeniden toplamayı hedefli- vor. Cephe, genel grev çağnsı yapıyor, dun Baku'de bırçok ış- >eri bu çağrıya uyuyor. Komu- nıstler ile Halk Cephesi arasın- daki gerilimin tırmanmasının üzerine Baku sokaklannda "Rus Canklan yine gelecek, ak- lımızı başımıza alalım" seslerı duyuluyor. Gorbaçov'a karşı girişilen darbeye, SSCB cumhuriyetleri içinde belki de en çok Azerbay- can sevinıyor. Muttalibov, dar- benin hemen sonrasındaki ılk demecinde, "Olması gereken oldu" diyor. Bu sözlerde biraz da Ocak 199O'da Sovyet asker- leri tarafından oldurülen 136 ki- şinin acısının yattığı Baku'de konuşuluyor. Tüm Azerbaycan, 1990 ocağındaki olayların tek sorumlusu olarak Gorbaçov'u gdruyor. Azerbaycan'ın en guçlu mu- halefet grubu Halk Cephesi, ilk aşamada darbeye karşı çıkıyor. Cephe uvelerı, Gorbaçov'un go- revden alınmasına değil, de- mokrasinin kesintiye uğratılma- sına karşı çıktıklannı söyluyor- lar. Sonra Bakü'nun 'Azatlık' (Özgürluk) Meydanı'nda gösteri duzenliyorlar. Polis mudahale ediyor. Aralarında Halk Cephe- si lideri Ebulfeyz Elçibey'in de bulunduğu cephenin liderlik kadrosu poJis coplarıyla yarala- nıyor. Milletvekilleri tutuklanı- yor. Bunun hemen ardından Mut- talibov, darbeye karşı olduğunu soylüyor. Parlamento toplanı- yor. Halk Cephesi üyesi millet- vekilleri serbest bırakılıyor, ba- ğımsızlık ilan ediliyor. Muttali- bov, düzenlediği bir mitingde yanına Kafkasya Muslümanla- rının ruhani lideri Allahşüktir Paşazade'yi de alarak 'Özgiir- lük'. 'bağımsızlık' dive bağırı- yor. Miting meydanında kırmı- zı, mavi ve yeşil renklerden (kır- mızı: Bağımsızlık, mavi: Turk- lük, yeşil: İslam) oluşan ay- yıldızİı Azerbaycan bayrağı açı- lıyor. Baku'de 'Azatlık' sesleri gi- derek yükselirken, Ermeniler Dağlık Karabağ'da saldırılarını >oğunlaştırıyorlar. Azerpay- can'da Ermeni saldınlarının so- rumlusu olarak Moskova goste- riiiyor. Halk Cephesi liderlik kadrosu. cephe lideri Ebulfeyz Elçibey'in evinde toplanıyor. Elçıbey, başından ve omzundan yaralı olarak yamor. Cephe, Muttalibo\ 'un politikasına kar- şı bir gösteri duzenlenmesini, ar- dından da genel grev çağnsı ya- pılmasını kararlaştirıyor. Göste- ri, Azatlık Meydanı'nda yapılı- yor. Bu kez polis coplamıvor. Muttalibov'un istifası isteniyor. 1918 yılındaki ba|ımsız Azer- ba>can'ın bayrakları sallanışor. İnsanlar, ilk bağımsız Azerbay- can'ın liden Mehmed Emin Re- sulzade'nin "Bayrak bir kez açıldı mı bir daha inmez" söz- lerıni soyluyor; Muttalibov'u iş- başından uzaklaştırmak için ant içiliyor. Halk Cephesı'nin mı- tinginde Paşazade goze çarpmı- yor. Cephe liderlerı, buna ge- rekçe olarak "Komiinistlerle mollalar işbirliği yapıyor. Amaç, demokrasiyi engellemek. Paşazade zaten kızıl molla" şekhnde konuşujorlar. Sokaktaki insanlar ise darbe sonrasında eni konu tırmanan Komunist Parti-Halk Cephesi gerginliği arasında gidip geliyor- lar. Baku nufusunun buyiik ço- ğunluğu. kimden yana tavır ko- yacağını bılmiyor. Insanların tek korkusu olarak 'Rus tankian' sivriliyor. Kımse bır daha Ocak 199O'ı yaşamak iste- miyor. Azerbavcan'da bu gelışmeler vaşanırken, Dağlık Karabağ'ın bağımsızlık ilanı Baku'de bır bomba gibı patlıyor. İç polıtik gelişmeler bir kenara bırakılı- yor. Dağlık Karabağ'ın elden gi- dip gıtmeyeceği konuşuluyor. Herkes Karabağ için ağlıyor. Halk Cephesi'nin çağrısının uzerıne dun bırçok işyerinde Azerbaycan'dan Dağlık Karabağ'a ^Cumhuriyet ilanını tanıımyoruz MOSKOVA (AA) — Azer baycan Parlamentosu, Ermeni- lerın nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Dağlık Karabağ ozerk bölgesinin "cumhuriyet ilanını" anayasaya aykırı bir ka- rar olarak tanımladı. Azerbaycan milletvekillerin- den Mithat Abbasov, SSCB Halk Temsilcileri Kongresi'nin dün sabahki oturumunda, Er- menilerin yonlendirdiği Dağlık Karabağ Bölge Parlamentosu'- nun önceki gunku bağımsızlık karanrun, Azerbaycan ile Erme- nistan halklan arasında Karabağ sorununun çözumu için sürdü- rülmekte olan diyaloğu sabote etmeyi amaçladığını ve bu adı- mın Azerbaycan Parlamento- su'nca kınandığını söyledi. Abbasov, Azerbaycan Parla- mentosu'nun bu kararı kesinlik- le tanımayacağını vurguladı. Dağhk Karabağ bölgesinin fa- aliyeti geçen yıl başında askıya ahnan yerel paramentosu. Azer- baycan'ın bağımsızlık ilanına katılmadığını \urgulamak için onceki gun Azerbaycan'ın Ge- ranboy (Şaumyan) bölgesini de kapsayan bir bağımsızlık ilanı kararı almıştı. başlayan grevde de KarabaJ ko- nuşuluyor. İşbaşı yapmayan iş- çıier. silah bulup Karabağ'a git- menin yollarını arıyor. Azer- baycan yonetimi, Karabağ'ın bağımsızlığını tanımayacağıni belirtiyor: Haik Cephesi, "Bu bir komunist oyunu" diyor. .Azerbaycan, bır sanayı yaşıyor. İç \e dış politik gelişmeler, Azerbaycan insanını koşeye sı- kıştırıyor, endişeli bir bekleyiş başlıyor. Kimse ne olacağını bil- miyor. Baku sokaklannda bu son gelişmeler şöyle yankı bulu- yor: Aliyev Elbruz (Taksı surucu- su, Halk Cephesi yanhsı): Biz ozgurluk istıyoruz. Moskova'ya guvenmiyoruz. Tek ısteğimiz, Turkiye'nin bızı desteklemesi- Jir. Komunistler anık Azerbay- can'dan ellerini çeksinler. So\- yetler Birliği'nden ilk egemenlik ila:ı eden cumhuriyet biziz. An- cak ne oldu? Moskova, bizi bir iaboratuvar olarak kullandı. Er- menilerle bızi karşı karşıya ge- tirdiler. Bağımsızlığımızı kırdı- lar. Neden? Çunku biz komu- nibilerin anladığı biçimde ozgur- luk istemıyorduk. Bizim ozguıiuğümuz, Batı tı- pi demokrasıydi. Bu olsaydı Turkiye ile çok yakınlaşacaktık. Anahtar rolü oynayacaktık. Dı- ğer tum Turk cumhuriyetler de bızım arkaınızdan geleceklerdı. İşte Moskova bunu istemedi. Bızi Iran'a yakın gostermek is- tiyorlar. Halbukı biz Türküz, Tiırkiye'ye daha yakınız. Cumhurbaşkanı Özal'ın Azerbaycan'a gelişı sırasında Halk Cephesi'ni ziyaret etme- mesi bizı zıyadesiyle uzmuştür. BUtun Halk Cephesi aynı şekil- de duşunmektedır. Şımdi Kara- bağ'ı elimizden almak ısiiyorlar. Bağımsızlık ilan ettirip, ardın- dan da Ermenistan'a bağlaya- caklar. Biz bunu kabul edeme- yız. Mahmud Hamidov (Öğrenci, komunist): Biz Azerbaycan'ın bağımsızlığını istiyoruz. Bizim bağımsızlık anlayışımız, Sovyet- ler Birliği'ndeki diğer cumhuri- yetlerle eşit statude olma isteği- dir. Bugüne kadar Sovyetler Bırliğı içinde gerek bize gerek- se diğet Musluman cumhuriyet- lere ikinci sınıf muamelesi yap- tılar. Sovyet ordusu, bağımsız- lık ilan eden hiçbir cumhuriyet- te, Baku'de yaptıklannı yapma- dı. Moskova'nın Baku'de girişti- Şi bu hareket nedeniyle birçok kişi Komunist Parti'den ayrıldı. Biz, Azerbaycan'ı hak ettiği yere çıkarmak istiyoruz. Birlik içinde kalacaksak, bu diğer cumhuri- yetlerle aynı statude olmamız- dan geçer, Karabağ konusunda ise hiçbir tavız vermeyeceğiz. Ermenilere verecek bir karış toprağımız yok. Ben, butun Ko- munist Parti yöneticilerinin ay- nı şeyi düşundüğünu biliyorum. Halk Cephesi, Azerbaycan'da gerginliği tırmandırarak Erme- ni saldırılarına zemir hazırlıyor. Birlik \e beraberlik içinde ol- mamız gerekiyor. Zaten Halk Cephesı'nin ne tur bir bağımsız- lık istediği de belli değil. Baku'de 'azatlık' sesleri gide- rek yukseliyor. Kimse 'azatlık'- ın sınırlarını ortaya koyamıyor. Dağlık Karabağ'ın bağımsızlık ilanı şok yaratıyor. Halk Cep- hesi ile Komunısr Parti arasın- dakı gerilim dünkü grevle daha bır tırmanıyor. Azerbaycan, sancılı bir donemece gırıyor... Honda bayiindekigörüşmeler "mutlu başlangıç'la sonuçlamt... Size samimi bir öneride bulunuyonu. Dunyanın İ " numaralı teknolojisını. benzersız konforunu, kısaca en prestıjlı otomobilini tanımak \e sunduğumuz avantajlan oğrenmek içıa bugunlerde bir Honda bayıirıe uğramanızı oneriyonız. Bayınız size. tüm Honda modeUeri için geçerli saunalma kola>)ıklannı ve eenis ımkanlan açıklayacik Sonra size. satış sonrasında alacağmız hızmetlenn - pemodik bakım, \edek parça ve sems - usnuiluklenra aynntılanvia behrtecek Siz bu ftrsatı rautlaka değerlendirin. Bır gönijme\]e "murlu birlikteüğin" nasıJ başlavabileceğını gönın... Sevineceksınız.- Çiınkıı verdiğinız karar "dogru" oiacak. Honda VelkilıSaocıhn HoodâSho»Ron«ı,Bu^kıkrtCad V. Esemepe S ı:90tslaakul 167 34S4- :731240 :h3l •MulluhmLliŞlu«a«^.3^W*l-385%6»»(kii5«^HırWe,14tıLMl-l3044n.Veııit6vOlo^kVa^.l62«96«S.M.S.MolorhıAwl» Ş ^ ş r a a i y l ^ ^..Sijımsı.ir'S^'-l^^r^^BipçOttMotıı, Sııdı1ikuTO]7i:M«]«ÇHIIıunl»rUıl.Şti,Mi5İ«ki"M] 2dı4Hai|«Gûa«iB»ko(LŞtı..Savrı 1102-1229-466'' «İZMİR • TeritıOmmKn.21 12 10-6*'^4 56 • Ar5mOt«iMWdliL^3M 04-21 8640 «AMURA • BonOtonoli» İS.. 141)T 40-41 • V\T\LH •• Kı»U}KjnölerOtoMtn 15 W05-06 •A0APAZARI» KındojlıılM.ŞtL.54 7'5tBAUKESİR» iltıuıTıcarel tŞ,2'O4l ı BIHSA • \n*ısW. Î4ol w-15 26 ÎP •ÇA.VUÜİA11 • llkıTıcamUd.Ş(ii 142 4y «DEMa.1 • KnaırKmlli«II.ŞlL,3y81S-50 1 " t DİZCT • WnaıG69msli. 11 01IJ i" İIK) • ERZIKIM • PjsinlaLli, Iİ" n 5»ESkİ5£Hl« • lsunOlomom.i:OU"«GalO.TEP • Toi>tsTo»uri».l'il' . •İNEGÖL • SalnroğulbmOtoıno(iiSan.>«Tıc.A^~ı il2t|2Mtt • FııkOtonotiv 15ıjâ^H• k.\VSERl • SusılOıo«ti.LtiŞti.,122254»KOM4 • O((*«ıA.Ş..'3«52»MERSh • M.rtukjlO(«noo>. ; :w" •SAMSIN • Kirol Vloıoriu \raçUr Ltd Şlı., ] ' . " ; ; ' «SÖkE • Srtu Vloiortutaçlar^an veTıc.VŞ.M" «TRABZON • DosiiKaradmi2 0lorifirflLld.SiL4.-5v; «\AN • Cbsul Oomotn. ı^-t - 167 34 84 173 12 40 Sjmp^or ugu ru Mon-aj 19« ( d« de V12 ie McLaren e nlj* ıddustm surdurrr«k GÖZLEM UĞUR MUMOJ (Baştarafı 1. Sayfada) na DYP'den de yeşil ışık yakıldı. Şemsi Denızer, DYP ile SHP Zonguldak il başkanlığı ara- sında sarkaç gibi gitti geldi, gitti geldi. Önce DYP'den ba- kanlık istedi; olmayınca da dün SHP'ye gırdiğini açıkladı. Siyaset pisti, öyle anlaşılıyor ki işçi liderlerimiz için buz pıstlerinden daha da kaygandır. Denızer'deki 'işçi sınıfı bilinci' de bu demek; herhalde 'işçi sınıfı öncülüğü' anlayışı da! Dr. Hikmet Kıvılcımlı boşyere İşçıyi bilinçlendirmek, dol- mayı pirinçlendirmeye benzemez' dememiş. Denızer'e milletvekilliği az geliyor; ille de bakanlık istiyor. Ne de olsa toplusözleşme düzenine alışmış Denizer. Birin- de anlaşamıyor; öbürüne yanaşıyor. Ama bu sözleşme başka. Bu sözleşmede maden işçileri yok, bu sözleşmede emekten yana aydınlar ve sanatçılar yok; bu sözleşmede SHP'li belediyeler de yok... Önce DYP, sonra SHP... İlle de bakan oiacak! Denızer, bu alanda tek örnek değil; Hava-İş Sendikası1 nın ünlü solcu Genel Şaşkanı İbrahim Öztürk, ANAP Ada- na milletvekilidir. Yol-iş Federasyonu'nun 'Ecevitçi' Genel Başkanı Bayram Meral de 1987 seçimlerinde bir ara DYP'den aday olmuştur. 12 Eylül askeri hükümetinde MESS Başkanı Turgut Özal1 ın hemen yanı başında oturan Sosyal Güvenlik Bakanı Türk- İş'in Genel Sekreteri Sadık Şide değil miydi? Böyledır ışte işçi sınıfımızın sendikal kesimindeki insan manzaraları.. Bakanlık verılse DYP'den aday oiacak! Mercedes arabalardan inmeyen bazı sendikacılarımız, si- yaset alanında burjuva siyasetçilerinden çok daha esnek, kaypak ve kıvrak davranıyorlar. Bir o yana bir öbür yana; önce sol, sonra sağ, sonra yi- ne sol. ne çıkarsa bahtına' Ya Bakırkoy Belediye Başkanı Dr. Yıldırım Aktuna'ya ne demeli? O da ille bakan oiacak; SHP'de umut görmeyince doğru DYP'ye. İlkeymiş... İnançmış... Kimsenin aldırdığı yok. Önce sol parti; olmazsa sağ parti... Biri ünlü bir ruh hekimi, çalımlı ve alımlı bir küçük burju- va aydını; öbürü, cumhuriyet tarıhınin en görkemli işçi di- renişıni örgütleyen bir sendikacı. Aktuna'nın neyin 'yıldınmı' olduğu aniaşıldı, Denizer'in de neye 'etJ olduğu! * * * Başbakan Mesut Yılmaz, Edirne'de yaptığı konuşmada DYP Genel Başkanı Demirel'ı 12 Mart ve 12 Eylül darbele- rinde 'şapkasını alıp gitmekle' suçluyor. Doğru söze ne denir? Gerçekten de Demirel, hem 12 Mart hem 12 Eylül'de as- kerlere karşı direnmemiş; üstelık 12 Mart askeri hükümet- lerine bakan ve güvenoyu da vermişti. 12 Eylül'de askerler, Demirel'i evinden alıp Hamzakoy'a götü'rürlerken yakın dostu ve müsteşan Turgut Özal ne yap- mıştı? Rusya Federasyonu Başkanı Yeltsin gibi tankların üzeri- ne çıkıp darbecılere meydan mı okumuştu? O da şapkasını alıp 12 Eylül askeri hükümetinden hemen başbakan yardımcıltgı kapmış; darbeci kadrosunda 'emirko- muta zinciri' içinde ve 'emirle' görev yapmıştır. Özal'ın önlenemeyen yükselişi de işte bu darbeden son- ra başlamış; ANAP. 12 Eylül generallerinin koruması ve kol- laması altında seçımlere girmiş. 1983 seçimlerinde ele ge- çirdiğı sayısal üstünlüğü kullanarak bugünlere kadar gele- bilmiştir. Genç Başbakanii-nızın belleği bu kadar zayıfladı mı? Hem, kendisı nasıl çıktı siyaset alanlarına? Darbeci beş orgeneralden güvenoyu alarak! PENCERE(Boştarafı Z. Sayfada) Bir elinde kılıç, bir elinde terazı bulunan adalet perisinin gözleri neden bağlıdır? Böyle sahneleri görmesin diye mi? Yargıç kürsüsünde oturan albay şimdi nerede bilmiyorum; ya emeklidir ya paşadır; ama, fark etmez; o davada bütün ömrünce kendisine ve öldükten sonra da çocuklarına yete- cek bir mirası, yargıç cüppesı yerıne sırtına giyip yıldız niye- tıne omuzuna takarak otuz yıl önce yazdığı bir yazısından ötü- rü otuz yıl sonra Nadir Nadi'yi mahkûm etmişti. O günlerde Nadir Nadi midesini saran bir ülserden ameli- yata hazırianıyordu; kanser kuşkusu da gölgesini hekımin tes- hisıne düşürmüştü; gerilimli günlerin ıçindeydi Başyazar... Duruşma bittikten sonra Selimiye'nin avlusuna çıktık, yü- rüyoruz, suskun. Nadir Nadi'nin yanında Berin Nadi, yirmi otuz adım attık... Başyazar durdu... Midesı bulanmıştı... Ulser mı tepmişti? Yoksa olan bitenlerın yüreğinde ve beyninde yarattığı tik- sintınin bedensel dışavurumunu mu yaşıyordu?.. Gözleri bağ- lı adalet perisinin 12 Eyiülcü paşaların elinde bunca cücele- şıp soytarılaşmasına mı üzülmüştü? Berin Hanım çantasın- dan çıkardığı küçük bir naylon torbayı Başyazarın eline tu- tuşturdu... Selimiye'nin avlusundaydık. Taş duvarlar tanık... Başyazar kustu... Otuz yıl önce Atatürk'ün dil devrimıni savunmak için yaz- dığı yazı nedeniyle otuz yıl sonra Sıkıyönetim Askeri Mahke- mesı'nde yargılanmayı midesi kaldırmamıştı. • Başyazar o günlerde yetmiş beş yaşındaydı, kısa bir süre sonra ameliyat edildi... Midesinin yarısını aldılar... Çok değil, sekız yıl önce... Zaman çabuk geçıyor; anılar, baldıranotu şerbetinin eski söylencelerde duyumsanan buruk tadı gibi belleğin dama- ğına yayılıyor. Hikmet Çetinkaya'nın uyarısı beni henüz dumanı üstünde tüten anılara sürükledi. Yalnız 12 Eylül askeri döneminde beş yazan demır parmaklık arkasına gönderilen ve Başyazarı mahkûm edilen Cumhuriyet'in öyküsünü fırsat bulursam bir gün yazacağım... Dalan partîsiyle DYPde (Baştarafı 1. Sayfada) lirlemediklerini söyledi. Cindo- ruk, mutabakat uyarınca DMP'nin beş kişilik bir komis- yon oluşturarak bu partiden kimlerin milletvekili olarak lis- telerde yer alacağını, DYP'liler- le gorüşerek belirleyeceğini söy- ledi. DYP Genel Başkan Yar- dımcısı Cındoruk, "Bu iş bitti, tamam divebilir misiniz?" sonı- sunu da "Evet" diye yanıtladı. Bir haftadır süren DYP-DMP birleşme pazarhğı dun anlaşma ile sonuçlandı. Dun oğleden sonra Üsküdar- daki ozel bır buroda bir araya gelen DVIP lideri Bedrettin Da- lan ile DYP Genel Başkan Yar- dımcısı Hüsamettin Cindoruk, 2 saatten fazla süren gorüşme- lerde bu sıkıntıyı çozerek iki parti arasında "mutabakaf'ı sağladılar. Sıkı bir pazarlık bı- ciminde gecen goruşmelerde DYP'nin, Turkive genelinde milletvekili aday listelerinde DMP'Iilere 40 dolayında kon- tenjan önerdi. Buna İcarşıhk Da- lan, 60 istedi. Pazarlık sonucu 50 rakamı uzerinde uzlaşıldı. Bunun ardından Dalan, seçile- bilirliği kesin olan 20 milletve- killiği talep etti, Cindoruk ise 10 milletvekilliği sözü verdi. Bu ra- kam üzerindeki tartışma da uzun surdü. Sonuçta DMP'nin, 15 milletvekilliği garanti sözü al- dığı oğrenildi. ^u arada Dalan'ın, İstanbul'- un bazı bölgeleri ile Çanakkale ve Hakkâri'deki milletvekili aday listelerini DMP'lilerin oluşturması talebinde de sıkın- tı doğdu. Bu konuda taraflann, Istanbul dışında Çanakkale ve Hakkâri'deki listelerin yarı ya- nya paylaşılması biçiminde uz- laştığı belirtildi. Yapılan mutabakattan sonra DMP'nin 15 eylülde büyük kongresini yaparak partiyi fes- hedeceği DYP'ye katılımın ise iki lider Sıileyman Demirel ile Bedrettin Dalan'ın imzalannı ia- şıyacak ortak bir deklarasyonla yayımlanacağı bildirildi. DMP, birleşme konusunu ve partinin feshini görüşmek üzere merkez karar ve yurütme kurulunu bu- gun Ankara'da topluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear