18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 MART 1991 Konsolide Bütçe Uygulamaları Devlet topladığı vergilerin büyiik bölümünü emek gelirlerinden sağlıyor. Devlete gerçek anlamda vergiyi, gelirlerine kaynakta el konulan emekçiler ödüyor. Emekçiler, yasal vergilerini ödemenin ötesinde yasal olmayan enflasyon vergisini de ödüyorlar. Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL Konsolide bütçeler, TBMM'nin onayına su- nulan genel bütçe gelir ve giderlerine katma bütçeli devlet kuruluşlarının (DSİ, Karayol- lan, Orman Genel Müdürlükleri gibi) yıllık gelir ve giderlerinin eklenmesiyle elde edilen bütçelerdir. Konsolide bütçe giderlerinin, ge- lirlerden büyük olması bütçenin açık vermesi demektir. Bir aile bütçesinin açıkla kapanması aile bireylerini ne tür darboğazlara sokuyor ve tatsız olaylarla karşı kaışıya getiriyorsa, ulusal bütçelerin sürekli olarak açık verme- si ülkenin insanlarının büyük çoğunluğunun çok daha ağır bunalımlardan geçmelerine ve hak etmedikleri ekonomik sıkıntıları yaşamaları- na neden olabiliyor. Hesapsız aile, sonuç ola- rak kendi gelirini savurgan bir biçimde har- camış, bolluk günlerinin mutluluğunu dar gun- lerin acılanru yaşayarak karşılamaya çalışmış- ür. özetlersek, kendi parasını kendisi için har- camıştır. Oysa, ülkenin insanları için durum böyle gelişmemiştir. Bu insanlar boğazların- dan kesip devlete aktardıkları kaynakları, devletin yönetilmesi için vermişler, bunun kar- şüığının kendilerine devlet hizmeti olarak ge- ri dönmesini beklemişlerdir. Bu beklentileri boşa çıkmışsa ve verilenin karşıhğı toplumun büyük kesimine geri dönmemişse bunu biri- leri almış demektir. Bu alıp götürmeleri, de- veyi hamuduyla yutup bitirmeleri önlemenin günümüzde bilinen en etkili aracı klasik de- mokrasidir. Demokrasinin temel kurallarına ve kurumlarına sahip çıkmış toplumlarda ne böyle kadrolar devlet yönetimine getirilir ne de böyle bir soyguna göz yumulur. Başta mu- halefet partileri olmak üzere demokratik de- netimin etkili kummlan salt yaşanan günü de- ğil, dünü de denetleyerek demokratik özü çiğ- nemenin hesabını, kim olurlarsa olsunlar, ay- nm gözetmeden bu kimselerden sorarlar. Ulus olmak erdemine ulaşmış çağdaş toplumda bu- nun tersi düşünülemez. On yılda çağ atladığı söylenen ülkemizde acaba durum nedir? Bu sorunun yanıtını dev- letin resmi belgelerine dayanarak vermeye ça- hşalım. 1980'de başlayıp 1989 yılına kadar uzanan zaman aralığı, gerçekleşen sonuçların alındığı on yılı kapsar. Bu dönemin iki beş yıl- lık dilimini alalım ve dönem ortalamalarına bakalım. On yıllık dönemin birinci beş yıllık diliminde 1980 fiyatlarıyla hesaplanan 'kon- solide bütçe açıklan'nın dönem ortalaması 2.220 milyar TL'dir. Ikinci dilimi oluşturan beş yılda (1985-89) ortalama açık 3.056 mil- yar TL olmuştur. tkinci beş yıllık dilimde sap- tanan ortaJama açıktaki artış %37.6'dır. Ekonomik konjonktüre bağlı olarak ülke- lerden bazılarımn yıllık bütçeleri açıkla kapa- nabilir. Bu açıkların ekonomik yaşam üzerin- deki olumsuz etkilerine, toplumlar bir süre için katlanmak zorunda kalabilirler. Hatta, butçe açıkları ülkemizde olduğu gibi dünya ulusları için örnek olay sayılacak boyutlara ulaşmış olabilir. Bu olumsuzluklara ülkenin yarınları için katlanılıyorsa ve ödenen fatu- ra, toplumun katmanlan arasında hakça pay- laşılıyorsa gelişmeleri ağır sonuçlarına karşın hoşgörüyle karşılamak olanaklıdır. Öyle de- ğil de devlet gelirlerinin çok büyük bölümü toplumun bir kesiminden alınıyor, bir züm- reye ya da ayrıcalıklı (imtiyazlı) aile topluluk- lanna Tann'nın bağışı gibi dağıtılıyorsa ora- da durmak ve ulus olarak düşünmek gereki- yor. Bütçe gelirleri ve kaynakları Gözlem dönemimizin birinci beş yıllık di- liminde 1988 fiyatlarıyla konsolide bütçe ge- lirlerinin dönem ortalaması 13.968 milyar TL'dir. İkinci beş yıllık dilimde bu sayı 16.756 milyar TL'ye yükselmiştir. Beş yıl içinde kon- solide bütçe gelirlerinin dönem ortalamasın- da sağlanan artış °7o 19.9'dur. 'Konsolide büt- çe'nin, genel ve katma bütçelerden oluştuğu- nu daha önce belirtmiştik. Katma bütçe ge- lirlerinin konsolide bütçe içindeki payı gide- rek küçülmüştür. 1989 yılında %3.6 olan pa- yın 1990 yılında %0.9 olması beklenmektedir. Böylece katma bütçeye dahil devlet kurum- larının ürettikleri mal ve hizmetlerin konso- lide bütçe gelirleri içindeki paylannın giderek sıfırlanacağı anlaşılmaktadır. İktidar partisi- nin maliye politikasının özüne uygun bir ge- lişmedir. Konsolide bütçe içinde genel bütçenin yeri çok onemli. Genel bütçe içinde vergi gelirle- rinin payı ise daha da önemlidir. Onun için genel bütçe gelirlerinin bileşimine bakmak ve Türk ekonomisinin açmazlarını bu noktada aramak gerekiyor. Genel bütçe gelirleri, kal- dırılan vergilerin artıklan bir yana bırakılır- sa, vergi gelirleri, vergi dışı normal gelirler. özel gelir ve fonlardan oluşuyor. Cumhuriyet döneminde özel gelir ve fon uygulaması 1986 yılında başlıyor. 1986 yılında genel bütçe ge- lirleri içindeki payı °7ol.7 olan özel gelir ve fonların önemi giderek artıyor. 1990'da bir payın %8.3'e çıkması bekleniyor. Başlangıç- ta devlet denetiminin dışında tutulan bu özel gelir ve fonlardan yapılan harcamalar TBMM'de muhalefet partilerinin eleştiri oda- ğını oluşturuyor. İktidar bu eleştirilere kulak bile asmıyor. Uygulamayı "bırakıriız yapsmlar" ilkesine uygun buluyor. Özel ge- lir ve fonlann genel bütçe içindeki payları 1988 yılında kaynaklandıkları vergi dışı nor- mal gelirlerin payını aşıyor. Ülkemizde vergi gelirlerinin genel bütçe ge- lirleri içindeki payı 1989 yılında %85.3'tür. Gözlem dönemimizin ilk beş yıllık diliminde 1988 fiyatlarıyla vergi gelirlerinin dönem or- talaması 11.497 milyar TL'dir. Bu sayı ikinci beş yıllık dilimde 13.962 milyar TL'ye yük- seliyor. Ortalama artış °?o21.44'tür. Vergi ge- lirlerini ülkemizde acaba kimler ödüyor? 1989 yılında vergi gelirlerinin %52.7'sini gelirden alınan vergiler oluşturuyor. Gelir, üretken faaliyet sonucunda, belli bir zaman aralığmda ekonomik işlemcilere akıp gelen de- ğerlerin toplamıdır. Bu toplamdan alınan ver- giler arasında gelir vergisi ve kurumlar vergi- si yer alır. 1989 yılında tüzel kişiliğe sahip şir- ketlerden alınan kurumlar vergisinin gelirden alınan vergiler içinde payı resmi belgelere göre %26.7'dir. Bunun çok büyük bir kısrrumn devlete ait şirketlerden tahsil edildiği bilinir. Kârdan alınan bu vergiyi özel sektörden ye- terince tahsil etmek olanaksızdır. Çünkü bi- lançolarda özel sektörun yeterince kâr etme- diği görülür. Gelirden alınan vergilerin geri kalan "%76.2'sini üretime fıilen katılan emek sahipleri ödüyor. Bunlar arasında da vergiyi ödeyenlerin devletin el atabildiği beyanname- ye tabi olmayan vergi yükümlüleri (işçiler, memurlar vb.) oluyor. Vergi yükü, vergi es- nekliği gibi daha çok gelişmiş sanayi ülkeleri için anlam taşıyan katsayıları hesaplamayı marifet sayan Maliye Bakanlığı, gelir vergi- sini kimlerin ödediği konusunda suskundur. Utanç verici tabloyu sergilemekten kaçınıyor. Devletin giderleri Devlet, servetten vergi almıyor. Bir başka söyleşiyle kira ve faiz gelirlerine elini sürmek bile istemiyor. 1989'da servetten alınan ver- gilerin, vergi gelirleri içindeki payı %0.69'dur. Buna karşın mal ve hizmetlerden alınan ver- gilerin (KDV) toplam vergi gelirleri içindeki payı <7o29.9, dış ticaretten alınan vergilerin pa- yı ise %16.2'dir. Her ikisi de vergi adaletini bozan dolaylı vergilerdir. Yoksulun, varlık- lının aynı malın birim miktarına aynı oranda vergi ödemelerini öngören tüketim vergi- leridir. Devlet topladığı kaynakları acaba nerelere ARADABIR VEDÜ BİLGET Emekli A miral Yîrminci Yılında 12 Mart Yaşamın sürekli akışı içinde kendini yenılemek ve yeniden üretmek gereksinmesi, Kemalist düşüncenin en evrimsel özelliğidir. 1960'lardan 7O'lere dönüşüm evresinde, Kemalizmin gün- demi ilke ve hedeflerindeki aşınmayı, Türkiye'nin yeni sos- yal ve sınıfsal kimiiğinden süzmek, degişim süreciyle bütün- leşen bir yeniden yapılanmaya varmaktı. Kimliğini, yeni öğe- lerle pekiştirmekti. İnancındaki değişmez ölçüyü, değişen ül- ke ölçütleriyle bağdaştırmak, bu eylemde/ı de ulusa yepye- ni bir toplumsal ıvme kazandırabilmekti. "Aynı siyasal hedefler çevresinde kenetlenmiş insanlar' 1 dan oluşan dünün savaş sonrası ulusuyla bütünleşme işini, bu kez 70'lerin uyanan, bir bilınçli halkıyla bütünleşmeye var- dırabilmekti. Toplumsal gerçeklerin bilinçli bir ifadesi olan Kemalizm, dünkü işlevini bugüne ancak böyle taşıyabilirdı. Güncel de- mokrasiye katılacak ve ona yeni bir içerık kazandıracaktı. Yurtseverliğin gereği de zaten buydu... 12 Mart'ın şafağındaki durum özeti budur. Ne ki bu durum, zaman içinde ekonomik ve siyasal ege- menliği ele geçirmiş sosyal azınlığın -ve onlar aracılığıyla tam bağımsızlık ilkesini dışa tam bağımlılık oldu bittisıne dönüş- türen güçlerin- 'şiddet'ıyle karşıianmıştır. Çünkü bu güçler, topiumsal güç dengelerinin değişebilir- liğine dayalı ve sözde savunucusu oldukları demokrasinin özüne bile inançsızdılar. Temsilcisi oldukları sınıfın 'karşıtla- rın meşruiyeti' anlayışını bile sindirememişlerdi. Bu noktada, Kemalıstleri bırbirleriyle taraf konumuna dü- şürmeyi 'zor' kullanarak, zor'un yetersiz kaldığı koşuilarda da kan ve şiddet' kullanarak gündemlediler. Demokratik inançsızlığın gündemi ile Kemalizmin günde- minin çakışmasından, 12 Mart şafağını, gün batımı karasına boyayan bir tablo oiuştu. Bu tablodaki fırça darbelerinın ressamı, Türkiye'nin gün- demine kara ton darbelerini indirmeyi 12 Eylül'e ve oradan da bugüne değin sürdürüp durdu. Ancak tarihin kabaran sularının geriye çekilişi bir gün ye- niden kabarmayacağı anlamına gelmez. Doğal eytişim de toplumsal gerçekler de bunun kanıtıdır. Halkımız, her gün biraz daha uyanıp bilinçle değerlendiriyor ülkemizde olup bı- tenleri. Önemli olan halkın bilinçlenmesidir. Durağan deniz- lerdeki dip dalgalarının önlenemez gücu, 12 Mart 'cezir'ini toplumsal 'med'e dönüştürmede hâlâ etkinliğinin anaforunu oluşturagelmektedir. 26 Mart yerel seçimlerindeki halkımı- zın 'med'e (yükselmeye) dönüşen tutumu, bunun kanıtıdır. SINIF BAYRAĞINI SEHPALARA TAŞIDILAR İŞÇİ SIN1F113 MART ŞEHİTLERİNİ UNUTMAYACAK... 12 ü I k e d e n 13 0 ' u a ş k ı n g ö z I u k~v e o p t i k dü n y'a s'i rTı n\ d e v markaları... 7.ULUSLARARASI TÜM OPTİK ÜRÜNLER FUARI 14-17 MART Ziyaret Saatleri 11.00-20.00 ISTANBUL SERGİ SARAYI TEPEBAŞI - ISTANBUL AFEKS IDAMLARININ 9.CU YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ DEVRİMCİ4 emekFtinilUI TilULAI ÎITâH 1KTOAI « I « T IMIttll OİACAI INGILIZCEYI 8 ayöa konuşun, Siz Amerıkalı dostlarımızla tanıştıralım. Tel: 349 59 38 İZMİR 11. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ALACAKLILAR SIRA CETVELİNİN VE İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISININ İLANIDIR Dosya No: 1990/8 Iflas Müflis: Çift Saka Deri Maraülleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Müflis Çift Saka Deri Mamulleri San. ve Tic. Ltd. Ştı. Iflas Ida- resi tarafından alacakların incelenmesi sonuçlandınlmış ve hazırla- nan alacakhlar sıra cetveli ilgililerce ıncelenraek üzere Izmir 11. tcra ve Iflas Mudürlüğü'ne bırakılmıştır. Alacağı kısmen veya tamamen reddedilmiş olan alacaklıların ilan- dan itibaren 15 (on beş gun) içinde iflasa karar verilen ver olarak Iz- mir Ticaret Mahkemesi'nde kayıt ve kabul davası açabilecekleri, itiraz, alacağın esas veya miktarına taalluk etmeyip yalnızca sıraya dair ise şıkâyet yoluyla ilandan itibaren 7 (yedi) gun içinde Izmır Icra Tetkik Mercii Hâkimliğı'ne yapabilecekleri (IlK'nın 235. md.) a>Tica ikinci alacakhlar toplantısının 09.04.1991 Salı gunu tzmir 11. İcra ve Iflas Mudurlüğu'nde saat: 15.15'te yapılacağı, alacağı kısmen veya tama- men kabül edilen alacaklıların toplantıya bizzat katılabilecekleri ve- ya kendilerini bir vekille temsil ettirebilecekleri hususu tebliğ ve ilan olunur. 5.3.1991 Basın: 21289 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER MEŞLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ YABANCI DİLLER EĞİTİM KOORDİNATÖRLÜĞÜ İNGİLİZCE EĞİTİM PROGRAMI Yuksekokulumuz Yabancı Dil (Ingilizce) eğitim kurslarınıız 1990-1991 eğitim-öğretim yılında da devam etmektedir. lngilizce Eğitim Kurslarımız Londra Üniversitesi Ingilizce Bölü- mü ile işbirliği doğrultusunda duzenlenmekte olup, hafta içinde ve hafta sonu olarak ikı ayrı grup halinde açılacaktır. Kurslarımıza müracaat eden adaylar seviye testinden geçirildikten sonra sınıf belirlenmesine göre eğitime başlayacaklardır. Kurslanmızın eğitim günleri; Hafta arası salı-perşembe-cuma saat: 16.00-19.00 Hafta sonu cumartesi-pazar saat: 9.30-13.30 Kurslanmızın başlama tarihleri; Hafta arası 26 Mart 1991 saat: 16.00 Hafta sonu 27 Nisan 1991 saat: 9.30 Geniş bilgi için merkezimiz sekreterliğine başvurulabilir. Adres: l.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Ümit Doğanay Cad. No: 6 Kat 1-2 Beyazıt llkokulu Karşısı Beyazıt/İstanbul Tel: 5T7 58 15 - 512 94 06 Basın: 21303 harcıyor? Bütçe sistematiğinde devletin gider- leri a) Cari giderler, b) Yatırım giderleri, c) Transfer giderleri diye gruplanır. Gelişmekte olan ulkelerde konsolide butçe giderleri için- de ilk sıralan yatınm harcamalan ile cari har- camalarının alması, transfer harcamalarının bunların altında yürümesi sağlıklı ekonomik büyümenin gerçekleşmesi için beklenen bir ol- gudur. Ülkemizde on yıllık gelişme acaba ne yönde olmuştur? On yıllık dönemin birinci beş yılbk diliminde 1988 fiyatlarıyla konsoli- de bütçe açığının dönem ortalamasının 2.220 milyar TL'den, ikinci beş yıllık dilimde 3.056 milyar TL'ye yükseldiğini daha önce belirt- miştik. Birikimli olarak çığ gibi artan bütçe açıklannın kapatılması için giderek artan iç ve dış borçlanmaya gidilmiştir. Bu bağlamda devletin iki tur borcu doğar. Birincisi ödene- cek borçlardır. İkincisi ödenmeyip emekçile- rin sırtına vurulacak borçlardır. Iç ve dış kay- naklardan sağlanan borçlar vadesinde faizle- riyle birlikte düzenli olarak ödenen borçlar- dır. ödenmeyecek olanlar ise T.C. Merkez Bankası'ndan hazine kefaletiyle sağlanan borçlardır. Geri dönüşü olmayan bu paralar T.C. Merkez Bankası'nın yarattığı paralardır. i Enflasyona neden olan paralardır. 1980 son- ı rasında boy gösteren ticaret burjuvazisinin ka- ! difeden keselerine akıp giden paralardır. j Türkiye'de fiilen üretime katılıp üretken fa- aliyeti sonucunda elde ettiği gelirinin vergisi- ni kuruşu kuruşuna ödeyen emekçilerin yaşa- dıkları dramın ikinci perdesi bu noktada açıl- makta, gelirlerinin geri kalan kısmını da enf- lasyon alıp götürmektedir. Sonuç Ülkemizde on yıldan beri uygulanan mali- ye politikasının genel çizgileri açıktır. Ulusal geliri oluşturan dört katma değer öğesinden faizlerle kiralar bir başka deyimle "rantlar"- ın sahiplerinden vergi alınmıyor. Alınan ver- ginin de vergi gelirleri içindeki payının yok de- necek kadar küçük olduğu gözleniyor. Kâr- lardan sağlanan kurumlar vergisinin de top- j lam vergi gelirleri içindeki payı göreli olarak düşük. Bunun da büyük bölümünün devlete ait şirketlerden alındığı biliniyor. Devlet top- ladığı vergilerin büyük bölümünü emek gelir- lerinden sağlıyor. Devlete gerçek anlamda ver- giyi, gelirlerine kaynakta el konulan emekçi- ler ödüyor. Emekçiler, yasal vergilerini öde- menin ötesinde yasal olmayan enflasyon ver- gisini de ödüyorlar. Ve bu ödemeleri devle- tin iç ve dış rantiyelerden aldığı borclann ana para taksitleriyle faizlerini ödemesi rçin yapı- yorlar. Vergi ödemeyen rantiyelerin alacak- lannın faizleriyle birlikte ödenmesini sağla- mak için yapıyorlar. Devletin borçlan arttık- ça daha fazla vergi ödüyorlar. Emekçilere ver- gi ödemek, rantiyelere de de\ietin elindeki ver- gileri borç taksidi ve faiz olarak almak düşü- yor. PENCERE Yaşa, Yaşa, Gör Temaşa!.. Tasarım ne? Tutar tutmaz, o ayrı iş. "Ailecek tarihe karşı iddialı'"yız değil mi!.. Hem de nasıl!... Peki, ne yapmalı? Ame- rika artık dünyada tek süper güç. Ortadoğu'ya el koydu. De- diği dedik, öttürdüğü düdük. Ben bölgede Vaşington'un ta- şeronu olurşam, Türkiye'de iktıdarımı cuk oturturum. Ne is- tiyor Bush? Üs mü? Canı sağolsun. Yeni ikili anlaşmalar mı? Basarım imzayı. Beyaz Saray'ın istediği önünde, istemediği arkasında. Atak dış polrtika bu!.. Kıbrıs'ta ödün mü? Derdin bu olsun. Kuzey Irak'ta Kürt federasyonu mu? Bush söyler- se, eyvallah. Avrupa'ya karşı durumu kurtarmak için azıcık demokrasi mi? Elbette canım. ABD beni desteklesin, yeter. 50 milyar dolar dış borcum var. Sıkışık durumdayım. 1992'ye kadar dışarıdan payandayı vursun, ben içeride siyasal gü- cümü pekiştirırim. Nasıl? 1992, seçim yılı. Devlet gücü elimde. TRT ile Magic Box da elimin altında. İki televızyon yetmez mi? Basını da iki bu- çuk gazete yaptım. Yağdanhklar emrimde. Ülkeyi eyaletlere ayırırım, siyasal coğrafyayı altüst ederim. Her ilçe, il olmak için can atıyor. Seçim haritasını kökünden değiştirir, yeniden çizerim. Seçim yasasını 12'ncı kez değiştirip partileri bölük pörçük ederim. Sol zaten yamalı bohça değil mi? Erdal, Bü- lent ikiliği, HEP mep derken Deniz'i devreye sokarım. Hiçbir parti yüzde 20'yi aşamaz. Her istediğim yasayı Meclis'ten çı- karıyorum. ANAP grubu bana bağlı. Başbakan, dediğimden çıkmaz. Yazgı birliğimiz kesin. Işadamları hazır 1992'de ANAP kazanamazsa, ben Çankaya'daki koltuktaoturamam. Ya herru ya merru... Ne var ki program ara sıra tökezliyor, Semra Hanım olayı, üstüne tuz biber ekti. Grup, elınin altındaydı, Akbulut esas duruştaydı; ama, parti örgütünün başına Semra Hanım'ı oturtmak isteyince kızılca kıyamet koptu. Devlet bakanları seferber oldular. Bir devlet bakanı, kendisıne "otel ayısı" adını takarak Cumhurbaşkanı eşinin parti il başkanlığı seçiminde kazanması için çalışma- ya başladı. Cumhurbaşkanı'yla eşi, İstanbul Orduevi'ne yer- leşerek gelişmeleri yakından izliyorlar, kulis yapıyorlardı. An- cak plan aksadı; delegeler Vaşington-Ankara mihverli tasa- rımın önemini anlayamadılar; kavga dövüş, yumruk tokat, kü- für sovgü derken Semra Hanım'ın kazanamayacağı anlaşı- lınca kongre iptal edildi. Ancak ertesi günlerde iş büyüdü. Çalışma Bakanı İmren Aykut Hanım, "Eğer kongre iptal edil- meseydi Semra Hanım öldürülecekti" dedi. İddiaya göre "İçiş- leri Bakanı Abdülkadir Aksu, polisten gizli, kongre salonuna 100 silahlı militan sokmuş. Akbulut hükümetinin Devlet Ba- kanı Mustafa Taşar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İm- ren Aykut, kabinede birlikte çalıştıklan İçişleri Bakanı Abdül- kadir Aksu'yu, Cumhurbaşkanı'nın eşi Semra Özal'a suikast düzenlemekle suçluyorlardı. Tam bu sırada Cumhurbaşka- nı'nın oğlu Efe Özal cumburlop İstanbul Borsası'na girme- sin mi!.. İş çevreleri ayağa kalktılar. Dış basında Özal ailesi- nin "tarihe karşı iddiası"n\n yanı sıra "hanedan" sözcüğünü çağrıştıran girişimleri ve siyasal konumlarına ilişkin yazılar çıkmaya başladı. Ne oluyordu? Ah, kör talih, derede mi bo- ğacaksın denizi geçmek isteyen kahramanlarımızı? • Mart ayı içinde Özal, Amerıka'ya gıdecek, Bush'la uzun uzun konuşacak... Herkes merak ediyor: Bush ne diyecek? Benim merakım da başka yöndedir: Türkiye Cumhuriyeti bu kanunsuzluğa, kargaşaya, keşmekeşe, anarşiye, başıbo- zukluğa daha ne kadar dayanabilecek? . Cumhurbaşkanı anayasayı sürekli çiğniyor, "Bana alışın" diyor; oğul Efe, borsada ortalığı birbirine katıyor; Semra Ha- nım ANAP'ın altını üstüne getiriyor; biraderler bir başka âleoü- 3asındaki yağdanltklanyla, soytarılarıyla, yaltakçıla- Afik öyle W ANAP ikttdanki evlere şenlik!.. . VaJLahi Gorrjaççv, Kohl, Mitterrand, Yajtsin, Gonzales, Schvvarzkopf, Bush ne derse desin, ben şunu derim: Böyle bir iktidar olmaz, böyle bir iktidar yaşamaz; ama, göreceğiz. Ne demiş büyüklerimiz: "Yaşa, yaşa, gör temaşa!.." OZGURERDEM DAĞDEVİREN 26.7.66 - 13.03.88 DtNMEYEN ACI Ne ağır bir ışkencedir sensiz Senin ozlemınle yasamak Temmuz guneşi gibi yureğımize oturan Ateşine dayanmak Ne kadar acıdır bilır misin Gomut taşındaki ak güvercınler Basucundakı rengârenk karanfiller Yakılan turkuler Dökülen gözyaşları Ve her gun Hepımızın gözleri önunde Katledilen senın vaştakıler Dındırmiyor senin acını Bilir mısın Çıçeklerı tufana uğramış Güllerı boyun bukmüş Matemlı bahar misali Her şeyı senınle yıtırılmiş Şu anlamsız dunyada sensiz Senın özleminle yaşıyor olmak Ne kadar acıdır bılır misın ÖZLEM'in - ANNEN - BABAN DR. OZGUR ERDEM DAĞDEVİREN 26.07.66 - 13.03.88 SEVGİLİ ÖZGÜR Yasanacak ömrünun en güzel çağında Yaşamını noktalayan o alçak kaza Kopardı seni bizden Ama sokemedi o sıcak sevgını Yureklerımızden Ayırmadık hiçbir zaman seni Işıe birlikte bıtiriyoruz Dusseldorf Tıp Fakultesi'nı Ozlemınle suslediğimiz Doktorluk dıplomanı Ellerimızle ışliyoruz gomut taşına Insan vaşamını se\ r diğın için Severek seçtiğin mesleğindesin İçtığımız meslek yemininde Ozlemınm yerleşip yeşerdiği Vureklenmızin ıçindesin Sevgilı Ozgur Doktor arkadaşları adına Dr. YAŞAR CİHAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear