18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 13 MART 1991 3 yıldıryürürlükte bulunan kararnameyle 'kesin konınması gereken' bölgeler, ekolojik değerleryerine, inşaat ve tesislerle dolu Ozel çevrekorumamabölgeleriÖzel çevre koruma bölgelerinden sorumlu Başbakanlığa bağlı bir kurum, öncelikle imar planlarına el koyuyor ve ımar yetkilerini ilgili yerel yönetımden alıyor. Ardından yine aynı bölgelerde Hazine ve orman arazilerinden 'uygun gördüklerini' yatınmcılara kiralıyor. — 2 — 12 Eylül döneminin bir başka "düzenlemesi" ise 2872 sayıh Çevre Yasa- sı. 3) Çevre Yasası 1983 ağustosundan bu yana yürürlükte olan yasanın çevreyi bozanlara karşı neden "etkiü" olmadığı ya da "uygutanamadığı" sürekli bir tartışma konusu. 1991'de de sü- receği gözlenen bu tartışmanın "temel ne- deni" yasanın daha "amaç" maddesinde kendini gösteriyor. Tasanya o dönemin "Duuşma MedisT'nden geçerken eklenen bir "koşulla", çevre değerlerinin, ancak "ekonomik kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak", korunabileceği hükme bağlanmış durumda. Ülkemiz için "ekonomik kalkın- ma bedefinin" ne olduğu ise kökeni 24 Ocak 1980 tarihli "ekonomik önlem paketlerine" dayanan politikalarla belirle- niyor. Böyle olunca da 2872 sayıh yasa, çev- reyi 24 Ocak'ın beklentileriyle "çeüşmemek koşuloyla" koruyabiliyor ve elbette sonuç- ta "konıyamıyor." Çünkü, 24 Ocak, en ge- nel tanımıyla, ülkenin tüm kaynaklannın "özel sektörün bir an önce zenginleşmesi için" harcanmasını ve böylece "kalkınan" özel sektörün, güçlü bir şekilde Batı eko- nomileriyle tam bir entegrasyon içine gir- mesini amaçlıyor. Bu "amaç" ise örneğin bir yandan işçi ücretlerini "asgaride tatmayı" öngörürken öbür yandan çevre kirliliğine karşı ahnacak önlemlerle ilgili "yatınm gideıierini" de "kazanç oranının düşmemesi" için sürekli erteliyor. Yasada sözü edilen ve yatırımlara karar verümeden önce o tesisin çevreye zarar ve- rip vermeyeceğinin saptanmasmı amaçlayan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi Rapo- ru) uygulamasının başlayabilmesi ise 1991'e sarkmış durumda. Bununla ilgili, yasanın tmar yasasındaki boşluklar, her tarafın 'sosyal konutlar'la tıka basa dolmasına >ol açmakta. (Fotoğraf: Erdoğan Köseoglu) 10. maddesine göre çıkarılması gereken "yönetmelik" 7 yıldır hâlâ ortalarda yok ve çevre, 1991 yılında hiç değilse bu "yasal görevin" artık sonuçlandırılmasını bekliyor... 4) Kültür ve Tabiat Vaıiıklannı Koruma Yasası 1983 temmuzunda yürürlüğe giren bu ya- sa, kendinden önceki 1710 sayılı Eski Eser- ler Yasası'na göre daha "yaygın" bir örgüt- lenmeyi getirmişti. Tek bir koruma kurulu yerine, yurdun çeşitlî yörelerine dağılan ve önemli merkez kentlerde kurulan "bölge kurullan" oluşturulmuştu. Ankara'daki "Yüksek Kunıl" ise taşınmaz kültür ve ta- biat varhklarının korunmasında daha çok "genel ilkeieri" belirlemek ve önemli sorun- lan çözüme kavuşturmakla görevlendiril- mişti. 7 yıldır süregelen bu yaygın koruma uy- gulamasında ilk gözlenen olumsuzluklar, kurullardaki "özerk-ckademik" üyelerin sa- yıca azalmalarından kaynaklandı. Resmi kurumlardan kurullara katılan üyeler, ko- rumaya yönelik kararlara hükümelin "resmi" politikasını taşıdılar. Bunun sonu- cunda, ülkenin birçok yerinde, SİT alanla- nnın daraltılmasıyla başlayan eski eser tes- cillerinin "kaldınlmasına" dek süren, özel- likle kültürel mirasın yok olmasına yasal or- tarn hazırlayan bir süreç yaşandı... Nitekim, son aylarda Kültür ve Tabiat Varhklannı Koruma kurullannda da sıkm- tıların giderek arttığı gözleniyor. "Bakan- iık müdahaleleri", resmi kurumlardan ka- rarlara yapılan itirazlar ve kimi kurul üye- lerine, bağlı olduklan üniversiteler kanalıyla YÖK'ten gelen baskılar... Özellikle kültürel mirasın korunması savaşımında "gerüemelere" yol açıyor... örneğin Bursa Cezaevi'nde olduğu gibi, koruma kurulla- n, önce tescil ettiklen kültür varhklanru, kı- sa bir süre sonra "tescilden düşürebiliyor- lar." 1991 içinde koruma kurullan için en önemli tehlikeyi ise özel çevre koruma böl- gelerinin "genişletilmesi" eğilimi oluşturu- yor. Bu bölgelerde, kurulların yetkileri "karar" düzeyinden "damşmanlık düzeyine" indirildiğınden ve son söz Baş- bakanlığa verildiğinden, Pamukkale'den Fo- ça'ya, Ihlara Vadisi'nden Datça'ya dek uza- nan geniş bir SİT alanlan yelpazesinde, ta- rihi ve doğal zenginliklerin yazgısı, bilim- sel kadrolardan alınıp bürokratların eline teslim edilmiş durumda... Çevreyle ilgili yasalar arasında "çiçegi burnunda" olan, 3621 sayılı "yeni" Kıyı Ya- sası. 1984 tarihli 3086 sayıh yasayı 1986 yı- lı temmuzunda Anayasa Mahkemesi iptal etmiş ve "kıyılann toplum yaranna kulla- nımını esas alan bir yasanın" hazırlanma- sını karara bağlamıştı. Ne var ki bu "hazırlık" oldukça uzun sürdü ve yeni ya- sa, ancak 4 Nisan 1990'da TBMM'den ge- çebildi. Aradaki, yaklaşık 4 yılhk süre ise Türkiye kıyılarında tam bir yasal boşluğun yaşandığı ve bu boşluktan yararlanan pek çok spekülatif yatırımın hızla gerçekleşebil- diği bir dönem oldu... 5) Kıyı Yasası 3621 sayılı yasa, bu "yasasız dönem" ya- pılaşmasına bir çeki düzen vermeyi de amaçlamış olacak ki içeriğinde "affa yöne- lik" bir dizi hükümlerle birlikte kıyıları "kornmaya" basladı. TBMM Komisyonu'n- da kabul edilen ve pek çok yönüyle "eski kaygıian gidermis olan" tasarı Meclis Ge- nel Kurulu'nda görüşülürken "son anda" değiştirüen ve eklenen maddelerle yine ana- yasaya uygunluğu açısından "tartışılır" bir nitelik kazandı. örneğin kıyıya yaklaşma mesafeleriyle ilgili 4. maddeye eklenen bir fıkrayla "köylerdeki" kimi konutlar için de- nize uzaklık koşulunun 50 m'den 10 m'ye indırilmesi, "kıyıyı topluma açmak" ilke- siyle çelişen bir "özel kollama" hükmü ola- rak yorumlandı... Kıyı Yasası da 1991'e "Anayasa Mahke- mesi"nde giriyor. Yüksek Mahkeme iptal is- temlerini yine hakü bulursa, Türkiye'nin de- niz, göl ve akarsu kıyılannda yeniden bir yasal boşluk dönemi başlayacak... Bu yasalara ek olarak, çevre değerlerimizi "korumayı" öngören bir başka "yasa gücündeki" düzenleme ise özel çevre koru- ma bölgelerine ait kararnameler. tlk kez, 5 Temmuz 1988'de yürürlüğe giren bu uygu- lama ile önceleri Muğla'nın Gökova- Köyceğiz ve Fethiye yörelerindeki bazı alan- lar "özel çevre koruma bölgeleri" olarak saptandı. "Korunmalan" ve "yapılaşma koşullan" ile ilgili yetkiler ise Başbakanlı- ğa alındı. Daha sonra aralıklarla yaynnla- nan ek Bakanlar Kurulu kararnameleriyle Patara, Kekova ve Göksu, ardından en son 21 Kasım 1990 tarihli kararnameyle de Fo- ça, Datça Bozburun, Pamukkak, Ihlara Va- disi (Kapadokya), Gölbaşı (Ankara) ve Antalya-Belek bölgesi de bu statü içine alın- dılar... özel çevre koruma bölgeleri uygulama- sı, 23 Ekim 1988 tarihinde Resmi Gazete^ de yayımlanan "Akdeniz'de Özel Koruma Alanlan Protokolü" ile 2872 sayılı Çevre Yasası'nın 9. maddesine dayandınlıyor. Hem adı geçen protokolde hem de yasa maddesinde, özelükle "ekolojik" yapı ve "doğal doku, kara ve deniz yaşamı" açısın- dan "kesin korunması gereken" bölgeler için bu tür önlemler öngörülüyor. Oysa 1988 temmuzundan bu yana yürürlükte olan uygulamada ise ekolojik değerler ya da bitki-hayvan türleri yerine, 'Imar, inşaat, turizm tesisi", konulannda yoğunlaşılmış durumda. Nitekim, bu uygulamadan so- rumlu olarak kurulan Başbakanlığa bağlı bir kurum, kendine bağlanan yerlerde ön- celikle ima: planlarına el koyuyor ve imar yetkilerini ilgili yerel yönetimlerden alıyor. Ardından, yine aynı bölgelerde, Hazine ve orman arazilerinden "uygun gördüklerini" yatınmcılara kiralamayı sürdürüyor. Ancak bu "uygun görülmenin" ölçüsü veya daya- nağının ne olduğu; "özel çevre bölgesi saptamasının" kriterleri, hem kararname metinlerinde hem de "sorumlu kıhnan" ku- rumun genelgelerinde, bugüne dek açıkla- nabilmiş degil. örneğin antik bir StTin bu- lunduğu bir arazi turizm yapılaşmasına açı- labiliyor; ancak bunun yanında, bölgedeki köylülerin kendilerine bir hayvan damı ya- pabilmeleri bile "çevresel sakıncalanndaB ötnrü" türlü engellerle karşılasabiüyor. özel çevre koruma bölgeleri. bu acıdan 1991 yıhna "bilimsel bir açıklıktan" ve "de- mokratik ijleyisten" yoksun olarak girdiler. Bölge içinde kalan yerleşme merkezlerinde ise vatandaşlar "Ankara'dan rnbsat «Imanın" yollannı anyorlar... Sonuç Tüm bu yasalann her biri, çevrenin de- ğişik yönkrini hem "korumayı" hem de ko- rumayanları "cezalandırmavı" öngörüyor- lar. Yine hemen her yasa, korumayı sağla- makla görevli değişik kamu kuruluşlanru görevli ve sorumlu kılıyor. Bu arada ana- yasanın 56. maddesi de en genel çerçevede devlete ve "vatandaşlara" çevrenin korun- ması ve gelistirümesinde "odevler" veriybr... Ne var ki yine de doğal ve kültürel de- ğerlerimiz, korunması bir yana giderek yok oluyor, yağmalamyor, bozuluyor. öyle görünüyor ki bu olumsuz gidiş, çev- re politikalannın "duyarsızlıktan" sıyrıla- mamış olmasının yanında, "öace ekonomik çıkar" ilkesinin genel bir egemenliğinden ve yasalara da açıkça yansımış olmasından kaynaklanıyor. Yasal kargaşa ve yetki kar- maşası ise bu "Ukenin" tüm çarpıcıhğı ve yıkıcı etkileriyle hızla yaşama gecirilmesi- ne "uygun" ortam hazırlıyor. örneğin, antik bir kentin bulunduğu StT alanı üzerine yapılan otel, Kültür ve Tabiat Varlıkları Yasası'na göre 'suç' oluyor, ama Turizmi leşvik Yasası'na göre 'yasal' kabul edüiyor. tkincisi "ekonomik poUükaya" da- yandığından, daha gecerli sayıhyor ve yatı- nmcı "Işini birJriyor." Benzer şekilde, bü- Sk bir kentin göbeğine dikilen gökdelen, ıar Yasası'mn 9. maddesine göre bakan- lıktan 'izinh' ve 'yasal' sayıhyor, ama aynı gökdelen, aynı yasanın 1, 8 ve 23. madde- lerine 'aykın' yapı oluyor. Burada da "blrindsi" ağır basıyor ve kentin "plan- çevre altyapı v.b." koşulları bir kenara iti- lerek, gökdelen yüksemıeye devam ediyor... Körfez'deki "savaş kargaşası" Basra'yı petrole buladı, Mezopotamya uygarhklan- nı yerle bir etti, kenüerin, köylerin, Orta- doğu'daki doğal ve kültürel zenginliklerin üzerine de yüz binlerce ton bomba yağdır- dı. Eğer ülkemizdeki bu "yasai kargaşa" gi- derilmezse, Türkiye de 2000 yıhna dek ben- zer bir yok oluşu yaşamaya aday gö- rünüyor... HABERLERİN DEVAMI Talabani'y^ destek (Baftarafı 1. Sayfada) başka heyetin Ankara'ya oavet sözü verildigini" söyledi. Dışiş- leri Bakanhğı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanuğı'ndan temsil- cilerle 4 kişi ile bir araya geldik- lerini, görüşmede MİT Müsteşa- n Teoman Koman diye bir ismi haürlamadığını söyleyen Talaba- ni, "Irak'ta bir federasyon ku- rulması konusunda Ankara'da kokladıgınız hava nedir" soru- suna şu karşılığı verdi: "Irak'ta demokratik rejimi, Irak'ta Kürtler ile Araplar ara- sında federasyonu kabul ediyor- lar. Irak'ta demokrasi ve insan haklannı destekliyorlar. Türki- ye'deki Kürtlerin varhğını ve kültürel haklarını tamyacak ye- ni bir sürecin başlatıldığını da bize söylediler. Ve Irakh Kürtle- rin ulusal ve demokratik amaç- lanna Irak çerçevesinde ulaşma- lanndan duyacaklan memnuni- yeti de anladık" dedi. Taiabani'nin sözleri Ankara'dan, "Irak'ta kurula- cak bu türden bir federal yapı- nın Türkiye*deki Kürtlere de olumlu etki yapacağını, Kürtle- re hak verilmesine karşı çıkan Türk toplumu içindeki sertlik yanhlannın eleştirilerine karşı yönetime destek sağlayacağını düşündükleri izlenimi edindiklerini" kaydeden Talaba- ni, PKK'nın eylemlerinin Irak- la ilgili planlan ne ölçüde etki- leyeceği sorusuna da şu karşılı- ğı verdi: "Türkiye ile aramızda PKK'ya yaklaşım konusunda farklıhklar var. Onlar, PKK'yı bir terör örgütü olarak tauımlı- yorlar. Ben ise PKK'ya yurtse- ver - devrimci bir grup olarak bakıyorum. PKK konusunda ortak bir çizgi belirlemek müm- kün olmadı" dedi. "Neden bu iyimseriige gerek duyduklan" yolundaki soruyu da "Kürtler ile Türkiye tıuküme- Ü arasındaki ilişkDerde yeni bir sayfa açıldı. Türkiye'deki mer- kezi hükümet ile iüşkilerin ne şe- kilde gelişecegi Türkiye'deki Kürtlerin meselesidir. Biz Iraklı Kürtleriz ve bu nedenle de ken- di bölgemiz ile ilgiliyiz" dedi. "Kuzey Irakuki Kürt ayaklan- ması konusunda olumlu bazı yaklaşımlara tanık olduklaruu" da belirten Talabani, "Biz yiye- cek yardımı degil, yalnızca siyasi destek istedik ve söz verdiler. Kürtler söz konusu oldugunda Türkiye bep Irakuki merkezi hükümetin yanında yer alırdı. Şimdi ise bunun tersi. Irak hal- kının ve Kürtlerin diktatörlüğü devirip demokrasi kurma müca- delesini destekliyorlar. Irak Cumhuriyeti çerçevesinde Kürt Federasyonu'na karşı çıkmaya- caklar. Bu önemli bir adımdır." AFP'nin haberine göre Tala- bani, Beyrut'ta yaptığı açıkla- mada, Kürtlerin Türkiye ile iliş- kilerinde yeni bir sayfa açmaya hazır olduklarını söyledi. AFP'ye göre Talabani, hedef- lerinin bölgede "dost kazanmak oMugunu" soyleyerek şöyle de- di: "Biz bölgedeki ülkeler arasın- da güç dengesi oyunu oynamak istemiyoruz. Sadece dostlanmı- an sayısını artürmak istiyoruz." Talabani Irak'ta "Yugoslav türü" bir federasyon kuruhna- sından yana olduğunu da sözle- rine ekledi. Ingiliz Guardian gazetesine göre KDP temsilcisi Muhsin Di- zayni, görüşmelerde Türkiye'nin "Irak çerçevesi içinde Kürtlerin ulusal hakları" görüşünü onay- ladığını öne sürdü. Gazete Bey- rut çıkışlı haberinde görüşmeyi "özerklige giden yolda büyük bir engelin kalkışı" olarak gör- düklerini yazdı. Pışişleri'nin göriişti Dışişleri Bakanlığı'nın Irak'ta bir Kürt-Arap-Türkmen federas- yonu planına "ılımlı" baktığı bildirildi. Bu görüşü, "Türkiyei nin Kürt konusuna > f aklaşımın- da eşik atlaması" olarak nitelen- diren Dışişleri Bakanlığı'nın bir yetkilisi, "Irak'ın kuzeyinde ku- rulacak bir özerk Kürt bölgesi- ne aktif destek olmayız, ancak itiraz da etmeyiz" diye konuştu. Türkiye'nin Irak'ta yönetime karşı mücadele eden Kürt örgüt- leriyle "resmi" düzeyde temasa girmesi, Dışişleri Bakanhğı yet- kiiileri tarafından "önemli bir dış politika değişikliği" olarak değerlendirildi. Bir yetkili, Kürt lıderlerinin ilk kez Ankara tara- fından muhatap kabul edildiği- ni vurgulayarak "Bunun çok ciddi bir yenilik olduğu kesin. Bu yeniliğin temel argümanı, Iraklı Kürt liderleriyle Batı baş- kentleri görüşup onları yönlen- dirirken bizim olaya seyirci kal- mamızm anlamsızlığıdır" dedi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Türkiye'nin Irak'taki muhalif örgütlerin et- kinliklerine bakışında üç temel dış politika ilkesi geçerliliğini koruyor. Bu ilkeler, Irak'ın top- rak bütünlüğünün korunması, Irak'a tran ve Suriye'den askeri müdahale olması durumunda Türkiye'nin de devreye girmesi ve Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına ka- yıtsız kalmaması biçiminde özetleniyor. Dışişleri Bakanlığı'nın üst dü- zeyb bir yetkilisi, "Bu ilkeler ge- çerli kalmakla birlikte, Irak'ta demokratik bir federasyon yapı- sına gidilmesi ve bu yapı içinde farklı etnik gnıplann eşit hak- larla temsili bizim olumlu yak- laştığıraız bir konudur" diye konuştu. Silah yardımı tartışılıyor Irak'taki muhalif Kurt ve Türkmen gruplarına bazı Batı ülkelerinin süah yardımında bu- lunduğu belirtilirken Türkiye 1 den de bu yönde istemde bulu- nulduğu öğrenildi. Yetkililer, bu doğrultudaki haberleri "yonımsuz" karşılarken böyle bir isteğe "olumlu" yanıt veril- mesinin beklenme>'eceğini ifade ettiler. Şiilerle temas Cumhurbaşkanı özal, Mos- kova'da resmi temaslannı ta- mamladıktan sonra dün yaptı- ğı basın toplantısında Kürtler dahil, Irak'taki bütun muhale- fet gruplanyla temaslann sürdü- rüleceğini de söyledi. Talabani ve Barzani'nin örgütleriyle gizli görüşmeleri isim vermeksizin basın toplantısında açıklayan özal, Iraklı Şii gruplanyla ve başkalanyla da temas kuruldu- ğunu belirtti. özal, Türkiye"de Kürtlerin durumuyla da ilgili geçmişten gelen bazı yanlışlıkla- nn düzeltileceğini diplomatik bir üslupla dile getirdi. Başbakan Yıldınm Akbulut dün saat 11.00'de Genelkur- may*a giderek 5 saât süreyle haf- talık olağan brifingini aldı. Ak- bulut'a Körfez krizi sonrası böl- gede oluşan askeri gelişmelere ilişkin bilgi verildi. Akbulut'un brifingin son dört saatini Genel- kurmay Başkanı Orgeneral Do- ğan Güreş'İe yemek yiyerek ve başbaşa sohbet ederek geçirdi- ği öğrenildi. Akbulut bazı heyet- leri kabulünden önce gazeteci- lerin, "Talabani diyaloğuyla il- gili bir açıklamanız olacak mı ne düsünüyorsunuz" sorusuna, "Şimdilik bir açıklamam yok. Belki daha sonra" karşılığını verdi. Ancak Akbulut •heyetleri kabulü sırasında yaptığı konuş- mada, "Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ve ülkesi bir ve bütündür" diye konuştu. Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Kemal Akkaya, Sam- sun'da gazetecilerle konuşurken Kürt liderlerinin Ankara'daki görüşmelerinde Türkiye'den Irak'm 1971 Anayasası'nda tanı- nan haklara uyulması konusun- da destek istediğini söyledi. ABD'nin tepkisi öte yandan AA'nın haberine göre ABD Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Richard Boucher, Türkiye'nin Kürt liderlerle gö- rüşmesinin, Türkiye'nin Irak'- ın toprak bütünlüğüne ilişkin politikasının değiştiği anlamına gelmediğini bildirdi. Dünkü brifingde sorulan bir soru üzerine sözcü, bu ko- nuda özel bir yorum yapmaya- cağını söyledi ve "Türkiye'nin, örneğin Irak'ın toprak bütünlü- ğünün korunmasına ilişkin po- litikasını değiştireceğine ilişkin bir belirti gormedik" dedi. Ozal, Gk>rbi'yc öğüt verdi Siz merak etmeyin. Bizde kısa sürdü. Sizin de durumunuz dö- (Baştarafı 1. Sayfada) fc dedi: teknik işbirliğinin geliştirilmesi- "Gorbaçov'a dedim ki 1980 ni öngören ve çifte vergilendir- öncesinde biz de bu haldeydik. menin önlenmesini içeren iki an- laşma daha imzalandı. Cumhurbaşkanı Özal'la Baş- kan Gorbaçov iki gün içinde özal ayrıca Gorbaçov'la gö- toplam beş saat görüştüler. rüşmesi sırasmda vicdan ve din Görüşmeler sırasında Körfez özgürlüğü, düşünce özgürlüğü savasından sonra Ortadoğu'da- ve teşebbüs özgürlüğünün öne- ki gelişmelerle iigili görüş alış- mini anlattığını da söyledi. verişinde bulunuldu. özal, Cumhurbaşkanı özal, Baş- "Körfez krizi konusunda Gor- kan Gorbaçov'un dün akşam baçovia gorüş aynlığımız yok" onuruna verdiği yemekte yaptı- dedi. ğı konuşmada da bu ziyaretiyle iki ülkenin devlet başkanı Ka- Türkiye ile SSCB arasındaki iliş- radeniz Ekonomik tşbirliği Pro- kilerin daha da gelişeceğini be- jesi'nin de gerçekleştirilmesi için lirterek iki ülke arasında imza- ilke arüaşmasına vardılar. Bu lanan "Dosthık, İyi Komşuluk konuda dün düzenlediği basın ve tşbirliği Antlaşması"nın An- toplantısında Turgut özal, bir kara ve Moskova'nın bu yönde- soru üzerine "Gorbaçov'la ilke ki siyasi iradelerinin en somut örneği olacağını kaydetti. Ülkesindeki 'glasnost' ve 'perestroyka' politikalannın uluslararası ilişkılerdeki yansı- ması olan *yeni düşüncenin' oluşmasında ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan geri dönül- mez tarihsel gelişmelerdeki ön- derlik rolünden dolayı Gorba- çov'u takdir ettiğini belirten özal şöyle konuştu: "Gerçekten günümiizde tari- hin akışını bir daha geri dönül- mez biçimde değiştiren önemli gelişmeler vuku buluyor. Büyük dalgalanmalar yaşanıyor. Eski yapdar yıkılıyor. Yeni örgütlen- meler ve güvenlik arayışlanna dernleşmesi çerçevesinde kulla- gidiliyor. Biz bu çerçevede 1990 nabilecek. Bu arada Türkiye'nin kasımında aktedilen Avrupa Sovyetler'den ithal ettiği doğal Güvenlik ve tşbirliği Konferan- gaz da 5 milyar metreküpten 10 sı Paris zirve toplantısını Avru- olarak anlaşıyoruz. Karadeniz refah projesinin gelecek için önem taşıdıgı inancındayız" de- di. "Ortadoğu sorunünun özün- de Füistin sorunu yaöyor" diyen özal, basnı toplantısında "Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu yalnız bölgenin değil tüm dünyanın çıkannadır" diye ko- nuştu. SSCB'ye Türkiye'nin açacağı kredi miktarı 100 milyon dolar arttınlarak 300 milyondan 400 milyon dolara çıkanldı. Türki- ye'nin bu kredisinin 200 milyon dolannı PTT, Sovyetier'in tele- komünikasyon alanındaki mo- milyar metreküpe çıkarılacak. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Sovyetler Birliği Başkanı Gorba- çov'u ve dün görüştüğü Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yelt- sin'i Türkiye'ye davet etti. Gor- baçov ve Yeltsin'in hangi tarih- lerde Türkiye'ye gelecekleri da- ha sonra saptanacak. Bu arada Sovyetler ve Rusya Federasyonu'ndan iki heyetin Türkiye'ye gelerek "pazar eko- nomisi ve özeileştirme" konula- nnda inceleme ve temaslarda bulunması kararlaştınldı. Başkan Gorbaçov'un SSCB'deki en büyükrakibiRus- ya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin, dün Türkiye Cumhur- başkanı'yla yaptığı görüşme sı- rasında gazetecilerin onünde Özal'ı övdü, "Bize de iktisatçı bir başkan lazım" dedi. Yeltsin, Türkiye'nin izlemiş olduğu Körfez politikasını da "dengdi ve mantıklı" olarak ni- teledi ve olumlu bulduğunu açıkladı. Yeltsin, "Son yıllarda Türkiye'de gerçekleştirilen eko- nomik reformlan ilgiyle izliyo- nız" dedi. Cumhurbaşkanı Özal, Gor- baçov'la yaptığı görüşmeyle il- gili olarak dün öğleyin ENKA- nın inşa ettiği bir hastanede Türk işçileriyle konuşurken şöy- pa tarihinde bir dönüm noktası olarak teiakki ediyoruz. Bu top- lantıda kabul edilen belgelere büyük önem atfediyoruz." Cumhurbaşkanı Özal, SSCB'deki insan haklanna da- valı ve inanç özgürlüğünü öngö- ren politikalar çerçevesinde laik ve demokratik Türkiye'nin Sov- yet cumhuriyetleri ile ilişkileri- ni de geliştirebileceğini vur- guladı. Ortadoğu Geçen yedi ay boyunca Kör- fez bunalımına barışçı çözüm getirümesine çalışıldığım, bu alanda Başkan Gorbaçov'un gösterdiği çabaları da takdirie karşıladığını belirten Cumhur- başkanı Özal, Körfez bunalı- mıyla uluslararası camianın hu- kuk düzeninin çiğnenmesine izin vermeyeceğinin açıkça orta- ya koyulduğunu belirterek şun- ları söyledi: "Şimdi bölgede istikrar ve ka- lıcı bir banş için gerekli şartla- rın sağlanması ve açılan yarala- nn sardması öncelikli bir hedef- tir. Bu çerçevede, bölgedeki her Ülkenin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına riayetin zorunlu olduğuna inanıyoruz. Irak'ın da hukukun Ustünlü- ğüne baglı, istikrarlı bir ülke olarak uluslararası camiadakî saygın yerini bir an evvel alma- sı en içten dilegimizdir." Cumhurbaşkam özal, Türki- ye'nin Ortadoğu sorunünun çö- zümü için düzenlenecek uluslar- arası bir konferansa ev sahipli- ği yapmaya da hazır olduğunu vurguladı. Kıbns sorunünun, adadaki si- yasi acıdan eşit iki halkın ortak- lığının yıkılmasından kaynak- landığını hatırlatan Cumhur- başkanı Turgut Özal, taraflann eşitliği ilkesine dayanmayan hiç- bir çözümttn de gecerli olama- yacağını bildirdi. özal, Kıbns Rum tarafını, so- runu uluslararası forumlarda propaganda ve baskı yöntemle- riyle çözümlemekte ısrar etmek yerine, çabalarını BM Güvenlik Konseyi'nin 649 sayılı karannın gösterdiği hedeflere doğru yo- ğunlaştırmasım istedi. İkili ekonomik ilişkiler Türkiye'nin son on yılda ya- şadığı ekonomik deneyimin Ba- tı'da yüzyıllar süren aşamaJarı kısa bir sürede gerçekleştirmesi- ni olanaklı kıldığım hatırlatan Cumhurbaşkanı özal, Türkiye1 nin bu alandaki bilgi ve deneyi- mini Sovyetler Birliği ile paylaş- maya hazır olduğunu belirtti. Onerdiği Karadeniz ekono- mik işbirliği bölgesi projesinin, Karadeniz'in bir banş, istikrar ve refah denizi haJine gehnesini amaçladığım bildiren özal, bu projenin mal, hizmet ve serma- yenin daha serbestçe dolaşımı- na zemin hazırlayarak Karade- niz havzasının Avrupa ve dün- ya ekonomisiyle daha kolay bü- tünleşmesini sağlayacağına inandığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, konuşmasmın sonunda SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov ve eşi Raisa Gorbaçov'u en kısa za- manda Türkiye'de ağırlamaktan memnuniyet duyacaklannı da vurguladı. Moskova'daki temaslanm ta- mamlayan Cumhurbaşkanı Özal ve beraberindeki Türk he- yeti bugün Kiev'e geçecek. Magic Box'a TRT sanstirti Bu arada Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Moskova'da yap- tığı basın toplantısı TRT'nin ha- ber bültenlerinde görilntülü ola- rak yayımlanırken özal'ın önün- deki bir mikrofonun üzerinde "Star 1" yazması nedeniyle TRT sansür uyguladı. TRT'nin, Star 1 yazılı bölgeyi Ankara'dan si- yah bir leke ile karartarak "elek- tronik sansür" uyguladığı görül- dü. 20.00 haberlerindeki bu ka- rartmadan sonra, geç saatlerde yayına giren bültenlerde ise siyah lekenin üzerine Ankara'dan "TRT-Moskova" sczlerûıin ya- zıldığı dikkat çekti. SHP'de program 'sanık' (Baştarafı 1. Sayfada) rek program kurultayının vakit geçirilmeden toplanmasını iste- di. Eski Genel Sekreter Deniz Baykal'ın, parti programına yo- nelik yeni görüşlerine katıldığı- nı ifade eden Erdoğan, "Ancak bunu Baykal söyiüyor, diye kar- şısına çıkmak ya da bu görüşle- re katdanlann onun yanhsı ola- rak gösterilmesi yanhşur" dedi. Ankara Milletvekili Tevflk Koçak, yerel yönetimlerdeki ba- şarısızlıkların yanı sıra "yolsuzluk" söylentilerinin halk üzerinde SHP'ye karşı önemli ölçüde puan kaybettirdiğini söy- ledi. Koçak, bu sonuçlar üzerin- de Genel Merkez yönetiminin hatası olup olmadığmın tartışıl- ması gerektiği görüşünü savuna- rak "SHP, örgütlenmesinden programına kadar kendini yeni- lemett. Program ve tüzük knrul- tayı topbmmah. Parti içerisinde- ki büiik ve berabeıiigin bu şe- kilde sağlanacagına inanıyo- rum. Türkiye'deki sornnlan sosyal demokrat politikalarla çözebümemiz için ideolojimizi yenilemek zorundayız" diye ko- nuştu. Edirne Milletvekili Erdal Kalltan da SHP'nin önüne bü- yük hedefler konması gerektiği- ni, ancak böyle bir heyacanın bulunmadığını söyledi. Kalkan, "Biz tnonü n i , Bay- kal mı, ayn bir genel merkez mi, söylentilerinden bıktık. Topram bizden birlik ve bütünlük isti- yor. Yeni bir programia bunu başarabilecegimize inanıyorum. ÖzeDikle dış politika, deyletin demokrattkieştirilmesi, ulusal savunma ve iç güvenlik konala- nnda acilen yeni politikalar belirlemeliyiz" diye konuştu. Eski SHP genel sekreterlerin- den Fikri Sağlar da dünyadaki hızlı değişim karşısında parti programının "çağdaş ve güncd" hale getirilmesi zonın- luluğu bulunduğuna değindi. Sağlar, "Ancak önceUkle 1987 programına sahip çıkılmalı ve hayata geçirilmeliydi. Geçen yö- netim programa sahip çıkma- mış, bir kenara atmışar. Bugün- kü yönetim de gerekli ilgiyi gös- termede yavaş kalmıştır" dedi. SHP'nin politika üretememesi- nin örgütlerin katıhrmmn sağla- hkte günün koşullarına ve de- mokrasiye uydurulması gerekti- ğini ifade etti. Cankurtaran, es- ki Genel Sekreter Baykal'ın; "güzel şeyter" söylediğini belir- terek "Ancak daha önceld dar kadrocutuk aniayna yiae öne çı-, karsa, söylenenlerin bepsi söz- de kalır. Parti küçulür, kitleler güven daymaz. Bizbn yaklaşı- mımız bütünlüktür" dedi. Eski- şehir Milletvekili Cevdet Sehri de, sadece program yapmamn ve yeni hedefler belirlemenin ye- terli olmadığı söyledi. Selvi, SHP'nin kitleler karşısında so- rumluluğunu yerine getirebüme- si ve yeni hazırlayacağı hedefle- re ulaşabilmesi için örgüt içi bir- lik ve beraberliğin sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Köklü bir program değişikliğine gerek- sinim olmadığıru söyleyen Sel-' vi, SHP programında "ufak tefek" tadilatlar yapılabileceğini bildirdi. Kocaeli Milletvekili Erol Köse ise SHP'nin yeni olu- şumlara uygun politikalar belir- lemesi ve yeni kararlar alması- nın zorunlu olduğunu vurgula- dı. Köse, "Bu haümizie hiç iç acıcı degüiz. Astanda bütün par- tilerde bir duraganlık var. ANAP bile, kendini parçalama pahasma yenleşme çabas Için- de gözüküyor. 19rTdeki prog- ramdan sonra dünya degktti. Program yeniden ele alınmalı. B u a n zaman geçüümeden ya- pılması gereklidir" diye konuş- tu. Bu arada, SHP tstanbul tl Başkanı Ercan Karakaş, parti- sinin Istanbul'daki oy oranında düşüş görühnesini tartışmak üzere bölge milletvekilleri ve PM üyeleriyle toplantılar dü- zenleneceğini açıkladı. Karakaş, aynı toplantılann daha sonra da örgüt temsilcileri ve belediye başkanlarıyla yapılacağmı bil- dirdi. Karakaş, SHP progra- mındaki değişiklik konulannın tartışılabileceğini, ancak parti- - nin acil olarak yerel yönetimJer- - le ilgili bir programa gereksini- mi olduğunu belirtti. Bakırköy Belediye Başkanı Yıldınm Aktnna da, SHP'nin oy oranının düşmesinin tstanbul dışındaki yerlerde de aynı dü- zeyde olması halinde, bunun namamasından kaynaklandığı- parti genel politikalanndan kay- nı ifade eden Sağlar, "Bu asa- naklanacağını beUrtti. Aktuna,, mada program degisikh'gi tartış- düşüşün sadece Istanbul'da gö- malannı hadatmflmn olumlu ol- rülmesi sonucunda ise nedenini dufunu, ancak bunun ilçe ör gütleri düzeyinden geçirilerek kademe kademe genişletilip bir kunıltayla şekillendirilmesi" görüşünü savundu. Türkiye'nin 10 yıldan beri uy- gulanan ekonomik, sosyal ve si- yasal politikalann yarattığı çö- küntüden kurtarılması için sos- yal demokratların tüm solun birliğini sağlaması gerektiğini savunan İçel Milletvekili Ethem yerel yönetimlerde aramak ge- rektigini ifade etti. Aktuna, SHP'Ii belediyelerin iktidar ta- rafından engellendiğini, bunun da halk üzerinde parti adına olumsuz etki yaptığını belirtti.' Aktuna, SHP'nin genel merkez politikalarında da "yetersizlik ' ve beürsiztik" bulunduğunu öne ' sürerek ','Son kurultay aslında partiye bir dinamizm getirdi. Bir nevi kendimizi yenileme olana- ' CankurUran SHP'de yönetme gı venH. Hiç kimse deştirflen yöntemlerinin de prograrrua bir- eodişe duynuunalı" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear