18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 75 EYLÜL 1991 Johannesburg'dan Ifeni Lübnan mı?NİLGÜN CERRAHOĞLU JOHANNESBURG — Johannesburg'- un siyah nahiyelerinde her hafta sonu kan gövdeyi götürüyor. Pazartesi sabahlan ajanslar ilk iş olarak uzun uzun bu şid- det olaylannı geçiyor. "Pazan pazartesiye baglayan gece" diyor geçen hafta sonu- nu konu alan bülten; "57 kisi oldü. Yü- ze yakın insan yanüandı. Tokoza nahiye- sinde meydana gelen oiaylar Inkatba par- tistai dcsteklcyen Zuta kabüesi menstıp- bnyb çogu Zon kabOesİDd» gefen ANC (Afrika Uhuai Kongred) mensuplan ara- sında çıkü. ANC taraftarlan 18 Imkatha üycrfnl Kalaşnikoflaria karguna dizdiler.' Ndson Mandela'nın liderliğindeki kurtu- luş hareketi ANC mensuplarıyla savaşçı Zulu kabüesi üyelerinden oluşan Inkatha partisi taraftarlan pek sevışmiyorlar. Yal- nız apartheid yıllannda yaraülan beyaz kent- lcr etrafındaki siyah nahiyelerde değıl, ul- kenin içine siyah adacık- lar şeklinde dağılan ken- di topraklan üzerinde de sık sık birbirlerine gi- ren bu iki kabüe, de- mokrasiye geçiş süreci- nin en büyûk bilinmeye- nini oluşturuyor. Bu hafta sonu Inkatha li- derleri ve ANC'cilerle bir araya gelen hükü- met, imzaladığı banş konkordatosu ile her ne kadar bu şiddet hareket- lerini kontrol altına al- maya çalışıyorsa da göz- lemciler bu iki kabile arasındaki derin öç alma güdüsunün ko- lay kolay frenlenemeyeceğini ileri sürü- yorlar. Bir Zulu köyünde doğan ve ilkokul ça- ğına dek Zulularla büyüyen beyaz derüi Zulu uzmanı Streich Combrank, "Zulu- lar rakip kabik Zosa kökenli Neteon Mandela'nın Uderligi altında yaşamak- tansa" dıyor "Beyazlann jönetimi altm- da yaşamayı bin kere yeflerler. Zulular- la ANC mensubu Zosalar arasındaki re- kabet çok eskflere dayanıyor. ANC 1912' de kuruldu. ARC, Guney Afrika'nın sa- vışçı gdenelüeriyk ünlıi, en onetnli kabi- lesi Znlolar arasında taraftar toplamakta başanlı olanudı. Bu iki kmbilenin 'siyah kimlik' anlayışlan farklıydı. Zosalar kenttilesti, Zuhılar savanaya baglı kaldılar. Apayn diUer ve getenek- ler bu iki kabileyi ayınyordu. Paradok- GüneyAfrika'da ANCyanlıları, işbirlikçileri 'kolye' yöntemiyle cezalandırıyor. Bir otomobil lastiğinin içine benzin dökülüyor ve lastik kurbanın kollarına geçirilerek tutuşturuluyor. sal olarak daha ılımlı bir yapıya sahip olan Zosalar ANC ile biriikte süahlı mücade- kyi seçtiler. Savaşçı tabiatlı Zulular ise Bnthelezi liderliginde beyaz hukumetle uzlaşma yolunu yegledi. Mandela devrim davası ugruna çeyrek yüzyü boyunca ba- pislerde çürürken Zulu kabüesinin şefi Mangosuthu Buthelezi baskı rejhnini tem- sil eden beyaziarla vaktinden önce diya- loga girti." Işte şimdi Mandela'nın ANC'cileri "re- jimle işbirligi yapan" Inkathaa Zululan affetmiyor. Hele Pretoria hükumetinin Inkatha'ya verdiği mali yardımlann or- taya çıkması, ANC'cileri büsbütün çile- den çıkarıyor. Hafta sonlan siyah nahi- yelerde kafayı çeken siyahlar öç almaya koyuluyor. ANC'ciler "işbiriikçi" olarak damgaladıkları Inkatha mensuplannı öl- dürmek ıçuı genellikle "korye" adını ver- dikleri bir yöntem kullaruyorlar. Bu yön- teme göre bir otomobil lastiğinin içine benzm dökülüyor ve las- tik kurbanın kollannın etrafına geçirilerek tu- tuşturuluyor. Kendisinı kurtarmak için kollannı hareket ettiremeyen kurban herkesin gözü önünde canlı canh yanı- yor. Genellikle kimin iş- biriikçi olduğuna, kimin olmadığına halk mahke- meleri karar veriyor. Bazen buna da gerek kalmıyor, sadece dam- galanmış olmak yetiyor. Komşulardan biri kur- banı müdafaa etmeye kalkarsa onun da kafasından aşağı bir "kolye" geçiriliyor. VVinnie Mandela'nın üzerindeki yasaklann kalkmasından son- ra 1986'da yaptığı ilk mıtıngde sarf ettiğı sözler "Sizleri el eie, kibritlerimiz ve kol- yeferimizle yenecegiz." "Kolye" ölumle- rini geometrik bir hızda arttırmış bulunu- yor. Bunlan Inkathalı Zulular da elleri kol- lan baglı seyretmiyor. Onlar da "kültii- rel silahlar" dedikleri mızraklan ve pa- lalan ile buldukları ilk fırsatta öç almak için ANC'cilerin üzerine yürüyor. Yazar Nadine Gordimer, gezdiği Inkatha kamp- larında bazı Zuluların palalannı bilekle- rine bağlayarak gezdiklerini anlatıyor. "Acaba Güney Afrika ikinci bir Lübnan mı otecak" sorusunun çengeli ar- tık pek çok beyazın aklındadehşet yara- KIZGINSAYAŞÇILAR — Gunev Afrika'da,Butbeiezi'ninInkatha ÖzgnrlükPartisini destekleyen Zulularla. tıyor. Mandela'nın Afrika Ulusal Kongresi'ni (ANC) destekleyen Zosalar arasındaki kanlı savaş dinmek bilmiyor. Stockhobn'den Rüzgârlar 'sağ'dan esiyor YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Bob Dylan rruydı, "Zamanlar bir bir değişmekte" diyen? Yanıt ruz- gârda saklı, evet, ama ruzgâr hep piyasadan, her-koyun- kendi-bacağından asılır mahal- lesinden esiyor. Ruzgâr, sağ ve sol kavramlarını da sildi süpur- dü, şimdi para konuşma zama- nı. Başka deyişle, zaman biter, para bitmez. Bir zamanlar güne- şe karşı def-i hacet eyleyenler da- hi bu yollann yolcusu. Kılavu- zun adı, 'nakit'. Isveç bugün hayli ruzgârh. Sağa, daha doğrusu açık piya- saya doğru savuruyor. Rekabet ve girişim yanlılan, bugun piya- sa yapıyor. Solun liberallerı, bu gece sandıktan çıkması kuvvet- le muhtemel "hayır" ı korkulu rüya şeklinde >T aşıyor. Sosyal de- mokratlara bakıhrsa, bu muhte- mel 'hayır', solun liberallerinin çoğulculuğa ve piyasa serbesti- sine dokunmadan kurulan, top- lum fertlerinin yarım yüzyıldan fazla üzerinde çalıştığı utopya adına sonun başlangıcı; sağ cep- heye göreyse, sosyalizmın Avru- pa sahasında kalan son oyuncu- suna gösterilecek kırmızı kart. Şu saatlerde sandıklara oylar doluyor. Kırmızılar mavilere, ye- şiller ise hepsine karşı. 1917 ta- rihlı pratiğin başına gelenlerden sonra ürken teori, Isveç kırmı- zısının tonları arasındaki farkı iyice azalttı. Mavileri seçip ayır- mak daha kolay. Kırmızılar pas- tanın masa çevresindekilere da- ha adil dağjtılabileceği görüşün- de ısrarh. Maviler ise pastamn çeşitli tadlan bir arada içerme- sim, miktar ve kalite tercihinin iyice serbestleşmesini istiyor. tkisimn de cazip yanları var, hangısini seçmeli? Gelişmiş bir ulkede parti tercihi nüanslara dayalı; ince hesap işi. Nüanslar ise tutarhlık istiyor. Sağdan so- la, soldan sağa şerit değıştiren, er ya da geç şarampolde bulu- yor kendisıni. Siyasete -nedense- ciddi iş olarak bakıyorlar lsveç"- te. O kadar ciddi ki politikacı- nın bir dediğı öteki ile çelişirse, irili ufaklı yalanlan surerse, aley- hine puanlan artmakla kaknı- yor, mesleklerine olan nefret de ust uste yığılıyor. Olur ounaz atıp tutmamak, laf enflasyonu yaratmamak, mesleki ıtibannı korumak ısteyen tsveçli politika- cının temel kaygısı. "Siyasi yö- netici olsaydın, ilk işin ne olurdu" sorusuna Isveçli genç- lerin neredeyse bir ağızdan, su- rekli olarak "Hemen istifa ederdim" yanıtının gelmesi, meslefini seven biri için hoş bir duygu olmamalı. Uzlaşmayı ortak yaşamın do- ğal unsuru kılmayı basarmış bir toplum için seçim, örneğin biz- dekine göre, heyecansız bir ey- lem. Uzlaşma, güven ve sorum- luluk duygusunu yatay ve dikey olarak her yöne yaymış durum- da. Soğuk duşlara maruz kalma tehlikesi, iyice geriletilmiş böy- lece. Demokrasinin lsveçce karşılı- ğında şu yazıL: Kurnazkk ve art niyetin uzun vadede yıkıcı oldu- gunun anlaşılması; tokaJaşırkeo önce el uzatan taraf olma gay- reti; ödun vermenin toplu ya- şamdaki zonınluluğunu kavra- mak; ödiınsuzluğun şiddetin ya- kıtı oldugunu zihinlere yazmak; ihtiyaç ve uretimde farklılığın dogallıgını benimsemek; kirin aleti olmamak; ozel ve tuzel ki- şi arasında gidip gelmemek; or- mana bakarak agaç gönnemek; insanı anlamaya calışmak; klan- lara degil de toplnma hizmet vermek. KuTruzı, mavi ve yeşilin birleş- tirici tonlan, bunlar. Uzlaşma surekliliği, surekülik tutarlılığı yaratıyor. Isveç de- mokrasisinin, iktidar testleri ve muhtemel değişimleri, bu sabit çevresinde sürüp gidiyor. Değiş- kenlerin kırmızı mı mavi mi ola- cağı, gece geç saatte belli olacak. Esbank bugün şında ESBANK "Tedbirli ve Kararlı" GaUipolVden İtalya'nın Gelibolusuttalyan çizmesinin topuğundaki Gallipoli'nin bizim Gelibolumuz ile olan ilgisi, isim benzerliğinden ibaret. Gallipoli, İtalya'nın her yerinden gelen orta sınıf mensubu, çok çocuklu ailelerintatilyeri. DİLEK ZAPTÇIOĞLU GALLİPOLİ — İtalya'nın da bir Gelibolusu oldugunu bi- u'yor muydunuz? ltalyan çizme- sinin topuğunda, sol kıyısmda Taranto Körfezi'ne bakan Gal- lipoli, deniz kıyısmda olmaktan başka bızim Gelibolumuz ile hiçbır benzerlik taşımıyor. Gal- lipoh adlı 20 bin nüfuslu şirin kasaba, İtalya'nın her yerinden gelen orta sımf mensubu, çok çocuklu ailelerin tatil yeri. Mut- faklı ucuz pansiyonlarda, otel- lerde ttalyan mammalan spa- gettileri süzgeçten geçirirken, er- kekler denize bakan dairelerin balkonlannda rakı değil, ama kırmızı şaraplarmı yudumluyor- lar. Gallipoli'de tatil hayatı ve deniz sefası, tstanbul'da Kum- burgaz'ın bir eşi. Büyük tatil si- telerinde oturan aileler havlusu- nu kaptığı gibi kapının önünde- ki denize, daracık kuma koşu- yor. Akşamüstu patates soğan ve karpuz kavun satan kamyo- netlerin hoparlörlerinden gelen sesler zorla duş yaptınlan ço- cuklann çığlıklanna kanşıyor. Ama Gallipoli'yi Kumbur- gaz'dan ayıran iki özellik var: italya'nın güney sahilkri olağa- nüstü pis. Deniz sıcak ve temiz. Ancak kumsal, sokaklar, kapı önleri her türrü çöple dolu. ttal- ya'da şarap hariç neredeyse her türlü sıvının doldurulduğu pet şişeler, kâğıt peçeteler, mendil- ler, her türlü plastik kaplar ttal- ya'nın güneyinde gördüğümüz tüm kasabaların parklarını, kumsallannı geçilmez hale geti- riyor. Ikincisi, Italya olağanüstü pa- halı; daha doğrusu verilen hiz- KhalkidikVden Remember CYPRUS KIBRISı HATIRLA^-Bu tabdayuzıuıdeninsanKavala'yı içineao- diremiyor. Çevredeid guzeüikler, ba seyimâz 'nerhaba'rı örtemiyor. Denizi güneşe katık etmek ÜSTÜN AKMEN KHALKIDIKI/YUNANtS- TAN — Alevin fosfora bağlı ol- ması gibi güneşe bağlı kalarak Kavala'ya vardığrmda, karşıma kocaman bir tabela çıkıyor. Ta- belanın sol tarafında bir Kıbns haritası... Kuzeyinden kanlar damlamakta. tngilizce: "Kıb- rıs'ı hatırla" diye buyunıyor. Yazı Almanca devam etmekte: "Türk isgal kuv>eüeri! Kıbns'- tan defol". Sevimsiz bir "merhaba" bu! Kavala'yı içe sindirmek bu nedenle mumkün değil. Doğal gUzelliklerim, Bizans sur kalın- tılannı, Mehmet Ali Paşa'nın mıize olan evini, Romahlardan kalma su kemerini, Türk ma- hallesini falan canım görmek is- temiyor. Insanın içinde, kentte depolanmış binlerce ton tütü- nün geniz yakan kokusunu da- hi soluklamadan 1374'de Os- manlı, 1913'de Yunanlı olan kentten kaçmak arzusu doğmakta. Khaldiki'nin Yunanistan'ın kuzey kesiminden Ege Denizi'- ne üç başlı bir meme gibi sark- ması; Antik Çağ'da birer ada olan Kassandra, Sithonia ve At- hos'un sonradan karaya baglan- ması; Eski Yunanlınm neslinin tükenmiş bulunması bir yana, deniz denen engin su kitlesinin Yunan halkuun yaşamında An- tik Çağ'dan bu yana bir denge elemanı oluşu herhalde tartışü- maz. Khalkidiki, Selanik yakının- daki geniş tanm ovalan dışında öyle pek kanlı - canlı görüntü vermiyor. Yollar boyu gözleri süsleyen yeşil meşder, kozalakü ormanlar, dikenli ağaçlar, fun- dalıklar, zeytin, incir, dut ağaç- lan, Uzüm bağlan ve çamlıklar durumu kurtarmaya yetmiyor. Dahası 2945 km'lik Khalkidi- ki yanmadasında, bu turist kıt- lığında, dünyanın her tarafın- dan gelmiş ve gelmekte olanla- ra hâlâ "güneş" satıyorlar. Üs- telik çakıibk kumsallarda, deni- zi güneşe "kabk" ettirerek. metle ahnan para arasında bü- yük bir dengesizlik hâkim. ltal- yan lokantalannda önünüze ko- yulan yemek listesindeki fîyat- lara en az yüzde 10-15 oranın- da 'servis' eklemeniz gerekiyor. Servisten başka lokantada otur- duğunuz sandalye, yemeği yedi- ğiniz çatal bıcak ve bir dilim ek- mek veya grissini için bir 'uvertür' parası ödüyorsunuz. Bir şişe biraya on Alman Mar- kı ödemeyi göze almak zorun- dasınız. Servis ve çatal bıçak pa- rasından başka hesaba genelde yüzde onluk bir bahşiş de ekle- meniz bekleniyor. Yine de Gallipoli görmeye de- ğer eski kent dokusuyla güzel- di. Ve Gallipoli'nin balık paza- n, gördüğümüz en güzel balık pazanydı. Gallipoli'nin balıkçı- Ian, karidesin istakoza varan yelpazedeki tüm boylannı ve cinslerini, ahtapotun, kalamann turlüsünu ve midyenin akla ge- lebüecek her renk ve çeşidini su- nuyordu tezgâhlarda. Bizim yal- nızca boş kabuklannı bildiğimiz midyekr büyük kaplarda henüz canlı olarak etrafa su püskurte- rek kaynar suya atılmayı bekli- yordu. Ama Gallipoli balık pazann- da bir yaşımıza daha girmemi- ze neden olan görüntü, kapka- ra deniz kestaneleruıi açıp ek- meğini içindeki azıcık ete bula- yarak yiyen ttalyanlara aitti. Ayağurûza batmasın diye dikkat ettiğimiz, bol dikenli siyah de- niz kestanelerınin etinin çiğ çiğ yendiğini ilk kez gördük. Galli- poli balık pazan, daha şaşutıcı görüntiiler de sunuyordu. 'De- niTia saJkataü' olarak adlandın- labilecek her türlü mahJukat, sümüklübocekler ve deniz yılan- lan, yosunlar ve küçük gri mid- yeler... Gallipoli halkı ve bura- da tatilini geçiren ttalyanlar ka- nnlannı pahalı lokantalarda de- ğil pansiyonun mutfağında ta- vaya attığı sardalya ve karides- lerle doyumyordu. Gallipoli'den olumlu izlenim- lerle ayrümaya hazırlanırken bir alicengiz oyunuyla kayıplara karışan rfl7ri»mmi7 büyüyü bozdu. İçinde nakit paradan başka kimlikler, kredi kartlan, ehliyet, arabanın bilumum kâ- ğıtlan bulunan hayati önemde- ki cüzdanımızın ne 7aman, na- sıl çalındığını bile anlamadık. PoÛs bu tür olaylara çok ahşık oldugunu belli ederek âdet ye- rini bulsun diye bir form doldu- rup 'arivederd' dedi. ltalyan hırsızın el çabukluğunu takdir ettik. Hatta Italya'da yankesi- cilere kurban gıden ilk Türkle- rin biz olmadığımızı duyunca biraz rahatladık. Ve iki hafta sonra Berlin'e döndüğümüzde posta kutusundan çıkan 'GaiH- poü' damgalı kabank zarfta pa- ra ve birkaç fotoğrafımız dışın- daki tüm resmi kâğıtlann adre- simize geri yollandığma tanık olduk. Hırsız ne yazık ki zarfın arkasına gönderenin adını yaz- mayı unutmuştu...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear