18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 AĞUSTOS 1991 Çiftçinin Hakkı Ancak Kooperariflerle Koruııabîlîr Önemli olan, mevcut kooperatifleri anonim şirketlere dönüştürmek değildir. Çiftçilerin kooperatiflerde örgütlenmesini sağlayarak, kooperatiflerin kendi aralannda anonim şirketler kurarak dev yatırımlara yönelmelerini sağlamaktır. Prof Dr. AYHAN ÇIKIN E. Ü. Ziraat Fak. Öğretim Üyesi Çiçeği burnunda Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın R.K. Yücelen, bakanlığına bağh Tanm Sabş Kooperatifleri ve BirJikJeri'nde yeniden düzenlemeye (reorganizasyona) gidileceğini belirterek, "Bu birlikleri anonim şirkete dö- nüştürmek en önemli amacımız. Üreticinin hakkını konımak ve bu işletmelerde çalışan işçileri işyerlerine ortak etmek istiyoruz. Bu sayede birliklerimizi daha üretken ve daha ran- tabl duruma getireceğiz" demektedir.(l) 'Anonim şirket' sermaye şirketidir. Daha çok sermayenin getirisini en yukseklemeyi amaçlayanlann kurduklan şirketlerdir. Tanm işletmeleri ise küçük aile işletmeleridir. Bu iş- letmelerin toplam tarım işletmelerindeki pa- yı, AT ülkelerinde %93'ten ABD'de «%80'den, Türkiye'de "%98'den fazladır. Bu işletmelerin tipik özelliği, üretimde kullanılan üretim et- menlerinin (faktörlerinin), özellikle işgücünün aileye ait olmasıdır. Tarım kesiminde *aile- işletme özdeşligi' tanmsal sorunlan ekonomik boyuttan sosyo-ekonomik, hatta 'sosyo- ekonomiko-politik' boyutlara taşımaktadır. O nedenle çiftçi sadece sermayesine en yüksek getiri arayan bir girişimci değildir. O, ailesine ait toprağı, işgücünü, sermayeyi kendi girişim- ciliği aJtmda ürüne dönüştürdüğünden, ürün aracılığı ile tüm aileye ait 'üretim etmenleri- nin gelirini' en yukseklemeyi aramaktadır. O nedenle ya ürününü en düşük maliyetle üre- tecek ya da ürününü en yüksek bir değerden pazarlamanın yollanm arayacaktır. Piyasa mekanizması içinde çiftçinin bu sorununu çö- zebilecek tek Örgütlenme biçimi 'kooperatif- ler'dir. Burada girmeyi amaçladığımız AT ülkele- rinde tanmsal kooperatiflerin durumu hak- kında biraz bilgi aktarayım: 1983-1989 arasın- da 12 ATttlkesindetanmsal kooperatiflere or- tak sayısı, çiftçi sayüarı azalmasına karşın art- ıruştır. Bu kooperatiflerin yülık iş hacmi, yıl- da %7.7 artarak 153 milyar ECU'ya (Avrupa para birimi) ulaşmıştır. Tanmsal kooperatif- lerin iş hacminin, AT-12'nin brüt tanmsal ge- lire oram, 1983'te %66 iken bu oran 1989'da %82'ye yükselmiştir. Günümüzde her mal grubu için dünyanın *tek pazar' olma sürecine girdiği gözlenmektedir. Türkiye'nin boyle bir pazarda rekabet edebilmesi için hızla sanayileşmesi gerekmektedir. Türkiye1 de sanayinin fînansmanı için kaynak yaratabile- cek en önemli sektör tanmdır. 1930'lu yıllarda uygulamaya konulan "tanmsal üretimi artırma + tanmdan, öteki kesimlere kaynak aktarma için kurumsalla$ma" politikasımn yerine, 1980'lerde piyasa mekanizmasının tam anlamıyla işletilme- siyle 'iç ticaret hadlerine1 (fiyat makası) bırakıl- mış, öte yandan başta 'et ve süt ürünleri' olmak üzere serbest bırakılan dışalım (ithalat) ile tan- mın dünya piyasalan ile aynıfiyatdüzeyinde ça- lışması istenmiştir. Oysa tarunla alış-veriş içinde bulunan tanm- dışı kesim dev fırmalan ile tam rekabeti ortadan kaldınrken; gelişmiş ülkelerin tanm sektörü da- ha büyük işletmelerde maliyeti düşüren daha ileri teknolojilerle çalışıp dev finnalarla rekabet ede- bilecek dev kooperatif girişimlerde örgütlenmiş- ken, Türk çiftçisinin böyle bir rekabet ortamına örgütsüz girmesi, sadece Türk tarımı için değil Türk sanayii ve ekonomisi için de büyük bir han- dikap olacaktır. (Burada UNIDO'nun yaptığı bir araştırmanın bir bulgusunu aktarmakla yetine- ceğim: 2000'li yıllara girerken dünyada işlenmiş gıda maddeleri pazarının yüzde 72'şini çokulus- lu (on uluslu) şirket denetleyecektir. Günümüzde Türkiye ekonomisi şöyle bir ikili durumla karşı karşıyadır: Bir yandan kalkınmak için sanayileşme başta gelen bir koşuldur; sana- yileşmenin fînansmaru için de tanmdan kaynak aktarmak zorunludur; bu kaynak aktarma işle- mi de piyasa mekanizması içinde yapılacaktır. öte yandan ise çalışan nüfusun yansından faz- lasını istihdam eden tanm kesiminin ulusal ge- lirden aldığı pay son derecede düşüktür; bu ke- simin gelirinin yükseltilmesi gerekli ve zorunlu- dur; bu gerçekleştirilmezse seçim sistemine da- yalı siyasal rejime sık sık "geçici müdahale re- jimleri ile" ara verilmesi durumu ortaya çıkabi- lecektir. Durum böyle olunca 1980'lerde kolay yöntem- ler seçilmiş, sanayileşme için kaynak aktarım iş- levi piyasa mekanizması ile 'iç ticaret hadlerine' bırakılmış; tanmsal kesimin gelir artışı ya verim- lüik yükselmelerine bırakılmış; ya da kesimin 'kendisine bırakılanla' yetinmesine imkân veren yöntemler geliştirilmiştir. Bu politikalar tanm- sal gelirin daraknası yanında, tarıma dayalı, özel- likle tanma girdi üreten sanayilerin de daralma- sına yol açmıştır. Bu uygulamalar, tanmın bazı önemli dallannda -özellikle süt hayvancıüğında- kendine yeterh' bir üretime dönmesinde rol oy- namıştır. önemli olan piyasa mekanizması içinde, 'ta- nmsal fazlalann' belirli bir bölumünü tanma bı- rakabilecek, iç ticaret hadlerini kendi lehlerine çabştırabilecek, böylece hem sanayiye kaynak ak- taran, hem çiftçi gelirini yükseltme, hem de de- mokratik siyasal rejimi koruma ve geliştirme ko- nusunda tanmsal politikalar üretme ve uygula- maya sokmaktır. Bu politikalann özünde koo- peratifler merkez halkayı oluşturmaktadırlar. önemli olan, mevcut kooperatifleri anonim şir- ketlere dönüştürmek değildir. Çiftçilerin koope- ratiflerde örgütlenmesini sağlayarak kooperatif- lerin kendi aralannda anonim şirketler kurarak dev yatınmlara yönelmelerini sağlamaktır. ör- neğin Fransa, son 20 yılda kooperatifler lehine izlediği politikalarla, besin (gıda) sektöründe fa- aliyet gösteren ilk 60 büyük firma arasına 23 ko- operatif girisimi, AT'nin 100 büyük tanm-gıda fırması arasuıa 9 kooperatif girisimi sokmayı ba- şarrmstır. Türkiye ekonomisini yönetenlere şunu belirt- mek istiyorum: "Türkiye tarunsız, tanm koope- ratifsiz gelişemeyecektir!' (1) Cumhuriyet, 9 Temmuz 1991. EVET/HAYIR OKTflAKBAL Nadir Nadi Hep Aramızda...Bir resme bakıyorum. Gün, 26 Ağustos 1983. Sağmalcılar Cezaevi'nin demir ka- pısının önü. Nadir Nadi Bey bana 'iyi yolculuklar' diler gibi. Çevremizde askerler, satıcılar, meraklılar. Kumkapı'da yemek yemişiz, sonra Bakırköy Emniyetine gelmişiz. Oradan ce- zaevine.. Gülüyor. Üzüntülü bir gülüş. O günlerde sıkıyönetim mah- kemelerindeydik. Tek yargıçlı bir mahkeme beni üç, Nadir Bey'i de iki buçuk aya mahkûm etmişti. Yetmiş beş yaşında- ki Başyazan, Atatürk'le ilgili bir yazısından ötürü iki buçuk ay hapsedeceklerdi. Hem de otuz yıl önce yazdığı bir yazıdan... Bir de kitabı yayımlanmıştı: 'Ben Atatürkçü Değilim'. Yılla- rın Atatürk devrimcisi, Kemalist ilkelerin en büyük savurtu- cusu, yaşamını devrim atılımının öncülüğüne vermiş bir Baş- yazar, 12 Eylül adaletinin önünde yenik düşmüştü. Buna ye- nik düşmek denilmezdi; tam tersine, Atatürk adını söyleye söyleye Atatürk devrimini yerle bir etmeye çalışanlardı tarih önünde bozguna uğrayanlar... 'Ben Atatürkçü Değilim' sah- te Atatürkçülere bir karşı çıkıştı. Gerçek devrimcilere bir ses- lenişti. Daha 1950'de bağımsız Muğla Milletvekıli Nadir Nadi 'eza- nın Arapçalaştınlması 1 olayını en ağır sözlerle eleştiriyor: "...Gerçekten laik birtoplum seviyesine ulaştığımızdan şüp- hemiz varsa, Atatürk yasaklanndan bir tekine olsun dokun- maya kendimizde hak görmemeliyiz. Çünkü, ancak o yasak- \ar sayesindedir ki gerçek vicdan hürriyeti bu memlekette kök salabileceklir" diyordu. Resimlere bakıyorum. İşte Taksım'deki evde bir aradayız, Ali Sirmen hapisten çıkmış, onu kutluyoruz. İşte askeri mah- kemede İlhan Selçuk, Nadir Bey, Barış davasını izliyoruz. işte izmir gezisinde bir dinlenme anı. Daha nice yaşanmış an- lar. ölümsüz zaman parçaları... Nadir Nadi artık yok. Aylarca süren bir hastalıktan sonra aramızdan ayrıldı. 'Cumhuriyet' gibi bir gazeteyi yarım yüz- yıl yonetmiş, Kemalist devrim çizgisinden bir an sapmadan, halkımızı çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak temel ilkeler- den aynlmadan bugünlere getirmiş bir kişiydi o. Hepimizi et- kilemiş, milyonlarca okura seslenmiş, yığınları Atatürk ilke- leri ışığında sürekli uyarmış bir öncüydü. Babıâli'deki son ger- çek Başyazardı. İnsanoğlu doğuyor, yaşıyor, ölüyor. Bu doğa yasası. Her- kes bu yasaya uymak zorunda. Bir gün, evet bir gün her şey sona eriyor. Ama hepsi bu kadar mı? Değil. Kişinin yaşamı boyunca yarattıklan, ürettikleri kendisinden sonra yaşarsa, kalırsa, etkinliğini sürdürürse o insan büsbütün yok olmuş sayılamaz. Nadir Bey işte bu mutlu kişilerdendir. 'Cumhuriyet' ailesinin acısı büyük. Bu aile; birkaç kişi, bir- kaç yüz kişi, birkaç bin kişi değil, milyonlarca!... Yarım yüz- yıldır ülkemize yayılan 'Cumhuriyet' aydınlığında yetişen ni- ce kuşaklar bugün bu ölümün acıstnı duymaktadır. Bir avurv tu, 'Cumhuriyet'in, Nadir Nadi'nin çizgisinde aydınlanma gö- revini yıllar yılı sürdüreceği inancıdır. Tüm okurlann, dostların, Atatürk devrimcilerinin başı sağ- olsun. Şimdi bizlere düşen, Nadir Nadi'nin gazetesini, onun ilkeleri, düşünceleri çizgisinde yaşatmaktır. Her zaman ara- mızda olduğunu bilerek... BODRUM • • • CATAMARAN HOTELİ 'htr tatiC tabagüztlfrir anı - klimalı, daimi sıcak sulu, direkt teiefonlu, merkezi müzik yayınlı odalarda. sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerini açık büfeden yiyerek, hem plaj hem de havuz keyfiyle; ÜSTELİK SADECE 70 bin TL. ÖDEYEREK Gündoğan CATAMARAN HOTELde yani, BODRUM'un, denizi en temiz koyu olan GÜNDOGAN'da tati! yaparak, 6ÜZEL BİR ANI SAHİBİ OLABİLİRSİNİZ. İSTANBUL Yakut Sokak No: 30 / 43 34710 Bokırköy Tel: (1)542 26 71 Fox: (1) 572 02 74 BODRUM: Gündoğon Yalı Mevkii 48400 TEL (6144) 74 04 Fox: (6144) 73 24 tLKMEOJS Hıfn V. Veüdedeofla 15.000 lira (KOV içinde) Çağdtif Yayınlm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul ödeneü göBderilmez. Çağdaş Müzikçinin Toplumdaki tşlevi Az gelişmiş ülkelerin sanatçıları toplumdaki işlevlerinin bilincinde oldukları sürece, çağdaş uygarlık yollarını tıkayan engeller aşılacak ve yeni sanatçı kuşakları, daha az toplumsal sorunla karşılaşmanın huzuru ile çahşmalarını sürdürebileceklerdir. Prof. SAİM AKÇIL Sanatcılar bir toplumun öncu ve ilerici di- namikleridir. Çağdaş sanatçı kişiliğinden, toplumsal ve siyasal sorunlara da doğal ola- rak ilgi duyması beklenir. Bu beklenti uy- gulanmakla birlikte, her zaman her sanat- çı tarafından açıkça ortaya konmaz. Bazı büyük sanatçılann üretkenliklerine veya icra olanaklanna engel olunmadığı takdirde top- lumsal sorunlara fazla eğilmezler. Çünkü tek düşünceleri yarınlara kalıcı eserler ver- mek ve geleceğin çağdaş uygarlık düzeyini oluşturacak değerler üretmektir. Çağdaş müzikçi ve sanatçı, çağımızın en gelişmiş ev- rensel sanat fuannda sergilenebilecek değer- ler ve yenilikler üreten, bu üretkenliğe des- tek olan ve engel olmak isteyen zihniyete karşı koyabilen uygar kişidir. İçinde yaşadığımız 20. yüzyılda çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış ülkeleri, ortak dilleri haline gelmiş evrensel sanat değerle- ri, şiddetlı savaşlardan sonra dahi kısa sü- rede tekrar yakınlaştırabilmektedir. Bu düzeydeki ülkeler ne tür rejimle yö- netilirse yönetilsin, sanatçılannda, Üçüncü Dünya ülkelerindekilerden farklı bir rahat- lık göze çarpmaktadır. Bunun da başlıca ne- deni, sanırım ülkelerinin alryapılarındaki farklıhklara rağmen, devlet ve üstyapı ku- rumlannca, evrensel sanatın, toplumun çağ- daş yaşamındaki vazgeçilmez öneminin an- laşıltruş ve sanatçılannın da bunun bilincin- de olmasıdır. Oysa Üçüncü Dünya ülkelerinde ve yur- dumuzda çağdaş uygarhk düzeyine henüz ulaşılmadığı için toplumun öncülüğü göre- vini de üstlenen sanatcılar, sanat uğraşlan- nın yanı sıra, aydınlar kesimiyle bütünleşe- rek, uygarlığa gidiş yollanm tıkayan top- lumsal yozlaşmalarla daha çok ilgilenmek geregini duyarlar. Çünkü sosyal adaletin, demokratik özgür düşüncenin, insan hak- lannın ve laiklik gibi çağdaşüğın süngeleri işlerliğini yitirmişse, o ülkede sanatın da ya- rarlı erdeminin ve gelişmesinin güçlükleri- ni görürler. Onun için de bu kurumlara iş- lerük kazandırmanm, çağdaş kişilikli sanat- çının görevi sayarak, toplumu yozlaştıncı çağdışılığa ödün vermezler. Sosyal adalet, demokratik özgürlük, in- san hakları ve hepsinin geçiş kavşağı olan laikliğin olmadığı bir Uçüncü Dünya ül- kesinde: — Müzikçiler de toplumun bireyleri ola- rak küçük yaşlardan itibaren adaletsizliğe, özgürce düşünmemeye, kişisel hak ve özgür- lüklerini aramamaya alıştırılmış ve bunun doğal olduğuna koşullandınlmış oiacaklar- dır. Bu durumda çağdaş yurttaşlık kişiliği gelişmemiş bireylerin içüıden çağdaşlığa ön- cülük edecek sanatçılann yetişmesi kolay ol- mayacak, sazlan ve icra ettikleri müziğin çağdaş olmasına karşın, çağdaş sanatçı ki- şilikleri zayıf, basiretsiz çalgıcüar yetişecek- tir. Çünkü bu ülkelerde egemen yönetimin istediği de budur. ÇokseslUik, teksesli yö- netimlerin yönetim biçimlerindeki biçimsel demokrasinin yuzeysel amaçlanna hizrnet etmenin dışına taşmamah, çoksesli düşün- cenin sûngesi olmamalıdır. — Ekonomik nedenlerle kırsal alanlar- dan kentlere göç edenlerin getirdikleri tek- sesli özgün müzikleri bu kentlerde teksesh' müziğin yozlaşmış türleri içinde kimliğini kaybeder. Güçlü bir piyasa oluşturan bu müzik türleri, büyük kentleri denetimleri al- tma almakla kalmayıp, iletişim araçlannın yardımıyla kırsal alanlarda da yaygınlasır. Böylece çoksesli müziğin ülkeye yayılması yerine yozlaşmış müzik piyasa ve zemin bu- larak çağdaş kültürü yutacak duruma ge- lir. Radyo, televizyon gibi iletişim araçlanyia da sürekli zevksizlik ve kültürsüzlük aşılanır. — Ataerkil toplum düzeninin aile yapı- sında tekses egemenliğinin kendi çıkarlan için değişmesini istemeyen politik ve eko- nomik güçler, laik ve demokratik özgür dü- şüncenin yaygınlaşmasını istemedikleri için her çeşit çoksesliliği sakıncalı bulurlar. Do- ğal olarak bu durum müziğe de yansır. Bir kültür mirası olarak titizlikle korunması ye- rine, geçmişin teksesli müziği yaygınlaştınl- maya çalışıhr. Aynca yüzlaşmış teksesli mü- zik türlerine zemin hazırlanarak sınırsız ödünler verilir. — Eğitim kurumlannda teksesli müzik uygulanır. Ve bu tür müzik eğitimi yapan kurumlann sayısı arttınhr. Teksesliliğin ya- yılması amacıyla özendirici yanşmalar açı- lır. Çoksesli müzik kurumlannda aktif ol- mak işgüzarlık, pasiflik ise fazilet olur. — Politik çoksesliliğin, çağdaş dinamik özgür düşüncenin, uygarlık yolunun vazge- çilmez çoksesli müzik kurumlannda bu kar- gaşadan yararlanmayı amaçlayan diletant müzikçiler, yani bir sanat dahnı yeterince öğrenememiş veya profesyonellik yoluna ko- yulmayı göze alamayarak diletanthk katla- nna inişe geçmiş müzikçilerin sayısı artar. Çetin sanat yolundan saparak kısa yoldan köşeyi dönme düşüncesini yeğleyenlerin ço- ğalması, profesyonelliğin kutsalhğmı zede- leyici örneklerin artmasına da neden olur. — Egemen politik güçler, özünde dışla- dığı çoksesli müziğin işbirliği ile icra edil- diği sanat kunımlanna demokratik yöntem- lere ters düşen atamalar yapar, çoksesli ku- rumlann teksesli keyfi yönetime bırakılma- sıyla ortaya birçok sorun çıkar. Demokrasi kurallan içinde kendi kendilerini yönetme- ye layık görülmedikleri düşüncesiyle sanat- cılar arasında duyulan hoşnutsuzluk, arzu edilen düzeyde sanatsal etkinhklerin oluş- masını da engeller. Yönetime yakın bazı sa- natçılann uygulamalara ağırhklanm koy- ması, antidemokratik yönteme duyulan tep- kinin ve sorunlann daha da artmasına ne- den olur. — Egemen güçler, evrensel müziğin top- lumun düzey göstergesindeki önemini kav- rıyamamışsa veya sanat politikaiı politik güçlerin tekseslüik zevkine göre uygulanır- sa, bilinçli denetimden yoksun kalan çok- sesli müzik politikasında kargaşalar oluşur. Böylece müzikçilerin birhkteliğinde ve sa- natsal olanaklann dağıtılması biçimlerinde de eşitsizlikler meydana gelir. Hakb haksız, vakitli vakitsiz, bazen nasıl ve niçin soru- lannm yanıtsız kaldığı ayncahklı sanatçılar yaratıhr. Arz-talep olgusunun çok sığ dü- zeyde olmasından, çağdaş evrensel müziğin toplumda yaygınlaşması inancından çok, icabında ele güne karşı "bizde ondan da bulunur" düşüncesi ile prestij amaçlı bir avuç has müzikçi yetişmesine razı olunur. — Sosyal adaletsizli£in sanat kurumla- rına da yansıması sonucu ülkenin soUsth'k olanaklan devletin ayrıcalıklı müzikçileri ve yurtdışmdan getirilen sohstler tarafından paylaşıldığından, bunların dışmda kalan genç veya akademik unvanlı icraalar, örne- ğin tablolannı sergileyecek galeri bulama- yan ressamlar gibi, sanatsal etkinliklerini sunamadıklanndan, umutsuzluk veya yoz- laşmalara terk edilirler. Kendilerine çıkış yollan arayan bu sanatcılar ya yurtdışına gi- derler veya yurtiçinde emekliliklerini bek- lemeye koyulan, geçimlerini sanat yoluyla sağlayan memur kadroları oluştururlar. — Çoksesli düşüncenin doğal sonucu, araştırmacıuğı kendine ilke edinmiş, bunun için de çağdaş düzeye ulaşmış, gehşmiş ül- kelerle az gelişmiş ülke halkları arasındaki çağdaş evrensel kültür ve sosyal yaşam farklı olacağından, toplumlan arasındaki dostluk- lar da yuzeysel kalacaktır. Politik ve eko- nomik katlara da yansıyacak bu yapay dost- luklar sonucu, uluslararası ve ikili ilişkiler- de, maddi-manevi dengeler, çoğu kez geliş- miş ülkeler lehine agırlık kazanacaktır. Az gehşmiş ülkelerin sanatçılan toplum- daki işlevlerinin bilincinde oldukları süre- ce, çağdaş uygarlık yollanm tıkayan engel- ler aşılacak ve yeni sanatçı kuşakları, daha az toplumsal sorunla karşılaşmanın huzu- ru ile çahşmalannı sürdürebileceklerdir. ŞEMSETTIN OZTURK (1956-1991) İşçi Sınıfı yiğit bir neferini kalp krizi sonucu kaybetti. O, "Biz ne yaptıysak halkımızla beraber, halkımız için yaptık" diyenlerdendi. Her dönemde halktan yana, sınıftan yana tavnnı sürdürdü. Zonguldak Grevi'nde de Devrimci İşçi tavnnı yaratmaya çalışö. Anısı yaşayacak. IŞÇILERIN SESı c Cumhuriyet Kitap Kulübü Bandırma Temsilciliği Ozan Sanat Evi İMZA GÜNÛ 23 Ağustos NEDİMGÜRSEL 24 Ağustos LATİF DEMİRCİ Saat 18.00-22.00 \br: Erdek AskBrfik Şubesi Yanı DUZELTME ULUDAĞ ÜNtVERStTESt REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Cumhuriyet Gazetesinin 24.7.1991 tarihij nüshasında yayımlanan 1991-1992 öğretim yılında Üniversitemiz Fen, Sosyal ve Saglık Büimleri EnstitüJerine alınacaJc Yüksek Lisans ve Doktora öğrendlerine ilişkin ilanımızda aşağıdaki düzeltme yapılmıştır. Program Kooteajtu FEN BtLtMLERİ ENSTtTÜSÜ Tahsis Edilen Ara$tırma Görevlisi Kadrosu Yüksek Lisans Doktora Tanmsal Yapılar ve Sulama 2 Basın: 33837 ANKARA ASLİYE 21. HUKUK HAKİMLİĞİ'DEN Esas No: 990/410 Davacı Hamdi Yıldız tarafından açıian oglu Mehmet Yıldız'ın ga- ipliğine karar verilmesi istemine ilişkin davanın yapüan yargüamasında: ÇanJtın, Çerkeş ilçesi, Ören kövü C.044-02, S.17 ve K.47 de nüfu- su kayıtlı Hamdi oğlu, Hamide'deıı olma, 9.4.1960 As. 9.4.1962 Tas- hifa doğumiu Mehmet Yıldız'ın 1980 yüından beri kayjp oiduğu, ara- malara rağmen bulunamadığı askerlik çağı gelmesi nedeni ile askere çağnldığuu bu uzun süre içersinde bulunmasının mürakün olmadı- Jından gaiplığine karar verilmesini istemiştir. Yukanda kimligi vazılı ve davacmın oğlu Mehmet Yıldız'ın hayatta ise bilen ve gören varsa yukanda yazılı dosya üzerinde mahkememi- ze haber vermeleri, aksi halde gaipliğine karar verilecegı 26.6.1990 ta- rihli dava dilekçesi ve 6.2.1992 gtlnü saat 9.30'daki duruşma günü ye- rioe kaim olmak üzere ilan olunur. Ra^ın- İLAN tKİNCİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1991/380 vesayei Kadıköy-Erenköy- Istasyon Cad. Huzur apt. No: 7-1/8 adresinde ikamet eden Nurscn öztekin yine aynı adreste ikamet eden oğlu Ab- duüah öztekin'e rahatsızhğı nedeniyle vasi tayin edilmistir. İlan olu- nur. Rasın- 9S1R İ L I Ş Kİ KESM E Şirketimiz Mali Işler Böiüm Müdürü OSMAN NURİ MERCAN16 Ağustos 1991 tarihinden itibaren firmamızdan kendi isteği ile aynlmıştır Üçüncü şahıslara duyurvlur. GLAXOSAĞUKÛRÜNLERI SANAYİ VE TİCARET/İŞ. GLAXO UÛSTAHZARLARI A.Ş. PENCERE Akşam Olmayacak ki... Nadir Nadi on altı yaşındadır. Babası Yunus Nadi Bey'in zoruyla Profesör Karl Berger'den keman dersleri alıyor. Ama her ders bir işkencedir; Nadir müziği sevmiyor. Sonra bir gün dünya değişiveriyor... Nasıl? Nadir Nadi anlatıyor "Notayı sehpaya koydum ve çalmaya başladım. Birinci te- mayı kafamdaki piyanist işliyor, bense ona kemanımla eşlik ediyordum. Daha ilk notalarda içimi birden bir aydınlık kap- ladı. O ana değin ömrümde rastlamadığım rtarika bir şeydi bu. Sonatın bütün güzelliğini yudum yudum tadryordum. San- ki tanrısal bir dile ilk kez kavuşmuştum. Yüz elli yıl önce ya- şamış bir sanatçının insanlara soytedikJerini ben, aradan bun- ca zaman geçtikten sonra şimdi aynı inanç, aynı heyecanla kelimesi kelimesine yineliyor, adeta Mozart'la özdeşleşiyor- dum. Nefes alışlarım hızlanmış, yanaklarım pembe pembe olmuştu. Andanteyi bitirip de kemanımı ve notalan topiarken hocam: — İyi caldın, demekle yetindi. Camlı kapryı yavaşça acarak kızryla birlikte içeri giren akort- çu Bay Grabovvsky de hayret dolu bakışlanyla: — Ne kadar ilerlemişsiniz, şaştım doğrusu! Sizi kutlanm, demekten kendini alamadı. Kızı ise birşey demeksizin, başı eğik, saygılı, sessiz, öyie duruyordu. işhanının loş merdivenlerinden inip de ışıklan paıiayan is- tiklal Caddesi'ne çıktığım zaman, bir saat önce özgürlûkle- rine imrendiğim insanlar şimdi beni ilgilendirmlyordu. Ken- dimi alabildiğlne özgür duyuyordum. ıçimin aydınlığı yanın- da caddenin ışıklan sonük kalıyordu. Deminki inanılmaz mü- zik tüm varlığımı sarmıştı. O güzelliği yitirecekmişim korku- suyia vitrinlere bile bakmaksızın doğruca okula dondüm. Be- nim için burası da artık bir tür cezaevi değil, koca bir saraydı." • Nadir Nadi duyarlıydı. Duygulu insan duyarlı cJmayabilir; Nadir Nadi duygulannı içine bastıran bir duyarlıydı; kimi zaman ruhunun radarına en önemsiz görünen bir davranışın ya da sûzcüğün golgesi düşer, ne kadar zaman geçerse geçsin silinmezdi. Nadir Nadi anlatıyor: "Çok kücüktüm, bir gün annem arkadasJanndan birine mi- safirliğe gkJerken beni de götürdü. Evin ben yaşta kızıyla kay- naştık. İçimde kıza karşı tarifsiz bir duygu uyanmıştı. Oynar- ken geçen saatlerin farkına bile varmadım. Kendime geldi- ğimde birden golgelerin uzadtğını, güneşin yavaş yavaş çe- Kildiğini ve ayrılma saatinin yakınlaştığını hissettim. Hüzünlendim. Kız bendeki değişikliği hemen anladı; yüzüme dikkatle ba- karak sordu: — Sana ne oidu? — Hiç! Üzülüyorum. — Neden? — Çünkü akşam oluyor. Akşam olunca aynlacağız. Kız: — Boşuna üzülüyorsun, dedi, bugün akşam olmayacak ki." • Ama akşam oluyor. AaKAYBIMIZ Üyemiz, Cumhuriyet Gazetesi Sahip ve Başyazarı, 1983 Burhan Felek Basın Hizmet ödülü ve Basm . . Şeref Kartı sahibi•-••, NADtR NADfyi 20 Ağustos 1991 günü kaybettik. Ülkemize uzun yıllar seçkin hizmetler veren ve kaybı büyük üzüntü yaratan ustamızı 22 Ağustos 1991 Perşembe günü saat 10'da Cemiyetimiz önünde yapılacak tören ve Bebek Camii'nde öğle vakti kılınacak namazdan sonra Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa vereceğiz. Nadir Nadi'ye Tanrı'dan mağfıret, Cumhuriyet ailesine, yakınlanna ve üyelerimize başsağlığı dileriz. GAZETECİLER CEMİYETİ AOKAYBIMIZ NADİR NADFnin ölümüyle sarsıldık. Cumhuriyet camiasına başsağlığı dilerim. METtN BAKIR BOĞAZİÇİ ÜNİVERSÎTESt İŞ İDARESİ P.1OGRAMI GENEL İŞLETMECÎLİK SERTİFİKASI Bu program Cambrian College (Ontario, Canada) işbirliğj üe Ekim 1991 - Haziran 1992 tarihleri arasında iki dönem halinde yürütüle- cektir. Program özel sektör ve kamu sektörünün i;letmecilik eğitimi gör- müş eleman ihtiyacını karşılamak ve yöneticilere ve yönetici yardım- cılanna, görevlerinin gerektirdiği çağdaş bilgi ve becerileri kazandır- mayı amaçlar. PROGRAM Muhasebe Ekonomi 1 Pazarlama Kantitatif Metodlar Bilgisayara 6iriş 39 saat 39 saat 39 saat 39 saat 39 saat Yönetim iş hukuku Pazarlama Üretim Bilgisayar Uygulamaları 39 saat 39 saat 39 saat 39 saat 39 saat loplam 196 saat Ibplam 195 saat Denler Bojaziçi Umversitesi İş ldarcsi Programı öğretim üyderi tarafından, hafta içinde iş saatleri dısında ve cumartesi gttnleri bilgi- sayar destekli olarak verilir. Program dili Türkçedir. DEĞERLENDİRME Programda değerlendinne, dönem içi çalışmalar ve dönem sonu sı- navı ile yapılır. Programın tümünü basanyla tamamlayan adaylara Boğaziçi Üni- versitesi İş Idaresi Programı "Genel Işletmecilik Sertifikası" verile- cektir. NASIL BAŞVXIRACAKSINIZ? Programa, işletmecilik dısındaki bir dalda lisans eğitimi gönnus veya iş deneyimine sahip lise mezunlan katılabüir. Programa kabul- ler, mUlakat ile yapılacaktır. llgilenenler, son bttirdikleri okui diploması ve iki adet vesikalık fo- tograf ile Boğaziçi Universitesi Hisarüstü Kampusu'nda t; tdaresi Prog- ramı'na basvurabilirler. Önkayıt ve mülakat 17-28 eylül tarihleri arasında yapılacaktır. Ka- bul edilenler kesio kayıtlanm 30 eylül - 5 ekim arasında yaptırabUir. Daha geniş bilgi için 165 97 74 veya 163 15 00 / 310 numaralı tele- fonlar aranabilir. Basın: 33615
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear