18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 AĞUSTOS 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 OLAYLARIN ARDENDAKİ GERCEK Bakanlar 91'de seçim (Baştarafı 1. Sayfada) lıktır. Dünkü Cumhuriyet'te tam metniyayımlanan Açıklama' ne söylüyor? Türkiye'de demokrasinin önündeki önemli engeüerden bi- ri Kürt sorunudur, Bu özelliğiyle de iükenin en acil sorunudur. Çöıümlenmesi için tartışılması gerektr. Bu tartışma alanı, en ge- niş anlamında özgürlüklerle do- natümahdır. Oysa 12 Eylül as- keri müdahalesi şiddeti ve ceza- yı yeğleyerek yasakçıltğı uygula- mış, durumu 'vahimUştirmiştir.' Bir sorun tüm boyutlanyla ko- nuşutmazsa; banşçt ve uygar uz- laşma yollan kesilir. Şiddet or- tamı düşmanhk tohumlanm eker, insanlar gereksiz ve çö- •zümsüz intikam duygulanyla donanırlar. Ne var ki, yaşanan bütün gerilimlere ve anlamsız çatışmalara karştn, Anadolu'da Türk ite Kürt arasında düşman- hk yoktur. Ancak nüfus patla- masını da yaşayan Türkiye'de bu düşmanhğın doğması tehli- kesi azunsanamaz. Yoksulyığuı- lar umutsuzluk ortamlannda şiddeti yeğleyerek birbirlerine karşı acımasız olabiliyorlar. Türkiye'de devlet politikasını beürleyenler, Kürt nüfusun sa- hip olması gereken haklan yad- styarak aynhkçı tutuma güç ver- 'mektedirler ve kutupiaşmayi kö- rüklemektedirler. Böylece aşın 'milliyetçilik pompalanıyor, Türk ve Kürt aydınlannı şoven 'çevrelerin yanında yer almaya zorluyor. Bir insarun uhısal kim- lik sahibi olmasıyla aşın milli- yetçiUk arasmdaki ayrtm önem- 'lidir. Adı ne olursa olsun, total bir ideolojiye dönüşen ve karşı düşüncelerin yaşamasma olanak bvakmayan akımiar demokra- siye ters düşerler. Kürt sorunu- nu aynhkçı çözüm içinde düşü- nen bir partinin kurulması için de yasal olanak oluşturulmah- dır. Çünkü bu yohın kapatüma- sı da genel tartışma ortamımn sağhğım yaralayacaktır. • Çok kısa -ve ister istemez eksik- bir özetini verdiğimiz "Ay- dmlar Açıklaması 'nda bugünkü tartışma ortammda söylenme- yen bir şey yoktur. Olağanustü Hal Bölge Valisi Hayri Kozak- çıoğlu'nun bile -basında yayım- landığı gibi- 'Kürt partisi kurul- sun mu, kurulmasm mı?' soru- suna sıcak baktığı bir Türkiye'- de yaşıyoruz. Bununla birlikıe aydınlann belirli bir bakış açı- sındaki birlikteliği, kamuoyunu etkileyecek birağtrlık tasıyacak- tır. Ancak yine aynı Türkiye'de, devletin işlerliğî kalmamış, ana- yasal rejim rayından çıkmış, halk tabamndan yoksun bir sı- yasal iktidann yaruttığı boşlukta parlamento yaşamı da önemini ve ağırlığını yitirmiş... Bu ortamda Aydmlar Açıkla- ması' bir basın toplantısıyla ka- muoyuna duyunıluyor; neyazık ki, Cumhuriyet'te tam metni ya- yımlanan 'Açıklama', bir başka gazetede haber olarak dahi yer almamış... Bilmeyiz ki bu sonuçta 12 Ey- lül'den bu yana yakın tarihimiz- deki bütün aydın hareketlerine karşı bir tutum içine girmekte sakınca görmeyen kimi aydını- mızın da payı var mıdır? •k-k-k (Baştarafı 1. Sayfada) giinkü toplantısında ekonomik durum ve yeni önlemler görüşü- lürken tartışmalar erken seçim tarihi üzerinde yoğunlaştı. Er- ken seçim tarihi ile ilgili görüş- lerini açıklayan bakanlardan Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli en uygun tarihin ey- lül 1992 olacağını soyledi. Bu- na karşüık diğer bakanlann, er- ken seçimin bu yılın kasım ayın- da yapılması görüştlnde birleş- tikleri öğrenildi. Başbakan Me- sut Yılmaz'ın da erken seçim ta- rihi olarak kasım 1991 'i uygun bulduğu ve yakın çevresine "Tüm hazıriıklan önümüzdeki kasım ayına göre yapmalıyız" dediği belirtiliyor. Kasım ayuıda erken seçim gö- rüşünün agırlık kazanması üze- rine ekonomik paketle ilgili gö- ruş açıklayan bakanlann KÎT- lere yüksek oranlı zam yapılma- masını istedikleri öğrenildi. Baş- ta Maliye Bakanı Adnan Kah- veci olmak üzere bazı bakanlar da ekonominin canlandırılması ve büyüme hızınm artınlmasını önerdi. Bakanlar Kurulu toplantısın- dan sonra Başbakan Yılmaz ve Pakdemirli, Eximbank binasına geçerek ekonomik önlem pake- ti ile ilgili teknik hazıriıklan yü- rüten üst duzey bürokratlarla görüştüler. Başbakan Yılmaz, bürokratlara enflasyonun yıl so- nuna kadar nasıl bir seyir izle- yebileceğini, bütçe açıklan ve karşüıksız para basımının olum- suz etkilerinin yaklaşık kaç ay sonra görülebileceğini sordu. Yılmaz, aynca K.İT zamlan ile bu yılın kalan bölümünde net olarak kamuya ne kadarhk bir 35 yıl aradan sonra bir maç (Baştarafı Spor'da) •davranışlannı izliyorum. Kentin ağır işlerinde çalışanlar ya da ağır, kahırlı işlerde çalışanlann çocuklan çoğunlukta. Kimi de •belli ki işsiz. Kaçamak bir işpor- ta işinden topladığıyla geliver- miş. Yanlış kentleşme, yanlış yön- lendirme, eksik eğitim ya da eği- timsizlik, yok olmuş geleneksel •kültürüyle kültürsüzleşmiş, de- ğer yargılan darmadağın olmuş, ama canlı, dinamik, birlikte ol- fnak, birlikte devinmek özlemiy- le kıvranan bir kitle. Bir yolunu işkenceciler kesmiş, bir yolunu ip çekiciler. Ya Allah'ın ipine tu- tunacak ya da dünyanın yeni ka- zığına, yani futbola sarılacak. Coşmuş, koşmuş, tribünlerin önüne yığılmış. "Ay-Lav-Yu-Fee- •Ner!' Ne dedin diyorum yanım- daki daha sakalı terlememiş, ağ- eını kapatmasını bilmeyen deli- icanlıya. "Ben de bilmiyorum, bağırdım işte!" diyor. Doğal ki çok şey söylenebilir şu futbol karşılaşmaTan için. Hani halkm afyonu sözü de ge< Tİi olabilir. Ama ben deme- yercğim. Arada bir heyecanlanmanın, neyecanlanarak topluca eğlen- inenin bir biçimiyse, doğal ki bu da olacak. Ama heyecanlana- rak, gruplaşarak, takımlaşarak, hatta inatlaşarak arada bir eğ- lenmek değil de yaşamın belir- leyici bir öğesiyse maç izlemek, futbolun, kentli gençliğin kaval- cısı olmaya başladığı da söyle- nebilir. Bir başka deyişle, futbol, oy- nayanlar için de izleyenler için de spor olma özelliğıni büyük ölçüde yitirmiş. Kendini sahada görmek ısteyen delikanlılık düş- lerinden, yığınsal coşkusundan, spor değil, özel türde oluşmuş bir "spor sektörii" besleniyor. 20-25 bin seyirci varsaydım. Bir milyara yakın "gişe hasılat"ı di- ye düşündüm. Hemen hiçbir şey üretmeden sağlanan paranın miktar olarak (Türkiye ölçüle- rinde) aşın bir miktar olduğu- nu ve bu "hasüat"ın sporun "spor"unu içten içe kemirirken kentlerin gençliğinin "genfjiğini" nasıl soğurup posa- laştı Iığmı ses ve görüntü ola- rak avuçladım. Önümdeki sıralara baktım. Uzun saçlı bir kişi gördüm. Ya- nındakiyle konuşurken anladun ki o da erkek. Arkamdaki swa- larda arandım, bir bayan gör- düm. Seyirciler içinde kadın yok denecek kadar azdı. Oyuncular da (bir rastlantı mı yoksa?) er- kekti. Uzaktan saydım, 22 oyun- cu için 36 fotoğrafçı ve iki ka- meraman vardı. Hepsi erkekti. Arkamda on yaşlarında bir er- kek çocuğu sesi, olur olmaz yer- de "i... hakem" diye bağmyor- du. Erkek bir ulusun erkek oyuncuları, erkek seyircileri, ve "i... hakemi"yle, spor sektörü, "gayri safi toplam milli hasıla"- mızı hızla yükseltiyor. Doğal ki dolaşımdan karşüıksız emdiği. paralar, kişi başına düşen yıllık gelirimizin istatiksel artmasına, bütün sektörlerden daha büyük ölçüde katkıda bulunuyor. Hat- ta "genelev sektÖrü"nden de bu- yük ölçtide. Caaanım efendim, sen maçı hiç mi izlemedin? Beşikçi bir sü- re daha yatıversin! Maçtan ve ta- kımlardan biraznk olsun söz et- meyecek misin? Cet «1 Süreya olsa sanınm şöyle anlatırdı: "Gençlerbirliği saha ortasın- da 7-9 paslık oyunlar sahneler- ken yer yer güzeldi de... Ama he- yecan, estetik olarak gol ile giz- İi gizli öpüşen paslaşmadır. Ben havadan inen golü, yani para- doks olmuş şaşırtıcı golü nasıl seveyim. Bak ağabey, golün alt dokusu olmaü. Gol, yalruzca to- pun kaleden girişi olmamalı. Iş- İene işlene, oyalana oyalana ka- le önüne birikerek gelmeli. Oy- naşıyla gizli öpüşür gibi hileleş- meli, top gol olmadan önce. Sa- ha ortasuıda iğne oyası gibi oya- lanmış, ama kaleye yaklaşma- dan kalecinin kucağına uzanan ya da auta düşen uzun bir şut, söndürüveriyor heyecanı. Hani gol olsa ne olacak diyor insan." Cemal parıltılı gözlerle bakıyor bana, tam anlamadı bu kasabau der gibi, "Ben heyecan ararun ağbi..." Bakıyorum konuşan Buyrukçu. îlahi Cemal, yaşanumız heye- can değilmiş gibi. Fenerbahçe mi? Reşadiye'nin köyünden To- kat'a ortaokula gelen Haney'i anımsadım. Yıl 1945 miydi, 46 mıydı? Haney'le aynı sınıftaydık sanınm. Pansiyonda birliktey- dik. İJkin takım tutmayı onda gördüm. İstanbul'un kent adla- rı bana o kadar uzak ve o ka- dar yabancıydı ki! Haney, bizim ona, takım tutma tutkusundan dolayı taktığımu bir addı. Ko- yu Fenerbahçeliydi. Inatlaşırken nasıl coşardı. Liseyi bitiremedi. Öldü. Beyin tümöründen. Maçın bittiğini, oyuncular to- pu bırakınca anladım. Kemal Atatürk'ün sözünün yazıh olduğu panonun sol alt köşesindeki saate bakmıştım başlarken. Maç 9'u 40 geçe baş- lamıştı. Maç bitti. Kalkarken baktım: 10'a 20 vardı. Saatin altında ise Spor Toto / Spor Loto yazılıydı. Oyle ya dedim içimden, şu futbol karşılaşmalan olmasa, bir o kadar insan da işsiz kalmış olurdu. Onca insan da umutsuz dedi içimdeki isyancı. En kötü- sü de umutsuz yaşamaktı. Bu- na dayanamazdım. Kıskıvrak sanhnış duyumsadım kendimi. "Kıyak iş abiler" dedim, "hem kıyak iş, hem iyi iş!' DHKD bilinçsiz avcılıga (Baştarafı 18. Sayfada) hatta tamamen bu avcımn şah- sında yoğunlaşmıştır. DHKD, daha önce Cumhuriyet gazete- siyle yapılan görüşmede, konu- ya genel prensipler çerçevesinde yaklaşmış, ömer Borovalı'mn kurucu üye olmasına rağmen ar- tık uzun bir süredir demek üyesı olmadığı ve kendisi ile üişkile- rin en asgari düzeyde olduğunu belirtmeye gerek bile duymamış- tır. Bununla birükte, yazının ba- şındaki ".avcımn DHKD kunı- cu uyesi olduğunun anlaşılma- sı.!' ibaresi, son derece anlamsız bir mantığı sergüemektedir. • DHKD'nin her kesimden kişileri bir araya getirebilmiş ol- masırun, bugün Türkiye*nin en etkin çevre koruma derneklerin- den biri haline gelmesinde ve hızla büyümesindeki en önemli etken olduğuna inanıyoruz. Ta- bii ki bu çok yönlü yaklaşım, konuya radikal tavırlarla yakla- şan gruplann tepkisini çekmek- tedir. Ama sonuçta DHKD az konuşup, çok iş yapmak presi- binin de etkisiyle, somut proje ve çalışmalanyla Türkiye'de çev- re koruma alanında birçok atı- lımı gerçekleştirmiştir. Buna karşüık, çeşitli vesilelerle yoğun eleştirilerine maruz kaldığnmız gruplar, genelde, kendi kısır po- litikalan içinden sıynlamarruş- lardır. • ömer Borovah'nın görüse- rinin belirtildiği bölümdeki "Eğitim Projeleri" ve "Sulak Alanlara llgi" başhkü kısımlar tamamen DHKD'nin bu konu ile ilgili yayırüadığı 16.7.1991 ta- rihli basın bildirisinden alınmış- tır ve yanlışlıkla ö. Borovalı'nın görüşleri adı altında yayınlan- mıştır! • DHKD, Tkbiatı Koruma Alarüan, MUli Parklar, özel Çevre Koruma alanlan gibi ül- kemizin tüm koruma alanlann- da en ciddi çevre korumanın ya- pılmasının en birinci destekçisi ve takipçisidir. Bu nedenle bazı üyelerimizden gelen tepkilerden anladığınuz kadanyla, 3 ağustos tarihli yazının sonucu olarak or- taya çıkan ve DHKD'nin Gala Gölü'nü ava açtırdığı gibi bir düşünce kesinlikle yarüıştu- ve düzeltilmesi gerekir. • Çevre korumacılık hiçbir grubun tekelinde değildir ve tüm insanların desteğine şiddetle ih- tiyacı vardır!" kaynak sağlanabileceğinin ve bu zamiann ertelenmesi veya aylık yuzde 2-3 oranlarında tutulma- smın ekonomik sonuçlannın araştınlmasını istedi. Ekonomi kurmaylan, en azından akarya- kıt ve elektrikte maliyet artışla- nnın fiyatlara yansıtüması ve bu ürünlere yuzde 10 civannda zam yapılması gerektiğini kaydedi- yorlar. Teknik düzeydeki bu toplan- tıda, aynca Başbakan Yılmaz- 'ın zamların yani sıra kararna- melerle yapılabilecek vergi dü- zenlemelerinin de 1992'ye bıra- kılması eğilimini taşıdığı gözlen- di. Ekonomi kurmaylannca ha- zırlanan kararname taslaklann- da, Bakanlar Kurulu'nun yetki- sindeki bazı vergi oranlanrun önemli ölçüde artırılması öngö- rülüyordu. Bu kararnamelerde örneğin, devlet tahvili ve Hazi- ne bonosu faizlerinden yapılan vergi stopajı oranının yüzde 10'dan yüzde 46'ya, mevduat faizlerindeki Gelir Vergisi sto- pajının da yıizde 10'dan yüzde 20'ye yükseltilmesi önerilmişti. Erken seçim kararının kesinleş- mesi halind; bu duzenlemeler, 1992 yılına sarkacak. Ekonomik önlemlerle ilgüi söz konusu öneriler dun Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'a su- nuldu. Başbakan Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- la Marmaris'te bugün yaptığı haftalık olağan göruşmeye Baş- bakan Yardımcısı Ekrem Pak- demirli ile ekonomik konular- daki Başdanışmanı Bülent Gül- tekin'i de göturdü. Gündem, anayasa (Baştarafı 1. Sayfada) ilgili hazırlıkların da gündeme gelmesi bekleniyor. ANAP'ın seçim komisyonu, mületvekili sayısının 600'e çıkarılmasını, seçmen yaşının 18 olmasını be- nimsedi. Başbakan Mesut Yılmaz, bu- gün SHP Genel Merkezi'nde Inönü ile gönişecek. Kutlama amaçlı görüşmede Başbakan Yılmaz'ın sınır ötesi operasyon- la ilgili SHP Genel Başkanı Inö- nü'ye genel olarak bilgi verme- si de bekleniyor. Yılmaz'ın ay- nca, seçimle ilgili hazıriıklan da gündeme getirebileceği belirtil- di. ANAP'ın seçim komisyonu, anayasa değışiklikleri ve seçim yasasında düzenlemelerle ilgili çalışmalarını surdürüyor. 8 ki- şilik komisyonda anayasanın uç maddesinde yapılması düşünü- len değişiklikle ilgili görüş bir- liği sağlandı. Buna göre, millet- veküi sayısı 450'den 600'e çıka- nlacak ve seçmen yaşı 18'e in- dirilecek. Adalet Bakanı Şakir Şeker'in karşı çıkması nedeniy- le mületvekili seçüme yaşının 25'e indirilmesi görüşünden vazgeçüdi. ANAP'ın seçim ko- misyonu, yerel seçimlerle millet- vekili genel seçimlerinin aynı anda yapılmasına yönelik ana- yasa değîşikliğini de benimsedi. Ancak, bu yöndeki değişikliğe muhalefet partüeri karşı çıktık- lan takdirde, yerel ve genel se- çimlerin birlikte yapılması öne- risi gündeme getirilmeyecek. Komisyonun bu konuda çeşitli alternatifler üzerinde de durdu- ğu öğrenildi. ANAP seçim komisyonunda, seçimlerin "terdhü" sisteme gö- re yapılması konusunda da an- laşma sağlandı. Buna göre, her seçim bölgesinde çıkanlacak milletveküi sayısının iki katı aday gösterilecek. Seçmenler, tercih ettikleri partinin adayla- n arasında çıkanlacak mületve- kili sayısı kadar ismi işaretleye- cekler. Çalışmaların yetişmesi halinde, tercihli oy kullanımı bilgisayarla gerçekleştirilecek. Bu arada SHP'nin siyasal planlamadan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Günay, yeni ve adil bir seçim yasası istediklerini söyledi. Se- çim ile Ugili tam bir hazırlık için- de olduklarını belirten Günay, Merkez Yürütme Kurulu top- lantılannda çeşitli zamanlarda seçim yasası konusunun ele aün- dığını hatırlattı ve seçime ilişkin Önerilerini şöyle sıraladı: "öncelikle adil bir seçim ya- sası istiyoruz. Seçmen yaşı 18'e düşürülmelidir. Türkiye barajı- nın haksız olarak yuksek, ü ba- rajının ise tümüyle yanlış oldu- ğunu düşünüyoruz. Bunlann kaldırılmasını savunuyoruz. İl barajı bir yerde yüzde 50'de bir yerde de yüzde 20'de kalıyor. Bu, seçim bölgelerinin oran ola- rak farklı değerler taşımasına yol açıyor. Seçmenlerin tercih sistemiyle aday belirleme meka- nizmasma bir Ölçüde katılmala- rını istiyoruz." Günay Türkiye mületvekilli- ği denilen uygulamamn konten- jan uygulamasını aşan boyutla- ra çıkmamasını istediklerini de belirterek, Türkiye mületvekil- liğinin parlamenter sayısının yüzde 10'unu geçmemesi gere- ğini vurguladı. Bahtiyar (Baştarafı 1. Sayfada) den kuşkulanan oğlu, Bahtiyar- 'ın dört görevli tarafından 'ka- le gibi' korunan evine giderek eski başbakaru boğazı kesilmiş, sekreteri Furuş Katibe'yi ise göğsünden bıçaklanmış olarak buldu. Polis yetkilileri, eve zorla girildiğine ilişkin hiçbir belirti olmadığını ve olayın gerçekleş- tiği gece bir polisin evin önün- de, birinin arkada, ikisinin de bekleme salonunda nöbet tuttu- ğunu, hiçbirinin anormal bir durum gozlemediğini açıkladı- lar. 76 yaşındaki Şahpur Bahti- yar, Iran'dan kaçtıktan sonra 1980 yılında da bir suikast giri- şimiyle karşılaşmış, ancak bu olaydan kurtulmuştu. 1980 yı- lımn temmuz ayında gazeteci kimliğiyle Bahtiyar'ın evine gir- meye çalışan silahlı kişiler eski başbakaru öldürmek istemişler, olay sırasında bir polis ve o sı- rada evde bulunan bir kişi öl- müş, üç polis de yaralanmıştı. Suikast girişiminde bulunan Iran yarüısı Lubnanlı grubun li- deri Enis Nakkaş, olaydan son- ra yakalaruruş ve ömür boyu ha- pis cezasına çarptınlmış, ancak 1990 yüında Cumhurbaşkanı François Mıtterrand tarafından affedüerek tran'a gönderilmiş- ti. Iran eski Devlet Başkanı Ebulhasan Beni Sadr, olay uze- rine yaptığı açıklamada, Şahpur Bahtiyar'ı "moUalann" öldür- düğünu sandığını söyledi. Fran- sa'da yaşayan Iranlı eski lider- lerin son zamanlarda tehdit edil- diğini söyleyen Beni Sadr, Bah- tiyar'ın son zamanlarda fazla etkin olmamasmakarşm, tran- daki rejimin güç durumda oldu- ğu için eski başbakanı öldürttü- ğünü ileri sürdü. Bahtiyar kimdir? Iran'daki Humeyni rejimine karşı oluşan muhalefetin sem- bolü olarak nitelenen Şahpur Bahtiyar, 1970'li yülarda Iran'- da Şah Rıza Pehlevi yönetimi- nin muhalifi olarak tamnıyor- du. 1978 yılında Şah'ın teklifi- ni kabul ederek yöneümde yer alan Bahtiyar, bu görevde an- cak 38 gün kalabüdi. Şah'ın yurt4ışma kaçmasıyla güç du- rumda kalan Bahtiyar, Islami yönetimin kurulmasından 5.5 ay sonra Fransa'ya kaçtı. Fran- sa'da, Humeyni rejimine karşı "Ulusal Direniş Hareketi "ni kuran Bahtiyar, sürekli olarak Humeyni rejimine karşı çıkışla- nyla sesini duyuruyordu. BA^KENTTEN AHMET TAN (Baştarafı 1. Sayfada) benzerini yapugı Ydmaz'ı kutla- ma ziyaretinde seçim, ana>-asa de^işikligi dahil birçok şey ko- nuşulmuştu. Bu kez de öyle olacak. Başbakan ve ana muhalefet li- derinin göriişmeleri, daha dar, ama iç içe geçmiş olan iki önem- li konuda odaklaşacak. Bu iki konu, "sınır ötesi harekât" ile "seçim düzenleme- lerl." Başbakan, önce sınır ötesi ha- rekât konusunda İnonü'ye bilgi verecek. İnönii de düşünceleri- ni Başbakan'a soyleyecek. Başbakan, üç konunun altını çizecek: 1- Bazı gazeteierin öne siirdü- gü gibi Türk SUahlı Kuvvetleri Kuzey Irak'ta kalıcı değüdir. 2- Kesinlikle bir tampon böl- ge oluşturmak gibi bir niyet yoktur. 3- Bölücü eşkıyanm o bölge- den temizleomesi için askeri ge- reksinmelerin gerektirdiği her türlü önlem, en geniş boyutlar- da ele alınıyor. Dün Ankara'da, erken seçim konusu ile sınır ötesi harekât ko- nuları birbirinin içine geçti. Bakanlar arasında bu yılın kasım ayında erken seçim eğili- minin güçlendiği haberi. siyaset ve bürokrasi kulislerinde yankı- lanırken gözkr ve kulaklar Ge- nelkurmay'ın sınır Ötesioden ve- recegi haberlere çevrömiçti. Erken seçimin tarihi ile sınır ötesi harekâtın konusu, >-alnız başkent kulislerinde degil, Mar- maris'te de iç içe girmişti. Cum- hurbaşkanı Özal ile Başbakan Yılmaz arasmdaki haftalık ola- ğan göruşmeye bu iki konu, ola- ğanustü bir biçimde egetnen ol- du. Mesut Yılmaz, "yardımcısı" Ekrem Pakdemirli Ue birlikte, hükümet icraatı. ekonomik ön- lemler ve yılan bikâyesine dönen kararnamelerie ilgili Özal'a açık- lama arz ettiler. Bir iki "düzeltme" dışında Özal'm, Yılmaz ve Pakdemirli- nin dediklerine fazla itiraz etme- diği haberleri akşam üzeri An- kara'ya ulaştı. Özal ile Yılmaz görüşmesmde, odak noktası kararnameler de- ğil, hükümetin kasımda seçim yapma eğilimi Ue her saat başı "sınır ötesinden" Genelkunnay Başkanlığı'nın ulaştırdıgı aske- ri haberlerdi. Bir er şehit düş- müş, iki er yaralanmış, bir ucak da kanadından mermi vemişti. Kuzey Irak'ın 10 kilometre için- de süren savaş uçakları, silahlı helikopter ve kara birliklerinin kaüldığı bir operasyonda bu öl- çekteki bir kayıp "çok şiikür" dedirtecek düzeydeydi. Genelkunnay Başkanlığı, dün ögleden sonra gazetecilere hare- kâüa Ugili bUgi verdi. Orgenera] Doğan <Jiireş, bu "bilgi verme sobbetinde" küçük bir sunuş yaptı. Orgeneral Güreş de, daha sonra sorulan yanıtlayan Genel Sekreter Tuğgeneral Hurşit To- lon da "tampon bölge" türün- den konulann tümüyle "siyasal otoritenin" karan olduğunu özenle vurguladılar. "Siyasal otorite" kimdi? Körfez savası strasında pratik. bu "otorite"nin Cumhurbaşka- nı Özal olduğunu göstennişti. Bu konudaki yonımlan, deger- lendirmeieri ve hedefleri açıkla- yan bep Özal olmuştu. Şimdi ise şasdacak bir ölçüde, Özal, ken- disini kenara çekmişti. Türkiye bugün, beş gündür, komşu bir ülkede askeri harekât içinde. Cumhurbaşkanı'ndan bu konuda "çıt" yok. Tatil yerine çekilmiş, oturuyor. Açıklamayı Başbakan Yılmaz yapıyor. Özal, adeta eski Başbakan Yıldınm Akbulut'un geç kalmış çağnsı- na u>u>or gibi, "Sen Cumhur- başkanı olmuşsun. Otur oturdu- ğun yerde..." Eğer kasımda seçim olursa Özal'ın "oturdugu yerde oturması" sürpriz olmayacak. Çünkü bu durum, Yılmaz'ın ve dolayısıyla ANAP'ın puanını yükselteceği için Özal kendisini üç ay "pasifize" edebilecek. DEMIRKAYA'DAN YEPYENI BİR IMKAN DAHA EV BIZDEN,EVIN IÇI SIZDEN YAZLIK DAİRELER, TAMAMI: UNUTMAYIN, GÖNÜL RAHATLIGIYLA OTURABİLECEĞİNİZ "ev içi" Nİ ANCAK KENDİNİZ YARATABILİRSİNİZ! 32.750.000Dış cephe boyalarından, ıç mekânlann ınce sıvalarına. elektrık ve su tesısatlannın doşenmesinden camlann takılmasına kadar evlerin bûtûn yapımı bittı Siz sadece seramikleri döşetıp armatûrleri taktıracak. mutfağınızı düzenleyip evinızin içinı dılediğinız renge boyatacaksınız ' TL "Ev bızden evır. ıcı sızder" uygulaması ıçın vadelı satış koşuüar 6AY OZEL PEŞINAT | AVL1K TAKStT T0PUM VADELI 17 875 0OOTL 6x 2 979 000 TL 35 75OOOOTL 12 AV OZEL PEŞINAT ( AYUKTAKSIT TOPUV. • VADELI 19 375 000 TL I2x 1 614 OOOTL 38 750 000 TL VAZL.K EVIN.ZI HEMEN AL1N. HEMEN INCE TANZIME BAŞLAY1N * Çok önemlı. Bu setem. yalrız bitmış konutlar ıçın geçertidir önemîı not Yûzme havuzlannın öwl p!â} teslslertnin spor ve park a)arüannmp kanBİizasyon antma teslslertnln ve diğer tüm sosyal teslslerin bûyûk bâİLİıniûıûn yapımı tamamlanmıştır Kalan yapıtn çafaşmalan İse sümıelctBdir a TSE KAUTE BELCEL! BIOMASS Brytjlonk Pakct Anrnıa Umtesı kullanılrnaktadır HavuzJanniLzın fıltre sıstemi EMRE MÜHENDISUK tarafından yapılmaktadır Dikkat; Öncekl saüş Hem ev. koşullsnıım hpm pvın ıc devam etnıektedir. J* V \ vn - • t SO peşuı venn kalaram a ayda P g m i r K a y a w f l dey.r >.ad« farkı vemevır UygUİatTiaSl ]Ç!n = iî 12 aydan 60 ava kadar i i S & " - 59.400.000 TL DEMİRKAYA Mr-r HUJl HMSLM A 3K1£TU« OH H Komıt Tlpltrt. 5: m> 75 ır J .)lla dajeıen. 95 m- <25 m-. dublensle- ülsşım Sılvn İETI «3 aakıka soma TekııdaJ 18 km" vazan karayoiu tabelasını görecek bu iabelayt 5CC metje geçınce BAR'ŞKENT e ulaşmış clacaksır z MERKEZ 5ı\ •nai Sok ND '2 3 MecıdıyekcylSTANBUL Tel. 166 66 27 172 86 7» - 174 46 48 - 174 04 95 ŞANTIYE. (Banşkcnt) Marmara Ereglısı Şereflı Mevkıı Tel. 9-1854/7244 . 9-1854 Z7245 Cuma'iesı Pazar da*- [ herguf h zr-,e"!n idevız GOZLEM UGURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) yondan çıkarılmasını istemeleri üzerine bu komisyondan çt- kanldığını yazıyor. Hemen yanıtlayalım: 1 ağustos günkü yazımızda komisyon üyelerinin adlan ya- zılmış; bu komisyonun görev bölümü yaparak oluşturduğu usul ve ceza komısyonları üyelerinin adlan sayılırken bu ad- lar arasında Dönmezer'in adına yer verilmemiştir. Konunun daha ayrıntılı olarak ele alındığı 19 Eylül 1990 günlü yazıda Dönmezer'in Prof. Tahir Taner başkanlığındaki komisyon- dan çıkarıldığı yazılmıştı. Prof. Dönmezer'in, Ceza Yasası'nı Bayar'ın ölüm ceza- sına çarptırılabilmesi için değiştirilen 56. ve DP milletvekii- lerini yargılayabilmek için değiştirilen 146. madde ile ilgili açıklamaları şöyle: — Başlangıçta bu komisyonda bana, Prof. Nurullah Kun- ter'e ve Prof. Faruk Erem'e yine yer verilmemişti. Milli Birlik- çiler, Ankara'da geniş bir komisyon kurmuşlar ve onlardan Ceza Kanunu'nun 56. maddesinde yer alan ve 65 yaşını dol- durmuş olanların cezalarında indirim yapılmasını öngören hükmün değiştirilmesini, 146. maddeye bir son fıkra eklene- rek bu suça fer'an katılanların cezalannın indirilip beş sene ile sınırlanmasını, bu hükümlerin makabline teşmilini öngö- ren bir değişiklik metniyle gerekçesini hazırtamasını istemiş- ler. Komisyon üyeleri bunu istişari görev saymışlar. Ancak metln ve gerekçe hazırlanınca bu kerre Milli Birtikçiler, ko- misyon ûyelerinden raportannı imzalamalannı, bu raponı neş- redeceklerini talep edip bildirmişler. Üyeler telasa kapılmış- lar ve üyeler özellikle merhum Naci Şensoy söz konusu me- tinler imzalanacaksa benim, Kunter'in ve Erem'in de mutla- ka çağnlmamızı ve imzalanmızın alınmasını istemişler, yani işin doğrusu bizleri de bulaştırmaya teşebbüs etmişteri Bakın, Sayın Dönmezer bu işlere nasıl bulastınlmış? Oku- yoruz: — Yukarıda adı geçen benim ismime muhalif iki profesör, katılmam bakımından gene itirazda bulunmuşlar ise de bu kerre komisyonun diğer üyelen şiddetle iürazlannı sûrdûrmüş- ler. Bizler, ertesi gûnü merhum Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar'ın da iltihakryla apar topar Ankaretya götürüldük ve he- men komisyon toplantısına alındık. Salona girdiğimizde Prof. Hüseyin Nail Kubalı, heyete başkanlık ediyordu; hazırladık- ları gerekçeyi ve kanun metinlerini okuttu ve bizlerden bun- lan kendileriyle beraber hemen imzalamamızı istedi. Hazır- lanan gerekçe adeta Yassıada'da yargılanmakta olanların mahkûmiyet hükmü niteliğinde idi. Ben, Kunter ve Erem söz alarak özetle, "Böyle bir metnin ve gerekçenin kabul oluna- mayacağını, ceza hukukunun temel ilkelerine aykmlık mev- cut bulunduğunu ve genç subaylara böyle şeyler yaptırma- malannı" söyledik. Komisyonun bir kısım üyeleri söz alarak üçümûzü de yeren, ihtilale karşı olduğumuzu belirten beyan- larda bulundular. Tartışma uzayınca Kubalı, "Efendim, bizim yaptığımız sadece bir hazırlıktı; komisyon şimdi tesekkül etmiştir" diyerek Sıddık Sami Onar'ı başkanlığa davet etti. Bu arada vatana ihanet mertebesinde suçlar bulunduğu, bun- lar açıklanınca, bütün Türkiye'nin ayağa kalkacağı da orada hazır bulunan görevli bir subay tarafından bizlere beyan edil- di. Bir general de bu sözleri bizler ile beraber dinledi. Tartış- malar sonunda komisyon, üçümüzûn aynca toplanmamızı ve görüşlerimizi komisyona bildirmemizi istedi. Bütün gece konuştuktan sonra tekrar toplanmaya karar verdik. Görevli olmadıkları halde Aksoy ve Şensoy da bizimle beraber ol- dular. Sabah toplantıdan önce Naci Şensoy bana, hazıria- dıklan metin kabul olunmazsa Yassıada'daki genç subayla- nn orada bulunan a-'/ kişiyi öldüreceklerini dehşet içinde söy- ledi. Yine sabah Milli Biriik ûyelerinden önemli bir kişi, Prof. Faruk Erem'i ziyaret etmiş ve makable teşmil hükmünün Milli BJrlik tarafından uygulanmayacağını söylemiş ve Naci Şen- soy'un beyanlannı tekrar ile "Yassıada'daki genç subaylara söz geçiremiyoruz, böyle bir hüküm geçmezse adı geçen- ler, Bayar dahil elli kişiyi öldürecekler, sorumluluk sizin sırtı- nızda kalır" demiş. BûyOk bir vlcdan HaSKısı ile karşı karşıya idik; cinayetleri önlemek ve hukukun bir temel ilkesini ihlal etmek durumun- da kalmış olanlara katılmak. Cinayetleri önlemeyi tercih et- tik. Ama bu arada bizim küçük komisyonumuz gerekçeyi tü- müyle düzeltti ve metnin, verilecek hükmün gerekçesi olma- sını bertaraf etti. Bize sunulan metin ve bizim düzelttiğimiz metinler bizde saklıdır Aynca suçları da sınırlandırarak sa- dece vatana ihanete hasrettik. Tannya şükürter olsun ki sa- dece merhum Bayafı hededeyen makable teşmil hükmü Milli Biriik Komitesi'nce uygulanmadı, yani yapılanın kötü bir et- kisi olmadı. Bu açıklamadan çıkan sonuç şudur: Dönmezer, Bayar' ın ölüm cezasına çarptınlmasım sağlayan Ceza Yasası'nın 56. maddesini değiştiren komisyonda görev almıştır. Bu olay, anlı şanlı hukuk profesörlerinin genç subayların istedikleri doğrultuda "hizmet arz ettiklerini" ve hukuk ılkelerini ayak- lar altına aldıklarını gösteren dramatik bir tablodur. Dönmezer, Yüksek Adalet Divanı'nın Türkiye'de görevii bütün ceza hukuku hocalarının Yassıada İrtibat Grubu Baş- kanı Albay Namık Kemal Ersu tarafından çağrılarak, Yassı- ada'da avukatlafin hazırladıkları ortak savunmayı yanıtla- malarını istediğini, kendisinin, ertesi gün Albay Ersu'yu üni- versiteye çağırarak bu isteğini reddertiklerini bildirdiğini, Al- bay Ersu'nun bu yanıt üzerine sinirlenerek "Dokuz ay ön- ce oisaydı bu talebi kabul ederdiniz" dediğini anlattıktan son- ra şunları yazıyor: — Aradan bir hafta geçti. Bu terra Salim Başol, üniversi- teye geldi. Albayın amaçlannı yanlış naklettiğini, avukatla- rın müdafaalarında yabancı yazariara atıflar yaptıklannı, ken- dilerinin dil bilmedikleri için bunlann doğru olup olmadıkla- rını tahkik edemediklerinı, bizlerden sadece doğruiuğunun tahkikini istediklerini söyledi. Kendisine, bunun da yapılama- yacağını, sadece hiçbir mülahaza katmadan yabancı eser- lerin yasama dokunulmazlığına ilişkin bahislerin tercümesi- nin mümkün olduğunu, bunun için de mahkemece bilirkişi tayin edilmemiz gerektiğini arkadaşlar adına bildirdim. Böy- le hareket olundu ve Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Al- manca esecierin yasama dokunulmazlığına dahil olan kısım- ları tercüme edilerek rapor halinde verildi. Bu tercümeler, bü- tünüyle yargılananlar lehineydi. Dönmezer, "vatana ihanet ve ammenin sükûnu hallerin- de bu muafiyet söz konusu olmaz" diye bir gerekçe verme- diğini, sınıf arkadaşları olan Diyan üyelerince davalar sıra- sında konuşmadığını, haksız iktisaplar ile İlgili davaların Yüksek Adalet Divanı yerine genel mahkemelerde görül- mesi yolunda görüş bildirdiğini de belirtiyor. Yüksek Adalet Divanı'nın (Esas no: 196071, sayfa 140-146) gerekçelı kararında Dönmezer ve arkadaşlannın hazırladık- ları raporun sanıklann lehinde değil aleyhlertnde kullanıl- dığı anlaşılıyor. Kararda, Dönmezer'in dokunulmazlık ile il- gili çevirilerine de yollama yapılıyor. Ord. Prof. Dr. Sayın Dönmezer'e, Yüksek Adalet Divanı kararı ile bu karara dayanak olan 53 sayfalık raporlarını bir kez daha okumasını salık veririm. ihtilaller kendi hukuklarını yaratırlar. Kendi hukukçuları- nı da! Nasıl mı? işte böyle... ANAP'ta seçim startı D E R H A L T E S L I M Î S A B I T F İ Y A T ! H E M E N T A P U ! (Baştarafı 1. Sayfada) attılar. Bu konunun daha sonra ele alınması kararlaştırıldı. ANAP kulislerinde, Başba- kan Yılmaz'ın seçimle ilgili tak- vim konusunda kasıma hazırla- nılması için talimatlar verdiği de dile getiriliyor. YSK'nın erken genel seçim karannın ardından seçim için geçecek süreyi 75 gün olarak belirlemesinin Yılmaz'ı tedirgin ettiği kaydediliyor. Bu- nun için, seçim süresinin 55 gü- ne indirilmesi için de çalışmalar yapılıyor. Bu konuda, yasalarda belirtilen sürelerin dışında, pro- paganda için ayrılan sürelerde kısıntıya gidilerek 75 günün ge- riye çekilmesi döşünülüyor. Cumhuriyet muhabirinin gö- rüşlerine başvurduğu ANAP MKYK üyesi milletvekilleri, Başbakan Yılmaz'ın konuşma- sından çıkardıklan sonucun, ka- sımda erken seçime gjdileceği ol- duğunu ifade ettiler. Bazı ANAP'lı milletvekillerine de ANAP genel başkan yardımcısı Ersin Taranoğlu'nun "Bu ka- sımda seçim var, hazır olun, ha- zııiıklannızı ona göre yapın" de- diği öğrenildi. ANAP'ta seçirn tarihi konu- sunda kesin kararın pazartesi günü Başbakan Mesut Yılmaz- 'ın başkanlığrnda yapüacak olan değerlendirme toplantısında ve- rileceği belirtiliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear